SAHİH-İ MÜSLİM

FAZİLETLER

 

37 - باب توفيره صلى الله عليه وسلم، وترك إكثار سؤاله عما لا ضرورة إليه، أو لا يتعلق به تكليف، وما لا يقع، ونحو ذلك

37- NEBİ (S.A.V.)'İ TA'ZİM  -   ZORUNLU OLMAYAN YA DA BİR MÜKELLEFİYET İLE ALAKASI OLMAYAN, MEYDANA GELMEYEN VE BENZERİ HUSUSLAR HAKKINDA ÇOKÇA SORU SORMAYI TERKETMEK BABI

 

130 - (1337) حدثني حرملة بن يحيى التجيبي. أخبرنا ابن وهب. أخبرني يونس عن ابن شهاب. أخبرني أبو سلمة بن عبدالرحمن وسعيد بن المسيب. قالا: كان أبو هريرة يحدث؛  أنه سمع رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول "ما نهيتكم عنه فاجتنبوه. وما أمرتكم به فافعلوا منه ما استطعتم. فإنما أهلك الذين من قبلكم كثرة مسائلهم، واختلافهم على أنبيائهم".

 

6066-130/1- Bana Harmele b. Yahya et-Tucibi tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus İbn Şihflb'dan haber verdi, bana Ebu Seleme b. Abdurrahman ve Said b. el-Müseyyeb haber verip dedi ki: Ebu Hureyre, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'in şöyle buyurduğunu dinlediğini tahdis ederdi: "Size yasakladığım şeyden uzak durun, size emrettiğimden gücünüzün yettiği kadarını yapın. Çünkü şüphesiz sizden öncekileri çokça soru sormaları ve nebilerine muhalefet etmeleri helak etmiştir. "

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

130-م - (1337) وحدثني محمد بن أحمد بن أبي خلف. حدثنا أبو سلمة، وهو منصور بن سلمة الخزاعي. أخبرنا ليث عن يزيد بن الهاد، عن ابن شهاب، بهذا الإسناد، مثله سواء.

 

6067- .. ./2- Bana Muhammed b. Ahmed b. ebu Halef de tahdis etti, bize Ebu Seleme -ki o Mansur b. Seleme el-Huzai'dir- tahdis etti, bize Leys, Yezid b. el-Had’DAN haber verdi, o İbn Şihab'dan bu isnad ile birebir aynısını rivayet etti.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

131 - (1337) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وأبو كريب. قالا: حدثنا أبو معاوية. ح وحدثنا ابن نمير. حدثنا أبي. كلاهما عن الأعمش، عن أبي صالح، عن أبي هريرة. ح وحدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا المغيرة (يعني الحزامي). ح وحدثنا ابن أبي عمر. حدثنا سفيان. كلاهما عن أبي الزناد، عن الأعرج، عن أبي هريرة. ح وحدثناه عبيدالله بن معاذ. حدثنا أبي. حدثنا شعبة عن محمد بن زياد. سمع أبا هريرة. ح وحدثنا محمد بن رافع. حدثنا عبدالرزاق. أخبرنا معمر عن همام بن منبه، عن أبي هريرة. كلهم قال:

 عن النبي صلى الله عليه وسلم "ذروني ما تركتم". وفي حديث همام "ما تركتم. فإنما هلك من قبلكم" ثم ذكروا نحو حديث الزهري عن سعيد وأبي سلمة، عن أبي هريرة.

 

6068-131/3- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Muaviye tahdis etti. (H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize babam tahdis etti. (Ebu Muaviye) ile ikisi A'meş'den, o Ebu Salih'den, o Ebu Hureyre’den rivayet etti (H. ) Bize Kuteybe b. Said de tahdis etti, bize Muğire -yani el-Hizami- tahdis etti. (H.) Bize İbn Ebu Ömer de tahdis etti, bize Süfyan tahdis etti, (Muğire ile) ikisi Ebu Zinad'dan, o A'rec'den, o Ebu Hureyre’DEN tahdis etti. (H.) Bunu bize Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be, Muhammed b. Ziyad'dan Ebu Hureyre'yi dinlediğini tahdis etti. (H.) Bize Muhammed b. Raft" de tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih’DEN haber verdi, o Ebu Hureyre’DEN rivayet etti. Hepsi dedi ki: (O) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den: "Ben sizi bıraktığım sürece siz de beni bırakın" buyurdu. Hemmam'ın hadisinde de: "Bırakıldığımız sürece (beni bırakın) şüphesiz sizden öncekiler. .. helak oldu" demektedir. Sonra hepsi de Zühri'nin Said ve

 

Ebu Seleme'den, onun Ebu Hureyre’DEN naklettiği rivayetine yakın olarak hadisi zikrettiler.

