SAHİH-İ MÜSLİM |
SAHABE |
3- OSMAN BİN AFFAN
(R.A.}'IN FAZİLETLERİNDEN BİR KISMINA DAİR BİR BAB
6159-26/1- Bize Yahya b.
Yahya, Yahya b. Eyyub, Kuteybe ve İbn Hucr tahdis etti. Yahya b. Yahya, bize
İsmail -b. Cafer'i kastediyorlar- haber verdi derken diğerleri tahdis etti,
dedi. O, Muhammed b. Ebu Harmele'den, o Yesar'ın oğulları Ata ve Süleyman ile
Ebu Seleme b. Abdurrahman'dan rivayet ettiğine göre Aişe dedi ki: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim evimde uyluklarını -yahut baldırlarını-
açmış olduğu halde yatmıştı. Ebu Bekir gelip izin istedi. O halde ona izin
verdi ve konuştu. Sonra Ömer izin istedi ona da o halde iken izin verdi ve
konuştu. Sonra Osman izin isteyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
oturdu, elbiselerini düzeltti -Muhammed: Ben bunların hepsi aynı günde oldu
demiyorum, dedi- Osman içeri girdi ve konuştu. Çıkınca Aişe: Ebu Bekr içeri
girdi ona güleryüz göstermedin ve aldırmadın. Sonra Ömer girdi ona da yüz göstermeyip
aldırmadın. Sonra Osman girince oturdun ve elbiselerini düzelttin deyince
ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Meleklerin kendisinden haya
ettiği bir adamdan ben haya etmeyeyim mi" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6160-27/2- Bize
Abdulmelik b. Şuay b. Leys b. Sa'd tahdis etti, bana babam dedemden tahdis
etti, bana Ukayl b. Halid, İbn Şihab'dan tahdis etti, o Yahya b. Said el-As'dan
rivayet ettiğine göre Said b. el-As kendisine haber verdiğine göre Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe ile Osman ona şunu tahdis etti:
Ebu Bekir, ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girmek için
izin istedi. O sırada kendisi Aişe'nin örtüsü üzerinde döşeğine uzanmış
yatıyordu. Bu halde iken Ebu Bekir'e izin verdi, Ebu Bekir de O'na ihtiyacını
arz ettikten sonra ayrılıp gitti. Sonra Ömer izin istedi ona da o halde iken
izin verdi. O da ona ihtiyacını arzettikten sonra gitti. Osman dedi ki: Sonra
ben O'nun huzuruna girmek için izin istedim. Oturdu ve Aişe'ye de: "Elbiselerini
üzerine topla" buyurdu. Ben de O'na ihtiyacımı arz ettim, sonra gittim.
Aişe dedi ki: Ey Allah'ın Resulü! Neden Osman için telaşlandığın gibi Ebu Bekir
ve Ömer (radıyallahu anhuma) için telaşlandığını görmedim, dedi. ResuluIlah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz Osman çok utangaç bir adamdır. Ve
ben o halde iken ona yanıma gelmesi için izin vermiş olsaydım ihtiyacını bana
arzetmeyeceğinden korktum" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6161- .. ./3- Bunu bana
Amr en-Nakid, Hasan b. Ali el-Hulvani ve Abd b. Humeyd (de) hepsi Yakub b.
İbrahim b. Sa'd'dan tahdis etti, bize babam Salih b. Keysan'dan tahdis etti, o
İbn Şihab'dan şöyle dediğini rivayet etti: Bana Yahya b. Said b. el-As'ın haber
verdiğine göre Said b. el-As kendisine şunu haber verdi. Osman ve Aişe'nin
kendisine tahdis ettiğine göre Ebu Bekir esSıddik, Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girmek için izin istedi, sonra da Ukayl'in
Zühri'den diye rivayet ettiği hadisin aynısını zikretti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: (6159)
Aişe (radıyallahu anha)'nın: "Rasuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
evinde uyluklarını yahut baldırlarını açmış olduğu halde uzanmış idi. .. "
Bu hadis, Malikilerin ve onların dışında uyluğun avret olmadığını söyleyen
diğerlerinin delil gösterdiği hadisler arasındadır. Ama bunda da delil olacak
bir taraf yoktur. Çünkü açık olan O'nun uylukları mı yoksa baldırları mı
hususunda şüphe edilmiştir. O halde bu hadisten hareketle uyluğun açılmasının
caiz olduğuna kat'i hüküm vermek gerekınemektedir.
