SAHİH-İ MÜSLİM |
FAZİLETLER |
37- NEBİ (S.A.V.)'İ
TA'ZİM - ZORUNLU OLMAYAN YA DA BİR MÜKELLEFİYET İLE
ALAKASI OLMAYAN, MEYDANA GELMEYEN VE BENZERİ HUSUSLAR HAKKINDA ÇOKÇA SORU
SORMAYI TERKETMEK BABI
6066-130/1- Bana Harmele b. Yahya et-Tucibi tahdis etti, bize İbn
Vehb haber verdi, bana Yunus İbn Şihflb'dan haber verdi, bana Ebu Seleme b.
Abdurrahman ve Said b. el-Müseyyeb haber verip dedi ki: Ebu Hureyre, Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem}'in şöyle buyurduğunu dinlediğini tahdis ederdi: "Size
yasakladığım şeyden uzak durun, size emrettiğimden gücünüzün yettiği kadarını
yapın. Çünkü şüphesiz sizden öncekileri çokça soru sormaları ve nebilerine
muhalefet etmeleri helak etmiştir. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6067- ..
./2- Bana Muhammed b. Ahmed b. ebu Halef de tahdis etti, bize Ebu Seleme -ki o
Mansur b. Seleme el-Huzai'dir- tahdis etti, bize Leys, Yezid b. el-Had’DAN
haber verdi, o İbn Şihab'dan bu isnad ile birebir aynısını rivayet etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6068-131/3- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Muaviye tahdis
etti. (H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize babam tahdis etti. (Ebu
Muaviye) ile ikisi A'meş'den, o Ebu Salih'den, o Ebu Hureyre’den rivayet etti
(H. ) Bize Kuteybe b. Said de tahdis etti, bize Muğire -yani el-Hizami- tahdis
etti. (H.) Bize İbn Ebu Ömer de tahdis etti, bize Süfyan tahdis etti, (Muğire
ile) ikisi Ebu Zinad'dan, o A'rec'den, o Ebu Hureyre’DEN tahdis etti. (H.) Bunu
bize Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be,
Muhammed b. Ziyad'dan Ebu Hureyre'yi dinlediğini tahdis etti. (H.) Bize
Muhammed b. Raft" de tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize
Ma'mer, Hemmam b. Münebbih’DEN haber verdi, o Ebu Hureyre’DEN rivayet etti. Hepsi
dedi ki: (O) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den: "Ben sizi bıraktığım
sürece siz de beni bırakın" buyurdu. Hemmam'ın hadisinde de:
"Bırakıldığımız sürece (beni bırakın) şüphesiz sizden öncekiler. .. helak
oldu" demektedir. Sonra hepsi de Zühri'nin Said ve
Ebu Seleme'den, onun Ebu
Hureyre’DEN naklettiği rivayetine yakın olarak hadisi zikrettiler.
AÇIKLAMA: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (6066) "Size nehyettiğimden uzak durun.
.. " bu hadisin şerhi açık bir şekilde Hacc Kitabı'nda geçmiş
bulunmaktadır. Bu İslam'ın kaidelerinden birisidir.
Bu babtaki hadislerden
maksat ise Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in onlara çokça soru sormayı ve
meydana gelmemiş hadiseler hakkında öncelikle soru sormayı onlara
yasaklamıştır. Bunun hoş görülmeyişinin çeşitli sebepleri vardır:
ı. Bu, müslümanlara
herhangi bir şeyin haram kılınmasına sebep olabilir. Bundan dolayı kendileri
zorluk ve meşakkatle karşı karşıya kalabilir. Nitekim bunu birinci hadiste
(6069) "müslümanlar arasında cürmü en büyük olan bir kimse, müslümanlara
haram kılınmamış olan bir şey hakkında soru sorması sebebi ile o hususun onlara
haram kılınmasına sebep alandır" açıklamış bulunmaktadır.
2. Bazen verilen cevapta
soru soranın hoşlanmayacağı ve onun iyi karşılamayacağı bir husus olabilir.
Bundan dolayı yüce Allah buna dair: "Ey iman edenler! Size açıklandığı
zaman hoşunuza gitmeyecek bazı hususlara dair soru sormayın" (Maide, 101)
buyruğunu indirmiştir. Nitekim bu husus, ayetin nüzul sebebi hususundaki hadiste
açıkça ifade edilmiştir.
3. Onlar belki de O'na
çokça soru sormakla O'nu yormuş ve meşakkat ve eziyetle karşı karşıya bırakmış
olabilirler. Bu ise helak olmalarına sebep olur. İşte bu hususu bu kitapta
zikredilecek olan Enes'in rivayet ettiği (6077) şu sözleri ile açıkça ifade
edilmiştir: Allah'ın Nebisine ısrar ederek çokça soru sordular ... Halbuki yüce
Allah: ''Allah'a ve Rasulüne eziyet edenlere muhakkak Allah onlara dünya ve
ahirette lanet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap da hazırlamıştır" (Ahzab,
57) buyurmaktadır.
6069-132/4- Bize Yahya
b. Yahya tahdis etti ... Amir b. Sa'd babasından şöyle dediğini rivayet etti:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz müslümanlar arasında
günahı en büyük olan müslüman, müslümanlara haram kılınmamış olan bir şey
hakkında soru sorması üzerine o şeyin haram kılınmasına sebep olan
kimsedir" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
7289; Ebu Davud, 4610
6070-133/5- Bunu bize
Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve İbn Ebu Ömer de tahdis edip dedi ki: Bize Süfyan b.
Uyeyne, Zühri'den tahdis etti. (H.) Bize Muhammed b. Abbad da tahdis etti, bize
Süfyan tahdis edip dedi ki: -Ben bunu Bismillahirrahmanirrahim'i ezberlemiş
olduğum gibi ezberlemiş bulunuyorum-: Zühri, Amir b. Sa'd'dan, o babasından
şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Müslümanlar arasında günahı en büyük Müslüman, haram kılınmamış bir husus
hakkında soru sorduğu için o soru sebebi ile o hususun insanlara haram
kılınmasına sebep olan kişidir" buyurdu.
6071- .. ./6- Bunu bana
Harmele b. Yahya da tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus haber
verdi. (H.) Bize Abd b. Humeyd de tahdis etti, bize Abdurrezzak haber verdi,
bize Ma'mer haber verdi, ikisi Zühri'den bu isnad ile rivayet etti. Ma'mer
hadisinde şu fazlalık da vardır: "Bir şey hakkında soru sorup da
gagalarcasına lüzumsuz inceliklerini araştırırsa" Yunus'un hadisi
rivayetinde de: Amir b. Sa'd'dan rivayete göre o Sa'd'ı: ... dinlemiştir
demektedir.
AÇIKLAMA: (6069)
"Muhakkak müslümanlar arasında cürmü en büyük müslüman. .. " bir
diğer rivayette ise (6071) "bir şey hakkında soru sorupda onu
gagalarcasına lüzumsuz ayrıntıları ile inceleyen" denilmektedir. Yani onu
araştırmakta alabildiğine aşınya giden ve uç noktalara kadar ulaşmak isteyen
kimse demektir.
Kadı lyaz dedi ki:
Burada cürümden kasıt müslümanları sıkıntıya sokmaktır. Yoksa kendisinden
dolayı ceza verilen, günah anlamındaki cürüm değildir. Çünkü soru sormak mübah
idi. Bundan dolayı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bana soru
sorun" buyurmuştur. Kadı Iyaz'ın sözleri bunlardır. Ama Kadı lyaz'ın bu
söyledikleri zayıf hatta batıldır. Doğru olan ise Hattabi'nin, Tahrir sahibinin
ve ilim adamlarının büyük çoğunluğunun bu hadisi şerhinde şu söyledikleridir:
Burada cürümden kasıt günahtır. Bu ilim adamları der ki: Bu anlamda fethalı
olarak "cereme: günah işledi" ictereme ve tecerreme denilir. Hattabi
ve başkaları dedi ki: Bu hadis, kendisini zorlayarak yahut da ihtiyacı olmayan
bir hususta işi yokuşa sürmek maksadı ile soru soran kişi hakkındadır. Bir mesele
ile karşı karşıya kaldığı için zaruret dolayısı ile soru soran kişiye de günah
sözkonusu değildir. Ona sitem de edilmez. Çünkü yüce Allah:
"Bilmiyorsanızbilenlere sorun" (Enbiya, 7) buyurmaktadır.
