SAHİH-İ MÜSLİM |
SAHABE |
23- UBEYY BİN KA'B VE
ENSARDAN BİR CEMAATİN (R.A.) FAZİLETLERİNİN BAZISINA DAİR BİR BAB
6290-119/1- Bize
Muhammed b. el-Müsenna tahdis etti, bize Ebu Davud tahdis etti, bize Şu'be, Katade'den
şöyle dediğini tahdis etti: Enes'i şöyle derken dinledim: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında Kur'an-ı Kerim'i hepsi ensardan olan
dört kişi topladı. Muaz b. Cebel, Ubeyy b. Ka'b, Zeyd b. Sabit ve Ebu Zeyd.
Katade dedi ki: Enes' e:
Ebu Zeyd kimdir, dedim. O: Amcalarımdan birisidir, dedi.
Diğer tahric: Buhari,
3810; Tirmizi, 3794
6291-120/2- Bana Ebu
Davud Süleyman b. Ma'bed tahdis etti, bize Amr b. Asım tahdis etti, bize Hemmam
tahdis etti, [bize Katade tahdis etti,] dedi ki: Enes b. Malik'e Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında Kur'an-ı Kerim'i kim topladı (hıfz
etti), dedim. O: Hepsi Ensar'dan olmak üzere şu dört kişidir, dedi: Ubeyy b.
Ka'b, Muaz b. Cebel, Zeyd b. Sabit ve Ebu Zeyd künyeli ensardan bir adam.
Diğer tahric: Buhari,
5003
AÇIKLAMA: (6290)
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) döneminde hepsi ensardan olmak
üzere Kur'an-ı Kerim'i dört kişi topladı: Muaz b. Cebel, Ubeyy b. Ka'b, Zeyd b.
Sabit ve Ebu Zeyd." el-Mazeri dedi ki: Bu hadis, Kur'an-ı Kerim'in
tevatürü hususunda bazı inkarcıların delil diye sarıldıkları hususlardan
birisidir. Buna da iki şekilde cevap verilir:
1. Bu iki cevaptan biri
şu şekildedir: Bu hadiste, bu dört kişiden başkasının Kur'an'ı toplamadığı (hıfz
edip ezberlemediği) açıkça ifade edilmemektedir. Bu durumda o kendisinin
ensardan bu işi gerçekleştirmiş olanlarını bildiği kimselerin dört kişi
olduğunu kastetmiş olur. Bu dördün dışında kendisinin bilmediği ensar ve
muhacirden olan başkalarının da onu toplamadıklarını (hıfz edip
ezberlemediklerini) söylememiştir. Onun böyle bir şey söylediğini varsaysak
bile sadece kendisinin başkalarını bilmediğini kastetmiş olur. Bununla birlikte
Müslim'den başkaları Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zamanında ashab-ı
kiramdan bir çok kişinin Kur'an'ı hıfz ettiklerini rivayet etmişlerdir.
