SAHİH-İ MÜSLİM |
FAZİLETLER |
42 - باب
من فضائل موسى
صلى الله عليه
وسلم
42- MUSA (A.S.)'IN
FAZİLETLERİNİN BİR KISMINA DAİR BİR BAB
155 - (339) حدثني
محمد بن رافع.
حدثنا
عبدالرزاق.
أخبرنا معمر
عن همام بن
منبه. قال: هذا
ما حدثنا أبو
هريرة عن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فذكر أحاديث
منها:
وقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "كانت
بنو إسرائيل
يغتسلون عراة.
ينظر بعضهم
إلى سوأة بعض.
وكان موسى
عليه السلام
يغتسل وحده.
فقالوا:
والله! ما
يمنع موسى أن
يغتسل معنا
إلا أنه آدر.
قال فذهب مرة
يغتسل. فوضع
ثوبه على حجر.
ففر الحجر
بثوبه. قال
فجمع موسى
بأثره يقول: ثوبي.
حجر! ثوبي. حجر!
حتى نظرت بنو
إسرائيل إلى سوأة
موسى. فقالوا:
والله! ما
بموسى بأس.
فقام
الحجر بعد،
حتى نظر إليه.
قال فأخذ ثوبه
فطفق بالحجر
ضربا".
قال
أبو هريرة:
والله! إنه
بالحجر ندب
ستة أو سبعة.
ضرب موسى عليه
السلام
بالحجر.
6098-155/1-
Bana Muhammed b. Raft' tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bana Ma'mer,
Hemmam b. Münebbih'den şöyle dediğini haber verdi: Bu{nlar) Ebu Hureyre'nin
bize Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye tahdis ettikleridir.
Sonra çeşitli hadisler arasırida şunu da zikretti: Yine Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "İsrailoğulları çıplak olarak yıkanırlar,
biri diğerinin avretine bakardı. Musa (a.s.) ise tek başına yıkanırdı. Bu
sebeple: Allah'a yemin olsun ki Musa'nın bizimle birlikte yıkanmasının tek
engeli onun hayalarının şişkin olmasıdır, dediler. Bir sefer gusletmek üzere
gitti ve elbisesini bir taşın üzerine koydu. Taş elbisesi ile hızlıca
uzaklaştı. Bunun üzerine Musa onun arkasından hızlıca koşmaya başladı. Bu
arada: Elbisemi ver ey taş! elbisemi ver ey taş! diyordu. Nihayet
İsrailoğulları Musa'nın avretine baktılar ve: Allah'a yemin olsun ki Musa'nın
bir kusuru yok, dediler. Sonra taş dikildi, hatta ona bakıldı. Musa da
elbisesini alıp taşa vurmaya başladı. "
Ebu Hureyre dedi ki:
Allah'a yemin olsun ki Musa'nın (aleyhisselam) taşa vurmasından ötürü taşta
altı ya da yedi darbe izi kalmıştır.
156 - (339) وحدثنا
يحيى بن حبيب
الحارثي.
حدثنا يزيد بن
زريع. حدثنا
خالد الحذاء
عن عبدالله بن
شقيق قال:
أنبأنا أبو
هريرة قال
: كان
موسى عليه
السلام رجلا
حييا. قال
فكان لا يرى
متجردا. قال
فقال بنو
إسرائيل: إنه
آدر. قال
فاغتسل عند
مويه. فوضع
ثوبه على حجر.
فانطلق الحجر
يسعى. واتبعه
بعصاه يضربه:
ثوبي. حجر! ثوبي.
حجر! حتى وقف
على ملأ من
بني إسرائيل.
ونزلت: {يا أيها
الذين أمنوا
لا تكونوا
كالذين أذوا
موسى فبرأه
الله مما
قالوا وكان
عند الله
وجيها} [33/ الأحزاب/
69]
6099-156/2- Bize Yahya
b. Habib el-Harisı de tahdis etti, bize Yezid b. Zurey' tahdis etti, bize Halid
el-Hazza, Abdullah b. Şakik'den şöyle dediğini tahdis etti: Ebu Hureyre bize
haber verip dedi ki: Musa (aleyhisselam) çok hayalı bir adamdı. Hiçbir zaman
çıplak olarak görülmezdi. Bundan dolayı İsrailoğulları: O hayaları şişkin
birisidir, dediler. Sonra Musa azıcık bir suyun yanında yıkandı. Elbisesini bir
taşın üzerine koydu. Taş da koşarak gitti. Musa da asası ile arkasından
giderken: Elbisemi ver ey taş! Elbisemi ver ey taş! diyordu. Nihayet
İsrailoğulların’DAN bir topluluğun yanında durdu ve: "Ey iman edenler! siz
de Musa'yı incitenler gibi olmayın. Allah onu, dediklerinden temize çıkardı. O
Allah nezdinde itibarlı ve değerli idi." (Ahzab, 69) buyruğu nazil oldu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: (6098)
"Ader" med'li hemze'den sonra fetha'lı dal ve sonra re ile, hayaları büyük
(şişkin) demektir.
