SAHİH-İ MÜSLİM |
SAHABE |
13- AİŞE (R.ANHA) HAKKINDA BİR BAB
6233-79/1- Bize Halef b.
Hişam ve Ebu Rabi' birlikte Hammad b. Zeyd'den -lafız Ebu Rabi"e ait olmak
üzere- tahdis etti. Bize Hammad tahdis etti, bize Hişam babasından tahdis etti,
o Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Sen bana rüyamda üç
Diğer tahric: Buhari,
5125
AÇIKLAMA: "Melek
seni bana beyaz ipek bir parça içerisinde getirdi. " Buradaki
"sereka: beyaz (ipek) parçası" sin ve ra harfleri fethalıdır. İpekten
beyaz parçalar demektir. Bu p-çıklamayı Ebu Ubeyd ve başkaları yapmıştır.
"Eğer bu Allah'tan
ise onu gerçekleştirecektir diyordum." Kadı Iyaz dedi ki: Eğer bu rüya
nübüvvetten önce ve rüyasının anlamsız karışık rüyalardan arındırılmasından
önce ise: Eğer bu hak bir rüya ise demek olur. Şayet nübüvvetten sonra ise
bunun üç anlamı vardır. Birincisine göre maksat eğer bu rüya bu şekli ve zahiri
ile ise ayrıca yorumlamaya ihtiyacı yoktur. Yüce Allah bunu nasıl olsa
gerçekleştirecektir. Buna göre tereddüt bunun zahirine göre görülen bir rüya
mıdır yoksa zahirinden farklı olarak açıklanıp yorumlanmasına ihtiyacı olan bir
rüya mıdır hakkında sözkonusu olur.
İkincisine göre maksat
şudur: Eğer bu zevce dünyada benim zevcem olacaksa Allah bunu gerçekleştirecektir.
Bu durumda şüphe onun dünyada mı yoksa cennette mi zevcesi olacağı hakkındadır.
Üçüncüsüne göre böyle
birşey şüphesiz sözkonusu olmamıştır. Aksine gerçek ve hakikat anlamında haber
vermiş ama şüphe ifade eden bir üslupla anlatmıştır. Nitekim sen mi yoksa salim
mi demesi de bunun gibidir. Bu da belagat ehline göre tecahül-i arif adını
verdikleri sanatlardan birisidir. Bazıları ise bunu şüpheyi yakıne karıştırmak
diye adlandırmışlardır.
6234- .. ./2- Bize İbn
Numeyr tahdis etti, bize İbn İdris tahdis etti. (H.) Bize Ebu Kureyb de tahdis
etti, bize Ebu Usame tahdis etti, birlikte Hişam’DAN buna yakın olarak rivayet
etti.
Diğer tahric: İbn
Numeyr'in hadisini Yalnız Müslim rivayet etmiştir; Ebu Kureyb'in hadisini
Buhari, 5078, 7011
6235-80/3- Bize Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe de tahdis edip dedi ki: Ben kitabımda Ebu Usame'den şunu buldum:
Bize Hişam tahdis etti. (H.) Bize Ebu Kureyb Muhammed b. el-Ala da tahdis etti,
bize Ebu Usame, Hişam'dan tahdis etti, o babasından, o Aişe’DEN şöyle dediğini
rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gerçek şu ki ben
eğer sen benden hoşnutsan da bana kızgınsan da bunu bilirim" buyurdu. Ben:
Bunu nereden anlıyorsun, dedim. O: "Benden hoşnut olduğun zaman sen:
Muhammed'in Rabbi için hayır dersin, eğer bana kızgın isen İbrahim 'im Rabbi
için hayır diye yemin edersin" buyurdu. Ben: Evet Allah'a yemin ederim ki
ey Allah'ın Rasulü! Yalnız senin isminden danImm, dedim.
Diğer tahric: Buhari,
5228
6236- .. ./4- Bunu bize
İbn Numeyr de tahdis etti, bize Abde b. Hişam b.
Urve bu isnad ile
"İbrahim'in Rabbi için hayır" sözüne kadar tahdis etti ve ondan
sonrasını zikretmedi.
