SAHİH-İ MÜSLİM

SAHABE

 

36 - باب من فضائل أهل بدر رضي الله عنهم، وقصة حاطب بن أبي بلتعة

36- BEDİR'E KATILANLAR (R.A.)'IN BAZI FAZİLETLERİ VE HATİB BİN EBİ BELTEA KISSASI BABI

 

161 - (2494) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وعمرو الناقد وزهير بن حرب وإسحاق بن إبراهيم وابن أبي عمر - واللفظ لعمرو - (قال إسحاق: أخبرنا. وقال الآخرون: حدثنا) سفيان بن عيينة عن عمرو، عن الحسن بن محمد. أخبرني عبيدالله بن أبي رافع، وهو كاتب علي. قال:

 سمعت عليا رضي الله عنه وهو يقول: بعثنا رسول الله صلى الله عليه وسلم أنا والزبير والمقداد. فقال "ائتوا روضة خاخ. فإن بها ظعينة معها كتاب. فخذوه منها" فانطلقنا تعادى بنا خيلنا. فإذا نحن بالمرأة. فقلنا: أخرجي الكتاب. فقالت: ما معي كتاب. فقلنا: لتخرجن الكتاب أو لتلقين الثياب. فأخرجته من عقاصها. فأتينا به رسول الله صلى الله عليه وسلم. فإذا فيه: من حاطب بن أبي بلتعة إلى ناس من المشركين، من أهل مكة، يخبرهم ببعض أمر رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم "يا حاطب! ما هذا؟" قال: لا تعجل علي يا رسول الله! إني كنت امرأ ملصقا في قريش (قال سفيان: كان حليفا لهم. ولم يكن من أنفسها) وكان ممن كان معك من المهاجرين لهم قرابات يحمون بها أهليهم. فأحببت، إذ فاتني ذلك من النسب فيهم، أن أتخذ فيهم يدا يحمون بها قرابتي. ولم أفعله كفرا ولا ارتدادا عن ديني. ولا رضا بالكفر بعد الإسلام. فقال النبي صلى الله عليه وسلم "صدق" فقال عمر" دعني. يا رسول الله! أضرب عنق هذا المنافق. فقال "إنه قد شهد بدرا. وما يدريك لعل الله اطلع على أهل بدر فقال: اعملوا ما شئتم. فقد غفرت لكم". فأنزل الله عز وجل: {يا أيها الذين أمنوا لا تتخذوا عدوي وعدوكم أولياء} [60 /الممتحنة /1]. وليس في حديث أبي بكر وزهير ذكر الآية. وجعلها إسحاق، في روايته، من تلاوة سفيان.

 

6351-161/1- Bize Ebu Bekir b. Ebi Şeybe, Amr en-Nakid, Züheyr b. Harb, İshak b. İbrahim ve İbn Ebi Ömer -lafız Amr'a ait olmak üzere- tahdis etti, İshak bize Süfyan b. Uyeyne Amr'dan haber verdi derken diğerleri tahdis etti, dedi. (Amr) Asam b. Muhammed'den rivayet etti: Bana Ubeydullah b. Ebi Rafi -ki o Allah'ın katibi'dir- tahdis edip dedi ki: Ali (r.a.)'ı şöyle derken dinledim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni, Zübeyr'i ve Mikdad'ı gönderip: ''Ravzatu Hah denilen yere gidin. Orada beraberinde bir mektup bulunan bir kadın bulacaksınız. O mektubu o kadından alın" buyurdu. Derhal atlarımızı koşturarak yola koyulduk. Derken o kadın ile karşılaşlık. Mektubu çıkart, dedik. Yanımda mektup yok, dedi. Biz: Ya mektubu çıkarlırsın yahut da elbiselerini çıktartırsın deyince mektubu örgülü saçlarının arasından çıkardı. Biz de onu alıp Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e getirdik. Mektupta şunları gördük: Hatib b. Ebu Belta'dan Mekke'lilerden müşriklere bazı kimselere yazılmış ve kendilerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bir durumunu haber veriyordu. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Hdtib bu ne" buyurdu. Hatib: Bana yapacağın muamelede acele etme ey Allah'ın Rasulü! Ben Kureyşliler arasına sonradan katılmış bir kişi idim- Süfyan: ben onlarla antlaşmalı birisi idim, bizzat Kureyşlilerden değildi, dedi- seninle birlikte bulunan diğer muhacirlerin ise (Kureyşliler ile) akrabalıkları vardı ve bu sayede kendi aile fertlerini koruyabiliyorlardı. Ben de mAdem onlar arasında böyle bir neseb akrabalığım yok bari o vesile ile akrabalarımı koruyacakları şekilde onlara bir iyilik yapmak istedim. Ben bu işi kafir olduğum için de yapmadım, dinimden döndüğüm için de yapmadım, müslüman olduktan sonra küfre razı olduğum için de yapmadım, dedi. 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de: "Doğru söyledi" buyurdu. Bu sefer Ömer: Ey Allah'ın Rasulü! Beni bırak da şu münafığın boynunu vurayım, dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz ki o Bedir'e katılmıştır. Nereden biliyorsun belki de Allah Bedir'e katılanlara muttali olmuş ve: İstediğinizi yapın, ben size mağfiret buyurdum, demiş olabilir" buyurdu. Sonra Aziz ve Celil Allah: "Ey iman edenler! Benim de düşmanım sizin de düşmanınız olanları ... veliler edinmeyin" (Mümtahine, 1) ayetini indirdi.