Tahrir sahibi ve
başkaları dedi ki: Bu hadiste, başkalarına zararlı olan bir işi yapan kimsenin
günah kazanacağına delil vardır, demişlerdir.
6072-134/7 - Bize Mahmud
b. Gaylan, Muhammed b. Kudame es-Sülemi ve Yahya b. Muhammed el-lü'lüi
-lafızları birbirine yakın olmak üzere- tahdis etti. Mahmud dedi ki: Bize
en-Nadr b. Şumeyl tahdis etti, diğer ikisi bize en-Nadr haber verdi, dedi. Bize
Şu'be haber verdi, bize Musa b. Enes, Enes b. Malik'den şöyle dediğini tahdis
etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ashabı ile ilgili bazı şeyler
ulaşınca bir hutbe verip şöyle dedi: "Bana cennet ve cehennem gösterildi.
Hayır ve şer hususunda bugün gibisini görmedim. Ve eğer benim bildiğimi
bilseydiniz pek az güler ve çok ağlardınız. "
(Enes) dedi ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı üzerine bugünden daha zor
bir gün gelmedi. Başlarını örttüler, inleyerek ağladılar. Bunun üzerine Ömer
ayağa kalkarak: Rabb olarak Allah'a, din olarak İslam'a, Nebi olarak Muhammed'e
razı olduk, dedi. Bu sefer o adam ayağa kalkarak:
Babam kim, dedi.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Baban filandır" buyurdu.
Bunun üzerine: "Ey iman edenler! Size açıklanınca üzüleceğiniz bir takım
şeyleri sormayın" (Maide, 101) buyruğu nazil oldu.
Diğer tahric: Buhari,
4621, 6486, 7295
AÇIKLAMA: "Cennet
ve cehennem bana gösterildi... Çokça ağlardınız. " Bu hadisten, cennet ve
cehennem'in halen yaralılmış oldukları anlaşılmaktadır. Onların gösterilmesi
ile ilgili açıklama da daha önceden geçti.
Hadisin anlamı şudur:
Ben bugün cennette gördüğümden daha çok hayır görmediğim gibi bugün cehennemde
gördüğümden daha çok şer de görmedim. Eğer benim gördüğümü görmüş olsaydınız ve
gerek bugün gördüklerimden gerek bugünden önce gördüklerimden öğrendiklerimi
siz de öğrenmiş olsaydınız aşırı derecede korkardınız, gülmeniz azalır,
ağlamanız çoğalırdı.
Yine hadiste böyle bir
durumda "Lev: eğer, şayet" lafzını kullanmakta bir mekruhluk
bulunmadığına delil vardır.
"Başlarını
örttüler, inleyerek ağladılar." Burada (inleyerek ağlamak anlamını
verdiğimiz) "hanin" hı harfi iledir. Nüshaların bir çoğunda bu
şekilde olduğu gibi ravilerin çoğunluğu da böyle rivayet etmişlerdir. Bazısı
ise ha ile rivayet etmişlerdir. Her iki şekli de zikredenler arasında Kadı
Iyaz, Tahrir sahibi ve başkaları da vardır. Bunlar derler ki: Hı harfi ile anlamı
ağlama sesidir. Bu da hıçkırarak ağlamaktan daha alt derecede bir ağlama
türüdür. "Hanin"in asıl anlamı ise (ha ile) sesin ağızdan çıkması
durumunda olduğu gibi burundan çıkması demektir. Halil ise bu gunneli bir ses
anlamındadır. Asmai ise bir kimsenin ağlaması arka arkaya devam ederse ve
böylelikle onda bir de gınne oluşursa buna (hı harfi ile) hanin denilir. Ebu
Zeyd ise her ikisi aynıdır, bu da şiddetlice ağlamak demektir, demiştir.
6073-135/8- Bize
Muhammed b. Ma'mer b. Ribsi el-Kaysi de tahdis etti ... Musa b. Enes dedi ki:
Enes b. Malik'i şöyle derken dinledim: Bir adam: Ey Allah'ın Rasulü! babam
kimdir, dedi. O: "Baban filandır", dedi ve: "Ey iman edenler
size açıklanınca üzüleceğiniz bir takım şeyleri sormayınız" (Maide, 105)
ayetinin tamamı nazil oldu.
