SAHİH-İ MÜSLİM

BİRR VE SILA

 

14 - باب ثواب المؤمن فيما يصيبه من مرض أو حزن أو نحو ذلك، حتى الشوكة يشاكها

14- MÜMİNİN BAŞINA GELEN HASTALIK, ÜZÜNTÜ, YAHUT -ONA BATAN DİKEN DAHİL- BENZERİ MUSİBETLER DOLAYISI İLE ELDE EDECEĞİ SEVAB BABI

 

44 - (2570) حدثنا عثمان بن أبي شيبة وإسحاق بن إبراهيم (قال إسحاق: أخبرنا. وقال عثمان: حدثنا) جرير عن الأعمش، عن أبي وائل، عن مسروق، قال: قالت عائشة : ما رأيت رجلا أشد عليه الوجع من رسول الله صلى الله عليه وسلم. وفي رواية عثمان - مكان الوجع - وجعا.

 

6502-44/1- Bize Osman b. Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim tahdis etti. İshak bize Cerir haber verdi derken Osman tahdis etti, dedi. O A'meş'den, o Ebu Vail'den, o Mesruk’DAN şöyle dediğini rivayet etti. Aişe (radıyallahu anha) dedi ki: Ben, hastalığı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den daha çok ağırlaşan bir adam görmedim -Osman'ın rivayetinde (hastalık anlamındaki) elveca' yerine "vecean" şeklindedir-.

 

 

 

44-م - (2570) حدثنا عبيدالله بن معاذ. أخبرني أبي. ح وحدثنا ابن المثنى وابن بشار. قالا: حدثنا ابن أبي عدي. ح وحدثني بشر بن خالد. أخبرنا محمد (يعني ابن جعفر). كلهم عن شعبة، عن الأعمش. ح وحدثني أبو بكر بن نافع. حدثنا عبدالرحمن. ح وحدثنا ابن نمير. حدثنا مصعب بن المقدام. كلاهما عن سفيان، عن الأعمش. بإسناد جرير، مثل حديثه.

 

6503-...../2- Bize Ubeydullah b. Muaz tahdis etti, bana babam haber verdi. (H.) Bize İbnü'l-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis edip dedi ki: Bize İbn Ebi Adiyy tahdis etti. (H.) Bana Bişr b. Halid de tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer haber verdi. Hepsi Şu'be'den o A'meş'den rivayet etti. (H.) Bana Ebu Bekr b. Nafi de tahdis etti, bize Abdurrahman tahdis etti. (H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize Musab b. el-Mikdam tahdis etti, ikisi Süfyan’dan o A'meş'den Cerir'in isnadı ile hadisini aynen rivayet etti.

 

 

AÇIKLAMA:          "Rasuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den hastalığı daha çok ağırlaşan bir adam görmedim." İlim adamları der ki: Veca' (ağn) burada hastalık demektir. Esasen Araplar her hastalığa da veca' derler.

 

 

 

45 - (2571) حدثنا عثمان بن أبي شيبة وزهير بن حرب وإسحاق بن إبراهيم (قال إسحاق: أخبرنا. وقال الآخران: حدثنا) جرير عن الأعمش، عن إبراهيم التيمي، عن الحارث بن سويد، عن عبدالله. قال:

 دخلت على رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو يوعك. فمسسته بيدي. فقلت: يا رسول الله! إنك لتوعك وعكا شديدا. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم "أجل. إني أوعك كما يوعك رجلان منكم" قال فقلت: ذلك، أن لك أجرين. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم "أجل" ثم قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "ما من مسلم يصيبه أذى من مرض فما سواه، إلا حط الله به سيئاته، كما تحط الشجرة ورقها". وليس في حديث زهير: فمسسته بيدي.

 

6504-45/3- Bize Osman b. Ebu Şeybe, Zuheyr b. Harb ve İshak b. İbrahim tahdis etti. İshak bize Cerir haber verdi derken diğer ikisi tahdis etti, dedi. O A'meş'den, o İbrahim et-Teymi'den, o el-Hfuis b. Suveyd'den, o Abdullah’DAN şöyle dediğini rivayet etti: RasUluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) humma nöbetinde iken huzuruna girdim. Elimle O'na dokundum da: Ey Allah'ın Rasulü! Senin bu humma nöbetin oldukça ağırdır, dedim. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet, gerçekten ben sizden iki adamın humma nöbeti gibi hummaya yakalanıyorum" buyurdu. Bu sefer ben: Peki bu senin iki ecrinin olduğundan dolayı mı, dedim. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet" buyurdu. Sonra RasUluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir müslümana hastalık ve ondan başka bir sebepten dolayı bir rahatsızlık isabet edecek olursa, mutlaka Allah da ondan dolayı ağacın yapraklarını döktüğü gibi günahlarını döker" buyurdu.

