SAHİH-İ MÜSLİM |
FAZİLETLER |
(3) باب
في معجزات
النبي صلى
الله عليه
وسلم
3- NEBİ (S.A.V.)'İN
MU'CİZELERİ HAKKINDA BİR BAB
4_ (2279) وحدثني
أبو الربيع،
سليمان بن
داود العتكي.
حدثنا حماد
(يعني ابن زيد).
حدثنا ثابت عن
أنس؛
أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم دعا بماء
فأتي بقدح
رحراح. فجعل
القوم يتوضئون.
فحزرت ما بين
الستين إلى
الثمانين.
قال: فجعلت
أنظر إلى
الماء ينبع من
بين أصابعه.
5900-4/1-
Bana Ebu Habi', Süleyman b. Davud el-Ateki de tahdis etti. Bize Hammad -yani b.
Zeyd- tahdis etti, bize Sabit'in Enes'den tahdis ettiğine göre Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bir su getirilmesini istedi. Kendisine geniş bir kase içinde
su getirilince oradakiler de abdest almaya koyuldular. Ben (abdest alanları)
altmış ile seksen kişi arasında tahmin ettim. Parmakları arasından kaynayıp
duran suya bakmaya koyuldum.
Diğer tahric: Buhari,
200
5- (2279) وحدثني
إسحاق بن موسى
الأنصاري.
حدثنا معن. حدثنا
مالك. ح
وحدثني أبو
الطاهر.
أخبرنا ابن وهب
عن مالك بن
أنس، عن إسحاق
بن عبدالله بن
أبي طلحة، عن
أنس بن مالك؛
أنه قال:
رأيت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، وحانت صلاة
العصر،
فالتمس الناس
الوضوء فلم
يجدوه. فأتي
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بوضوء.
فوضع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم في
ذلك الإناء
يده. وأمر
الناس أن
يتوضئوا منه .
قال: فرأيت الماء
ينبع من تحت
أصابعه. فتوضأ
الناس حتى توضؤا
من عند آخرهم.
5901-5/2-
Bana İshak b. Musa el-Ensari de tahdis etti ... Enes b. Malik dedi ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i ikindi namazının vakti geldiği bir
sırada gördüm. İnsanlar abdest için su aradılarsa da o suyu bulamadılar. Derken
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e abdest için su getirildi. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) O kaba elini koydu ve insanlara ondan abdest
almalarını emir buyurdu. (Enes) dedi ki: Ben suyun parmaklarının albndan
kaynayıp durduğunu gördüm. İnsanlar da sonuncularına varıncaya kadar herkes
abdest aldı.
Diğer tahric: Buhari,
169, 3573; Tirmizi, 3631; Nesai, 76
6-
(2279) حدثني
أبو غسان
المسمعي.
حدثنا معاذ
(يعني ابن
هشام). حدثني
أبي عن قتادة.
حدثنا أنس بن
مالك؛
أن
نبي الله
وأصحابه بالزوراء
(قال:
والزوراء
بالمدينة عند
السوق والمسجد
فيما ثمه) دعا
بقدح فيه ماء.
فوضع كفه فيه.
فجعل ينبع من
بين أصابعه.
فتوضأ جميع
أصحابه. قال
قلت: كم
كانوا؟ يا أبا
حمزة! قال:
كانوا زهاء
الثلاثمائة.
5902-6/3-
Bana Ebu Gassan el-Mismai tahdis etti, bize Muaz -yani b. Hişam- tahdis etti,
bana babam Katade'den tahdis etti, bize Enes b. Malik'in tahdis ettiğine göre
Allah'ın Nebi'si (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile ashabı ez-Zevra'da iken
-ravi dedi ki: ez-Zevra Medine'de pazar ile mescit yakınında orada bir yerdir,
dedi- içinde su bulunan bir kase getirilmesini istedi. Elini onun içine koydu.
Su parmaklarının arasından kaynamaya başladı. Bütün ashabı abdest aldı.
(Katade) dedi ki: Ben: Ey Ebu Hamza! Kaç kişi idiler, dedim. O: Üçyüz kişiye
yakın idiler, dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
7-
(2279) وحدثنا
محمد بن
المثنى. حدثنا
محمد بن جعفر.