Bu hadiste, alim ve
fazilet sahibi kimsenin arkadaşlarının faziletlilerinden nazının geçebileceği
kimselere karşı nazlanmasının caiz olduğu ama yabancı yahut da kendisinden haya
edeceği bir arkadaşının gelmesi halinde bu nazı terk etmesinin müstehap olduğu
anlaşılmaktadır.
"Ebu Bekir gitti
ona güleryüz göstermedin ve ona aldırmadın." Diyarımızdaki bütün
nüshalarda bu şekilde he’DEN sonra te ile "tehteşe" diye
kaydedilmiştir. Sonradan yazılmış bazı nüslahalarda ise he’DEN sonraki te
hazfedilmiştir. Kadı Iyaz da böylece zikretmiştir. Buna göre ise he fethalı
okunur. Nitekim -şemme yeşemmu gibi- heşye yeheşyu denilir. Ağaçtan yaprak
silkelemek anlamındaki "heş" den ise mı heşşe yehuşşu diye he harfi
ötreli olarak kullanılır. Nitekim yüce Allah: "Onunla ... yaprak
silkerim" (Taha, 18) buyurmaktadır.
Dil bilginleri der ki:
Heşaşe beşaşe ile (güleryüzlülük) aynı anlamdadır.
Bu da güleryüz göstermek
ve güzel karşılamak demektir. "Ona aldırmadın" onun içeri girmesine
aldırmadın, toparlanmadın demektir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Meleklerin kendisinden haya ettiği birisinden ben
utanmayayım mı" ifadesinde rivayette bu şekilde "haya etmek
anlamındaki fiil" her ikisinde de sonunda tek bir ye iledir. Dil
bilginleri der ki: -iki ye ile- istahya yestahyi: utandı, utanır ve -bir ye
ile- iste ha yestehi: utandı, utanır denilir. Bunlar iki ayrı söyleyiş olup
birincisi daha fasih ve daha meşhurdur. Kur'an'da da bu şekilde zikredilmiştir.
Hadiste, Osman
(radıyallahu anh)'ın açık bir fazileti, melekler nezdindeki üstün değeri ve
hayanın meleklerin niteliklerinden güzel bir nitelik olduğu anlaşılmaktadır.
(6160) "Aişe'nin
örtüsünü giyinmiş olduğu halde" buradaki mırt yünden giysi demektir. Halil
ise yünden yahut ketenden ya da başka bir şeyden dokunmuş giysidir derken İbnul
A'rabi ve Ebu Zeyd, bu izar (belden aşağısını örtmek için kullanılan örtü,
giysi) dir, demişlerdir.
Aişe (radıyallahu
anha)'nın: "Osman için telaşlandığın gibi Ebu Bekir ve Ömer için
telaşlandığını görmedim" yani onların girmeleri sebebi ile o şekilde bir
ihtimam göstermedin, o kadar özenmedin. İbare diyarımızdaki bütün nüshalarda ze
ve ayn harfleri ile (fezite) şeklindedir. Kadı Iyaz da çoğunluğun rivayeti
olarak nakletmiş ve şunları eklemiştir: Bazıları ise bunu re ve gayn ile
"feriğte" diye zaptetmişlerdir, bu da anlam itibari ile birincisine
yakındır.
