SAHİH-İ MÜSLİM

SAHABE

 

22- ABDULLAH BİN MESUD VE ANNESİ (R.A.)'NIN BAZI FAZİLETLERİNE DAİR BİR BAB

 

6275-109/2- Bize Mincab b. el-Haris et-Temimi, Sehl b. Osman, Abdullah b. Amir b. Zürare el-Hadrami, Suveyd b. Said ve el-Velid b. Şüca' tahdis eddi. Sehl ve Mincab bize Ali b. Mushir A'meş'den haber verdi derken diğerleri tahdis etti, dedi. O İbrahim'den, o Alkame'den, o Abdullah'dan şöyle dediğini rivayet etti: Şu: "İman edip salih emel işleyenlere sakınır iman eder ve salih am el işledikleri. .. taktirde" (Maide, 93) ayeti -sonuna kadar- nazil olunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Bana sen onlardansın denildi" buyurdu.

 

Diğer tahric: Tirmizi, 3053

 

 

 

6276-110/2- Bize İshak b. İbrahim el-Hanzali ve Muhammed b. Rafi' -lafız ıbn Rafi"e ait olmak üzere- tahdis etti. ıshak bize Yahya b. Adem haber verdi, dedi, İbn Rafi' tahdis etti, dedi. (Yahya b. Adem, dedi ki) bize İbn Ebu Zaide babasından tahdis etti, o Ebu İshak'dan, o Esved b. Yezid'den, o Ebu Musa’DAN şöyle dediğini rivayet etti: Kardeşimle birlikte Yemen’DEN geldik. Orada bir süre kaldığımız halde İbn Mesud'un ve annesinin ancak Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem}'in ehli beytinden olduğu kanaatine sahip idik. Buna sebep ise (onun evine) çokça girmeleri ve onunla birlikte çokça bulunmalarıdır.

 

Diğer tahric: Buhari, 3763, 4384; Tirmizi, 3806;

 

 

 

6277- .. ./3- Bunu bana Muhammed b. Hatim tahdis etti, bize İshak b.

Mansur tahdis etti, bize İbrahim Yunus babasından tahdis etti, o Ebu İshak’DAN rivayet ettiğine göre el-Esved'i şöyle derken dinlemiştir: Ebu Musa'yı şöyle derken dinledim: Ben ve kardeşim Yemen’DEN geldik deyip hadisi aynen zikretti.

 

 

 

6278-111/4- Bize Zuheyr b. Harb, Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dedi ki: ... Ebu Musa dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna vardım ve ben Abdullah'ı ehl-i beytten birisi olarak görüyordum -ya da buna yakın olarak zikrettiklerini söyledi-

 

 

AÇIKLAMA:          (6275) "İman edİp salih amel İşleyenlere ... " (Maide, 93) ayeti nazil olunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: Sen onlardansın denildi buyurdu." Bu da İbn Mesud'un onlardan olduğu anlamındadır.

 

(6276) "Bir süre İbn Mesud'un ve annesinin ... " Burada künna h'inen:

 

Bir süre kaldık demektir. Şafii, Şafii mezhebine mensub ilim adamları, muhakkik dil bilginleri ve başkalarının, dediklerine göre "hin" uzun ya da kısa bir zaman parçası dilimi hakkında kullanılır. "Mura: gördük, zannederdik" demektir. "Kesret: çokluk" lafzı fasih ve meşhur olan söyleyişe göre kaf harfi fethalıdır. Kur'an'da da bu şekilde gelmiştir. Cevheri ve başkaları kesreli (kisret) diye söyleneceğini de nakletmişlerdir.

 

Abdullah b. Mesud ve annesi iki kişi oldukları halde "girmeleri, birlikte olmaları" anlamındaki lafızları çoğul olarak kullanmıştır. Çünkü tesniyeyi (ikili) de cemi olarak kullanmak ittifakla caizdir. Ama cumhur cemin asgarisi üçtür; iki kişi olarak çoğul kullanmak mecazdır, demişlerdir. Bir kesim ise asgarisi ikidir, dolayısı ile iki kişi hakkında çoğul kipi kullanmak (mecaz değil) hakikattir.