6074-136/9- Bana Harmele
b. Yahya b. Abdullah b. Harmele b. İmran et-Tucibi de tahdis etti, bize İbn
Vehb haberdi, bana Yunus, İbn Şihab'dan haber verdi, bana Enes b. Malik'in
haber verdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), güneş batıya
kaydığı zaman çıkıp ashaba
Enes b. Malik dedi ki:
İnsanlar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bu sözleri işittikleri
zaman çokça ağladılar. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de çokça
"bana sorun" buyurdu. Bunun üzerine Abdullah b. Huzafe ayağa
kalkarak: Babam kimdir ey Allah'ın Rasulü!, dedi. Allah Rasulü: "Baban
Huzafedir" buyurdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Bana
sorun" sözlerini çokça tekrar edince Ömer diz çökerek: Rabb olarak
Allah'a, din olarak İslam'a, Rasul olarak Muhammed'e razıyız, dedi. Ömer
bunları söyleyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sustu sonra Allah
Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Korktuğunuz şey uzak
değil. Muhammed'in nefsi elinde olana yemin olsun ki, az önce cennet ve
cehennem bu duvarın ardında bana gösterildi ve ben hayır ve şer hususunda bugün
gibisini görmedim. "
İbn Şihab dedi ki: Bana
Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe haber verip dedi ki: Abdullah b. Huzafe'nin
annesi Abdullah b. Huzafe'ye: Ben annesine karşı senden daha kötü davranan
hiçbir oğul işitmedim. Senin annenin de cahiliye dönemi kadınlarının yaptıkları
işlerden birisini işlemiş olduğundan ötürü herkesin gözü önünde onu rezil
rüsvay etmeyeceğinden emin mi oldun, dedi. Abdullah b. Huzafe: Allah'a yemin
ederim benim siyahi bir köleden olduğumu söyleseydi ben de baba diye onu
bilirdim, dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6075- .. ./10- Bize Abd
b. Humeyd tahdis etti, bize Abdurrezzak haber verdi, bize Ma'mer haber verdi.
(H.) Bize Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimi de tahdis etti, bize Ebu'l-Yeman
haber verdi, bize Şuayb haber verdi (Ma'mer ile) ikisi Zühri'den, o Enes'den, o
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bu hadisi ve onunla birlikle
Ubeydullah'ın hadisini de rivayet etti. Ancak Şuayb Zühri'den şöyle dediğini
rivayet etti: Bana Ubeydullah b. Abdullah haber verip dedi ki: İlim ehlinden
bir adamın bana tahdis ettiğine göre Abdullah b. Huzafe'nin annesi deyip hadisi
Yunus'un hadisi gibi rivayet etti.
Diğer tahric: Abd b.
Humeyd'in hadisini Buhari, 7294; Abdullah b. Abdurrahman'ın hadisini Buhari,
93, 540, 7294'de
AÇIKLAMA: "Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana sorun demeyi çoğaltınca Ömer diz çöktü ...
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sustu."
İlim adamları der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu sözleri bunun kendisine vahiy
ile bildirildiği şeklinde açıklanır. Yoksa O'nun yüce Allah'ın bildirmesi hali
dışında gayb olup da kendisine sorulan her bir hususu bilmesi sözkonusu
değildir.
Kadı Iyaz dedi ki:
Hadisin zahiri ne göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Bana sorun"
buyurması bir kızgınlığın neticesi idi. Nitekim diğer rivayette (6078) Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e hoşlanmadığı bazı hususlara dair soru soruldu.
Ona sorulan sorular çoğalınca kızdı sonra da insanlara bana sorun buyurdu
denilmektedir. Halbuki O'nun tercihi çokça soru sormamak idi. Fa- , kat sorularına
cevap vermekte onlara muvafakat etmesinin sebebi ise soruyu karşılıksız
bırakmanın imkansız oluşundan ve onların çokça soru sormayı arzu ettiklerini
görmesinden dolayıdır. Allah en iyi bilendir.
Ömer (r.a.)'ın diz çöküp
söylediklerine gelince, o bunu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e karşı
edebinden, O'na ikram olmak üzere ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
eziyet verip de helak olacak noktaya gelmemeleri için müslümanlara olan
şefkatinden dolayı söylemişti. Onun söyledikleri sözlerin anlamına gelince:
Bizler yanımızda yüce Allah'ın kitabından bulunanlara nebimiz Muhammed
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sünnetine razıyız ve bunlar soru sormaya bizi
muhtaç bırakmayacak şekilde biz onlarla yetiniyoruz. Bu bize oldukça yeter
demektir.
"Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Korktuğunuz şey uzak değil, Muhammed'in
canı elinde olana yemin olsun ki... gösterildi." Buradaki "evla:
korktuğunuz şey uzak değil" tehdit ve korkutmadır. Acıma ve şefkat
anlamında olduğu da söylenmiştir. (Yazıklar olsun gibi) Buna göre bu kelimeyi
büyük bir işten kurtulan kimse söyler. Doğru ve meşhur olan ise bunun tehdit
için olduğudur. Yani hoşlanmadığınız o şey size yakındır demek olur. Yüce
Allah'ın: "Sana layıktır (o azab) evet sana layıktır (evla leke fe
evla)" (Kıyamet, 34) buyruğunda da bu lafız kullanılmıştır. Yani
hoşlanmadığın şey sana yakındır, ondan kork, çekin demektir. Bu da yakınlık
anlamına gelen "veliy" den alınmıştır. "Anifen" ise pek
yakın, az önce demektir. Meşhur olan başındaki hemzenin med ile okunmasıdır.
Kasr ile de söylenir. Yedi kıraatte her iki şekilde de okunmuş olmakla birlikte
çoğunluk med ile okumuştur.
"Abdullah b.
Huzafe'nin annesi ona ... , dedi..." Abdullah b. Huzafe'nin annesinin
söylediği "karefet" fiili kötü bir iş yaptı demektir. Kasıt da
zinadır. "Cahiliye" ise nübüvvetten önceki dönemde yaşayanlara denir.
Cahilliklerinin çokluğundan ötürü onlara bu isim verilmiştir.
Abdullah'ın bu soruyu
sormasının sebebine gelince, bazı kimseler cahiliyedeki neseblere dil uzatmak
alışkanlığı ile onun nesebi hakkında da ileri geri konuşuyorlardı. Nitekim bu
husus diğer hadiste (6076) "onunla tartışılırken babasından başkasının
oğlu diye çağırılırdı" sözü buna açıklık getirmektedir. Mülahat ise
tartışma ve karşılıklı sövmek demektir. Annesinin: "Onu rezil ve rüsvay mı
edecektin" sözleri de eğer sen zinadan doğma birisi olsaydın ve senin
baban Huzafe’DEN olmadığını söylemiş olsaydın beni rezil ve rüsvay edecekti n
demektir.
Huzafe'nin: Benim bir
köleden olduğumu söyleyecek olsaydım ben onu baba bilecektim demesine gelince,
böyle bir şey düşünülemez. Çünkü zina ile neseb Sabit olmaz denilebilir. Ama
buna şu şekilde cevap verilir:
Bu, iki bakımdan ihtimal
dahilindedir. Birincisi Huzafe'nin oğluna bu hüküm ulaşmamış olabilir ve
zinadan doğma çocuk, zina eden adama nisbet edilir diye düşünebilirdi. Çünkü bu
husus yaşça ondan daha büyük olan bir kimse tarafından dahi bilinmiyordu. Bu
kişi ise Sa'd b. Ebu Vakkas'ın Zem'a'nın cariyeden doğma oğlu hakkında
tartıştığı sırada sözkonusu olmuş ve böylelikle zina yolu ile doğmuş kardeşinin
kendi nesebine katılabileceğini sanmıştı.
İkinci ihtimal ise bir
şüpheye dayalı olarak (kadının kendisine helal olduğu düşüncesi ile) onunla
ilişki kurduktan sonra çocuğun nesebinin kendisine (babasına) katılması
düşünülebilir. Bu durumda nesebi ondan Sabit olur, Allah en iyi bilendir.
6076-137/11- Bize
Yusufb. Hammad el-Ma'ni tahdis etti, bize Abdula'la b. Said, Katade'den tahdis
etti, o Enes b. Malik'den rivayet ettiğine göre insanlar Allah'ın nebisine soru
sorup durdular. O kadar ki ısrarla sormalarını sürdürerek sorularını da
çoğalttılar. Bunun üzerine bir gün dışarı çıktı. Minbere çıkarak: "Bana
sorun, bana her neyi sorarsanız mutlaka onu size açıklayacağım" buyurdu.
Ashab bunu işitince ağızlarını açmadılar ve zorlu bir hal ile karşılaşmalarının
yaklaşmış olduğundan çekindiler.
Enes dedi ki: Ben de
sağa sola bakmaya başladım. Her bir adamın elbisesini başına sarıp ağlamakta
olduğunu gördüm. Kendisi ile tartışıldığı zaman babasından başkasına nisbet
edilen mescitteki bir adam konuşmaya başlayarak: Ey Allah'ın Nebisi! babam kim,
dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Baban Huzafe'dir"
buyurdu. Sonra Ömer b. el-Hattab (r.a.) söze başladı ve: Rabb olarak Allah'a,
din olarak İslam'a, Rasul olarak Muhammed'e razıyız. Kötü fitnelerden de
Allah'a sığınırız, dedi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Hayır ve şer hususunda bugünkü gibisini asla görmedim. Gerçekten
cennet ve cehennem'in suretleri bana gösterildi ve onları bu duvarın berisinde
gördüm" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
7089;
AÇIKLAMA: "Bize
Yusuf b. Hammad el-Ma' nı tahdis etti." Nisbetinde nun harfi kesreli ye
harfi şeddelidir. es-Sem'anı dedi ki: Bu, Ma'n b. Zaide'ye mensuptur.
Bu hadisin senedindeki
bütün raviler Basralıdır.
"Israrla
sormalarını sürdürerek sorularını çoğalttılar." Yani ısrarla soru sorup
durdular ve bu hususta aşırıya gittiler. Arapçada ahfa, elhafa ve elha aşırı
ısrar etmek anlamındadır.
"Bunu işittikleri
zaman ağızlarını açmadılar." Buradaki "erammu: ağızlarını
açmadılar" re harf fethalı ötreli olan mim de şeddelidir. Sustular
demektir. Bunun aslı ise dudak anlamındaki meramme’DEN gelmektedir. Yani
dudaklarını birbirleri üzerine kapattılar ve hiç konuşmadılar. Koyunun otu
dudaklarının arasına almasını anlatmak için de bu kökten gelen fiil olarak
"rammet eşşatu" kullanılır.
"Bir adam söze
başladı sonra Ömer söze başladı." Dil bilginlerinin, dediklerine göre
"enşee: başladı" anlamındadır. "Enşeallahu'l-halk: Allah
mahlukatı yaratmaya başladı (yoktan var etti)" tabiri de buradan
gelmektedir.
6077- .. ./12- Bize
Yahya b. Habib el-Harisi tahdis etti, bize Halid -yani b. el-Haris- tahdis
etti. (H.) Bize Muhammed b. Beşşar da tahdis etti, bize Muhammed b. Ebu Adiyy
tahdis etti, (Halid ile birlikte) ikisi Hişam'dan rivayet etti. (H.) Bize Asım
b. en-Nadr et-Teymı de tahdis etti, bize Mu'temir tahdis edip dedi ki: Babamı
(Hişam ile) birlikte şöyle derken dinledim: Bize Katade Enes’DEN bu olayı
zikrederek tahdis etti.
6078-138/13- Bize
Abdullah b. Berrad el-Eş' ari tahdis etti: Ebu Musa dedi ki: Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e hoşuna gitmeyen bazı hususlar hakkında soru soruldu. Ona
sorulan sorular çoğaltılınca kızdı sonra da insanlara: "Ne hakkında
isterseniz bana sorun" buyurdu. Bunun üzerine bir adam: Babam kimdir,
dedi. "Baban Huzafe'dir" buyurdu. Bir başkası kalkarak: Babam kimdir
ey Allah'ın Rasulü!, dedi. Ona: "Baban Şeybe'nin azadlısı Salim'dir"
buyurdu. Ömer, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yüzündeki kızgınlık
ifadesini görünce: Ey Allah'ın Rasınü! Biz Allah'a tevbe ediyoruz, dedi.
Ebu Kureyb'in
rivayetinde de: Adam: Babam kimdir ey Allah'ın Rasillü!, dedi. O: "Baban
Şeybe'nin azadlısı Salim'dir" buyurdu denilmektedir.
Diğer tahric: Buhari,
92, 7291
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: