SAHİH-İ MÜSLİM |
SELAM |
4/14- KİTAP EHLİNE ÖNCE
SELAM VERMENİN NEHYEDİLDİĞİ VE SELAMLARININ NASIL ALINACAĞI BABI
5617-6/1- Bize Yahya b. Yahya tahdis
etti, bize Huşeym, Ubeydullah
b. Ebu Bekir'den şöyle dediğini haber verdi: Enes'i şöyle
derken dinledim: Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: (H.) Bana İsmail b.
Salim de tahdis etti, bize Huşeym
tahdis etti, bize Ubeydullah
b. Ebu Bekir, dedesi Enes b. Malik'den
haber verdiğine göre Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Kitap ehli size selam
verdiği zaman siz de ve aleykum deyiniz"
buyurdu.
Diğer tahric: Buhari, 6258
5618-7/2- Bize Ubeydullah b. Muaz tahdis etti, bize babam tahdis
etti. (H.) Bana Yahya b. Habib de tahdis etti, bize Halid -yani b. el-Haris- tahdis
edip ikisi dedi ki: Bize Şu'be tahdis
etti: (H.) Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da -lafız ikisine ait
olmak üzere- tahdis edip dediler ki: Bize Muhammed b.
Cafer tahdis etti, bize Şu'be
tahdis edip dedi ki: Katade'yi
Enes'den tahdis ederken
dinledim: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e: "kitap ehli bize selam
veriyor, biz selamlarını nasıl alalım dediler. O: "Siz de: Ve Aleykum deyiniz" buyurdu.
Diğer tahric: Ebu Davud,
5207
5619-8/3- Bize Yahya b.
Yahya, Yahya b. Eyyub, Kuteybe
ve İbn Hucr -lafız Yahya b.
Yahya'ya ait olmak üzere- tahdis etti, Yahya b.
Yahya, bize -ki ab. Cafer'dir- Abdullah b. Dinar'dan haber verdi derken
diğerleri tahdis etti dedi. O (Abdullah b. Dinar) İbn Ömer'i şöyle derken dinlemiştir: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Yahudiler size selam verdikleri taktirde onların herhangi biri essamu aleykum der. Sen de: Aleyke de" buyurdu.
Diğer tahric: Tirmizi, 1603
5620-9/4- Bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize Abdurrahman, Süfyan'dan tahdis etti, o
Abdullah b. Dinar'dan, o İbn Ömer'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den
aynısını rivayet etti ancak o rivayetinde: "ve aleyke
deyiniz" buyurduğunu rivayet etti.
Diğer tahric: Buhari, 6928
5621-10/5- Bana Amr en-Nakid ve Zuheyr b. Harb da -lafız Zuheyr'e ait olmak üzere- tahdis
edip dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne,
Zühri'den tahdis etti, o Urve'den, o Aişe’DEN şöyle
dediğini rivayet etti: Yahudilerden birkaç kişi ResuluIlah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
huzuruna girmek için izin istediler ve: Es samu aleykum dediler. Aişe: Bilakis
sam da lanet de üzerinize olsun dedi. Bunun üzerine Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Ey Aişe! Şüphesiz Allah bütün işlerde Rıfkı
(yumuşak muameleyi) sever" buyurdu. Aişe:
Söylediklerini duymadın mı dedi. Allah Rasulü:
"Ben ve aleykum dedim ya" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari, 6927; Tirmizi, 2701
5622- .. ./6- Bunu bize
Hasan b. Ali el-Hulvanı ve Abd
b. Humeyd birlikte Yakub b.
İbrahim b. Sa'd'dan tahdis
etti, bize babam Salih'den tahdis
etti. (H.) Bize Abd b. Humeyd
de tahdis etti, bize Abdurrezzak
haber verdi, bize Ma'mer haber verdi, ikisi Zühri'den bu isnad ile rivayet
etti: Her ikisinin de hadisinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Ben aleykum dedim ya" buyurdu şeklinde
olup onlar (aleykumden önce) "ve" ı
zikretmediler.
Diğer tahric: Hasen b. Ali el-Hülvani'nin hadisini Buhari,
6024; Abd b. Humeyd'in
hadisini Buhari, 6395
5623-11/7 - Bize Ebu Kureyb tahdis
etti ... Mesruk, Aişe’DEN
şöyle dediğini rivayet etti: Yahudilerden bazı kimseler Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
huzuruna gelip: es samu aleyke
ya ebel Kasım dediler. O: "Ve aleykum" buyurdu. Aişe dedi
ki: Ben de: Bilakis es sam da ez zam da üzerinize olsun dedim. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Aişe! Çirkin
sözler söyleyen bir kimse olmamalısın" buyurdu. Aişe:
Söylediklerini duymadın mı deyince Allah Rasulü:
"Söylediklerini ben onlara geri çevirmedim mi. Ve aleykum
dedim ya" buyurdu.