Zuheyr'in hadisi rivayetinde: "Ona elimle dokundum" ibaresi yoktur.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 5647, 5648, 5660, 5661, 5667

 

AÇIKLAMA:          "Gerçekten sen çok ağır bir humma nöbeti geçiriyorsun" ibaresindeki va'k: humma nöbeti, ayn harfi sakin olarak telaffuz edilir. Bunun humma (yüksek ateş) olduğu söylendiği gibi onun acısı ve ızdırabı demek olduğu da söylenmiştir. Fiili "veake-yeiku" diye gelir. Bu şekilde rahatsızlık çekmekte olan kimseye de "mev'uk: hummalı, humma ağrısı çeken" denilir.

 

 

 

45-م - (2571) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وأبو كريب. قالا: حدثنا أبو معاوية. ح وحدثني محمد بن رافع. حدثنا عبدالرزاق. حدثنا سفيان. ح وحدثنا إسحاق بن إبراهيم. أخبرنا عيسى بن يونس ويحيى بن عبدالملك بن أبي غنية. كلهم عن الأعمش. بإسناد جرير. نحو حديثه. وزاد في حديث أبي معاوية. قال "نعم. والذي نفسي بيده! ما على الأرض مسلم".

 

6505- .. ./4- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Muaviye tahdis etti. (H.) Bana Muhammed b. Rafi'de tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bizeSüfyan tahdis etti. (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize İsa b. Yunus ve Yahya b. Abdulmelik b. Ebu Ganiyye haber verdi, hepsi A'meş'den Cerir'in isnadı ile onun hadisine yakın olarak rivayet etti. Ebu Muaviye hadisinde şu fazlalık da vardır: O: "Evet nefsim elinde olana yemin ederim ki yeryüzünde ... ne kadar müslüman varsa ... " buyurdu. 

 

 

46 - (2572) حدثنا زهير بن حرب وإسحاق بن إبراهيم. جميعا عن جرير. قال زهير: حدثنا جرير عن منصور، عن إبراهيم، عن الأسود، قال : دخل شباب من قريش على عائشة، وهي بمنى. وهم يضحكون. فقالت: ما يضحككم؟ قالوا: فلان خر على طنب فسطاط، فكادت عنقه أو عينه أن تذهب. فقالت: لا تضحكوا. فإني سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم قال "ما من مسلم يشاك شوكة فما فوقها، إلا كتبت له بها درجة، ومحيت عنه خطيئة".

 

6506-46/5- Bize Zuheyr b. Harb ve İshak b. İbrahim birlikte Cerir'den tahdis etti. Zuheyr dedi ki: Bize Cerir, Mansur'dan tahdis etti, o İbrahim'den, o Esved'den şöyle dediğini rivayet etti: Mina'da bulunduğu sırada Kureyş'ten bazı gençler gülerek Aişe (r.anha)'nın huzuruna girdi. Onlara: Gülmenize sebep ne, dedi. Onlar: Fılan kişi çadırın bağlandığı ipin üzerine düştü de az kalsın boynu ya da gözü gidecekti, dediler. Aişe (radıyallahu imha) gülmeyin, dedi. Çünkü ben, Rasulullah(Sallallahu aleyhi ve Sellem}'i şöyle buyururken dinledim: "Kendisine bir diken batan ve daha fazlası ile karşılaşan her bir müslümana mutlaka ondan dolayı bir derece yazılır ve yine ondan dolayı ondan bir günah silinir. "

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

47 - (2572) وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وأبو كريب (واللفظ لهما). ح وحدثنا إسحاق الحنظلي (قال إسحاق: أخبرنا. وقال الآخران: حدثنا) أبو معاوية عن الأعمش، عن إبراهيم، عن الأسود، عن عائشة. قالت:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "ما يصيب المؤمن من شوكة فما فوقها، إلا رفعه الله بها درجة، أو حط عنه خطيئة".

