SAHİH-İ MÜSLİM |
FAZİLETLER |
41- İBRAHİM EL-HALİL
(A.S.)'IN FAZİLETLERİNDEN BAZISINA DAİR BİR BAB
6090-150/1- Bize Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Ali b. Mushir
ve ibn Fudayl,
el-Muhtar'dan tahdis etti. (H.) Bana Ali b. Hucr es-Sa'di -Iafız ona ait olmak üzere- de tahdis
etti, bize Ali b. Mushir tahdis
etti, bize el-Muhtar b. Fulful, Enes b. Malik (radıyallahu anh)'den şöyle
dediğini haber verdi: Bir adam, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
gelerek: Ey yaratılmışların hayırlısı diye hitab
edince Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "O, dediğin İbrahim
(a.s.)-dır" buyurdu.
Diğer tahric: Ebu Davud,
4672; Tirmizi, 3352
6091- .. ./2- Bunu bize Ebu Kureyb de tahdis
etti, bize İbn İdris tahdis
edip dedi ki: Amr b. Hureys'in
azadlısı Muhtar b. Fulful'u
şöyle derken dinledim: Enes'i şöyle derken dinledim: Bir adam ey Allah'ın
Resulü ... , dedi deyip hadisi aynen rivayet etti.
6092- .. ./3- Bana
Muhammed b. el-Müsenna da tahdis
etti, bize Abdurrahman, Süfyan’dan
tahdis etti, o Muhtar’DAN
şöyle dediğini rivayet etti:
Enes'i Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den
rivayetle dinledim deyip aynısını rivayet etti.
AÇIKLAMA: "Bir
adam, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e gelip: Ey yaratılmışların
hayırlısı diye hitap etti ... "
İlim adamları der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sözlerini İbrahim (aleyhisselam)'a
karşı-halilullah olması ve kendisinin büyük atası
olması sebebi ile- ona karşı alçakgönüllülük göstermek ve saygısını ifade etmek
için böyle, demiştir. Yoksa bizim nebimiz (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) daha faziletlidir. Nitekim O (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Ben Ademoğullarının seyyidi (efendisi) yim" buyurmuştur.
Ama bununla ne övünmek
ne de kendisinden önce geçenlere dil uzatmak maksadı ile söylememiştir. Aksine
bunu Beyan ve tebliğ etmekle emrolunduğu bir hususu
açıklamak için söylemiştir. Bundan dolayı Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Bununla birlikte övünmem sözkonusu
değildir" buyurarak bazı seviyesiz kıt anlayışlarda uyanabilecek yanlış
anlamaları ortadan kaldırmak istemiştir.
Bir görüşe göre O (Sallallahu aleyhi ve Sellem);
"İbrahim yaratılmışların en hayırlısıdır", dediğinde kendisinin
Ademoğullarının efendisi olduğunu henüz bilmiyordu. Fakat bu te'vil zayıftır, "çünkü bu bir haberdir dolayısı ile
ondan sonra farklı bir şey söylemek ve nesh edilmesi sözkonusu olmaz denilecek olursa buna da şu şekilde cevap
verilir: Bununla birlikte onun çağında bulunan yaratılmışların en faziletlisi
olduğunu kastetmiş olmasının önünde bir engel yoktur. Ama burada herkesi
kapsayacak şekilde genel bir mana izlenimi veren mutlak bir ibare kullanmıştır.
Buna sebep ise alçakgönüllüğünü ifade etmekte daha
beliğ bir anlatım olmasıdır. Hatta et-Tahrir sahibi bu anlamdaki açıklamayı
kesin bir dille ifade ederek şöyle demiştir: Maksat kendi çağdaşlarının en
faziletli olduğunu anlatmaktır. Kadı Iyaz ikinci
yoruma da şu şekilde cevap vermektedir: Bu ifade haber dahi olsa bu yine de
haberler arasında neshin sözkonusu olabileceği
haberlerdendir. Çünkü faziletleri yüce Allah dilediği kimselere bağışlar.
Böylelikle kendisinin daha faziletli olduğunu öğreninceye kadar İbrahim (aleyhisselam)'ın faziletini haber
vermiş, kendisinin faziletli olduğunu öğrenince de onu haber vermiştir. Bu da
aynı zamanda nebiler -Allah'ın salat ve selamları onlara- arasında fazilet
farkının caiz olması anlamını da ihtiva eder. Böyle bir fazilet gözetmeyi
yasaklayan hadise de " Faziletler Kitabı'nın baştaraflarında
geçen şekillerde cevap verilir.
6093-151/4- Bize Kuteybe b. Said tahdis etti... Ebu Hureyre dedi ki: RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Nebi İbrahim (aleyhisselam) seksen yaşında iken
el-Kadum denilen yerde (yahut: keserle) sünnet
oldu" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari, 3356, 3357
-muallak olarak-, 6298
AÇIKLAMA: "İbrahim
nebi seksen yaşında iken Kadum denilen yerde (yahut:
keserle) sünnet oldu." Sahih-i Müslim'in ravileri
"Kadum" lafzında (dal harfinin) şeddesiz
olduğunu ittifakla rivayet etmişlerdir. Buhari'nin
rivayetlerinde ise şeddeli ve şeddesiz olduğu hususunda ihtilaf vardır. Bunlar
derler ki: Marangozun aletine sadece şeddesiz olarak kadum
denilir. Ama Şam'da bir yer adı olan "Kadum"
şeddesiz de söylenir. Bunu şeddeli okuyan oradaki kasabayı kasteder. Şeddesiz
okuyanın okuyuşunda ise hem kasaba hem alet (keser) anlamına gelme ihtimali
vardır. Çoğunluk ise şeddesiz ve aletin kastedildiği kanaatindedir.
Burada geçen
"seksen yaşında" ifadesi doğru olandır. Muvatta'da
ise Ebu Hureyre'ye mevkuf
olarak "yüz yirmi yaşında olduğu" kaydedilmiştir.
Bu ise ya te'vil edilir yahut da reddolunur. Taharet Kitabı'nın baştaraftannda Fıtratın Hasletleri bahsinde sünnet olmanın
hükmüne dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır.
6094-152/5- Bana Harmele b. Yahya da tahdis etti
... Ebu Hureyre (radıyallahu anh) Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Biz
İbrahim 'e göre şüphe etmekte daha bir hak sahibiyiz. Çünkü o: Rabbim bana
ölüleri nasıl dirilttiğini göster, demişti. Yüce Allah da: Yoksa iman etmedin
mi buyurunca o: Ettim ama kalbimin mutmain olması için (istiyorum), demişti.
Allah Lut'a da rahmet buyursun. O zaten pek güçlü bir
yere dayanıyordu. Ve eğer Yusuf'un kaldığı kadar uzun süre zindanda kalmış
olsaydın çağıranın çağınsına mutlaka uyardın. "
6095- .. ./6- Bunu bize
-inşallah- Abdullah b. Muhammed b. Esma da tahdis
etti, bize Cuveyriye Malik’DEN
tahdis etti, o Zühri’DEN
rivayet ettiğine göre Said b. el-Müseyyeb ve Ebu Ubeyd kendisine Ebu Hureyre’DEN haber verdiler, o Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den
Yunus'un Zühri'den rivayet ettiği hadis ile aynı
manada rivayet etti.
6096-153/5- Bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize Şebabe tahdis etti, bize Verka, Ebu Zinad'dan tahdis
etti, o Mrec'den, o Ebu Hureyre'den, o Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'den: ''Allah Lut'a
mağfiret buyursun. O gerçekten pek güçlü bir yere sığınmıştı" buyurdu.
.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Biz İbrahim'e göre şüphe etmekte daha bir hak sahibiyiz ... " Bu
hadisin şerhi daha önce İman Kitabı'nda açık bir şekilde geçmiş bulunmaktadır.
6097-154/8- Bana Ebu't-Tahir de tahdis etti, bize
Abdullah b. Vehb haber verdi, bana Cerir b. Hazim, Eyub es-Sahtiyani'den haber
verdi, o Muhammed b. Strin'den, o Ebu
Hureyre'den rivayet ettiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu: "İbrahim Nebi (aleyhisselam) üç
yalan dışında asla yalan söylemedi. İkisi Allah içindi. Biri: Ben gerçekten
hastayım demesi diğeri ise hayır bunu bu büyükleri yaptı demesidir. Bir yalanı
da Sare hakkında idi. O Sare
de beraberinde olduğu halde zorba (cebbar) birisinin memleketine geldi. Sare insanların en güzeli idi. Ona: Bu zorba kişi senin
benim zevcem olduğunu bilecek olursa beni yenik düşürüp seni elimden alır. Bu
sebeple sana soracak olursa benim kızkardeşim
olduğunu ona haber ver. Çünkü sen İslam 'da benim kızkardeşimsin.
Ayrıca yeryüzünde benden ve senden başka müslüman bir
kişi olduğunu bilmiyorum, dedi. İbrahim onun ülkesine girince o zorba kişinin
yakınlarından birisi onu gördü ve zorbanın yanına giderek ona: Senin
memleketine öyle bir kadın geldi ki bu ancak senin olmalıdır, dedi. Bunun
üzerine ona birisini gönderdi ve Sare getirildi.
İbrahim (aleyhisselam) de kalkıp namaza durdu. Sare o zorbanın yanına girince kendisini tutamayıp ona
elini uzattı. Fakat eli çok şiddetli bir şekilde kabz'edildi.