حدثنا سعيد عن
قتادة، عن
أنس؛
أن
النبي كان
بالزوراء.
فأتي بإناء
ماء لا يغمر
أصابعه. أو
قدر ما يواري
أصابعه. ثم
ذكر نحو حديث
هشام.
5903-7/4-
Bize Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti ... Enes'den rivayete göre Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ez-Zevra'da iken O'na parmaklarını dahi
kapatmayan yahut da parmaklarını kapatacak kadar bir suyun bulunduğu bir kap
getirildi. Sonra da Hişam'ın hadisine yakın olarak hadisi rivayet etti.
Diğer tahric: Buhari,
3572
8-
(2280) وحدثني
سلمة بن شبيب.
حدثنا الحسن
بن أعين. حدثنا
معقل عن أبي
الزبير، عن
جابر؛
أن
أم مالك كانت
تهدي للنبي
صلى الله عليه
وسلم في عكة
لها سمنا.
فيأتيها
بنوها
فيسألون الأدم.
وليس عندهم
شيء. فتعمد
إلى الذي كانت
تهدي فيه
للنبي صلى
الله عليه
وسلم. فتجد فيه
سمنا. فما زال
يقيم لها أدم
بيتها حتى
عصرته. فأتت
النبي صلى
الله عليه
وسلم فقال
"عصرتيها؟"
قالت: نعم. قال
"لو تركتيها
ما زال قائما".
5904-8/5-
Bana Seleme b. Şebib de tahdis etti, bize Hasan b. A'yen tahdis etti, bize
Ma'kil, Ebu Zubeyr'den tahdis etti, o abir'den rivayet ettiğine göre Malik'in
annesi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e kendisine ait bir tulum içinde bir
miktar yağ hediye ederdi. Sonra oğulları gelip ondan katık istediklerinde -ki
yanlarında hiçbir şey olmuyordu- annesi bu sefer içinde Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'e yağ hediye gönderdiği tuluma gider, içinde bir miktar yağ görürdü.
Bu tulumdan çıkan yağ, evinin katığını sağlayıp durdu. Nihayet onu sıktı. Sonra
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gidince "onu sıktın mı" buyurdu.
Um Malik: Evet deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer ona
ilişmemiş olsaydın hala bu hali ile devam ederdi" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
9-
(2281) وحدثني
سلمة بن شبيب.
حدثنا الحسن بن
أعين. حدثنا
معقل عن أبي
الزبير، عن
جابر؛
أن
رجلا أتى
النبي صلى
الله عليه
وسلم يستطعمه.
فأطعمه شطر
وسق شعير. فما
زال الرجل
يأكل منه
وامرأته
وضيفهما. حتى
كاله. فأتى
النبي صلى الله
عليه وسلم.
فقال "لولم
تكله لأكلتم
منه، ولقام
لكم".
5905-9/6-
Bana Seleme b. Şebib de tahdis etti ... Cabir'den rivayete göre bir adam, Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna gelerek kendisine yiyecek bir şeyler
vermesini istedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ona yemesi için
yanm vesk arpa verdi. Adam o yanm veskden hanımı ve misafirleri ile birlikte
yeyip durdu. Nihayet onu ölçtü. Sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
gelince "Eğer onu ölçmeseydin hOla ondan yemeye devam ederdiniz ve sizin
için böyle kalmaya devam ederdi" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
10-
(706) حدثنا
عبدالله بن
عبدالرحمن
الدارمي.
حدثنا أبو علي
الحنفي. حدثنا
مالك (وهو ابن
أنس) عن أبي
الزبير
المكي؛ أن أبا
الطفيل عامر
بن واثلة أخبره.
أن معاذ بن
جبل أخبره.
قال
خرجنا مع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم عام
غزوة تبوك.
فكان يجمع
الصلاة. فصلى
الظهر والعصر
جميعا.
والمغرب والعشاء
جميعا. حتى
إذا كان يوما
أخر الصلاة. ثم
خرج فصلى
الظهر والعصر
جميعا. ثم دخل
ثم خرج بعد
ذلك . فصلى
المغرب
والعشاء
جميعا. ثم قال "إنكم
ستأتون غدا،
إن شاء الله،
عين تبوك.
