SAHİH-İ MÜSLİM |
RÜYA |
باب رؤيا
النبي صلى
الله عليه
وسلم
5- NEBİ (S.A.V.)'İN
RÜYASI BABI
18-
(2270) حدثنا
عبدالله بن
مسلمة بن
قعنب. حدثنا
حماد بن سلمة
عن ثابت
البناني، عن
أنس بن مالك،
قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "رأيت
ذات ليلة،
فيما يرى
النائم، كأنا
في دار عقبة
بن رافع.
فأتينا برطب
من رطب ابن
طاب. فأولت
الرفعة لنا في
الدنيا
والعاقبة في
الآخرة. وأن
ديننا قد طاب".
5891-18/1- Bize Abdullah
b. Mesleme b. Ka'neb tahdis etti... Enes b. Malik dedi ki: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Uyuyanın gördüğü şey olan rüyada bir gece
sanki biz Ukbe b. Raft" imişiz gibi gördüm. Bize İbn Tab, taze hurmasından
getirirdi. Ben de bunu dünyada yükselmenin ahirette de (güzel) akıbetin bizim
olacağı ve dinimizin de artık olgunlaştığı anlamında yorumladım" buyurdu.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 5025
AÇIKLAMA: "İbn
Tab, taze hurmasından hurma" bu da İbn Taptaze hurması (mutab) ve İbn Tab
kuru hurması (temr) İbn Tab hurma salkımı, İbn Tab hurma dalı diye bilinir. Bunlar
Medine ahalisinden bir adam olan İbn Tabe izafe edilir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem}'in: "Dininizin olgunlaştığına" kemale erdiğine,
hükümlerinin artık karar bulduğuna, temel kaidelerinin de sağlamlaştığına
yorumladım demektir.
19-
(2271) وحدثنا
نصر بن علي
الجهضمي.
أخبرني أبي.
حدثنا صخر بن
جويرية عن
نافع؛ أن
عبدالله بن
عمر حدثه؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال
"أراني في
المنام أتسوك
بسواك. فجذبني
رجلان أحدهما
أكبر من
الآخر. فناولت
السواك
الأصغر
منهما. فقيل
لي كبر.
فدفعته إلى
الأكبر".
5892-19/2-
Bize Nasr b. Ali el-Cahdamı de tahdis etti ... Abdullah b. Ömer'in tahdis
ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rüyada bir misvak
ile misvaklandığımı gördüm. Biri diğerinden daha büyük iki adam beni çekti. Ben
de misvakı onlardan küçük olanlarının eline verince bana: Büyük olana ver
denilmesi üzerine onu büyük olana verdim" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
246 -muallak olarak-; Müslim, 7433
20-
(2272) حدثنا
أبو عامر،
عبدالله بن
براد الأشعري
وأبو كريب،
محمد بن العلاء
(وتقاربا في
اللفظ). قالا:
حدثنا أبو
أسامة عن
بريد، عن أبي
بردة، جده، عن
أبي موسى،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال
"رأيت في المنام
أني أهاجر من
مكة إلى أرض
بها نخل. فذهب
وهلي إلى أنها
اليمامة أو
هجر. فإذا هي
المدينة يثرب.
ورأيت في
رؤياي هذه أني
هززت سيفا.
فانقطع صدره.
فإذا هو ما
أصيب من
المؤمنين يوم
أحد. ثم هززته
أخرى فعاد
أحسن ما كان.
فإذا
هو ما جاء
الله به من
الفتح
واجتماع المؤمنين.
ورأيت فيها
أيضا بقرا،
والله خير.
فإذا هم النفر
من المؤمنين
يوم أحد. وإذا
الخير ما جاء
الله به من
الخير بعد،
وثواب الصدق
الذي أتانا
الله بعد، يوم
بدر".