 

 

 

 

6279-112/5- Bize Muhamemmed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar -lafız İbnu'l-Müsenna'ya ait olmak üzere- tahdis edip dedi ki: ... Ebu'l Ahvas dedi ki: İbn Mesud vefat ettiği zaman Ebu Musa ile Ebu Mesud'u gördüm. Biri diğer arkadaşına: Sence kendisinden sonra kendisi gibi birisini geride bıraktı mı, dedi. Öbürü: MAdem bunu söyledin şunu diyeyim ki bizim önümüze perde çekildiğinde (içeri girmemiz engellendiğinde) ona (içeri girmesi için) izin veriliyor, biz bulunmadığımız zaman o bulunuyordu, dedi.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

6280-113/6- Bize Ebu Kureyb Muhammed b. el-Ala tahdis etti ... Malik b. Haris, Ebu'l-Ahvas'dan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Musa'nın evinde Abdullah'ın arkadaşlarından birkaç kişi ile birlikte idik. Bir mushafa bakıyorlardı. Abdullah ayağa kalktı. Bunun üzerine Ebu Mesud şöyle dedi:

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kendisinden sonra Allah'ın indirdiğini (mushafı) bu ayağa kalkandan daha iyi bilen bir kişiyi geride bırakmış olduğunu bilmiyorum.

Ebu Musa dedi ki: MAdem sen böyle, dedin ben de diyorum ki: Andolsun biz bulunmuyorken o hazır bulunuyordu, biz(im içeri girmemiz) hicab ile engellendiğimiz zaman ona (içeri girmesi için) izin veriliyordu, dedi.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

6281- .. ./7- Bana Kasım b. Zekeriya da tahdis etti, bize Ubeydullah -ki o İbn Musa'dır- Şeyban'dan tahdis etti, o P{meş'den, o Malik b. el-Haris'den, o Ebu'l-Ahvas’DAN şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Musa'nın yanına gittim. Orada Abdullah ile Ebu Musa'yı gördüm (H.) Bize Ebu Kureyb de tahdis etti, bize Muhammed b. Ebu Ubeyde tahdis etti, bize babam A'meş'den tahdis etti, o Zeyd b. Vehb'den şöyle dediğini rivayet etti: Huzeyfe ve Ebu Musa ile birlikte oturuyordum deyip hadisin geri kalan kısmını rivayet etti. Kutbe'nin hadisi daha tam ve daha uzundur.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

6282-114/8- Bize İshak b. İbrahim el-Hanzali tahdis etti, bize Abde b. Süleyman haber verdi, bize A' meş’DEN Şakik’DEN tahdis etti, o Abdullah’DAN rivayet ettiğine göre "kim hainlik ederse kıyamet günü o hainlik ettiği şeyle gelir" (Ali İmran, 161) buyruğunu okuduktan sonra: Kimin kıraatine göre okumamı emredersiniz? Andolsun ben, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzurunda yetmiş küsür sure okudum. Gerçekten Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı da bilirler ki ben onların arasında Allah'ın kitabını en iyi bilenleriyim ve eğer ben birisinin benden daha bilgili olduğunu bilsem mutlaka ona giderdim, dedi.

Şakik dedi ki: Ben, Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabının halkalarında oturdum da kimsenin onun bu iddiasını ne reddettiğini işittim ne de ayıpladığını.

 

Diğer tahric: Buhari, 5000

 

 

 

6283-115/9- Bize Ebu Kureyb tahdis etti... Abdullah b. Mesud dedi ki:

Kendisinden başka ilah olmayana yemin ederim ki Allah'ın kitabında ne kadar sure varsa mutlaka onun nerede indirildiğini bilmişimdir. Ne kadar ayet varsa muhakkak kimin hakkında indirilmiş olduğunu biliyorum. Eğer develerin ulaşabildiği bir yerde Allah'ın kitabını benden daha iyi bildiğini bilen birisi olduğunu bilsem binip ona mutlaka giderdim.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 5002

 

AÇIKLAMA:          (6282) "İbn Mesud dedi ki: "Kim hainlik ederse ... " hadiste hazfedilmiş ifadeler vardır. Bu hadis, bundan başka rivayette gelmiş hadisten ihtisar edilmiştir. Anlamı şudur: İbn Mesud'un mushafı cumhurun mushafına göre farklılık arzediyordu. Onun arkadaşlarının mushafları da kendisinin mushafı gibi idi. İnsanlar onun bu farklılığına karşı çıkıp kendi mushafını bırakmasını ve cumhurun mushafına muvafakat etmesini emrettiler ve başkasına yaptıkları gibi onun mushafını da yakmak üzere kendisinden istediler. Ancak o bunu kabul etmedi ve arkadaşlarına: Mushaflarınızı saklayın, dedi. "Ve kim hainlik ederse kıyamet günü o hıyanet ettiği şeyle gelir. " Şunu demek istemişti:

 

Siz bunları saklayacak olursanız kıyamet gününde de bunlarla gelirsiniz, şeref olarak da bunlar size yetecektir. Sonra da tepki ve red mahiyetinde olmak üzere de: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ağzından öğrenmiş olduğum mushafımı bırakıp da kimin kıraatine göre okumamı emredebilirsiniz, dedi.

