SAHİH-İ MÜSLİM

RÜYA

 

5- NEBİ (S.A.V.)'İN RÜYASI BABI

 

5891-18/1- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb tahdis etti... Enes b. Malik dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Uyuyanın gördüğü şey olan rüyada bir gece sanki biz Ukbe b. Raft" imişiz gibi gördüm. Bize İbn Tab, taze hurmasından getirirdi. Ben de bunu dünyada yükselmenin ahirette de (güzel) akıbetin bizim olacağı ve dinimizin de artık olgunlaştığı anlamında yorumladım" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 5025

 

AÇIKLAMA:          "İbn Tab, taze hurmasından hurma" bu da İbn Taptaze hurması (mutab) ve İbn Tab kuru hurması (temr) İbn Tab hurma salkımı, İbn Tab hurma dalı diye bilinir. Bunlar Medine ahalisinden bir adam olan İbn Tabe izafe edilir.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'in: "Dininizin olgunlaştığına" kemale erdiğine, hükümlerinin artık karar bulduğuna, temel kaidelerinin de sağlamlaştığına yorumladım demektir.

 

 

 

 

5892-19/2- Bize Nasr b. Ali el-Cahdamı de tahdis etti ... Abdullah b. Ömer'in tahdis ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rüyada bir misvak ile misvaklandığımı gördüm. Biri diğerinden daha büyük iki adam beni çekti. Ben de misvakı onlardan küçük olanlarının eline verince bana: Büyük olana ver denilmesi üzerine onu büyük olana verdim" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 246 -muallak olarak-; Müslim, 7433

 

 

 

5893-20/3- Bize Ebu Amir Abdullah b. Berrad el-Eş'arı ve Ebu Kureyb Muhammed b. el-Ala -lafızları birbirine yakın olmak üzere- tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Usame Bureyd'den tahdis etti, o dedesi Ebu Burde'den, o Ebu Musa'dan, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Rüyamda Mekke'den hurmalıkları bulunan bir yere hicret ettiğimi gördüm. Benim hatınma oranın Yemome ya da hecer olduğu geldi. Bir de baktım ki o Medine Yesrib imiş. Yine bu, dediğim rüyamda bir kılıç salladığımı gördüm. Kılıcın bOş tarafı koptu. Meğer bu Uhud günü müminlerden şehid olanlar demekmiş. Sonra onu bir daha salladım. En güzel haline döndü. Meğer o da Allah'ın nasib ettiği fetih ve müminlerin bir araya gelip toplanması demekmiş. Yine orada bir kaç inek gördüm. -ki Allah hayırlı olan(ı takdir buyuran} dır- meğer onlar da Uhud günü müminlerden o bilinen topluluk imiş. Hayır da Allah'ın daha sonra getirdiği hayırlar ve Allah'ın Bedir günü sonrasında bize getirdiği o sıdkın sevabı imiş. "

 

 

Diğer tahric: Buhari, 3622, 3987 -muhtasar olarak buna yakın-, 4081, 7035, 7041; İbn Mace, Rüya, 3921

 

AÇIKLAMA:          "Rüyada Mekke'den hurmalıklan bulunan bir yere hicret ettiğimi gördüm ... Bir de baktım ki orası Medine Yesrib imiş." Burada geçen "vehel: zannetmek, kanaat etmek" zannım kanaatim, inancım anlamındadır.

 

Hecer, bilinen bir şehirdir. Bahreyn'in en önemli kentidir. Bilinen bir şehir olup İman Kitabı'nda açıklaması geçmişti.

 

Yesrib ise Medine'nin cahiliye dönemindeki adıdır. Yüce Allah ona Medine adını Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de Taybe ve Tabe adlarını vermiştir. Buna dair açıklamalar da etraflı bir şekilde Hacc Kitabı'nın son taraflarında geçmiş bulunmaktadır. Bir hadiste de "yesrib: başa kakmak, ayıplamak" lafzı hoş görülmediğinden ötürü ve ayrıca cahiliye dönemi isimlerinden olduğu için Medine'ye Yesrib denilmesi nehyedilmiş olmakla birlikte bu hadiste ona "Yesrib" adını vermesi ise şöyle açıklanmıştır: Muhtemelen bu, bu ismin kullanılmasının yasaklanmasından önce idi. Bu, bu ismi vermenin caiz olduğunu, yasağın da haram kılmak için değil tenzih için olduğunu Beyan etmek içindir diyen de açıklandığı gibi bu isim, Medine'yi bu isimle tanıyan kimselere hitap edilmiştir diye de açıklanmıştır. Bundan dolayı Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), hem Yesrib adını hem de şer'i adını zikrederek "Medine Yesrib" buyurmuştur.