6162-28/4- Bize Muhammed
b. el-Müsenna el-Anezi tahdis etti... Ebu Musa el-Eşari dedi ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine bahçelerinden bir bahçede iken sırtını
dayamış ve yanındaki bir değneği su ile çamur arasına dikmeye çalışıyorken bir
adam kapının açılmasını istedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Kapıyı aç ve onu cennetle müjdele" buyurdu. Meğer gelen Ebu
Bekir'miş. Ben de kapıyı ona açtım ve onu cennetle müjdeledim. Sonra bir başka
adam kapının açılmasını istedi. Allah Rasulü: "Kapıyı aç ve onu cennetle
müjdele" buyurdu. Gittim, gelen Ömer'miş. Kapıyı ona açtım ve onu cennetle
müjdeledim. Sonra bir başka-adam kapının açılmasını istedi. Bu sefer Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) oturdu ve: "Kapıyı aç ve olacak bir belaya
rağmen onu cennetle müjdele" buyurdu. Ben de gittim meğer gelen Osman b.
Aftan'mış. Kapıyı açtım ve onu cennetle müjdeledim. Ayrıca Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in, dediğini de söyleyince o: Allah'ım senden
sabır dilerim, yahut da yardımı istenecek Allah'tır, dedi.
Diğer tahric:
Buhari,,3693, 3695, 6216, 7262; Tirmizi, 3810
6163- .. ./5- Bize Ebu
Rabi" el-Ateki tahdis etti... Ebu Musa el-Eşari'den rivayete göre
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir bahçeye girdi ve bana kapıyı
beklememi emir buyurdu deyip Osman b. Gıyas'ı hadisi ile aynı manada rivayet
etti,
AÇIKLAMA: (6162)
"Hair" bahçe demektir.
"Bir değneği
dikiyordu" rekeze fiili yere sağlam bir şekilde saplamak, çakmak
anlamındadır.
"Bir adam kapının
açılmasını istedi. .. " Diğer rivayette (6163) "Kapıyı beklememi
emretti" (6164) "Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kapıcısı
olacağım." Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ona bu meclis
boyunca kapıcı olmasını emretmiş olması ihtimali vardır. Böylelikle sözü geçen
bu zatları (radıyallahu anhum) cennet ile müjdeleyecekti. İhtiyacını giderip
abdest alıncaya kadar kapıyı daha önce korumasını emretmiş olması ihtimali de
vardır. Çünkü böyle bir durumda kendisini gizleyip saklaması gerekirdi. Bundan
sonra da Ebu Musa kendiliğinden kapıyı kollamayı sürdürdü.
Bu hadisten anlaşılan
hükümlere gelince:
1. Bu üç sahabinin
fazileti, bunların cennet ehlinden oldukları ve Ebu Musa'nın fazileti
anlaşılmaktadır.
2. Bir insanı eğer
kendisini beğenmek ve benxrti fitnelere düşmeyeceğinden emin olunması halinde
yüzüne karşı övmek caizdir.
3. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in açık bir mucizesi görülmektedir. Çünkü Osman (r.a.)'ın
olayını ve karşı karşıya kalacağı belayı haber verdiği gibi bu üç zat'ın (r.a.)
iman ve hidayet üzere devam edeceklerini de haber vermiştir.
(6162) ''Yardım
istenecek olan Allah'tır.'' Buradan da böyle bir durumda Vallahul müstean:
Yardım istenecek olan Allah'tır. demenin müstehab olduğu anlaşılmaktadır.
6164-29/6- Bize Muhammed
b. Miskin el-Yemamı tahdis etti, bize Yahya b. Hassan tahdis etti, bize
Süleyman -ki o b. Bilal'dir- Şerik b. Ebu Nemir’DEN tahdis etti. O Said b.