Cemeha, hızlıca koştu
demektir.
Nedeb ise asıl anlamı
itibari ile derinin üzerinden izi henüz kaybolmamış yara izi demektir. (darbe
izi diye tercüme edildi).
"Elbisemi ver ey
taş", ey taş elbisemi bırak demektir.
"Az miktardaki bir
suyun yanında yıkandı." Hem bizim diyarımızdaki bütün nüshalarda hem de
başka yerlerdeki nüshaların çoğunda mim harfi ötreli vav harfi fethalı ye harfi
sakin ve "ma: su"in küçültme ismi olarak "muveyh: az miktardaki
su" şeklindedir. Tekilinin aslı ise "meveh" dir. Çünkü küçültme
ismi isimleri asıllarına irca eder.
Kadı Iyaz dedi ki: Bazı
rivayetlerde zikrettiğimiz şekilde "muveyh: az miktarda su" diye
kaydedilmiş olmakla birlikte bir çoğunda mim harfi fethalı, şin sakin olmak
üzere "meşrabe" diye kaydedilmiştir. Bu da hurma ağacının dibinde onu
sulamak için suyun toplandığı küçük çukur demektir.
Kadı lyaz dedi ki:
Birincisinin -daha önce geçtiği gibi- tashif olduğunu sanıyorum. Allah en iyi
bilendir.
Hadisten çeşitli
hükümler çıkartılmaktadır:
1. Bu hadiste, Musa
(aleyhisselam)'ın açık iki mucizesi vardır. Birisi taşın elbisesini alıp
İsrailoğullarından bir topluluğun bulunduğu yere kadar yürüyüp götürmesidir,
ikincisi de taşta darbe izlerinin görülmesidir.
2. Taş ve benzeri cansız
varlıklarda temyiz (ayırd etme) gücünün varlığıdır. Mekke'deki taşın Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e selam vermesi, hurma kütüğünün inlemesi ve
benzeri hususlar da buna benzer. Daha önce bu mesele geniş bir şekilde
açıklanmış bulunmaktadır.
3. Yalnız başına
bulunduğu taktirde çıplak yıkanmak caizdir. Avretin setredilmesi daha faziletli
olsa bile. Nitekim Şafii, Malik, ilim adamlarının büyük çoğunluğu böyle,
demiştir. İbn Ebu Leyla ise onlara muhalefet ederek: Şüphesiz suyun içinde de
sakin olanlar (bulunan varlıklar) vardır ve bu hususta zayıf bir hadisi delil
göstermiştir.
4. Nebilerin ve salih
kimselerin beyinsiz ve cahil kimselerin eziyetleri ile sınanmaları ve onlara
sabredip katlanmaları
5. Kadı lyaz'ın ve
başkalarının söylediklerine göre nebiler -Allah'ın salat ve selamları onlara-
hem ahlakları itibari ile hem yaratılışları itibari ile bedeni noksanlıklardan
ve kusurlardan esendirler. Bu hususta bazı musibetleri bazılarına izafe etmek
hususunda tarihçilerden tahkik sahibi olmayanların söylediklerine iltifat
edilmez. Aksine yüce Allah onları her türlü kusurdan, gözlerin buğzedeceği ya
da kalplerin nefret edeceği her kusurdan tenzih ettiğidir.
157 - (2372) وحدثني
محمد بن رافع
وعبد بن حميد
(قال عبد: أخبرنا.
وقال ابن
رافع: حدثنا)
عبدالرزاق. أخبرنا
معمر عن ابن
طاوس، عن
أبيه، عن أبي
هريرة، قال
: أرسل
ملك الموت إلى
موسى عليه
السلام. فلما
جاءه صكه ففقأ
عينه. فرجع
إلى ربه فقال:
أرسلتني إلى
عبد لا يريد
الموت. قال
فرد الله إليه
عينه وقال:
ارجع إليه.