وإنكم لن
تأتوها حتى
يضحى النهار.
فمن جاءها
منكم فلا يمس
من مائها شيئا
حتى آتي" فجئناها
وقد سبقنا
إليها رجلان.
والعين مثل
الشراك تبض
بشيء من ماء.
قال فسألهما
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "هل
مسستما من
مائها شيئا؟"
قالا: نعم.
فسبهما النبي
صلى الله عليه
وسلم، وقال
لهما ما شاء
الله أن يقول.
قال ثم غرفوا
بأيديهم من
العين قليلا
قليلا. حتى اجتمع
في شيء. قال
وغسل رسول
الله صلى الله
عليه وسلم فيه
يده ووجهه. ثم
أعاده فيها.
فجرت العين
بماء منهمر.
أو قال غزير -
شك أبو علي
أيهما قال -
حتى استقى
الناس. ثم قال
"يوشك يا معاذ!
إن طالت بك
حياة، أن ترى
ما ههنا قد
ملئ جنانا".
5906-10/7-
Bize Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimı tahdis etti, bize Ebu Ali el-Hanefi
tahdis etti, bize Malik -ki o b. Enes'dir- Ebu Zubeyr elMekki'den tahdis
ettiğine göre Ebu Tufeyl, Amir b. Vasil'e kendisine şunu haber verdi: Muaz b. Cebel
kendisine haber vererek dedi ki: Tebuk gazvesi yılında Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. Namazı cem ederek kılardı. Öğle ile
ikindiyi birlikte akşam ile yatsıyı da birlikte kıldı. Nihayet bir gün namazı
geciktirdi. Sonra dışarı çıktı. Öğle ile ikindiyi birlikte kıldı. Sonra içeri
girdi. Bundan sonra dışarı çıkarak akşam ile yatsıyı birlikte kıldı. Sonra da
şöyle buyurdu: "İnşaallah yarın Tebuk pınarına varacaksınız. Ama sizler
oraya kuşluk vakti olmadan varamayacaksınız. Sizden o pınarın yanına ulaşan
hiçbir kimse ben gelinceye kadar hiçbir şekilde elini suyuna değdirmesin."
Biz de pınarın yanına
geldik. Daha önce iki adam oraya gelmişti. Bir ayakkabı bağı gibi ince bir
miktar su akıyordu. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O iki kişiye:
"Elinizi suyuna değdirdiniz mi" diye sordu. Her ikisi evet deyince
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), onlara ağır sözler söyledi ve onlara
Allah'ın söylemesini dilediği şeyleri de söyledi. Sonra elleri ile o pınardan
azar azar avuçlamaya başladılar. Nihayet o su bir şeyde toplandı. Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun içinde ellerini ve yüzünü yıkadı, sonra da o
suyu tekrar o pınara geri boşaltb. Bu sefer pınar coşarak akmaya başladı.
-Yahut bol su akıtb, dedi. Ebu Ali bu ikisinden hangisini söylediğinde şüphe
etti- nihayet insanlar su ihtiyaçlarını aldılar. Sonra: "Ey Muaz! Eğer
ömrün uzarsa sen buralarının bahçelerle dolduğunu görmen yakındır"
buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
11-
(1392) حدثنا
عبدالله بن
مسلمة بن
قعنب. حدثنا
سليمان بن
بلال عن عمرو
بن يحيى، عن
عباس بن سهل
بن سعد
الساعدي، عن
أبي حميد. قال:
خرجنا
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم غزوة تبوك.
فأتينا وادي
القرى على
حديقة لامرأة.
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
"اخرصوها" فخرصناها.
وخرصها رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
عشرة أوسق.
وقال "أحصيها
حتى نرجع
إليك، إن شاء
الله"
وانطلقنا. حتى
قدمنا تبوك.
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
"ستهب عليكم
الليلة ريح
شديدة. فلا
يقيم فيها أحد
منكم.فمن كان
له بعير فليشد
عقاله" فهبت
ريح شديدة.
فقام رجل
فحملته الريح
حتى ألقته
بجبلي طئ.
وجاء رسول ابن
العلماء،
صاحب أيلة،
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم بكتاب.
وأهدى له بغلة
بيضاء. فكتب
إليه رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
وأهدى له
بردا. ثم
أقبلنا حتى قدمنا
وادي القرى.
