SAHİH-İ MÜSLİM |
SAHABE |
22 - باب
من فضائل
عبدالله بن
مسعود وأمه،
رضي الله
عنهما
22- ABDULLAH BİN MESUD
VE ANNESİ (R.A.)'NIN BAZI FAZİLETLERİNE DAİR BİR BAB
109 - (2459) حدثنا
منجاب بن
الحارث
التميمي وسهل
بن عثمان
وعبدالله بن
عامر بن زرارة
الحضرمي
وسويد بن سعيد
والوليد
بن شجاع (قال
سهل ومنجاب:
أخبرنا. وقال
الآخرون:
حدثنا) علي بن
مسهر عن
الأعمش، عن إبراهيم،
عن علقمة، عن
عبدالله. قال:
لما
نزلت هذه
الآية: ليس
على الذين
آمنوا وعملوا
الصالحات
جناح فيما
طعموا إذا ما
اتقوا وأمنوا
[5/ المائدة/ 93]
إلى آخر
الآية. قال لي
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قيل لي:
أنت منهم".
6275-109/2- Bize Mincab
b. el-Haris et-Temimi, Sehl b. Osman, Abdullah b. Amir b. Zürare el-Hadrami,
Suveyd b. Said ve el-Velid b. Şüca' tahdis eddi. Sehl ve Mincab bize Ali b.
Mushir A'meş'den haber verdi derken diğerleri tahdis etti, dedi. O İbrahim'den,
o Alkame'den, o Abdullah'dan şöyle dediğini rivayet etti: Şu: "İman edip
salih emel işleyenlere sakınır iman eder ve salih am el işledikleri. ..
taktirde" (Maide, 93) ayeti -sonuna kadar- nazil olunca Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Bana sen onlardansın denildi"
buyurdu.
Diğer tahric: Tirmizi,
3053
110 - (2460) حدثنا
إسحاق بن
إبراهيم
الحنظلي
ومحمد بن رافع
- واللفظ لابن
رافع - (قال
إسحاق:
أخبرنا. وقال ابن
رافع: حدثنا)
يحيى بن آدم.
حدثنا ابن أبي
زائدة عن
أبيه، عن أبي
إسحاق، عن
الأسود بن
يزيد، عن أبي
موسى. قال:
قدمت
أنا وأخي من
اليمن. فكنا
حينا وما نرى
ابن مسعود
وأمه إلا من
أهل بيت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم. من
كثرة دخولهم
ولزومهم له.
6276-110/2- Bize İshak
b. İbrahim el-Hanzali ve Muhammed b. Rafi' -lafız ıbn Rafi"e ait olmak
üzere- tahdis etti. ıshak bize Yahya b. Adem haber verdi, dedi, İbn Rafi'
tahdis etti, dedi. (Yahya b. Adem, dedi ki) bize İbn Ebu Zaide babasından
tahdis etti, o Ebu İshak'dan, o Esved b. Yezid'den, o Ebu Musa’DAN şöyle
dediğini rivayet etti: Kardeşimle birlikte Yemen’DEN geldik. Orada bir süre
kaldığımız halde İbn Mesud'un ve annesinin ancak Resulullah {Sallallahu aleyhi
ve Sellem}'in ehli beytinden olduğu kanaatine sahip idik. Buna sebep ise (onun
evine) çokça girmeleri ve onunla birlikte çokça bulunmalarıdır.
Diğer tahric: Buhari,
3763, 4384; Tirmizi, 3806;
110-م - (2460)
حدثنيه محمد
بن حاتم.
حدثنا إسحاق
بن منصور.
حدثنا
إبراهيم بن
يوسف عن أبيه،
عن أبي إسحاق؛
أنه سمع
الأسود يقول:
سمعت أبا موسى
يقول: لقد
قدمت أنا وأخي
من اليمن.
فذكر بمثله.
6277- .. ./3- Bunu bana
Muhammed b. Hatim tahdis etti, bize İshak b.