فقل له: يضع
يده على متن
ثور، فله، بما
غطت يده بكل
شعرة، سنة.
قال: أي رب! ثم
مه؟ قال: ثم
الموت. قال: فالآن.
فسأل الله أن
يدنيه من
الأرض
المقدسة رمية
بحجر. فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "فلو كنت
ثم، لأريتكم
قبره إلى جانب
الطريق، تحت الكثيب
الأحمر".
6100-157/3- Bana
Muhammed b. Rafi' ve Abd b. Humeyd de tahdis etti, Abd, bize Ma'mer tahdis
etti, derken Abdurrezzak haber verdi, dedi. O İbn Tavus'dan, o babasından, o
Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet etti: Ölüm meleği Musa (aleyhisselam)'a
gönderildi. Melek onun yanına gelince Musa ona bir tokat vurup gözünü çıkardı.
Melek Rabbine dönüp: Beni ölümü istemeyen bir kula gönderdin, dedi. Allah da
meleğe gözünü iade etti ve şöyle buyurdu: Ona dön ve elini bir öküzün sırtına
koymasını söyle. Elinin örttüğü her bir kıl karşılığında ona bir yıllık ömür
verilecektir. Bunun üzerine Musa: Rabbim sonra ne olacak, dedi. Sonra ölüm
buyurdu. Musa: O halde şimdi olsun deyip yüce Allah'tan kendisini bir taş
atımlık mesafe kadar mukaddes arza yaklaştırmasını diledi. RasUlullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "Eğer orada olsaydım kesinlikle sizlere
yolun kenannda o kırmızı renkli kum yığının altındaki kabrini size
gösterecektim" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
1339,3407; Nesai, 2088
158 - (2372) حدثنا
محمد بن رافع.
حدثنا
عبدالرزاق.
حدثنا معمر عن
همام بن منبه.
قال: هذا ما
حدثنا أبو
هريرة عن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فذكر أحاديث
منها : وقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "جاء ملك
الموت إلى
موسى عليه
السلام. فقال
له: أجب ربك. قال
فلطم موسى
عليه السلام
عين ملك الموت
ففقأها. قال
فرجع الملك
إلى الله
تعالى فقال:
إنك أرسلتني
إلى عبد لك لا
يريد الموت.
وقد فقأ عيني.
قال فرد الله
إليه عينه
وقال: ارجع
إلى عبدي فقل:
الحياة تريد؟
فإن كنت تريد
الحياة فضع
يدك على متن ثور،
فما توارت يدك
من شعرة. فإنك
تعيش بها سنة.
قال: ثم مه؟
قال: ثم تموت.
قال: فالآن من
قريب. رب!
أمتني من
الأرض
المقدسة. رمية
بحجر. قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "والله!
لو أني عنده
لأريتكم قبره
إلى جانب الطريق،
عند الكثيب
الأحمر".
6101-158/4- Bize
Muhammed b. Raft' tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize Ma'mer,
Hemmam b. Münebbih'den tahdis edip dedi ki: Bu(nlar) Ebu Hureyre'nin bize
RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den tahdis ettikleridir. Sonra
aralarında şu hadisin de yer aldığı çeşitli hadisler zikretti:
Yine Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ölüm meleği Musa
(aleyhisselam)'a geldi ve ona: Rabbinin çağnsını kabul et, dedi. Ama Musa
(aleyhisselam) ölüm meleğinin gözüne bir tokat vurdu ve gözünü çıkardı, Melek
yüce Allah'a dönüp: Gerçek şu ki beni ölmek istemeyen bir kuluna gönderdin ve o
gözümü çıkarttı, dedi. Allah da ona gözünü geri verdi ve: Kuluma dönüp: Hayatta
kalmak mı istiyorsun? Eğer hayatta kalmak istiyorsan elini bir öküzün sırtına
koy. Elinin üzerini kapattığı kıl sayısı kadar yıl yaşayacaksın de buyurdu.
Musa (a.s.) sonra ne olacak, dedi. Sonra öleceksin, dedi. Musa bu sefer: O
halde Rabbim hemen şimdi öleyim, canımı arz-ı mukaddes'e bir taş atımlık
mesafede bir yerde al, dedi.
