SAHİH-İ MÜSLİM

SAHABE

 

3 - باب من فضائل عثمان بن عفان، رضي الله عنه

3- OSMAN BİN AFFAN (R.A.}'IN FAZİLETLERİNDEN BİR KISMINA DAİR BİR BAB

 

36 - (2401) حدثنا يحيى بن يحيى ويحيى بن أيوب وقتيبة وابن حجر (قال يحيى بن يحيى: أخبرنا. وقال الآخرون: حدثنا) إسماعيل - يعنون ابن جعفر - عن محمد بن أبي حرملة، عن عطاء وسليمان ابني يسار، وأبي سلمة بن عبدالرحمن؛ أن عائشة قالت:

 كان رسول الله صلى الله عليه وسلم مضطجعا في بيتي، كاشفا عن فخذيه. أو ساقيه. فاستأذن أبو بكر فأذن له. وهو على تلك الحال. فتحدث. ثم استأذن عمر فأذن له. وهو كذلك. فتحدث. ثم استأذن عثمان. فجلس رسول الله صلى الله عليه وسلم. وسوى ثيابه - قال محمد: ولا أقول ذلك في يوم واحد - فدخل فتحدث. فلما خرج قالت عائشة: دخل أبو بكر فلم تهتش له. ولم تباله. ثم دخل عمر فلم تهتش له ولم تباله. ثم دخل عثمان فجلست وسويت ثيابك! فقال "ألا أستحي من رجل تستحي منه الملائكة".

 

6159-26/1- Bize Yahya b. Yahya, Yahya b. Eyyub, Kuteybe ve İbn Hucr tahdis etti. Yahya b. Yahya, bize İsmail -b. Cafer'i kastediyorlar- haber verdi derken diğerleri tahdis etti, dedi. O, Muhammed b. Ebu Harmele'den, o Yesar'ın oğulları Ata ve Süleyman ile Ebu Seleme b. Abdurrahman'dan rivayet ettiğine göre Aişe dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim evimde uyluklarını -yahut baldırlarını- açmış olduğu halde yatmıştı. Ebu Bekir gelip izin istedi. O halde ona izin verdi ve konuştu. Sonra Ömer izin istedi ona da o halde iken izin verdi ve konuştu. Sonra Osman izin isteyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oturdu, elbiselerini düzeltti -Muhammed: Ben bunların hepsi aynı günde oldu demiyorum, dedi- Osman içeri girdi ve konuştu. Çıkınca Aişe: Ebu Bekr içeri girdi ona güleryüz göstermedin ve aldırmadın. Sonra Ömer girdi ona da yüz göstermeyip aldırmadın. Sonra Osman girince oturdun ve elbiselerini düzelttin deyince ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Meleklerin kendisinden haya ettiği bir adamdan ben haya etmeyeyim mi" buyurdu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

27 - (2402) حدثنا عبدالملك بن شعيب بن الليث بن سعد. حدثني أبي عن جدي. حدثني عقيل بن خالد عن ابن شهاب، عن

يحيى بن سعيد بن العاص؛ أن سعيد بن العاص أخبره؛ أن عائشة، زوج النبي صلى الله عليه وسلم وعثمان حدثاه؛

 أن أبا بكر استأذن على رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو مضطجع على فراشه، لابس مرط عائشة. فأذن لأبي بكر وهو كذلك. فقضى إليه حاجته ثم انصرف. ثم استأذن عمر. فأذن له وهو على تلك الحال فقضى إليه حاجته. ثم انصرف. قال عثمان: ثم استأذنت عليه فجلس. وقال لعائشة "اجمعي عليك ثيابك" فقضيت إليه حاجتي ثم انصرفت. فقالت عائشة: يا رسول الله! ما لي لم أرك فزعت لأبي بكر وعمر رضي الله عنهما كما فزعت لعثمان؟ قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "إن عثمان رجل حي. وإني خشيت، إن أذنت له على تلك الحال، أن لا يبلغ إلي حاجته".

