SAHİH-İ MÜSLİM |
FAZİLETLER |
16 - باب
كثرة حيائه
صلى الله عليه
وسلم
16- NEBİ (S.A.V.)'İN
ÇOKÇA HAYA'LI OLDUĞU BABI
67 - (2320) حدثني
عبيدالله بن
معاذ. حدثنا
أبي. حدثنا
شعبة عن
قتادة، سمع
عبدالله بن
أبي عتبة يحدث
عن أبي سعيد
الخدري. ح
وحدثنا زهير
بن حرب ومحمد بن
المثنى وأحمد
بن سنان. قال
زهير: حدثنا
عبدالرحمن بن
مهدي عن شعبة،
عن قتادة،
قال: سمعت
عبدالله بن
أبي عتبة يقول:
سمعت
أبا سعيد
الخدري يقول:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم أشد حياء
من العذراء في
خدرها. وكان
إذا كره شيئا
عرفناه في
وجهه.
5986-67/1- Bana
Ubeydullah b. Muaz tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be Katade'den
tahdis ettiğine göre o Abdullah b. Ebu Utbe'yi, Ebu Said el-Hudri'den tahdis
ederken dinlemiştir: (H.) Bize Zuheyr b. Harb, Muhammed b. el-Müsenna ve Ahmed
b. Sinan da tahdis etti. Zuheyr dedi ki: Bize Abdurrahman b. Mehdi, Şu'be'den
tahdis etti, o Katade'den şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah b. Utbe'yi
şöyle derken dinledim: Ebu Said el-Hudri'yi şöyle derken dinledim: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), perdesi arkasındaki bakireden daha hayalı idi. O
bir şeyden hoşlanmadı mı biz onu yüzünden anlardık.
Diğer tahric: Buhari,
3562, 3563, 6102, 6119; İbn Mace, 4180
68 - (2321) حدثنا
زهير بن حرب
وعثمان بن أبي
شيبة. قالا: حدثنا
جرير عن
الأعمش، عن
شقيق، عن
مسروق. قال:
دخلنا
على عبدالله
بن عمرو حين
قدم معاوية إلى
الكوفة. فذكر
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فقال: لم
يكن فاحشا ولا
متفحشا. وقال:
قال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم "إن من
خياركم
أحاسنكم
أخلاقا".
قال
عثمان: حين
قدم مع معاوية
إلى الكوفة.
5987-68/2- Bize Zuheyr
b. Harb ve Osman b. Ebu Şeybe tahdis edip dedi ki: Bize Cerir Xmeş'den tahdis
etti, o Şakik'den, o Mesruk'dan şöyle dediğini rivayet etti: Muaviye'nin
Kufe'ye geldiği sırada biz de Abdullah b. Amr'ın huzuruna girdik. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i zikrederek dedi ki: O ne çirkin konuşur ne de
çirkin konuşmaya gayret ederdi. Yine şunları söyledi: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz ahlakı en güzel olanlarınız en
hayırlılarınızdandır" buyurdu.
Osman: Muaviye ile
birlikte Kufe'ye geldiği zaman, demiştir.
Diğer tahric: Buhari,
3559, 3759, 6029, 6035; Tirmizi, 1975
68-م - (2321)
وحدثناه أبو
بكر بن أبي
شيبة. حدثنا
أبو معاوية
ووكيع. ح
وحدثنا ابن
نمير. حدثنا أبي.
ح وحدثنا أبو
سعيد الأشج.
حدثنا أبو
خالد (يعني
الأحمر). كلهم
عن الأعمش،
بهذا
الإسناد، مثله.
5988- .. ./3- Bunu bize
Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Ebu Muaviye ve Veki' tahdis etti.
(H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize babam tahdis etti. (H.) Bize Ebu Said
el-Eşecc de tahdis etti, bize Ebu Halid -yani elAhmer- tahdis etti, hepsi A'meş'den
bu isnad ile aynısını rivayet etti.
AÇIKLAMA: (5986)
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), örtüleri arkasındaki bakire
kızdan daha hayalı idi..." Azra: bakire demektir. Çünkü "uzre"
denilen bekaret derisi yerinde durmaktadır. Hidr: örtü ise evin yan tarafında
bakire için çekilen perdeye denilir.
"Hoşlanmadığını
yüzünden anlardık" ibaresinin anlamı da şudur: Haya ettiğinden ötürü o
şeyi söylemezdi. Bunun yerine yüzü değişirdi. Biz de O'nun bu işten
hoşlanmadığını anlardık.
Hadiste hayanın fazileti
dile getirilmektedir. Haya, iman şubelerinden birisidir ve her şeyi ile
hayırdır. Hayırdan başka bir şey de getirmez. Bütün bu hususlar daha önce İman
Kitabı' nda geçtiği gibi bunları etraflı bir şekilde de açıklamış bulunuyoruz.
Daha önce de belirttiğimiz gibi güçsüzlüğe ve takatsizliğe gitmediği sürece
teşvik edilmiş bir husustur.
(5986) "O ne çirkin
konuşur ne de çirkin konuşmaya gayret ederdi." Kadı Iyaz dedi ki:
"Fahş"in asıl anlamı fazlalık ve sınırın dışına çıkmak demektir.
Taberi: Fahiş; dili müstehcen, konuşması müstehcen kişi demektir. İbn Arafe
dedi ki: "Araplara göre favahiş çirkin şeyler demektir. Herevi dedi ki:
Fahiş; çirkinlik sahibi, müstehcen kişi demektir. Mütefahhiş ise kendisini
çirkinliğe zorlayan kişi ve durumunun kötülüğünden ötürü bunu kasten yapan kişi
demektir. Bazı hallerde hayasızlık yapan kimseye de mütefahhiş denilebilir.
"Muhakkak ahlakı en
güzel olanlarınız en hayırlılarınızdandır" buyruğunda, güzel ahlak teşvik
edilmekte ve güzel ahlak sahibinin fazileti Beyan edilmektedir. Güzel ahlak ise
yüce Allah'ın nebilerinin ve gerçek dostlarının niteliğidir. Hasan-ı Basri dedi
ki: Güzel ahlakın gerçek mahiyeti karşılıksız iyilik yapmak, başkalarını
rahatsız etmekten uzak durmak ve güler yüzlü olmak demektir.
Kadı Iyaz dedi ki: Güzel
ahlak, insanlarla güzel ve güleç bir yüzle oturup kalkmak, onlara sevgi
göstermek, onlara şefkat ve merhamet edip onlara katlanmak, kusurlarını
bağışlamak (hilm), hoşlanılmayan hallerde onlara sabır ile katlanmak,
büyüklenmeyi terk etmek, onlara haksızlık yapmaya kalkışmamak, kabalıktan,
öfkelenmekten ve sorgulamaktan uzak durmaktır. (Kadı Iyaz, dedi ki): Taberi
güzel ahlakın tabii bir güdü mü olduğu yoksa sonradan kazanılan bir şey mi
olduğu hususunda selefin görüş ayrılığının olduğunu nakletmektedir. Kadı Iyaz
dedi ki: Doğrusu onun bir kısmının tabii olarak insanda bulunduğu, bir kısmının
da güzel ahlak edinmek gayreti ile ve başkalarına uymak sureti ile elde
edildiğidir. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
17- NEBİ
(S.A.V.)'İN GÜLÜMSEMESİ VE GÜZEL GEÇİMİ BABI