فسأل رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
المرأة عن
حديقتها "كم
بلغ ثمرها؟ "
فقالت: عشرة
أوسق. فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "إني
مسرع فمن شاء
منكم فليسرع
معي. ومن شاء
فليمكث"
فخرجنا حتى
أشرفنا على
المدينة. فقال
"هذه طابة.
وهذا أحد. وهو
جبل يحبنا ونحبه"
ثم قال "إن خير
دور الأنصار
دار بني النجار.
ثم دار بني
عبدالأشهل. ثم
دار بني
عبدالحارث بن
الخزرج. ثم
دار بني
ساعدة. وفي كل
دور الأنصار
خير" فلحقنا
سعد بن عبادة. فقال أبو أسيد:
ألم تر أن
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
خير دور
الأنصار.
فجعلنا آخرا.
فأدرك سعد رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فقال يا رسول
الله! خيرت
دور الأنصار
فجعلتنا آخرا.
فقال "أوليس
بحسبكم أن
تكونوا من
الخيار".
5907-18/8-
Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb tahdis etti, bize Süleyman b. Bilal, Amr b.
Yahya'dan tahdis etti, o Abbas b. Sehl n. Sa'd es-Saidi'den, o Ebu Humeyd'den
şöyle dediğini rivayet etti: Tebuk gazvesinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ile birlikte çıktık. Vadi'l-Kura'da bir kadına ait bir bahçe'ye yolumuz
uğradı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bu bahçe'den alınacak hurma
miktarını tahmin edin'' buyurdu. Bunun üzerine biz de onu tahmin ettik.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de onun on vesk mahsül vereceğini
tahmin etti ve: ''İnşaallah biz yanına geri dönünceye kadar sen de bunun
mahsulünü tesbit et" buyurdu. Sonra yola koyulduk. Nihayet Tebuk'e vardık.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu gece üzerinize şiddetli bir
rüzgar esecek. O rüzgann estiği sırada sizden kimse ayakta durmasın. Devesi
olanlarınız da onun bağını bağlasın" buyurdu. Sonra şiddetli bir rüzgar
esti. Bir adam ayağa kalktı, rüzgar onu kaldırıp Tay dağlarına bıraktı. Eyle
hükümdan İbnul Alma'ın elçisi de Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir
mektup getirdi ve O'na beyaz bir kalır hediye etti. RasUlullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) de ona bir mektup yazdı ve kendisine çizgili bir elbise
hediye etti. Sonra geri döndük. Nihayet Vadil Kur'aya geldik. RasUlullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kadına bahçesi hakkında "mahsulü ne kadan
buldu" diye sordu. Kadın: on vesk cevabını verince RasUlullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Ben acele edip hızlı gideceğim. Aranızdan isteyen
benimle birlikte acele etsin, dileyen de kalsın" buyurdu. Sonra yola
çıkbk. Nihayet Medine'ye yaklaşbğımızda o: "İşte bu Tabe'dir. Bu da
Uhud'dur. O bizi seven ve bizim de kendisini sevdiğimiz bir dağdır" buyurdu
ve sonra da şunları ekledi: "Şüphesiz Ensar yurtlarının en hayırlısı
Neccaroğulları yurdudur. Sonra Abduleşheloğulları yurdu, sonra Abdulharis b.
el-Hazrec yurdu, sonra da Saideoğulları yurdudur. Bununla birlikte bütün Ensar
yurtlarında {hanelerinde} hayır vardır" buyurdu.
Sonra Sa'd b. Ubade bize
yetişti. Ebu Useyd dedi ki: RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Ensar
yurtlarının hangisinin hayırlı olduğunu söylediğini ve bizi sona koyduğunu
görmedin mi, dedi. Bunun üzerine Sa'd, RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e yetişti ve: Ey Allah'ın RasUlü! Ensar hanelerini hayırlı oluşlarına
göre sıraladın ve bizi sona bırakbn deyince Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Hayırlılardan olmanız size yetmiyor mu" buyurdu.
12- (1392) حدثناه أبو بكر
بن أبي شيبة.
حدثنا عفان. ح
وحدثنا إسحاق
بن إبراهيم. أخبرنا
المغيرة بن
سلمة
المخزومي.
