SAHİH-İ MÜSLİM |
SAHABE |
3 - باب
من فضائل
عثمان بن
عفان، رضي
الله عنه
3- OSMAN BİN AFFAN
(R.A.}'IN FAZİLETLERİNDEN BİR KISMINA DAİR BİR BAB
36 - (2401) حدثنا
يحيى بن يحيى
ويحيى بن أيوب
وقتيبة وابن
حجر (قال يحيى
بن يحيى:
أخبرنا. وقال
الآخرون: حدثنا)
إسماعيل -
يعنون ابن
جعفر - عن محمد
بن أبي حرملة،
عن عطاء
وسليمان ابني
يسار، وأبي سلمة
بن
عبدالرحمن؛
أن عائشة قالت:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم مضطجعا
في بيتي، كاشفا
عن فخذيه. أو
ساقيه.
فاستأذن أبو
بكر فأذن له. وهو
على تلك
الحال. فتحدث.
ثم استأذن عمر
فأذن له. وهو
كذلك. فتحدث.
ثم استأذن
عثمان. فجلس
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. وسوى
ثيابه - قال محمد:
ولا أقول ذلك
في يوم واحد -
فدخل فتحدث.
فلما خرج قالت
عائشة: دخل
أبو بكر فلم
تهتش له. ولم
تباله. ثم دخل
عمر فلم تهتش
له ولم تباله.
ثم دخل عثمان
فجلست وسويت
ثيابك! فقال
"ألا أستحي من
رجل تستحي منه
الملائكة".
6159-26/1- Bize Yahya b.
Yahya, Yahya b. Eyyub, Kuteybe ve İbn Hucr tahdis etti. Yahya b. Yahya, bize
İsmail -b. Cafer'i kastediyorlar- haber verdi derken diğerleri tahdis etti,
dedi. O, Muhammed b. Ebu Harmele'den, o Yesar'ın oğulları Ata ve Süleyman ile Ebu
Seleme b. Abdurrahman'dan rivayet ettiğine göre Aişe dedi ki: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim evimde uyluklarını -yahut baldırlarını-
açmış olduğu halde yatmıştı. Ebu Bekir gelip izin istedi. O halde ona izin
verdi ve konuştu. Sonra Ömer izin istedi ona da o halde iken izin verdi ve
konuştu. Sonra Osman izin isteyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
oturdu, elbiselerini düzeltti -Muhammed: Ben bunların hepsi aynı günde oldu
demiyorum, dedi- Osman içeri girdi ve konuştu. Çıkınca Aişe: Ebu Bekr içeri
girdi ona güleryüz göstermedin ve aldırmadın. Sonra Ömer girdi ona da yüz
göstermeyip aldırmadın. Sonra Osman girince oturdun ve elbiselerini düzelttin
deyince ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Meleklerin kendisinden
haya ettiği bir adamdan ben haya etmeyeyim mi" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
27 - (2402) حدثنا
عبدالملك بن
شعيب بن الليث
بن سعد. حدثني
أبي عن جدي.
حدثني عقيل بن
خالد عن ابن
شهاب، عن
يحيى
بن سعيد بن
العاص؛ أن
سعيد بن العاص
أخبره؛ أن
عائشة، زوج
النبي صلى
الله عليه
وسلم وعثمان
حدثاه؛
أن
أبا بكر
استأذن على
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم وهو
مضطجع على
فراشه، لابس
مرط عائشة. فأذن
لأبي بكر وهو
كذلك. فقضى
إليه حاجته ثم
انصرف. ثم
استأذن عمر.
فأذن له وهو
على تلك الحال
فقضى إليه
حاجته. ثم
انصرف. قال
عثمان: ثم استأذنت
عليه فجلس.
وقال لعائشة
"اجمعي عليك ثيابك"
فقضيت إليه
حاجتي ثم
انصرفت. فقالت
عائشة: يا
رسول الله! ما
لي لم أرك
فزعت لأبي بكر
وعمر رضي الله
عنهما كما
فزعت لعثمان؟
قال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم "إن عثمان
رجل حي. وإني
خشيت، إن أذنت
له على تلك
الحال، أن لا
يبلغ إلي
حاجته".
6160-27/2- Bize
Abdulmelik b. Şuay b. Leys b. Sa'd tahdis etti, bana babam dedemden tahdis
etti, bana Ukayl b. Halid, İbn Şihab'dan tahdis etti, o Yahya b. Said el-As'dan
rivayet ettiğine göre Said b. el-As kendisine haber verdiğine göre Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe ile Osman ona şunu tahdis etti:
Ebu Bekir, ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girmek için
izin istedi. O sırada kendisi Aişe'nin örtüsü üzerinde döşeğine uzanmış
yatıyordu. Bu halde iken Ebu Bekir'e izin verdi, Ebu Bekir de O'na ihtiyacını
arz ettikten sonra ayrılıp gitti. Sonra Ömer izin istedi ona da o halde iken
izin verdi. O da ona ihtiyacını arzettikten sonra gitti. Osman dedi ki: Sonra
ben O'nun huzuruna girmek için izin istedim. Oturdu ve Aişe'ye de:
"Elbiselerini üzerine topla" buyurdu. Ben de O'na ihtiyacımı arz
ettim, sonra gittim. Aişe dedi ki: Ey Allah'ın Resulü! Neden Osman için
telaşlandığın gibi Ebu Bekir ve Ömer (radıyallahu anhuma) için telaşlandığını
görmedim, dedi. ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz Osman
çok utangaç bir adamdır. Ve ben o halde iken ona yanıma gelmesi için izin
vermiş olsaydım ihtiyacını bana arzetmeyeceğinden korktum" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
27-م - (2402)
حدثناه عمرو
الناقد
والحسن بن علي
الحلواني
وعبد بن حميد.
كلهم عن يعقوب
بن إبراهيم بن
سعد. حدثنا
أبي عن صالح
بن كيسان، عن
ابن شهاب. قال.
أخبرني يحيى
بن سعيد بن
العاص؛ أن
سعيد بن العاص
أخبره؛ أن عثمان
وعائشة
حدثاه؛
أن
أبا بكر
الصديق
استأذن على
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فذكر
بمثل حديث
عقيل عن
الزهري.
6161- .. ./3- Bunu bana
Amr en-Nakid, Hasan b. Ali el-Hulvani ve Abd b. Humeyd (de) hepsi Yakub b.
İbrahim b. Sa'd'dan tahdis etti, bize babam Salih b. Keysan'dan tahdis etti, o
İbn Şihab'dan şöyle dediğini rivayet etti: Bana Yahya b. Said b. el-As'ın haber
verdiğine göre Said b. el-As kendisine şunu haber verdi. Osman ve Aişe'nin
kendisine tahdis ettiğine göre Ebu Bekir esSıddik, Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girmek için izin istedi, sonra da Ukayl'in
Zühri'den diye rivayet ettiği hadisin aynısını zikretti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: (6159)
Aişe (radıyallahu anha)'nın: "Rasuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) evinde
uyluklarını yahut baldırlarını açmış olduğu halde uzanmış idi. .. " Bu
hadis, Malikilerin ve onların dışında uyluğun avret olmadığını söyleyen
diğerlerinin delil gösterdiği hadisler arasındadır. Ama bunda da delil olacak
bir taraf yoktur. Çünkü açık olan O'nun uylukları mı yoksa baldırları mı
hususunda şüphe edilmiştir. O halde bu hadisten hareketle uyluğun açılmasının
caiz olduğuna kat'i hüküm vermek gerekınemektedir.
Bu hadiste, alim ve
fazilet sahibi kimsenin arkadaşlarının faziletlilerinden nazının geçebileceği
kimselere karşı nazlanmasının caiz olduğu ama yabancı yahut da kendisinden haya
edeceği bir arkadaşının gelmesi halinde bu nazı terk etmesinin müstehap olduğu
anlaşılmaktadır.
"Ebu Bekir gitti
ona güleryüz göstermedin ve ona aldırmadın." Diyarımızdaki bütün
nüshalarda bu şekilde he’DEN sonra te ile "tehteşe" diye
kaydedilmiştir. Sonradan yazılmış bazı nüslahalarda ise he’DEN sonraki te
hazfedilmiştir. Kadı Iyaz da böylece zikretmiştir. Buna göre ise he fethalı
okunur. Nitekim -şemme yeşemmu gibi- heşye yeheşyu denilir. Ağaçtan yaprak
silkelemek anlamındaki "heş" den ise mı heşşe yehuşşu diye he harfi
ötreli olarak kullanılır. Nitekim yüce Allah: "Onunla ... yaprak
silkerim" (Taha, 18) buyurmaktadır.