 

6507-47/6- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb -lafız ikisine ait olmak üzere- de tahdis etti. (H.) Bize İshak el-Hanzali de tahdis etti, İshak bize Ebu Muaviye, A'meş'den haber verdi derken diğer ikisi tahdis etti, dedi. O İbrahim'den, o Esved'den, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: RasuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mümine bir diken ve daha fazlası dokunacak olursa, mutlaka Allah onu ondan dolayı bir derece yükseltir yahut onun karşılığında ondan bir günahı kaldırır" buyurdu. 

 

 

Diğer tahric: Tirmizi, 965

 

AÇIKLAMA:          (6506) "Aişe (radıyallahu anha) bir çadırın ipine takıldığı için gülen gençlere: Gülmeyin, dedi." Bu hadisle bunun gibi bir durumdan dolayı gülmek nehyedilmektedir. Ancak önlemesi imkansız olmayacak şekilde {iradesi dışında} bunu yapmış olması hali müstesnadır. Bunun kasten yapılması yerilmiş bir haldir. Çünkü böyle bir durumda müslümanın başına gelen bir sıkıntıya sevinmek ve kalbini kırmak sözkonusudur.

 

Nun harfi ötreli "tulum: çadır ipi" sakin olarak da (tuIm) diye de söylenir.

Çadır ve benzerlerinin bağlandığı ipe denilir. Sin’den sonra tı yerine te harfi ile "fisteat" diye söylendiği gibi sin harfi şeddeli olarak hazfedilmesi sureti ile "fussaat" da denilir. Bütün bu şekillerde fe harfi hem ötreli hem kesreli olarak söylenir. Böylelikle bu kelimede altı söyleyiş sözkonusudur.

 

"Bir müslümana bir diken batar ya da daha fazlası isabet ederse ... " Bir rivayette de (6507) "Muhakkak Allah onun sebebi ile onu bir derece yükseltir yahut ona karşılık onun bir günahı kaldırılır" denilmektedir. Bazı nüshalarda ise "yahut anlamındaki ev yerine ve atıf edatı ile" ve onun karşılığında ondan kaldınlır denilmektedir. Bir rivayette ise (6512) "mutlaka Allah ona onun karşılığında bir hasene yazar yahut onun karşılığında onun bir günahı kaldınlır" buyurulmaktadır.

 

Bu hadislerde müslümanlara pek büyük bir müjde vardır. Çünkü bu gibi .. hususlardan herhangi birisi ile karşılaşmadan herhangi bir müminin bir anı hemen hemen geçmez.

 

Hadisten, hastalıklar, rahatsızlıklar, dünya musibet ve kederleri sebebi ile -meşakkat ve sıkıntıları az dahi olsa- günahlara kefaret oldukları anlaşılmaktadır.

Aynı zamanda bu hadislerden bu gibi hususlardan ötürü derecelerin yükselip hasenelerin arttığı da anlaşılmaktadır. ilim adamlarının büyük çoğunluğunun kabul ettikleri doğru kanaat budur.

 

Kadı Iyaz bazı ilim adamlarından bu gibi rahatsızlıkların / musibetlerin yalnızca günahlara keffaret olduğu, bir derece yükseltmediği ve bir hasenenin yazılmasına sebep olmadığını söylediklerini nakletmektedir. Bunun benzeri bir kanaatin ibn Mesud’DAN da rivayet edilmiş olduğunu, hastalık sebebi ile ecir yazılmaz ama ondan ötürü yalnızca günahlar keffaret olunur, dediğini nakletmektedir. Ancak o bu hususta günahlara keffaret olduğu hükmünün yer aldığı hadislere dayanmış, Müslim'in dereceleri yükseltip hasenatın yazıldığını açıkça ifade eden mahiyette zikrettiği hadisler ona ulaşmamıştır.

 

ilim adamları der ki: Nebilerin belalarının daha ağır olmasının, onlardan sonra gelenlerin de kendi mertebelerine göre böyle olmasının hikmeti mükemmel sabır, doğru bir şekilde mükafatlarını Allah'tan beklemek, bunun yüce Allah'tan bir nimet olduğunu bilmeleri ve böylelikle onlar için hayrın da tamamlanması, ecirlerinin kat kat artırılması, sabır ve rızalarının da açıkça görülmesi içindir.