قالا: حدثنا
وهيب. حدثنا
عمرو بن يحيى،
بهذا
الإسناد، إلى
قوله "وفي كل
دور الأنصار
خير" ولم يذكر
ما بعده من
قصة سعد بن
عبادة. وزاد
في حديث وهيب:
فكتب له رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
ببحرهم. ولم
يذكر في حديث
وهيب: فكتب
إليه رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
5908-12/9- Bunu bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Affan tahdis etti. (H.) Bize İshak b.
İbrahim de tahdis etti, bize Muğire b. Seleme el-Mahzumi tahdis etti, (Affan
ile birlikte), dediler ki: Bize Vuheyb tahdis etti, bize Amr b. Yahya bu isnad
ile "Bununla birlikte Ensar'ın bütün hanelerinde hayır vardır" sözüne
kadar tahdis etti ve ondan sonrasındaki Sa'd b. Ubade ile ilgili olayı
zikretmedi. Vuheyb'in hadisinde de şunları ekledi.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ona onların diyannı (nın idaresini) yazdı. Fakat Vuheyb'in
hadisinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona yazdı ibaresini
zikretmedi.
AÇIKLAMA: Bu
hadislerde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in parmakları arasından suyun
fışkırması, suyun çoğaltılması ve yemeğin çoğaltılması hususlarının hepsi açık
ve besbelli mucizelerdir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu
mucizeleri değişik yerlerde ve farklı durumlarda göstermiştir. Hepsi toplam
olarak tevatür derecesine ulaşmıştır.
Az miktardaki suyu
çoğaltması, Enes, İbn Mesud, Cabir ve İmran b. Husayn'ın rivayetleri ile sahih
olarak gelmiştir. Aynı şekilde yemeğin çoğaltılması mucizesi de onun tarafından
değişik yerlerde ve pek çok durumda farklı niteliklerde görülmüştür. Daha önce
rukye kitabında mucizenin gerçek mahiyeti açıklanmış, mucize ile keramet
arasındaki fark belirtilmişti. Bundan önce de yemeğin ve başka şeylerin nasıl
çoğaltıldığına dair açıklamalar da geçmiş bulunmaktadır.
(5900) "Ona genişçe
bir kase getirildi" ibaresindeki "rahrah" re harfi fethalı ha
harfi sakindir. Bu da kenarları kısa genişçe kap demektir.
"Parmaklarının
arasından kaynayan suya bakmaya başladı." Suyun buradaki kaynayış
keyfiyeti hakkında iki görüş vardır. Bu iki açıklamayı Kadı Iyaz ve başkaları
nakletmiştir. Kadı lyaz'ın Müzeni'den ve ilim adamlarının pek çoğunun
naklettiği birinci açıklamaya göre bu şu demektir: Su bizzat Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in parmakları arasından çıkıyor ve onlardan kaynıyordu. Bu
görüş sahipleri der ki: Bu, mucize olarak suyun taştan kaynayıp fışkırmasından
daha büyüktür. Bunu bir rivayette: Suyun parmaklarından kaynadığını
gördüm" ifadesi de desteklemektedir.
İkinciaçıklamaya göre
yüce Allah'ın suyu bizatihi çoğaltması ihtimalidir.
Böylelikle su bizzat
parmaklarından değil de parmakları arasından kaynayıp coşmaya başlamıştır. Her
ikisi de açık bir mucize ve gözkamaştırıcı bir nübüvvet delilidir.
(5901) İnsanlar abdest
suyu aradı" buradaki "vedu: abdest suyu" meşhur okuyuşa göre vav
harfi fethalıdır. Kendisi ile abdest alınan suya denilir. Bunun söyleyiş
şekilleri ile ilgili açıklamalar daha önce Taharet Kitabı'nda geçmiş
bulunmaktadır.
"Sonuncularına
kadar abdest aldılar." Buhari ve Müslim'in Sahih'lerinde bu şekildedir.