Mansur tahdis etti, bize
İbrahim Yunus babasından tahdis etti, o Ebu İshak’DAN rivayet ettiğine göre
el-Esved'i şöyle derken dinlemiştir: Ebu Musa'yı şöyle derken dinledim: Ben ve
kardeşim Yemen’DEN geldik deyip hadisi aynen zikretti.
111 - (2460) حدثنا
زهير بن حرب
ومحمد بن
المثنى وابن
بشار. قالوا:
حدثنا
عبدالرحمن عن
سفيان، عن أبي
إسحاق، عن
الأسود، عن
أبي موسى. قال:
أتيت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم وأنا أرى
أن عبدالله من
أهل البيت. أو
ما ذكر من نحو هذا.
6278-111/4- Bize Zuheyr
b. Harb, Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dedi ki: ... Ebu Musa
dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna vardım ve ben Abdullah'ı
ehl-i beytten birisi olarak görüyordum -ya da buna yakın olarak zikrettiklerini
söyledi-
AÇIKLAMA: (6275)
"İman edİp salih amel İşleyenlere ... " (Maide, 93) ayeti nazil
olunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: Sen onlardansın denildi
buyurdu." Bu da İbn Mesud'un onlardan olduğu anlamındadır.
(6276) "Bir süre
İbn Mesud'un ve annesinin ... " Burada künna h'inen:
Bir süre kaldık
demektir. Şafii, Şafii mezhebine mensub ilim adamları, muhakkik dil bilginleri
ve başkalarının, dediklerine göre "hin" uzun ya da kısa bir zaman
parçası dilimi hakkında kullanılır. "Mura: gördük, zannederdik"
demektir. "Kesret: çokluk" lafzı fasih ve meşhur olan söyleyişe göre
kaf harfi fethalıdır. Kur'an'da da bu şekilde gelmiştir. Cevheri ve başkaları
kesreli (kisret) diye söyleneceğini de nakletmişlerdir.
Abdullah b. Mesud ve
annesi iki kişi oldukları halde "girmeleri, birlikte olmaları"
anlamındaki lafızları çoğul olarak kullanmıştır. Çünkü tesniyeyi (ikili) de
cemi olarak kullanmak ittifakla caizdir. Ama cumhur cemin asgarisi üçtür; iki
kişi olarak çoğul kullanmak mecazdır, demişlerdir. Bir kesim ise asgarisi
ikidir, dolayısı ile iki kişi hakkında çoğul kipi kullanmak (mecaz değil)
hakikattir.
112 - (2461) حدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار (واللفظ
لابن المثنى).
قالا: حدثنا
محمد بن جعفر.
حدثنا شعبة عن
أبي إسحاق.
قال: سمعت أبا
الأحوص قال
: شهدت
أبا موسى وأبا
مسعود، حين
مات ابن
مسعود. فقال
أحدهما لصاحبه:
أتراه ترك
بعده مثله؟
فقال: إن قلت
ذاك. إن كان
ليؤذن له إذا
حجبنا. ويشهد
إذا غبنا.
6279-112/5- Bize
Muhamemmed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar -lafız İbnu'l-Müsenna'ya ait olmak
üzere- tahdis edip dedi ki: ... Ebu'l Ahvas dedi ki: İbn Mesud vefat ettiği
zaman Ebu Musa ile Ebu Mesud'u gördüm. Biri diğer arkadaşına: Sence kendisinden
sonra kendisi gibi birisini geride bıraktı mı, dedi. Öbürü: MAdem bunu söyledin
şunu diyeyim ki bizim önümüze perde çekildiğinde (içeri girmemiz
engellendiğinde) ona (içeri girmesi için) izin veriliyor, biz bulunmadığımız
zaman o bulunuyordu, dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
113 - (2461) حدثنا
أبو كريب،
محمد بن
العلاء. حدثنا
يحيى بن آدم.
حدثنا قطبة
(هو ابن
عبدالعزيز) عن
الأعمش، عن
مالك بن
الحارث، عن
أبي الأحوص
قال : كنا
في دار أبي
موسى مع نفر
من أصحاب
عبدالله. وهم
ينظرون في
مصحف. فقأم عبدالله.
فقال أبو
مسعود: ما
أعلم رسول
الله صلى الله
عليه وسلم ترك
بعده أعلم بما
أنزل الله من
هذا القائم.
فقال أبو
موسى: أما لئن
قلت ذاك. لقد
كان يشهد إذا
غبنا. ويؤذن
له إذا حجبنا.
6280-113/6- Bize Ebu
Kureyb Muhammed b. el-Ala tahdis etti ... Malik b. Haris, Ebu'l-Ahvas'dan şöyle
dediğini rivayet etti: Ebu Musa'nın evinde Abdullah'ın arkadaşlarından birkaç
kişi ile birlikte idik. Bir mushafa bakıyorlardı. Abdullah ayağa kalktı. Bunun
üzerine Ebu Mesud şöyle dedi:
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in kendisinden sonra Allah'ın indirdiğini (mushafı) bu ayağa
kalkandan daha iyi bilen bir kişiyi geride bırakmış olduğunu bilmiyorum.
Ebu Musa dedi ki: MAdem
sen böyle, dedin ben de diyorum ki: Andolsun biz bulunmuyorken o hazır
bulunuyordu, biz(im içeri girmemiz) hicab ile engellendiğimiz zaman ona (içeri
girmesi için) izin veriliyordu, dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
113-م - (2461)
وحدثني
القاسم بن
زكرياء. حدثنا
عبيدالله (هو
ابن موسى) عن
شيبان، عن
الأعمش، عن
مالك بن
الحارث، عن
أبي الأحوص.
قال : أتيت
أبا موسى
فوجدت
عبدالله وأبا
موسى. ح وحدثنا
أبو كريب.
حدثنا محمد بن
أبي عبيد.
حدثنا أبي عن
الأعمش، عن
زيد
بن وهب. قال:
كنت جالسا مع
حذيفة وأبي
موسى. وساق
الحديث. وحديث
قطبة أتم
وأكثر.
6281- .. ./7- Bana Kasım
b. Zekeriya da tahdis etti, bize Ubeydullah -ki o İbn Musa'dır- Şeyban'dan
tahdis etti, o P{meş'den, o Malik b. el-Haris'den, o Ebu'l-Ahvas’DAN şöyle
dediğini rivayet etti: Ebu Musa'nın yanına gittim. Orada Abdullah ile Ebu
Musa'yı gördüm (H.) Bize Ebu Kureyb de tahdis etti, bize Muhammed b. Ebu Ubeyde
tahdis etti, bize babam A'meş'den tahdis etti, o Zeyd b. Vehb'den şöyle
dediğini rivayet etti: Huzeyfe ve Ebu Musa ile birlikte oturuyordum deyip
hadisin geri kalan kısmını rivayet etti. Kutbe'nin hadisi daha tam ve daha
uzundur.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
114 - (2462) حدثنا
إسحاق بن
إبراهيم
الحنظلي.
أخبرنا عبدة
بن سليمان.
حدثنا الأعمش
عن شقيق، عن
عبدالله؛ أنه
قال:
{ومن
يغلل يأت بما
غل يوم
القيامة} [3 /آل
عمران/ 161]. ثم
قال: على
قراءة من
تأمروني أن
أقرأ؟ فلقد قرأت
على رسول الله
صلى الله عليه
وسلم بضعا
وسبعين سورة.
ولقد علم
أصحاب رسول
الله صلى الله
عليه وسلم أني
أعلمهم بكتاب
الله. ولو
أعلم أن أحدا
أعلم مني
لرحلت إليه.
قال
شقيق: فجلست
في حلق أصحاب
محمد صلى الله
عليه وسلم.
