SAHİH-İ MÜSLİM

FAZİLETLER

 

3- NEBİ (S.A.V.)'İN MU'CİZELERİ HAKKINDA BİR BAB

 

5900-4/1- Bana Ebu Habi', Süleyman b. Davud el-Ateki de tahdis etti. Bize Hammad -yani b. Zeyd- tahdis etti, bize Sabit'in Enes'den tahdis ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir su getirilmesini istedi. Kendisine geniş bir kase içinde su getirilince oradakiler de abdest almaya koyuldular. Ben (abdest alanları) altmış ile seksen kişi arasında tahmin ettim. Parmakları arasından kaynayıp duran suya bakmaya koyuldum.

 

Diğer tahric: Buhari, 200

 

 

 

5901-5/2- Bana İshak b. Musa el-Ensari de tahdis etti ... Enes b. Malik dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i ikindi namazının vakti geldiği bir sırada gördüm. İnsanlar abdest için su aradılarsa da o suyu bulamadılar. Derken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e abdest için su getirildi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O kaba elini koydu ve insanlara ondan abdest almalarını emir buyurdu. (Enes) dedi ki: Ben suyun parmaklarının albndan kaynayıp durduğunu gördüm. İnsanlar da sonuncularına varıncaya kadar herkes abdest aldı. 

 

Diğer tahric: Buhari, 169, 3573; Tirmizi, 3631; Nesai, 76

 

 

 

5902-6/3- Bana Ebu Gassan el-Mismai tahdis etti, bize Muaz -yani b. Hişam- tahdis etti, bana babam Katade'den tahdis etti, bize Enes b. Malik'in tahdis ettiğine göre Allah'ın Nebi'si (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile ashabı ez-Zevra'da iken -ravi dedi ki: ez-Zevra Medine'de pazar ile mescit yakınında orada bir yerdir, dedi- içinde su bulunan bir kase getirilmesini istedi. Elini onun içine koydu. Su parmaklarının arasından kaynamaya başladı. Bütün ashabı abdest aldı. (Katade) dedi ki: Ben: Ey Ebu Hamza! Kaç kişi idiler, dedim. O: Üçyüz kişiye yakın idiler, dedi.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

5903-7/4- Bize Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti ... Enes'den rivayete göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ez-Zevra'da iken O'na parmaklarını dahi kapatmayan yahut da parmaklarını kapatacak kadar bir suyun bulunduğu bir kap getirildi. Sonra da Hişam'ın hadisine yakın olarak hadisi rivayet etti.

 

Diğer tahric: Buhari, 3572

 

 

 

5904-8/5- Bana Seleme b. Şebib de tahdis etti, bize Hasan b. A'yen tahdis etti, bize Ma'kil, Ebu Zubeyr'den tahdis etti, o abir'den rivayet ettiğine göre Malik'in annesi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e kendisine ait bir tulum içinde bir miktar yağ hediye ederdi. Sonra oğulları gelip ondan katık istediklerinde -ki yanlarında hiçbir şey olmuyordu- annesi bu sefer içinde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yağ hediye gönderdiği tuluma gider, içinde bir miktar yağ görürdü. Bu tulumdan çıkan yağ, evinin katığını sağlayıp durdu. Nihayet onu sıktı. Sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gidince "onu sıktın mı" buyurdu. Um Malik: Evet deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer ona ilişmemiş olsaydın hala bu hali ile devam ederdi" buyurdu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

5905-9/6- Bana Seleme b. Şebib de tahdis etti ... Cabir'den rivayete göre bir adam, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna gelerek kendisine yiyecek bir şeyler vermesini istedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ona yemesi için yanm vesk arpa verdi. Adam o yanm veskden hanımı ve misafirleri ile birlikte yeyip durdu. Nihayet onu ölçtü. Sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelince "Eğer onu ölçmeseydin hOla ondan yemeye devam ederdiniz ve sizin için böyle kalmaya devam ederdi" buyurdu. 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