 

6160-27/2- Bize Abdulmelik b. Şuay b. Leys b. Sa'd tahdis etti, bana babam dedemden tahdis etti, bana Ukayl b. Halid, İbn Şihab'dan tahdis etti, o Yahya b. Said el-As'dan rivayet ettiğine göre Said b. el-As kendisine haber verdiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe ile Osman ona şunu tahdis etti: Ebu Bekir, ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girmek için izin istedi. O sırada kendisi Aişe'nin örtüsü üzerinde döşeğine uzanmış yatıyordu. Bu halde iken Ebu Bekir'e izin verdi, Ebu Bekir de O'na ihtiyacını arz ettikten sonra ayrılıp gitti. Sonra Ömer izin istedi ona da o halde iken izin verdi. O da ona ihtiyacını arzettikten sonra gitti. Osman dedi ki: Sonra ben O'nun huzuruna girmek için izin istedim. Oturdu ve Aişe'ye de: "Elbiselerini üzerine topla" buyurdu. Ben de O'na ihtiyacımı arz ettim, sonra gittim. Aişe dedi ki: Ey Allah'ın Resulü! Neden Osman için telaşlandığın gibi Ebu Bekir ve Ömer (radıyallahu anhuma) için telaşlandığını görmedim, dedi. ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz Osman çok utangaç bir adamdır. Ve ben o halde iken ona yanıma gelmesi için izin vermiş olsaydım ihtiyacını bana arzetmeyeceğinden korktum" buyurdu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

27-م - (2402) حدثناه عمرو الناقد والحسن بن علي الحلواني وعبد بن حميد. كلهم عن يعقوب بن إبراهيم بن سعد. حدثنا أبي عن صالح بن كيسان، عن ابن شهاب. قال. أخبرني يحيى بن سعيد بن العاص؛ أن سعيد بن العاص أخبره؛ أن عثمان وعائشة حدثاه؛

 أن أبا بكر الصديق استأذن على رسول الله صلى الله عليه وسلم فذكر بمثل حديث عقيل عن الزهري.

 

6161- .. ./3- Bunu bana Amr en-Nakid, Hasan b. Ali el-Hulvani ve Abd b. Humeyd (de) hepsi Yakub b. İbrahim b. Sa'd'dan tahdis etti, bize babam Salih b. Keysan'dan tahdis etti, o İbn Şihab'dan şöyle dediğini rivayet etti: Bana Yahya b. Said b. el-As'ın haber verdiğine göre Said b. el-As kendisine şunu haber verdi. Osman ve Aişe'nin kendisine tahdis ettiğine göre Ebu Bekir esSıddik, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girmek için izin istedi, sonra da Ukayl'in Zühri'den diye rivayet ettiği hadisin aynısını zikretti.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          (6159) Aişe (radıyallahu anha)'nın: "Rasuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) evinde uyluklarını yahut baldırlarını açmış olduğu halde uzanmış idi. .. " Bu hadis, Malikilerin ve onların dışında uyluğun avret olmadığını söyleyen diğerlerinin delil gösterdiği hadisler arasındadır. Ama bunda da delil olacak bir taraf yoktur. Çünkü açık olan O'nun uylukları mı yoksa baldırları mı hususunda şüphe edilmiştir. O halde bu hadisten hareketle uyluğun açılmasının caiz olduğuna kat'i hüküm vermek gerekınemektedir.

 

Bu hadiste, alim ve fazilet sahibi kimsenin arkadaşlarının faziletlilerinden nazının geçebileceği kimselere karşı nazlanmasının caiz olduğu ama yabancı yahut da kendisinden haya edeceği bir arkadaşının gelmesi halinde bu nazı terk etmesinin müstehap olduğu anlaşılmaktadır.

 

"Ebu Bekir gitti ona güleryüz göstermedin ve ona aldırmadın." Diyarımızdaki bütün nüshalarda bu şekilde he’DEN sonra te ile "tehteşe" diye kaydedilmiştir. Sonradan yazılmış bazı nüslahalarda ise he’DEN sonraki te hazfedilmiştir. Kadı Iyaz da böylece zikretmiştir. Buna göre ise he fethalı okunur. Nitekim -şemme yeşemmu gibi- heşye yeheşyu denilir. Ağaçtan yaprak silkelemek anlamındaki "heş" den ise mı heşşe yehuşşu diye he harfi ötreli olarak kullanılır. Nitekim yüce Allah: "Onunla ... yaprak silkerim" (Taha, 18) buyurmaktadır.