 

"Andalsun Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı da benim aralarında Allah'ın kitabını en iyi bilenleri olduğumu bilirler ... Şakik dedi ki: Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabının halkalarında oturdum da kimsenin onun bu iddiasını ne reddettiğini ne de ayıpladığını işittim, dedi."

 

Ha ve lam harfleri fethalı "halak: halkalar" ha harfi kesreli ve lam fethalı olarak (hilak) de söylenir.

 

Kadı Iyaz dedi ki: el-Harbi de bunu ha harfi fethalı lam harfi sakin olarak (halk diye) söylemiştir. Bu da meşhur olan kanaate göre lam harfi sakin olarak (halka)nın çoğuludur. Cevheri ve başkaları ise bunun fethalı da (halaka) söyleneceğini ve fethalı söyleyiş üzerinde ittifak ettiklerini nakletmiş olsalar bile bu zayıftır. Çünkü el-Harbi'nin görüşüne göre bu kelime "temre: bir kuru hurma tanesi" ile çoğulu olan temr gibidir.

 

Bu hadisten anlaşıldığına göre:

 

1. Bir kimsenin ihtiyaç dolayısı ile kendisinin faziletini, bilgisini ve benzeri özelliklerini sözkonusu etmesi caizdir. Kişinin kendi nefsini tezkiye etme sinin nehyedilmesi ise ancak ihtiyaç olmadığı halde onu tezkiye edip öven ve bunu övünmek ve kendisini beğenmek edası ile yapan kişi hakkındadır. Örnek şahsiyetlerden kendilerini -ihtiyaç halinde- tezkiye etmenin örnekleri çoktur. Kendisine gelebilecek bir kötülüğü bu yolla bertaraf etmek yahut insanlar adına bir maslahatı gerçekleştirmek ya da kendisinden ilim öğrenilmesi hususunda onları teşvik etmek ya da benzeri hususlar bu gibi ihtiyaçlara örnektir. Mesela Yusuf (aleyhisselam)'ın: "Beni ülkenin hazineleri üzerine tayin et çünkü ben (onları) iyice koruyanım (bu işi) bilenim." (Yusuf, 55) demesi maslahata bir örnektir. Osman (radıyallahu anh)'ın evinin kuşatıldiğı sırada kendisinin zorluk ordusu (Tebuk ordusu)nu hazırladığını Rume kuyusunu kendisinin kazıyıp çıkardığını söylemesi, kötülüğü önlemeye, İbn Mesud'un bu sözü söylemesi, Sehl b. Sa'd'ın bunu benden daha iyi bilen kalmadı demesi başkalarının da: Tam da bilene geldin ve benzeri sözler söylemeleri de teşvike bir örnektir.

 

2. İlim tahsil etmek için ve bulundukları yerde fazilet erbabına gitmek için yolculuk müstehaptır.

 

3. Ashab-ı Kiram, İbn Mesud'un kendilerinin en alimi olduğu iddiasını reddetmemişlerdir. Maksat ise kendisinin de açıkça ifade ettiği gibi Allah'ın kitabını en iyi bilenleridir. Bu ise onun Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali ve onların dışındaki diğer ashab-ı kiramdan sünneti daha iyi bilmesini gerektirmez. Çünkü bir kişi ilmin herhangi bir dalında yahut bir türünde daha bilgili diğeri ise genel olarak daha bilgili olabilir. Bazen bir kişi bir diğerinden daha alim olmakla birlikte öteki takvasının, haşyetinin, veraının, zühdünün, kalbinin temizliğinin ve bundan başka bir özelliğinin fazla olması sebebi ile Allah nezdinde daha faziletli olabilir. Dört raşid halifenin her birinin İbn Mesud’DAN daha faziletli olduğunda da şüphe yoktur.

 

 

 

 

6284-116/10- Bize Ebu Bekir b. Ebi Şeybe ve Muhammed b. Abdillah b. Numeyr de tahdis edip dedi ki: Bize Veki' tahdis etti, bize A'meş Şakik'ten tahdis etti, o Mesruk'dan şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah b. Amr'ın yanına gider, onunla konuşurduk. İbn Numeyr ise onun yanında konuşurduk, dedi. Bir gün Abdullah b. Mesud'u anmamız üzerine o şöyle dedi: Gerçekten öyle bir adamı andınız ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den işittiğim bir hadisten sonra onu hep sevmişimdir. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Kur'an'ı şu dört kişiden öğrenin: İbn Um Abd -diyerek ondan başladı-dan, Muaz b. Cebel'den, Ubeyy b. Ka'b'dan ve Ebu Huzeyfe'nin azadlısı Salim'den. "

 

Diğer tahric: Buhari, 3758, 3759, 3760, 3806, 3808, 4999;

 

 

 

6285-117/11- Bize Kuteybe b. Said, Zuheyr b. Harb ve Osman b. Ebu Şeybe tahdis edip dedi ki: Bize Cerir, A'meş'den tahdis etti, o Ebu Vail'den, o Mesruk'dan şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah b. Amr'ın yanında idik. Abdullah b. Mesud'dan bir hadis zikredince o (Abdullah b. Amr) şöyle dedi: Ben o adamı, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellemfin buyurduğunu işittiğim bir buyruktan sonra hep sevmişimdir. Onu şöyle buyururken dinledim:

"Kur'an'ı şu dört kişiden okuyup öğrenin. İbn Um Abd -diyerek ondan başladı- den, Ubeyy b. Ka'b'dan, Ebu Huzeyfe'nin azadlısı Salim'den ve Muaz b. Cebel'den" yalnız bir kelime vardır ki Zuheyr onu (rivayetinde) zikretmedi. O da: "Buyurduğunu" kelimesidir.

 

 

 

6286- .. ./12- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Muaviye A'meş'den, Cerir ve Veki'in isnadı ile tahdis etti. Ebu Bekr'in Ebu Muaviye'den rivayetinde Muaz'ı Ubeyy'den önce zikretti, Ebu Kureyb'in rivayetinde ise Ubeyy Muaz'dan öncedir.

 

 

 

6287- .. ./13- Bize İbnu'I-Müsenna ve İbnul Beşşar tahdis edip dedi ki:

Bize İbn Ebu Adiyy tahdis etti. (H.) Bana Bişr b. Halid de tahdis etti, bize Muhammed -yani b. Cafer- haber verdi. İkisi Şu'be'den, o A'meş'den kendi isnadları ile rivayet etti ama her ikisi Şu'be’DEN rivayetlerinde dört kişinin sıralanışında ihtilaf ettiler. 

 

 

 

6288-118/14- Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Amr b. Murre'den tahdis etti, o İbrahim'den, o Mesruk'dan şöyle dediğini rivayet etti: İbn Mesud'u Abdullah b. Amr'ın yanında andılar. Bunun üzerine o: O Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu işittiğimden itibaren hep sevdiğim bir adamdır, dedi: "Kur'an'ı okumayı şu dört kişiden öğrenin: İbn Mesud, Ebu Huzeyfe'nin azadlısı Salim, Ubeyy b. Ka'b ve Muaz b. Cebel' den."

 

 

 

6289- .. ./15- Bize Ubeydullah b. Muaz tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be bu isnad ile tahdis etti ve şunları ekledi: Şu'be dedi ki: Bu ikisinin ismi ile başladı ama ikisinden hangisi ile başladığını bilmiyorum.

 

 

AÇIKLAMA:          "Kur'cın', şu dört kişiden öğrenin" deyip aralarından birisi olmak üzere İbn Mesud'u zikretti.

 

İlim adamları der ki: Bunun sebebi bunların ise Kur'an'ın lafızlarını daha iyi zaptetmiş, edasını daha sağlam tesbit etmiş olmalarıdır. Her ne kadar onlardan başkaları Kur'an'ın manalarını bilmek bakımından onlardan daha fakih ise de bu böyle idi. Çünkü bu dört sahabi Kur'an'ı Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bizzat ağzından alıp öğrenmek için her şeylerini bir kenara bırakmışlardı. Başkaları ise Kur'an'ı birbirlerinden öğrenmekle yetinmişlerdi. Yahut da bu anılanlar kendilerinden öğrenilsin diye başka işlerini bırakmışlardı. Ya da Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatından sonra olacakları bildiği için bu dört sahabinin bu hususta önde olduklarını, onların bu konuda yetkin olup, onların başkalarına göre bu hususta daha otoriter olduklarını bildirmek ve onlardan öğrenilmesine irşad etmek istemiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

23- UBEYY BİN KA'B VE ENSARDAN BİR CEMAATİN (R.A.) FAZİLETLERİNİN BAZISINA DAİR BİR BAB