SAHİH-İ MÜSLİM

SAHABE

 

13- AİŞE (R.ANHA) HAKKINDA BİR BAB

 

6233-79/1- Bize Halef b. Hişam ve Ebu Rabi' birlikte Hammad b. Zeyd'den -lafız Ebu Rabi"e ait olmak üzere- tahdis etti. Bize Hammad tahdis etti, bize Hişam babasından tahdis etti, o Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen bana rüyamda üç gece gösterildin. Melek seni bana beyaz ipek parçaları içerisinde getirdi ve: Bu senin zevcendir diyordu. Ben de senin yüzünün üzerini açıyor, onun sen olduğunu görüyor ve: Eğer bu Allah tarafından ise bunu gerçekleştirecektir diyordum" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 5125

 

AÇIKLAMA:          "Melek seni bana beyaz ipek bir parça içerisinde getirdi. " Buradaki "sereka: beyaz (ipek) parçası" sin ve ra harfleri fethalıdır. İpekten beyaz parçalar demektir. Bu p-çıklamayı Ebu Ubeyd ve başkaları yapmıştır.

 

"Eğer bu Allah'tan ise onu gerçekleştirecektir diyordum." Kadı Iyaz dedi ki: Eğer bu rüya nübüvvetten önce ve rüyasının anlamsız karışık rüyalardan arındırılmasından önce ise: Eğer bu hak bir rüya ise demek olur. Şayet nübüvvetten sonra ise bunun üç anlamı vardır. Birincisine göre maksat eğer bu rüya bu şekli ve zahiri ile ise ayrıca yorumlamaya ihtiyacı yoktur. Yüce Allah bunu nasıl olsa gerçekleştirecektir. Buna göre tereddüt bunun zahirine göre görülen bir rüya mıdır yoksa zahirinden farklı olarak açıklanıp yorumlanmasına ihtiyacı olan bir rüya mıdır hakkında sözkonusu olur.

 

İkincisine göre maksat şudur: Eğer bu zevce dünyada benim zevcem olacaksa Allah bunu gerçekleştirecektir. Bu durumda şüphe onun dünyada mı yoksa cennette mi zevcesi olacağı hakkındadır.

 

Üçüncüsüne göre böyle birşey şüphesiz sözkonusu olmamıştır. Aksine gerçek ve hakikat anlamında haber vermiş ama şüphe ifade eden bir üslupla anlatmıştır. Nitekim sen mi yoksa salim mi demesi de bunun gibidir. Bu da belagat ehline göre tecahül-i arif adını verdikleri sanatlardan birisidir. Bazıları ise bunu şüpheyi yakıne karıştırmak diye adlandırmışlardır.

 

 

 

 

6234- .. ./2- Bize İbn Numeyr tahdis etti, bize İbn İdris tahdis etti. (H.) Bize Ebu Kureyb de tahdis etti, bize Ebu Usame tahdis etti, birlikte Hişam’DAN buna yakın olarak rivayet etti.

 

Diğer tahric: İbn Numeyr'in hadisini Yalnız Müslim rivayet etmiştir; Ebu Kureyb'in hadisini Buhari, 5078, 7011

 

 

 

6235-80/3- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis edip dedi ki: Ben kitabımda Ebu Usame'den şunu buldum: Bize Hişam tahdis etti. (H.) Bize Ebu Kureyb Muhammed b. el-Ala da tahdis etti, bize Ebu Usame, Hişam'dan tahdis etti, o babasından, o Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gerçek şu ki ben eğer sen benden hoşnutsan da bana kızgınsan da bunu bilirim" buyurdu. Ben: Bunu nereden anlıyorsun, dedim. O: "Benden hoşnut olduğun zaman sen: Muhammed'in Rabbi için hayır dersin, eğer bana kızgın isen İbrahim 'im Rabbi için hayır diye yemin edersin" buyurdu. Ben: Evet Allah'a yemin ederim ki ey Allah'ın Rasulü! Yalnız senin isminden danImm, dedim.

 

Diğer tahric: Buhari, 5228

 

 

 

6236- .. ./4- Bunu bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize Abde b. Hişam b.

Urve bu isnad ile "İbrahim'in Rabbi için hayır" sözüne kadar tahdis etti ve ondan sonrasını zikretmedi.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 6078

 

AÇIKLAMA:          (6235) "Ben, benden hoşnut olduğun zamanı da bana kızgın olduğun zamanı da bilirim ... yalnız senin isminden darılırım." Kadı Iyaz dedi ki: Aişe (radıyallahu anha)'nın Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e kızması "kadınlardan hiçbir şekilde ayrılmadığı için- daha önce belirtildiği üzere pek çok hükümler hususunda kadınların af ve müsamaha ile karşılandığı kıskançlıktan kaynaklanmaktadır. Hatta Malik ve ondan başka Medine'li ilim adamları kadın kıskançlık ile kocasına iftirada bulunup zina ettiğini söyleyecek olursa ona had uygulanmaz. O bu hususta Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Vadinin üst tarafında bulunan kıskanç bir kadın aşağısında ne olduğunu bilemez. Eğer bu böyle olmasaydı bu hususta Aişe'nin aleyhine olacak sıkıntılar olurdu" diye nakledilen rivayeti delil göstermiştir. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e kızmak ve O'ndan darılmak büyük bir günahtır. Bu sebeple O: "Ancak senin adından darılırım", demiştir. Bu ise O'nun kalbinin ve sevgisinin olduğu gibi kaldığına delildir. Aynı zamanda kadınlarda kıskançlık aşırı sevgiden kaynaklanır.

 

Kadı Iyaz dedi ki: Bazıları bunu yaratılmışlar hakkında ismin müsemmadan ayrı ve farklı olduğuna delil göstermişlerdir. Şanı yüce Allah hakkında ise isim müSemmanın kendisidir.

Kadı Iyaz dedi ki: Yalnız bu, bu meselenin hem lugat açısından hem nazar (kıyas ve tefekkür) bakımından anlamı ile ilgili belli bir tahkike sahip olmayan kimselerin söyledikleri bir sözdür. Şüphe yok ki ehl-i sünnet arasından dil imamlarının büyük çoğunluğu ile onlara muhalefet eden mutezile arasından isim müSemmanın kendisidir diyenler bazen isim kullanılmakla birlikte ister halık ister mahluk hakkında kullanılmış olsun ondan maksat ad vermektir, adlandırmaktır. Halık hakkında mahlukun onu kendi ismi ile adlandırmasıdır. Mahlukun bu husustaki fiili ise kendi yaratılmış ibareleri ile olur. Şanı Yüce Allah'ın kendi zatını adlandırdığı isimleri ise zatı ve sıfatları kadim olduğu gibi kadimdir. Aynı şekilde bunlar isim lafzını mahluk sözlü olarak söyleyecek olursa bu lafız harfler ve kendisinden ismin anlaşıldığı kesik sesler zattan ayndır, aksine bunlar adlandırmadır. latın kendisi olan isim ise ancak kendisinden halık ve mahluk varlıkların anlaşıldığı isimdir. Kadı Iyaz'ın açıklamaları burada sona ermektedir.

 

 

 

 

6237-81/5- Bize Yahya b. Yahya tahdis etti, bize AbduIaziz b. Muhammed, Hişam b. Urve'den haber verdi, o babasından, o Aişe'den rivayet ettiğine göre kendisi Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında bebeklerle oynardı. (Aişe) dedi ki: Benim kız arkadaşlanm yanıma gelirdi ama onlar Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den utanarak saklanırIardı. Rasınullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise onları bana gönderirdi.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

6238- .. ./6- Bunu bize Ebu Kureyb tahdis etti, bize Ebu Usfune tahdis etti. (H.) Bize Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize Cerir tahdis etti. (H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize Muhammed b. Bişr tahdis etti, hepsi Hişam'dan bu isnad ile rivayet etti. Cerir hadisinde şöyle dedi: Ben (bebek diye tercüme ettiğimiz) benat ile onun evinde oynardım. Benat ise oyuncaklardır.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

6239-82/7 - Bize Ebu Kureyb tahdis etti, bize Abde Hişam’DAN tahdis etti, o babasından, o Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti: İnsanlar hediyelerini takdim etmek için Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Aişe'nin yanında olduğu günleri araştırırlardı. Bu yolla da Rasınutlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hoşnut olmasını arzu ediyorlardı.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 2574

 

AÇIKLAMA:          (6237) "Aişe'den rivayete göre o, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında bebeklede oynardı." Kadı lyaz dedi ki: Bu hadisten bebeklerle oynamanın caiz olduğu anlaşılmaktadır. O devamla şunları söylemektedir: Bunlar ise yasaklanmış bulunan suretler arasından özel olarak hükümleri olan oyuncaklardır. Bu hadis ile bu şekilde bir oyunun küçüklüklerinden itibaren kadınları, kendi işleri ev işleri ve çocuklarının işleri için alıştırılıp eğitilmeleri sözkonusu olduğundan ötürü özel hükümleri olmuştur. İlim adamları bu oyuncakların alınıp satılmasını da caiz görmüşlerdir. Malik’DEN bunları satın almanın mekruh olduğu rivayet edilmişse de bu, bu yolla kazanç sahibi olmanın mekruh olduğu şeklinde yorumlanır. Ayrıca vicdan sahibi ve izzetli kimselerin böyle bir şeyi satmayı bizzat yapmaktan kendilerini korumaları içindir. Yoksa oynamanın mekruh olduğunu anlatmak için değildir. İlim adamlarının cumhurunun. kabul ettiği kanaate göre ise bunlarla oynamak caizdir. Bir kesim ise suretlerin yasaklanması ile nesh edilmiştir, demiştir. Kadı Iyaz'ın açıklamaları bunlardır.

 

Kız arkadaşlarım bana gelirlerdi de ... " hadisteki "yenkami'ne: utanarak saklanırlardı" O'ndan utanıp çekindikleri için kaybolurlardı demektir. Bazen de odaya ve benzeri bir yere girdikleri de olurdu. Bu da bir önceki anlama yakındır. "Yüserribhünne: onları bana gönderirdi" re harfi şeddelidir. Bu ise Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yumuşaklığının ve güzel geçiminin bir neticesi idi.

 

 

 

 

6240-83/8- Bana el-Hasan b. Ali el-Hulvani, Ebu Bekr b. Nadr ve Abd b. Humeyd tahdis etti. Abd, bana Yakub b. İbrahim b. Sa'd tahdis etti, derken diğer ikisi bize tahdis etti, dedi. (Yakub, dedi ki) bana babam Salih'den tahdis etti, o İbn Şihab'dan rivayet etti. Bana Muhammed b. Abdurrahman b. el-Haris b. Hişam'ın haber verdiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevceleri Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kızı Fatıma'yı Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gönderdi. O da huzuruna girmek için izin istedi. O sırada benimle birlikte örtümün altında yatmıştı. Ona izin verdi. Fatıma: Ey Allah'ın Rasulü! Zevcelerin beni sana Ebu Kuhafe'nin kızı hakkında adaletli olmanı istediklerini bildirmek üzere gönderdiler, dedi.

Ben de sesimi çıkarmıyordum. (Aişe) dedi ki: Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Kızcağızım benim sevdiğimi sen de sevmez misin?" buyurdu. Fatıma: Elbette severim deyince O: "O halde bunu sev" buyurdu. Fatıma, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bunu işitince ayağa kalktı ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcelerinin yanına döndü. Kendisinin ne söylediğini ve Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in de kendisine ne söylediğini onlara haber verince onlar da Fatıma'ya: Senin bize bir fayda sağladığını göremedik. Haydi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e tekrar dön ve O'na: Senin zevcelerin Ebu Kuhafe'nin kızı hususunda senden adaletli olmanı istiyorlar de, dediler. Bu sefer Fatıma: Allah'a yemin olsun O'nunla Aişe hakkında ebediyyen konuşmam, dedi.

Aişe dedi ki: Bu sefer Nebi {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevceleri, Nebi {Sallallahu aleyhi ve Selleml'in zevcesi Cahş kızı Zeyneb'i gönderdiler. Aralarında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in nezdindeki mevkii itibari ile bana denk o idi. Ben, din hususunda kesinlikle Zeyneb'den hayırlı, ondan doğru sözlü, ondan daha çok akrabalık bağlarını gözeten, ondan daha büyük miktarda sadaka veren ve sadaka olmak üzere yaptığı kendisi ile Allah'a yakınlaşmak istediği bir amelde kendisini ondan fazla horlayan bir kadın görmedim. Yalnız tabiatında bir hiddet vardı ama ondan da çabucak dönüverirdi. İşte Rasulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girmek için izin istedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de Fatıma'nın yanına girdiği sırada Aişe ile birlikte olduğu hal üzere onun örtüsü altında bulunuyordu. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona izin verdi. Zeyneb: Ey Allah'ın Rasulü! Zevcelerin beni sana gönderdiler. Senden Ebu Kuhafe'nin kızı hususunda adaletli olmanı istiyorlar, dedi.

 

(Aişe devamla) dedi ki: Sonra bana atıp tuttu ve benim hakkımda söylediklerinde ileriye gitti. Ben de Rasulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i gözetliyar, O'nun gözüne bakıyordum. Onun hakkında konuşmama izin verecek mi diye. Fakat Zeyneb bir türlü susmadı. Nihayet Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in benim ondan intikam almamdan rahatsız olmayacağını anladım. {Aişe devamla} dedi ki: Ben de ona atıp tutmaya başlayınca ona fırsat tanımadan üzerine üzerine gittim. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de gülümsedi ve: "Bu Ebu Bekir'in kızıdır" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 2581 -muallak olarak-; Nesai, 3954, 3955;

 

 

 

6241- .. ./9- Bunu bana Muhammed b. Abdullah b. Kuhzaz da tahdis etti. Abdullah b. Osman dedi ki: Bunu bana Abdullah b. el-Mübarek'den, o Yunus'dan, o Zühri’DEN bu isnad ile mana bakımından aynı şekilde rivayet etti. Ancak o rivayetinde: "Ben de ona atıp tutmaya başlayınca onu yenik düşürüp mat edinceye kadar ona nefes aldırmadım", dedi.

 

 

AÇIKLAMA:          (6240) "Ebu Kuhafe'nin kızı hususunda senden adalet istiyorlar." Yani kalben sevmek hususunda aralarında eşitlik yapmanı istiyorlar. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) fiili uygulamalarında gece kalmak ve berızen hususlarda aralarında eşitlik sağlıyordu. Kalbi sevgiye gelince Aişe'yi öbürlerinden daha çok seviyordu. Müslümanların icma ettikleri üzere onlara karşı duyulan sevgide teklifi bir hüküm sözkonusu değildir ve bu hususta eşitlik yapmak yükümlülüğü de yoktur. Çünkü buna şanı yüce Allah'tan başka kimsenin gücü yetmez. O sadece fiili uygulamalarda adaletle emrolunur. Mezhep alimlerimiz ve onların dışında diğer ilim adamları Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sürekli olarak aralarında paylaşlırıp bu hususta eşitlik sağlamak gibi -başkaları için gerekli olduğu şekilde- gerekli miydi gerekli değil miydi yoksa o dilediği şekilde kimisini tercih edip kimisini mahrum bırakabilir miydi hususunda ihtilaf etmişlerdir.

 

Buna göre hadisten maksat, fiili uygulamalarda adalet değil kalbi sevgide eşitliği istemektI. Çünkü fiili uygulamada adalet kesin olarak gerçekleşen bir husustu. Bundan dolayı hastalığı esnasında bile Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sırası gelen zevcesinin evine götürülürdü. Nihayet buna gücü yetmeyince Aişe (radıyallahu anha)' nın evinde kendisine bakılması için izinlerini istedi. Onlar da O' na izin verdiler.

 

"Bana denk o idi." Yani konumu ve üstün değeri bakımından bana denk, benimle boy ölçüşen oydu. Buradaki fiil yükselmek ve yükseğe çıkmak anlamındaki "sümu" dan alınmışlır.

 

"Ancak onda tabiatından gelen bir hiddet vardı. Bu halinden de çabuk dönerdi." Nüshaların bir çoğunda "sevratun minhaddin" diye kaydedilmiştir. Sevra ise parlamak, çabuk kızmak demektir. Hiddet ise sert tabiat ve çabuk kızmak anlamındadır. Bu açıklamalarının anlamı da şudur: Zeyneb (r.anha) sıfatları itibari ile mükemmeldi. Ancak tabiatı biraz sert ve çabukça kızardı. Bununla birlikte bu kızgınlığı da çabuk geçerdi. "Fey' e: dönüş" fe harfi fethalı ve herrızeli olup dönmek anlamındadır. Yani bu kızgınlık hali olunca da çabucak ondan geri döner o halinde ısrar etmezdi.

 

et-Tahrir sahibi bu hadiste oldukça çirkin bir tashif yaparak "maada sevde: sevdenin dışında" diyerek bunu Sevde b. Zem'a haline dönüştürmüştür. Bu ise oldukça fahiş bir hatadır. Buna aldanılmaması için dikkat çektim.

 

"Sonra bana atıp tuttu ... Ben onun üzerine gittiğim zaman ... " Burada "enhaytu: onu kastettim ve ona karşı çıkmak üzere cevap verdim demektir.

 

Bazı nüshalarda ise "hıne: zaman" yerine "hatta: e kadar, nihayet" şeklindedir. Her ikisi de sahihtir. Kadı Iyaz ise "hıne" lafzını tercih etmiştir.

 

------(Nevevi'nin lafız tahlilleri çevirmen tarafından buradan çıkarılmış)-----

 

Şunu bilelim ki bu hadiste, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Aişe'ye böyle davFmması için izin verdiğine gözü ile ya da başka bir şekilde işaret ettiğine dair her hangi bir delil yoktur. Aksine böyle bir şeye inanmak helal değildir. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için haince bir bakış (ve işaret) haramdır. Ama hadiste sadece Aişe (r.anha)'nın kendisinin intikamını aldığı ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bunu yapmasını yasaklamadığı vardır. Bundan ibaretUr.

 

 

 

 

6242-84/10- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis edip dedi ki: Kitabında Ebu Usame'den şunu buldum. Hişam'dan o babasından o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: RasuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) araştırarak -ve Aişe'nin gününün gelmesini geç bulduğunu göstererek-: "Bugün ben neredeyim, yarın ben nerede olacağım" diyordu, Aişe dedi ki: Benim günüm gelince Allah, O'nun ruhunu benim ciğerimle boğazım arasında iken kabzetti.

 

Diğer tahric: Buhari, 3774

 

 

 

6243-85/11- Bize Kuteybe b. Said, Malik b. Enes'den kendisine Hişam b. Urve'den diye okunan rivayetler arasında tahdis etti. O Abbad b. Abdullah b. ez-Zubeyr'den, o Aişe'den rivayet ettiğine göre Aişe kendisine Rasulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i vefat etmeden önce göğsüne dayanmış iken Aişe de ona kulak kabartmış olduğu halde şöyle buyurduğunu dinlediğini haber vermiştir: ''Allah'ım bana mağfiret buyur, bana rahmetini ihsan eyle ve beni er refike kavuştur. "

 

Diğer tahric: Buhari, 4440, 5674; Tırmizi, 3496

 

 

 

6244- .. ./12- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Usame tahdis etti. (H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize babam tahdis etti. (H) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Abde b. Süleyman tahdis etti, hepsi Hişam'dan bu isnad ile aynısını rivayet etti.

 

 

 

6245-86/13- Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da -lafız İbnu'l-Müsenna'ya ait olmak üzere- tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Sa'd b. İbrahim'den tahdis etti, o Urve'den, o Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Ben, hiçbir nebi dünya ile ahiret arasında birisini seçmekte serbest bırakılmadıkça ölmeyeceğini işitir dururdum. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatı ile neticelenen hastalığında sesi de bir parça kalınlaşmış olduğu halde: ''Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberler, sıddikler, şehidler ve salihlerle birliktedirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar" (Nisa, 69) buyurduğunu işittim.

 

Aişe dedi ki: İşte ben O'nun o vakit seçmekte serbest bırakılmış olduğunu anladım.

 

Diğer tahric: Buhari, 4435, 4436 -muhtasar-, 4586; İbn Mace, 1620

 

 

 

6246- .. ./14- Bunu bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Veki' tahdis etti. (H.) Bize Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti, (Veki' ile) ikisi dedi ki: Bize Şu'be Sa'd'dan aynısını rivayet etti.

 

 

AÇIKLAMA:          (6242) "Allah ruhunu ciğerimle boğazım arasında kabzetti." Sehr ve suhr ciğer ve onunla alakalı diğer organlar demektir. Kadı İyaz dedi ki: Buradaki bu kelimenin şin ve cim harfleri ile "şecri" demek olduğu ve böyle diyen kişi de parmaklarını birbirine geçirerek Aişe (radıyallahu anha)'nın Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'i üzerine ellerini bağlamış olduğu halde O'nu göğsüne bastırdığını anlatmak istemiştir. Ama doğru ve bilinen şekil birincisidir.

 

"Benim günüm gelince Allah O'nun ruhunu kabzetti." Bu da hanımlarının sırasını dolaşıp paylaştırma hesabına göre asıl nöbet günü demektir. Yoksa bütün günlerini (sonı zamanında) onun yanında geçiriyordu.

 

(6245) "Sesi kalınlaştı." Be harfi ötreli, ha harfi şeddeli olarak buhha: sesin kalınlaşması demektir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Allah'ım bana mağfiret buyur, bana merhamet buyur ve beni refike kat" bir rivayette de bu "refik-i ala" şeklindedir. Cumhurun kabul ettiği sahih kanaate göre refik-i ala'dan maksat ala-i illiyyinde (yücelikler yücesinde) sakin olan nebilerdir. Refik kelimesi ise tekil ve çoğul için de kullanılabilir. Yüce Allah da: "Onlar ne iyi arkadaştırlar" (Nisa, 69) buyurmaktadır. Bir diğer görüşe göre bundan kasıt yüce Allah'tır. Nitekim: Allah kullarının refikidir denilir ki bu da rıfk ve merhamet anlamından gelmektedir. el-Ezheri ise bu görüşü kabul etmemiştir. Bu sözleri ile cennetin nimetlerini kastettiği de söylenmiştir .

 

 

 

 

6247-87/15- Bana Abdulmelik b. Şuayb b. Leys b. Sa'd da tahdis etti, bana babam dedemden tahdis etti, bana Ukayl b. Halid tahdis edip dedi ki: İbn Şihab dedi ki: Bana Said b. el-Müseyyeb ve Urve b. ez-Zubeyr ilim ehlinden bir topluluk arasında haber verdiklerine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe (radıyallahu anha) dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sağlıklı iken: "Hiçbir peygambere cennetteki yeri gösterilip sonra da muhayyer bırakılmadıkça ruhu kabzedilmemiştir" buyururdu.

Aişe dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatına doğru hastalanınca başı dizimin üzerinde olduğu bir sırada kısa bir süre bayıldıktan sonra ayıldı. Gözünü tavana dikti, sonra da: "Allah'ım refik-i ala'ya (kavuşmak istiyorum)" buyurdu.

Aişe dedi ki: O halde bizi seçmiyor, dedim.

Aişe dedi ki: Böylelikle de sağlıklı iken bize "hiçbir peygambere cennetteki yeri gösterilip sonra da muhayyer bırakılmadıkça ruhu kabzedilmemiştir" buyruğu ile söylediği hadisi anlamış oldum.

Aişe dedi ki: İşte o söz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in söylediği son söz: "Allah'ım refik-i ala'ya (katılmak istiyorum)" sözü oldu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, Megazi, 4463, 6348, 6509

 

AÇIKLAMA:          "Gözünü semaya dıkti." Gözünü kırpmadan tavana dikti, demektir.

 

 

 

 

6248-88/16- Bize İshak b. İbrahim el-Hanzali tahdis etti, bize Abd b. Humeyd de tahdis etti, ikisi Ebu Nuaym'den rivayet etti, Abd dedi ki: Bize Ebu Nuaym tahdis etti, bize Abdulvahid b. Eymen tahdis etti, bana İbn Ebu Muleyke, Kasım b. Muhammed'den tahdis etti, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) [bir yolculuğa] çıkacağı zaman hanımları arasında kur'a çekerdi. Kur'a Aişe'ye ve Hafsa'ya çıkınca her ikisi onunla birlikte çıktı. Rasulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem} gece olunca Aişe ile birlikte yol alır, O'nunla konuşurdu. Bundan dolayı Hafsa Aişe'ye: Bu gece sen benim deveme, ben senin devene binsem olmaz mı. Böylelikle sen de görürsün ben de görürüm, dedi. Aişe olur, dedi. Bunun üzerine Aişe Hafsa'nın devesine, Hafsa da Aişe'nin devesine bindi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), üzerinde Hafsa'nın bulunduğu Aişe'nin devesinin yanına geldi. Selam verdikten sonra konaklayacakları yere varıncaya kadar onunla birlikte yürüdü. Aişe, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i yanında bulamayınca kıskandı. Bundan dolayı konakladıkları zaman ayağını izhir otu arasına koyup: Rabbim bana bir akrep ya da bir yılanı gönder de beni soksun, (çünkü o) Rasulündür ve ben O'na hiçbir şey diyemiyorum demeye başladı. 

 

Diğer tahric: Buhari, 5211

 

 

 

"Rasulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem} (bir yolculuğa) çıkacağı zaman hanımları arasında kur'a çekerdi. Kur'a Aişe ve Hafsa'ya çıktı."

 

Hadis-i şerifte zevceler arasında gün paylaşımında mal paylaşımında, hürriyetlerine kavuşturulacak köleler arasında ve buna benzer fıkıh kitaplarında bu anlamda oldukları kabul edilen diğer hususlarda kur'a çekmenin sahih olduğu anlaşılmaktadır. Bu hususlar hakkında kur'a çekilebileceği kanaatini Şafii ve ilim adamlarının büyük çoğunluğu kabul etmişlerdir.

 

Yine bu hadisten anlaşılan diğer hüküm de şudur: Hanımlarından birisi ile bir yolculuğa çıkmak isteyen de aralarında kur'a çeker. Bize göre böyle bir kur'a çekmek Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den başkaları hakkında vaciptir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelince O'nun hakkında paylaştırmanın vacip olduğu hükmün de görüş ayrılığı vardır. Bunu daha önce bir kaç defa sözkonusu ettik. Paylaştırmanın vacip olduğunu kabul edenler kur'a çekmesini de vacip kabul ederler. Vacip olmadığını söyleyenler O'nun kur'a çekmesini güzel geçimi ve ahlakının üstünlüğüne bağlayarak açıklarlar.

 

"Hafsa Aişe'ye: ... , dedi." Kadı Iyaz dedi ki: Mühelleb dedi ki: İşte bu, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hakkında gün paylaştırmasının vacip olmadığına bir delildir. Bundan dolayı Hafsa Aişe'ye karşı böyle bir yola başvurmuştur. Eğer vacip olsaydı bunu yapmak Hafsa'ya haram olurdu.

 

Ama onun bu iddiasının böyle bir hükmü gerektirmesi sözkonusu değildir. Çünkü gün paylaştırmasının O'nun için vacip olduğunu söyleyen kimseler paylaşılması gereken vaktin dışında diğer zevce ile konuşmasının yasak olduğunu söylemez.

 

Mezhep alimlerimiz dedi ki: Paylaştırarak ayırması gereken zaman dışında sırası olmayan zevcesinin yanına girmesi, bir şeyler alması, koyması ya da buna benzer ihtiyaçlarını görmesi caiz olduğu gibi uzatmamak şartı ile onu öpebilir, dokunabilir. Yolcu hakkında ise paylaştırmanın esası konaklama zamanıdır. Yol alınması esnasında -gece ya da gündüz arasında fark olmamak üzere- o paylaşma gereği ayrılan zamandan sayılmaz.

 

"Ayağını izhir otu arasına koyup ... " Onun bu yaptığını yapmaya, o söylediklerini söylemeye iten Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i aşırı derecede kıskanmasından dolayı idi. Böyle bir kıskançlık halinin af edilen bir hal olduğu da daha önce açıklanmış bulunmaktadır.

 

 

 

 

6249-89/17- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb tahdis etti, bize Süleyman -yani b. Bilal- Abdullah b. Abdurrahman'dan tahdis etti, o Enes b. Malik'den şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: ''Aişe'nin kadınlara üstünlüğü tiridin diğer yemeklere üstünlüğü gibidir" buyururken dinledim.

 

Diğer tahric: Buhari, 3770, 5419, 5428; Tirmizi, 3887; İbn Mace, 3281;

 

 

 

6250- .. ./18- Bize Yahya b. Yahya, Kuteybe ve İbn Hucr tahdis edip, dediler ki: Bize İsmail-yani b. Cafer- tahdis etti. (H.) Bize Kuteybe [b. Said] de tahdis etti, bize Abdulaziz -yani b. Muhammed- tahdis etti, (İsmail ile) ikisi Abdullah b. Abdurrahman'dan, o Enes'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den aynı şekilde rivayet etti. Ama her ikisinin hadisinde de: "Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i buyururken dinledim" ibaresi olmamakla birlikte ısmail'in hadisi rivayetinde: O Enes b. Malik'L.. dinlemiştir" denilmektedir.

 

 

 

6251-90/19- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Abdurrahim b. Süleyman ve Ya'la b. Ubeyd Zekeriyya'dan tahdis etti, o Şa'bi'den, o Ebu Seleme'den, o Aişe’DEN rivayet ettiğine göre kendisine şunu tahdis etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Aişe'ye: "Şüphesiz Cebrai! sana selam söylüyor" buyurdu. Aişe dedi ki: Ben de: Ve aleyhisselam ve rahmetullah: Ona da selam ve Allah'ın rahmeti olsun, dedim.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 6253; Ebu Davud, 5232; Tirmizi, 2693, 3882; İbn Mace, 3696;

 

AÇIKLAMA:          "Aişe (radıyallahu anhfı)'ya: Şüphesiz Cebrail sana selam söylüyor buyurdu ... " Bu hadisten, Aişe (radıyallahu anha)'nın açık bir fazileti anlaşılmaktadır. Ayrıca bu hadisten şu hükümler de anlaşılmaktadır:

 

1. Birisi ile selam göndermek müstehaptır. Selam götürme elçiliğini yapanın da bunu ilgiliSine tebliğ etmesi gerekir.

 

2. Yabancı bir kimsenin eğer bir kötülüğün ortaya çıkmasından korkulmuyor ise saliha yabancı bir kadına selam gönderilebilir. Selam kendisine ulaşa:1 kişi de o selamı alır. Mezhep alimlerimiz: Bu selam alış derhal vaciptir, demişlerdir. Aynı şekilde hazır olmayan birisinden bir kağıda yazılı olarak bir selam ulaşacak olursa, onun da selamını okuması esnasında derhal lafzan alması gerekir.

 

3. Selamı alırken "ve aleyke selam" ya da "ve aleykumselam" demesi müstehaptır.

Eğer başa vav: ve getirmeden "aleykumselam" yahut "aleykum" diyecek dahi olsa sahih olan kanaate göre bu da onun için yeterli olur ama daha faziletli olanı terketmiş olur. Bazı mezhep alimlerimiz ise bunun yeterli olmayacağını söylemişlerdir. Selam ile ilgili meseleler ilgili babında yeterince açıklanmış bulunmaktadır.

 

 

 

 

6252- ... /20- Bunu bize İshak b. İbrahim tahdis etti, bize el-Mülai haber verdi, bize Zekeriya b. Ebu Zaide tahdis edip dedi ki: Amir'i şöyle derken dinledim. Bana Ebu Seleme b. Abdurrahman'ın tahdis ettiğinegöre Aişe . kendisine şunu tahdis etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine:, dedi deyip ikisinin hadisini aynı şekilde rivayet etti.

 

 

 

6253- .. ./21- Bunu bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Esbat b, Muhammed, Zekeriya'dan bu isnad ile aynısını haber verdi.

 

 

 

6254-91/22- Bize Abdullah b. Abdurrahman ed-Ofuimı tahdis etti, bize Ebu'l-Yeman haber verdi, bize Şuayb, Zühri’DEN haber verdi, bana Ebu Seleme b. Abdurrahman'ın tahdis ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe dedi ki: Rasillullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Aiş(e) işte bu Cibrildir, sana selam söylüyor" buyurdu. (Aişe) dedi ki: Ben de: Ve aleyhisselam ve rahmetullah: Ona da selam ve Allah'ın rahmeti olsun, dedim.

Aişe dedi ki: O ise benim görmediğimi görür.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 3217, 3768, 6201, 6249; Tınnizi, 3881; Nesai, 3964

 

AÇIKLAMA:          Rasillullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ey Aiş" demesi terhim (ismin son harfini söylememek)in caiz olduğuna delildir. Bu durumda (ismin son harfi) şin'in fethalı da ötreli de söylenmesi caizdir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

14- ÜMMÜ ZER HADİSİ BABI