Diğer tahric: Buhari,
6078
AÇIKLAMA: (6235)
"Ben, benden hoşnut olduğun zamanı da bana kızgın olduğun zamanı da
bilirim ... yalnız senin isminden darılırım." Kadı Iyaz dedi ki: Aişe
(radıyallahu anha)'nın Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e kızması
"kadınlardan hiçbir şekilde ayrılmadığı için- daha önce belirtildiği üzere
pek çok hükümler hususunda kadınların af ve müsamaha ile karşılandığı
kıskançlıktan kaynaklanmaktadır. Hatta Malik ve ondan başka Medine'li ilim
adamları kadın kıskançlık ile kocasına iftirada bulunup zina ettiğini
söyleyecek olursa ona had uygulanmaz. O bu hususta Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in: "Vadinin üst tarafında bulunan kıskanç bir kadın aşağısında ne
olduğunu bilemez. Eğer bu böyle olmasaydı bu hususta Aişe'nin aleyhine olacak
sıkıntılar olurdu" diye nakledilen rivayeti delil göstermiştir. Çünkü Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e kızmak ve O'ndan darılmak büyük bir günahtır.
Bu sebeple O: "Ancak senin adından darılırım", demiştir. Bu ise O'nun
kalbinin ve sevgisinin olduğu gibi kaldığına delildir. Aynı zamanda kadınlarda
kıskançlık aşırı sevgiden kaynaklanır.
Kadı Iyaz dedi ki:
Bazıları bunu yaratılmışlar hakkında ismin müsemmadan ayrı ve farklı olduğuna
delil göstermişlerdir. Şanı yüce Allah hakkında ise isim müSemmanın kendisidir.
Kadı Iyaz dedi ki:
Yalnız bu, bu meselenin hem lugat açısından hem nazar (kıyas ve tefekkür)
bakımından anlamı ile ilgili belli bir tahkike sahip olmayan kimselerin
söyledikleri bir sözdür. Şüphe yok ki ehl-i sünnet arasından dil imamlarının
büyük çoğunluğu ile onlara muhalefet eden mutezile arasından isim müSemmanın
kendisidir diyenler bazen isim kullanılmakla birlikte ister halık ister mahluk
hakkında kullanılmış olsun ondan maksat ad vermektir, adlandırmaktır. Halık
hakkında mahlukun onu kendi ismi ile adlandırmasıdır. Mahlukun bu husustaki
fiili ise kendi yaratılmış ibareleri ile olur. Şanı Yüce Allah'ın kendi zatını
adlandırdığı isimleri ise zatı ve sıfatları kadim olduğu gibi kadimdir. Aynı
şekilde bunlar isim lafzını mahluk sözlü olarak söyleyecek olursa bu lafız
harfler ve kendisinden ismin anlaşıldığı kesik sesler zattan ayndır, aksine
bunlar adlandırmadır. latın kendisi olan isim ise ancak kendisinden halık ve
mahluk varlıkların anlaşıldığı isimdir. Kadı Iyaz'ın açıklamaları burada sona
ermektedir.
6237-81/5- Bize Yahya b.
Yahya tahdis etti, bize AbduIaziz b. Muhammed, Hişam b. Urve'den haber verdi, o
babasından, o Aişe'den rivayet ettiğine göre kendisi Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in yanında bebeklerle oynardı. (Aişe) dedi ki: Benim kız
arkadaşlanm yanıma gelirdi ama onlar Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'den utanarak saklanırIardı. Rasınullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ise onları bana gönderirdi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6238- .. ./6- Bunu bize
Ebu Kureyb tahdis etti, bize Ebu Usfune tahdis etti. (H.) Bize Zuheyr b. Harb
da tahdis etti, bize Cerir tahdis etti. (H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti,
bize Muhammed b. Bişr tahdis etti, hepsi Hişam'dan bu isnad ile rivayet etti.
Cerir hadisinde şöyle dedi: Ben (bebek diye tercüme ettiğimiz) benat ile onun
evinde oynardım. Benat ise oyuncaklardır.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6239-82/7 - Bize Ebu
Kureyb tahdis etti, bize Abde Hişam’DAN tahdis etti, o babasından, o Aişe’DEN
şöyle dediğini rivayet etti: İnsanlar hediyelerini takdim etmek için Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Aişe'nin yanında olduğu günleri
araştırırlardı. Bu yolla da Rasınutlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hoşnut
olmasını arzu ediyorlardı.
Diğer tahric: Buhari,
2574
AÇIKLAMA: (6237)
"Aişe'den rivayete göre o, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
yanında bebeklede oynardı." Kadı lyaz dedi ki: Bu hadisten bebeklerle
oynamanın caiz olduğu anlaşılmaktadır. O devamla şunları söylemektedir: Bunlar
ise yasaklanmış bulunan suretler arasından özel olarak hükümleri olan
oyuncaklardır. Bu hadis ile bu şekilde bir oyunun küçüklüklerinden itibaren
kadınları, kendi işleri ev işleri ve çocuklarının işleri için alıştırılıp
eğitilmeleri sözkonusu olduğundan ötürü özel hükümleri olmuştur. İlim adamları
bu oyuncakların alınıp satılmasını da caiz görmüşlerdir. Malik’DEN bunları
satın almanın mekruh olduğu rivayet edilmişse de bu, bu yolla kazanç sahibi
olmanın mekruh olduğu şeklinde yorumlanır. Ayrıca vicdan sahibi ve izzetli
kimselerin böyle bir şeyi satmayı bizzat yapmaktan kendilerini korumaları
içindir. Yoksa oynamanın mekruh olduğunu anlatmak için değildir. İlim
adamlarının cumhurunun. kabul ettiği kanaate göre ise bunlarla oynamak caizdir.
Bir kesim ise suretlerin yasaklanması ile nesh edilmiştir, demiştir. Kadı
Iyaz'ın açıklamaları bunlardır.
Kız arkadaşlarım bana
gelirlerdi de ... " hadisteki "yenkami'ne: utanarak
saklanırlardı" O'ndan utanıp çekindikleri için kaybolurlardı demektir.
Bazen de odaya ve benzeri bir yere girdikleri de olurdu. Bu da bir önceki
anlama yakındır. "Yüserribhünne: onları bana gönderirdi" re harfi
şeddelidir. Bu ise Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yumuşaklığının
ve güzel geçiminin bir neticesi idi.
6240-83/8- Bana el-Hasan
b. Ali el-Hulvani, Ebu Bekr b. Nadr ve Abd b. Humeyd tahdis etti. Abd, bana
Yakub b. İbrahim b. Sa'd tahdis etti, derken diğer ikisi bize tahdis etti,
dedi. (Yakub, dedi ki) bana babam Salih'den tahdis etti, o İbn Şihab'dan
rivayet etti. Bana Muhammed b. Abdurrahman b. el-Haris b. Hişam'ın haber
verdiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe dedi ki: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevceleri Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in kızı Fatıma'yı Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gönderdi.
O da huzuruna girmek için izin istedi. O sırada benimle birlikte örtümün
altında yatmıştı. Ona izin verdi. Fatıma: Ey Allah'ın Rasulü! Zevcelerin beni
sana Ebu Kuhafe'nin kızı hakkında adaletli olmanı istediklerini bildirmek üzere
gönderdiler, dedi.
Ben de sesimi
çıkarmıyordum. (Aişe) dedi ki: Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ona: "Kızcağızım benim sevdiğimi sen de sevmez misin?"
buyurdu. Fatıma: Elbette severim deyince O: "O halde bunu sev"
buyurdu. Fatıma, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bunu işitince
ayağa kalktı ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcelerinin yanına döndü.
Kendisinin ne söylediğini ve Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in de
kendisine ne söylediğini onlara haber verince onlar da Fatıma'ya: Senin bize
bir fayda sağladığını göremedik. Haydi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e tekrar dön ve O'na: Senin zevcelerin Ebu Kuhafe'nin kızı hususunda
senden adaletli olmanı istiyorlar de, dediler. Bu sefer Fatıma: Allah'a yemin
olsun O'nunla Aişe hakkında ebediyyen konuşmam, dedi.