Resulullah (-sav-):
''Allah'a yemin olsun ki eğer ben orada olsaydım size yolun yan tarafında
kırmızı kum yığınının oradaki kabrini size gösterirdim.'' buyurdu.
158-م - (2372)
قال أبو
إسحاق: حدثنا
محمد بن يحيى.
حدثنا عبدالرزاق.
أخبرنا معمر،
بمثل هذا
الحديث.
Ebu İshak dedi ki: Bize
Muhammed b. Yahya tahdis etti, bize Abdürrezzak tahdis etti, bize Ma'mer bu
hadisin aynısını haber verdi.
Diğer tahric: Buhari,
3407;
159 - (2373) حدثني
زهير بن حرب.
حدثنا حجين بن
المثنى. حدثنا
عبدالعزيز بن
عبدالله بن
أبي سلمة عن
عبدالله بن
الفضل
الهاشمي، عن
عبدالرحمن
الأعرج، عن
أبي هريرة قال:
بينما
يهودي يعرض
سلعة له أعطي
بها شيئا، كرهه
أو لم يرضه - شك
عبدالعزيز -
قال: لا. والذي
اصطفى موسى
عليه السلام على
البشر! قال
فسمعه رجل من
الأنصار فلطم
وجهه. قال:
تقول: والذي
اصطفى موسى
عليه السلام
على البشر!
ورسول الله
صلى الله عليه
وسلم بين أظهرنا؟
قال فذهب
اليهودي إلى
رسول الله صلى
الله عليه وسلم.
فقال: يا أبا
القاسم! إن لي
ذمة وعهدا.
وقال: فلان
لطم وجهي.
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم "لم
لطمت وجهه؟"
قال: قال (يا
رسول الله!):
والذي اصطفى
موسى عليه السلام
على البشر!
وأنت بين
أظهرنا. قال
فغضب رسول
الله صلى الله
عليه وسلم حتى
عرف الغضب في وجهه.
ثم قال "لا
تفضلوا بين أنبياء
الله. فإنه
ينفخ في الصور
فيصعق من في السماوات
ومن في الأرض
إلا من شاء
الله. قال ثم ينفخ
فيه أخرى.
فأكون أول من
بعث. أو في أول
من بعث. فإذا
موسى عليه
السلام آخذ
بالعرش. فلا
أدري أحوسب
بصعقته
يوم الطور. أو
بعث قبلي. ولا
أقول: إن أحدا
أفضل من يونس
بن متى عليه
السلام".
6102-159/5-
Bana Zuheyr b. Harb tahdis etti, bize Huceyn b. el-Müsenna tahdis etti, bize
Abdulaziz b. Abdullah b. Ebu Seleme, Abdullah b. el-Fadl, elHaşimi’DEN tahdis etti,
o Abdurrahman el-Arec'den, o Ebu Hureyre’den şöyle dediğini rivayet etti: Bir
Yahudi, bir malını satışa arzetmiş iken o malına bir bedel teklif edildiği
halde bundan hoşlanmadı yahut bu bedevi kabul etmedi. -Şüphe eden Abdulazizdir-
bunun üzerine: Musa (aleyhisselam)'ı insanlar üzerine seçip üstün kılan hakkı
için olmaz, dedi. Ensar’DAN bir adam onun bu, dediğini işitince yüzüne bir
tokat indirdi ve: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aramızda
bulunuyarken sen Musa (aleyhisselam)'ı seçip insanlara üstün kılan hakkı için
mi diyorsun, dedi. Bunun üzerine Yahudi, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e gitti ve: Ey Ebu'l Kasım! Benim zimmetim ve ahdim var. Fakat filan
kişi de yüzü me tokat vurdu deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Yüzüne neden tokat
vurdun" buyurdu, adam: Ey Allah'ın Resulü! Bu kişi sen bizim aramızda
bulunuyarken Musa (aleyhisselam)'ı insanlar arasından seçip üstün kılan hakkı
için diye yemin etti, dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öyle bir
kızdı ki kızdığı yüzünden anlaşıldı sonra da: ''Allah'ın nebileri arasında
üstünlük farkı gözetmeyin. Gerçek şu ki sura üfürülecek, göklerde ve yerde
bulunanların hepsi -Allah'ın diledikleri müstesna- baygın düşecek. Sonra sura
bir defa daha üfürülecek. Ben de ilk diriltilen kişi olacağım. -yahut ilk
diriltilenler arasında olacağım- O sırada Musa (aleyhisselam)'ın da arşı
yakalamış olduğunu göreceğim. Acaba Tur günündeki baygınlığı sebebi ile hesaba
çekilmiş olduğundan mı yoksa benden önce diriltildiğinden mi (bu haldedir)
bilemeyecek ve: Metta oğlu Yunus (aleyhisselam)'dan herhangi bir kimsenin daha
faziletli olduğunu da söylemiyorum" buyurdu.