(5902) "Üçyüz kişi
kadar idiler." Buradaki "zuha: kadar" kelimesinde ze harfi
ötreli ve sonu medlidir. Üçyüz kişi kadar (üçyüze yakın) demektir. Bu rivayette
"üçyüz" denilirken bundan önceki (5900) rivayette "altmış ile
seksen arası" denilmektedir. İlim adamları der ki: Bunlar değişik iki ayrı
zamanda meydana gelmiş ve her ikisi de Enes tarafından rivayet edilmiş iki ayrı
olaydır.
Buradaki
"üçyüz" lafzı bütün nüshalarda bu şekilde "elif lamlı" dır.
Bu sarihtir. Buna dair açıklamalar da İman Kitabı'nda Huzeyfe (radıyallahu
anh)'ın rivayet ettiği: "Müslüman olduğunu kaç kişinin ifade ettiğini bana
yazın" hadisinde geçmiş bulunmaktadır.
(5902) "Pazar ile
mescit yanında oralarda" bütün nüshalarda (oralarda anlamındaki)
"semmeh" lafız bu şekilde kaydedilmiştir. Dil bilginleri der ki:
(peltek) se fethalı olarak "semme" ve sonu he (yuvarlak te)
semmeh" aynı anlamdadır. Orada burada demektir. Buna göre sonunda yuvarlak
te yoksa uzak içindir, te varsa yakın içindir.
(5904) Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Eğer onu (sıkmayıp) bıraksaydın hala
öyle kalacaktı" bu şekilde var olmaya devam edecekti demektir.
(5906) Tebuk gazvesi
hadisinde "namazları cem ederdi" hadisi daha önce Namaz Kitabı'nda geçmişti.
Bu hadiste suyun çoğaltılması hususunda açık bir mucize ve seferde iki namazı
cem ile birlikte kılınacağı hükmü anlaşılmaktadır.
"Pınar da ayakkabı
bağı gibi incecik akıyordu." Biz burada bu kelimeyi "tebiddu: incecik
akıyordu" te harfi fethalı be kesreli dat şeddeli olarak zaptetmiş
bulunuyoruz. Kadı Iyaz da ravilerin burada bu kelimeyi dat ile ittifakla
rivayet ettiklerini nakletmektedir. Bu da akıyordu demektir. Fakat orada (namaz
bölümünde) bu kelimenin zaptı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bazıları bunu dat
ile bazıları ise bunu sad ile (tebussu şeklinde) parlıyordu anlamında
zaptetmişlerdir. Şin harfi kesreli olarak "şirak" ise ayakkabı
bağıdır. Oldukça suyu az akıyordu demektir.
"Pınar coşarak
aktı" yani suyu çok ve hızlı aktı.
"Bahçelerle
dolacak" yani bahçelerle dolacak, mamur olacak. "Cinan"
cenneh'in çoğuludur. Bu da mucizelerdendir.
Kadın ile ilgili hadiste
(5904) "tulumu sıktığında" yağın bereketinin kaybolduğu, adam ile
ilgili (5905) arpayı ölçünçe bittiği belirtilmektedir. Aişe (radıyallahu
anha)'nın arpayı ölçünce bittiği şeklindeki hadisi de bunun gibidir.
İlim adamları der ki:
Bundaki hikmet şudur: Tulumu sıkmak ve arpayı ölçmek teslimiyete ve yüce
Allah'ın rızkına tevekküle aykırıdır. Böyle bir işe kalkışmak tedbir almayı da
ve kişinin kendi güç ve imkanlarına bağlanması ile şanı yüce Allah'ın
hikmetlerinin ve faziletinin sırlarını kuşatmaya kalkışmak için kendini
zorlamak mahiyetinde olduğundan bu işleri yapanlar bu bereketin sona ermesi ile
cezalandırılmış oldu.
(5907) Bahçe hakkında
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: ''Alınacak hurma miktarını tahmin
edin" buyruğunda "uhrusuha" re harfi ötreli ve kesreli (ihrisuha
şeklinde) okunabilir. Ötreli söyleyiş daha meşhurdur. Yani ne kadar hurma
vereceğini tahmin edin.
Buradan alim zatın
arkadaşlarını böyle bir alıştırma yolu ile sınamasının müstehap olduğu
anlaşılmaktadır.
"Hadika" eğer
etrafında duvar ile çevrili ise hurma ağaçlarından oluşan bahçe demektir.
"bu gece üzerinize
şiddetli bir rüzgar esecektir... Onu Tay dağlarına attı. " Bu hadiste
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in gayba dair haber vermesi ve
rüzgarın estiği zaman da ayakta durmanın zararından korkulmasında apaçık bir
mucize vardır. Yine bu hadiste Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ümmetine
ne kadar şefkatli, onlara karşı ne kadar merhametli, onların maslahatına ne
kadar önem verdiği, din ya da dünya hususunda onlara zarar verecek hususlardan
kendilerini ne kadar sakındırdığı anlaşılmaktadır. O develerin bağlanmasını
ancak herhangi bir devenin bağından kurtulup kaçmaması için emir buyurmuştu.
Böylelikle deve sahibi onu aramak için ayağa kalkmak ihtiyacını duymasın ve
böylelikle rüzgardan zarar görmesin.
Taylıların iki dağı ise
meşhurdur. Bunlardan birisine eca diğerine ise selma denilir. Tay ismi ise
sonrasında hemze gelen şeddeli bir ye ile söylenir. "seyyid"
veznindedir. Tay Yemen’DEN bir kabilenin atasıdır. Nesebi Tay b. Eder b. Zeyd
b. Kehlan b. Sebe b. Himyer'dir. et-Tahrir sahibinin, dediğine göre Tay (sonu)
hemzeli de hemzesiz de söylenir, iki ayrı söyleyiştir.
"İbnu'l-Alba'nın
elçisi geldi." Alba ayn harfi fethalı lam sakin ve sonu medlidir.
"Ona beyaz bir
katır hediye etti." Buradan kafırin hediyesinin kabul edilebileceği hükmü
anlaşılmaktadır.
Bu hadis ile onunla
zahiren tearuz eden (çatışan) bir diğer hadisin Beyanı daha önce geçmiş ve her
iki hadisi cem ve telif etmiş idik.
Burada sözü edilen
katırın adı Düldül olup, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bilinen
katırıdır. Ama buradaki hadis lafzının zahirinden anlaşıldığına göre o bu katın
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Tebuk gazvesi sırasında hediye etmiştir.
Tebuk gazvesi ise hicretin dokuzuncu yılında olmuştu. Halbuki bu katır,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında önceden de vardı. Bu katır
üzerinde, sahih hadislerde meşhur olduğu gibi Huneyn gazasında bulunmuştu.
Huneyn gazası ise Mekke fethi akabinde sekizinci yılda gerçekleşmişti. Kadı
Iyaz dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ondan başka bir katırının
olduğu rivayet edilmemiştir. O halde hadisteki "o katırı ona hediye
etti" sözü bundan öncesi hakkında yorumlanır. Zaten hediye vermeyi vav ile
"gelmek"e atfetmiş bulunmaktadır. Bu ise sıralamayı gerektirmez.
Allah en iyi bilendir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Bu Uhud'dur. O bizi seven ve bizim de kendisini
sevdiğimiz bir dağdır" buyruğuna dair açıklamalar Hacc Kitabı'nın
sonlarında geçmiş bulunmaktadır.
"Ensarm yurdunun
hayırlısı Neccaroğulları diyarıdır. " Kadı Iyaz dedi ki: Burada kasıt o diyarın
ahalisidir. Bunlardan da kasıt kabilelerdir. Neccaroğullarının faziletli
olduğunu belirtmesi ise onların erken İslam'a girmiş olmaları ve din uğrunda
güzel işler yapmış olmalarıdır.
"Sonra AbdulHaris
b. Hazrecoğulları diyarı" nüshalarda bu şekilde "Abdul
Harisoğulları" diye geçmektedir. Kadı Iyaz bunu naklettikten sonra bu
ravilerden kaynaklanan bir hatadır. Doğrusu "Abd" lafzını
hazfedilmesi sureti ile el-Harisoğullarıdır.
"Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ona diyarlarının idaresini yazdı."
Buradaki
"bahr" onların diyarları, yurtları demektir. Bihar da köyler
kasabalar anlamındadır .
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
4- RESULULLAH (S.A.V.)'İN
YÜCE ALLAH'A TEVEKKÜLÜ, YÜCE ALLAH'IN DA ONU İNSANLARA KARŞI KORUMASI BABI