Aişe dedi ki: Bu sefer
Nebi {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevceleri, Nebi {Sallallahu aleyhi ve
Selleml'in zevcesi Cahş kızı Zeyneb'i gönderdiler. Aralarında Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in nezdindeki mevkii itibari ile bana denk o idi.
Ben, din hususunda kesinlikle Zeyneb'den hayırlı, ondan doğru sözlü, ondan daha
çok akrabalık bağlarını gözeten, ondan daha büyük miktarda sadaka veren ve
sadaka olmak üzere yaptığı kendisi ile Allah'a yakınlaşmak istediği bir amelde
kendisini ondan fazla horlayan bir kadın görmedim. Yalnız tabiatında bir hiddet
vardı ama ondan da çabucak dönüverirdi. İşte Rasulullah {Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in huzuruna girmek için izin istedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) de Fatıma'nın yanına girdiği sırada Aişe ile birlikte olduğu hal üzere
onun örtüsü altında bulunuyordu. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona
izin verdi. Zeyneb: Ey Allah'ın Rasulü! Zevcelerin beni sana gönderdiler.
Senden Ebu Kuhafe'nin kızı hususunda adaletli olmanı istiyorlar, dedi.
(Aişe devamla) dedi ki:
Sonra bana atıp tuttu ve benim hakkımda söylediklerinde ileriye gitti. Ben de
Rasulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i gözetliyar, O'nun gözüne bakıyordum.
Onun hakkında konuşmama izin verecek mi diye. Fakat Zeyneb bir türlü susmadı.
Nihayet Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in benim ondan intikam
almamdan rahatsız olmayacağını anladım. {Aişe devamla} dedi ki: Ben de ona atıp
tutmaya başlayınca ona fırsat tanımadan üzerine üzerine gittim. Bunun üzerine
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de gülümsedi ve: "Bu Ebu Bekir'in
kızıdır" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
2581 -muallak olarak-; Nesai, 3954, 3955;
6241- .. ./9- Bunu bana
Muhammed b. Abdullah b. Kuhzaz da tahdis etti. Abdullah b. Osman dedi ki: Bunu
bana Abdullah b. el-Mübarek'den, o Yunus'dan, o Zühri’DEN bu isnad ile mana
bakımından aynı şekilde rivayet etti. Ancak o rivayetinde: "Ben de ona
atıp tutmaya başlayınca onu yenik düşürüp mat edinceye kadar ona nefes
aldırmadım", dedi.
AÇIKLAMA: (6240)
"Ebu Kuhafe'nin kızı hususunda senden adalet istiyorlar." Yani kalben
sevmek hususunda aralarında eşitlik yapmanı istiyorlar. Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) fiili uygulamalarında
Buna göre hadisten
maksat, fiili uygulamalarda adalet değil kalbi sevgide eşitliği istemektI.
Çünkü fiili uygulamada adalet kesin olarak gerçekleşen bir husustu. Bundan
dolayı hastalığı esnasında bile Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sırası
gelen zevcesinin evine götürülürdü. Nihayet buna gücü yetmeyince Aişe
(radıyallahu anha)' nın evinde kendisine bakılması için izinlerini istedi.
Onlar da O' na izin verdiler.
"Bana denk o
idi." Yani konumu ve üstün değeri bakımından bana denk, benimle boy
ölçüşen oydu. Buradaki fiil yükselmek ve yükseğe çıkmak anlamındaki
"sümu" dan alınmışlır.
"Ancak onda
tabiatından gelen bir hiddet vardı. Bu halinden de çabuk dönerdi."
Nüshaların bir çoğunda "sevratun minhaddin" diye kaydedilmiştir.
Sevra ise parlamak, çabuk kızmak demektir. Hiddet ise sert tabiat ve çabuk
kızmak anlamındadır. Bu açıklamalarının anlamı da şudur: Zeyneb (r.anha)
sıfatları itibari ile mükemmeldi. Ancak tabiatı biraz sert ve çabukça kızardı.