 

Ebu Bekir ve Zuheyr'in hadisi rivayetlerinde ayet zikredilmemiştir. İshak ise rivayetinde ayetin Süfyan tarafından tilavet edildiğini belirtmiştir.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 4274, 3007, 4890; Ebu Davud, 2650; Tirmizi, 3305

 

AÇIKLAMA:          "Ravzatu Hah " iki hı iledir. Bütün ilim adamlarının söyledikleri ve bütün rivayetlerde ve kitaplarda yer alan doğru şekil budur. Ama Buhari'de Ebu Avane'nin rivayeti olarak ha ve cim ile "Hacc" diye kaydedilmiştir. İlim adarriları da bunun Ebu Avane'nin bir yanlışı olduğunu ve onun bunu "Zatu Hacc" ile karıştırmış olduğunu da ittifakla söylemişlerdir. Zatuhacc ise . hacıların yolu üzerinde Medine ile Şam arasında bir yerdir. Ravzatuha ise Medine'ye yakın, Mekke ile Medine arasındadır. el-Metali sahibi dedi ki: es-Saidi burası Mekke'ye yakındır, demiştir. Ama doğru olan birincisidir.

 

"Orada beraberinde bir mektup bulunan bir kadın bulacaksınız." Burada zaina: kadın cariye demektir. Zainanın asıl anlamı hevdecdir. Cariyeye bu ismin veriliş sebebi ise cariyenin hevdecin içinde seyahat etmesinden dolayıdır. Bu cariye Kureyşli İmran b. Ebu Sayfiye ait Sare adında bir cariye idi.

 

Bu hadiste, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in açık bir mucizesivardır. Hadisten ayrıca şu hükümler de anlaşılmaktadır:

 

1. Erkek yahut kadın olsun casusların mektuplarının açılıp okunması sureti ile gizlilikleri açığa çıkartılır.

 

2. Fesat çıkartan bir kadının tesettürü -eğer bir masIahat varsa yahut da tesettüründe bir kötülük varsa- açılır, gizlediği açığa çıkarılır. Ama eğer tesettüründe bir kötülük yoksa ve bundan dolayı da bir masIahat ortadan kalkmıyorsa tesettür mendup olur. Tesettürün (bu gibi kimseler için) teşvik edilmesi hakkındaki hadisler buna göre yorumlanır.

 

3. Casusluk yapan kimse ile onun dışında büyük günah işleyen kimseler bundan dolayı kafir olmazlar. Bu tür bir am el ise kesin olarak büyük bir günahtır. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e eziyeti de ihtiva etmektedir. Ona eziyet etmenin büyük bir günah olduğunda ise şüphe yoktur. Çünkü yüce Allah: "Allah'a ve Rasulüne eziyet edenlere muhakkak Allah onlara ... lanet eder" (Ahzab, 57) buyurmuştur.

 

4. Asi olan bir günahkara imamın izni olmadan had vurulmaz, ona ta'zir de yapılmaz.

 

5. İmamın (devlet başkanının) ve hakimin meclis arkadaşları uygun gördüklerini istişare olmak üzere söylemeleri sözkonusudur. Nitekim Ömer, Hatib'in boynunun vurulması şeklindeki kanaatini ifade etmiştir. Şafii mezhebi ile bir grubun kanaatine göre müslüman casusa ta'zir uygulanır ama öldürülmesi caiz değildir. Bazı Maliki mezhebi alimleri ise tevbe etmesi hali dışında öldürülür. Bazıları ise tevbe etse dahi öldürülür, demiş. Malik ise onun hakkında imam kendi ictihadına göre uygulama yapar, demiştir.

 

"Mektubu saçının örgüsünden çıkardı." Akisa (ikasın tekili) örülmüş saç demektir.