فما سمعت أحدا
يرد ذلك عليه،
ولا يعيبه.
6282-114/8- Bize İshak
b. İbrahim el-Hanzali tahdis etti, bize Abde b. Süleyman haber verdi, bize A'
meş’DEN Şakik’DEN tahdis etti, o Abdullah’DAN rivayet ettiğine göre "kim
hainlik ederse kıyamet günü o hainlik ettiği şeyle gelir" (Ali İmran, 161)
buyruğunu okuduktan sonra: Kimin kıraatine göre okumamı emredersiniz? Andolsun
ben, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzurunda yetmiş küsür sure
okudum. Gerçekten Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı da
bilirler ki ben onların arasında Allah'ın kitabını en iyi bilenleriyim ve eğer
ben birisinin benden daha bilgili olduğunu bilsem mutlaka ona giderdim, dedi.
Şakik dedi ki: Ben,
Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabının halkalarında oturdum da
kimsenin onun bu iddiasını ne reddettiğini işittim ne de ayıpladığını.
Diğer tahric: Buhari,
5000
115 - (2463) حدثنا
أبو كريب.
حدثنا يحيى بن
آدم. حدثنا
قطبة عن
الأعمش، عن
مسلم، عن
مسروق، عن
عبدالله. قال:
والذي
لا إله غيره!
ما من كتاب
الله سورة إلا
أنا أعلم حيث
نزلت. وما من
آية إلا أنا
أعلم فيما
أنزلت. ولو أعلم
أحدا هو أعلم
بكتاب الله
مني، تبلغه
الإبل، لركبت
إليه.
6283-115/9- Bize Ebu
Kureyb tahdis etti... Abdullah b. Mesud dedi ki: Kendisinden başka ilah
olmayana yemin ederim ki Allah'ın kitabında ne kadar sure varsa mutlaka onun
nerede indirildiğini bilmişimdir. Ne kadar ayet varsa muhakkak kimin hakkında
indirilmiş olduğunu biliyorum. Eğer develerin ulaşabildiği bir yerde Allah'ın
kitabını benden daha iyi bildiğini bilen birisi olduğunu bilsem binip ona
mutlaka giderdim.
Diğer tahric: Buhari,
5002
AÇIKLAMA: (6282)
"İbn Mesud dedi ki: "Kim hainlik ederse ... " hadiste
hazfedilmiş ifadeler vardır. Bu hadis, bundan başka rivayette gelmiş hadisten
ihtisar edilmiştir. Anlamı şudur: İbn Mesud'un mushafı cumhurun mushafına göre
farklılık arzediyordu. Onun arkadaşlarının mushafları da kendisinin mushafı
gibi idi. İnsanlar onun bu farklılığına karşı çıkıp kendi mushafını bırakmasını
ve cumhurun mushafına muvafakat etmesini emrettiler ve başkasına yaptıkları
gibi onun mushafını da yakmak üzere kendisinden istediler. Ancak o bunu kabul
etmedi ve arkadaşlarına: Mushaflarınızı saklayın, dedi. "Ve kim hainlik
ederse kıyamet günü o hıyanet ettiği şeyle gelir. " Şunu demek istemişti:
Siz bunları saklayacak
olursanız kıyamet gününde de bunlarla gelirsiniz, şeref olarak da bunlar size
yetecektir. Sonra da tepki ve red mahiyetinde olmak üzere de: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ağzından öğrenmiş olduğum mushafımı bırakıp da
kimin kıraatine göre okumamı emredebilirsiniz, dedi.
"Andalsun
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı da benim aralarında Allah'ın
kitabını en iyi bilenleri olduğumu bilirler ... Şakik dedi ki: Muhammed
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabının halkalarında oturdum da kimsenin
onun bu iddiasını ne reddettiğini ne de ayıpladığını işittim, dedi."
Ha ve lam harfleri
fethalı "halak: halkalar" ha harfi kesreli ve lam fethalı olarak
(hilak) de söylenir.