5906-10/7- Bize Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimı tahdis etti, bize Ebu Ali el-Hanefi tahdis etti, bize Malik -ki o b. Enes'dir- Ebu Zubeyr elMekki'den tahdis ettiğine göre Ebu Tufeyl, Amir b. Vasil'e kendisine şunu haber verdi: Muaz b. Cebel kendisine haber vererek dedi ki: Tebuk gazvesi yılında Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. Namazı cem ederek kılardı. Öğle ile ikindiyi birlikte akşam ile yatsıyı da birlikte kıldı. Nihayet bir gün namazı geciktirdi. Sonra dışarı çıktı. Öğle ile ikindiyi birlikte kıldı. Sonra içeri girdi. Bundan sonra dışarı çıkarak akşam ile yatsıyı birlikte kıldı. Sonra da şöyle buyurdu: "İnşaallah yarın Tebuk pınarına varacaksınız. Ama sizler oraya kuşluk vakti olmadan varamayacaksınız. Sizden o pınarın yanına ulaşan hiçbir kimse ben gelinceye kadar hiçbir şekilde elini suyuna değdirmesin."

Biz de pınarın yanına geldik. Daha önce iki adam oraya gelmişti. Bir ayakkabı bağı gibi ince bir miktar su akıyordu. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O iki kişiye: "Elinizi suyuna değdirdiniz mi" diye sordu. Her ikisi evet deyince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), onlara ağır sözler söyledi ve onlara Allah'ın söylemesini dilediği şeyleri de söyledi. Sonra elleri ile o pınardan azar azar avuçlamaya başladılar. Nihayet o su bir şeyde toplandı. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun içinde ellerini ve yüzünü yıkadı, sonra da o suyu tekrar o pınara geri boşaltb. Bu sefer pınar coşarak akmaya başladı. -Yahut bol su akıtb, dedi. Ebu Ali bu ikisinden hangisini söylediğinde şüphe etti- nihayet insanlar su ihtiyaçlarını aldılar. Sonra: "Ey Muaz! Eğer ömrün uzarsa sen buralarının bahçelerle dolduğunu görmen yakındır" buyurdu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

5907-18/8- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb tahdis etti, bize Süleyman b. Bilal, Amr b. Yahya'dan tahdis etti, o Abbas b. Sehl n. Sa'd es-Saidi'den, o Ebu Humeyd'den şöyle dediğini rivayet etti: Tebuk gazvesinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıktık. Vadi'l-Kura'da bir kadına ait bir bahçe'ye yolumuz uğradı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bu bahçe'den alınacak hurma miktarını tahmin edin'' buyurdu. Bunun üzerine biz de onu tahmin ettik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de onun on vesk mahsül vereceğini tahmin etti ve: ''İnşaallah biz yanına geri dönünceye kadar sen de bunun mahsulünü tesbit et" buyurdu. Sonra yola koyulduk. Nihayet Tebuk'e vardık. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu gece üzerinize şiddetli bir rüzgar esecek. O rüzgann estiği sırada sizden kimse ayakta durmasın. Devesi olanlarınız da onun bağını bağlasın" buyurdu. Sonra şiddetli bir rüzgar esti. Bir adam ayağa kalktı, rüzgar onu kaldırıp Tay dağlarına bıraktı. Eyle hükümdan İbnul Alma'ın elçisi de Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir mektup getirdi ve O'na beyaz bir kalır hediye etti. RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ona bir mektup yazdı ve kendisine çizgili bir elbise hediye etti. Sonra geri döndük. Nihayet Vadil Kur'aya geldik. RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kadına bahçesi hakkında "mahsulü ne kadan buldu" diye sordu. Kadın: on vesk cevabını verince RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben acele edip hızlı gideceğim. Aranızdan isteyen benimle birlikte acele etsin, dileyen de kalsın" buyurdu. Sonra yola çıkbk. Nihayet Medine'ye yaklaşbğımızda o: "İşte bu Tabe'dir. Bu da Uhud'dur. O bizi seven ve bizim de kendisini sevdiğimiz bir dağdır" buyurdu ve sonra da şunları ekledi: "Şüphesiz Ensar yurtlarının en hayırlısı Neccaroğulları yurdudur. Sonra Abduleşheloğulları yurdu, sonra Abdulharis b. el-Hazrec yurdu, sonra da Saideoğulları yurdudur. Bununla birlikte bütün Ensar yurtlarında {hanelerinde} hayır vardır" buyurdu.

 

Sonra Sa'd b. Ubade bize yetişti. Ebu Useyd dedi ki: RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Ensar yurtlarının hangisinin hayırlı olduğunu söylediğini ve bizi sona koyduğunu görmedin mi, dedi. Bunun üzerine Sa'd, RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yetişti ve: Ey Allah'ın RasUlü! Ensar hanelerini hayırlı oluşlarına göre sıraladın ve bizi sona bırakbn deyince Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayırlılardan olmanız size yetmiyor mu" buyurdu.

 

 

 

 

5908-12/9- Bunu bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Affan tahdis etti. (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Muğire b. Seleme el-Mahzumi tahdis etti, (Affan ile birlikte), dediler ki: Bize Vuheyb tahdis etti, bize Amr b. Yahya bu isnad ile "Bununla birlikte Ensar'ın bütün hanelerinde hayır vardır" sözüne kadar tahdis etti ve ondan sonrasındaki Sa'd b. Ubade ile ilgili olayı zikretmedi. Vuheyb'in hadisinde de şunları ekledi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona onların diyannı (nın idaresini) yazdı. Fakat Vuheyb'in hadisinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona yazdı ibaresini zikretmedi.

 

 

AÇIKLAMA:          Bu hadislerde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in parmakları arasından suyun fışkırması, suyun çoğaltılması ve yemeğin çoğaltılması hususlarının hepsi açık ve besbelli mucizelerdir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu mucizeleri değişik yerlerde ve farklı durumlarda göstermiştir. Hepsi toplam olarak tevatür derecesine ulaşmıştır.

 

Az miktardaki suyu çoğaltması, Enes, İbn Mesud, Cabir ve İmran b. Husayn'ın rivayetleri ile sahih olarak gelmiştir. Aynı şekilde yemeğin çoğaltılması mucizesi de onun tarafından değişik yerlerde ve pek çok durumda farklı niteliklerde görülmüştür. Daha önce rukye kitabında mucizenin gerçek mahiyeti açıklanmış, mucize ile keramet arasındaki fark belirtilmişti. Bundan önce de yemeğin ve başka şeylerin nasıl çoğaltıldığına dair açıklamalar da geçmiş bulunmaktadır.

 

(5900) "Ona genişçe bir kase getirildi" ibaresindeki "rahrah" re harfi fethalı ha harfi sakindir. Bu da kenarları kısa genişçe kap demektir.

 

"Parmaklarının arasından kaynayan suya bakmaya başladı." Suyun buradaki kaynayış keyfiyeti hakkında iki görüş vardır. Bu iki açıklamayı Kadı Iyaz ve başkaları nakletmiştir. Kadı lyaz'ın Müzeni'den ve ilim adamlarının pek çoğunun naklettiği birinci açıklamaya göre bu şu demektir: Su bizzat Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in parmakları arasından çıkıyor ve onlardan kaynıyordu. Bu görüş sahipleri der ki: Bu, mucize olarak suyun taştan kaynayıp fışkırmasından daha büyüktür. Bunu bir rivayette: Suyun parmaklarından kaynadığını gördüm" ifadesi de desteklemektedir.

 

İkinciaçıklamaya göre yüce Allah'ın suyu bizatihi çoğaltması ihtimalidir.

 

Böylelikle su bizzat parmaklarından değil de parmakları arasından kaynayıp coşmaya başlamıştır. Her ikisi de açık bir mucize ve gözkamaştırıcı bir nübüvvet delilidir.

 

(5901) İnsanlar abdest suyu aradı" buradaki "vedu: abdest suyu" meşhur okuyuşa göre vav harfi fethalıdır. Kendisi ile abdest alınan suya denilir. Bunun söyleyiş şekilleri ile ilgili açıklamalar daha önce Taharet Kitabı'nda geçmiş bulunmaktadır.

 

"Sonuncularına kadar abdest aldılar." Buhari ve Müslim'in Sahih'lerinde bu şekildedir.

(5902) "Üçyüz kişi kadar idiler." Buradaki "zuha: kadar" kelimesinde ze harfi ötreli ve sonu medlidir. Üçyüz kişi kadar (üçyüze yakın) demektir. Bu rivayette "üçyüz" denilirken bundan önceki (5900) rivayette "altmış ile seksen arası" denilmektedir. İlim adamları der ki: Bunlar değişik iki ayrı zamanda meydana gelmiş ve her ikisi de Enes tarafından rivayet edilmiş iki ayrı olaydır.

 

Buradaki "üçyüz" lafzı bütün nüshalarda bu şekilde "elif lamlı" dır. Bu sarihtir. Buna dair açıklamalar da İman Kitabı'nda Huzeyfe (radıyallahu anh)'ın rivayet ettiği: "Müslüman olduğunu kaç kişinin ifade ettiğini bana yazın" hadisinde geçmiş bulunmaktadır.

(5902) "Pazar ile mescit yanında oralarda" bütün nüshalarda (oralarda anlamındaki) "semmeh" lafız bu şekilde kaydedilmiştir. Dil bilginleri der ki: (peltek) se fethalı olarak "semme" ve sonu he (yuvarlak te) semmeh" aynı anlamdadır. Orada burada demektir. Buna göre sonunda yuvarlak te yoksa uzak içindir, te varsa yakın içindir.

 

(5904) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Eğer onu (sıkmayıp) bıraksaydın hala öyle kalacaktı" bu şekilde var olmaya devam edecekti demektir.

 

(5906) Tebuk gazvesi hadisinde "namazları cem ederdi" hadisi daha önce Namaz Kitabı'nda geçmişti. Bu hadiste suyun çoğaltılması hususunda açık bir mucize ve seferde iki namazı cem ile birlikte kılınacağı hükmü anlaşılmaktadır.

 

"Pınar da ayakkabı bağı gibi incecik akıyordu." Biz burada bu kelimeyi "tebiddu: incecik akıyordu" te harfi fethalı be kesreli dat şeddeli olarak zaptetmiş bulunuyoruz. Kadı Iyaz da ravilerin burada bu kelimeyi dat ile ittifakla rivayet ettiklerini nakletmektedir. Bu da akıyordu demektir. Fakat orada (namaz bölümünde) bu kelimenin zaptı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bazıları bunu dat ile bazıları ise bunu sad ile (tebussu şeklinde) parlıyordu anlamında zaptetmişlerdir. Şin harfi kesreli olarak "şirak" ise ayakkabı bağıdır. Oldukça suyu az akıyordu demektir.

 

"Pınar coşarak aktı" yani suyu çok ve hızlı aktı.

 

"Bahçelerle dolacak" yani bahçelerle dolacak, mamur olacak. "Cinan" cenneh'in çoğuludur. Bu da mucizelerdendir.

 

Kadın ile ilgili hadiste (5904) "tulumu sıktığında" yağın bereketinin kaybolduğu, adam ile ilgili (5905) arpayı ölçünçe bittiği belirtilmektedir. Aişe (radıyallahu anha)'nın arpayı ölçünce bittiği şeklindeki hadisi de bunun gibidir.

 

İlim adamları der ki: Bundaki hikmet şudur: Tulumu sıkmak ve arpayı ölçmek teslimiyete ve yüce Allah'ın rızkına tevekküle aykırıdır. Böyle bir işe kalkışmak tedbir almayı da ve kişinin kendi güç ve imkanlarına bağlanması ile şanı yüce Allah'ın hikmetlerinin ve faziletinin sırlarını kuşatmaya kalkışmak için kendini zorlamak mahiyetinde olduğundan bu işleri yapanlar bu bereketin sona ermesi ile cezalandırılmış oldu.

 

(5907) Bahçe hakkında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: ''Alınacak hurma miktarını tahmin edin" buyruğunda "uhrusuha" re harfi ötreli ve kesreli (ihrisuha şeklinde) okunabilir. Ötreli söyleyiş daha meşhurdur. Yani ne kadar hurma vereceğini tahmin edin.

Buradan alim zatın arkadaşlarını böyle bir alıştırma yolu ile sınamasının müstehap olduğu anlaşılmaktadır.

 

"Hadika" eğer etrafında duvar ile çevrili ise hurma ağaçlarından oluşan bahçe demektir.

"bu gece üzerinize şiddetli bir rüzgar esecektir... Onu Tay dağlarına attı. " Bu hadiste Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in gayba dair haber vermesi ve rüzgarın estiği zaman da ayakta durmanın zararından korkulmasında apaçık bir mucize vardır. Yine bu hadiste Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ümmetine ne kadar şefkatli, onlara karşı ne kadar merhametli, onların maslahatına ne kadar önem verdiği, din ya da dünya hususunda onlara zarar verecek hususlardan kendilerini ne kadar sakındırdığı anlaşılmaktadır. O develerin bağlanmasını ancak herhangi bir devenin bağından kurtulup kaçmaması için emir buyurmuştu. Böylelikle deve sahibi onu aramak için ayağa kalkmak ihtiyacını duymasın ve böylelikle rüzgardan zarar görmesin.

 

Taylıların iki dağı ise meşhurdur. Bunlardan birisine eca diğerine ise selma denilir. Tay ismi ise sonrasında hemze gelen şeddeli bir ye ile söylenir. "seyyid" veznindedir. Tay Yemen’DEN bir kabilenin atasıdır. Nesebi Tay b. Eder b. Zeyd b. Kehlan b. Sebe b. Himyer'dir. et-Tahrir sahibinin, dediğine göre Tay (sonu) hemzeli de hemzesiz de söylenir, iki ayrı söyleyiştir.

"İbnu'l-Alba'nın elçisi geldi." Alba ayn harfi fethalı lam sakin ve sonu medlidir.

 

"Ona beyaz bir katır hediye etti." Buradan kafırin hediyesinin kabul edilebileceği hükmü anlaşılmaktadır.

 

Bu hadis ile onunla zahiren tearuz eden (çatışan) bir diğer hadisin Beyanı daha önce geçmiş ve her iki hadisi cem ve telif etmiş idik.

 

Burada sözü edilen katırın adı Düldül olup, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bilinen katırıdır. Ama buradaki hadis lafzının zahirinden anlaşıldığına göre o bu katın Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Tebuk gazvesi sırasında hediye etmiştir. Tebuk gazvesi ise hicretin dokuzuncu yılında olmuştu. Halbuki bu katır, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında önceden de vardı. Bu katır üzerinde, sahih hadislerde meşhur olduğu gibi Huneyn gazasında bulunmuştu. Huneyn gazası ise Mekke fethi akabinde sekizinci yılda gerçekleşmişti. Kadı Iyaz dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ondan başka bir katırının olduğu rivayet edilmemiştir. O halde hadisteki "o katırı ona hediye etti" sözü bundan öncesi hakkında yorumlanır. Zaten hediye vermeyi vav ile "gelmek"e atfetmiş bulunmaktadır. Bu ise sıralamayı gerektirmez. Allah en iyi bilendir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Bu Uhud'dur. O bizi seven ve bizim de kendisini sevdiğimiz bir dağdır" buyruğuna dair açıklamalar Hacc Kitabı'nın sonlarında geçmiş bulunmaktadır.

 

"Ensarm yurdunun hayırlısı Neccaroğulları diyarıdır. " Kadı Iyaz dedi ki: Burada kasıt o diyarın ahalisidir. Bunlardan da kasıt kabilelerdir. Neccaroğullarının faziletli olduğunu belirtmesi ise onların erken İslam'a girmiş olmaları ve din uğrunda güzel işler yapmış olmalarıdır.

 

"Sonra AbdulHaris b. Hazrecoğulları diyarı" nüshalarda bu şekilde "Abdul Harisoğulları" diye geçmektedir. Kadı Iyaz bunu naklettikten sonra bu ravilerden kaynaklanan bir hatadır. Doğrusu "Abd" lafzını hazfedilmesi sureti ile el-Harisoğullarıdır.

 

"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ona diyarlarının idaresini yazdı."

 

Buradaki "bahr" onların diyarları, yurtları demektir. Bihar da köyler kasabalar anlamındadır .

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

4- RESULULLAH (S.A.V.)'İN YÜCE ALLAH'A TEVEKKÜLÜ, YÜCE ALLAH'IN DA ONU İNSANLARA KARŞI KORUMASI BABI