"Belki de Allah Bedir'e katılanlara muttali olmuş ... " İlim adamları der ki:

Bu onların ahirette günahlarının mağfiret olunacağı anlamındadır. Yoksa onlardan herhangi bir kimse eğer haddi gerektiren bir iş ya da bir başka davranış yapacak olursa, dünyada ona gereği olan ceza uygulanır. Kadı Iyaz haddin uygulanacağı üzerinde icma bulunduğunu nakletmiştir. Nitekim Ömer de onların bazılarına had uygulamıştır. (Kadı Iyaz) dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de Bedir'e katılmış birisi olmakla birlikte Mistah'a had vurmuştur.

 

 

 

161-م - (2494) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا محمد بن فضيل. ح وحدثنا إسحاق بن إبراهيم. أخبرنا عبدالله بن إدريس. ح وحدثنا رفاعة بن الهيثم الواسطي. حدثنا خالد (يعني ابن عبدالله). كلهم عن حصين، عن سعد بن عبيدة، عن أبي عبدالرحمن السلمي، عن علي. قال: بعثني رسول الله صلى الله عليه وسلم وأبا مرثد الغنوي والزبير بن العوام. وكلنا فارس. فقال "انطلقوا حتى تأتوا روضة خاخ. فإن بها امرأة من المشركين معها كتاب من حاطب إلى المشركين" فذكر بمعنى حديث عبيدالله بن أبي رافع عن علي.

 

6352- .. ./2- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Muhammed b.

Fudayl tahdis etti. (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Abdullah b. İdris haber verdi. (H.) Bize Rifaa b. el-Heysem el-Vasıti de tahdis etti, bize Halid -yani b. Abdullah- tahdis etti, hepsi Husayn'dan, o Sa'd b. Ubeyde'den, o Ebu Abdurrahman el-Sülemi'den, o Ali (radıyallahu anh)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni Ebu Mersed el-Ganevi'yi ve Zubeyr b. el-Avvam'ı -hepimiz de süvari olduğumuz halde- gönderdi ve:

"Ravzatu Hahya vanncaya kadar gidin. Orada beraberinde Hatib'den müşriklere yazılmış bir mektup bulunan müşriklerden bir kadın bulacaksınız" buyurdu. Sonra hadisi Ubeydullah b. RM"in Ali'den rivayet ettiği manada olmak üzere zikretti.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 3983,6259,3081,6939; Ebu Davud, 2651

 

AÇIKLAMA:          "Ali (radıyallahu anh) dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni ve Ebu Mersed el-Ganevi'yi... gönderdi." Önceki rivayette Ebu Mersed yerine Mikdad zikredilmişti. Arada bir aykırılık yoktur. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ali, Zubeyr, Mikdad ve Ebu Mersed olmak üzere dört kişi göndermişti.

 

 

162 - (2195) حدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا ليث. ح وحدثنا محمد بن رمح. أخبرنا الليث عن أبي الزبير، عن جابر؛

 أن عبدا لحاطب جاء رسول الله صلى الله عليه وسلم يشكو حاطبا. فقال: يا رسول الله! ليدخلن حاطب النار. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم "كذبت لا يدخلها. فإنه شهد بدرا و الحديبية ".

 

6353-162/3- Bize Kuteybe b. Said tahdis etti, bize Leys tahdis etti. (H.) Bize Muhammed b. Rumh da tahdis etti, bize Leys, Ebu Zubeyr'den haber verdi. Onun cabir'den rivayet ettiğine göre Hatib'e ait bir köle Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelerek Hatib'i şikayet etti ve: Ey Allah'ın Rasulü! Yemin olsun Hatib ateşe girecektir, dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Valan söyledin. Ona girmeyecektir. Çünkü o Bedir'e ve Hudeybiye'ye katılmıştır" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Tirmizi, 3864

 

AÇIKLAMA:          "Ey Allah'ın Resulü! Yemin olsun Hatib ateşe girecektir ... Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yalan söyledin ... buyurdu." Hadisten:

 

1. Bedir ve Hudeybiye'ye katılanların fazileti ile onlardan birisi olduğu için Hatib'in fazileti dile getirilmektedir.

 

2. Yalan söylemek lafzı bir şey hakkında gerçekte olduğu durumun hilafina kasten ya da yanılarak haber vermek demektir. Bunun geçmiş ya da gelecek ile ilgili bir haber olmasında da fark yoktur. Mutezile ise bunu özel olarak kasten verilen haberler hakkında kabul etmişlerdir. Mesele daha önce İman Kitabı'nda geçti.

 

Bazı dil bilginleri de şöyle demiştir: Yalan -gelecek ile ilgili olanların aksine- ancak geçmişe dair verilen haberler hakkında sözkonusudur. Fakat bu hadis onların da kanaatini reddetmektedir. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

37- ŞECERE ASHABININ YANİ RIDVAN BEYATİNE KATILANLARIN (R.A.) BAZI FAZİLETLERİ BABI