el-Müseyyeb’DEN (şöyle dediğini) rivayet etti: Bana Ebu Musa el-Eşari'nin haber
verdiğine göre evinde abdest aldıktan sonra dışarı çıktı ve: Bugün mutlaka
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanından ayrılmamalıyım ve O'nunla
birlikte olmalıyım, dedi. Mescide geldi, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'i
sordu. Dışarı çıktı ve şu tarafa doğru gitti, dediler. (Ebu Musa) dedi ki: Ben
de hemen O'nun peşisıra çıktım ve O'nu sordum. Nihayet Eris Kuyusu'na
(bulunduğu bahçeye) girdi. Ben de kapının yanında oturdum. Kuyunun (bulunduğu
bahçenin) kapısı ise hurma dalından idi. Nihayet Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ihtiyacını gördü ve abdest aldı. Ben de kalkıp yanına gittim. Onun
Eris kuyusunun başına oturmuş olduğunu ve kenarını ortalayıp baldırlarını da
açarak onları kuyuya sarkıttığını gördüm. Ona selam verdim, sonra gidip kapının
yanında oturdum ve: Bugün kesinlikle Resulullah {Sallallahu aleyhi ve
Selleml'in kapıcısı olmalıyım, dedim. Ebu Bekir geldi kapıyı itti. Kim o,
dedim. Ebu Bekir, dedi. Ben: Biraz bekle, dedim. Sonra gidip: Ey Allah'ın
Resulü! bu Ebu Bekir'dir izin istiyor, dedim. Allah Resulü: "Ona izin ver
ve onu cennetle müjdele" buyurdu. Ben de döndüp ve Ebu Bekir' e: İçeri gir
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de seni cennetle müjdeliyor, dedim. EbuBekir
de içeri girdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte O'nun
sağına kuyunun kenarına oturdu, o da Resulullah {Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in yaptığı gibi kuyunun içine ayaklarını sarkıttı, baldırlarını açtı.
Sonra dönüp oturdum. Kardeşimi de abdest alıp sonra bana yetişmek üzere
bırakmıştım. (Kendi kendime): Eğer filan -kardeşini kastediyor- hakkında Allah
bir hayır murad ediyorsa onun buraya gelmesini sağlayacak, dedim. Derken bir
insanın kapıyı kımıldattığını gördüm. Kim o, dedim. O: Ömer b. el-Hattab, dedi.
Ben: Biraz bekle, dedim, sonra Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
geldim, O'na selam verdim ve: Bu Ömer'dir, izin istiyor, dedim. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ona izin ver ve onu cennetle müjdele"
buyurdu. Ben de Ömer'in yanına gelip: Sana izin verildi, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ayrıca seni cennetle müjdeliyor, dedim.
Ömer de içeri girdi,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte kuyunun kenarına sol
tarafına oturdu ve o da ayaklarını kuyuya sarkıttı. Sonra ben dönüp oturdum.
Yine: Eğer Allah filan kişi -yani kardeşi- hakkında hayır murad ederse onun
gelmesini sağlayacaktır, dedim. Bu arada bir insan gelip kapıyı kımıldattı.
Ben: Kim o, dedim. O: Osman b. Affan, dedi. Ben: Biraz bekle, dedim. Gelip
Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e durumu haber verdim. O da: "Ona
izin ver ve kendisine isabet edecek bir bela ile birlikte cenneti ona
müjdele" buyurdu. Ben de gelip içeri gir, ayrıca Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) sana isabet edecek bir bela ile birlikte seni cennetle
müjdeliyor, dedim. Osman da içeri girdi, kuyunun kenarının dolmuş olduğunu
görünce diğer tarafta onların karşısında oturdu ..
Şerik dedi ki: Said b.
el-Müseyyeb: Ben bunu onların kabirleri(nin durumu) diye yorumladım, dedi.
Diğer tahric: Buhari,
3674, 7097
6165- .. ./7- Bunu bana
Ebu Bekr b. İshak tahdis etti, bize Said b. Ufeyl tahdis etti, bana Süleyman b.
Bilal tahdis etti, bana Şerik b. Abdullah b. Ebu Nemir tahdis etti: Said b.
el-Müseyyeb'i şöyle derken dinledim: Ebu Musa el Eş'ari bana burada tahdis
etti, -bu arada Süleyman bana Maksure'nin yan tarafında Said'in oturduğu yeri
işaretle gösterdi- Ebu Musa dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i
aramak isteği ile dışarı çıktım. Onun malların içerisine girmiş olduğunu
gördüm. Ben de O'nu takip ettim. Onun bir malın içine girdiğini gördüm. Kuyunun
kenarına oturdu, baldırlarını açıp onları kuyuya sarkıttı. Sonra hadisi Yahya
b. Hassan'ın hadisi ile aynı manada rivayet etti. Said'in: Ben bunu
kabirleri(nin durumu) diye yorumladım şeklindeki sözünü zikretmedi.