 

 

AÇIKLAMA:          Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (6066) "Size nehyettiğimden uzak durun. .. " bu hadisin şerhi açık bir şekilde Hacc Kitabı'nda geçmiş bulunmaktadır. Bu İslam'ın kaidelerinden birisidir.

 

Bu babtaki hadislerden maksat ise Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in onlara çokça soru sormayı ve meydana gelmemiş hadiseler hakkında öncelikle soru sormayı onlara yasaklamıştır. Bunun hoş görülmeyişinin çeşitli sebepleri vardır:

 

ı. Bu, müslümanlara herhangi bir şeyin haram kılınmasına sebep olabilir. Bundan dolayı kendileri zorluk ve meşakkatle karşı karşıya kalabilir. Nitekim bunu birinci hadiste (6069) "müslümanlar arasında cürmü en büyük olan bir kimse, müslümanlara haram kılınmamış olan bir şey hakkında soru sorması sebebi ile o hususun onlara haram kılınmasına sebep alandır" açıklamış bulunmaktadır.

 

2. Bazen verilen cevapta soru soranın hoşlanmayacağı ve onun iyi karşılamayacağı bir husus olabilir. Bundan dolayı yüce Allah buna dair: "Ey iman edenler! Size açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek bazı hususlara dair soru sormayın" (Maide, 101) buyruğunu indirmiştir. Nitekim bu husus, ayetin nüzul sebebi hususundaki hadiste açıkça ifade edilmiştir.

 

3. Onlar belki de O'na çokça soru sormakla O'nu yormuş ve meşakkat ve eziyetle karşı karşıya bırakmış olabilirler. Bu ise helak olmalarına sebep olur. İşte bu hususu bu kitapta zikredilecek olan Enes'in rivayet ettiği (6077) şu sözleri ile açıkça ifade edilmiştir: Allah'ın Nebisine ısrar ederek çokça soru sordular ... Halbuki yüce Allah: ''Allah'a ve Rasulüne eziyet edenlere muhakkak Allah onlara dünya ve ahirette lanet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap da hazırlamıştır" (Ahzab, 57) buyurmaktadır.

 

 

 

132 - (2358) حدثنا يحيى بن يحيى. أخبرنا إبراهيم بن سعد عن ابن شهاب، عن عامر بن سعد، عن أبيه. قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "إن أعظم المسلمين في المسلمين جرما، من سأل عن شيء لم يحرم على المسلمين، فحرم عليهم، من أجل مسألته".

 

6069-132/4- Bize Yahya b. Yahya tahdis etti ... Amir b. Sa'd babasından şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz müslümanlar arasında günahı en büyük olan müslüman, müslümanlara haram kılınmamış olan bir şey hakkında soru sorması üzerine o şeyin haram kılınmasına sebep olan kimsedir" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 7289; Ebu Davud, 4610

 

 

133 - (2358) وحدثناه أبو بكر بن أبي شيبة وابن أبي عمر. قالا: حدثنا سفيان بن عيينة عن الزهري. ح وحدثنا محمد بن عباد. حدثنا سفيان قال: (أحفظه كما أحفظ بسم الله الرحمن الرحيم) الزهري: عن عامر بن سعد، عن أبيه، قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "أعظم المسلمين في المسلمين جرما، من سأل عن أمر لم يحرم، فحرم على الناس من أجل مسألته".

 

6070-133/5- Bunu bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve İbn Ebu Ömer de tahdis edip dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, Zühri'den tahdis etti. (H.) Bize Muhammed b. Abbad da tahdis etti, bize Süfyan tahdis edip dedi ki: -Ben bunu Bismillahirrahmanirrahim'i ezberlemiş olduğum gibi ezberlemiş bulunuyorum-: Zühri, Amir b. Sa'd'dan, o babasından şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müslümanlar arasında günahı en büyük Müslüman, haram kılınmamış bir husus hakkında soru sorduğu için o soru sebebi ile o hususun insanlara haram kılınmasına sebep olan kişidir" buyurdu.