 

Dil bilginleri der ki: Heşaşe beşaşe ile (güleryüzlülük) aynı anlamdadır.

Bu da güleryüz göstermek ve güzel karşılamak demektir. "Ona aldırmadın" onun içeri girmesine aldırmadın, toparlanmadın demektir.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Meleklerin kendisinden haya ettiği birisinden ben utanmayayım mı" ifadesinde rivayette bu şekilde "haya etmek anlamındaki fiil" her ikisinde de sonunda tek bir ye iledir. Dil bilginleri der ki: -iki ye ile- istahya yestahyi: utandı, utanır ve -bir ye ile- iste ha yestehi: utandı, utanır denilir. Bunlar iki ayrı söyleyiş olup birincisi daha fasih ve daha meşhurdur. Kur'an'da da bu şekilde zikredilmiştir.

 

Hadiste, Osman (radıyallahu anh)'ın açık bir fazileti, melekler nezdindeki üstün değeri ve hayanın meleklerin niteliklerinden güzel bir nitelik olduğu anlaşılmaktadır.

(6160) "Aişe'nin örtüsünü giyinmiş olduğu halde" buradaki mırt yünden giysi demektir. Halil ise yünden yahut ketenden ya da başka bir şeyden dokunmuş giysidir derken İbnul A'rabi ve Ebu Zeyd, bu izar (belden aşağısını örtmek için kullanılan örtü, giysi) dir, demişlerdir.

 

Aişe (radıyallahu anha)'nın: "Osman için telaşlandığın gibi Ebu Bekir ve Ömer için telaşlandığını görmedim" yani onların girmeleri sebebi ile o şekilde bir ihtimam göstermedin, o kadar özenmedin. İbare diyarımızdaki bütün nüshalarda ze ve ayn harfleri ile (fezite) şeklindedir. Kadı Iyaz da çoğunluğun rivayeti olarak nakletmiş ve şunları eklemiştir: Bazıları ise bunu re ve gayn ile "feriğte" diye zaptetmişlerdir, bu da anlam itibari ile birincisine yakındır.

 

 

 

28 - (2403) حدثنا محمد بن المثنى العنزي. حدثنا ابن أبي عدي عن عثمان بن غياث، عن أبي عثمان النهدي، عن أبي موسى الأشعري. قال : بينما رسول الله صلى الله عليه وسلم من حائط المدينة، وهو متكئ يركز بعود معه بين الماء والطين، إذا استفتح رجل. فقال "افتح. وبشره بالجنة" قال فإذا أبو بكر. ففتحت له وبشرته بالجنة. قال: ثم استفتح رجل آخر. فقال "افتح وبشره بالجنة" قال فذهبت فإذا هو عمر. ففتحت له وبشرته بالجنة. ثم استفتح رجل آخر. قال فجلس النبي صلى الله عليه وسلم فقال "افتح وبشره بالجنة على بلوى تكون" قال فذهبت فإذا هو عثمان بن عفان. قال ففتحت وبشرته بالجنة. قال وقلت الذي قال. فقال: اللهم! صبرا. أو الله المستعان.

 

6162-28/4- Bize Muhammed b. el-Müsenna el-Anezi tahdis etti... Ebu Musa el-Eşari dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine bahçelerinden bir bahçede iken sırtını dayamış ve yanındaki bir değneği su ile çamur arasına dikmeye çalışıyorken bir adam kapının açılmasını istedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kapıyı aç ve onu cennetle müjdele" buyurdu. Meğer gelen Ebu Bekir'miş. Ben de kapıyı ona açtım ve onu cennetle müjdeledim. Sonra bir başka adam kapının açılmasını istedi. Allah Rasulü: "Kapıyı aç ve onu cennetle müjdele" buyurdu. Gittim, gelen Ömer'miş. Kapıyı ona açtım ve onu cennetle müjdeledim. Sonra bir başka-adam kapının açılmasını istedi. Bu sefer Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oturdu ve: "Kapıyı aç ve olacak bir belaya rağmen onu cennetle müjdele" buyurdu. Ben de gittim meğer gelen Osman b. Aftan'mış. Kapıyı açtım ve onu cennetle müjdeledim. Ayrıca Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in, dediğini de söyleyince o: Allah'ım senden sabır dilerim, yahut da yardımı istenecek Allah'tır, dedi.

 

Diğer tahric: Buhari,,3693, 3695, 6216, 7262; Tirmizi, 3810

 

 

28-م - (2403) حدثنا أبو الربيع العتكي. حدثنا حماد عن أيوب، عن أبي عثمان النهدي، عن أبي موسى الأشعري؛

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم دخل حائطا وأمرني أن أحفظ الباب. بمعنى حديث عثمان بن غياث.

 

6163- .. ./5- Bize Ebu Rabi" el-Ateki tahdis etti... Ebu Musa el-Eşari'den rivayete göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir bahçeye girdi ve bana kapıyı beklememi emir buyurdu deyip Osman b. Gıyas'ı hadisi ile aynı manada rivayet etti,

 

 

AÇIKLAMA:          (6162) "Hair" bahçe demektir.

 

"Bir değneği dikiyordu" rekeze fiili yere sağlam bir şekilde saplamak, çakmak anlamındadır.

 

"Bir adam kapının açılmasını istedi. .. " Diğer rivayette (6163) "Kapıyı beklememi emretti" (6164) "Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kapıcısı olacağım." Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ona bu meclis boyunca kapıcı olmasını emretmiş olması ihtimali vardır. Böylelikle sözü geçen bu zatları (radıyallahu anhum) cennet ile müjdeleyecekti. İhtiyacını giderip abdest alıncaya kadar kapıyı daha önce korumasını emretmiş olması ihtimali de vardır. Çünkü böyle bir durumda kendisini gizleyip saklaması gerekirdi. Bundan sonra da Ebu Musa kendiliğinden kapıyı kollamayı sürdürdü.

 

 

Bu hadisten anlaşılan hükümlere gelince:

 

1. Bu üç sahabinin fazileti, bunların cennet ehlinden oldukları ve Ebu Musa'nın fazileti anlaşılmaktadır.

 

2. Bir insanı eğer kendisini beğenmek ve benxrti fitnelere düşmeyeceğinden emin olunması halinde yüzüne karşı övmek caizdir.

 

3. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in açık bir mucizesi görülmektedir. Çünkü Osman (r.a.)'ın olayını ve karşı karşıya kalacağı belayı haber verdiği gibi bu üç zat'ın (r.a.) iman ve hidayet üzere devam edeceklerini de haber vermiştir.

 

(6162) ''Yardım istenecek olan Allah'tır.'' Buradan da böyle bir durumda Vallahul müstean: Yardım istenecek olan Allah'tır. demenin müstehab olduğu anlaşılmaktadır.

 

 

 

29 - (2403) حدثنا محمد بن مسكين اليمامي. حدثنا يحيى بن حسان. حدثنا سليمان (وهو ابن بلال) عن شريك بن أبي نمر، عن

سعيد بن المسيب. أخبرني أبو موسى الأشعري؛

 أنه توضأ في بيته ثم خرج. فقال: لألزمن رسول الله صلى الله عليه وسلم ولأكونن معه يومي هذا. قال فجاء المسجد. فسأل عن النبي صلى الله عليه وسلم فقالوا: خرج. وجه ههنا. قال فخرجت على أثره أسأل عنه. حتى دخل بئر أريس. قال فجلست عند الباب. وبابها من جريد. حتى قضى رسول الله صلى الله عليه وسلم حاجته وتوضأ. فقمت إليه. فإذا هو قد جلس على بئر أريس. وتوسط قفها، وكشف عن ساقيه، ودلاهما في البئر. قال فسلمت عليه. ثم انصرفت فجلست عند الباب. فقلت: لأكونن بواب رسول الله صلى الله عليه وسلم اليوم. فجاء أبو بكر فدفع الباب. فقلت: من هذا؟ فقال: أبو بكر. فقلت: على رسلك. قال ثم ذهبت فقلت: يا رسول الله! هذا أبو بكر يستأذن. فقال "ائذن له، وبشره بالجنة" قال فأقبلت حتى قلت لأبي بكر: ادخل. ورسول الله صلى الله عليه وسلم يبشرك بالجنة. قال فدخل أبو بكر. فجلس عن يمين رسول الله صلى الله عليه وسلم معه في القف. ودلى رجليه في البئر. كما صنع النبي صلى الله عليه وسلم. وكشف عن ساقيه. ثم رجعت فجلست. وقد تركت أخي يتوضأ ويلحقني. فقلت: إن يرد الله بفلان - يريد أخاه - خيرا يأت به. فإذا إنسان يحرك الباب. فقلت: من هذا؟ فقال: عمر بن الخطاب. فقلت: على رسلك. ثم جئت إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فسلمت عليه وقلت: هذا عمر يستأذن. فقال "ائذن له وبشره بالجنة" فجئت عمر فقلت: أذن ويبشرك رسول الله صلى الله عليه وسلم بالجنة. قال فدخل فجلس مع رسول الله صلى الله عليه وسلم في القف، عن يساره. ودلى رجليه في البئر. ثم رجعت فجلست فقلت: إن يرد الله بفلان خيرا - يعني أخاه - يأت به. فجاء إنسان فحرك الباب. فقلت: من هذا؟ فقال: عثمان بن عفان. فقلت: على رسلك. قال وجئت النبي صلى الله عليه وسلم فأخبرته. فقال "ائذن له وبشره بالجنة. مع بلوى تصيبه" قال فجئت فقلت: ادخل. ويبشرك رسول الله صلى الله عليه وسلم بالجنة. مع بلوى تصيبك. قال فدخل فوجد القف قد ملئ. فجلس وجاههم من الشق الآخر.

قال شريك: فقال سعيد بن المسيب: فأولتها قبورهم.

 

6164-29/6- Bize Muhammed b. Miskin el-Yemamı tahdis etti, bize Yahya b. Hassan tahdis etti, bize Süleyman -ki o b. Bilal'dir- Şerik b. Ebu Nemir’DEN tahdis etti. O Said b. el-Müseyyeb’DEN (şöyle dediğini) rivayet etti: Bana Ebu Musa el-Eşari'nin haber verdiğine göre evinde abdest aldıktan sonra dışarı çıktı ve: Bugün mutlaka Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanından ayrılmamalıyım ve O'nunla birlikte olmalıyım, dedi. Mescide geldi, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'i sordu. Dışarı çıktı ve şu tarafa doğru gitti, dediler. (Ebu Musa) dedi ki: Ben de hemen O'nun peşisıra çıktım ve O'nu sordum. Nihayet Eris Kuyusu'na (bulunduğu bahçeye) girdi. Ben de kapının yanında oturdum. Kuyunun (bulunduğu bahçenin) kapısı ise hurma dalından idi. Nihayet Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ihtiyacını gördü ve abdest aldı. Ben de kalkıp yanına gittim. Onun Eris kuyusunun başına oturmuş olduğunu ve kenarını ortalayıp baldırlarını da açarak onları kuyuya sarkıttığını gördüm. Ona selam verdim, sonra gidip kapının yanında oturdum ve: Bugün kesinlikle Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Selleml'in kapıcısı olmalıyım, dedim. Ebu Bekir geldi kapıyı itti. Kim o, dedim. Ebu Bekir, dedi. Ben: Biraz bekle, dedim. Sonra gidip: Ey Allah'ın Resulü! bu Ebu Bekir'dir izin istiyor, dedim. Allah Resulü: "Ona izin ver ve onu cennetle müjdele" buyurdu. Ben de döndüp ve Ebu Bekir' e: İçeri gir Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de seni cennetle müjdeliyor, dedim. EbuBekir de içeri girdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte O'nun sağına kuyunun kenarına oturdu, o da Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yaptığı gibi kuyunun içine ayaklarını sarkıttı, baldırlarını açtı. Sonra dönüp oturdum. Kardeşimi de abdest alıp sonra bana yetişmek üzere bırakmıştım. (Kendi kendime): Eğer filan -kardeşini kastediyor- hakkında Allah bir hayır murad ediyorsa onun buraya gelmesini sağlayacak, dedim. Derken bir insanın kapıyı kımıldattığını gördüm. Kim o, dedim. O: Ömer b. el-Hattab, dedi. Ben: Biraz bekle, dedim, sonra Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e geldim, O'na selam verdim ve: Bu Ömer'dir, izin istiyor, dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ona izin ver ve onu cennetle müjdele" buyurdu. Ben de Ömer'in yanına gelip: Sana izin verildi, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayrıca seni cennetle müjdeliyor, dedim.

 

Ömer de içeri girdi, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte kuyunun kenarına sol tarafına oturdu ve o da ayaklarını kuyuya sarkıttı. Sonra ben dönüp oturdum. Yine: Eğer Allah filan kişi -yani kardeşi- hakkında hayır murad ederse onun gelmesini sağlayacaktır, dedim. Bu arada bir insan gelip kapıyı kımıldattı. Ben: Kim o, dedim. O: Osman b. Affan, dedi. Ben: Biraz bekle, dedim. Gelip Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e durumu haber verdim. O da: "Ona izin ver ve kendisine isabet edecek bir bela ile birlikte cenneti ona müjdele" buyurdu. Ben de gelip içeri gir, ayrıca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sana isabet edecek bir bela ile birlikte seni cennetle müjdeliyor, dedim. Osman da içeri girdi, kuyunun kenarının dolmuş olduğunu görünce diğer tarafta onların karşısında oturdu ..

Şerik dedi ki: Said b. el-Müseyyeb: Ben bunu onların kabirleri(nin durumu) diye yorumladım, dedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 3674, 7097

 

 

29-م - (2403) حدثنيه أبو بكر بن إسحاق. حدثنا سعيد بن عفير. حدثني سليمان بن بلال. حدثني شريك بن عبدالله بن أبي نمر. سمعت سعيد بن المسيب يقول: حدثني أبو موسى الأشعري ههنا. (وأشار لي سليمان إلى مجلس سعيد، ناحية المقصورة) قال أبو موسى:

 خرجت أريد رسول الله صلى الله عليه وسلم. فوجدته قد سلك في الأموال. فتبعته فوجدته قد دخل مالا. فجلس في القف. وكشف عن ساقيه ودلاهما في البئر. وساق الحديث بمعنى حديث يحيى بن حسان. ولم يذكر قول سعيد: فأولتها قبورهم.

 

6165- .. ./7- Bunu bana Ebu Bekr b. İshak tahdis etti, bize Said b. Ufeyl tahdis etti, bana Süleyman b. Bilal tahdis etti, bana Şerik b. Abdullah b. Ebu Nemir tahdis etti: Said b. el-Müseyyeb'i şöyle derken dinledim: Ebu Musa el Eş'ari bana burada tahdis etti, -bu arada Süleyman bana Maksure'nin yan tarafında Said'in oturduğu yeri işaretle gösterdi- Ebu Musa dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i aramak isteği ile dışarı çıktım. Onun malların içerisine girmiş olduğunu gördüm. Ben de O'nu takip ettim. Onun bir malın içine girdiğini gördüm. Kuyunun kenarına oturdu, baldırlarını açıp onları kuyuya sarkıttı. Sonra hadisi Yahya b. Hassan'ın hadisi ile aynı manada rivayet etti. Said'in: Ben bunu kabirleri(nin durumu) diye yorumladım şeklindeki sözünü zikretmedi.

 

 

29-م 2 - (2403) حدثنا حسن بن علي الحلواني وأبو بكر بن إسحاق قالا: حدثنا سعيد بن أبي مريم. حدثنا محمد بن جعفر بن أبي كثير. أخبرني شريك بن عبدالله بن أبي نمر عن سعيد بن المسيب، عن أبي موسى الأشعري قال:

 خرج رسول الله صلى الله عليه وسلم يوما إلى حائط بالمدينة لحاجته. فخرجت في أثره. واقتص الحديث بمعنى حديث سليمان بن بلال. وذكر في الحديث: قال ابن المسيب: فتأولت ذلك قبورهم اجتمعت ههنا. وانفرد عثمان.

 

6166- .. ./8- Bize Hasan b. Ali el-Hulvani ve Ebu Bekir b. İshak tahdis edip dedi ki: Bize Said b. Meryem tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer b. Ebu Kesir tahdis etti, bana Şerik b. Abdullah b. Ebu Nemir, Said b. elMüseyyeb'den haber verdi, o Ebu Musa el-Eşari'den şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir gün bir ihtiyacını gidermek için Medine'deki bir bahçeye çıktı. Ben de O'nun arkasından çıktım deyip hadisi Süleyman b. Bilal'in hadisi ile aynı manada nakletti. Ayrıca hadiste şunları da zikretti: İbnu'l-Müseyyeb dedi ki: Ben bunu onların kabirleri diye yorumladım. (İlk üçünün) kabirleri burada bir arada olmakla birlikte Osman'ın kabri (başka yerde) ayrı kaldı.

 

 

AÇIKLAMA:          (6164) "Dışarı çıktı ve şu tarafa doğru gitti." Burada rivayette meşhur olan "veccehe: (bu tarafa) gitti" fiilinde cim harfi şeddelidir. Bazıları ise cim harfini sakin olarak zaptetmişlerdir. Kadı Iyaz her iki şekli de nakletmiştir. Ama birincisini cumhurdan nakletmekle birlikte "harece: çıktı" fiilinin varlığı dolayısı ile ikincisini tercih etmiştir. Yani şu tarafa gitti anlamındadır.

 

"Eris kuyusu'nun başına kenarının orta yerine oturdu." Eris'te hemze fethalı ve munsarıf bir isimdir. Kuf ise kuyunun kenarına denilir. Asıl anlamı ise yerin yüksekçe sert kısmına denilir.

 

"Ala rislik: Biraz bekle" de re harfi kesreli ve fethalı söylenebilir, kesreli söyleyiş daha meşhurdur. Yavaş ol, ağır ol demektir.

 

Ebu Bekir ve Ömer (radıyallahu anhuma)'ın her ikisinin de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sarkıttığı gibi ayaklarını sarkıtmasına gelince, onlar bunu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e muvafakat etmek ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in mevcut hali üzere kalması ve rahatını bozmaması hususunda işi daha sıkı tutmak için yapmışlardır. Halbuki aynı şeyi yapmasalardı bu anlam olmayacaktı. Belki de her ikisinden haya edip O'da ayaklarını çekebilirdi.

 

Burada ayrıca sahih bir kullanıma da delil bulunmaktadır. Buna göre bir kimsenin "delleytu delve fil birri: kovayı kuyuya sarkıttım ve "delleytu ricleyye: ayaklarımı sarkıttım" ve benzeri kullanımları caizdir. Aynı zamanda "edleytu" de denilebilir. Nitekim yüce Allah'ın: "Kovasını sarkıttı" (Yusuf, 19) buyruğunda bu ikinci şekil kullanılmıştır. Ama birileri birinci kullanımı kabul etmez. Fakat bu hadis onların kanaatini reddetmektedir.

 

"Onların karşısına oturdu" deki "vicahetehum: onların karşısı" vav harfi kesreli olarak da söylenir, ötreli (vucahetehum şeklinde) de kullanılabilir. Onların karşısında yüzlerine karşı demektir.

 

"Said b. el-Müseyyeb dedi ki: Ben bunu onların kabirleri diye yorumladım." Yani üçü aynı yerde defnedildi, Osman (radıyallahu anh) ise onlardan ayrı başka bir yere defnedildi. Bu da doğru çıkan feraset türÜndendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

4- ALİ BİN EBİ TALİB (R.A.)'IN FAZİLETLERİNDEN BAZISINA DAİR BİR BAB