Bununla birlikte bu kızgınlığı da çabuk geçerdi. "Fey' e: dönüş" fe
harfi fethalı ve herrızeli olup dönmek anlamındadır. Yani bu kızgınlık hali
olunca da çabucak ondan geri döner o halinde ısrar etmezdi.
et-Tahrir sahibi bu
hadiste oldukça çirkin bir tashif yaparak "maada sevde: sevdenin
dışında" diyerek bunu Sevde b. Zem'a haline dönüştürmüştür. Bu ise oldukça
fahiş bir hatadır. Buna aldanılmaması için dikkat çektim.
"Sonra bana atıp
tuttu ... Ben onun üzerine gittiğim zaman ... " Burada "enhaytu: onu
kastettim ve ona karşı çıkmak üzere cevap verdim demektir.
Bazı nüshalarda ise
"hıne: zaman" yerine "hatta: e kadar, nihayet" şeklindedir.
Her ikisi de sahihtir. Kadı Iyaz ise "hıne" lafzını tercih etmiştir.
------(Nevevi'nin lafız
tahlilleri çevirmen tarafından buradan çıkarılmış)-----
Şunu bilelim ki bu
hadiste, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Aişe'ye böyle davFmması için
izin verdiğine gözü ile ya da başka bir şekilde işaret ettiğine dair her hangi
bir delil yoktur. Aksine böyle bir şeye inanmak helal değildir. Çünkü Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) için haince bir bakış (ve işaret) haramdır. Ama
hadiste sadece Aişe (r.anha)'nın kendisinin intikamını aldığı ve Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bunu yapmasını yasaklamadığı vardır. Bundan
ibaretUr.
6242-84/10- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis edip dedi ki: Kitabında Ebu Usame'den şunu buldum.
Hişam'dan o babasından o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: RasuluIlah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) araştırarak -ve Aişe'nin gününün gelmesini geç
bulduğunu göstererek-: "Bugün ben neredeyim, yarın ben nerede
olacağım" diyordu, Aişe dedi ki: Benim günüm gelince Allah, O'nun ruhunu
benim ciğerimle boğazım arasında iken kabzetti.
Diğer tahric: Buhari,
3774
6243-85/11- Bize Kuteybe
b. Said, Malik b. Enes'den kendisine Hişam b. Urve'den diye okunan rivayetler
arasında tahdis etti. O Abbad b. Abdullah b. ez-Zubeyr'den, o Aişe'den rivayet
ettiğine göre Aişe kendisine Rasulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i vefat
etmeden önce göğsüne dayanmış iken Aişe de ona kulak kabartmış olduğu halde
şöyle buyurduğunu dinlediğini haber vermiştir: ''Allah'ım bana mağfiret buyur,
bana rahmetini ihsan eyle ve beni er refike kavuştur. "
Diğer tahric: Buhari,
4440, 5674; Tırmizi, 3496
6244- .. ./12- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Usame tahdis
etti. (H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize babam tahdis etti. (H) Bize
İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Abde b. Süleyman tahdis etti, hepsi
Hişam'dan bu isnad ile aynısını rivayet etti.
6245-86/13- Bize
Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da -lafız İbnu'l-Müsenna'ya ait olmak
üzere- tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be,
Sa'd b. İbrahim'den tahdis etti, o Urve'den, o Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet
etti: Ben, hiçbir nebi dünya ile ahiret arasında birisini seçmekte serbest
bırakılmadıkça ölmeyeceğini işitir dururdum. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
vefatı ile neticelenen hastalığında sesi de bir parça kalınlaşmış olduğu halde:
''Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberler, sıddikler, şehidler ve
salihlerle birliktedirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar" (Nisa, 69)
buyurduğunu işittim.
Aişe dedi ki: İşte ben
O'nun o vakit seçmekte serbest bırakılmış olduğunu anladım.
Diğer tahric: Buhari,
4435, 4436 -muhtasar-, 4586; İbn Mace, 1620
6246- .. ./14- Bunu bize
Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Veki' tahdis etti. (H.) Bize Ubeydullah
b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti, (Veki' ile) ikisi dedi ki: Bize
Şu'be Sa'd'dan aynısını rivayet etti.
AÇIKLAMA: (6242)
"Allah ruhunu ciğerimle boğazım arasında kabzetti." Sehr ve suhr
ciğer ve onunla alakalı diğer organlar demektir. Kadı İyaz dedi ki: Buradaki bu
kelimenin şin ve cim harfleri ile "şecri" demek olduğu ve böyle diyen
kişi de parmaklarını birbirine geçirerek Aişe (radıyallahu anha)'nın Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'i üzerine ellerini bağlamış olduğu halde O'nu
göğsüne bastırdığını anlatmak istemiştir. Ama doğru ve bilinen şekil
birincisidir.
"Benim günüm
gelince Allah O'nun ruhunu kabzetti." Bu da hanımlarının sırasını dolaşıp
paylaştırma hesabına göre asıl nöbet günü demektir. Yoksa bütün günlerini (sonı
zamanında) onun yanında geçiriyordu.
(6245) "Sesi
kalınlaştı." Be harfi ötreli, ha harfi şeddeli olarak buhha: sesin
kalınlaşması demektir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Allah'ım bana mağfiret buyur, bana merhamet buyur
ve beni refike kat" bir rivayette de bu "refik-i ala"
şeklindedir. Cumhurun kabul ettiği sahih kanaate göre refik-i ala'dan maksat
ala-i illiyyinde (yücelikler yücesinde) sakin olan nebilerdir. Refik kelimesi
ise tekil ve çoğul için de kullanılabilir. Yüce Allah da: "Onlar ne iyi
arkadaştırlar" (Nisa, 69) buyurmaktadır. Bir diğer görüşe göre bundan
kasıt yüce Allah'tır. Nitekim: Allah kullarının refikidir denilir ki bu da rıfk
ve merhamet anlamından gelmektedir. el-Ezheri ise bu görüşü kabul etmemiştir.
Bu sözleri ile cennetin nimetlerini kastettiği de söylenmiştir .
6247-87/15- Bana
Abdulmelik b. Şuayb b. Leys b. Sa'd da tahdis etti, bana babam dedemden tahdis
etti, bana Ukayl b. Halid tahdis edip dedi ki: İbn Şihab dedi ki: Bana Said b.
el-Müseyyeb ve Urve b. ez-Zubeyr ilim ehlinden bir topluluk arasında haber
verdiklerine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe
(radıyallahu anha) dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sağlıklı
iken: "Hiçbir peygambere cennetteki yeri gösterilip sonra da muhayyer
bırakılmadıkça ruhu kabzedilmemiştir" buyururdu.
Aişe dedi ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatına doğru hastalanınca başı dizimin üzerinde
olduğu bir sırada kısa bir süre bayıldıktan sonra ayıldı. Gözünü tavana dikti,
sonra da: "Allah'ım refik-i ala'ya (kavuşmak istiyorum)" buyurdu.
Aişe dedi ki: O halde
bizi seçmiyor, dedim.
Aişe dedi ki: Böylelikle
de sağlıklı iken bize "hiçbir peygambere cennetteki yeri gösterilip sonra
da muhayyer bırakılmadıkça ruhu kabzedilmemiştir" buyruğu ile söylediği
hadisi anlamış oldum.
Aişe dedi ki: İşte o söz
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in söylediği son söz: "Allah'ım
refik-i ala'ya (katılmak istiyorum)" sözü oldu.
Diğer tahric: Buhari,
Megazi, 4463, 6348, 6509
AÇIKLAMA: "Gözünü
semaya dıkti." Gözünü kırpmadan tavana dikti, demektir.
6248-88/16- Bize İshak
b. İbrahim el-Hanzali tahdis etti, bize Abd b. Humeyd de tahdis etti, ikisi Ebu
Nuaym'den rivayet etti, Abd dedi ki: Bize Ebu Nuaym tahdis etti, bize
Abdulvahid b. Eymen tahdis etti, bana İbn Ebu Muleyke, Kasım b. Muhammed'den
tahdis etti, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) [bir yolculuğa] çıkacağı zaman hanımları arasında kur'a
çekerdi. Kur'a Aişe'ye ve Hafsa'ya çıkınca her ikisi onunla birlikte çıktı.
Rasulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem}
Diğer tahric: Buhari,
5211
"Rasulullah
{Sallallahu aleyhi ve Sellem} (bir yolculuğa) çıkacağı zaman hanımları arasında
kur'a çekerdi. Kur'a Aişe ve Hafsa'ya çıktı."
Hadis-i şerifte zevceler
arasında gün paylaşımında mal paylaşımında, hürriyetlerine kavuşturulacak köleler
arasında ve buna benzer fıkıh kitaplarında bu anlamda oldukları kabul edilen
diğer hususlarda kur'a çekmenin sahih olduğu anlaşılmaktadır. Bu hususlar
hakkında kur'a çekilebileceği kanaatini Şafii ve ilim adamlarının büyük
çoğunluğu kabul etmişlerdir.
Yine bu hadisten
anlaşılan diğer hüküm de şudur: Hanımlarından birisi ile bir yolculuğa çıkmak
isteyen de aralarında kur'a çeker. Bize göre böyle bir kur'a çekmek Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den başkaları hakkında vaciptir. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e gelince O'nun hakkında paylaştırmanın vacip olduğu hükmün
de görüş ayrılığı vardır. Bunu daha önce bir kaç defa sözkonusu ettik.
Paylaştırmanın vacip olduğunu kabul edenler kur'a çekmesini de vacip kabul
ederler. Vacip olmadığını söyleyenler O'nun kur'a çekmesini güzel geçimi ve
ahlakının üstünlüğüne bağlayarak açıklarlar.
"Hafsa Aişe'ye: ...
, dedi." Kadı Iyaz dedi ki: Mühelleb dedi ki: İşte bu, Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) hakkında gün paylaştırmasının vacip olmadığına bir delildir.
Bundan dolayı Hafsa Aişe'ye karşı böyle bir yola başvurmuştur. Eğer vacip
olsaydı bunu yapmak Hafsa'ya haram olurdu.
Ama onun bu iddiasının
böyle bir hükmü gerektirmesi sözkonusu değildir. Çünkü gün paylaştırmasının
O'nun için vacip olduğunu söyleyen kimseler paylaşılması gereken vaktin dışında
diğer zevce ile konuşmasının yasak olduğunu söylemez.
Mezhep alimlerimiz dedi
ki: Paylaştırarak ayırması gereken zaman dışında sırası olmayan zevcesinin
yanına girmesi, bir şeyler alması, koyması ya da buna benzer ihtiyaçlarını
görmesi caiz olduğu gibi uzatmamak şartı ile onu öpebilir, dokunabilir. Yolcu
hakkında ise paylaştırmanın esası konaklama zamanıdır. Yol alınması esnasında
-gece ya da gündüz arasında fark olmamak üzere- o paylaşma gereği ayrılan zamandan
sayılmaz.
"Ayağını izhir otu
arasına koyup ... " Onun bu yaptığını yapmaya, o söylediklerini söylemeye
iten Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i aşırı derecede kıskanmasından
dolayı idi. Böyle bir kıskançlık halinin af edilen bir hal olduğu da daha önce
açıklanmış bulunmaktadır.
6249-89/17- Bize
Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb tahdis etti, bize Süleyman -yani b. Bilal-
Abdullah b. Abdurrahman'dan tahdis etti, o Enes b. Malik'den şöyle dediğini
rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: ''Aişe'nin kadınlara
üstünlüğü tiridin diğer yemeklere üstünlüğü gibidir" buyururken dinledim.
Diğer tahric: Buhari,
3770, 5419, 5428; Tirmizi, 3887; İbn Mace, 3281;
6250- .. ./18- Bize
Yahya b. Yahya, Kuteybe ve İbn Hucr tahdis edip, dediler ki: Bize İsmail-yani
b. Cafer- tahdis etti. (H.) Bize Kuteybe [b. Said] de tahdis etti, bize
Abdulaziz -yani b. Muhammed- tahdis etti, (İsmail ile) ikisi Abdullah b.
Abdurrahman'dan, o Enes'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den aynı
şekilde rivayet etti. Ama her ikisinin hadisinde de: "Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i buyururken dinledim" ibaresi olmamakla
birlikte ısmail'in hadisi rivayetinde: O Enes b. Malik'L.. dinlemiştir"
denilmektedir.
6251-90/19- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Abdurrahim b. Süleyman ve Ya'la b. Ubeyd
Zekeriyya'dan tahdis etti, o Şa'bi'den, o Ebu Seleme'den, o Aişe’DEN rivayet
ettiğine göre kendisine şunu tahdis etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Aişe'ye: "Şüphesiz Cebrai! sana selam söylüyor" buyurdu. Aişe dedi
ki: Ben de: Ve aleyhisselam ve rahmetullah: Ona da selam ve Allah'ın rahmeti
olsun, dedim.
Diğer tahric: Buhari,
6253; Ebu Davud, 5232; Tirmizi, 2693, 3882; İbn Mace, 3696;
AÇIKLAMA: "Aişe
(radıyallahu anhfı)'ya: Şüphesiz Cebrail sana selam söylüyor buyurdu ... "
Bu hadisten, Aişe (radıyallahu anha)'nın açık bir fazileti anlaşılmaktadır.
Ayrıca bu hadisten şu hükümler de anlaşılmaktadır:
1. Birisi ile selam
göndermek müstehaptır. Selam götürme elçiliğini yapanın da bunu ilgiliSine
tebliğ etmesi gerekir.
2. Yabancı bir kimsenin
eğer bir kötülüğün ortaya çıkmasından korkulmuyor ise saliha yabancı bir kadına
selam gönderilebilir. Selam kendisine ulaşa:1 kişi de o selamı alır. Mezhep
alimlerimiz: Bu selam alış derhal vaciptir, demişlerdir. Aynı şekilde hazır
olmayan birisinden bir kağıda yazılı olarak bir selam ulaşacak olursa, onun da
selamını okuması esnasında derhal lafzan alması gerekir.
3. Selamı alırken
"ve aleyke selam" ya da "ve aleykumselam" demesi müstehaptır.
Eğer başa vav: ve
getirmeden "aleykumselam" yahut "aleykum" diyecek dahi olsa
sahih olan kanaate göre bu da onun için yeterli olur ama daha faziletli olanı
terketmiş olur. Bazı mezhep alimlerimiz ise bunun yeterli olmayacağını söylemişlerdir.
Selam ile ilgili meseleler ilgili babında yeterince açıklanmış bulunmaktadır.
6252- ... /20- Bunu bize
İshak b. İbrahim tahdis etti, bize el-Mülai haber verdi, bize Zekeriya b. Ebu
Zaide tahdis edip dedi ki: Amir'i şöyle derken dinledim. Bana Ebu Seleme b.
Abdurrahman'ın tahdis ettiğinegöre Aişe . kendisine şunu tahdis etti:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine:, dedi deyip ikisinin
hadisini aynı şekilde rivayet etti.
6253- .. ./21- Bunu bize
İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Esbat b, Muhammed, Zekeriya'dan bu isnad
ile aynısını haber verdi.
6254-91/22- Bize
Abdullah b. Abdurrahman ed-Ofuimı tahdis etti, bize Ebu'l-Yeman haber verdi,
bize Şuayb, Zühri’DEN haber verdi, bana Ebu Seleme b. Abdurrahman'ın tahdis
ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe dedi ki:
Rasillullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Aiş(e) işte bu Cibrildir,
sana selam söylüyor" buyurdu. (Aişe) dedi ki: Ben de: Ve aleyhisselam ve
rahmetullah: Ona da selam ve Allah'ın rahmeti olsun, dedim.
Aişe dedi ki: O ise
benim görmediğimi görür.
Diğer tahric: Buhari,
3217, 3768, 6201, 6249; Tınnizi, 3881; Nesai, 3964
AÇIKLAMA: Rasillullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ey Aiş" demesi terhim (ismin son
harfini söylememek)in caiz olduğuna delildir. Bu durumda (ismin son harfi)
şin'in fethalı da ötreli de söylenmesi caizdir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: