SAHİH-İ MÜSLİM |
BİRR VE SILA |
32- YÜZE VURMANIN
NEHYEDİLDİĞİ BABI
6594-112/1- Bize
Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb tahdis etti, bize Muğire -yani el-Hizami- Ebu
Zinad'dan tahdis etti, o Mrec'den, o Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet
etti: ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden biriniz kardeşi
ile dövüştüğü zaman yüz(e vurmak)den kaçınsın" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6595- .. ./2- Bunu bize
Amr en-Nakid ve Zuheyr b. Harb tahdis edip dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, Ebu
Zinad'dan bu isnad ile tahdis etti ve: "Sizden bir kimse vurduğu
zaman" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6596-113/3- Bize Şeyban
b. Ferruh tahdis etti, bize Ebu Avane Suheyl’DEN tahdis etti, o babasından, o
Ebu Hureyre'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den: "Sizden bir
kimse kardeşi ile dövüştüğü zaman yüz(e vurmaktan) sakınsın" buyrduğunu
rivayet etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6597-114/4- Bize
UbeyduIlah b. Muaz el-Anberi tahdis etti ... Ebu Hureyre dedi ki: Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Sizden bir kimse kardeşi ile dövüşecek olursa sakın
yüze tokat vurmasın" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6598-115/5- Bize Nasr b.
Ali el-Cahdamı tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Müsenna tahdis etti.
(H.) Bana Muhammed b. Hatim de tahdis etti, bize Abdurrahman b. Mehdi, Müsenna
b. Said'den tahdis etti, o Katade'den o Ebu Eyyub’dan o Ebu Hureyre’den şöyle
dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
ibn Hatim'in Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den hadisinde de şöyle buyurdu
denilmektedir: "Biriniz kardeşi ile kavga ettiği zaman yüzden sakınsın.
Çünkü şüphesiz Allah Ademi onun sureti ile yaratmıştır. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6599-116/6- Bize
Muhammed b. el-Müsenna tahdis etti. Bana Abdüssamed tahdis etti, bize Hemmam
tahdis etti, bize Katade, Yahya b. Malik el-Meğari'den -ki o Ebu Eyyub'dur-
tahdis etti, o Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Biriniz kardeşi ile dövüşürse yüzden sakınsın"
buyurduğunu rivayet etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: (6594)
"Biriniz kardeşi ile dövüşürse yüzden uzak dursun." Bir diğer
rivayette (6595) "Biriniz vurursa" diğer rivayette (6597) "Yüze
(tokat) vurmasın" bir rivayette de (6598) "Sizden biriniz kardeşi ile
dövüşürse yüz(e vurmak) dan sakınsın. Çünkü Allah Ademi onun sureti üzere
yaratmıştır" buyurulmaktadır.
ilim adamları der ki: Bu
hadisler yüze vurmanın nehy (yasak) edildiğini açıkça ifade etmektedir. Çünkü
yüz narindir, bütün güzellikleri kendisinde toplamıştır, yüzdeki organlar da
son derece değerli ve narindir. idrak (duyu) organlarımızın pek çoğu ondadır.
Bu sebeple yüze vurmak bazı hallerde bunları atıl bırakabilir, bazen
özelliklerini azaltır, eksiltir, bazen de yüzün şeklini çirkinleştirebilir.
Yüzdeki bir çirkinlik ise çok fahiştir (kötü görünür). Çünkü açıkça ortadadır
onu örtmeye imkan yoktur. Yüze vurulduğu zaman da çoğunlukla böyle bir zarar
gelmeden olmuyor. Bu yasağın kapsamına kişinin zevcesine, çocuğuna, kölesine
te' dib maksadı ile vurması hali de dahildir. Böyle yapacak olursa yüzden
sakınmalı, uzak durmalıdır.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Muhakkak Allah Ademi onun sureti üzere
yaratmıştır" buyruğu sıfat hadislerindendir. Daha önce İman Kitabı'nda bu
gibi hadislerin hükmü ile ilgili açıklama açık seçik ve geniş bir şekilde
kaydedilmiştir. Orada da belirtildiği üzere kimi ilimi adamı bu gibi hadisleri
te'vil etmeyip bizler bunların hak olduğuna ve zahir anlamlarının
kastedilmediğine, bunların kendilerine uygun ve yakışır bir anlamlarının
olduğuna iman ederiz derler. Bu ise selefin çoğunluğunun izlediği yol
(mezhebildir. Bu yol daha ihtiyatlı ve daha esenliklidir.
İkinci yol ise bu
sıfatlar şanı yüce Allah'ın tenzihine ve hiçbir şeyin O'na benzemediği
hakikatine yakışacak bir şekilde te'vil edilir.
el-Mazerı dedi ki: Bu
hadis bu lafız ile Sabittir. Bazıları da bunu: "Muhakkak Allah Adem'i
Rahmanın sureti üzere yaratmıştır" diye rivayet etmişlerse de bu hadis ehline
göre Sabit değildir. Sanki bunu nakleden kendisinin aldığı anlam ile rivayet
etmiş ve bunu yaparken de hata etmiş gibidir.
el-Mazerı dedi ki: İbn
Kuteybe de bu hadis hakkında hata etmiş ve bunu zahiri üzere kabul ederek yüce
Allah'ın da suretler gibi bir sureti vardır, demiştir. Ama onun bu sözünün
oldukça tutarsız olduğu açıkça ortadadır. Çünkü suret terkibi ifade eder.
Terkib edilen her bir şey ise sonradan yaratılmış demektir. Şanı yüce Allah ise
sonradan yaratılmış (muhdes) değildir. O halde mürekkeb de değildir, musavver
(suret verilmiş) de değildir. Hem böyle demek mücessimenin o bir cisimdir ama
cisimler gibi değildir sözüne benzer. Onlar da bu sözlerini ehl-i sünnetin şanı
yüce yaratıcı bir şeydir ama diğer şeylere benzemez, dediklerini görünce
söylemişler ve bu kullanımı kendileri de sürdürerek cisimdir ama cisimler gibi
değildir, demişlerdir. Aradaki farka gelince, şey lafzı hadis olmayı (sonradan
var olmayı) ifade etmez ve bunu gerektiren bir mana da taşımaz. Ama cisim ve
suret lafızları telif ve terkibi (değişik bölümlerin bir araya getirilip
yerleştirilmesini) ihtiva eder. Bu da hudusun (sonradan yaratılmanın)
delilidir. Hem İbn Kuteybe'nin: Surettir ama suretlere benzemez" demesine
de hayret edilir. Üstelik 'hadisin zahiri onun görüşüne göre Adem'in onun
sureti üzere halk edilmiş olmasını gerektirir. Onun bu görüşüne göre her iki
suret de aynıdır. Eğer o suretlere benzemeyen bir suret ise sözü çelişkili
olur. Yine ona şöyle denilir: Eğer sen o suretlere benzemeyen bir surettir
sözün ile onun çeşitli şeylerden telif ve terkib edilmediğini kastediyorsan o
taktirde gerçek manada bir suret değildir. lafız da zahiri anlamı üzere
değildir. Bu durumda sen de bu hadisin te'vil edilmeye ihtiyacının bulunduğuna
muvafakat etmiş olursun.
İlim adamları da bunun
te'vili hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bir kesim şöyle demektedir: "Onun
sureti" lafzındaki zamir (hadisde) dövüldüğünden söz edilen kardeşe
aittir. Müslim'in rivayetinin zahiri de bunu gerektirmektedir. Bir diğer kesim
ise zamir Adem'e aittir, demiş ama bu bir parça zayıf bir görüştür. Bir diğer
kesim zamir yüce Allah'a aittir, demiştir. Bu durumda bu bir teşrif ve ihtisas
(şereflendirme ve özel bir konuma yükseltme) izafeti olur ve yüce Allah'ın:
''lillah'ın dişi devesi" (Şems, 13) buyruğu gibi Kabe hakkında
"Allah'ın evi" denilmesi ve benzeri tabirler gibi olur. Allah en iyi
bilendir.
(6599) "Bize Katade
Yahya b. Malik el-Meğari'den tahdis etti, o Ebu Hureyre’DEN rivayet etti"
el-Meğari nisbeti mim harfi fethalı olup Ezdlilerden bir kol olan
"merağa"ya mensuptur. Onun bu nisbeti Acem topraklarında bulunan ve
bilinen bir şehir olan Meğaraya değildir. Bizim nisbetinin zaptına dair sözünü
ettiğimiz ve onun Ezdlilerin bir koluna müntesib olduğuna dair açıklamamız
sahih ve meşhur olandır. Cumhur da başka türlüsünü zikretmemiştir. Ama İbn
Cerir et-Iaberi onun Uman taraflarında bir yere mensub olduğunu zikretmekte,
Hafız Abdulgani el-Makdisi ise onun mim harfi ötreli "el-Muğari"
olduğunu zikretmiş bulunmaktadır. Belki de bu müstensihin bir tashifidir. Çünkü
meşhur olan mim harfinin fethalı söylenişidir. Nitekim Ebu Ali el-Gassani
el-Ceyani ve Meşarık'da Kadı lyaz, Ensab'da Sem'ani ve pek çok kimsenin açıkça
ifade ettikleri budur. Rivayette ve hadis kitaplarında bilinen de budur.
Sem'ani dedi ki: Bu nisbetin mim harfinil" kesreli okunacağı (Miraği diye)
de söylenmiş olmakla birlikte meşhur olan fethalı (Meraği) söyleyişidir. Allah
en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
33- İNSANLARA
HAKSIZ YERE AZAP (İŞKENCE) YAPAN KİMSELERE AĞIR TEHDİDİN YAPILDIĞI BABI