 

 

 

48 - (2572) حدثنا محمد بن عبدالله بن نمير. حدثنا محمد بن بشر. حدثنا هشام عن أبيه، عن عائشة. قالت:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "لا تصيب المؤمن شوكة فما فوقها، إلا قص الله بها من خطيئته".

 

6508-4817- Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr tahdis etti, bize Muhammed b. Bişr tahdis etti, bize Hişam babasından o Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir mümine bir diken ve daha yukansı isabet ederse, mutlaka Allah da onun karşılığında günahından ona denk olanı kaldırır" buyurdu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

48-م - (2572) حدثنا أبو كريب. حدثنا أبو معاوية. حدثنا هشام، بهذا الإسناد.

 

6509- .. ./8- Bize Ebu Kureyb tahdis etti, bize Ebu Muaviye tahdis etti, bize Hişam bu isnad ile rivayet etti.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Bir mümine ... ona denk olanı kaldırır." Nüshaların bir çoğunda bu şekilde "kassa: denk olanı kaldırır (kısasdan gelen fiil)" şeklindedir. Bazılarında ise "nekasa: eksiltir" şeklindedir. Her ikisi de doğrudur. Anlam itibari ile de birbirine yakındır.

 

 

 

49 - (2572) حدثني أبو الطاهر. أخبرنا ابن وهب. أخبرني مالك بن أنس ويونس بن زيد عن ابن شهاب، عن عروة بن الزبير، عن عائشة؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال "ما من مصيبة يصاب بها المسلم إلا كفر بها عنه، حتى الشوكة يشاكها".

 

6510-49/9- Bana Ebu't-Tahir tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Malik b. Enes ve Yunus b. Yezid, İbn Şihab'dan haber verdi, o Urve b. ez-Zubeyr'den, o Aişe'den rivayet ettiğine göre Resulullah(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müminin karşı karşıya kaldığı her bir musibet sebebi ile mutlaka Allah onu günahlarına keffaret kılar. Ona batan dikene varıncaya kadar" buyurdu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

50 - (2572) حدثنا أبو الطاهر. أخبرنا ابن وهب. أخبرني مالك بن أنس عن يزيد بن خصيفة، عن عروة بن الزبير، عن عائشة، زوج النبي صلى الله عليه وسلم؛  أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال "لا يصيب المؤمن من مصيبة، حتى الشوكة، إلا قص بها من خطاياه، أو كفر بها من خطاياه".

 

6511-50/10- Bize Ebu't-Tahir tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Malik b. Enes Yezid b. Husayfe'den haber verdi, o Urve b. ez-Zubeyr'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe (radıyallahu anha)'dan rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Mümin bir kimseye -dikene varıncaya kadar- herhangi bir musibet gelip çatacak olursa, mutlaka onun karşılığında günahlarından ona denk olanı kaldırılır yahut da onun karşılığında günahları keffaret olunur. " 

 

Yezid kendisine Urve'nin bu ikisinden hangisini söylediğini bilmiyor.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

51 - (2572) حدثني حرملة بن يحيى. أخبرنا عبدالله بن وهب. أخبرنا حيوة. حدثنا ابن الهاد عن أبي بكر بن حزم، عن عمرة، عن عائشة قالت : سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول "ما من شيء يصيب المؤمن، حتى الشوكة تصيبه، إلا كتب الله له بها حسنة، أو حطت عنه خطيئة".

 

6512-51/11- Bana Harmele b. Yahya tahdis etti ... Aişe (radıyallahu anha) dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Mümine -kendisine isabet eden dikene varıncaya kadar- herhangi bir şey isabet edecek olursa, mutlaka Allah da onun karşılığında ona bir hasene yazar. Yahut ona karşılık onun bir günahı kaldırılır. "

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

52 - (2573) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وأبو كريب. قالا: حدثنا أبو أسامة عن الوليد بن كثير، عن محمد بن عمرو بن عطاء، عن عطاء بن يسار، عن أبي سعيد وأبي هريرة؛

 أنهما سمعا رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول "ما يصيب المؤمن من وصب، ولا نصب، ولا سقم، ولا حزن، حتى الهم يهمه، إلا كفر به من سيئاته".