el-Mazeri bunlar arasından on beş sahabi adını zikretmektedir. Sahih'de Sabit
olduğu üzere Yemame gününde Kur'an'ı hıfz etmiş olanlardan yetmiş kişi
öldürülmüştür. Yemame ise Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in vefatından kısa
bir süre sonra olmuştu. Bunlar o gün Kur'an'ı cem eden (tamamını hıfz etmiş
olan}lardan öldürülenlerdir. Peki Yemame'ye katılmış olup öldürülmeyen,
Yemame'ye katılmayan, Medine'de, Mekke'de ya da başka yerlerde kalanlar
hakkında ne düşünülür? Ayrıca bunlar arasında dört raşid halife , Ebu Bekir,
Ömer, Osman, Ali ve onlar gibi ashab-ı kiramın büyüklerini de sözkonusu
etmemektedir. Halbuki bunların her birinin hayır hususundaki aşırı rağbetleri
ve bundan daha aşağıdaki itaatlere dahi tutkuları ileri derecede olmakla
birlikte Kur'an'ı cem etmemiş (hıfz etmemiş) olmaları alabildiğine uzak bir
ihtimaldir. Hem onlar hakkında nasıl böyle düşünebiliriz ki? Çünkü biz çağımız
insanları arasında bile her bir şehirde Kur'an-ı Kerim'i binlerce hıfz etmiş
kimseyi görüyoruz. Oysa bunların hayır işlemek arzu ve istekleri kesinlikle
ashab-ı kiramın derecesinden çok uzaktır. Bununla birlikte ashab-ı kiramın
yolculuklarında ve ikamet hallerinde Kur'an dışında ve Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'den dinlediklerinden başka tesbit edilmiş hükümleri yoktu. Onların
Kur'an'ı nasıl ihmal ettiklerini düşünebiliriz? Bütün bunlar ve benzeri başka
hususlar bu hadisin: Kur'an-ı Kerim'i adı geçen dört kişiden başka toplayıp
(hıfz etmiş) kimse yoktu anlamında kabul edilmesinin doğru olmayacağına
delildir.
2. İkinci cevaba
gelince: Eğer bu dört kişi dışında Kur'an'ı cem eden kimse olmadığı Sabit olsa
dahi bu Kur'an'ın mütevatir olarak gelmiş olmasına gölge düşürmez. Çünkü
Kur'an-ı Kerim'in her bir bölümünü sayısız kişi hıfz edip ezberlemiştir.
Bunların bir kısmı dahi mütevatirlik derecesine ulaşır. Çünkü hepsinin tamamını
nakletmeleri mütevatir olması için şart değildir. Aksine onun her bir bölümü
mütevatir derecesinde nakledilecek olursa şüphesiz tamamı mütevatir olur. Bu
hususta da müslüman olsun, inkarcı olsun kimsenin muhalefeti yoktur. Başarı
Allah'tandır.
"Enes'e: Ebu Zeyd
kimdir, dedim. O: Amcalarımdan biridir, dedi." Burada adı geçen Ebu Zeyd,
Sa'd b Ubeyd b. en-Numan el-Evsi olup Amr b. Avf oğullarındandır, Bedir'e
katılmıştır. Kendisi Sa'd el-Kari diye bilinir. Ömer b. el-Hattab (radıyallahu
anh)'ın halifeliğinin ilk dönemlerinde onbeşinci yılda Kadisiye'de şehit
olmuştur.
İbn Abdilberr dedi ki:
Bu Kufelilerin kanaatidir. Ama başkaları bu hususta onlara muhalefet ederek
şöyle demişlerdir: Bunun adı Kays b. es-Seken el-Hazreci olup Adiy b. en-Neccar
oğullarındandır. Bedir'e katılmıştır. Musa b. Ukbe onun Ebu Ubeyd komutasındaki
köprü vakasına katılan orduda yine onbeşinci yılda şehit düşmüştür, demiştir.
6292-121/3- Bize Heddab
b. Halid tahdis etti, bize Hemmam tahdis etti, bize Enes b. Malik'den tahdis
ettiğine göre RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ubeyy'e: "Muhakkak
aziz ve celil Allah bana sana Kur'an okumamı emretti", dedi. Ubeyy: Benim
adımı sana Allah mı söyledi, dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"(Evet) Allah senin adını bana verdi" buyurdu. (Enes): Ubeyy .
ağlamaya başladı, dedi.
6293-122/4- Bize
Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b.
Cafer tahdis etti, bize Şu'be tahdis edip dedi ki: Katade'yi Enes b. Malik’DEN
şöyle dedi diye tahdis ederken dinledim: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Ubeyy b. Ka'b'a: "Muhakkak Allah bana sana: "Kitap ehlinden
ve müşriklerden kafir olanlar. .. ayrılmayacaklardı" (Beyyine, 1)
buyruğunu sana okumamı emir buyurdu", dedi. Ubeyy: Adımı da verdi mi,
dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet" buyuronca
Ubeyy ağladı.
