SAHİH-İ MÜSLİM |
SAHABE |
33 - باب
من فضائل
عبدالله بن
سلام، رضي
الله عنه
33- ABDULLAH BİN SELAM
(R.A.)'IN BAZI FAZİLETLERİ BABI
147 - (2383) حدثني
زهير بن حرب.
حدثنا إسحاق
بن عيسى. حدثني
مالك عن أبي
النضر، عن
عامر بن سعد.
قال: سمعت أبي
يقول : ما
سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقول، لحي
يمشي، إنه في
الجنة، إلا
لعبدالله بن
سلام.
6330-147/1- Bana Zuheyr b.
Harb tahdis etti... Amir b. Sa'd dedi ki: Babamı şöyle derken dinledim: Ben,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'in Abdullah b. Selam dışında hayatta
olup yürüyen bir kimseye o cennettedir, dediğini hiç duymadım.
Diğer tahric: Buhari,
3812
147 - (2484) حدثنا
محمد بن
المثنى
العنزي. حدثنا
معاذ بن معاذ.
حدثنا
عبدالله بن
عون عن محمد
بن سيرين، عن
قيس بن عباد
قال:
كنت
بالمدينة في
ناس. فيهم بعض
أصحاب النبي
صلى الله عليه
وسلم. فجاء
رجل في وجهه
أثر من خشوع.
فقال بعض
القوم: هذا
رجل من أهل
الجنة. هذا
رجل من أهل الجنة.
فصلى ركعتين
يتجوز فيهما.
ثم خرج فاتبعته.
فدخل منزله.
ودخلت.
فتحدثنا. فلما
استأنس قلت
له: إنك لما
دخلت قبل، قال
رجل كذا وكذا.
قال: سبحان
الله! ما
ينبغي لأحد أن
يقول ما لا
يعلم. وسأحدثك
لم ذاك؟ رأيت
رؤيا على عهد
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فقصصتها
عليه. رأيتني
في روضة - ذكر
سعتها وعشبها
وخضرتها
--ووسط الروضة
عمود من حديد.
أسفله في الأرض
وأعلاه في
السماء. في
أعلاه عروة.
فقيل لي: ارقه.
فقلت له: لا
أستطيع.
فجاءني منصف
(قال ابن عون:
والمنصف
الخادم) فقال
بثيابي من
خلفي - وصف أنه
رفعه من خلفه
بيده - فرقيت
حتى كنت في
أعلى العمود.
فأخذت
بالعروة. فقيل
لي: استمسك.
فلقد استيقظت
وإنها لفي
يدي. فقصصتها
على النبي صلى
الله عليه وسلم
فقال "تلك
الروضة
الإسلام. وذلك
العمود عمود
الإسلام. وتلك
العروة عروة
الوثقى. وأنت
على الإسلام
حتى تموت".
قال:
والرجل
عبدالله بن
سلام.
6331-148/2- Bize
Muhammed b. el-Müsenna el-Anezı tahdis etti, bize Muaz b. Muaz tahdis etti,
bize Abdullah b. Avn, Muhammed b. Sırin'den tahdis etti, o Kays b. Ubad'dan
şöyle dediğini rivayet etti: Aralarında Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'in
bazı ashabının da bulunduğu bir grup kimse arasında Medine'de bulunuyordum.
Yüzünde huşu izi bulunan bir adam geldi. Oradakilerden birisi: Bu cennet
ehlinden bir adamdır, bu cennet ehlinden bir adamdır, dedi. Kısa kestiği iki re
kat namaz kıldı, sonra çıktı. Ben de arkasından gittim. Evine girdi, ben de
içeri girdim. Biraz konuştuk. Bana ünsiyeti olunca ona: Sen az önce içeri
girdiğinde bir adam şöyle şöyle dedi, dedim. O: Subhanallah! Kimsenin bilmediği
bir şeyi söylememesi gerekir. Sana bunun neden olduğunu anlatacağım. Ben,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hayatta iken bir rüya gördüm. Onu
kendisine anlattım: Kendimi bir bahçe içerisinde gördüm -bu arada o bahçenin
genişliğini, otlarını, yeşilliğini zikretti- Bahçenin ortasında da demirden bir
direk vardı. Alt tarafı yerde, üst tarafı semada idi. Üst tarafında da bir kulp
vardı. Bana: Buna çık denildi. Ben ona: Gücüm yetmez, dedim. Bu sefer bana bir
minsaf geldi -İbn Avn: minsaf hizmetçidir, dedi- o arkamdan elbiselerimi tuttu
-ve kendisini eli ile arkasından kaldırdığını gösterdi-o Bunun üzerine ben de
yukarı çıktım. Nihayet direğin en üst tarafına varıp o kulbu yakalayınca bana:
Sıkı tutun denildi.
Uyandığımda o kulp
elimde idi. Sonra bunu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e anlattım. O da
şöyle buyurdu: "O bahçe İslamdır, o direk İslam direğidir, o kulp, o
sapasağlam kulptur. Sen de ölene kadar İslam üzere kalacaksın. " (Kays)
işte o adam Abdullah b. Selam'dı, dedi.
Diğer tahric:
Buhari,3813, 7010, 7014
149 - (2484) حدثنا
محمد بن عمرو
بن عباد بن
جبلة بن أبي
رواد. حدثنا
حرمي بن
عمارة. حدثنا
قرة بن خالد
عن محمد بن
سيرين. قال:
قال قيس بن
عباد:
كنت
في حلقة فيها
سعد بن مالك
وابن عمر. فمر
عبدالله بن
سلام. فقالوا:
هذا رجل من
أهل الجنة. فقمت
فقلت له: إنهم
قالوا كذا
وكذا. قال:
سبحان الله!
ما كان ينبغي
لهم أن يقولوا
ما ليس لهم به
علم. إنما
رأيت كأن
عمودا وضع في
روضة خضراء.
فنصب فيها.
وفي رأسها
عروة. وفي
أسفلها منصف -
والمنصف الوصيف
- فقيل لي: ارقه.
فرقيت حتى
أخذت بالعروة.
فقصصتها على
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "يموت
عبدالله وهو
آخذ بالعروة
الوثقى".
6332-149/3- Bize Muhammed
b. Amr b. Abbad b. Cebele b. Ebu Revvad tahdis etti, bize Harami b. Umare
tahdis etti, bize Kurra b. Halid, Muhammed b. Sirin'den şöyle dediğini tahdis
etti, Kays b. Ubad dedi ki: İçinde Sa'd b. Malik ve İbn Ömer'in de bulunduğu
bir halkada idim. Derken Abdullah b. Selam geçti. Oradakiler: Bu cennet
ehlinden bir adamdır, dediler. Ben de kalkıp ona: Bunlar şöyle şöyle dedi,
dedim. O: Subhanallah! Onların, hakkında bilgileri olmayan bir şey
söylememeleri gerekirdi. Ben yeşil bir bahçe içine konulmuş bir direk gördüm.
Direk orada dikildi. Direğin başında da bir kulp vardı. Altında ise bir minsaf
-minsaf vasif (hizmetçi)dir- vardı. Bana buna çık denildi. Ben de o kulbu
yakalayıncaya kadar çıktım. Sonra bunu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e anlatınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Abdullah o
sapasağlam kulbu yakalamış olduğu halde ölecek" buyurdu, dedi.
150 - (2484) حدثنا
قتيبة بن سيعد
وإسحاق بن
إبراهيم (واللفظ
لقتيبة).
حدثنا جرير عن
الأعمش، عن
سليمان بن
مسهر، عن خرشة
بن الحر. قال:
كنت
جالسا في حلقة
في مسجد
المدينة. قال
وفيها شيخ حسن
الهيئة. وهو
عبدالله بن سلام.
قال فجعل
يحدثهم حديثا
حسنا. قال
فلما قام قال
القوم: من سره
أن ينظر إلى
رجل من أهل
الجنة فلينظر
إلى هذا. قال
فقلت: والله!
لأتبعنه فلأعلمن
مكان بيته.
قال فتبعته.
فانطلق حتى
كاد أن يخرج
من المدينة.
ثم دخل منزله.
قال فاستأذنت
عليه فأذن لي.
فقال: ما
حاجتك؟ يا ابن
أخي! قال فقلت
له: سمعت
القوم يقولون
لك، لما قمت:
من سره أن
ينظر إلى رجل
من أهل الجنة
فلينظر إلى
هذا. فأعجبني
أن أكون معك.
قال: الله أعلم
بأهل الجنة.
وسأحدثك مم
قالوا ذاك.
إني
بينما أنا
نائم، إذ
أتاني رجل فقال
لي: قم. فأخذ
بيدي فانطلقت
معه. قال فإذا
أنا بجواد عن
شمالي. قال
فأخذت لآخذ
فيها. فقال لي
لا تأخذ فيها
فإنها طرق
أصحاب الشمال.
قال فإذا جواد
منهج على
يميني. فقال
لي: خذ ههنا.
فأتى بي جبلا.
فقال لي: اصعد.
قال فجعلت إذا
أردت
أن أصعد خررت
على استي. قال
حتى فعلت ذلك
مرارا. قال ثم
انطلق بي حتى
أتى بي عمودا.
رأسه في
السماء
وأسفله في
الأرض. في
أعلاه حلقة.
فقال لي: اصعد
فوق هذا. قال
قلت: كيف أصعد هذا؟
ورأسه في
السماء. قال
فأخذ بيدي
فزجل بي. قال
فإذا أنا
متعلق
بالحلقة. قال
ثم ضرب العمود
فخر. قال
وبقيت متعلقا
بالحلقة حتى
أصبحت. قال
فأتيت النبي
صلى الله عليه
وسلم فقصصتها
عليه. فقال
"أما الطرق
التي رأيت عن
يسارك فهي طرق
أصحاب الشمال.
قال وأما الطرق
التي رأيت عن
يمينك فهي طرق
أصحاب اليمين.
وأما الجبل
فهو منزل
الشهداء. ولن
تناله. وأما
العمود فهو
عمود الإسلام.
وأما العروة
فهي عروة
الإسلام. ولن
تزال متمسكا
بها حتى تموت".
6333-150/4- Bize Kuteybe
b. Said ve İshak b. İbrahim -lafız Kuteybe'ye ait olmak üzere- tahdis edip
(dediler ki): Bize Cerir, A'meş'ten tahdis etti, o Süleyman b. Müshir'den, o
Haraşe b. Hur'dan şöyle dediğini rivayet etti: Medine Mescidinde bir halkada
oturuyordum. Halka'nın içinde görünüşü güzel yaşlı bir zat da vardı. O Abdullah
b. Selam'dı. Onlara güzel bir şeyler anlatmaya başladı. Ayağa kalkınca
oradakiler: Cennetliklerden bir adama bakmaktan sevinç duyan bir kimse buna
baksın, dediler. (Haraşe) dedi ki: Bunun üzerine Allah'a yemin olsun ki onun
arkasından gideceğim ve evinin nerede olduğunu bileceğim, dedim. Arkasından
gittim. O da yola koyuldu. O kadar gitti ki az kalsın Medine'nin dışına
çıkacaktı. Sonra evine girdi. Ben de yanına girmek üzere izin istedim. Bana
izin verdi. Ne ihtiyacın var kardeşimin oğlu, dedi. Ben ona: Sen ayağa
kalktıktan sonra oradakilerin senin için: cennetliklerden bir adama bakmaktan
memnun olacak bir kimse buna baksın, dediklerini işittim. Bu sebeple seninle
beraber olmak hoşuma gitti, dedim. O: Allah cennetlikleri en iyi bilendir.
Şimdi sana neden böyle, dediklerini anlatayım. Ben bir ara uykuda iken bana bir
adam gelerek bana kalk, dedi. Elimden tuttu. Ben de onunla birlikte gittim. Bir
de ne göreyim. Sol tarafımda pek çok caddeler. Onlardan yürümek isteyince bana:
Onlarda yürüme çünkü onlar ashab-ı şimalin yollarıdır, dedi. Derken sağ
tarafımda da açık seçik ve dosdoğru caddeler olduğunu gördüm. Bana: Buradan
yürü, dedi. Beni bir dağa getirdi. Bana çık, dedi. Ben de her çıkmak istedikçe
kıçım üstüne düştüm. Nihayet bu işi defalarca yaptım. Sonra beni alıp götürdü.
Nihayet beni bir direğin yanına getirdi. Direğin başı semada, alt tarafı yerde
idi. Üstünde de bir halka vardı. Bana bunun üstüne çık,. dedi. Ben: Bunun başı
semada iken buna nasıl çıkabilirim, dedim. Bunun üzerine elimden tutup beni
attı. Ansızın o halkaya asılı olduğumu gördüm. Sonra direğe vurdu, direk
yıkıldı. Ben de sabaha kadar o halkaya asılı kaldım. Sonra Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e gittim, rüyamı O'na anlatınca şöyle buyurdu: "Sol
tarafında gördüğün yollar şimal ashabının yollarıdır. Sağ tarafında gördüğün
yollar ise yemin ashabının yollarıdır. O dağ şehitlerin menzilidir. Sen ona
asla ulaşamazsın. Direğe gelince o da İslam'ın direğidir. Kulp ise İslam'ın
kulbudur ve sen ölünceye kadar o kulba sımsıkı sarılı kalmaya devam edeceksin.
"
Diğer tahric: İbn
Mace, 3920
AÇIKLAMA: (6330)
"Sa'd b. Ebu Vakkas (radıyallahu anh) dedi ki: Ben Abdullah b. Selam
dışında ... işitmedim." Halbuki Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Ebu Bekir cennettedir, Ömer cennettedir, Osman cennettedir, Ali
cennettedir. .. " buyurup aşere-i mübeşşereyi sonuncularına kadar
saymıştır. Aynı zamanda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Hasan ve
Hüseyin cennetlik gençlerin efendileridir. Ukaşe de bunlardandır. Sabit b. Kays
bunlardandır." buyurup başkalarını da saydığı bilinmektedir. Bu ise
Sa'd'ın söylediklerine aykırı değildir. Çünkü Sa'd: "Ben duymadım",
demiş ama başkaları hakkında cennetlik olduklarına dair haber vermenin aslını
reddetmemiştir. Eğer böyle bir şeyi reddetmiş olsaydı Sabit olduğunu belirten
buyruklar onun, dediğine öncelenirdi.
"Kays b. Ubad"
ayn harfi ötreli be şeddesizdir.
"Orada iki rekat
kıldıktan sonra çıktı." Bazı nüshalarda: "O ikisinde iki rekat namaz
kıldıktan sonra Çıktı." Bazılarında ise iki rekat namaz kıldıktan sonra
çıktı" denilmektedir. Bu sonuncu ifade açıkça anlaşılır bir ifadedir. Ama
burada "orada yahut o ikisinde" kelimeleri Müslim'in ravilerinin
nakletlikleri rivayetlerin bir çoğunda mevcuttur. Ancak onda bir eksiklik
vardır. Tamamı Buhari'de Sabit olduğu gibi "kısa kestiği iki rekat namaz kıldı"
şeklidir.
"Kimsenin bilmediği
birşeyi söylememesi gerekir." Bu, onun kesinlikle cennetlik olduğunu
söyledikleri için Abdullah b. Selam'ın bunu kabul etmemesi demektir. O halde
bunların kendilerine Sa'd b. Ebu Vakkas'ın İbn Selam'ın cennetliklerden olduğuna
dair haberinin ulaştığı ama kendisinin bunu işitmemiş olduğu şeklinde
yorumlanır. Onun bu şekilde kendisinden övgü ile söz edilmesinden hoşlanmamış
olma ihtimali de vardır. Bunu da mütevaziliğinden, bilinmemeyi tercih
ettiğinden ve şöhretlen hoşlanmadığından söylemiş olur.
"Bana bir minsaf
geldi" Mim kesreli, sad fethalıdır. Mim fetbalı olarak (mansaf) diye de
söylenir. Hadiste onu hizmetçi ve vasif (o da hizmetçi demektir) diye
açıklamıştır. Ki bu da sahihtir. Dil bilginleri, vasif hizmet etmeye aklı eren
küçük hizmetçidir diye de açıklamışlardır.
"Ferakıtu: çıktım,
yükseldim" sahih ve meşhur söyleyişe göre kaf harfi kesrelidir. Fethalı
söylendiği (rakaytu) de nakledilmiştir. Kadı lyaz dedi ki:
Müslim'de Muvatla'da ve
başkalarında buradan başka yerde her iki şekilde de rivayet edilmiştir.
(6333) ''Sol tarafımda
caddeler gördüm." "Cevad: caddenin çoğulu"dur.
İzlenen ve belirgin yola
denilir. Meşhur söyleyişe göre sondaki dal harfi şeddelidir. Kadı İyaz şeddesiz
de söylenebilir, demiştir. Bunu da Kitabul Ayn sahibi ifade etmiştir.
"Sağ tarafımda
dosdoğru geniş caddeler vardı." Dosdoğru, açık seçik yollar vardı.
"Nehe: Dosdoğru yol" demektir. Bir iş açıklık kazandığı zaman
"nehece ve enhece" denilir. Tarikun menhec ve minhac ve nehc de açık
seçik ve belirgin yol demektir.
Ze ve cim harfleri ile
"zecele" attı, fırlattı demektir. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
34- HASSAN BİN
SABİT (R.A.)'IN FAZİLETLERİ BABI