 

6513-52/12- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: ... Ata b. Yesar, Ebu Said ve Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre her ikisi Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinlediklerini ifade etmişlerdir: "Bir mümine gelip çatan herhangi bir ağrı sızı, herhangi bir yorgunluk, herhangi bir hastalık ve bir keder -onu üzen bir üzüntüye vanncaya kadar- isabet ederse, mutlaka onun sebebi ile günahlarının bir kısmı af olunur. "

 

Diğer tahric: Buhari, 5641, 5642; Tirmizi, 966

 

 

(2574) حدثنا قتيبة بن سعيد وأبو بكر بن أبي شيبة. كلاهما عن ابن عيينة (واللفظ لقتيبة) حدثنا سفيان عن ابن محيصن، شيخ من قريش، سمع محمد بن قيس بن مخرمة يحدث عن أبي هريرة. قال:

 لما نزلت: {من يعمل سوءا يجز به} [4 /النساء /123] بلغت من المسلمين مبلغا شديدا. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم "قاربوا وسددوا. ففي كل ما يصاب به المسلم كفارة. حتى النكبة ينكبها، أو الشوكة يشاكها". قال مسلم: هو عمر بن عبدالرحمن بن محيصن، من أهل مكة.

 

6514- .. ./13- Bize Kuteybe b. Said ve Ebu Bekr b. Ebu Şeybe -ikisiİbn Uyeyne’DEN -lafız Kuteybe'ye ait olmak üzere- tahdis etti. Bize Süfyan Kureyş’DEN bir üstad olan İbn Muhaysın’DAN tahdis etti. O Muhammed b, Kays b. Mahreme'yi Ebu Hureyre'den şöyle dedi diye tahdis ederken dinlemiştir: "Kim bir kötülük işlerse onun cezasını görür." (Nisa, 123) buyruğu nazil olunca müslümanlara oldukça ağır geldi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Orta yolu tutun, doğrudan şaşmayın. Çünkü müslümanın karşılaştığı her bir musibet sebebi ile -maruz kaldığı tökezlemeye yahut ona batan dikene vanncaya kadar- bir keffaret vardır" buyurdu.

Müslim dedi ki: O Mekke ahalisinden Ömer b. Abdurrahman b. Muhaysın' dır. 

 

 

Diğer tahric: Tırmizi, 3038

 

AÇIKLAMA:          (6513) "Mümine bir hastalık bir yorgunluk. .. isabet ederse ... keffaret olunur." Hadisteki "vesab: bir türlü geçmeyen ağrı demektir. Yüce Allah'ın: "Onlar için vasıb bir azab vardır." (Safiat, 9) buyruğunda da bu anlamdadır. Yani onların yakasını bırakmayan Sabit bir azapları olacaktır.

 

Nasab ise yorgunluk demektir. Fiili nasiba yansabu nasban diye gelir.

 

Başkaları hakkında da nasabahu ve emsabahu: onu yordu diye iki ayrı söyleyiş olarak kullanılır. Yine iki ayrı söyleyiş olarak sukm ve sakam (hastalık) ile hüzn ve hazen de de iki ayrı söyleyiş vardır.

 

"Yuhemmuhu: Onu üzen" ile ilgili olarak Kadı Iyaz ye harfi ötreli he . harfi fethalı olarak edilgen fiildir. Başkası ise bunu ye harfi fethalı he harfi ötreli "yehummuhu: onu üzen, kederlendiren" diye zaptetmiştir. Her ikisi de doğrudur.

 

"Kureyş'ten bir üstad olan İbn Muhaysın ... " Müslim dedi ki: O Ömer b. Abdurrahman b. Muhaysın'dır." Bizim diyarımızdaki nüshaların bir çoğunda böyledir. Buna göre Müslim o Ömer b. Abdurrahman' dır, demiştir. Bazılarında ise "o Abdurrahman'dır" şeklindedir. Kadı Iyaz da bazı ravilerden böylece nakletmiş ise de bu yanlıştır, doğru olanı birincisidir. "Muhaysın" isminin sonu nun harfi iledir. Ama mağriblilerin bazı nüshalarında nun harfi hazfedilerek yazılmış ise de bu bir tashiftir.

 

(6514) "Orta yolu tutun" yani orta yollu hareket edin, aşırıya da gitmeyin, geri de kalmayın. Aksine orta halli mutedil olun.

 

"Doğrudan şaşmayın" yöneldiğiniz ve kastettiğiniz hep doğru olan olsun.