5893-20/3- Bize Ebu Amir
Abdullah b. Berrad el-Eş'arı ve Ebu Kureyb Muhammed b. el-Ala -lafızları
birbirine yakın olmak üzere- tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Usame Bureyd'den
tahdis etti, o dedesi Ebu Burde'den, o Ebu Musa'dan, o Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Rüyamda Mekke'den
hurmalıkları bulunan bir yere hicret ettiğimi gördüm. Benim hatınma oranın
Yemome ya da hecer olduğu geldi. Bir de baktım ki o Medine Yesrib imiş. Yine
bu, dediğim rüyamda bir kılıç salladığımı gördüm. Kılıcın bOş tarafı koptu.
Meğer bu Uhud günü müminlerden şehid olanlar demekmiş. Sonra onu bir daha
salladım. En güzel haline döndü. Meğer o da Allah'ın nasib ettiği fetih ve
müminlerin bir araya gelip toplanması demekmiş. Yine orada bir kaç inek gördüm.
-ki Allah hayırlı olan(ı takdir buyuran} dır- meğer onlar da Uhud günü
müminlerden o bilinen topluluk imiş. Hayır da Allah'ın daha sonra getirdiği
hayırlar ve Allah'ın Bedir günü sonrasında bize getirdiği o sıdkın sevabı imiş.
"
Diğer tahric: Buhari,
3622, 3987 -muhtasar olarak buna yakın-, 4081, 7035, 7041; İbn Mace, Rüya, 3921
AÇIKLAMA: "Rüyada
Mekke'den hurmalıklan bulunan bir yere hicret ettiğimi gördüm ... Bir de baktım
ki orası Medine Yesrib imiş." Burada geçen "vehel: zannetmek, kanaat
etmek" zannım kanaatim, inancım anlamındadır.
Hecer, bilinen bir
şehirdir. Bahreyn'in en önemli kentidir. Bilinen bir şehir olup İman Kitabı'nda
açıklaması geçmişti.
Yesrib ise Medine'nin
cahiliye dönemindeki adıdır. Yüce Allah ona Medine adını Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) de Taybe ve Tabe adlarını vermiştir. Buna dair açıklamalar da
etraflı bir şekilde Hacc Kitabı'nın son taraflarında geçmiş bulunmaktadır. Bir
hadiste de "yesrib: başa kakmak, ayıplamak" lafzı hoş görülmediğinden
ötürü ve ayrıca cahiliye dönemi isimlerinden olduğu için Medine'ye Yesrib
denilmesi nehyedilmiş olmakla birlikte bu hadiste ona "Yesrib" adını
vermesi ise şöyle açıklanmıştır: Muhtemelen bu, bu ismin kullanılmasının
yasaklanmasından önce idi. Bu, bu ismi vermenin caiz olduğunu, yasağın da haram
kılmak için değil tenzih için olduğunu Beyan etmek içindir diyen de açıklandığı
gibi bu isim, Medine'yi bu isimle tanıyan kimselere hitap edilmiştir diye de
açıklanmıştır. Bundan dolayı Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), hem Yesrib
adını hem de şer'i adını zikrederek "Medine Yesrib" buyurmuştur.
"Yine bu rüyamda
bir kılıcı salladığımı gördüm ... Öncekinden daha güzel oldu." İlim adamlarının,
dediklerine göre burada kılıç sallama ile ilgili yorum Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in açıklamasını zikrettiği şekildedir. Çünkü kişinin kılıcı
kendileri ile -tıpkı kılıcı ile hamle yaptığı gibi- hamle yapıp ileri atıldığı
yardımcılarıdır. Kılıç başka bir yerde çocuk, baba, amca yahut kardeş yahut
zevce diye de yorumlanabilir. Bazen velayet (kamu görevi) yahut emanet, adamın
dili ve delil getirmesine de delil olabildiği gibi zalim bir yöneticiye de
delil olabilir. Bütün bunlar ise o rüyayı gören ya da gördüğü rüyada bu
anlamlardan birisine tanıklık eden ve eklenecek diğer karinelere göre netleşir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Ben yine o rüyada bir kaç inek gördüm ... Bedir
gününden sonra Allah'ın bize getirdiği doğruluk sevabıdır" Müslim'den
başka kaynaklarda bu hadisde: "Ve boğazlanan inekler gördüm" ziyadesi
ile zikredilmiştir. Bu ziyade ile de belirtilen şekilde rüyanın yorumu
tamamlanmış olmaktadır. Çünkü ineklerin boğazlanması Uhud'da öldürülen ashabın
(radıyallahu anhum)'un öldürülmesi demektir.