159-م - (2373)
وحدثنيه محمد
بن حاتم.
حدثنا يزيد بن
هارون. حدثنا
عبدالعزيز بن
أبي سلمة،
بهذا الإسناد،
سواء.
Bunu bana Muhammed b.
Halim de tahdis etti, bize Yezid b. Harun tahdis etti, bize Abdulaziz b. Ebu
Seleme bu isnad ile aynı şekilde tahdis etti.
Diğer tahric: Buhari,
3414
160 - (2373) حدثني
زهير بن حرب
وأبو بكر بن
النضر قالا:
حدثنا يعقوب
بن إبراهيم.
حدثنا أبي عن
ابن شهاب، عن
أبي سلمة بن
عبدالرحمن
وعبدالرحمن
الأعرج، عن
أبي هريرة.
قال:
استب
رجلان رجل من
اليهود ورجل
من المسلمين.
فقال المسلم:
والذي اصطفى
محمدا صلى
الله عليه وسلم
على العالمين!
وقال اليهودي:
والذي اصطفى
موسى عليه
السلام على
العالمين! قال
فرفع المسلم
يده عند ذلك.
فلطم وجه
اليهودي. فذهب
اليهودي إلى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فأخبره بما
كان من أمره
وأمر المسلم.
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم "لا
تخيروني على
موسى. فإن
الناس يصعقون
فأكون أول من
يفيق. فإذا
موسى باطش
بجانب العرش.
فلا أدري أكان
فيمن صعق فأفاق
قبلي أم كان
ممن استثنى
الله".
6103-160/6-
Bana Zuheyr b. Harb ve Ebu Bekr en-Nadr tahdis edip, dedi ki ... Ebu Hureyre
dedi ki: Yahudilerden bir adam ile müslümünlardan bir adam birbirlerine ağır
sözler söyledi. Müslüman adam: Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i
alemlerin arasından seçip üstün kılan hakkı için, dedi, yahudi de: Musa
{aleyhisselam)'ı seçip alemlere üstün kılan hakkı için deyince, müslüman hemen
elini kaldırıp yahudinin yüzüne bir tokat indirdi. Yahudi, RasuluIlah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna giderek onun ve müslümanın başından
geçenleri o'na haber verdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Benim Musa'dan hayırlı olduğumu söylemeyin. Çünkü insanlar
baygın düşecek, ilk ayılacak kişi de ben olacağım. Ama Musa'nın arşın yanını
yakalamış olduğunu göreceğim. Acaba o da baygın düşenler arasında olup benden
önce mi ayılmış olacak, yoksa Allah'ın (baygın düşecekler arasından) istisna
ettiği kimselerden mi olacağını bilemiyorum" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari, 6517,
2411, 7472; Ebu Davud, 4671
161 - (2373) وحدثنا
عبدالله بن
عبدالرحمن
الدارمي وأبو بكر
بن إسحاق
قالا: أخبرنا
أبو اليمان.
أخبرنا شعيب
عن الزهري.
أخبرني أبو
سلمة بن
عبدالرحمن
وسعيد بن
المسيب عن أبي
هريرة. قال:
استب رجل من
المسلمين
ورجل من
اليهود. بمثل
حديث إبراهيم
بن سعد عن ابن
شهاب.
6104-161/7- Bize
Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimi ve Ebu Bekir b. İshak da tahdis edip, dedi ki
... Ebu Hureyre dedi ki: Müslümanlardan bir adam ile yahudilerden bir adam
karşılıklı birbirlerine ağır sözler söylediler deyip, İbrahim b. Sa'd'ın İbn
Şihab'dan rivayet ettiği hadisi aynen rivayet etti.
Diğer tahric: Buhari,
3408
162 - (2374) وحدثني
عمرو الناقد.
حدثنا أبو
أحمد الزبيري.
حدثنا سفيان
عن عمرو بن
يحيى، عن
أبيه، عن أبي
سعيد الخدري
قال : جاء
يهودي إلى
النبي صلى الله
عليه وسلم قد
لطم وجهه.
وساق الحديث
بمعنى حديث
الزهري. غير
أنه قال "فلا
أدري أكان ممن
صعق فأفاق
قبلي، أو
اكتفى بصعقة
الطور".
6105-162/8- Bana Amr
en-Nakid de tahdis etti, bize Ebu Ahmed ezZubeyri tahdis etti, bize Süfyan Amr
b. Yahya’DAN tahdis etti, o babasından o Ebu Said el-Hudri’DEN şöyle dediğini
rivayet etti: Yüzüne tokat atılmış bir Yahudi, Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e geldi deyip hadisi Zühri'nin hadisi ile aynı manada rivayet etti.
Yalnız o rivayetinde: "Ben, acaba Musa benden önce baygın düşenlerdenmi
idi yoksa Tur'daki baygınlığı mı yetti bilemiyorum", dedi.
Diğer tahric: Buhari,
2412, 3398, 4638, 6517 -muallak olarak-, 6917, 7427; Ebu Davud, 4668
163 - (2374) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا وكيع عن
سفيان. ح
وحدثنا ابن
نمير. حدثنا أبي.
حدثنا سفيان
عن عمرو بن
يحيى، عن
أبيه، عن أبي
سعيد الخدري
قال : قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "لا
تخيروا بين
الأنبياء".
وفي حديث ابن
نمير: عمرو بن
يحيى. حدثني
أبي.
6106-163/9- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Veki', Süfyan'dan tahdis etti. (H.) Bize
İbn Numeyr de tahdis etti, bize babam tah-dis etti, bize Süfyan, Amr b.
Yahya'dan tahdis etti, o babasından, o Ebu Said el-Hudri'den şöyle dediğini
rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Nebiler arasında
birisinin diğerinden hayırlı olduğunu söylemeyin" buyurdu. İbn Numeyr Amr
b. Yahya'nın hadisi rivayetinde: Babam bana tahdis etti, şeklindedir.
164 - (2375) حدثنا
هداب بن خالد
وشيبان بن
فروخ قالا:
حدثنا حماد بن
سلمة عن ثابت
البناني
وسليمان التيمي،
عن أنس بن
مالك؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال
"أتيت - وفي
رواية هداب:
مررت - على
موسى ليلة
أسري بي عند
الكثيب الأحمر.
وهو قائم يصلي
في قبره".
6107-164/10- Bize Heddab
b. Halid ve Şeyban b. Ferruh tahdis edip dedi ki: Bize Hammad b. Seleme, Sabit
el-Bünani ve Süleyman et-Teymi’DEN tahdis etti, onlar Enes b. Malik’DEN rivayet
ettiklerine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İsra'ya
götürüldüğüm gece kırmızı kum yığını yakınında bulunan Musa'nın yanından geçtim
-Heddab'ın rivayetinde yolu m uğradı- o kabrinde ayakta namaz kılıyordu"
buyurdu.
Diğer tahric: Nesai,
1631, 1632, 1633, 1634
165 - (2375) وحدثنا
علي بن خشرم.
أخبرنا عيسى
(يعني ابن يونس).
ح وحدثنا
عثمان بن أبي
شيبة. حدثنا
جرير. كلاهما
عن سليمان
التيمي، عن
أنس. ح وحدثناه
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا عبدة بن
سليمان عن
سفيان، عن
سليمان
التيمي. سمعت
أنسا يقول
: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "مررت
على موسى وهو
يصلي في قبره".
وزاد في حديث
عيسى "مررت
ليلة أسرى بي".
6108-165/11- Bize Ali b.
Haşrem de tahdis etti. Bize İsa -yani b. Yunus- haber verdi. (H.) Bize Osman b.
Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Cerir tahdis etti, (İsa ile) ikisi Süleyman
et-Teymi'den o Enes'den rivayet etti. (H.) Bunu bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de
tahdis etti, bize Abde b. Süleyman, Süfyan'dan tahdis etti, o Süleyman
et-Teymi'den Enes'i şöyle derken dinledini, dediğini rivayet etti: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kabrinde namaz kılıyorken Musa'ya yolum
uğradı" buyurdu, İsa'nın hadisi rivayetinde: "İsra'ya götürüldüğüm
gece ... yolum uğradı" ziyadesini ekledi.