Kadı Iyaz dedi ki: el-Harbi
de bunu ha harfi fethalı lam harfi sakin olarak (halk diye) söylemiştir. Bu da
meşhur olan kanaate göre lam harfi sakin olarak (halka)nın çoğuludur. Cevheri
ve başkaları ise bunun fethalı da (halaka) söyleneceğini ve fethalı söyleyiş
üzerinde ittifak ettiklerini nakletmiş olsalar bile bu zayıftır. Çünkü
el-Harbi'nin görüşüne göre bu kelime "temre: bir kuru hurma tanesi"
ile çoğulu olan temr gibidir.
Bu hadisten
anlaşıldığına göre:
1. Bir kimsenin ihtiyaç
dolayısı ile kendisinin faziletini, bilgisini ve benzeri özelliklerini
sözkonusu etmesi caizdir. Kişinin kendi nefsini tezkiye etme sinin nehyedilmesi
ise ancak ihtiyaç olmadığı halde onu tezkiye edip öven ve bunu övünmek ve
kendisini beğenmek edası ile yapan kişi hakkındadır. Örnek şahsiyetlerden
kendilerini -ihtiyaç halinde- tezkiye etmenin örnekleri çoktur. Kendisine
gelebilecek bir kötülüğü bu yolla bertaraf etmek yahut insanlar adına bir
maslahatı gerçekleştirmek ya da kendisinden ilim öğrenilmesi hususunda onları
teşvik etmek ya da benzeri hususlar bu gibi ihtiyaçlara örnektir. Mesela Yusuf
(aleyhisselam)'ın: "Beni ülkenin hazineleri üzerine tayin et çünkü ben
(onları) iyice koruyanım (bu işi) bilenim." (Yusuf, 55) demesi maslahata
bir örnektir. Osman (radıyallahu anh)'ın evinin kuşatıldiğı sırada kendisinin
zorluk ordusu (Tebuk ordusu)nu hazırladığını Rume kuyusunu kendisinin kazıyıp
çıkardığını söylemesi, kötülüğü önlemeye, İbn Mesud'un bu sözü söylemesi, Sehl
b. Sa'd'ın bunu benden daha iyi bilen kalmadı demesi başkalarının da: Tam da bilene
geldin ve benzeri sözler söylemeleri de teşvike bir örnektir.
2. İlim tahsil etmek
için ve bulundukları yerde fazilet erbabına gitmek için yolculuk müstehaptır.
3. Ashab-ı Kiram, İbn
Mesud'un kendilerinin en alimi olduğu iddiasını reddetmemişlerdir. Maksat ise
kendisinin de açıkça ifade ettiği gibi Allah'ın kitabını en iyi bilenleridir.
Bu ise onun Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali ve onların dışındaki diğer ashab-ı
kiramdan sünneti daha iyi bilmesini gerektirmez. Çünkü bir kişi ilmin herhangi
bir dalında yahut bir türünde daha bilgili diğeri ise genel olarak daha bilgili
olabilir. Bazen bir kişi bir diğerinden daha alim olmakla birlikte öteki
takvasının, haşyetinin, veraının, zühdünün, kalbinin temizliğinin ve bundan
başka bir özelliğinin fazla olması sebebi ile Allah nezdinde daha faziletli
olabilir. Dört raşid halifenin her birinin İbn Mesud’DAN daha faziletli
olduğunda da şüphe yoktur.
116 - (2464) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
ومحمد بن
عبدالله بن
نمير. قالا:
حدثنا وكيع.
حدثنا الأعمش
عن شقيق، عن
مسروق. قال
: كنا
نأتي عبدالله
بن عمرو فنتحدث
إليه - وقال
ابن نمير:
عنده - فذكرنا
يوما عبدالله
بن مسعود.
فقال: لقد
ذكرتم رجلا لا
أزال أحبه بعد
شيء سمعته من
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول
"خذوا القرآن
من أربعة: من
ابن أم عبد -
فبدأ به -
ومعاذ بن جبل،
وأبي بن كعب،
وسالم، مولى
أبي حذيفة " .
6284-116/10- Bize Ebu
Bekir b. Ebi Şeybe ve Muhammed b. Abdillah b. Numeyr de tahdis edip dedi ki:
Bize Veki' tahdis etti, bize A'meş Şakik'ten tahdis etti, o Mesruk'dan şöyle
dediğini rivayet etti: Abdullah b. Amr'ın yanına gider, onunla konuşurduk. İbn
Numeyr ise onun yanında konuşurduk, dedi. Bir gün Abdullah b. Mesud'u anmamız
üzerine o şöyle dedi: Gerçekten öyle bir adamı andınız ki Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den işittiğim bir hadisten sonra onu hep
sevmişimdir. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken
dinledim: "Kur'an'ı şu dört kişiden öğrenin: İbn Um Abd -diyerek ondan başladı-dan,
Muaz b. Cebel'den, Ubeyy b. Ka'b'dan ve Ebu Huzeyfe'nin azadlısı Salim'den.
"
Diğer tahric: Buhari,
3758, 3759, 3760, 3806, 3808, 4999;
117 - (2464) حدثنا
قتيبة بن سعيد
وزهير بن حرب
وعثمان بن أبي
شيبة. قالوا:
حدثنا جرير عن
الأعمش، عن
أبي وائل، عن
مسروق. قال
: كنا
عند عبدالله
بن عمرو.
فذكرنا حديثا
عن عبدالله بن
مسعود. فقال:
إن ذاك الرجل
لا أزال أحبه
بعد شيء سمعته
من رسول الله
صلى الله عليه
وسلم يقوله.
سمعته يقول
"اقرؤا
القرآن من
أربعة نفر: من
ابن أم عبد - فبدأ
به -، ومن أبي
بن كعب، ومن
سالم، مولى
أبي حذيفة،
ومن معاذ بن
جبل". وحرف لم
يذكره زهير.
قوله: يقوله.
6285-117/11- Bize
Kuteybe b. Said, Zuheyr b. Harb ve Osman b. Ebu Şeybe tahdis edip dedi ki: Bize
Cerir, A'meş'den tahdis etti, o Ebu Vail'den, o Mesruk'dan şöyle dediğini
rivayet etti: Abdullah b. Amr'ın yanında idik. Abdullah b. Mesud'dan bir hadis
zikredince o (Abdullah b. Amr) şöyle dedi: Ben o adamı, Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellemfin buyurduğunu işittiğim bir buyruktan sonra hep sevmişimdir.
Onu şöyle buyururken dinledim: "Kur'an'ı şu dört kişiden okuyup öğrenin.
İbn Um Abd -diyerek ondan başladı- den, Ubeyy b. Ka'b'dan, Ebu Huzeyfe'nin
azadlısı Salim'den ve Muaz b. Cebel'den" yalnız bir kelime vardır ki
Zuheyr onu (rivayetinde) zikretmedi. O da: "Buyurduğunu" kelimesidir.
117-م - (2464)
حدثنا أبو بكر
بن أبي شيبة
وأبو كريب.
قالا: حدثنا
أبو معاوية عن
الأعمش.
بإسناد جرير
ووكيع. في
رواية أبي بكر
عن أبي
معاوية، قدم
معاذا قبل أبي.
وفي رواية أبي
كريب، أبي قبل
معاذ.
6286- .. ./12- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Muaviye
A'meş'den, Cerir ve Veki'in isnadı ile tahdis etti. Ebu Bekr'in Ebu Muaviye'den
rivayetinde Muaz'ı Ubeyy'den önce zikretti, Ebu Kureyb'in rivayetinde ise Ubeyy
Muaz'dan öncedir.
117-م 2 - (2464)
حدثنا ابن
المثنى وابن
بشار. قالا:
حدثنا ابن أبي
عدي. ح وحدثني
بشر بن خالد.
أخبرنا محمد (يعني
ابن جعفر).
كلاهما عن
شعبة، عن
الأعمش. بإسنادهم.
واختلفا عن
شعبة في تنسيق
الأربعة.
6287- .. ./13- Bize
İbnu'I-Müsenna ve İbnul Beşşar tahdis edip dedi ki: Bize İbn Ebu Adiyy tahdis
etti. (H.) Bana Bişr b. Halid de tahdis etti, bize Muhammed -yani b. Cafer-
haber verdi. İkisi Şu'be'den, o A'meş'den kendi isnadları ile rivayet etti ama
her ikisi Şu'be’DEN rivayetlerinde dört kişinin sıralanışında ihtilaf ettiler.
118 - (2464) حدثنا
محمد بن المثنى
وابن بشار.
قالا: حدثنا
محمد بن جعفر.
حدثنا شعبة عن
عمرو بن مرة،
عن إبراهيم،
عن مسروق،
قال: ذكروا
ابن مسعود عند
عبدالله بن
عمرو. فقال:
ذاك رجل لا
أزال أحبه.
بعد ما سمعت
من رسول الله
صلى الله عليه
وسلم يقول
"استقرؤا القرآن
من أربعة: من
ابن مسعود،
وسالم، مولى
أبي حذيفة،
وأبي بن كعب،
ومعاذ بن جبل".
6288-118/14- Bize
Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b.
Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Amr b. Murre'den tahdis etti, o İbrahim'den, o
Mesruk'dan şöyle dediğini rivayet etti: İbn Mesud'u Abdullah b. Amr'ın yanında
andılar. Bunun üzerine o: O Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle
buyurduğunu işittiğimden itibaren hep sevdiğim bir adamdır, dedi:
"Kur'an'ı okumayı şu dört kişiden öğrenin: İbn Mesud, Ebu Huzeyfe'nin
azadlısı Salim, Ubeyy b. Ka'b ve Muaz b. Cebel' den."
118-م - (2464)
حدثنا
عبيدالله بن
معاذ. حدثنا
أبي. حدثنا شعبة،
بهذا الإسناد.
وزاد: قال
شعبة: بدأ
بهذين. لا
أدري بأيهما
بدأ.
6289- .. ./15- Bize
Ubeydullah b. Muaz tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be bu isnad ile
tahdis etti ve şunları ekledi: Şu'be dedi ki: Bu ikisinin ismi ile başladı ama
ikisinden hangisi ile başladığını bilmiyorum.
AÇIKLAMA: "Kur'cın',
şu dört kişiden öğrenin" deyip aralarından birisi olmak üzere İbn Mesud'u
zikretti.
İlim adamları der ki:
Bunun sebebi bunların ise Kur'an'ın lafızlarını daha iyi zaptetmiş, edasını
daha sağlam tesbit etmiş olmalarıdır. Her ne kadar onlardan başkaları Kur'an'ın
manalarını bilmek bakımından onlardan daha fakih ise de bu böyle idi. Çünkü bu
dört sahabi Kur'an'ı Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bizzat
ağzından alıp öğrenmek için her şeylerini bir kenara bırakmışlardı. Başkaları
ise Kur'an'ı birbirlerinden öğrenmekle yetinmişlerdi. Yahut da bu anılanlar
kendilerinden öğrenilsin diye başka işlerini bırakmışlardı. Ya da Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatından sonra olacakları bildiği için bu dört
sahabinin bu hususta önde olduklarını, onların bu konuda yetkin olup, onların
başkalarına göre bu hususta daha otoriter olduklarını bildirmek ve onlardan
öğrenilmesine irşad etmek istemiştir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
23- UBEYY BİN KA'B
VE ENSARDAN BİR CEMAATİN (R.A.) FAZİLETLERİNİN BAZISINA DAİR BİR BAB