Kadı Iyaz dedi ki: Biz
bu lafzı bütün ravilerden müpteda ve haber olmak üzere re harfi fethalı olarak
"vallahu hayrun" (ki Allah hayırlıdır) diye bir de "Bedir günü
sonrasında" {anlamındaki} "ba'du yevmen bedrin" ibaresinde ba'du
lafzının dalı ötreli "yevme" lafzının mim harfi nasb ile zaptettik.
Yine Kadı Iyaz'in, dediği üzere dal harfi nasb ile de rivayet edilmiştir.
İlim adamları der ki:
Bu, Allah'ın ikinci Bedir gazasından sonra müminlerin kalplerine verdiği sebattır.
Çünkü insanlar onlarla savaşmak için askerler toplamış, onları korkutmuşlardı.
Bu hal ise onların imanının artmasına sebep olmuş ve: ''Allah bize yeter o ne
güzel vekildir, böylelikle onlara bir kötülük dokunmaksızın Allah'tan bir nimet
ve bir lütuf ile geri döndüler" (Ali İmran, 174) sonra da düşman onlardan
çekindiği için ayrılıp dağılmış ve karşılarına çıkmamışlar.
Kadı lyaz dedi ki: Hadis
şarihlerinin çoğunluğu şöyle demiştir: Bu, Allah'ın sevabı daha hayırlıdır
demektir. Yani Allah'ın maktullere vereceği, onlar için dünyada kalmalarından
daha hayırlıdır. Kadı Iyaz dedi ki: Daha uygunu ise ''Allah hayırlı
olandır" buyruğunun rüyanın bir parçası olduğu ve bunun inekleri gördüğü
sırada rüyada kendisine telkin edilen ve söylendiğini işittiği bir sözdür
diyenlerin açıklamasıdır. Buna delil de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Bir de baktım ki meğer hayır Allah'ın daha sonradan getirdiği
hayırdır" sözleridir. Allah en iyi bilendir.
21-
(2273) حدثني
محمد بن سهل
التميمي.
حدثنا أبو
اليمان.
أخبرنا شعيب
عن عبدالله بن
أبي حسين.
حدثنا نافع بن
جبير عن ابن
عباس. قال:
قدم
مسيلمة
الكذاب على
عهد النبي صلى
الله عليه
وسلم،
المدينة. فجعل
يقول: إن جعل
لي محمد الأمر
من بعده
تبعته. فقدمها
في بشر كثير
من قومه.
فأقبل إليه
النبي صلى
الله عليه
وسلم ومعه ثابت
بن قيس بن
شماس. وفي يد
النبي صلى
الله عليه وسلم
قطعة جريدة.
حتى وقف على
مسيلمة في
أصحابه. قال
"لو سألتني
هذه القطعة ما
أعطيتكها. ولن
أتعدى أمر
الله فيك.
ولئن أدبرت
ليعقرنك الله.
وإني لأراك
الذي أريت فيك
ما أريت. وهذا
ثابت يجيبك
عني" ثم انصرف
عنه.
5894-21/4- Bana Muhammed
b. Sehl et-Temimı tahdis etti, bize Ebu'lYeman tahdis etti, bize Şuayb,
Abdullah b. Ebu Huseyn'den haberverdi, bize Nafi b. Cubeyr, İbn Abbas'dan şöyle
dediğini tahdis etti: Yalancı Müseylime, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
hayatta iken Medine'ye geldi ve: Eğer Muhammed (yönetim) işi(ni) kendisinden
sonra bana verirse ben de ona uyarım demeye koyuldu. Medine'ye kendi kavminden
çok sayıda kimselerle gelmişti. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de
beraberinde Sabit b. Kays b. Şemmas da bulunduğu halde yanına gitti. Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in elinde de bir parça hurma dalı da vardı.
