SAHİH-İ MÜSLİM |
BİRR VE SILA |
14- MÜMİNİN BAŞINA GELEN
HASTALIK, ÜZÜNTÜ, YAHUT -ONA BATAN DİKEN DAHİL- BENZERİ MUSİBETLER DOLAYISI İLE
ELDE EDECEĞİ SEVAB BABI
6502-44/1- Bize Osman b.
Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim tahdis etti. İshak bize Cerir haber verdi derken
Osman tahdis etti, dedi. O A'meş'den, o Ebu Vail'den, o Mesruk’DAN şöyle
dediğini rivayet etti. Aişe (radıyallahu anha) dedi ki: Ben, hastalığı
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den daha çok ağırlaşan bir adam
görmedim -Osman'ın rivayetinde (hastalık anlamındaki) elveca' yerine
"vecean" şeklindedir-.
6503-...../2- Bize
Ubeydullah b. Muaz tahdis etti, bana babam haber verdi. (H.) Bize
İbnü'l-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis edip dedi ki: Bize İbn Ebi Adiyy tahdis
etti. (H.) Bana Bişr b. Halid de tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer haber
verdi. Hepsi Şu'be'den o A'meş'den rivayet etti. (H.) Bana Ebu Bekr b. Nafi de
tahdis etti, bize Abdurrahman tahdis etti. (H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti,
bize Musab b. el-Mikdam tahdis etti, ikisi Süfyan’dan o A'meş'den Cerir'in
isnadı ile hadisini aynen rivayet etti.
AÇIKLAMA: "Rasuluilah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den hastalığı daha çok ağırlaşan bir adam
görmedim." İlim adamları der ki: Veca' (ağn) burada hastalık demektir.
Esasen Araplar her hastalığa da veca' derler.
6504-45/3- Bize Osman b.
Ebu Şeybe, Zuheyr b. Harb ve İshak b. İbrahim tahdis etti. İshak bize Cerir
haber verdi derken diğer ikisi tahdis etti, dedi. O A'meş'den, o İbrahim
et-Teymi'den, o el-Hfuis b. Suveyd'den, o Abdullah’DAN şöyle dediğini rivayet
etti: RasUluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) humma nöbetinde iken huzuruna
girdim. Elimle O'na dokundum da: Ey Allah'ın Rasulü! Senin bu humma nöbetin oldukça
ağırdır, dedim. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Evet, gerçekten ben sizden iki adamın humma nöbeti gibi hummaya
yakalanıyorum" buyurdu. Bu sefer ben: Peki bu senin iki ecrinin olduğundan
dolayı mı, dedim. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Evet" buyurdu. Sonra RasUluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Bir müslümana hastalık ve ondan başka bir sebepten dolayı bir rahatsızlık
isabet edecek olursa, mutlaka Allah da ondan dolayı ağacın yapraklarını döktüğü
gibi günahlarını döker" buyurdu.
Zuheyr'in hadisi
rivayetinde: "Ona elimle dokundum" ibaresi yoktur.
Diğer tahric: Buhari,
5647, 5648, 5660, 5661, 5667
AÇIKLAMA: "Gerçekten
sen çok ağır bir humma nöbeti geçiriyorsun" ibaresindeki va'k: humma nöbeti,
ayn harfi sakin olarak telaffuz edilir. Bunun humma (yüksek ateş) olduğu
söylendiği gibi onun acısı ve ızdırabı demek olduğu da söylenmiştir. Fiili
"veake-yeiku" diye gelir. Bu şekilde rahatsızlık çekmekte olan
kimseye de "mev'uk: hummalı, humma ağrısı çeken" denilir.
6505- .. ./4- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Muaviye tahdis
etti. (H.) Bana Muhammed b. Rafi'de tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti,
bizeSüfyan tahdis etti. (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize İsa b.
Yunus ve Yahya b. Abdulmelik b. Ebu Ganiyye haber verdi, hepsi A'meş'den
Cerir'in isnadı ile onun hadisine yakın olarak rivayet etti. Ebu Muaviye
hadisinde şu fazlalık da vardır: O: "Evet nefsim elinde olana yemin ederim
ki yeryüzünde ... ne kadar müslüman varsa ... " buyurdu.
