SAHİH-İ MÜSLİM

SELAM

 

14/24- YABANCI KADIN YOLDA BİTKİN DÜŞMÜŞ İSE ONU HAYVANININ ARKASINA BİNDİRMENİN CAİZ OLDUĞU BABI

 

5656-34/1- Bize Muhammed b. el-Ala Ebu Kureyb el-Hemdanı tahdis etti, bize Ebu Usame, Hişam'dan tahdis etti, bana babam Ebu Bekir'in kızı Esma'dan şöyle dediğini haber verdi: Zubeyr benimle evlendiğinde yeryüzünde onun atından başka ne bir malı ne bir kölesi ne de başka bir şeyi vardı. Onun atının yemini ben veriyor, onun nafaka ihtiyacını karşılıyor, işlerini görüyor, devesi için hurma çekirdeklerini öğütüyor, onun yemini veriyor, su taşıyor, kovasını dikiyor, hamur yoğuruyordum. Bununla birlikte güzelce ekmek pişiremiyordum. Bundan dolayı Ensar’DAN bazı komşular benim için ekmek pişiriyorlardı. Gerçekten samimi kadınlardı. Ben, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ez-Zubeyr'e ikta olarak verdiği araziden hurma çekirdeğini başımın üzerinde taşıyordum. Üçte iki fersah kadar uzaklıkta idi. Bir gün hurma çekirdekleri başımın üzerinde iken geliyordum da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile karşılaştım. Beraberinde ashabından da birkaç kişi vardı. Beni çağırdı, sonra devesinin üzerine arkasına beni bindirmek için (devesine) ıh ıh dedi. Ben ise utandım ve senin ne kadar kıskanç olduğunu bildim (bunun için binmedim) dedi. Bu sefer o (ez-Zubeyr) vallahi senin başının üzerinde hurma çekirdeğini taşıman, Onunla birlikte binmenden bana daha ağır gelir dedi. (Esma) dedi ki: Nihayet bundan sonra Ebu Bekir bana bir hizmetçi gönderdi. O benim yerime ata bakmaya başladı da sanki beni kölelikten kurtarmış gibi oldu.

 

Diğer tahric: Buhari, 3151 -muallak olarak-, 5224

 

 

 

5657-35/2- Bize Muhammed b. el-Ubeyd el-Guberi tahdis etti, bize Hammad b. Zeyd, Eyyub'dan tahdis etti, o İbn Ebu Muleyke'den rivayet ettiğine göre Esma dedi ki: ez-Zubeyr'e hizmet ediyordum. Yani evinin işlerini görüyordum. Onun bir atı vardı ve ben bu ata bakıyordum. Hiçbir iş bana ata bakmak kadar ağır gelmiyordu. Ona ot veriyor, onun işini görüyor, seyisliğini yapıyordum. (İbn Ebu Muleyke) dedi ki: Sonra ona bir hizmetçi isabet etti. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bazı esirler gelmişti de O da ona bir hizmetçi vermişti. (Esma) dedi ki: Bu hizmetçi kadın beni ata bakmaktan kurtardı ve böylelikle benim üzerimden atın külfetini almış oldu.

(Bir sefer) bir adam bana gelerek: Ey Abdullah'ın annesi! Ben fakir bir adamım. Senin evinin gölgesinde bir şeyler satmak istemiştim de (bana izin verir misin?), dedi. Esma: Ben sana bunun için ruhsat verecek olsam dahi Zubeyr bunu kabul etmez. Bu sebeple sen Zubeyr'in de tanık olacağı bir sırada gel ve benden bunu iste dedi. Adam gelerek: Ey Abdullah'ın annesi. Ben fakir bir kimseyim. Senin evinin gölgesinde bir şeyler satmak istemiştim de dedi. Esma: Medine'de benim evimden başka bir yerin yok mu dedi. Bunun üzerine Zubeyr ona: Ne oluyor sana da bir şeyler satmak isteyen fakir bir adama engel olmaya çalışıyorsun dedi. Böylelikle adam bir şeyler kazanıncaya kadar satış yapıyordu. Sonra ona cariyeyi sattım. Zubeyr yanıma girdiğinde onun bedeli de henüz kucağımda idi. Zubeyr: Onu bana hibe et dedi. Ben onu tasadduk ettim dedim. 

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          (5656) "Esma'dan rivayete göre o kocası Zubeyr'in atının yemini veriyor. .. ve hamur yoğuruyordu." Bütün bunlar insanların ittifakla kabul ettiği maruf (iyilik) ve vicdanlı davranışlardandır. Kadın, bütün sözü geçen bu hususlarla ve buna benzer ekmek pişirmek, yemek pişirmek, elbiseleri yıkamak ve daha başka işlerle kocasına hizmet eder. Ama bütün bu işler kadının bir teberru (bağışı) ve kocasına bir iyiliği, onunla güzel bir geçimi, ona karşı iyi bir davranışı türündendir. Bunların hiçbirisini yapmak görevi yoktur. Aksine bunların hiçbirisini yapmayacak olsa dahi günahkar olmaz. Kocasının o zaman bütün bu işleri karısı için sağlaması gerekir. Bunların her hangi birisini yapmaya onu mecbur tutması helal değildir. Kadın bunları ancak teberru (bir bağış olarak) yapar. Bu da güzel bir adettir. İlk zamandan bugüne kadar kadınlar bu adeti sürdüregelmişlerdir. Kadına vacip olan görev ise iki husustur. Biri kocasının kendisine yaklaşmasına imkan tanımasıdır, diğeri de kocasının evinde kalmasıdır.

 

"Garb: büyük kova" demektir.

 

"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Zubeyr'e ikta olarak verdiği araziden başımın üzerinde hurma çekirdeklerini taşıyordum. Orası üçte ikilik bir fersah uzaklıkta idi." Dil bilginleri der ki: İkta vermek bir kimseye bir parça vermek demektir. Bu da bir arazi parçası olur. Buna da katia adı verilir. Çünkü arazinin genelinden onu kesip vermiştir.

 

"Bir fersahın üçte ikisi" yani Medine'deki evinden bu kadar uzaktı. Fersah ise üç mildir. Bir mil de altıbin zira, bir zira orta yollu yirmidört parmağın eni kadardır. Bir parmak da orta yollu enine yedi arpa kadardır.

 

Hadiste, imamın ikta yapmasının caiz olduğuna delil vardır. Beytül malin mülkiyetinde olan araziye hiç kimse -imamın ikta vermesi yolu dışında- Malik olamaz. Diğer taraftan imam bazen arazinin rakabesini ikta olarak verir, maslahat gördüğü bir insana onu mülk olarak bırakır. Bu caizdir. Bu durumda kişi böyle bir araziye imamın kendisine verdiği dinar, dirhem ve buna benzer -onda bir maslahat görmesi halinde- mülk vermesi gibi bu araziye de Malik olur. Bazen de o arazinin menfaatini ona ikta olarak verir. Böylelikle ikda süresi boyunca ondan yararlanma hakkını elde eder.

 

Mevat (ölü) arazilere gelince, herkesin bu gibi arazileri ihya edip canlandırma hakkı vardır. Bunun için ayrıca imamın iznine ihtiyaç yoktur. Malik, Şafii ve cumhurun kanaati budur. Ebu Hanife ise ölü (mevat) araziye imamın izni olmadan ihya yolu ile mülk edinmek mümkün değildir demiştir ..

 

"Zubeyr'in arazisinden hurma çekirdeklerini taşıyordum." Kadı Iyaz bunun anlamının bu çekirdekleri insanların yeyip attıkları yere düşmüş çekirdekleri topladığına işaret etmekte ve şunları söylemektedir: Hurma çekirdeği ve başaklar çöplere atılmış bezler, çöpe atılan şeyler, insanların attıkları değersiz şeyler ile değersiz sebze ve benzeri onların beğenmedikleri için terkettikleri bilinen atıkları alıp, toplamanın caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Bütün bunların alınması helaldir ve bunları alan bunlara Malik olur. Salih kimseler de vera sahibi kimseler de bu gibi atıkları toplamışlar ve bunu katıksız helal olarak görmüşler, kendilerinin onları yeyip giymesine de razı olmuşlardır.

 

"Bir gün hurma çekirdekleri başımın üzerinde iken ... ben de senin kıskançlığını bildiğim için utandım ... " Hadisteki "ıh ıh" lafızları hemze kesreli hı harfi sakindir. Bu çökmesi için deveye söylenen bir sözdür.

 

 

Bu hadisten şu hükümler anlaşılmaktadır:

 

1. Eğer bineğin gücü yetiyorsa başkasını da arkasına bindirmek caizdir.

Sahih hadislerde bunun benzerleri bulunmaktadır. İlgili yerlerinde bunların açıklaması da geçmiştir.

 

2. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in mümin erkek ve kadınlara ne kadar şefkatli ve ne kadar merhametli olduğu, imkanı olduğunca da onları kollayıp . gözettiği de anlaşılmaktadır.

 

3. Mahrem olmayan bir kadının yolda bitkin düştüğü görülecek olursa, özellikle de salih bir grup erkekle birlikte iken bineğinin terkisine bindirilmesi caizdir. Böyle bir halin caiz oluşunda bir şüphe yoktur.

 

Kadı Iyaz bu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e özeldir, başkasının durumu böyle değildir. Bizler ise erkeklerin ve kadınların nefislerinin birbirlerinden uzak tutulması ile emrolunduk demiştir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in de adeti ümmetinin bu hususta kendisine uyması için onlardan uzak kalmak şeklinde idi diyerek şunları da eklemektedir: Bu, Nebi {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ait bir özellikti. Çünkü Esma hem Ebu Bekir'in kızı hem Aişe'nin kızkardeşi hem Zubeyr'in zevcesi idi. Bu sebeple o Onun yakın kadın akrabalarından ve hanımlarından birisi gibi idi. Bununla birlikte onun herkesten daha çok nefsine hakim olmak gibi bir özelliği vardı. Mahrem kadınları bineği üzerine arkasına bindirmeye gelince, her durumda caiz olduğunda görüş ayrılığı yoktur.

 

"Bana bir hizmetçi gönderdi." Yani bana hizmet edecek bir cariye gönderdi. (Arapçada erkek ve dişi ayırımı sözkonusu olmaksızın sonuna he (yuvarlak te) getirmeden hizmetçiye "hadim" denilir.

 

(5657) Evinin gölgesinde bir şeyler satmak için kendisinden izin isteyen fakir hakkında söyledikleri ve Zubeyr'i razı etmenin çaresini de sözkonusu ettiğini görüyoruz. İşte burada maslahatları gerçekleştirmekte ince ve güzel bir yol seçip, bunları tamamlayabilmek için insanların ahlakına, huylarına göre hareket etmenin önemi anlaşılmaktadır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

15/25- RIZASI OLMADAN ÜÇÜNCÜ BİR ŞAHSI DIŞARIDA TUTARAK, İKİ KİŞİNİN KENDİ ARASINDA FISILDAŞMALARININ HARAM KILINDIĞI BABI