Dil bilginleri der ki:
Heşaşe beşaşe ile (güleryüzlülük) aynı anlamdadır.
Bu da güleryüz göstermek
ve güzel karşılamak demektir. "Ona aldırmadın" onun içeri girmesine
aldırmadın, toparlanmadın demektir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Meleklerin kendisinden haya ettiği birisinden ben
utanmayayım mı" ifadesinde rivayette bu şekilde "haya etmek
anlamındaki fiil" her ikisinde de sonunda tek bir ye iledir. Dil
bilginleri der ki: -iki ye ile- istahya yestahyi: utandı, utanır ve -bir ye
ile- iste ha yestehi: utandı, utanır denilir. Bunlar iki ayrı söyleyiş olup
birincisi daha fasih ve daha meşhurdur. Kur'an'da da bu şekilde zikredilmiştir.
Hadiste, Osman
(radıyallahu anh)'ın açık bir fazileti, melekler nezdindeki üstün değeri ve
hayanın meleklerin niteliklerinden güzel bir nitelik olduğu anlaşılmaktadır.
(6160) "Aişe'nin
örtüsünü giyinmiş olduğu halde" buradaki mırt yünden giysi demektir. Halil
ise yünden yahut ketenden ya da başka bir şeyden dokunmuş giysidir derken İbnul
A'rabi ve Ebu Zeyd, bu izar (belden aşağısını örtmek için kullanılan örtü,
giysi) dir, demişlerdir.
Aişe (radıyallahu
anha)'nın: "Osman için telaşlandığın gibi Ebu Bekir ve Ömer için
telaşlandığını görmedim" yani onların girmeleri sebebi ile o şekilde bir
ihtimam göstermedin, o kadar özenmedin. İbare diyarımızdaki bütün nüshalarda ze
ve ayn harfleri ile (fezite) şeklindedir. Kadı Iyaz da çoğunluğun rivayeti
olarak nakletmiş ve şunları eklemiştir: Bazıları ise bunu re ve gayn ile
"feriğte" diye zaptetmişlerdir, bu da anlam itibari ile birincisine
yakındır.
28 - (2403) حدثنا
محمد بن
المثنى
العنزي. حدثنا
ابن أبي عدي عن
عثمان بن
غياث، عن أبي
عثمان
النهدي، عن أبي
موسى الأشعري.
قال : بينما
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم من حائط
المدينة، وهو
متكئ يركز
بعود معه بين
الماء والطين،
إذا استفتح
رجل. فقال
"افتح. وبشره
بالجنة" قال
فإذا أبو بكر.
ففتحت له
وبشرته
بالجنة. قال:
ثم استفتح رجل
آخر. فقال
"افتح وبشره
بالجنة" قال
فذهبت فإذا هو
عمر. ففتحت
له
وبشرته
بالجنة. ثم
استفتح رجل
آخر. قال فجلس
النبي صلى
الله عليه
وسلم فقال
"افتح وبشره بالجنة
على بلوى
تكون" قال
فذهبت فإذا هو
عثمان بن
عفان. قال
ففتحت وبشرته
بالجنة. قال
وقلت الذي
قال. فقال:
اللهم! صبرا.
أو الله
المستعان.
6162-28/4- Bize Muhammed
b. el-Müsenna el-Anezi tahdis etti... Ebu Musa el-Eşari dedi ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine bahçelerinden bir bahçede iken sırtını
dayamış ve yanındaki bir değneği su ile çamur arasına dikmeye çalışıyorken bir
adam kapının açılmasını istedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Kapıyı aç ve onu cennetle müjdele" buyurdu. Meğer gelen Ebu
Bekir'miş. Ben de kapıyı ona açtım ve onu cennetle müjdeledim. Sonra bir başka
adam kapının açılmasını istedi. Allah Rasulü: "Kapıyı aç ve onu cennetle
müjdele" buyurdu. Gittim, gelen Ömer'miş. Kapıyı ona açtım ve onu cennetle
müjdeledim. Sonra bir başka-adam kapının açılmasını istedi. Bu sefer Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) oturdu ve: "Kapıyı aç ve olacak bir belaya
rağmen onu cennetle müjdele" buyurdu. Ben de gittim meğer gelen Osman b.
Aftan'mış. Kapıyı açtım ve onu cennetle müjdeledim. Ayrıca Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in, dediğini de söyleyince o: Allah'ım senden
sabır dilerim, yahut da yardımı istenecek Allah'tır, dedi.
Diğer tahric:
Buhari,,3693, 3695, 6216, 7262; Tirmizi, 3810
28-م - (2403)
حدثنا أبو
الربيع
العتكي. حدثنا
حماد عن أيوب،
عن أبي عثمان
النهدي، عن
أبي موسى
الأشعري؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم دخل
حائطا وأمرني
أن أحفظ
الباب. بمعنى
حديث عثمان بن
غياث.
6163- .. ./5- Bize Ebu
Rabi" el-Ateki tahdis etti... Ebu Musa el-Eşari'den rivayete göre
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir bahçeye girdi ve bana kapıyı
beklememi emir buyurdu deyip Osman b. Gıyas'ı hadisi ile aynı manada rivayet
etti,
AÇIKLAMA: (6162)
"Hair" bahçe demektir.
"Bir değneği
dikiyordu" rekeze fiili yere sağlam bir şekilde saplamak, çakmak
anlamındadır.
"Bir adam kapının
açılmasını istedi. .. " Diğer rivayette (6163) "Kapıyı beklememi
emretti" (6164) "Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kapıcısı
olacağım." Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ona bu meclis
boyunca kapıcı olmasını emretmiş olması ihtimali vardır. Böylelikle sözü geçen
bu zatları (radıyallahu anhum) cennet ile müjdeleyecekti. İhtiyacını giderip
abdest alıncaya kadar kapıyı daha önce korumasını emretmiş olması ihtimali de
vardır. Çünkü böyle bir durumda kendisini gizleyip saklaması gerekirdi. Bundan
sonra da Ebu Musa kendiliğinden kapıyı kollamayı sürdürdü.
Bu hadisten anlaşılan
hükümlere gelince:
1. Bu üç sahabinin
fazileti, bunların cennet ehlinden oldukları ve Ebu Musa'nın fazileti
anlaşılmaktadır.
2. Bir insanı eğer
kendisini beğenmek ve benxrti fitnelere düşmeyeceğinden emin olunması halinde
yüzüne karşı övmek caizdir.
3. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in açık bir mucizesi görülmektedir. Çünkü Osman (r.a.)'ın
olayını ve karşı karşıya kalacağı belayı haber verdiği gibi bu üç zat'ın (r.a.)
iman ve hidayet üzere devam edeceklerini de haber vermiştir.
(6162) ''Yardım
istenecek olan Allah'tır.'' Buradan da böyle bir durumda Vallahul müstean:
Yardım istenecek olan Allah'tır. demenin müstehab olduğu anlaşılmaktadır.
29 - (2403) حدثنا
محمد بن مسكين
اليمامي.
حدثنا يحيى بن
حسان. حدثنا
سليمان (وهو
ابن بلال) عن
شريك بن أبي
نمر، عن
سعيد
بن المسيب.
أخبرني أبو
موسى
الأشعري؛
أنه
توضأ في بيته
ثم خرج. فقال:
لألزمن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
ولأكونن معه
يومي هذا. قال
فجاء المسجد. فسأل
عن النبي صلى
الله عليه
وسلم فقالوا:
خرج. وجه ههنا.
قال فخرجت على
أثره أسأل
عنه. حتى دخل
بئر أريس. قال
فجلست عند
الباب. وبابها
من جريد. حتى
قضى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم حاجته
وتوضأ. فقمت
إليه. فإذا هو
قد جلس على
بئر أريس.
وتوسط قفها،
وكشف عن
ساقيه،
ودلاهما في
البئر. قال
فسلمت عليه.
ثم انصرفت فجلست
عند الباب.
فقلت: لأكونن
بواب رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
اليوم. فجاء
أبو بكر فدفع الباب.
فقلت: من هذا؟
فقال: أبو بكر.
فقلت: على رسلك.
قال ثم ذهبت
فقلت: يا رسول الله!
هذا أبو بكر
يستأذن. فقال
"ائذن له،
وبشره
بالجنة" قال
فأقبلت حتى
قلت لأبي بكر:
ادخل. ورسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يبشرك بالجنة.
قال فدخل أبو
بكر. فجلس عن
يمين رسول
الله صلى الله
عليه وسلم معه
في القف. ودلى
رجليه في البئر.
كما صنع النبي
صلى الله عليه
وسلم. وكشف عن
ساقيه. ثم
رجعت فجلست.
وقد تركت أخي
يتوضأ
ويلحقني.
فقلت: إن يرد
الله بفلان -
يريد أخاه -
خيرا يأت به.
فإذا إنسان
يحرك الباب. فقلت:
من هذا؟ فقال:
عمر بن
الخطاب. فقلت:
على رسلك. ثم
جئت إلى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم فسلمت
عليه وقلت:
هذا عمر يستأذن.
فقال "ائذن له
وبشره
بالجنة" فجئت
عمر فقلت: أذن
ويبشرك رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
بالجنة. قال
فدخل فجلس مع
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم في القف،
عن يساره.
ودلى رجليه في
البئر. ثم
رجعت فجلست
فقلت: إن يرد
الله بفلان خيرا
- يعني أخاه -
يأت به. فجاء
إنسان فحرك
الباب. فقلت:
من هذا؟ فقال:
عثمان بن عفان.
فقلت: على
رسلك. قال
وجئت النبي
صلى الله عليه
وسلم فأخبرته.
فقال "ائذن له
وبشره بالجنة.
مع بلوى
تصيبه" قال
فجئت فقلت:
ادخل. ويبشرك
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بالجنة.
مع بلوى تصيبك.
قال فدخل فوجد
القف قد ملئ.
فجلس وجاههم
من الشق الآخر.
قال
شريك: فقال
سعيد بن
المسيب:
فأولتها
قبورهم.
6164-29/6- Bize Muhammed
b. Miskin el-Yemamı tahdis etti, bize Yahya b. Hassan tahdis etti, bize
Süleyman -ki o b. Bilal'dir- Şerik b. Ebu Nemir’DEN tahdis etti. O Said b.
el-Müseyyeb’DEN (şöyle dediğini) rivayet etti: Bana Ebu Musa el-Eşari'nin haber
verdiğine göre evinde abdest aldıktan sonra dışarı çıktı ve: Bugün mutlaka
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanından ayrılmamalıyım ve O'nunla
birlikte olmalıyım, dedi. Mescide geldi, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'i
sordu. Dışarı çıktı ve şu tarafa doğru gitti, dediler. (Ebu Musa) dedi ki: Ben
de hemen O'nun peşisıra çıktım ve O'nu sordum. Nihayet Eris Kuyusu'na
(bulunduğu bahçeye) girdi. Ben de kapının yanında oturdum. Kuyunun (bulunduğu
bahçenin) kapısı ise hurma dalından idi. Nihayet Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ihtiyacını gördü ve abdest aldı. Ben de kalkıp yanına gittim. Onun
Eris kuyusunun başına oturmuş olduğunu ve kenarını ortalayıp baldırlarını da
açarak onları kuyuya sarkıttığını gördüm. Ona selam verdim, sonra gidip kapının
yanında oturdum ve: Bugün kesinlikle Resulullah {Sallallahu aleyhi ve
Selleml'in kapıcısı olmalıyım, dedim. Ebu Bekir geldi kapıyı itti. Kim o,
dedim. Ebu Bekir, dedi. Ben: Biraz bekle, dedim. Sonra gidip: Ey Allah'ın
Resulü! bu Ebu Bekir'dir izin istiyor, dedim. Allah Resulü: "Ona izin ver
ve onu cennetle müjdele" buyurdu. Ben de döndüp ve Ebu Bekir' e: İçeri gir
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de seni cennetle müjdeliyor, dedim.
EbuBekir de içeri girdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte
O'nun sağına kuyunun kenarına oturdu, o da Resulullah {Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in yaptığı gibi kuyunun içine ayaklarını sarkıttı, baldırlarını açtı.
Sonra dönüp oturdum. Kardeşimi de abdest alıp sonra bana yetişmek üzere
bırakmıştım. (Kendi kendime): Eğer filan -kardeşini kastediyor- hakkında Allah
bir hayır murad ediyorsa onun buraya gelmesini sağlayacak, dedim. Derken bir
insanın kapıyı kımıldattığını gördüm. Kim o, dedim. O: Ömer b. el-Hattab, dedi.
Ben: Biraz bekle, dedim, sonra Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e geldim,
O'na selam verdim ve: Bu Ömer'dir, izin istiyor, dedim. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Ona izin ver ve onu cennetle müjdele" buyurdu.
Ben de Ömer'in yanına gelip: Sana izin verildi, Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ayrıca seni cennetle müjdeliyor, dedim.
Ömer de içeri girdi,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte kuyunun kenarına sol
tarafına oturdu ve o da ayaklarını kuyuya sarkıttı. Sonra ben dönüp oturdum.
Yine: Eğer Allah filan kişi -yani kardeşi- hakkında hayır murad ederse onun
gelmesini sağlayacaktır, dedim. Bu arada bir insan gelip kapıyı kımıldattı.
Ben: Kim o, dedim. O: Osman b. Affan, dedi. Ben: Biraz bekle, dedim. Gelip
Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e durumu haber verdim. O da: "Ona
izin ver ve kendisine isabet edecek bir bela ile birlikte cenneti ona
müjdele" buyurdu. Ben de gelip içeri gir, ayrıca Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) sana isabet edecek bir bela ile birlikte seni cennetle
müjdeliyor, dedim. Osman da içeri girdi, kuyunun kenarının dolmuş olduğunu
görünce diğer tarafta onların karşısında oturdu ..
Şerik dedi ki: Said b.
el-Müseyyeb: Ben bunu onların kabirleri(nin durumu) diye yorumladım, dedi.
Diğer tahric: Buhari,
3674, 7097
29-م - (2403)
حدثنيه أبو
بكر بن إسحاق.
حدثنا سعيد بن
عفير. حدثني
سليمان بن
بلال. حدثني
شريك بن
عبدالله بن
أبي نمر. سمعت
سعيد بن
المسيب يقول:
حدثني أبو
موسى الأشعري
ههنا. (وأشار
لي سليمان إلى
مجلس سعيد،
ناحية
المقصورة) قال
أبو موسى:
خرجت
أريد رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فوجدته قد سلك
في الأموال.
فتبعته
فوجدته قد دخل
مالا. فجلس في
القف. وكشف عن
ساقيه
ودلاهما في
البئر. وساق
الحديث بمعنى
حديث يحيى بن
حسان. ولم يذكر
قول سعيد:
فأولتها
قبورهم.
6165- .. ./7- Bunu bana Ebu
Bekr b. İshak tahdis etti, bize Said b. Ufeyl tahdis etti, bana Süleyman b.
Bilal tahdis etti, bana Şerik b. Abdullah b. Ebu Nemir tahdis etti: Said b.
el-Müseyyeb'i şöyle derken dinledim: Ebu Musa el Eş'ari bana burada tahdis
etti, -bu arada Süleyman bana Maksure'nin yan tarafında Said'in oturduğu yeri
işaretle gösterdi- Ebu Musa dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i
aramak isteği ile dışarı çıktım. Onun malların içerisine girmiş olduğunu
gördüm. Ben de O'nu takip ettim. Onun bir malın içine girdiğini gördüm. Kuyunun
kenarına oturdu, baldırlarını açıp onları kuyuya sarkıttı. Sonra hadisi Yahya
b. Hassan'ın hadisi ile aynı manada rivayet etti. Said'in: Ben bunu
kabirleri(nin durumu) diye yorumladım şeklindeki sözünü zikretmedi.
29-م 2 - (2403)
حدثنا حسن بن
علي الحلواني
وأبو بكر بن
إسحاق قالا:
حدثنا سعيد بن
أبي مريم.
حدثنا محمد بن
جعفر بن أبي
كثير. أخبرني
شريك بن
عبدالله بن
أبي نمر عن
سعيد بن
المسيب، عن
أبي موسى الأشعري
قال:
خرج
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يوما إلى
حائط بالمدينة
لحاجته. فخرجت
في أثره.
واقتص الحديث
بمعنى حديث
سليمان بن
بلال. وذكر في
الحديث: قال ابن
المسيب:
فتأولت ذلك
قبورهم
اجتمعت ههنا.
وانفرد عثمان.
6166- .. ./8- Bize Hasan
b. Ali el-Hulvani ve Ebu Bekir b. İshak tahdis edip dedi ki: Bize Said b.
Meryem tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer b. Ebu Kesir tahdis etti, bana Şerik
b. Abdullah b. Ebu Nemir, Said b. elMüseyyeb'den haber verdi, o Ebu Musa
el-Eşari'den şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bir gün bir ihtiyacını gidermek için Medine'deki bir bahçeye çıktı. Ben
de O'nun arkasından çıktım deyip hadisi Süleyman b. Bilal'in hadisi ile aynı
manada nakletti. Ayrıca hadiste şunları da zikretti: İbnu'l-Müseyyeb dedi ki:
Ben bunu onların kabirleri diye yorumladım. (İlk üçünün) kabirleri burada bir
arada olmakla birlikte Osman'ın kabri (başka yerde) ayrı kaldı.
AÇIKLAMA: (6164)
"Dışarı çıktı ve şu tarafa doğru gitti." Burada rivayette meşhur olan
"veccehe: (bu tarafa) gitti" fiilinde cim harfi şeddelidir. Bazıları
ise cim harfini sakin olarak zaptetmişlerdir. Kadı Iyaz her iki şekli de
nakletmiştir. Ama birincisini cumhurdan nakletmekle birlikte "harece:
çıktı" fiilinin varlığı dolayısı ile ikincisini tercih etmiştir. Yani şu
tarafa gitti anlamındadır.
"Eris kuyusu'nun
başına kenarının orta yerine oturdu." Eris'te hemze fethalı ve munsarıf
bir isimdir. Kuf ise kuyunun kenarına denilir. Asıl anlamı ise yerin yüksekçe
sert kısmına denilir.
"Ala rislik: Biraz
bekle" de re harfi kesreli ve fethalı söylenebilir, kesreli söyleyiş daha
meşhurdur. Yavaş ol, ağır ol demektir.
Ebu Bekir ve Ömer
(radıyallahu anhuma)'ın her ikisinin de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
sarkıttığı gibi ayaklarını sarkıtmasına gelince, onlar bunu Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e muvafakat etmek ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
mevcut hali üzere kalması ve rahatını bozmaması hususunda işi daha sıkı tutmak
için yapmışlardır. Halbuki aynı şeyi yapmasalardı bu anlam olmayacaktı. Belki
de her ikisinden haya edip O'da ayaklarını çekebilirdi.
Burada ayrıca sahih bir
kullanıma da delil bulunmaktadır. Buna göre bir kimsenin "delleytu delve
fil birri: kovayı kuyuya sarkıttım ve "delleytu ricleyye: ayaklarımı
sarkıttım" ve benzeri kullanımları caizdir. Aynı zamanda
"edleytu" de denilebilir. Nitekim yüce Allah'ın: "Kovasını
sarkıttı" (Yusuf, 19) buyruğunda bu ikinci şekil kullanılmıştır. Ama
birileri birinci kullanımı kabul etmez. Fakat bu hadis onların kanaatini
reddetmektedir.
"Onların karşısına
oturdu" deki "vicahetehum: onların karşısı" vav harfi kesreli
olarak da söylenir, ötreli (vucahetehum şeklinde) de kullanılabilir. Onların
karşısında yüzlerine karşı demektir.
"Said b.
el-Müseyyeb dedi ki: Ben bunu onların kabirleri diye yorumladım." Yani üçü
aynı yerde defnedildi, Osman (radıyallahu anh) ise onlardan ayrı başka bir yere
defnedildi. Bu da doğru çıkan feraset türÜndendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
4- ALİ BİN EBİ
TALİB (R.A.)'IN FAZİLETLERİNDEN BAZISINA DAİR BİR BAB