6294-: . ./5- Bunu bana
Yahya b. Habib tahdis etti, bize Halid -yani b. el-Haris- tahdis etti, bize
Şu'be, Katade'den şöyle dediğini tahdis etti: Enes'i şöyle derken dinledim:
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ubeyy'e ... , dedi deyip aynısını
rivayet etti.
AÇIKLAMA: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Ubeyy b. Ka'b (radıyallahu anh)'a:
"Muhakkak Allah bana sana: "Kitap ehlinden ve mÜşriklerden kafir
olanlar. .. ayrılmayacaklardı" (Beyyine, 1) buyruğunu sana okumamı emir
buyurdu, dedi ... ağladı." Bir diğer rivayette (6292) "Ağlamaya
başladı" denilmektedir.
Onun ağlaması sevinçten
bu nimete kendisine bu makamın ve bu nimetin verilmesine ehil görmeyecek kadar
küçük görmesinden dolayıdır ve bunun da iki sebebi vardı. Birincisi muayyen
olarak kendisinin adının tayin edilmiş olmayısdı. Bundan dolayı: Adımı da verdi
mi diye sormuştur. Yani muayyen olarak benim ismimi söyledi mi? Yahut da
ashabından herhangi birisine oku mu, dedi diye sormuş Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) de hayır adını verdi diye cevap vermiştir. Böylelikle nimet
daha da artmış oldu.
İkinci husus ise Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in okumasıdır. Bu gerçekten de pek büyük bir
menkıbe olup, bu menkıbenin aynısı ondan başka hiçbir kimseye nasib olmamıştır.
Denildiğine göre o bu
nimete şükretmekte kusurlu olabileceği korkusu ile ağlamıştır.
Bu surenin okunması için
özellikle tayin edilmesine gelince, bu sure son derece veciz olmakla birlikte
pek büyük ve önemli esas ve kaideleri bir arada zikretmiş olmasından dolayıdır.
Durum da olayın kısa yoldan tamamlanmasını gerektiriyordu.
Ubeyy'e bu sureyi
okumasının emredilmesindeki hikmete gelince, elMazerı ve Kadı Iyaz dedi ki:
Ubeyy'in Kur'an'ın lafızlarını eda şeklini vakıf yapılacak yerleri, şeriatin
uygun gördüğü üsluba göre Kur'an na' melerinde icra edilecek na'me sanatını ve
bunun miktarını öğrenmesini sağlamaktır. Çünkü bu Kur'an-ı Kerim'in nağmeleri
onun dışında kullanılan nağmelerden farklıdır. Ayrıca her bir na'me türünün de
ruhlar üzerinde özel bir etkisi vardır. Dolayısı ile ona Kur'an okumak, onun
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den öğrenmesi içindi.
Şöyle de açıklanmıştır:
Ona Kur'an okuması, Kur'an'ı onu güzel bir şekilde eda eden maharetli hafızlara
arzedilme sünnetini ortaya koymak ve insanın Kur'an'ı ve onun dışında diğer şer'i
ilimleri ehil olan kimselerden alıp öğrenmekte mütevazi davranma sünnetini
tesis etmek içindir. Bu hususta ehil olan kimseler öğrenene göre neseb, din,
fazilet, mertebe, şöhret ve başka hususlarda daha alt mertebede bulunsalar dahi
bunun etkili olmaması gerekir. Ayrıca insanların bu hususta Ubeyy'in faziletine
dikkatini çekmek ve ondan öğrenmeye onları teşvik etmek için bunu yapmıştır.
Nitekim böyle de olmuştur. O Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den sonra bu
hususta bir baş, bir imam ve bu maksatla ona gidilen ve bu alanda şöhret sahibi
bir kimse olmuştu. Allah en iyi bilendir .
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
24- SA'D BİN MUAZ
(R.A.)'IN BAZI FAZİLETLERİ BABI