SAHİH-İ MÜSLİM

SAHABE

 

29- CERİR BİN ABDULLAH (R.A.)'IN BAZI FAZİLETLERİ BABI

 

6313-134/1- Bize Yahya b. Yahya tahdis etti, bize Halid b. Abdullah, Beyan'dan haber verdi, o Kays b. Ebu Hazim'den, o Cerir b. Abdullah'dan rivayet etti. (H.) Bana Abdulhamid b. Beyan da tahdis etti. Bize Halid, Beyan'dan şöyle dediğini tahdis etti. Ben, Kays b. Ebu Hazim'i şöyle derken dinledim: Cerir b. Abdullah dedi ki: Müslüman olduğumdan beri Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni perde arkasında bekletmemiştir. Beni her gördüğünde de mutlaka gülmüştür.

 

Diğer tahric: Buhari, 3035, 3822, 6089; Tirmizi, 3820, 3821; İbn Mace, 159 -uzunca-

 

 

 

6314-135/2- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Veki' ve Ebu Usame, İsmail'den tahdis etti. (H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize Abdullah b. İdris tahdis etti, bize İsmail, Kays’DAN tahdis etti, o Cerir’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Müslüman olduğumdan beri Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni perde arkasında bekletmemiştir. Beni her gördüğünde de mutlaka yüzüme gülümsemiştir, dedi.

İbn Numeyr hadisinde İbn İdris'den şunu ilave etmiştir: Ben O'na atlar üzerinde sağlam duramadığımdan şikayet ettim. Bunun üzerine O eli ile göğ- . süme vurdu ve: ''Allah'ım onun Sabit durmasını sağla ve onu hidayete ileten ve hidayete erdirilmiş kıl" buyurdu.

 

 

AÇIKLAMA:          "Müslüman olduğumdan beri Resuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni perde arkasında bekletmemiştir ve her gördüğünde de mutlaka gülmüştür." Yani hiçbir zamanda O'nun huzuruna girmemi engellememiştir. "Gülmek"den maksat ise ikinci rivayette açıkça ifade ettiği gibi "gülümsemesi" dir. Resuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise bunu ikram olmak, lütuf ve güleryüz göstermek için yapmıştır.

 

Hadisten, gelen kimseye karşı böyle bir güzel davranışın müstehap olduğu ve Cerir'in de açık bir fazileti anlaşılmaktadır.

 

 

 

 

6315-136/3- Bana Abdulhamid b. Beyan tahdis etti, bize Halid, Beyan’DAN haber verdi, o Kays'dan, o Cerir’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Cahiliye döneminde kendisine Zülhalasa denilen bir ev (mabed) vardı. Aynı zamanda ona elkabetul yemaniye ve elkabetuşşamiyye de denilirdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Beni Zülhalasadan, elkabel yemaniye ve eşşamiyyeden rahatlatır mısın" buyurdu. Bunun üzerine biz de Ahmeslilerden yüz eHi kişi olarak ona gittik. Onu kırdık, yanında bulduklarımızı öldürdük. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelip O'na durumu haber verdim. (Cerir) dedi ki: Bize ve Ahmeslilere dua etti.

 

 

 

6316-137/4- Bize İshak b. İbrahim tahdis etti, bize Cerir İsmail b. Ebu Halid'den haber verdi, o Kays b. Ebu Hazim'den, o Cerir b. Abdullah elBecel!’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Ey Cerir! Zülhalasa'dan yana beni rahata kavuşturmaz mısın" buyurdu. O Kabetul yemaniyeyye (yemen kabesi) diye bilinen Hassamlılara ait bir ev (mabed) idi.

(Cerir) dedi ki: yüz elli atlı ile birlikte yola çıktım. At üzerinde duramıyordum. Bunu Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'e söylediğim zaman eli ile göğsüme vurdu ve: "Allah'ım ona sebat ver ve onu hidayete ileten ve hidayete erdirilen kıl" buyurdu.

 

Bunun üzerine Cerir gitti ve orayı ateşle yaktı. Sonra Cerir, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e -bizden- Ebu Ertat künyeli bir adamı ona müjde vermek üzere gönderdi. Bu, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'e gelerek O'na:

Biz onu uyuz olmuş bir deve gibi bir halde bırakmadan ben sana gelmedim, dedi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ahmeslilerin atlıları na ve piyadelerine beş defa mübarek olmaları için dua etti.

 

 

 

6317- .. ./5- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Veki' tahdis etti. (H) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize babam tahdis etti. (H) Bize Muhammed b. Abbad da tahdis etti, bize Süfyan tahdis etti. (H) Bize İbn Ebu Ömer de tahdis etti, bize Mervan -yani el-fezari- tahdis etti. (H.) Bana Muhammed b. Rafi'de tahdis etti, bize Ebu Usame tahdis etti. Hepsi İsmail’DEN bu isnad ile rivayet etti. Mervan hadisinde şöyle dedi: Cerir'in Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'e müjdeyi götüren müjdecisi Ebu Ertat Husayn b. Rabia idi.

 

 

AÇIKLAMA:          (6315) "Zülhalasa" hı ve lam iledir. Meşhur olan da budur. Kadı Iyaz ise aynı zamanda lam harfinin fethalı olması ile birlikte hı harfinin ötreli (zülhulesa) okunacağını nakletmektedir. Yine hı harfi fethalı lam harfi sakin (zülhalsa) söyleyişini de nakletmiştir. Burası Yemen'de bulunan ve içinde tapındıkları putların yer aldıkları bir ev (mabed) idi.

 

. "Ona el-Ka'betu'l-Yemaniyye ve el kabetul şamiye denilirdi" Bazı nüshalarda arada vav bulunmaksızın "el-Ka'betu'l-Yemaniyye, el-Ka'betu'şŞamiyye" şeklindedir. Ama bu söyleyiş yanlış anlamaya sebeptir. Maksat şudur: Onlar Zülhalasa'ya "el-Ka'betu'l-Yemamiyye " adını verirlerdi. Mekke'de bulunan kabe-i muazzama ise" el-Ka'betu'ş-Şamiyye" diye adlandırılırdı. Birbirlerinden ayırdedilmeleri için onlara farklı isimler verdiler. İşte maksat budur, lafız buna göre yorumlanır. Buna göre takdiri oraya el-Ka'betu'lYemaniyye denilirken Mekke'dekine de (el-Ka'betu')ş-Şamiyye denilirdi. Bunu (arada vav olmaksızın) el-Ka'betu'l-Yemaniyye, el-Ka'betu'ş-Şamiyye diye rivayet edenlerin rivayetine göre manası bu iki lafızdan birisi bir yerin diğeri ise bir diğerinindir denilmesine benzer.

 

"Sen beni Zülhalasa'dan ve el-Ka'betu'l-Yemaniyye ve eş-Şamiyye'den rahata kavuşturur musun" ibaresi hakkında da Kadı Iyaz şunları söylemektedir: Burada şamiyenin sözkonusu edilmesi ravilerden birisinin yanılması ve yanlışıdır. Doğrusu bunun yer almamasıdır. Buhari de bunu bu isnad ile zikretmiş olup, onda bu fazlalık ve yanılma bulunmamaktadır.

 

Kadı Iyaz'ın bu açıklaması ise pek iyi değildir. Aksine bu lafzı te'vil etmek mümkündür. Bu durumda ifadenin takdiri şöyle olur: Sen beni bunların el-Ka'betu'l-Yemaniyye ve (elkabetu) eşşamiye demelerinden ve böyle bir adlandırmada bulunmayı gerektiren bu yerin varlığından rahata kavuşturur musun demek olur. "Çıktım" sözü ile de savaşa çıktım demek istemiştir.

 

(6316) " el-Ka'betu'l-Yemaniyye diye anılan" bütün nüshalarda bu şekildedir. Bu da mevsufun sıfatına izafe edilmesi türünden olup, Kufeliler bunu caiz kabul ederler. Basralılar ise bu hususta hazfedilmiş bir ifade olduğunu takdir ederler. Yani kabetul cihetil yemaniye: yemen cihetindeki kabe şeklindedir. "Yemaniye" de meşhur olan söyleyişe göre ikinci ye şeddesizdir. Şeddeli olarak da nakledilmiştir. Açıklaması Hacc Kitabı'nda geçti.

 

"Uyuz bir deve gibi" yani uyuz olduğu için katrana sıvanmış, bundan dolayı da kapkara kesilmiş deve demektir. Bununla yakıldığından ötürü kapkara kesildiğini kastetmektedir.

 

Hadisten, bablın izlerinin ibret verecek şekilde ortadan kaldırılması ve bunda (gerektiğinde) işin ileriye götürülebileceği anlaşılmaktadır. Yine bu hadiste fetih ve benzeri hususları bildirecek müjdeci göndermenin müstehap olduğu da anlaşılmaktadır.

 

"Cerir'in müjdecisi Ebu Ertat Husayn b. Rabia geldi." Bazı nüshalarda bu şekilde sad ile "Husayn" şeklinde olmakla birlikte birçoğunda sin ile "Hüseyn" şeklindedir. Kadı lyaz her iki şekli de zikrederek doğrusu sad iledir. İbn Mahan'ın nüshasında var olan da budur, demiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

30- ABDULLAH BİN ABBAS (R.A.)'IN FAZİLETLERİ BABI