SAHİH-İ MÜSLİM

SAHABE

 

10- ZEYD BİN HARİSE VE USAME BİN ZEYD (R.A.)'IN FAZİLETLERİ BABI

 

6212-62/1- Bize Kuteybe b. Said tahdis etti ... Salim b. Abdullah'ın babasından rivayet ettiğine göre o şöyle derdi: Biz, Zeyd b. Harise'yi ancak Zeyd b. Muhammed diye çağırırdık. Ta ki Kur'an'da: "Onları babalarına nisbet edip çağırın, bu Allah nezdinde daha adaletlidir" (Ahzab, 5) buyruğu nazil oluncaya kadar,

 

Şeyh Ebu Ahmed Muhammed b. İsa dedi ki: Bize Ebu'l Abbas es-Serrac ve Muhammed b. Abdullah Yusuf ed-Duveyri tahdis edip, dediler ki: Bize Kuteybe b. Said bu hadisi tahdis etti.

 

Diğer tahric: Buhari, 4782; Tirmizi, 3209, 3813;

 

 

 

6213- .. ./2- Bana Ahmed b. Said ed-Darimi tahdis etti, bize Habban tahdis etti, bize Vuheyb tahdis etti, bize Musa b. Ukbe tahdis etti, bana Salim, Abdullah'dan aynısını tahdisetti.

 

 

 

6214-63/3- Bize Yahya b. Yahya, Yahya b. Eyyub, Kuteybe ve İbn Hucr tahdis etti, Yahya b. Yahya, bize İsmail -yani b. Cafer- haber verdi derken diğerleri tahdis etti, dedi. O Abdullah b. Dinar'dan rivayet ettiğine göre İbn Ömer'i şöyle derken dinlemiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir askeri birlik gönderdi. Başlarına Usame b. Zeyd'i komutan tayin etti. İnsanlar onun komutanlığını tenkit edince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayağa kalkarak şöyle buyurdu: "Siz onun komutanlığını tenkit ediyorsunuz. Gerçekten daha önceleri babasının komutanlığını da tenkit etmiştiniz. Allah'a yemin ederim ki şüphesiz o komutanlığa layıktı ve muhakkak o insanlar arasında en sevdiklerimden birisi idi ve şüphesiz bu da insanlar arasında en sevdiklerimdendir. "

 

Diğer tahric: Buhari, 6627; Tirmizi, 3816

 

 

 

6215-64/4- Bize Ebu Kureyb Muhammed b. el-Ala tahdis etti ... Salim'in babasından rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) minber üzerinde olduğu halde şöyle buyurdu: "Eğer onun -Usome b. Zeyd'i kastediyor- komutanlığını tenkit ediyorsanız esasen ondan önce babasının komutanlığını da tenkit etmiştiniz. Allah'a yemin ederim ki o bu işe layıktı ve Allah'a yemin ederim ki o insanlar arasında en sevdiğim kişi idi. Yine Allah'a yemin ederim ki şüphesiz bu da -Usome b. Zeyd'i kastediyor- bu işe gerçekten layıktır ve yine Allah'a yemin ederim ki o ondan (babasından) sonra en sevdiğim kişidir ve ben size onu tavsiye ediyorum. Muhakkak ki o sizin salihlerinizdendir. "

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          (6212) "Biz, Zeyd b. Harise'yi ancak Muhammed'in oğlu Zeyd diye çağırırdık." İlim adamları dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zeyd'i evlat edinmiş ve onu kendi oğlu diye tesbit etmişti. Araplar bu işi yapıyordu. Bir kimse kendi azatlı kölesini ya da başkasını evlat ediniyor ve o onun oğlu oluyor, ona mirasçı oluyor ve ona neseben bağlanıyordu. Bu ayet nazil olunca herkes kendi nesebine geri döndü. Bilinen bir nesebi olmayanlar müstesna. Bunlar da kendi mevlalarına (kendilerini hürriyete kavuşturanlara) nisbet ediliyordu. Nitekim Yüce Allah: "Eğer babalarını bilmiyor iseniz dinde kardeşleriniz ve sizin mevlalarınız (dostlarınız / azadlılarınız)dırlar" (Ahzab, 5) buyurmaktadır.

 

(6214) "Gerçekten o komutanlığa layıktI." Halik: Ona hakkı ile layık, onu hak eden demektir.

 

Bu hadisten, kölelikten hürriyete kavuşturulmuş kimselerin komutanlıklarının caiz olduğu gibi böyle bir kimsenin arapların önüne geçirilmesinin de caiz olduğu, yaşça küçük olanın büyüklerin başına komutan (ve bu gibi görevlerin başına) getirilmesinin caiz olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü Usame gerçekten yaşça küçüktü. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğinde kendisi on sekiz yaşında idi. Yirmi yaşında olduğu da söylenmiştir. Aynı şekilde bir maslahat sebebi ile fazileti daha az olanın daha büyük fazilete sahip olanların üzerine amir olarak görevlendirilmesinin caiz olduğu hükmü de anlaşılmaktadır.

 

Bu hadislerde Zeyd'in ve Usame'nin (radıyallahu anhuma) açık faziletleri görülmektedir.

 

"Emirliğe, ırza ve nesebe ve benzerlerine ta'n etmek anlamında mazi "taane" muzarii de yatadu olarak gelir. mızrak, parmak ve benzeri şeylerle dürtmek anlamında ise muzarii ayn harfi ötreli olarak "yatunu" diye kullanılır. Meşhur olan budur. Her iki anlam hakkında da bunların iki ayrı söyleyiş olduğu da söylenmiştir.

 

Hemze kesreli olmak üzere "imrah" vilayet (kamu yöneticiliği am irliği) demektir. İmaret de böyledir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

11- ABDULLAH BİN CAFER (R.A.)'IN FAZİLETLERİ BABI