6166- .. ./8- Bize Hasan
b. Ali el-Hulvani ve Ebu Bekir b. İshak tahdis edip dedi ki: Bize Said b.
Meryem tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer b. Ebu Kesir tahdis etti, bana Şerik
b. Abdullah b. Ebu Nemir, Said b. elMüseyyeb'den haber verdi, o Ebu Musa
el-Eşari'den şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bir gün bir ihtiyacını gidermek için Medine'deki bir bahçeye çıktı. Ben
de O'nun arkasından çıktım deyip hadisi Süleyman b. Bilal'in hadisi ile aynı
manada nakletti. Ayrıca hadiste şunları da zikretti: İbnu'l-Müseyyeb dedi ki:
Ben bunu onların kabirleri diye yorumladım. (İlk üçünün) kabirleri burada bir
arada olmakla birlikte Osman'ın kabri (başka yerde) ayrı kaldı.
AÇIKLAMA: (6164)
"Dışarı çıktı ve şu tarafa doğru gitti." Burada rivayette meşhur olan
"veccehe: (bu tarafa) gitti" fiilinde cim harfi şeddelidir. Bazıları
ise cim harfini sakin olarak zaptetmişlerdir. Kadı Iyaz her iki şekli de
nakletmiştir. Ama birincisini cumhurdan nakletmekle birlikte "harece:
çıktı" fiilinin varlığı dolayısı ile ikincisini tercih etmiştir. Yani şu
tarafa gitti anlamındadır.
"Eris kuyusu'nun
başına kenarının orta yerine oturdu." Eris'te hemze fethalı ve munsarıf
bir isimdir. Kuf ise kuyunun kenarına denilir. Asıl anlamı ise yerin yüksekçe
sert kısmına denilir.
"Ala rislik: Biraz
bekle" de re harfi kesreli ve fethalı söylenebilir, kesreli söyleyiş daha
meşhurdur. Yavaş ol, ağır ol demektir.
Ebu Bekir ve Ömer (radıyallahu
anhuma)'ın her ikisinin de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sarkıttığı
gibi ayaklarını sarkıtmasına gelince, onlar bunu Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e muvafakat etmek ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in mevcut hali
üzere kalması ve rahatını bozmaması hususunda işi daha sıkı tutmak için
yapmışlardır. Halbuki aynı şeyi yapmasalardı bu anlam olmayacaktı. Belki de her
ikisinden haya edip O'da ayaklarını çekebilirdi.
Burada ayrıca sahih bir
kullanıma da delil bulunmaktadır. Buna göre bir kimsenin "delleytu delve
fil birri: kovayı kuyuya sarkıttım ve "delleytu ricleyye: ayaklarımı
sarkıttım" ve benzeri kullanımları caizdir. Aynı zamanda
"edleytu" de denilebilir. Nitekim yüce Allah'ın: "Kovasını
sarkıttı" (Yusuf, 19) buyruğunda bu ikinci şekil kullanılmıştır. Ama
birileri birinci kullanımı kabul etmez. Fakat bu hadis onların kanaatini
reddetmektedir.
"Onların karşısına
oturdu" deki "vicahetehum: onların karşısı" vav harfi kesreli
olarak da söylenir, ötreli (vucahetehum şeklinde) de kullanılabilir. Onların
karşısında yüzlerine karşı demektir.
"Said b.
el-Müseyyeb dedi ki: Ben bunu onların kabirleri diye yorumladım." Yani üçü
aynı yerde defnedildi, Osman (radıyallahu anh) ise onlardan ayrı başka bir yere
defnedildi. Bu da doğru çıkan feraset türÜndendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
4- ALİ BİN EBİ
TALİB (R.A.)'IN FAZİLETLERİNDEN BAZISINA DAİR BİR BAB