Diğer tahric: İbn Mace,
3697
5624- .. ./8- Bunu bize
İshak b. İbrahim tahdis etti, bize Ya'la b. Ubeyd haber verdi, bize A'meş
bu isnad ile tahdis etmekle
birlikte ancak o şunları söyledi: Aişe onların ne
söylediklerini fark etti ve onlara ağır söz söyleyince Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Yavaş ol ey Aişe! Şüphesiz Allah çirkin sözü de
çirkin söz söylemeyi de sevmez" buyurdu. Ayrıca rivayetinde: Bunun üzerine
aziz ve celil Allah: "Senin yanına geldikleri vakit Allah'ın sana selam
vermediği şekilde sana selam verirler" (Mücadele, 8) buyruğunu ayetin
sonuna kadar indirdi ibaresini ekledi.
5625- 12/9- Bana Harun
b. Abdullah ve Haccac b. eş-Şair tahdis
edip dedi ki: Bize Haccac b. Muhammed tahdis edip dedi ki: İbn Cureyc dedi ki: Bana Ebu'z-Zubeyr'in haber verdiğine göre o Cabir b. Abdullah'ı şöyle
derken dinlemiştir: Yahudilerden bazı insanlar Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
selam verip: Es Samu aleyke
ya ebel Kasım dediler. O da: "Ve aleykum" buyurdu. Aişe
kızarak: Söylediklerini duymadın mı dedi. O: "Elbette duydum. Ben de
onlara karşılık verdim. Bizim onlara yaptığımız bedduamız onlara kabul olunur
ama onların bize yaptıkları beddua kabul olunmaz" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
5626-13/10- Bize Kuteybe b. Said tahdis etti Ebu Hureyre'den rivayete göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Yahudilere de hristiyanlara da ilk selam veren
siz olmayın. Bir yolda onlardan birisi ile karşılaşacak olursanız onu yolun dar
yerine sıkıştınn" buyurdu.
Diğer tahric: Tirmizi, 1602; 2689
5627- .. ./11- Bize
Muhammed b. el-Müsenna da tahdis
etti, bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be tahdis etti. (H.) Bize Ebu Bekr b. Ebu
Şeybe ve Ebu kureyb de tahdis edip dediler ki:
Bize Veki' , Süfyan’DAN tahdis etti. (H.) Bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize Cerir tahdis etti, hepsi Suheyl'den bu isnad ile rivayet
etti, Veki'in hadisi rivayetinde: "Yahudilerle
karşılaştığınız zaman" demekte, İbn Cafer'in
hadisinde Şu'be'den: "Kitap Ehli hakkında dedi
ki" demekte, Cerir'in hadisinde: "Onlarla
karşılaştığınız vakit" denilmekte ve müşriklerden birinin adını
vermemektedir.
Diğer tahric: İbnu'l-Müsenna'nın hadisini Ebu Davud, 5205; Ebu Bekr b. Ebu Şeybe'nin
hadisini, Yalnız Müslim rivayet etmiştir; Zuheyr b. Harb'ın hadisini de Yalnız Müslim rivayet etmiştir
AÇIKLAMA: (5617)
"Kitap ehli size selam verdikleri zaman siz de: Ve aleykum
deyiniz" bir rivayette (5618) "şüphesiz kitap ehli bize selam
veriyorlar, selamlarını nasıl alalım, Allah Rasulü:
Ve aleykum deyiniz buyurdu." Başka bir rivayette
(5619) "Yahudiler size selam verdikleri zaman onlardan herhangi bir kimse
es samu aleykum der. Sen de
aleyke de buyurdu." Bir rivayette (5620)
"Ve aleyke de" bir diğer rivayette (5621)
"Yahudilerden bir grup Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
huzuruna girmek için izin istedi ... ben ve aleykum
dedim ya buyurdu." Bir diğer rivayette (5622) "ben aleykum dedim ya" diye başına "ve: vav harfi" getirmemiştir; bir diğer hadiste (5626)
"Yahudilere de hristiyanlara da ilk selam veren
siz olmayın ... " buyurulmaktadır. İlim adamları
kitap ehlinin selam vermeleri halinde selamlarının alınacağını ittifak ile
kabul etmişler ama onlara "ve aleykumselam"
denilerek selamları alınmaz. Bunun yerine "aleykum"
yahut "ve aleykum" denilir.
