SAHİH-İ MÜSLİM

FAZİLETLER

 

27 - باب في صفة فم النبي صلى الله عليه وسلم، وعينيه، وعقبيه

27- NEBİ (S.A.V.)'İN AĞZININ, GÖZLERİNİN VE ÖKÇELERİNİN SIFATI HAKKINDA BİR BAB

 

97 - (2339) حدثنا محمد بن المثنى ومحمد بن بشار (واللفظ لابن المثنى). قالا: حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة عن سماك بن حرب قال: سمعت جابر بن سمرة قال : كان رسول الله صلى الله عليه وسلم ضليع الفم. أشكل العين. منهوس العقبين. قال قلت لسماك: ما ضليع الفم؟ قال: عظيم الفم. قال قلت: ما أشكل العين؟ قال: طويل شق العين. قال قلت: ما منهوس العقب؟ قال: قليل لحم العقب.

 

6024-97/1- Bize Muhammed b. el-Müsenna ve Muhammed b. Beşşar -lafız İbnü'l-Müsenna'ya ait olmak üzere- tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şube, Simak b. Harb'den şöyle dediğini tahdis etti: Cabir b. Semure'yi şöyle derken dinledim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geniş ağızlı, gözünün beyazı kırmızılık, ökçeleri az etli idi.

 

(Şu'be) dedi ki: Ben Simak'a: Daliul fem ne demektir, dedim. O ağzı geniş (büyük), dedi. Ben: Eşkelul ayn ne demek, dedim. O: Gözünün açığı uzunca, dedi. Ben: Menhusul akib ne demektir, dedim. O: Ökçeleri az etli, demektir dedi.

 

 

AÇIKLAMA:          ''Şu'be'den, o Simak b. Harb'den...Ökçeleri az etli demektir.dedi.''

 

Buradaki: ''Deliulfem: geniş ağızlı'' çoğunluğun yaptığı açıklama da böyledir, daha güçlü görünen de budur. İlim adamlarının dediklerine göre araplar bu vasfı övmek için kullanırlar. Azın küçük olmasını da yererler. Nitekim Sa'leb'in ''daliulfem'' ile ilgili ''vasiulfem: geniş ağızlı diye açıklamasının anlamı da budur. Şemir ise dişleri iri diye açıklamıştır. Ama hadisteki ''eşkelul ayn'' ile ilgili (gözlerinin açığı uzunca) diye açıklaması hakkında Kadı İyaz şunları söylemektedir: Bu Simak'ın ilim adamlarının ittifakı ile bir yanılmasıdır. Açık bir yanlışlıktır. Doğrusu ise ilim adamlarının ittifakla kabul edip Ebu Ubeyd'in ve bütün ğaribul hadis alimlerinin naklettikleri şu açıklamadır: Şukle gözlerin beyazındaki kırmızılıktır. Bu övülen bir niteliktir. -he harfi ile- Şuhle ise gözün siyahındaki kırmızılık demektir.

 

''Menhus'' sin iledir, cumhur bunu böylece zaptetmiştir. et-Tahrir sahibi de şöyle demektedir: İbnül Esir bunu hem sin hem şin ile (menhuş şeklinde) rivayet etmiştir. Her ikisi de birbirine yakındır. Ayağının ökçesinin az etli olması anlamındadır. Anlamı, dediği gibidir. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

28- NEBİ (S.A.V.)'İN BEYAZ TENLİ VE GÜZEL YÜZLÜ OLDUĞU BABI