6506-46/5- Bize Zuheyr
b. Harb ve İshak b. İbrahim birlikte Cerir'den tahdis etti. Zuheyr dedi ki:
Bize Cerir, Mansur'dan tahdis etti, o İbrahim'den, o Esved'den şöyle dediğini
rivayet etti: Mina'da bulunduğu sırada Kureyş'ten bazı gençler gülerek Aişe
(r.anha)'nın huzuruna girdi. Onlara: Gülmenize sebep ne, dedi. Onlar: Fılan
kişi çadırın bağlandığı ipin üzerine düştü de az kalsın boynu ya da gözü
gidecekti, dediler. Aişe (radıyallahu imha) gülmeyin, dedi. Çünkü ben,
Rasulullah(Sallallahu aleyhi ve Sellem}'i şöyle buyururken dinledim:
"Kendisine bir diken batan ve daha fazlası ile karşılaşan her bir
müslümana mutlaka ondan dolayı bir derece yazılır ve yine ondan dolayı ondan
bir günah silinir. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6507-47/6- Bize Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb -lafız ikisine ait olmak üzere- de tahdis etti. (H.)
Bize İshak el-Hanzali de tahdis etti, İshak bize Ebu Muaviye, A'meş'den haber
verdi derken diğer ikisi tahdis etti, dedi. O İbrahim'den, o Esved'den, o
Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: RasuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Mümine bir diken ve daha fazlası dokunacak olursa, mutlaka Allah onu
ondan dolayı bir derece yükseltir yahut onun karşılığında ondan bir günahı kaldırır"
buyurdu.
Diğer tahric: Tirmizi,
965
AÇIKLAMA: (6506)
"Aişe (radıyallahu anha) bir çadırın ipine takıldığı için gülen gençlere:
Gülmeyin, dedi." Bu
hadisle bunun gibi bir durumdan dolayı gülmek nehyedilmektedir. Ancak önlemesi
imkansız olmayacak şekilde {iradesi dışında} bunu yapmış olması hali
müstesnadır. Bunun kasten yapılması yerilmiş bir haldir. Çünkü böyle bir
durumda müslümanın başına gelen bir sıkıntıya sevinmek ve kalbini kırmak
sözkonusudur.
Nun harfi ötreli
"tulum: çadır ipi" sakin olarak da (tuIm) diye de söylenir.
Çadır ve benzerlerinin
bağlandığı ipe denilir. Sin’den sonra tı yerine te harfi ile
"fisteat" diye söylendiği gibi sin harfi şeddeli olarak hazfedilmesi
sureti ile "fussaat" da denilir. Bütün bu şekillerde fe harfi hem
ötreli hem kesreli olarak söylenir. Böylelikle bu kelimede altı söyleyiş
sözkonusudur.
"Bir müslümana bir
diken batar ya da daha fazlası isabet ederse ... " Bir rivayette de (6507)
"Muhakkak Allah onun sebebi ile onu bir derece yükseltir yahut ona karşılık
onun bir günahı kaldırılır" denilmektedir. Bazı nüshalarda ise "yahut
anlamındaki ev yerine ve atıf edatı ile" ve onun karşılığında ondan
kaldınlır denilmektedir. Bir rivayette ise (6512) "mutlaka Allah ona onun
karşılığında bir hasene yazar yahut onun karşılığında onun bir günahı
kaldınlır" buyurulmaktadır.
Bu hadislerde
müslümanlara pek büyük bir müjde vardır. Çünkü bu gibi .. hususlardan herhangi
birisi ile karşılaşmadan herhangi bir müminin bir anı hemen hemen geçmez.
Hadisten, hastalıklar, rahatsızlıklar,
dünya musibet ve kederleri sebebi ile -meşakkat ve sıkıntıları az dahi olsa-
günahlara kefaret oldukları anlaşılmaktadır.
Aynı zamanda bu
hadislerden bu gibi hususlardan ötürü derecelerin yükselip hasenelerin arttığı
da anlaşılmaktadır. ilim adamlarının büyük çoğunluğunun kabul ettikleri doğru
kanaat budur.
Kadı Iyaz bazı ilim
adamlarından bu gibi rahatsızlıkların / musibetlerin yalnızca günahlara
keffaret olduğu, bir derece yükseltmediği ve bir hasenenin yazılmasına sebep
olmadığını söylediklerini nakletmektedir. Bunun benzeri bir kanaatin ibn
Mesud’DAN da rivayet edilmiş olduğunu, hastalık sebebi ile ecir yazılmaz ama
ondan ötürü yalnızca günahlar keffaret olunur, dediğini nakletmektedir. Ancak o
bu hususta günahlara keffaret olduğu hükmünün yer aldığı hadislere dayanmış,
Müslim'in dereceleri yükseltip hasenatın yazıldığını açıkça ifade eden
mahiyette zikrettiği hadisler ona ulaşmamıştır.
ilim adamları der ki:
Nebilerin belalarının daha ağır olmasının, onlardan sonra gelenlerin de kendi
mertebelerine göre böyle olmasının hikmeti mükemmel sabır, doğru bir şekilde
mükafatlarını Allah'tan beklemek, bunun yüce Allah'tan bir nimet olduğunu
bilmeleri ve böylelikle onlar için hayrın da tamamlanması, ecirlerinin kat kat
artırılması, sabır ve rızalarının da açıkça görülmesi içindir.
6508-4817- Bize Muhammed
b. Abdullah b. Numeyr tahdis etti, bize Muhammed b. Bişr tahdis etti, bize
Hişam babasından o Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Bir mümine bir diken ve daha yukansı isabet ederse,
mutlaka Allah da onun karşılığında günahından ona denk olanı kaldırır"
buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6509- .. ./8- Bize Ebu
Kureyb tahdis etti, bize Ebu Muaviye tahdis etti, bize Hişam bu isnad ile rivayet
etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Bir mümine ... ona denk olanı
kaldırır." Nüshaların bir çoğunda bu şekilde "kassa: denk olanı
kaldırır (kısasdan gelen fiil)" şeklindedir. Bazılarında ise "nekasa:
eksiltir" şeklindedir. Her ikisi de doğrudur. Anlam itibari ile de
birbirine yakındır.
6510-49/9- Bana
Ebu't-Tahir tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Malik b. Enes ve Yunus
b. Yezid, İbn Şihab'dan haber verdi, o Urve b. ez-Zubeyr'den, o Aişe'den
rivayet ettiğine göre Resulullah(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müminin
karşı karşıya kaldığı her bir musibet sebebi ile mutlaka Allah onu günahlarına
keffaret kılar. Ona batan dikene varıncaya kadar" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6511-50/10- Bize
Ebu't-Tahir tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Malik b. Enes Yezid b.
Husayfe'den haber verdi, o Urve b. ez-Zubeyr'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in zevcesi Aişe (radıyallahu anha)'dan rivayet ettiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Mümin bir kimseye -dikene
varıncaya kadar- herhangi bir musibet gelip çatacak olursa, mutlaka onun
karşılığında günahlarından ona denk olanı kaldırılır yahut da onun karşılığında
günahları keffaret olunur. "
Yezid kendisine Urve'nin
bu ikisinden hangisini söylediğini bilmiyor.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6512-51/11- Bana Harmele
b. Yahya tahdis etti ... Aişe (radıyallahu anha) dedi ki: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Mümine
-kendisine isabet eden dikene varıncaya kadar- herhangi bir şey isabet edecek
olursa, mutlaka Allah da onun karşılığında ona bir hasene yazar. Yahut ona
karşılık onun bir günahı kaldırılır. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6513-52/12- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: ... Ata b. Yesar, Ebu Said
ve Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre her ikisi Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinlediklerini ifade etmişlerdir:
"Bir mümine gelip çatan herhangi bir ağrı sızı, herhangi bir yorgunluk,
herhangi bir hastalık ve bir keder -onu üzen bir üzüntüye vanncaya kadar-
isabet ederse, mutlaka onun sebebi ile günahlarının bir kısmı af olunur. "
Diğer tahric: Buhari,
5641, 5642; Tirmizi, 966
6514- .. ./13- Bize
Kuteybe b. Said ve Ebu Bekr b. Ebu Şeybe -ikisiİbn Uyeyne’DEN -lafız Kuteybe'ye
ait olmak üzere- tahdis etti. Bize Süfyan Kureyş’DEN bir üstad olan İbn
Muhaysın’DAN tahdis etti. O Muhammed b, Kays b. Mahreme'yi Ebu Hureyre'den
şöyle dedi diye tahdis ederken dinlemiştir: "Kim bir kötülük işlerse onun
cezasını görür." (Nisa, 123) buyruğu nazil olunca müslümanlara oldukça
ağır geldi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Orta
yolu tutun, doğrudan şaşmayın. Çünkü müslümanın karşılaştığı her bir musibet
sebebi ile -maruz kaldığı tökezlemeye yahut ona batan dikene vanncaya kadar-
bir keffaret vardır" buyurdu.
Müslim dedi ki: O Mekke
ahalisinden Ömer b. Abdurrahman b. Muhaysın' dır.
Diğer tahric: Tırmizi,
3038
AÇIKLAMA: (6513)
"Mümine bir hastalık bir yorgunluk. .. isabet ederse ... keffaret
olunur." Hadisteki "vesab: bir türlü geçmeyen ağrı demektir. Yüce
Allah'ın: "Onlar için vasıb bir azab vardır." (Safiat, 9) buyruğunda
da bu anlamdadır. Yani onların yakasını bırakmayan Sabit bir azapları
olacaktır.
Nasab ise yorgunluk
demektir. Fiili nasiba yansabu nasban diye gelir.
