SAHİH-İ MÜSLİM |
SAHABE |
23 - باب
من فضائل أبي
بن كعب وجماعة
من الأنصار، رضي
الله تعالى
عنهم
23- UBEYY BİN KA'B VE ENSARDAN
BİR CEMAATİN (R.A.) FAZİLETLERİNİN BAZISINA DAİR BİR BAB
119 - (2465) حدثنا
محمد بن
المثنى. حدثنا
أبو داود.
حدثنا شعبة عن
قتادة. قال:
سمعت أنسا
يقول:
جمع
القرآن، على
عهد رسول الله
صلى الله عليه
وسلم، أربعة.
كلهم من
الأنصار: معاذ
بن جبل، وأبي
بن كعب، وزيد
بن ثابت، وأبو
زيد .قال
قتادة: قلت
لأنس: من أبو
زيد؟ قال: أحد
عمومتي.
6290-119/1- Bize
Muhammed b. el-Müsenna tahdis etti, bize Ebu Davud tahdis etti, bize Şu'be,
Katade'den şöyle dediğini tahdis etti: Enes'i şöyle derken dinledim: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında Kur'an-ı Kerim'i hepsi ensardan olan
dört kişi topladı. Muaz b. Cebel, Ubeyy b. Ka'b, Zeyd b. Sabit ve Ebu Zeyd.
Katade dedi ki: Enes' e:
Ebu Zeyd kimdir, dedim. O: Amcalarımdan birisidir, dedi.
Diğer tahric: Buhari,
3810; Tirmizi, 3794
120 - (2465) حدثني
أبو داود،
سليمان بن
معبد. حدثنا
عمرو بن عاصم.
حدثنا همام.
قال: قلت لأنس
بن مالك:
من
جمع القرآن
على عهد رسول
الله صلى الله
عليه وسلم؟
قال: أربعة.
كلهم من
الأنصار: أبي
بن كعب، ومعاذ
بن جبل، وزيد
بن ثابت ورجل
من الأنصار،
يكنى أبا زيد.
6291-120/2- Bana Ebu
Davud Süleyman b. Ma'bed tahdis etti, bize Amr b. Asım tahdis etti, bize Hemmam
tahdis etti, [bize Katade tahdis etti,] dedi ki: Enes b. Malik'e Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında Kur'an-ı Kerim'i kim topladı (hıfz
etti), dedim. O: Hepsi Ensar'dan olmak üzere şu dört kişidir, dedi: Ubeyy b.
Ka'b, Muaz b. Cebel, Zeyd b. Sabit ve Ebu Zeyd künyeli ensardan bir adam.
Diğer tahric: Buhari,
5003
AÇIKLAMA: (6290)
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) döneminde hepsi ensardan olmak
üzere Kur'an-ı Kerim'i dört kişi topladı: Muaz b. Cebel, Ubeyy b. Ka'b, Zeyd b.
Sabit ve Ebu Zeyd." el-Mazeri dedi ki: Bu hadis, Kur'an-ı Kerim'in
tevatürü hususunda bazı inkarcıların delil diye sarıldıkları hususlardan birisidir.
Buna da iki şekilde cevap verilir:
1. Bu iki cevaptan biri
şu şekildedir: Bu hadiste, bu dört kişiden başkasının Kur'an'ı toplamadığı
(hıfz edip ezberlemediği) açıkça ifade edilmemektedir. Bu durumda o kendisinin ensardan
bu işi gerçekleştirmiş olanlarını bildiği kimselerin dört kişi olduğunu
kastetmiş olur. Bu dördün dışında kendisinin bilmediği ensar ve muhacirden olan
başkalarının da onu toplamadıklarını (hıfz edip ezberlemediklerini)
söylememiştir. Onun böyle bir şey söylediğini varsaysak bile sadece kendisinin
başkalarını bilmediğini kastetmiş olur. Bununla birlikte Müslim'den başkaları
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zamanında ashab-ı kiramdan bir çok
kişinin Kur'an'ı hıfz ettiklerini rivayet etmişlerdir. el-Mazeri bunlar
arasından on beş sahabi adını zikretmektedir. Sahih'de Sabit olduğu üzere
Yemame gününde Kur'an'ı hıfz etmiş olanlardan yetmiş kişi öldürülmüştür. Yemame
ise Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in vefatından kısa bir süre sonra
olmuştu. Bunlar o gün Kur'an'ı cem eden (tamamını hıfz etmiş olan}lardan
öldürülenlerdir. Peki Yemame'ye katılmış olup öldürülmeyen, Yemame'ye
katılmayan, Medine'de, Mekke'de ya da başka yerlerde kalanlar hakkında ne
düşünülür? Ayrıca bunlar arasında dört raşid halife , Ebu Bekir, Ömer, Osman,
Ali ve onlar gibi ashab-ı kiramın büyüklerini de sözkonusu etmemektedir.