"Sedad" doğru olan demektir.

 

"Maruz kaldığı tökezlemeye vanncaya kadar" ayağı ile tökezlemesi gibi.

Bazen bundan dolayı bir parmağı yaralanabilir. Burada (tökezleme anlamı verilen) nekb: bir şeyi dökmek ve alt-üst demektir.

 

 

 

53 - (4575) حدثني عبيدالله بن عمر القواريري. حدثنا يزيد بن زريع. حدثنا الحجاج الصواف. حدثني أبو الزبير. حدثنا جابر بن عبدالله؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم دخل على أم السائب، أو أم المسيب. فقال "مالك؟ يا أم السائب! أو يا أم المسيب! تزفزفين؟" قالت: الحمى. لا بارك الله فيها. فقال "لا تسبي الحمى. فإنها تذهب خطايا بني آدم. كما يذهب الكير خبث الحديد".

 

6515-53/14- Bana Ubeydullah b. Ömer el-Kavariri tahdis etti, bize Yezid b. Zureyh tahdis etti, bize Haccac es-Savvaf tahdis etti, bana Ebu Zubeyr tahdis etti, bize Cabir b. Abdullah'ın tahdis ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Um Saib -yahut Um el-Müseyyeb' in- yanına girdi ve: "Neyin var ey Um es-Saib -yahut Um el-Müseyyeb- bu kadar titriyorsun" buyurdu. O: Hummadan (dolayı). Allah onu mübarek etmesin, dedi. Bunun üzerine O: "Hummaya sövme. Çünkü o körüğün demirin kirini giderdiği gibi Ademoğullarının günahlarını giderir" buyurdu. 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

54 - (2576) حدثنا عبيدالله بن عمر القواريري. حدثنا يحيى بن سعيد وبشر بن المفضل. قالا: حدثنا عمران، أبو بكر. حدثني عطاء بن أبي رباح. قال : قال لي ابن عباس: ألا أريك امرأة من أهل الجنة؟ قلت بلى. قال: هذه المرأة السوداء. أتت النبي صلى الله عليه وسلم قالت "إني أصرع. وإني أتكشف. فادع الله لي. قال "إن شئت صبرت ولك الجنة. وإن شئت دعوت الله أن يعافيك". قالت: أصبر. قالت: فإني أتكشف. فادع الله أن لا أتكشف، فدعا لها.

 

6516-54/15- Bize Ubeydullah b. Ömer el-Kavariri tahdis etti ... Ata b.

Ebu Rebah tahdis edip dedi ki: İbn Abbas bana: Sana cennet ehlinden bir kadını göstermeyeyim mi, dedi. Ben, göster deyince o: İşte bu siyah kadındır. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e geldi ve: Ben saraya tutuluyorum ve üstüm başım da açılıyor. Bundan dolayı benim için Allah'a dua et, dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dilersen sabredersin ve senin için cennet vardır, dilersen de sana afiyet vermesi için Allah'a dua ederim" buyurdu. Kadın: Sabredeyim, dedi ve: Ama gerçek şu ki üstüm başım açılıyor. Onun için Allah'a üstümün başımın açılmaması için dua et, dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ona dua etti.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 5652, 5652 -muallak olarak-

 

AÇIKLAMA:          (6515) "Ey Um es-Saib! Neden bu kadar titriyorsun?" Zefzefe: titredi fiili iki ze ve iki fe ile olup hadisteki bu fiilin başındaki te harfi ötrelidir. Kadı Iyaz hem ötreli hem fetha!ı söylenir. Bu lafzın zapt edilmesinde sahih ve meşhur olan budur, demiş ayrıca Kadı Iyaz bunun Müslim'in bütün ravilerinin rivayeti olduğunu ileri sürmüştür. Ama diyarımızdaki bazı nüshalarda Ra ve Fe harfleri ile (turefrifine şeklinde) kaydedilmiş, Müslim'den başka bazı raviler ise bunu re ve kaf ile (turakrikIne diye) rivayet etmişlerdir. Bu da şiddetli bir şekilde hareket ediyorsun yani titriyorsun demektir.

 

(6516) Saraya yakalanan kadın ile ilgili hadiste, saraya tutulmaktan ötürü kişiye en mükemmel sevabın verildiğine delil vardır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

15- ZULMÜN HARAM KILINDIĞI BABI