 

"Yine bu rüyamda bir kılıcı salladığımı gördüm ... Öncekinden daha güzel oldu." İlim adamlarının, dediklerine göre burada kılıç sallama ile ilgili yorum Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in açıklamasını zikrettiği şekildedir. Çünkü kişinin kılıcı kendileri ile -tıpkı kılıcı ile hamle yaptığı gibi- hamle yapıp ileri atıldığı yardımcılarıdır. Kılıç başka bir yerde çocuk, baba, amca yahut kardeş yahut zevce diye de yorumlanabilir. Bazen velayet (kamu görevi) yahut emanet, adamın dili ve delil getirmesine de delil olabildiği gibi zalim bir yöneticiye de delil olabilir. Bütün bunlar ise o rüyayı gören ya da gördüğü rüyada bu anlamlardan birisine tanıklık eden ve eklenecek diğer karinelere göre netleşir.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ben yine o rüyada bir kaç inek gördüm ... Bedir gününden sonra Allah'ın bize getirdiği doğruluk sevabıdır" Müslim'den başka kaynaklarda bu hadisde: "Ve boğazlanan inekler gördüm" ziyadesi ile zikredilmiştir. Bu ziyade ile de belirtilen şekilde rüyanın yorumu tamamlanmış olmaktadır. Çünkü ineklerin boğazlanması Uhud'da öldürülen ashabın (radıyallahu anhum)'un öldürülmesi demektir.

 

Kadı Iyaz dedi ki: Biz bu lafzı bütün ravilerden müpteda ve haber olmak üzere re harfi fethalı olarak "vallahu hayrun" (ki Allah hayırlıdır) diye bir de "Bedir günü sonrasında" {anlamındaki} "ba'du yevmen bedrin" ibaresinde ba'du lafzının dalı ötreli "yevme" lafzının mim harfi nasb ile zaptettik. Yine Kadı Iyaz'in, dediği üzere dal harfi nasb ile de rivayet edilmiştir.

 

İlim adamları der ki: Bu, Allah'ın ikinci Bedir gazasından sonra müminlerin kalplerine verdiği sebattır. Çünkü insanlar onlarla savaşmak için askerler toplamış, onları korkutmuşlardı. Bu hal ise onların imanının artmasına sebep olmuş ve: ''Allah bize yeter o ne güzel vekildir, böylelikle onlara bir kötülük dokunmaksızın Allah'tan bir nimet ve bir lütuf ile geri döndüler" (Ali İmran, 174) sonra da düşman onlardan çekindiği için ayrılıp dağılmış ve karşılarına çıkmamışlar.

 

Kadı lyaz dedi ki: Hadis şarihlerinin çoğunluğu şöyle demiştir: Bu, Allah'ın sevabı daha hayırlıdır demektir. Yani Allah'ın maktullere vereceği, onlar için dünyada kalmalarından daha hayırlıdır. Kadı Iyaz dedi ki: Daha uygunu ise ''Allah hayırlı olandır" buyruğunun rüyanın bir parçası olduğu ve bunun inekleri gördüğü sırada rüyada kendisine telkin edilen ve söylendiğini işittiği bir sözdür diyenlerin açıklamasıdır. Buna delil de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Bir de baktım ki meğer hayır Allah'ın daha sonradan getirdiği hayırdır" sözleridir. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

 

5894-21/4- Bana Muhammed b. Sehl et-Temimı tahdis etti, bize Ebu'lYeman tahdis etti, bize Şuayb, Abdullah b. Ebu Huseyn'den haberverdi, bize Nafi b. Cubeyr, İbn Abbas'dan şöyle dediğini tahdis etti: Yalancı Müseylime, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hayatta iken Medine'ye geldi ve: Eğer Muhammed (yönetim) işi(ni) kendisinden sonra bana verirse ben de ona uyarım demeye koyuldu. Medine'ye kendi kavminden çok sayıda kimselerle gelmişti. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de beraberinde Sabit b. Kays b. Şemmas da bulunduğu halde yanına gitti. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in elinde de bir parça hurma dalı da vardı. Arkadaşları arasında bulunan Müseylime'nin başında durarak: "Benden şu dal parçasını dahi istesen bunu sana vermem ve ben Allah'ın senin hakkındaki emrini aşmam. Andolsun eğer arkanı dönüp gidecek olursan Allah senin canını alacaktır ve şüphesiz sen gördüğüm kadarı ile hakkında bana ne gösterildi ise gösterilen o kişisin. İşte Sabit de benim adıma sana cevap verecektir" buyurduktan sonra yanından ayrılıp gitti.

 

İbn Abbas dedi ki: Sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Gerçekten sen gördüğüm kadarı ile hakkında bana ne gösterildi ise gösterilen o kişisin" buyruğuna dair soruşturdum. Ebu Hureyre bunun üzerine bana haber verdiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştu: Ben uykuda iken elimde altından iki bilezik olduğunu gördüm. Onların bu hali (kalbimi) meşgul etti. Bunun üzerine rüyada bana onları üfle diye vahyedildi. Ben de onları üfledim. Her ikisi de uçtu. Bu iki bileziği benden sonra çıkacak iki yalancı diye yorumladım. Bunlardan birisi San'a'nın ele başı el-Ansi, diğeri ise Yemame elebaşısı Müseylime oldu. "

 

 

Diğer tahric: Buhari, 3620, 4373, 7461; Tirmizi, 2292

 

AÇIKLAMA:          "Müseylime el-Kezzab çok sayıda kimse ile Medine'ye geldi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de yanına geldi." İlim adamlarının, dediklerine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gitmesi onun ve kavminin müslüman olmaları ümidi ile kalplerini ısındırmak ve Allah'ın kendisine indirdiklerini tebliğ etmek içindi.

 

Kadı lyaz dedi ki: Muhtemelen ona geliş sebebi Müseylime'nin kendi diyarından onunla karşılaşmak üzere gelmiş olması idi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de onun yaptığına bir karşılık (mükafat) olmak üzere geldi. (Kadı lyaz, dedi ki) Müseylime o zaman da müslüman olduğunu izhar ediyordu. Onun küfrü ve irtidadı bundan sonra ortaya çıktı. Bir başka hadiste de: Onun Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına geldiği belirtilmektedir. Bunların farklı iki sefer olma ihtimali vardır.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Müseylime'ye: "Allah'ın senin hakkındaki emrini aşmayacağım" buyurmasına gelince. Müslim'in bütün nüshalarında bu şekilde geçmiş olmakla birlikte Buhari'de: "Sen Allah'ın senin hakkındaki emrini aşmayacaksın" şeklinde gelmiştir.

 

Kadı Iyaz dedi ki: Her ikisi de doğrudur. Birincisi şu demektir: Ben Allah'ın bana senin hakkında vermiş olduğu emri aşmayacağım. Çünkü onun bana verdiği emre göre ben senin için sözkonusu olmayan benden sonra seni halife tayin etmek yahut ortak yapmak gibi isteklerini kabul etmeyeceğim gibi ayrıca Allah'ın bana indirdiklerini de tebliğ edeceğim ve senin bu durumunu en güzel yol hangisi ise onunla bertaraf edeceğim. İkinci şeklin anlamı da şudur: Sen elde etmeyi umduğun nübüvvet ve bu maksatla uğraşırken helak olmak sureti ile hüsrana uğramak şeklindeki Allah'ın senin ile ilgili emrini aşamazsın. Yahut da yüce Allah'ın kaza ve kaderinde senin bedbahtlığına dair takdirin dışına çıkamazsın demektir. Allah en iyi bilendir.

 

"Eğer arkanı dönüp gidersen Allah canını alacaktır. " Yani bana itaatten yüz çevirecek olursan Allah seni öldürecektir. "Akr" öldürmek demektir. Dişi deveyi akretmek onu öldürmek anlamındadır. Nitekim Yemame günü yüce Allah onu öldürdü. Bu da nübüvvetin mucizelerindendir.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "İşte Sabit de benim adıma o sana cevap verecektir" buyruğu hakkında ilim adamları şunu söylemişlerdir: Sabit b. Kays, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hatibi (sözcüsü) idi ve gelen heyetlerin hutbelerine (konuşmalarına) ve onların ağızlarına geleni söylemelerine o cevap veriyordu.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Onları benden sonra çıkacak iki yalancı diye yorumladım ... diğeri ise Yemame elebaşısı Müseylime'dir." ilim adamları der ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Benden sonra çıkacak" buyruğu onların güçlü ve kuvvetli halleri ya da savaşmaları ve nübüvvet iddiaları benden sonra ortaya çıkacak anlamındadır. Yoksa her ikisi de onun zamanında idiler.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Elimde de iki bilezik gördüm."

 

Bundan sonraki diğer rivayette de: "Elime iki bilezik koydu" denilmektedir. Dil bilginlerinin, dediklerine göre (bilezik anlamındaki lafız olan) "sivar" kelimesi sin harfi kesreli olarak da söylenir, ötreli olarak (süvar şeklinde) de söylenir. Hemze ötreli olmak üzere "usvar" da denilir. Böylelikle bunlar üç ayrı söyleyiş olmaktadır. İkinci rivayette bütün nüshalarda bu kelime "usvareyn: iki bilezik" diye kaydedilmiştir. Bu durumda "vadaa: koydu" kelimesi vav ve dad harfleri fethalı olarak okunur. Bunda da fail (özne) zamiridir. Yani yeryüzü hazinelerini getirip gelen, ellerime iki bilezik koydu demek olur. Doğrusu budur. Bazıları ise dat harfi ötreli olmak üzere "vudia" diye zaptetmişlerdir.

 

Bu ise "esvareyn: iki bilezik" lafzının mansub olması dolayısı ile zayıflır. Bununla birlikte yine zayıf bir surette de açıklaması yapılabilir. "Yedey: iki elim" ye harfi tesniye olmak üzere şeddelidir.

 

"Rüyada bana onları üfle diye vahyedildi. " Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'in onları üfleyip uçmaları, yok olacaklarına kalkışhkları işin sonunun geleceğine delildir. Nitekim böyle olmuştur. Bu da mucizelerdendir.

 

 

 

 

5895-22/5- Bize Muhammed b. Rafi'de tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'den şöyle dediğini haber verdi: Bu (nlar) Ebu Hureyre'nin Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye bize tahdis ettikleridir deyip, aralarında şu hadisin de yer aldığı çeşitli hadisler zikretti: Yine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ben uyurken bana yeryüzü hazineleri getirildi. (Onları getiren) elime altından iki bilezik de koydu. Bunlar bana çok büyük bir iş geldi ve beni meşgul ettiler. Bunun üzerine bana onları üfle diye vahyedildi. Ben de onları üfledim, onlar da yok oldular. Bu iki bileziği benim aralarında bulunduğum iki yalancı olan San'a'nın elebaşısı ile Yemame'nin elebaşısı diye yorumladım. "

 

 

Diğer tahric: Buhari, 7036,4376

 

AÇIKLAMA:          "Yeryüzü hazineleri bana getirildi" bazı nüshalarda "hazineler" anlamındaki lafzın başına be harfi getirilerek "bihazain" denilmektedir. Bazılarında da (hemzeden sonra vav getirilmeksizin) "utttu" diye kaydedilmiştir. Bu da bundan önceki rivayete göre yorumlanır. Müslim'den başka kaynaklarda ise "mallarının hazinelerinin anahtarları" şeklindedir.

 

Allah'a hamd olsun ki bütün bunlar (bu vaadler) gerçekleşmiştir. Bu da mucizelerdendir.

 

 

 

 

5896-23/6- Bize Muhammed b. Beşşar tahdis etti ... Semura b. Cundeb dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), sabah namazını kıldıktan sonra onlara (cemaate) yüzünü döner ve: ''Aranızda dün bir rüya gören uar mı" diye sorardı.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 845, 386, 2085, 2791, 3236, 4674, 6096, 1143,3354,'7047; Tirmizi, 2294

 

AÇIKLAMA:          "Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabah namazını kıldıktan sonra yüzünü onlara döner ... buyururdu." Müslim'in bütün nüshalarında (dün anlamındaki lafız) bu şekilde "elbariha" diye kaydedilmiştir. Bu da zevalden önce dahi olsa geçen geceye "bariha" demenin caiz olduğuna delildir. Sa'leb ile başkalarının kanaatine göre ise ancak zevalden sonra "bariha" kullanılır. Onların gerçek anlamı budur. Bununla birlikte mecazi olarak zevalden önce kullanılmasının önünde de bir engel yoktur demek istemiş olmaları da muhtemeldir. Böylelikle onlar hadisi de mecaz anlamı ile kabul ederler. Eğer öyle değilse bu hadis gereğince onların bu kanaati batıl olur.

 

Hadisten şu hükümler anlaşılmaktadır:

 

1. Namaz kıldıran imamın selamını verdikten sonra cemaate dönmesi müstehaptır.

 

2. Rüyaya dair soru sormak onu hemen te'vil etmek (yorumlamak) ve günün ilk saatlerinde bunu erken yapmaya çalışmak -bu hadis dolayısı ilemüstehaptır. Bir diğer sebep ise zihnin dünya maişetleri ile uğraşarak dağılmasından önce toplu halde bulunmuş olması, diğer taraftan rüyayı gören kimsenin henüz rüyada şaşırmasına sebep olacak bir hal ile karşılaşmayacak kadar yakın bir süre önce görmüş olmasıdır. Ayrıca bu rüyasında hayra teşvik etmek yahut bir masiyetten sakındırmak ve buna benzer elin çabuk tutulmasının müstehap olduğu bir husus da bulunabilir.

 

3. Sabah namazından sonra ilme, rüya yorumuna ve buna benzer hususlara dair konuşmalar yapmak mübahtır.

 

4. İlim ya da başka bir sebep için otururken kişinin arkasını kıbleye dönmesi mübahtır.

 

Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

1- NEBİ (S.A.V.)'İN NESEBİNİN ÜSTÜNLÜĞÜ VE NÜBÜVVET'TEN ÖNCE TAŞ'IN ONA SELAM VERMESİ BABI