Halbuki bunların her birinin hayır hususundaki aşırı rağbetleri ve bundan daha
aşağıdaki itaatlere dahi tutkuları ileri derecede olmakla birlikte Kur'an'ı cem
etmemiş (hıfz etmemiş) olmaları alabildiğine uzak bir ihtimaldir. Hem onlar
hakkında nasıl böyle düşünebiliriz ki? Çünkü biz çağımız insanları arasında
bile her bir şehirde Kur'an-ı Kerim'i binlerce hıfz etmiş kimseyi görüyoruz.
Oysa bunların hayır işlemek arzu ve istekleri kesinlikle ashab-ı kiramın
derecesinden çok uzaktır. Bununla birlikte ashab-ı kiramın yolculuklarında ve
ikamet hallerinde Kur'an dışında ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den
dinlediklerinden başka tesbit edilmiş hükümleri yoktu. Onların Kur'an'ı nasıl
ihmal ettiklerini düşünebiliriz? Bütün bunlar ve benzeri başka hususlar bu
hadisin: Kur'an-ı Kerim'i adı geçen dört kişiden başka toplayıp (hıfz etmiş)
kimse yoktu anlamında kabul edilmesinin doğru olmayacağına delildir.
2. İkinci cevaba
gelince: Eğer bu dört kişi dışında Kur'an'ı cem eden kimse olmadığı Sabit olsa
dahi bu Kur'an'ın mütevatir olarak gelmiş olmasına gölge düşürmez. Çünkü
Kur'an-ı Kerim'in her bir bölümünü sayısız kişi hıfz edip ezberlemiştir.
Bunların bir kısmı dahi mütevatirlik derecesine ulaşır. Çünkü hepsinin tamamını
nakletmeleri mütevatir olması için şart değildir. Aksine onun her bir bölümü
mütevatir derecesinde nakledilecek olursa şüphesiz tamamı mütevatir olur. Bu
hususta da müslüman olsun, inkarcı olsun kimsenin muhalefeti yoktur. Başarı
Allah'tandır.
"Enes'e: Ebu Zeyd
kimdir, dedim. O: Amcalarımdan biridir, dedi." Burada adı geçen Ebu Zeyd,
Sa'd b Ubeyd b. en-Numan el-Evsi olup Amr b. Avf oğullarındandır, Bedir'e
katılmıştır. Kendisi Sa'd el-Kari diye bilinir. Ömer b. el-Hattab (radıyallahu
anh)'ın halifeliğinin ilk dönemlerinde onbeşinci yılda Kadisiye'de şehit
olmuştur.
İbn Abdilberr dedi ki:
Bu Kufelilerin kanaatidir. Ama başkaları bu hususta onlara muhalefet ederek
şöyle demişlerdir: Bunun adı Kays b. es-Seken el-Hazreci olup Adiy b. en-Neccar
oğullarındandır. Bedir'e katılmıştır. Musa b. Ukbe onun Ebu Ubeyd komutasındaki
köprü vakasına katılan orduda yine onbeşinci yılda şehit düşmüştür, demiştir.
121 - (799) حدثنا
هداب بن خالد.
حدثنا همام.
حدثنا قتادة عن
أنس بن مالك؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال لأبي
"إن الله عز
وجل أمرني أن
أقرأ عليك"
قال: آلله سماني
لك؟ قال "الله
سماك لي" قال
فجعل أبي يبكي.
6292-121/3- Bize Heddab
b. Halid tahdis etti, bize Hemmam tahdis etti, bize Enes b. Malik'den tahdis
ettiğine göre RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ubeyy'e: "Muhakkak
aziz ve celil Allah bana sana Kur'an okumamı emretti", dedi. Ubeyy: Benim
adımı sana Allah mı söyledi, dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"(Evet) Allah senin adını bana verdi" buyurdu. (Enes): Ubeyy .
ağlamaya başladı, dedi.
122 - (799) حدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار. قالا:
حدثنا محمد بن
جعفر. حدثنا
شعبة. قال:
سمعت قتادة
يحدث عن أنس
بن مالك، قال
. قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم لأبي بن
كعب "إن الله
أمرني أن أقرأ
عليك: لم يكن
الذين كفروا"
[98 /البينة/ 1] قال:
وسماني؟ قال
"نعم" قال فبكى.
6293-122/4- Bize
Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b.