AÇIKLAMA: (6100)
"Ebu Hureyre dedi ki: Ölüm meleği Musa (aleyhisselam)'a gönderildi...
Kırmızı kum yığınının altında yolun kenanndaki kabrini size gösterirdim."
Diğer rivayette (6101) "Rasuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Ölüm meleği
Musa'ya geldi... gözünü çıkardı" buyurulmakta ve bundan önceki rivayete
yakın olarak rivayeti zikretmiş bulunmaktadır.
(6100) "Sakke:
tokat vurdu" latame" ile aynı anlamdadır. İkinci rivayette geçen
"metmufevr: bir öküzün sırtı" demektir. "Ramyetu hacer: bir
taşın ulaşacağı kadar bir yer" demektir.
"Meh"in
sonundaki he sekt (susma) he sidir. Bu da bir soru olup bundan sonra ne olacak
hayat mı yoksa ölüm mü anlamındadır.
Kesıb: Tümsek, uzunca
kum yığını demektir. "Rabbine icabet et: çağrısını kabul et" onun
ölüm çağrısını kabul et demektir. Bu da senin ruhunu almaya geldim demektir.
Musa (aleyhisselam)'ın
arz-ı mukaddese yakınlaştırılmasını dilemesi ise oranın şerefi ve orada
nebilerin ve başkalarının gömülü olmasından ötürü faziletli olması
sebebiyledir.
Kimi ilim adamı şöyle
demiştir: Musa {aleyhisselam)'ın oraya yakınlaştırılmasını dilemekle birlikte
bizzat Beytül Makdis'i dilememesinin sebebi, kabrinin onlar arasında meşhur
olacağından ve bunun sonunda insanların kabri sebebi ile fitneye düşmelerinden
korktuğu içindir.
Buradan, faziletli ve
mübarek yerlerde salihlerin defnedildiği yerlere yakın yerlerde defnedilmenin
müstehap olduğu da anlaşılmaktadır. Allah en iyi bilendir.
el-Mazeri dedi ki: Bazı
inkarcılar bu hadisi kabul etmeyip onu bir türlü havsalalarına sığdıramayıp
şöyle derler: Musa'nın ölüm meleğinin gözünü çıkarması nasıl caiz olabilir?
İlim adamları ise buna birkaç şekilde cevap vermişlerdir:
1. Musa (aleyhisselam)'a
yüce Allah'ın böyle bir tokat atma iznini vermesi imkansız bir şey değildir. Bu
durumda bu kendisine tokat indirilen melek için bir sınavolur. Şanı yüce Allah
da yarattıkları hakkında dilediğini yapar ve murad ettiği şeklinde onları
sınar.
2. Bu ifade mecazidir,
kasıt Musa (aleyhisselam)'ın onunla tarbşlığı ve delili ile onu mağlup
ettiğidir. Nitekim bir kimse diğerini getirdiği delil ile yenik düşürecek
olursa filan kişi filanın gözünü çıkardı denilir. Aynı şekilde herhangi bir
şeyde bir eksiklik meydana getirdiğiniz taktirde de "evvartuşey: o şeyin
gözünü çıkardı (eksik bıraktı)" denilir. (el-Mazeri) dedi ki: Ama bu ifade
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: ''Allah gözünü ona geri
verdi" sözü ile zayıflamaktadır. Şayet: Ona delilini geri verdi demek
istemiştir diye söylenecek olursa bu açıklama da uzak bir ihtimal olur.
3. Musa (aleyhisselam)
bunun Allah tarafından gelen bir melek olduğunu bilmiyordu. Kendisini öldürmek
isteyen bir adam olduğunu sandığı için ona karşı kendisini savundu. Bu
savunması ise gözünün çıkması sonucuna kadar vardı. Yoksa gözünü çıkarmak
kaslını gütmemişti. Bunu da ''Ona bir tokat vurdu" rivayeti
desteklemektedir.
İşte Ebu Bekr b. Huzeyme
ile onun dışındaki mütekaddimunun verdiği cevap budur. İmam Mazerı ve Kadı Iyaz
da bunu tercih etmiş ve şöyle demişlerdir: Hadis-i şerifte onun kasten gözünü
çıkardığına dair açık bir ifade bulunmamaktadır. Eğer: İkinci defa geldiğinde
kendisinin ölüm meleği olduğunu söylediği zaman Musa itiraf ve kabul etmiştir
denilecek olursa buna da şöyle cevap verilir: İkinci defada Musa ona kendisinin
ölüm meleği olduğunu anladığı bir alamet ile gelmişti. Bundan dolayıda birinci
defanın aksine teslimiyet göstermişti. Allah en iyi bilendir.
İkinci rivayette (6101)
"O halde şimdi (canımı al) Rabbim beni arz-ı mukaddese bir taş atımlık
uzaklıkta canımı al" nüshaların bir çoğunda mevt: ölüm"den gelen bir
kelime olarak mim, te ve nun ile "emitni" şeklindedir. Bazı
nüshalarda ise dal ve iki nun ile "ednini: beni yaklaşlır"
şeklindedir. Her ikisi de doğrudur.
"Elinin üzerini kapattığı
kıl sayısınca yıl yaşayacaksın" ibaresi de bütün nüshalarda bu şekilde
"tevaret" diye kaydedilmiş olup üzerini kapatıp örttüğü demektir.
(6102) Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: ''Allah'ın nebileri arasında fazilet farkı
gözetmeyin" ile ilgili açıklama ve yorum geniş bir şekilde Faziletler
Kitabı'nın baştaraflarında geçti.
"Sur'a üfürülecek.
.. bilemiyorum" bir rivayette de: "insanlar baygın düşecekler, ilk
ayılan kişi ben olacağım ... yoksa yüce Allah'ın istisna ettiklerinden
midir" bu rivayetlerde geçen "sa'k ve sa'ka: baygınlık" helak
olmak ve ölmek anlamındadır. Nitekim saikal insan da buradan geldiği gibi sad
harfi fethalı ve ötreli olarak "saaka ve sauka" da denilebilir.
Bazıları ise ötreli (sauka) söyleyişini kabul etmemektedir. Ancak yıldırım
çarptı manasına kullanılırsa sad ve ayn harfleri fethalı söylenir.
"Asakat" da yıldırımın birilerini çarpması için kullanılır.
Temimoğulları ise kaf harfini öne alarak (yıldırıma) "saika" derler.
Kadı Iyaz dedi ki: Bu,
hadisler arasında en müşkil hadislerden birisidir. Musa ölmüş olduğu halde bu
baygınlık onu nasıl idrak edecektir. Ancak hayatta olanlar baygın düşecektir.
Hadisteki: "yüce Allah'ın istisna ettiklerindenmi" buyruğu ise onun
hayatta olduğuna delil olmakla birlikte Musa (aleyhisselam)'ın hayata geri
döndüğüne delil değildir, İsa hakkında gelen rivayetlerde olduğu gibi hayatta
olduğu anlamına gelmez. Çünkü Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Orada olsaydım size yolun yan tarafındaki kabrini gösterecektim"
Kadı Iyaz dedi ki: Sözü geçen bu baygınlığın, ölümden sonra dirilişin akabinde
meydana gelecek olan göklerin ve yerin yarılması sırasındaki baygınlık olma
ihtimali vardır. O taktirde ayetlerle hadisler arasında uyum gerçekleşir.
Ayrıca bunu Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: ''Ayıldı'' ifadesi
desteklemektedir. Çünkü ayıldı ifadesi baygınlıktan ayılmak hakkında
kullanılır. Ölüm için ise ba's fiili kullanılır. Tur'daki baygınlık ise ölüm
değildi.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) 'in (6103) "benden önce mi ayılmış olacak
bilemiyorum" buyruğu hakkında şu ihtimal sözkonusudur: Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bunu üzerinden yerin yarılıp açılacağı ilk kendisi olacağını
bilmeden önce söylemiş olabilir. Bu, bu lafzı zahir anlamı ile kabul etmemiz
halinde sözkonusu olur. -Çünkü nebimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kayıtsız
ve şartsız olarak üzerinden yerin yarılıp açılacağı ilk kişidir. Ayrıca bunun
anlamı şu da olabilir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yerin üzerlerinden
ilk yarılıp açılacağı zümre arasındadır. Musa (aleyhisselam)'da bu zümreden
yani nebiler -Allah'ın salat ve selamı üzerlerine- zümresinden olur. Allah en
iyi bilendir. Kadı Iyaz' ın açıklamaları burada sona ermektedir .
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: