SAHİH-İ MÜSLİM |
FAZİLETLER |
27- NEBİ (S.A.V.)'İN
AĞZININ, GÖZLERİNİN VE ÖKÇELERİNİN SIFATI HAKKINDA BİR BAB
6024-97/1- Bize Muhammed b. el-Müsenna ve
Muhammed b. Beşşar -lafız İbnü'l-Müsenna'ya ait olmak üzere- tahdis
edip dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti,
bize Şube, Simak b. Harb'den
şöyle dediğini tahdis etti: Cabir b. Semure'yi şöyle derken dinledim: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
geniş ağızlı, gözünün beyazı kırmızılık, ökçeleri az etli idi.
(Şu'be)
dedi ki: Ben Simak'a: Daliul
fem ne demektir, dedim. O ağzı geniş (büyük), dedi.
Ben: Eşkelul ayn ne demek,
dedim. O: Gözünün açığı uzunca, dedi. Ben: Menhusul akib ne demektir, dedim. O: Ökçeleri az etli, demektir
dedi.
AÇIKLAMA: ''Şu'be'den, o Simak b. Harb'den...Ökçeleri az etli demektir.dedi.''
Buradaki: ''Deliulfem: geniş ağızlı'' çoğunluğun yaptığı açıklama da
böyledir, daha güçlü görünen de budur. İlim adamlarının dediklerine göre araplar bu vasfı övmek için kullanırlar. Azın küçük olmasını
da yererler. Nitekim Sa'leb'in ''daliulfem''
ile ilgili ''vasiulfem: geniş ağızlı diye
açıklamasının anlamı da budur. Şemir ise dişleri iri
diye açıklamıştır. Ama hadisteki ''eşkelul ayn'' ile ilgili (gözlerinin açığı uzunca) diye açıklaması
hakkında Kadı İyaz şunları söylemektedir: Bu Simak'ın ilim adamlarının ittifakı ile bir yanılmasıdır.
Açık bir yanlışlıktır. Doğrusu ise ilim adamlarının ittifakla kabul edip Ebu Ubeyd'in ve bütün ğaribul
hadis alimlerinin naklettikleri şu açıklamadır: Şukle
gözlerin beyazındaki kırmızılıktır. Bu övülen bir niteliktir. -he harfi ile- Şuhle ise gözün siyahındaki kırmızılık demektir.
''Menhus'' sin iledir,
cumhur bunu böylece zaptetmiştir. et-Tahrir sahibi de
şöyle demektedir: İbnül Esir bunu hem sin hem şin ile (menhuş şeklinde) rivayet
etmiştir. Her ikisi de birbirine yakındır. Ayağının ökçesinin az etli olması
anlamındadır. Anlamı, dediği gibidir. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
28- NEBİ
(S.A.V.)'İN BEYAZ TENLİ VE GÜZEL YÜZLÜ OLDUĞU BABI