Cafer tahdis etti, bize Şu'be tahdis edip dedi ki: Katade'yi Enes b. Malik’DEN
şöyle dedi diye tahdis ederken dinledim: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Ubeyy b. Ka'b'a: "Muhakkak Allah bana sana: "Kitap ehlinden
ve müşriklerden kafir olanlar. .. ayrılmayacaklardı" (Beyyine, 1) buyruğunu
sana okumamı emir buyurdu", dedi. Ubeyy: Adımı da verdi mi, dedi.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet" buyuronca Ubeyy
ağladı.
122-م - (799)
حدثنيه يحيى
بن حبيب.
حدثنا خالد
(يعني ابن
الحارث).
حدثنا شعبة عن
قتادة. قال: سمعت
أنسا يقول:
قال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم لأبي.
بمثله.
6294-: . ./5- Bunu bana
Yahya b. Habib tahdis etti, bize Halid -yani b. el-Haris- tahdis etti, bize
Şu'be, Katade'den şöyle dediğini tahdis etti: Enes'i şöyle derken dinledim:
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ubeyy'e ... , dedi deyip aynısını
rivayet etti.
AÇIKLAMA: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Ubeyy b. Ka'b (radıyallahu anh)'a:
"Muhakkak Allah bana sana: "Kitap ehlinden ve mÜşriklerden kafir
olanlar. .. ayrılmayacaklardı" (Beyyine, 1) buyruğunu sana okumamı emir
buyurdu, dedi ... ağladı." Bir diğer rivayette (6292) "Ağlamaya
başladı" denilmektedir.
Onun ağlaması sevinçten
bu nimete kendisine bu makamın ve bu nimetin verilmesine ehil görmeyecek kadar
küçük görmesinden dolayıdır ve bunun da iki sebebi vardı. Birincisi muayyen
olarak kendisinin adının tayin edilmiş olmayısdı. Bundan dolayı: Adımı da verdi
mi diye sormuştur. Yani muayyen olarak benim ismimi söyledi mi? Yahut da
ashabından herhangi birisine oku mu, dedi diye sormuş Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) de hayır adını verdi diye cevap vermiştir. Böylelikle nimet
daha da artmış oldu.
İkinci husus ise Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in okumasıdır. Bu gerçekten de pek büyük bir
menkıbe olup, bu menkıbenin aynısı ondan başka hiçbir kimseye nasib olmamıştır.
Denildiğine göre o bu
nimete şükretmekte kusurlu olabileceği korkusu ile ağlamıştır.
Bu surenin okunması için
özellikle tayin edilmesine gelince, bu sure son derece veciz olmakla birlikte
pek büyük ve önemli esas ve kaideleri bir arada zikretmiş olmasından dolayıdır.
Durum da olayın kısa yoldan tamamlanmasını gerektiriyordu.
Ubeyy'e bu sureyi
okumasının emredilmesindeki hikmete gelince, elMazerı ve Kadı Iyaz dedi ki:
Ubeyy'in Kur'an'ın lafızlarını eda şeklini vakıf yapılacak yerleri, şeriatin
uygun gördüğü üsluba göre Kur'an na' melerinde icra edilecek na'me sanatını ve
bunun miktarını öğrenmesini sağlamaktır. Çünkü bu Kur'an-ı Kerim'in nağmeleri
onun dışında kullanılan nağmelerden farklıdır. Ayrıca her bir na'me türünün de
ruhlar üzerinde özel bir etkisi vardır. Dolayısı ile ona Kur'an okumak, onun
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den öğrenmesi içindi.
Şöyle de açıklanmıştır:
Ona Kur'an okuması, Kur'an'ı onu güzel bir şekilde eda eden maharetli hafızlara
arzedilme sünnetini ortaya koymak ve insanın Kur'an'ı ve onun dışında diğer
şer'i ilimleri ehil olan kimselerden alıp öğrenmekte mütevazi davranma
sünnetini tesis etmek içindir. Bu hususta ehil olan kimseler öğrenene göre
neseb, din, fazilet, mertebe, şöhret ve başka hususlarda daha alt mertebede
bulunsalar dahi bunun etkili olmaması gerekir. Ayrıca insanların bu hususta
Ubeyy'in faziletine dikkatini çekmek ve ondan öğrenmeye onları teşvik etmek
için bunu yapmıştır. Nitekim böyle de olmuştur. O Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'den sonra bu hususta bir baş, bir imam ve bu maksatla ona gidilen ve bu
alanda şöhret sahibi bir kimse olmuştu. Allah en iyi bilendir .
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
24- SA'D BİN MUAZ
(R.A.)'IN BAZI FAZİLETLERİ BABI