Arkadaşları arasında bulunan Müseylime'nin başında durarak: "Benden şu dal
parçasını dahi istesen bunu sana vermem ve ben Allah'ın senin hakkındaki emrini
aşmam. Andolsun eğer arkanı dönüp gidecek olursan Allah senin canını alacaktır
ve şüphesiz sen gördüğüm kadarı ile hakkında bana ne gösterildi ise gösterilen
o kişisin. İşte Sabit de benim adıma sana cevap verecektir" buyurduktan
sonra yanından ayrılıp gitti.
21- (2274) فقال
ابن عباس:
فسألت عن قول
النبي صلى
الله عليه
وسلم "إنك أرى
الذي أريت فيك
ما رأيت" فأخبرني
أبو هريرة؛ أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
"بينا أنا
نائم رأيت في
يدي سوارين من
ذهب. فأهمني
شأنهما. فأوحي
إلي في المنام
أن انفخهما.
فنفختهما
فطارا.
فأولتهما
كذابين
يخرجان من بعدي.
فكان أحدهما
العنسي، صاحب
صنعاء. والآخر
مسيلمة صاحب
اليمامة".
İbn Abbas dedi ki: Sonra
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Gerçekten sen gördüğüm kadarı ile
hakkında bana ne gösterildi ise gösterilen o kişisin" buyruğuna dair
soruşturdum. Ebu Hureyre bunun üzerine bana haber verdiğine göre Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştu: Ben uykuda iken elimde altından
iki bilezik olduğunu gördüm. Onların bu hali (kalbimi) meşgul etti. Bunun üzerine
rüyada bana onları üfle diye vahyedildi. Ben de onları üfledim. Her ikisi de
uçtu. Bu iki bileziği benden sonra çıkacak iki yalancı diye yorumladım.
Bunlardan birisi San'a'nın ele başı el-Ansi, diğeri ise Yemame elebaşısı
Müseylime oldu. "
Diğer tahric: Buhari,
3620, 4373, 7461; Tirmizi, 2292
AÇIKLAMA: "Müseylime
el-Kezzab çok sayıda kimse ile Medine'ye geldi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) de yanına geldi." İlim adamlarının, dediklerine göre Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gitmesi onun ve kavminin müslüman
olmaları ümidi ile kalplerini ısındırmak ve Allah'ın kendisine indirdiklerini
tebliğ etmek içindi.
Kadı lyaz dedi ki:
Muhtemelen ona geliş sebebi Müseylime'nin kendi diyarından onunla karşılaşmak
üzere gelmiş olması idi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de onun yaptığına
bir karşılık (mükafat) olmak üzere geldi. (Kadı lyaz, dedi ki) Müseylime o
zaman da müslüman olduğunu izhar ediyordu. Onun küfrü ve irtidadı bundan sonra
ortaya çıktı. Bir başka hadiste de: Onun Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
yanına geldiği belirtilmektedir. Bunların farklı iki sefer olma ihtimali
vardır.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in Müseylime'ye: "Allah'ın senin hakkındaki emrini
aşmayacağım" buyurmasına gelince. Müslim'in bütün nüshalarında bu şekilde
geçmiş olmakla birlikte Buhari'de: "Sen Allah'ın senin hakkındaki emrini
aşmayacaksın" şeklinde gelmiştir.
Kadı Iyaz dedi ki: Her
ikisi de doğrudur. Birincisi şu demektir: Ben Allah'ın bana senin hakkında vermiş
olduğu emri aşmayacağım. Çünkü onun bana verdiği emre göre ben senin için
sözkonusu olmayan benden sonra seni halife tayin etmek yahut ortak yapmak gibi
isteklerini kabul etmeyeceğim gibi ayrıca Allah'ın bana indirdiklerini de
tebliğ edeceğim ve senin bu durumunu en güzel yol hangisi ise onunla bertaraf
edeceğim. İkinci şeklin anlamı da şudur: Sen elde etmeyi umduğun nübüvvet ve bu
maksatla uğraşırken helak olmak sureti ile hüsrana uğramak şeklindeki Allah'ın
senin ile ilgili emrini aşamazsın. Yahut da yüce Allah'ın kaza ve kaderinde
senin bedbahtlığına dair takdirin dışına çıkamazsın demektir. Allah en iyi
bilendir.
"Eğer arkanı dönüp
gidersen Allah canını alacaktır. " Yani bana itaatten yüz çevirecek
olursan Allah seni öldürecektir. "Akr" öldürmek demektir. Dişi deveyi
akretmek onu öldürmek anlamındadır. Nitekim Yemame günü yüce Allah onu öldürdü.
Bu da nübüvvetin mucizelerindendir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "İşte Sabit de benim adıma o sana cevap
verecektir" buyruğu hakkında ilim adamları şunu söylemişlerdir: Sabit b.
Kays, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hatibi (sözcüsü) idi ve gelen
heyetlerin hutbelerine (konuşmalarına) ve onların ağızlarına geleni
söylemelerine o cevap veriyordu.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Onları benden sonra çıkacak iki yalancı diye
yorumladım ... diğeri ise Yemame elebaşısı Müseylime'dir." ilim adamları
der ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Benden sonra
çıkacak" buyruğu onların güçlü ve kuvvetli halleri ya da savaşmaları ve
nübüvvet iddiaları benden sonra ortaya çıkacak anlamındadır. Yoksa her ikisi de
onun zamanında idiler.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Elimde de iki bilezik gördüm."
Bundan sonraki diğer
rivayette de: "Elime iki bilezik koydu" denilmektedir. Dil
bilginlerinin, dediklerine göre (bilezik anlamındaki lafız olan)
"sivar" kelimesi sin harfi kesreli olarak da söylenir, ötreli olarak
(süvar şeklinde) de söylenir. Hemze ötreli olmak üzere "usvar" da
denilir. Böylelikle bunlar üç ayrı söyleyiş olmaktadır. İkinci rivayette bütün
nüshalarda bu kelime "usvareyn: iki bilezik" diye kaydedilmiştir. Bu
durumda "vadaa: koydu" kelimesi vav ve dad harfleri fethalı olarak
okunur. Bunda da fail (özne) zamiridir. Yani yeryüzü hazinelerini getirip
gelen, ellerime iki bilezik koydu demek olur. Doğrusu budur. Bazıları ise dat
harfi ötreli olmak üzere "vudia" diye zaptetmişlerdir.
Bu ise "esvareyn:
iki bilezik" lafzının mansub olması dolayısı ile zayıflır. Bununla
birlikte yine zayıf bir surette de açıklaması yapılabilir. "Yedey: iki
elim" ye harfi tesniye olmak üzere şeddelidir.
"Rüyada bana onları
üfle diye vahyedildi. " Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'in onları
üfleyip uçmaları, yok olacaklarına kalkışhkları işin sonunun geleceğine
delildir. Nitekim böyle olmuştur. Bu da mucizelerdendir.
22-
(2274) وحدثنا
محمد بن رافع.
حدثنا
عبدالرزاق.
أخبرنا معمر
عن همام بن
منبه. قال: هذا
ما حدثنا أبو
هريرة عن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فذكر أحاديث
منها:
وقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "بينا أنا
نائم أتيت
خزائن الأرض.
فوضع في يدي
أسوارين من
ذهب. فكبرا
علي وأهماني.
فأوحي إلي أن
انفخهما.
فنفختهما
فذهبا.
فأولتهما
الكذابين اللذين
أنا بينهما:
صاحب صنعاء،
وصاحب
اليمامة".
5895-22/5- Bize Muhammed
b. Rafi'de tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize Ma'mer, Hemmam b.
Münebbih'den şöyle dediğini haber verdi: Bu (nlar) Ebu Hureyre'nin Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye bize tahdis ettikleridir deyip,
aralarında şu hadisin de yer aldığı çeşitli hadisler zikretti: Yine Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ben uyurken bana yeryüzü
hazineleri getirildi. (Onları getiren) elime altından iki bilezik de koydu.
Bunlar bana çok büyük bir iş geldi ve beni meşgul ettiler. Bunun üzerine bana
onları üfle diye vahyedildi. Ben de onları üfledim, onlar da yok oldular. Bu
iki bileziği benim aralarında bulunduğum iki yalancı olan San'a'nın elebaşısı
ile Yemame'nin elebaşısı diye yorumladım. "
Diğer tahric: Buhari,
7036,4376
AÇIKLAMA: "Yeryüzü
hazineleri bana getirildi" bazı nüshalarda "hazineler"
anlamındaki lafzın başına be harfi getirilerek "bihazain"
denilmektedir. Bazılarında da (hemzeden sonra vav getirilmeksizin)
"utttu" diye kaydedilmiştir. Bu da bundan önceki rivayete göre
yorumlanır. Müslim'den başka kaynaklarda ise "mallarının hazinelerinin
anahtarları" şeklindedir.
Allah'a hamd olsun ki
bütün bunlar (bu vaadler) gerçekleşmiştir. Bu da mucizelerdendir.
23- (2275) حدثنا
محمد بن بشار.
حدثنا وهب بن
جرير. حدثنا
أبي عن أبي
رجاء
العطاردي، عن
سمرة بن جندب.
قال:
كان
النبي صلى
الله عليه
وسلم إذا صلى
الصبح أقبل
عليهم بوجهه
فقال "هل رأى
أحد منكم
البارحة رؤيا
؟".
5896-23/6-
Bize Muhammed b. Beşşar tahdis etti ... Semura b. Cundeb dedi ki: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), sabah namazını kıldıktan sonra onlara (cemaate)
yüzünü döner ve: ''Aranızda dün bir rüya gören uar mı" diye sorardı.
Diğer tahric: Buhari,
845, 386, 2085, 2791, 3236, 4674, 6096, 1143,3354,'7047; Tirmizi, 2294
AÇIKLAMA: "Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabah namazını kıldıktan sonra yüzünü onlara
döner ... buyururdu." Müslim'in bütün nüshalarında (dün anlamındaki lafız)
bu şekilde "elbariha" diye kaydedilmiştir. Bu da zevalden önce dahi
olsa geçen geceye "bariha" demenin caiz olduğuna delildir. Sa'leb ile
başkalarının kanaatine göre ise ancak zevalden sonra "bariha"
kullanılır. Onların gerçek anlamı budur. Bununla birlikte mecazi olarak
zevalden önce kullanılmasının önünde de bir engel yoktur demek istemiş olmaları
da muhtemeldir. Böylelikle onlar hadisi de mecaz anlamı ile kabul ederler. Eğer
öyle değilse bu hadis gereğince onların bu kanaati batıl olur.
Hadisten şu hükümler
anlaşılmaktadır:
1. Namaz kıldıran imamın
selamını verdikten sonra cemaate dönmesi müstehaptır.
2. Rüyaya dair soru
sormak onu hemen te'vil etmek (yorumlamak) ve günün ilk saatlerinde bunu erken
yapmaya çalışmak -bu hadis dolayısı ilemüstehaptır. Bir diğer sebep ise zihnin
dünya maişetleri ile uğraşarak dağılmasından önce toplu halde bulunmuş olması, diğer
taraftan rüyayı gören kimsenin henüz rüyada şaşırmasına sebep olacak bir hal
ile karşılaşmayacak kadar yakın bir süre önce görmüş olmasıdır. Ayrıca bu
rüyasında hayra teşvik etmek yahut bir masiyetten sakındırmak ve buna benzer
elin çabuk tutulmasının müstehap olduğu bir husus da bulunabilir.
3. Sabah namazından
sonra ilme, rüya yorumuna ve buna benzer hususlara dair konuşmalar yapmak
mübahtır.
4. İlim ya da başka bir
sebep için otururken kişinin arkasını kıbleye dönmesi mübahtır.
Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
1- NEBİ
(S.A.V.)'İN NESEBİNİN ÜSTÜNLÜĞÜ VE NÜBÜVVET'TEN ÖNCE TAŞ'IN ONA SELAM VERMESİ
BABI