 

 

133-م - (2358) وحدثنيه حرملة بن يحيى. أخبرنا ابن وهب. أخبرني يونس. ح وحدثنا عبد بن حميد. أخبرنا عبدالرزاق. أخبرنا معمر. كلاهما عن الزهري، بهذا الإسناد. وزاد في حديث معمر "رجل سأل عن شيء ونقر عنه". وقال في حديث يونس: عامر بن سعد؛ أنه سمع سعدا.

 

6071- .. ./6- Bunu bana Harmele b. Yahya da tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus haber verdi. (H.) Bize Abd b. Humeyd de tahdis etti, bize Abdurrezzak haber verdi, bize Ma'mer haber verdi, ikisi Zühri'den bu isnad ile rivayet etti. Ma'mer hadisinde şu fazlalık da vardır: "Bir şey hakkında soru sorup da gagalarcasına lüzumsuz inceliklerini araştırırsa" Yunus'un hadisi rivayetinde de: Amir b. Sa'd'dan rivayete göre o Sa'd'ı: ... dinlemiştir demektedir.

 

 

AÇIKLAMA:          (6069) "Muhakkak müslümanlar arasında cürmü en büyük müslüman. .. " bir diğer rivayette ise (6071) "bir şey hakkında soru sorupda onu gagalarcasına lüzumsuz ayrıntıları ile inceleyen" denilmektedir. Yani onu araştırmakta alabildiğine aşınya giden ve uç noktalara kadar ulaşmak isteyen kimse demektir.

 

Kadı lyaz dedi ki: Burada cürümden kasıt müslümanları sıkıntıya sokmaktır. Yoksa kendisinden dolayı ceza verilen, günah anlamındaki cürüm değildir. Çünkü soru sormak mübah idi. Bundan dolayı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bana soru sorun" buyurmuştur. Kadı Iyaz'ın sözleri bunlardır. Ama Kadı lyaz'ın bu söyledikleri zayıf hatta batıldır. Doğru olan ise Hattabi'nin, Tahrir sahibinin ve ilim adamlarının büyük çoğunluğunun bu hadisi şerhinde şu söyledikleridir: Burada cürümden kasıt günahtır. Bu ilim adamları der ki: Bu anlamda fethalı olarak "cereme: günah işledi" ictereme ve tecerreme denilir. Hattabi ve başkaları dedi ki: Bu hadis, kendisini zorlayarak yahut da ihtiyacı olmayan bir hususta işi yokuşa sürmek maksadı ile soru soran kişi hakkındadır. Bir mesele ile karşı karşıya kaldığı için zaruret dolayısı ile soru soran kişiye de günah sözkonusu değildir. Ona sitem de edilmez. Çünkü yüce Allah: "Bilmiyorsanızbilenlere sorun" (Enbiya, 7) buyurmaktadır.

 

Tahrir sahibi ve başkaları dedi ki: Bu hadiste, başkalarına zararlı olan bir işi yapan kimsenin günah kazanacağına delil vardır, demişlerdir.

 

 

 

134 - (2359) حدثنا محمود بن غيلان ومحمد بن قدامة السلمي ويحيى بن محمد اللؤلؤي. وألفاظهم متقاربة (قال محمود: حدثنا

النضر بن شميل. وقال الآخران: أخبرنا النضر). أخبرنا شعبة. حدثنا موسى بن أنس عن أنس بن مالك، قال:

 بلغ رسول الله صلى الله عليه وسلم عن أصحابه شيء. فخطب فقال "عرضت علي الجنة والنار. فلم أر كاليوم في الخير والشر. ولو تعلمون ما أعلم لضحكتم قليلا ولبكيتم كثيرا" قال، فما أتى على أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم يوم أشد منه. قال، غطوا رؤوسهم ولهم خنين. قال فقام عمر فقال: رضينا بالله ربا. وبالإسلام دينا. وبمحمد نبيا. قال، فقام ذاك الرجل فقال: من أبي؟ قال "أبوك فلان". فنزلت: {يا أيها الذين آمنوا لا تسألوا عن أشياء إن تبد لكم تسؤكم} [5/المائدة/101].

 

6072-134/7 - Bize Mahmud b. Gaylan, Muhammed b. Kudame es-Sülemi ve Yahya b. Muhammed el-lü'lüi -lafızları birbirine yakın olmak üzere- tahdis etti. Mahmud dedi ki: Bize en-Nadr b. Şumeyl tahdis etti, diğer ikisi bize en-Nadr haber verdi, dedi. Bize Şu'be haber verdi, bize Musa b. Enes, Enes b. Malik'den şöyle dediğini tahdis etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ashabı ile ilgili bazı şeyler ulaşınca bir hutbe verip şöyle dedi: "Bana cennet ve cehennem gösterildi. Hayır ve şer hususunda bugün gibisini görmedim. Ve eğer benim bildiğimi bilseydiniz pek az güler ve çok ağlardınız. "

 

(Enes) dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı üzerine bugünden daha zor bir gün gelmedi. Başlarını örttüler, inleyerek ağladılar. Bunun üzerine Ömer ayağa kalkarak: Rabb olarak Allah'a, din olarak İslam'a, Nebi olarak Muhammed'e razı olduk, dedi. Bu sefer o adam ayağa kalkarak:

 

Babam kim, dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Baban filandır" buyurdu. Bunun üzerine: "Ey iman edenler! Size açıklanınca üzüleceğiniz bir takım şeyleri sormayın" (Maide, 101) buyruğu nazil oldu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 4621, 6486, 7295

 

AÇIKLAMA:          "Cennet ve cehennem bana gösterildi... Çokça ağlardınız. " Bu hadisten, cennet ve cehennem'in halen yaralılmış oldukları anlaşılmaktadır. Onların gösterilmesi ile ilgili açıklama da daha önceden geçti.

 

Hadisin anlamı şudur: Ben bugün cennette gördüğümden daha çok hayır görmediğim gibi bugün cehennemde gördüğümden daha çok şer de görmedim. Eğer benim gördüğümü görmüş olsaydınız ve gerek bugün gördüklerimden gerek bugünden önce gördüklerimden öğrendiklerimi siz de öğrenmiş olsaydınız aşırı derecede korkardınız, gülmeniz azalır, ağlamanız çoğalırdı.

 

Yine hadiste böyle bir durumda "Lev: eğer, şayet" lafzını kullanmakta bir mekruhluk bulunmadığına delil vardır.

 

"Başlarını örttüler, inleyerek ağladılar." Burada (inleyerek ağlamak anlamını verdiğimiz) "hanin" hı harfi iledir. Nüshaların bir çoğunda bu şekilde olduğu gibi ravilerin çoğunluğu da böyle rivayet etmişlerdir. Bazısı ise ha ile rivayet etmişlerdir. Her iki şekli de zikredenler arasında Kadı Iyaz, Tahrir sahibi ve başkaları da vardır. Bunlar derler ki: Hı harfi ile anlamı ağlama sesidir. Bu da hıçkırarak ağlamaktan daha alt derecede bir ağlama türüdür. "Hanin"in asıl anlamı ise (ha ile) sesin ağızdan çıkması durumunda olduğu gibi burundan çıkması demektir. Halil ise bu gunneli bir ses anlamındadır. Asmai ise bir kimsenin ağlaması arka arkaya devam ederse ve böylelikle onda bir de gınne oluşursa buna (hı harfi ile) hanin denilir. Ebu Zeyd ise her ikisi aynıdır, bu da şiddetlice ağlamak demektir, demiştir.

 

 

 

135 - (2359) وحدثنا محمد بن معمر بن ربعي القيسي. حدثنا روح بن عبادة. حدثنا شعبة. أخبرني موسى بن أنس قال: سمعت أنس بن مالك يقول : قال رجل: يا رسول الله! من أبي؟ قال "أبوك فلان" ونزلت: {يا أيها الذين آمنوا لا تسألوا عن أشياء إن تبد لكم تسؤكم}. تمام الآية.

 

6073-135/8- Bize Muhammed b. Ma'mer b. Ribsi el-Kaysi de tahdis etti ... Musa b. Enes dedi ki: Enes b. Malik'i şöyle derken dinledim: Bir adam: Ey Allah'ın Rasulü! babam kimdir, dedi. O: "Baban filandır", dedi ve: "Ey iman edenler size açıklanınca üzüleceğiniz bir takım şeyleri sormayınız" (Maide, 105) ayetinin tamamı nazil oldu.

 

 

136 - (2359) وحدثني حرملة بن يحيى بن عبدالله بن حرملة بن عمران التجيبي. أخبرنا ابن وهب. أخبرني يونس عن ابن شهاب. أخبرني أنس بن مالك؛

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم خرج حين زاغت الشمس. فصلى لهم صلاة الظهر. فلما سلم قام على المنبر. فذكر الساعة. وذكر أن قبلها أمورا عظاما. ثم قال "من أحب أن يسألني عن شيء فليسألني عنه. فوالله! لا تسألوني عن شيء إلا أخبرتكم به، ما دمت في مقامي هذا".

قال أنس بن مالك: فأكثر الناس البكاء حين سمعوا ذلك من رسول الله صلى الله عليه وسلم. وأكثر رسول الله صلى الله عليه وسلم أن يقول "سلوني" فقام عبدالله بن حذافة فقال: من أبي؟ يا رسول الله! قال "أبوك حذافة" فلما أكثر رسول الله صلى الله عليه وسلم من أن يقول "سلوني" برك عمر فقال: رضينا بالله ربا. وبالإسلام دينا. وبمحمد رسولا. قال فسكت رسول الله صلى الله عليه وسلم حين قال عمر ذلك. ثم قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "أولى. والذي نفس محمد بيده! لقد عرضت علي الجنة والنار آنفا. في عرض هذا الحائط. فلم أر كاليوم في الخير والشر".

قال ابن شهاب: أخبرني عبيدالله بن عبدالله بن عتبة قال: قالت أم عبدالله بن حذافة لعبدالله بن حذافة: ما سمعت بابن قط أعق منك؟ أأمنت أن تكون أمك قد قارفت بعض ما تقارف نساء أهل الجاهلية، فتفضحها على أعين الناس؟ قال عبدالله بن حذافة: والله! لو ألحقني بعبد أسود، للحقته.

 

6074-136/9- Bana Harmele b. Yahya b. Abdullah b. Harmele b. İmran et-Tucibi de tahdis etti, bize İbn Vehb haberdi, bana Yunus, İbn Şihab'dan haber verdi, bana Enes b. Malik'in haber verdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), güneş batıya kaydığı zaman çıkıp ashaba öğle namazını kıldırdı. Selam verdikten sonra minbere çıktı, kıyameti andı. Kıyametten önce de pek büyük hususların meydana geleceğini zikrettikten sonra şöyle buyurdu: "Bana herhangi bir şey hakkında soru sormak isteyen onu bana sorsun. Allah'a yemin ederim bana hangi şey hakkında soru sorarsanız mutlaka ben de size onu -bu bulunduğum yerde kaldığım sürece- haber vereceğim" buyurdu.

 

Enes b. Malik dedi ki: İnsanlar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bu sözleri işittikleri zaman çokça ağladılar. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de çokça "bana sorun" buyurdu. Bunun üzerine Abdullah b. Huzafe ayağa kalkarak: Babam kimdir ey Allah'ın Rasulü!, dedi. Allah Rasulü: "Baban Huzafedir" buyurdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Bana sorun" sözlerini çokça tekrar edince Ömer diz çökerek: Rabb olarak Allah'a, din olarak İslam'a, Rasul olarak Muhammed'e razıyız, dedi. Ömer bunları söyleyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sustu sonra Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Korktuğunuz şey uzak değil. Muhammed'in nefsi elinde olana yemin olsun ki, az önce cennet ve cehennem bu duvarın ardında bana gösterildi ve ben hayır ve şer hususunda bugün gibisini görmedim. "

İbn Şihab dedi ki: Bana Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe haber verip dedi ki: Abdullah b. Huzafe'nin annesi Abdullah b. Huzafe'ye: Ben annesine karşı senden daha kötü davranan hiçbir oğul işitmedim. Senin annenin de cahiliye dönemi kadınlarının yaptıkları işlerden birisini işlemiş olduğundan ötürü herkesin gözü önünde onu rezil rüsvay etmeyeceğinden emin mi oldun, dedi. Abdullah b. Huzafe: Allah'a yemin ederim benim siyahi bir köleden olduğumu söyleseydi ben de baba diye onu bilirdim, dedi.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

136-م - (2359) حدثنا عبد بن حميد. أخبرنا عبدالرزاق. أخبرنا معمر. ح وحدثنا عبدالله بن عبدالرحمن الدارمي. أخبرنا أبو اليمان. أخبرنا شعيب. كلاهما عن الزهري، عن أنس، عن النبي صلى الله عليه وسلم، بهذا الحديث، وحديث عبيدالله، معه. غير أن شعيبا قال عن الزهري: قال: أخبرني عبيدالله بن عبدالله. قال: حدثني رجل من أهل العلم؛ أن أم عبدالله بن حذافة قالت؛ بمثل حديث يونس.

 

6075- .. ./10- Bize Abd b. Humeyd tahdis etti, bize Abdurrezzak haber verdi, bize Ma'mer haber verdi. (H.) Bize Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimi de tahdis etti, bize Ebu'l-Yeman haber verdi, bize Şuayb haber verdi (Ma'mer ile) ikisi Zühri'den, o Enes'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bu hadisi ve onunla birlikle Ubeydullah'ın hadisini de rivayet etti. Ancak Şuayb Zühri'den şöyle dediğini rivayet etti: Bana Ubeydullah b. Abdullah haber verip dedi ki: İlim ehlinden bir adamın bana tahdis ettiğine göre Abdullah b. Huzafe'nin annesi deyip hadisi Yunus'un hadisi gibi rivayet etti.

 

 

Diğer tahric: Abd b. Humeyd'in hadisini Buhari, 7294; Abdullah b. Abdurrahman'ın hadisini Buhari, 93, 540, 7294'de

 

AÇIKLAMA:          "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana sorun demeyi çoğaltınca Ömer diz çöktü ... Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sustu."

 

İlim adamları der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu sözleri bunun kendisine vahiy ile bildirildiği şeklinde açıklanır. Yoksa O'nun yüce Allah'ın bildirmesi hali dışında gayb olup da kendisine sorulan her bir hususu bilmesi sözkonusu değildir.

 

Kadı Iyaz dedi ki: Hadisin zahiri ne göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:

"Bana sorun" buyurması bir kızgınlığın neticesi idi. Nitekim diğer rivayette (6078) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e hoşlanmadığı bazı hususlara dair soru soruldu. Ona sorulan sorular çoğalınca kızdı sonra da insanlara bana sorun buyurdu denilmektedir. Halbuki O'nun tercihi çokça soru sormamak idi. Fa- , kat sorularına cevap vermekte onlara muvafakat etmesinin sebebi ise soruyu karşılıksız bırakmanın imkansız oluşundan ve onların çokça soru sormayı arzu ettiklerini görmesinden dolayıdır. Allah en iyi bilendir.

 

Ömer (r.a.)'ın diz çöküp söylediklerine gelince, o bunu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e karşı edebinden, O'na ikram olmak üzere ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e eziyet verip de helak olacak noktaya gelmemeleri için müslümanlara olan şefkatinden dolayı söylemişti. Onun söyledikleri sözlerin anlamına gelince: Bizler yanımızda yüce Allah'ın kitabından bulunanlara nebimiz Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sünnetine razıyız ve bunlar soru sormaya bizi muhtaç bırakmayacak şekilde biz onlarla yetiniyoruz. Bu bize oldukça yeter demektir.

 

"Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Korktuğunuz şey uzak değil, Muhammed'in canı elinde olana yemin olsun ki... gösterildi." Buradaki "evla: korktuğunuz şey uzak değil" tehdit ve korkutmadır. Acıma ve şefkat anlamında olduğu da söylenmiştir. (Yazıklar olsun gibi) Buna göre bu kelimeyi büyük bir işten kurtulan kimse söyler. Doğru ve meşhur olan ise bunun tehdit için olduğudur. Yani hoşlanmadığınız o şey size yakındır demek olur. Yüce Allah'ın: "Sana layıktır (o azab) evet sana layıktır (evla leke fe evla)" (Kıyamet, 34) buyruğunda da bu lafız kullanılmıştır. Yani hoşlanmadığın şey sana yakındır, ondan kork, çekin demektir. Bu da yakınlık anlamına gelen "veliy" den alınmıştır. "Anifen" ise pek yakın, az önce demektir. Meşhur olan başındaki hemzenin med ile okunmasıdır. Kasr ile de söylenir. Yedi kıraatte her iki şekilde de okunmuş olmakla birlikte çoğunluk med ile okumuştur.

 

"Abdullah b. Huzafe'nin annesi ona ... , dedi..." Abdullah b. Huzafe'nin annesinin söylediği "karefet" fiili kötü bir iş yaptı demektir. Kasıt da zinadır. "Cahiliye" ise nübüvvetten önceki dönemde yaşayanlara denir. Cahilliklerinin çokluğundan ötürü onlara bu isim verilmiştir.

 

Abdullah'ın bu soruyu sormasının sebebine gelince, bazı kimseler cahiliyedeki neseblere dil uzatmak alışkanlığı ile onun nesebi hakkında da ileri geri konuşuyorlardı. Nitekim bu husus diğer hadiste (6076) "onunla tartışılırken babasından başkasının oğlu diye çağırılırdı" sözü buna açıklık getirmektedir. Mülahat ise tartışma ve karşılıklı sövmek demektir. Annesinin: "Onu rezil ve rüsvay mı edecektin" sözleri de eğer sen zinadan doğma birisi olsaydın ve senin baban Huzafe’DEN olmadığını söylemiş olsaydın beni rezil ve rüsvay edecekti n demektir.

 

Huzafe'nin: Benim bir köleden olduğumu söyleyecek olsaydım ben onu baba bilecektim demesine gelince, böyle bir şey düşünülemez. Çünkü zina ile neseb Sabit olmaz denilebilir. Ama buna şu şekilde cevap verilir:

 

Bu, iki bakımdan ihtimal dahilindedir. Birincisi Huzafe'nin oğluna bu hüküm ulaşmamış olabilir ve zinadan doğma çocuk, zina eden adama nisbet edilir diye düşünebilirdi. Çünkü bu husus yaşça ondan daha büyük olan bir kimse tarafından dahi bilinmiyordu. Bu kişi ise Sa'd b. Ebu Vakkas'ın Zem'a'nın cariyeden doğma oğlu hakkında tartıştığı sırada sözkonusu olmuş ve böylelikle zina yolu ile doğmuş kardeşinin kendi nesebine katılabileceğini sanmıştı.

 

İkinci ihtimal ise bir şüpheye dayalı olarak (kadının kendisine helal olduğu düşüncesi ile) onunla ilişki kurduktan sonra çocuğun nesebinin kendisine (babasına) katılması düşünülebilir. Bu durumda nesebi ondan Sabit olur, Allah en iyi bilendir.

 

 

 

137 - (2359) حدثنا يوسف بن حماد المعني. حدثنا عبدالأعلى عن سعيد، عن قتادة، عن أنس بن مالك؛

 أن الناس سألوا نبي الله صلى الله عليه وسلم حتى أحفوه بالمسألة. فخرج ذات يوم فصعد المنبر. فقال "سلوني. لا تسألوني عن شيء إلا بينته لكم" فلما سمع ذلك القوم أرموا ورهبوا أن يكون بين يدي أمر قد حضر.

قال أنس: فجعلت ألتفت يمينا وشمالا. فإذا كل رجل لاف رأسه في ثوبه يبكي. فأنشأ رجل من المسجد، كان يلاحى فيدعى لغير أبيه. فقال: يا نبي الله! من أبي؟ قال "أبوك حذافة". ثم أنشأ عمر بن الخطاب رضي الله عنه فقال: رضينا بالله ربا. وبالإسلام دينا. وبمحمد رسولا. عائذا بالله من سوء الفتن. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم "لم أر كاليوم قط في الخير والشر. إني صورت لي الجنة والنار، فرأيتهما دون هذا الحائط"

 

6076-137/11- Bize Yusufb. Hammad el-Ma'ni tahdis etti, bize Abdula'la b. Said, Katade'den tahdis etti, o Enes b. Malik'den rivayet ettiğine göre insanlar Allah'ın nebisine soru sorup durdular. O kadar ki ısrarla sormalarını sürdürerek sorularını da çoğalttılar. Bunun üzerine bir gün dışarı çıktı. Minbere çıkarak: "Bana sorun, bana her neyi sorarsanız mutlaka onu size açıklayacağım" buyurdu. Ashab bunu işitince ağızlarını açmadılar ve zorlu bir hal ile karşılaşmalarının yaklaşmış olduğundan çekindiler. 

 

Enes dedi ki: Ben de sağa sola bakmaya başladım. Her bir adamın elbisesini başına sarıp ağlamakta olduğunu gördüm. Kendisi ile tartışıldığı zaman babasından başkasına nisbet edilen mescitteki bir adam konuşmaya başlayarak: Ey Allah'ın Nebisi! babam kim, dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Baban Huzafe'dir" buyurdu. Sonra Ömer b. el-Hattab (r.a.) söze başladı ve: Rabb olarak Allah'a, din olarak İslam'a, Rasul olarak Muhammed'e razıyız. Kötü fitnelerden de Allah'a sığınırız, dedi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır ve şer hususunda bugünkü gibisini asla görmedim. Gerçekten cennet ve cehennem'in suretleri bana gösterildi ve onları bu duvarın berisinde gördüm" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 7089;

 

AÇIKLAMA:          "Bize Yusuf b. Hammad el-Ma' nı tahdis etti." Nisbetinde nun harfi kesreli ye harfi şeddelidir. es-Sem'anı dedi ki: Bu, Ma'n b. Zaide'ye mensuptur.

 

Bu hadisin senedindeki bütün raviler Basralıdır.

 

"Israrla sormalarını sürdürerek sorularını çoğalttılar." Yani ısrarla soru sorup durdular ve bu hususta aşırıya gittiler. Arapçada ahfa, elhafa ve elha aşırı ısrar etmek anlamındadır.

 

"Bunu işittikleri zaman ağızlarını açmadılar." Buradaki "erammu: ağızlarını açmadılar" re harf fethalı ötreli olan mim de şeddelidir. Sustular demektir. Bunun aslı ise dudak anlamındaki meramme’DEN gelmektedir. Yani dudaklarını birbirleri üzerine kapattılar ve hiç konuşmadılar. Koyunun otu dudaklarının arasına almasını anlatmak için de bu kökten gelen fiil olarak "rammet eşşatu" kullanılır.

 

"Bir adam söze başladı sonra Ömer söze başladı." Dil bilginlerinin, dediklerine göre "enşee: başladı" anlamındadır. "Enşeallahu'l-halk: Allah mahlukatı yaratmaya başladı (yoktan var etti)" tabiri de buradan gelmektedir.

 

 

 

137-م - (2359) حدثنا يحيى بن حبيب الحارثي. حدثنا خالد (يعني ابن الحارث). ح وحدثنا محمد بن بشار. حدثنا محمد بن أبي عدي. كلاهما عن هشام. ح وحدثنا عاصم بن النضر التيمي. حدثنا معتمر. قال: سمعت أبي. قالا جميعا: حدثنا قتادة عن أنس، بهذه القصة.

 

6077- .. ./12- Bize Yahya b. Habib el-Harisi tahdis etti, bize Halid -yani b. el-Haris- tahdis etti. (H.) Bize Muhammed b. Beşşar da tahdis etti, bize Muhammed b. Ebu Adiyy tahdis etti, (Halid ile birlikte) ikisi Hişam'dan rivayet etti. (H.) Bize Asım b. en-Nadr et-Teymı de tahdis etti, bize Mu'temir tahdis edip dedi ki: Babamı (Hişam ile) birlikte şöyle derken dinledim: Bize Katade Enes’DEN bu olayı zikrederek tahdis etti.

 

 

138 - (2360) حدثنا عبدالله بن براد الأشعري ومحمد بن العلاء الهمداني قالا: حدثنا أبو أسامة عن بريد، عن أبي بردة، عن أبي موسى قال:

 سئل النبي صلى الله عليه وسلم عن أشياء كرهها. فلما أكثر عليه غضب. ثم قال للناس "سلوني عم شئتم" فقال رجل: من أبي؟ قال" أبوك حذافة" فقام آخر فقال: من أبي؟ يا رسول الله! قال "أبوك سالم مولى شيبة" فلما رأى عمر ما في وجه رسول الله صلى الله عليه وسلم من الغضب قال: يا رسول الله! إنا نتوب إلى الله. وفي رواية أبي كريب: قال: من أبي؟ يا رسول الله! قال "أبوك سالم، مولى شيبة".

 

6078-138/13- Bize Abdullah b. Berrad el-Eş' ari tahdis etti: Ebu Musa dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e hoşuna gitmeyen bazı hususlar hakkında soru soruldu. Ona sorulan sorular çoğaltılınca kızdı sonra da insanlara: "Ne hakkında isterseniz bana sorun" buyurdu. Bunun üzerine bir adam: Babam kimdir, dedi. "Baban Huzafe'dir" buyurdu. Bir başkası kalkarak: Babam kimdir ey Allah'ın Rasulü!, dedi. Ona: "Baban Şeybe'nin azadlısı Salim'dir" buyurdu. Ömer, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yüzündeki kızgınlık ifadesini görünce: Ey Allah'ın Rasınü! Biz Allah'a tevbe ediyoruz, dedi.

Ebu Kureyb'in rivayetinde de: Adam: Babam kimdir ey Allah'ın Rasillü!, dedi. O: "Baban Şeybe'nin azadlısı Salim'dir" buyurdu denilmektedir.

 

Diğer tahric: Buhari, 92, 7291

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

38- RASULULLAH (S.A.V.)'İN KENDİ KİŞİSEL GÖRÜŞÜ OLMAK ÜZERE DÜNYA MAİŞETİNE AİT HUSUSLARDA SÖYLEDİKLERİ DIŞINDA ŞER'AN SÖYLEDİKLERİ HUSUSLARA UYUP, GEREKLERİNİ YERİNE GETİRMENİN VACİB OLDUĞU BABI