Müslim'in zikretmiş olduğu
hadislerde bazısında "aleykum" diye başına vav harfi getirilmeden, bazılarında da getirilerek "ve
aleykum" diye kaydedilmektedir. Bununla birlikte
rivayetlerin çoğunda vav harfi (ve aleykum şekli) sabittir. Buna göre bunun iki anlamı olur.
Birincisine göre Zahiri üzere anlaşılan manadır, onlar ölüm üzerinize olsun
diye selam vermişler, Allah Rasulü de: Sizin de
üzerinize olsun diye cevap vermiştir. Yani biz de siz de bu hususta birbirimize
eşitiz ve hepimiz öleceğiz demektir. İknci anlama
göre burada vav istinaf (başlangıç) içindir. Atıf ve
ortaklık için değildir. Taktiri de: Hakettiğiniz
yergi de sizin üzerinize olsun şeklindedir. Vav'ı
zikretmeden selamlarının alınmasının taktiri ise: Hayır, ölüm asıl üzerinize
olsun demektir.
Bazı ilim adamları -bunlardan
birisi de Maliki mezhebine mensup İbn Habib'dir-
ortaklığı gerektirmemesi için vav harfinin
bulunmamasını tercih etmişlerdir. Başkaları ise: Rivayetlerin çoğunda olduğu
gibi vav harfini ispat edilmesini kabul etmişlerdir.
Kimileri ise: sin harfi kesreli olarak -taşlar anlamına gelen- aleykumsilan diye alır' demişlerdir. Ama bu zayıf bir
kanaattir. Hattabi dedi ki: Muhaddisler genel olarak
bu harfi rivayet ederek vav ile "ve aleykum" diye zikrederler. İbn
Uyeyne de bunu vav'sız
olarak zikrederdi. (Hattabi) dedi ki: İşte doğrusu da
budur. Çünkü vav harfini hazfedecek olursa özel
olarak onların verdikleri bu selam onlara aynen geri çevrilmiş olur. Ama vav harfi sabit olursa söylediklerinde onlarla birlikte
ortak olmak gerekir. Hattabi'nin açıklaması budur.
Ama doğrusu vav harfinin sabit olmasının da
olmamasının da -rivayetlerin sahih olarak geldiği gibi- caiz olduğudur ve
ayrıca rivayetlerin çoğunda olduğu şekli ile vav
harfi ile daha güzel olduğudur. Bunda da ayrıca bir tutarsızlık yoktur. Çünkü essam ölüm demektir. Bu da hem bize de hem onlara da sözkonusudur. Dolayısı ile bunun vav
ile söylenmesinde bir zarar yoktur.
İlim adamları kafirlerin
selamlarının alınması ve ilk olarak onlara selam verilmesi hususunda ihtilaf
etmişlerdir. Bizim mezhebimize göre onlara ilk olarak selam vermek haram,
onların selamlarını ve aleykum yahut da sadece aleykum diyerek almak ise vaciptir. Onlara selam
verilmeyeceği hususundaki delilimiz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Yahudilere de hristiyanlara da ilk selam veren
siz olmayın" buyruğudur. Onların selamlarının alınması hususunda da:
"ve aleykum deyiniz" buyruğudur.
Mezhebimize dair sözünü ettiğimiz bu görüş ilim adamlarının çoğunluğu ve genel
olarak selefin de kabul ettiği bir görüştür. Bir kesim de bizim ilk olarak
onlara selam vermemizin caiz olduğu kanaatini kabul etmişlerdir. Bu görüş de İbn Abbas, Ebu Umame ve İbn Ebu
Muhayris’DEN rivayet edilmiştir. Bazı mezhep
alimlerimizin kabul ettikleri bir görüş de budur. Bunu da Maverdi
nakletmiş olmakla birlikte o: es selamu aleyke der ama aleykum diye çoğul
olarak söylemez demiştir. Bu kanaatte olanlar hadislerin genel manasını ve
selamı yaygınlaştırmayı emreden hadisleri delil göstermişlerdir. Ama bu batıl
bir delildir. Çünkü bu "Yahudilere de hristiyanlara
da ilk selam veren siz olmayın" hadisi ile tahsis edilmiş umumi bir
hükümdür. Kimi mezhep alimlerimiz de: Onlara ilk olarak selam vermek mekruhtur,
haram değildir demişlerdir. Fakat bu da zayıftır. Çünkü nehiy haram bildirmek
içindir. Doğrusu onlara ilk selam vermenin haram olduğudur.
Kadı Iyaz'ın
da bir topluluktan naklettiğine göre zaruret ve ihtiyaç yahut bir sebep
dolayısı ile onlara ilk olarak selam vermek caizdir. Bu aynı zamanda Alkame ve Nehai'nin de görüşüdür.
Evzai'den de: Eğer ilk olarak sen selam verirsen
Salihler selam vermişlerdir. Eğer vermeyecek olursan Salihler de bunu
yapmamışlardır demektedir.
İlim adamlarından bir
kesim ise onların selamı alınmaz demişlerdir. Bunu da İbn
Vehb ve Eşheb, Malik'den rivayet etmişlerdir.
Bazı mezhep alimlerimiz
ise onların selamını alırken ve aleykumselam demek
caizdir ama "ve rahmetullah" demez
demişlerdir. Bunu da el-Maverdi nakletmiş olmakla
birlikte zayıf ve hadislere muhalif bir görüştür. Allah en iyi bilendir.
Aralarında Müslümanların
ve kafirlerin yahut bir müslümanın ve kafirlerin
bulunduğu bir topluluğa selam vermek caizdir. Selamını verirken ise az önce
geçen Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
arasında Müslümanlarla müşriklerin karışık bulundukları bir meclise selam
vermiştir şeklindeki hadis dolayısı ile aradaki Müslümanları kastederek selam
verir.
(5621) "Ey Aişe! Şüphesiz Allah bütün hususlarda Rıfkı (yumuşaklığı)
sever." Bu da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ahlakının azametinin ve hilminin
kemalinin bir neticesidir. Hadiste rıfk (yumuşaklık)
sabır, hilm (tahammülkarlık)
ve insanlara karşı yumuşak davranmak sertliği gerektiren bir durum olmadığı
sürece teşvik edilmektedir.
Aişe (radıyallahu anha)'nın: (5623)
"es sam da ez zam da üzerinize olsun" ez zam peltek ze ve sonu şeddesiz mim ile olup zem ve yergi demektir.
Hemzeli de söylenir ama meşhur olanı hemzesiz söyleniştir. Zelden
sonraki elif ise vav’DAN kalb
edilmiştir. Ezzam, ezzeym
ve ezzem ayıp ve kusur demektir. Bu dal harfi ile de
(edam) şeklinde rivayet edilmiştir ki daima demektir. Bunun dal harfi ile
rivayet edildiğini zikredenlerden birisi de İbnu'l-
Esirdir. Kadı Iyaz ise bunun zel
harfi ile ittifakla rivayet edildiğini nakletmekte ve eğer dal harfi ile de
rivayet edilmiş olsaydı yine açıklanabilirdi demiştir. Allah en iyi bilendir.
(5624) "Aişe onların dediklerinin farkına vardı ve onlara ağır
sözler söyledi. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) de yavaş ol ey Aişe
... buyurdu." Meh: Yavaş ol bir şeyden
vazgeçmeyi isteyen bir emirdir. Fatinet: farkına
vardı" fiili fıtnat (zeka ve kavrayış)dan
gelmektedir. Bütün nüshalarda bu şekildedir. Kadı Iyaz
da cumhurdan böylece nakletmiş ve şunları söylemiştir: Bazıları ise bunu kaf harfi lı şeddeli ve be harfi
ile "fekattavet" diye rivayet etmişlerdir.
Bu lafızda lı harfi şeddesiz de söylenebilir. Bu da
diğer rivayetteki "kızdı" ile aynı anlamdadır. Ama sahih olan
birincisidir. Aişe'nin onlara ağır söz söylemesinden
ise zalimden intikam almak hükmü anlaşıldığı gibi fazilet sahibi kimselerin
kendilerine eziyet edenlerden intikam da anlaşılmaktadır.
Hadiste geçen "fuhş (çirkin söz)" ise çirkin söz ve mı demektir.
Bunun sınırı aşmak anlamında olduğu da söylenmiştir.
Bu hadisten, fazilet
sahibi kimselerin eğer herhangi bir kötülüğe sebep olmayacaksa batıl ehlinin
beyinsizce tasarruftarının görmezlikten gelinmesinin müstehap olduğu anlaşılmaktadır. Şafii -Allah'ın rahmeti
ona- ise zeki ve akıllı kimse fark eden ama görmezlikten gelen kimsedir
demiştir.
(5626) "Onlardan
birisi ile bir yolda karşılaşacak olursanız ... " Mezhep alimlerimiz dedi
ki: lımmi olan kimseye yolun tam ortasından geçmesine
fırsat verilmez. Aksine eğer Müslümanlar yoldan geçmekte iseler yolun dar
yerine sıkıştırılır. Yol kalabalık değilse bir sakınca yoktur. İlim adamlarımız
der ki: Ama bir çukura düşmeyecek ve bir duvara ve benzeri şeye de çarpmayacak
şekilde onu sıkıştırıro Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
5/15- ÇOCUKLARA
SELAM VERMENİN MÜSTEHAP GÖRÜLDÜĞÜ BABI