Başkaları hakkında da
nasabahu ve emsabahu: onu yordu diye iki ayrı söyleyiş olarak kullanılır. Yine
iki ayrı söyleyiş olarak sukm ve sakam (hastalık) ile hüzn ve hazen de de iki
ayrı söyleyiş vardır.
"Yuhemmuhu: Onu
üzen" ile ilgili olarak Kadı Iyaz ye harfi ötreli he . harfi fethalı
olarak edilgen fiildir. Başkası ise bunu ye harfi fethalı he harfi ötreli
"yehummuhu: onu üzen, kederlendiren" diye zaptetmiştir. Her ikisi de
doğrudur.
"Kureyş'ten bir
üstad olan İbn Muhaysın ... " Müslim dedi ki: O Ömer b. Abdurrahman b.
Muhaysın'dır." Bizim diyarımızdaki nüshaların bir çoğunda böyledir. Buna
göre Müslim o Ömer b. Abdurrahman' dır, demiştir. Bazılarında ise "o
Abdurrahman'dır" şeklindedir. Kadı Iyaz da bazı ravilerden böylece
nakletmiş ise de bu yanlıştır, doğru olanı birincisidir. "Muhaysın"
isminin sonu nun harfi iledir. Ama mağriblilerin bazı nüshalarında nun harfi
hazfedilerek yazılmış ise de bu bir tashiftir.
(6514) "Orta yolu
tutun" yani orta yollu hareket edin, aşırıya da gitmeyin, geri de
kalmayın. Aksine orta halli mutedil olun.
"Doğrudan
şaşmayın" yöneldiğiniz ve kastettiğiniz hep doğru olan olsun.
"Sedad" doğru
olan demektir.
"Maruz kaldığı
tökezlemeye vanncaya kadar" ayağı ile tökezlemesi gibi.
Bazen bundan dolayı bir
parmağı yaralanabilir. Burada (tökezleme anlamı verilen) nekb: bir şeyi dökmek
ve alt-üst demektir.
6515-53/14- Bana
Ubeydullah b. Ömer el-Kavariri tahdis etti, bize Yezid b. Zureyh tahdis etti,
bize Haccac es-Savvaf tahdis etti, bana Ebu Zubeyr tahdis etti, bize Cabir b.
Abdullah'ın tahdis ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Um
Saib -yahut Um el-Müseyyeb' in- yanına girdi ve: "Neyin var ey Um es-Saib
-yahut Um el-Müseyyeb- bu kadar titriyorsun" buyurdu. O: Hummadan
(dolayı). Allah onu mübarek etmesin, dedi. Bunun üzerine O: "Hummaya
sövme. Çünkü o körüğün demirin kirini giderdiği gibi Ademoğullarının
günahlarını giderir" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6516-54/15- Bize
Ubeydullah b. Ömer el-Kavariri tahdis etti ... Ata b.
Ebu Rebah tahdis edip dedi
ki: İbn Abbas bana: Sana cennet ehlinden bir kadını göstermeyeyim mi, dedi.
Ben, göster deyince o: İşte bu siyah kadındır. Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e geldi ve: Ben saraya tutuluyorum ve üstüm başım da açılıyor. Bundan
dolayı benim için Allah'a dua et, dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Dilersen sabredersin ve senin için cennet vardır, dilersen de
sana afiyet vermesi için Allah'a dua ederim" buyurdu. Kadın: Sabredeyim,
dedi ve: Ama gerçek şu ki üstüm başım açılıyor. Onun için Allah'a üstümün
başımın açılmaması için dua et, dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
de ona dua etti.
Diğer tahric: Buhari,
5652, 5652 -muallak olarak-
AÇIKLAMA: (6515)
"Ey Um es-Saib! Neden bu kadar titriyorsun?" Zefzefe: titredi fiili iki
ze ve iki fe ile olup hadisteki bu fiilin başındaki te harfi ötrelidir. Kadı
Iyaz hem ötreli hem fetha!ı söylenir. Bu lafzın zapt edilmesinde sahih ve
meşhur olan budur, demiş ayrıca Kadı Iyaz bunun Müslim'in bütün ravilerinin
rivayeti olduğunu ileri sürmüştür. Ama diyarımızdaki bazı nüshalarda Ra ve Fe
harfleri ile (turefrifine şeklinde) kaydedilmiş, Müslim'den başka bazı raviler
ise bunu re ve kaf ile (turakrikIne diye) rivayet etmişlerdir. Bu da şiddetli
bir şekilde hareket ediyorsun yani titriyorsun demektir.
(6516) Saraya yakalanan
kadın ile ilgili hadiste, saraya tutulmaktan ötürü kişiye en mükemmel sevabın
verildiğine delil vardır.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
15- ZULMÜN HARAM
KILINDIĞI BABI