Zorba Sare'ye: Allah'a elimi bırakması için dua et ve
sana zarar vermeyeceğim, dedi. O da dua etti. Ama tekrar aynı işi yapmaya
kalkışınca bu sefer eli öncekinden daha şiddetli bir şekilde kabzedildi. Zorba
ona öncekinin aynısını söyledi. O da, dediğini yaptı. Tekrar elini uzatınca bu
sefer önceki iki seferinden daha şiddetli bir şekilde eli kabzedildi. Bu sefer:
Allah'a elimi bırakması için dua et, Allah adına sana zarar vermeyeceğime dair
yemin ederim, dedi. Sare de dua etti, eli serbest
bırakıldı. Sonra Sare'yi getiren kişiyi çağırdı ve
ona: Şüphesiz sen bana ancak bir şeytan getirdin, bir insan getirmedin. Bunu
memleketimin dışına çıkart ve ona Hacer'i ver, dedi.
Sonra Sare yürüyerek gitti. İbrahim (aleyhisselam)
onu görünce namazından ayrıldı ve ona: Ne oldu, dedi. Sare:
Hayır oldu, Allah o günahkarın elini tuttu ve bir hizmetçi de hizmetimize
verdi", dedi.
Ebu Hureyre dedi ki: Ey gökyüzü
suyunun oğulları işte anneniz budur.
Diğer tahric: Buhari, 3357, 5084
AÇIKLAMA: "İbrahim
nebi (aleyhisselam) sadece üç defa yalan söyledi.
İkisi yüce Allah'ın zatı hakkında idi. Bunlar: "gerçekten ben
hastayım" (Saffat, 89) ile "Hayır, bunu
onların bu büyükleri yaptı" (Enbiya, 63) sözleridir. "Birisini de Sare hakkında söylemişti. O da ... "
el-Mazeri
dedi ki: Yüce Allah'tan tebliğ edilmesi gereken bir hususta yalandan
peygamberler -azıyla çoğuyla- korunmuşlardır. Tebliğ ile alakalı olmayıp
nitelikler arasında sayılan dünyevi önemsiz işler hakkında bir defa yalan
söylemek gibi yalanların ise onlar tarafından söylenmesinin mümkün olması ile
bundan da korunmaları hususunda selefin de halefin de meşhur iki görüşü vardır.
Kadı Iyaz dedi ki: Sahih olan tebliğ ile alakalı
hususlarda yalan söyledikleri kesinlikle tasavvur olunamaz. İster onların küçük
günah işleyebileceklerini kabul edelim ister bundan korunduklarını ya da
korunmamış olduklarını kabul edelim yalan az ya da çok olsun kesinlikle tebliğ
ile alakalı hususlarda sözkonusu olamaz. Çünkü
nübüvvet makamı bundan çok yüksektir. Bunun olabileceğini kabul etmek ise
sözlerine güveni ortadan kaldırır.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "İkisi yüce Allah'ın zat! ile ilgilidir,
birisi de Sare'nin durumu hakkındadır" buyruğu
da şu demektir: Sözkonusu bu yalanlar, muhatabın ve
bu sözleri işitenin anlayışına nisbetle böyledir.
Hakikatte ise bunlar şu iki sebep dolayısı ile yerilmiş yalan değildir:
1. Bu sözleri ile
tevriye yapmıştır. Sare hakkında: İslam'da kızkardeşim, demiştir ki bu da işin hakikatinde doğrudur.
Yüce Allah'ın izni ile diğer iki sözün açıklamasını zikredeceğiz.
2. İkincisi ise eğer bu
tevriyesiz bir yalan olsaydı yine de zalimlerin şerrinin önlenmesi için caiz
olurdu. Nitekim fukaha, bir zalim, öldürmek
maksadıyla saklanmış bir insanı arasa yahut da gasb
yolu almak maksadıyla bir insanın emanetini istese ve buna dair soruştursa bunu
bilen kimsenin bu gibi şeyleri saklaması ve bunu bilmediğini söylemesi icab eder. Bu caiz bir yalandır. Hatta zSlimi
def etmek için söylendiği için vaciptir. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) böylelikle bu üç yalanın mutlak
olarak yerilmiş olan yalan kapsamına girmediğine dikkat çekmiş olmaktadır.
el-Mazen
dedi ki: Bazıları bu kelimeleri yorumlamış ve bunları yalan olmanın sınırları
dışına çıkartmıştır. Bununla birlikte Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
kullanmış olduğu bir lafzı kullanmaktan uzak durmanın bir anlamı da yoktur.
Derim ki: Bunlar
hakkında "yalan" lafzını kullanmak hadiste varid
olduğundan ötürü yasak değildir. Bunların yorumlanıp te'vil
edilmesi ise doğrudur, bunun önünde bir engel yoktur.
İlim adamları der ki: Sare hakkında söylediği söz de aynı zamanda yüce Allah
içindir. Çünkü böyle bir söz zalim ve kafir birisini pek büyük bir hayasızlığı
işlemekten alıkoymak için bir sebeb, bir yoldur.
Nitekim bu husus, Müslim'den başka kaynaklarda müfesser
(açıklanmış) olarak gelmiş ve şöyle buyurmuştur: "Bunların her biri
mutlaka İslam'da söylenmesi helal olan yalanlardır." Yani o bu sözleri ile
tartışıyor ve savunuyordu. Bu ilim adamları der ki: Bu üç yalanın ikisinin yüce
Allah'ın zatı hakkında olması, üçüncüsünün ise yüce Allah'ın zatı hakkında
olmakla birlikte kendisi için bir fayda ve bir payının da bulunmasından
dolayıdır.
Ayrıca onun:
"Muhakkak ben hastayım" sözünü hastalanacağım diye de
yorumlamışlardır. Çünkü insan hastalıklara maruzdur. O bu sözleri ile onlarla
birlikte bayramlarına çıkıp bahl işlerine ve küfür
amellerine tanık olmamak için bir mazeret göstermek istemiştir. Bir başka
açıklama da şöyledir: Yüce Allah'ın benim üzerime takdir buyurduğu ölüm sebebi
ile ben hastalanacağım. Bir diğer açıklamaya göre o zamanlarda onu bir sıtma
yakalıyordu.
İbrahim (aleyhisselam)'ın: "Hayır,
onu bu büyükleri yaptı" sözü hakkında da İbn Kuteybe ve bir grup şöyle demiştir: Bu sözleri ile putların
büyüklerinin bu işi yapması için putların konuşmalarını şart koşmuştu. Yani
eğer bunlar konuşuyorlarsa bu işi de-büyükleri yapmıştır demek olur.
Kisai dedi ki: Yüce Allah'ın: "Hayır, bunu yaptı"
buyruğu üzerinde durak yapılır. Yani bu işi yapan yaptı demektir. Sonra okumaya
yeniden başlayarak: "İşte büyükleri budur, bu işi yapanı onlara
sorun" anlamında olur. Çoğunluğun kanaatine göre ise ibare zahirinden
anlaşıldığı şekildedir, buna cevap da az önce belirtildiği surettedir. Allah en
iyi bilendir.
(Allah adına yemin
ederim anlamını verdiğimiz) "felekillahe"
Allah sana zarar vermeyeceğime şahit olsun, bunun teminah
o olsun demektir.
"Mehyem" mim ve ye harfleri fethalı, aradaki he harfi
sakin olmak üzere durumun ne, ne haber demektir. Buhari'de
ise ravilerin çoğunluğu tarafından somi tenvinli elif ile "mehyemen" diye kaydedilmiş ise de birincisi daha fasih
ve daha meşhurdur.
Sare'nin: "Ve bana bir hizmetçi verdi" bana bir hizmetçi
hibe etti, bağışladı demektir. Bu da Hacer' dir. İsminin elif harfi med ile acer olduğu da söylenmiştir. Hadim: Hizmetçi ise müzekker
ve müennes (erkek ve dişi) hakkında kullanılır.
"Ebu Hureyre dedi ki: Ey göğün
suyunun oğulları işte anneniz budur" sözü hakkında çoğunluğun açıklaması şudur:
Burada gökyüzü suyunun oğullarından kasıt neseblerinin
karışmaksızın ve temiz olarak gelmiş olması sebebi ile Arapların tamamıdır. Bir
diğer görüşe göre çoğunlukla davar sahipleri olduklarından geçimleri meralara
ve otlak yerlere göğün suyu ile (yağmurla) yeşeren şeylere bağlı olduğundan
ötürü böyle, demiştir.
Kadı Iyaz
dedi ki: Bana göre daha güçlü olan bu sözlerden kastı özel olarak Ensar'dır ve onları büyük ataları Amir b. Harise b. İmriu'l-Kays b. Sa'lebe b. Mazi b el-Edede nisbet
edilmeleridir. Kendisi de "maussema: gökyüzünün
suyu" diye bilinirdi. Bu ünvanla meşhur olan
odur. Ensar'ın hepsi de sözü geçen Harise b. Salebe
b. Amr b. Amir'in çocuklarıdır. Allah en iyi
bilendir.
Bu hadiste de İbrahim (aleyhisselam)'ın açık bir
mucizesi görülmektedir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
42- MUSA (A.S.)'IN
FAZİLETLERİNİN BİR KISMINA DAİR BİR BAB