SAHİH-İ MÜSLİM

TIB

 

33/18- HASTALIK BULAŞMASI. UGURSUZ KABUL ETMEK, HAME. SAFER. YILDIZLARIN DOGUP BATMASINA BAĞLI HÜKÜM ÇIKARMAK. GUL OLMADIĞI, HASTALIKLI OLANI SAGLIKLI OLANIN YANINA GETİRMEYECEĞİ BABI

 

5749-101/1- Bana Ebu't-Tahir ve Harmele b. Yahya -lafız Ebu't-Tfihir'e ait olmak üzere- tahdis edip dedi ki: Bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus haber verdi, İbn Şihab dedi ki: Bana Ebu Seleme b. Abdurrahman, Ebu Hureyre’den rivayet ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hastalığın bulaşması da yoktur, safer de hame de yoktur" buyurun ca bedevi bir arap: Peki ey Allah'ın Rasulü! O halde nasıl oluyor da kumlarda adeta ceylan gibi olan develer bulunuyorken uyuz deve gelip onların arasına katılınca onların hepsini uyuz yapıyor, demesi üzerine Allah Rasulü: "Ya o ilklerine kim bulaştırdı" buyurdu. 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

5750-102/2- Bana Muhammed b. Hatim ve Hasan el-Hulvani tahdis edip dedi ki: Bize Yakub -ki o b. İbrahim b. Sad'dır- tahdis etti, bize babam Salih'den tahdis etti, o İbn Şihab'dan rivayet etti: Bana Ebu Seleme b. Abdurrahman ve başkalarının haber verdiğine göre Ebu Hureyre dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hastalığın bulaşması yoktur. Uğursuzluk yoktur. Sofer yoktur. Home yoktur." Bunun üzerine bir bedevi: Ey Allah'ın Rasulü! dedi deyip Yunus'un hadisinin aynısını zikretti.

 

Diğer tahric: Buhari, 5717

 

 

 

5751-103/3- Bana Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimi de tahdis etti, bize Ebu'l-Yeeman, Şuayb’den haber verdi, o Zührt’den rivayet etti: Bana Sinan b. Ebu Sinan ed-Düeli'nin haber verdiğine göre Ebu Hureyre dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hastalığın bulaşması yoktur" buyurunca bir bedevi ayağa kalktı deyip Yunus'un, Salih'in hadisinin aynısmı zikretti. Şuayb'den, o Zühri’den de şöyle dediği nakledilmiştir: Bana Nemir'in kızkardeşinin oğlu es-Said b. Yezid'in tahdis ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hastalığın bulaşması da yoktur, sofer de, home de yoktur" buyurdu.

 

Diğer tahric: Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimi'nin hadisini Buhari, 5773; Said b. Yezid'in hadisini Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

5752-104/4- Bana Ebu't-Tahir ve Harmele de -lafızları birbirine yakın olmak üzere- tahdis edip dedi ki: Bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihab'dan haber verdiğine göre Ebu Seleme b. Abdurrahman b. Avf kendisine ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Hastalığın bulaşması yoktur" buyurduğunu tahdis ettiği gibi şöyle buyurduğunu da tahdis etti: "Hastalıklı olanı sağlıklı olanın yanına getirmez"

Ebu Seleme dedi ki: Ebu Hureyre bu iki hadisin her birisini de ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'dendiye tahdis ediyordu. Sonra Ebu Hureyre "hastalığın bulaşması yoktur" buyruğunu nakletmeyip sustu ve "hastalıklı olanı sağlıklı olanın yanına getirmez" hadisini rivayet etmeye devam etti. Ebu Hureyre'nin amcasının oğlu olan el-Haris b. Ebu Zübab: Ey Ebu Hureyre! Ben senin bize bu hadis ile birlikte şimdi susmakla geçiştirdiğin başka bir hadisi tahdis ettiğini işitip duruyordum. Sen: ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Hastalığın bulaşması yoktur" buyurdu diyordun dediği halde Ebu Hureyre bunu kabul etmek istemedi ve: "Hastalıklı olanı sağlıklı olanın yanına getirmez" dedi. Nihayet el-Haris Ebu Hureyre'nin bundan dolayı kızdığını ve Habeşçe bir şeyler söylendiğini gördü ve el-Haris'e: Ne söylediğini biliyor musun dedi. O hayır deyince Ebu Hureyre: Ondan vazgeçtim dedim dedi.

 

Ebu Seleme dedi ki: Ömrüm hakkı için Ebu Hureyre gerçekten bize Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hastalığın bulaşması yoktur" buyurduğunu tahdis ederdi. Artık Ebu Hureyre unuttu mu yoksa iki hadisten biri diğerini nesh mi etti bilmiyorum.

 

Diğer tahric: Bunu Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

5753-105/5- Bana Muhammed b. Hatim, Hasan el-Hulvfmı ve Abd b.

Humeyd tahdis etti. Abd bana Yakub -ki b. İbrahim b. Said'i kastediyorlartahdis etti derken diğer ikisi bize tahdis etti dediler. (Yakub dedi ki): Bana babam Salih'den tahdis etti, o İbn Şihab'dan rivayet etti. Bana Ebu Seleme b. Abdurrahman'ın haber verdiğine göre o Ebu Hureyre'yi Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: "Hastalığın bulaşması yoktur" diye tahdis ederken dinlediğini ve bununla birlikte: "Hasta olanı sağlıklı olanın yanına getirmez" buyruğunu da tahdis ettiğini -tıpkı Yunus'un hadisi gibi- haber verdi. 

 

 

 

5754- .. ./6- Bunu bize Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimi tahdis etti, bize Ebu'l-Yeman haber verdi, bize Şuayb, Zühri’den bu isnad ile buna yakın olarak tahdis etti.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 5773

 

AÇIKLAMA:          Ebu Hureyre'nin rivayetinde (5749) "Hastalığın bulaşması da yoktur, safer de, hame de yoktur. .. ilklerine kim bulaştırdı" bir rivayette (5750) "hastalığın bulaşması da yoktur, uğursuzluk da yoktur. .. " Bir rivayette de (5752) Ebu Hureyre'nin önceleri "hastalığın bulaşması yoktur" hadisini rivayet ederken yine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "hasta olanı sağlıklı olanın yanına getirmesin" buyurduğunu da tahdis ederdi. Sonra Ebu Hureyre sadece "hasta olanı sağlıklı olanın yanına getirmez" hadisini rivayet etmekle yetindi ve "hastalığın bulaşması yoktur" hadisini zikretmemeye başladı. Bu hususta ona soru sormaları ve: Biz senin bu hadisi tahdis ettiğini duyduk demelerine rağmen o bunu kabul etmek istemedi. Bunun üzerine hadisi Ebu Hureyre’DEN rivayet eden Ebu Seleme: Bilemiyorum Ebu Hureyre mi unuttu yoksa iki sözden biri diğerini mi neshetti dedi.

 

ilim adamlarının cumhurunun dedikleri şudur: Bu iki hadisin bir arada cem ve telif edilmesi gerekir. Her ikisi de sahihtir. Bunları cem ve telif etme yolu da şudur: "Hastalığın bulaşması yoktur" hadisinden kasıt, cahiliye dönemi insanlarının iddia edip inandıkları şekilde hastalık ve musibetler yüce Allah'ın fiili ile değil de tabiatları gereği bulaşırlar kanaatini reddetmektir.

 

"Hastalıklı olanı sağlıklı olanın yanına getirmez" hadisinde de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüce Allah;ın fiil ve kaderi ile adeten zararın ortaya çıkmasına sebep olan bir işten uzak durmayı irşad etmiştir. Buna göre birinci hadis, tabiatı gereği bulaşıcılığı reddetmekle birlikte yüce Allah'ın kaderi ve fiili ile böyle bir zararın meydana gelmesini nefy etmemektedir. ikinci hadiste de yüce Allah'ın fiili, irade ve kaderi ile zarara sebep olan bir husustan sakınıp uzak durma yolunu göstermiştir.

 

işte sözünü ettiğimiz şekilde bu iki hadisin de sahih olup, her ikisinin cem ve telif edilme şekline dair zikrettiğimiz bu husus ilim adamlarının cumhurunun kabul ettikleri doğru açıklamadır. Bunu da kabul etmek biricik yoldur. Çünkü Ebu Hureyre'nin unutması "hastalığın bulaşması yoktur" hadisini şu iki sebep dolayısı He etkilemez:

 

1. Ravinin daha önce rivayet etmiş olduğu bir hadisi unutması, ilim adamlarının büyük çoğunluğuna göre sıhhatine gölge düşürmez. Aksine o hadis gereğince amel etmek icabeder.

 

2. Bu lafız Ebu Hureyre’DEN başkalarının rivayeti ile sabit olmuştur. Nitekim bunu Müslüm bunu es-Said b. Yezid'in, Cabir b. Abdullah'ın, Enes b. Malik'in ve ibn Ömer'in, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye nakletlikleri bir rivayet olarak zikretmiştir. el-Mazeri ve Kadı Iyaz da bazı ilim adamlarından: "Hastalıklı olanı sağlıklı olanın yanına getirmez" hadisinin: "Hastalığın bulaşması yoktur" hadisi ile nesh edilmiş olduğunu nakletmişlerdir. Bu ise iki sebepten dolayı yanlıştır:

 

1. Neshi kabul etmek için iki hadisin birbirleri ile telif edilmesinin imkansız olması şarttır. Ama burada böyle bir imkansızlık yoktur, aksine her iki hadisi cem ve telif etmiş bulunuyoruz.

 

2. Nesh için tarihin bilinmesi ve nesh edicinin sonradan söylendiğinin bilinmesi şartı vardır. Bu ise burada bulunmamaktadır.

 

Başkaları da şöyle demiştir: "Hastalığın bulaşması yoktur" hadisi Zahir anlamına göre anlaşılır. Hastalıklı olanı sağlıklı olanın yanına götürme yasağına gelince, bu da hastalığın bulaşması dolayısı ile söylenmemiştir. Aksine kötü koku ve çirkin görünüm ile cÜZlamlının suretinden rahatsız olunacağından ötürüdür. Ama doğrusu daha önce yaptığımız açıklamalardır. Allah en iyi bilendir.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: ''Safer yoktur" buyruğu iki şekilde te'vil edilmiştir:

 

1. Maksat muharrem ayının haram oluşunu safer ayına ertelemeleridir.

Bu ise onların daha önce yaptıkları nesi uygulamasıdır. Malik ve Ebu Ubeyd de böyle açıklamışlardır.

 

2. Safer karında oluşan bir takım canlı varlıklar olup kasıt karındaki kurtlardır. Onlar karında açlık esnasında galeyan edip coşan bir canlının olduğuna inanıyorlardı. Bu canlı bazen içinde bulunduğu kişiyi ölüme kadar götürebilirdi. Araplar bunu uyuzdan daha da bulaşıcı kabul ediyorlardı. Bu açıklama doğru olan açıklama şeklidir. Mutarrif, İbn Vehb, İbn Habib, Ebu Ubeyd ve ilim adamlarından birçok kişi böyle demişlerdir. Bunu Müslim hadisin ravisi Cabir b. Abdullah'tan da zikretmiş bulunmaktadır. O halde bu açıklamayı esas kabul etmek gerekmektedir. Bununla birlikte hem bunun hem de birincisinin bir arada kastedilmiş olması da mümkündür. Çünkü her iki anlamı ile de safer batıldır, asıllan yoktur. Bununla birlikte her ikisinden birisinin kastedildiğine dair açık bir ifade de bulunmamaktadır.

"Hame yoktur." Bu da iki şekilde te'vil edilmiştir:

 

1. Araplar hameyi uğursuz kabul ederlerdi. Bu ise gece kuşlarından bilinen bir kuştur. Baykuş olduğu söylenir. İlim adamlarının dediklerine göre bu kuş onlardan birisinin evine konacak olursa, kendisinin yahut ölümünün haberini verdiğini kabul ederdi. Bu Malik b. Enes'in açıklamasıdır.

 

2. Araplar ölünün kemiklerinin veya bir başka görüşe göre ruhunun uçan bir hameye dönüştüğünü kabul ediyorlardı. Bu da ilim adamlarının çoğunluğunun yorumudur. Meşhur olan açıklama da budur. Her iki türün kastedilmiş olma ihtimali de olabilir. Çünkü her ikisi de batıldır. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunun batıl ve cahiliyenin bu husustaki inancının da bir dalalet olduğunu beyan etmiş olmaktadır.

 

Hame meşhur olup, cumhurun başka türlüsünü zikretmediği üzere mim harfi şeddesiz olarak söylenir. Şeddeli (hamme) diye telaffuz edileceği de söylenmiştir. Bunu da bir topluluk ifade etmiştir. Kadı Iyaz bunu dilde imam olan Ebu Zeyd el-Ensari'den nakletmektedir.

 

 

 

 

5755-106/7- Bize Yahya b. Eyyub, Kuteybe ve İbn Hucr tahdis edip dediler ki: Bize İsmail-İbn Cafer'i kastediyorlar- el-Ala’DAN tahdis etti, o babasından, o Ebu Hureyre’DEN rivayet ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hastalığın bulaşması da yoktur, hame de yoktur, yıldızların doğup batmalarının etkisi de yoktur, safer de yoktur. "

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

5756-107/8- Bize Ahmed b. Yunus tahdis etti, bize Zuheyr tahdis etti, bize Ebu'z-Zubeyr, Cabir'den tahdis etti. (H.) Bize Yahya b. Yahya da tahdis etti, bize Ebu Hayseme, Ebu'z-Zubeyr'den haber verdi, o Cabir'den şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hastalığın bulaşması da yoktur, uğursuzluk da yoktur, gul (yabani) de yoktur. "

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

5757-108/9- Bana Abdullah b. Haşim b. Hayyam da tahdis etti, bize Behz tahdis etti, bize Yezid -ki o et-Tüsteri'dir- tahdis etti, bize Ebu'z-Zubeyr Cabir'den şöyle dediğini tahdis etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hastalığın bulaşması da yoktur, gul (yabani) de yoktur, safer de yoktur" buyurdu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

5758-109/10- Bana Muhammed b Hatim de tahdis etti, bize Ravh b. Ubade tahdis etti, bize İbn Cureyc tahdis etti, bana Ebu'z-Zubeyr'in haber verdiğine göre Cabir b. Abdullah'ı şöyle derken dinlemiştir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: "Hastalığın bulaşması da yoktur, safer de yoktur, gul (yabani) de yoktur" buyururken dinledim.

Ebu'z-Zubeyr'i de Cabir'in kendilerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in "Safer yoktur" bUYruğunu açıkladığını da nakletmiştir. Ebu'zZubeyr dedi ki: Safer karın demektir. Cabir'e nasıl diye sorulunca o şöyle dedi: Bunların karındaki bir takım canlılar (kurtçuklar) olduğu söylenirdi. (Ebu'z-Zubeyr) dedi ki: Ama gul (yabani)yi açıklamadı. Ebu'z-Zubeyr dedi ki: Bu renkten renge giren gulyabanidir dedi. 

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          (5755) "Yıldızların doğup batmalarının etkisi de yoktur." Yani şu yıldız doğdu diye bize yağmur yağdırıldı demeyin ve buna inanmayın. Daha önce bunun açıklaması Namaz Kitabı'nda net bir şekilde geçmiş bulunmaktadır.

 

(5756) "Gul (yabani) de yoktur." ilim adamlarının çoğunluğunun dediklerine göre Araplar çöllerde ve ıssız yerlerde gulyabanilerin bulunduğunu ileri sürerlerdi. Bunlar da bir tür şeytandır. Bu gulyabaniler insanlara görünür ve renkten renge girerler böylelikle yollarını şaşırtır ve onları ölüme götürürlerdi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de bu inancın batıl olduğunu söyledi.

 

Başkaları da şöyle demiştir: Hadislerden maksat gulyabanilerin varlığını reddetmek değildir. Onun anlamı Arapların gulyabanilerin değişik suretlere girerek renkten renge değişmesini ve insanları ölüme götürmesini iptal etmek, çürütmektir. Buna göre "gul(yabani} yoktur" ifadesi kimseye yolunu şaşırttıramaz anlamında olur. Buna da: "gul (yabani) yoktur ama seali vardır" hadisi tanıklık etmektedir. İlim adamlarının dediklerine göre fethalı sin ve ayn ile se ali cinlerin sihirbaz olanlandır. Yani cinler arasında bir takım sihirbazlar vardır. Bunlar işleri birbirine karıştırır ve hayal gösterebilirler demektir. Bir başka hadiste de "gulyabaniler renkten renge girdikleri zaman siz de yüksek sesle ezan okuyun" buyurulmuştur. Yani yüce Allah'ı anmak sureti ile onların şerlerini ortadan kaldırın. işte bu da bundan maksadın varlıklarının sözkonusu olmadığım anlatmak olmadığına delildir. Ebu Eyyub'un hadisinde ise: Bir rafta hurmam vardı. Gulyabaniler de gelir ondan yerdi." denilmektedir.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (5749) "İlkine kim bulaştırdı" buyruğu da şu demektir: O uyuz olan ilk deveyi kim uyuz etti? Yani siz de biliyor ve itiraf ediyorsunuz ki, onu (uyuza ilk yakalanmış hasta devenin hastalığım), uyuz başka bir deve ile bir araya gelmeden var eden Şanı Yüce Allah'tır. O halde şunu da bilin ki, ikinci, üçüncü ve onlardan sonraki develer de yine ancak yüce Allah'ın fiili ve iradesi ile uyuz olur. Yoksa tabiatı gereği bulaşan bir bulaşma yolu ile değildir. Eğer uyuz olmak tabiatların bulaşıcılığından ötürü olsaydı, ona bulaştıran olmadığından ötürü birincisi uyuz olmazdı.

 

işte bu hadiste onların bulaşmanın tabiat gereği meydana geldiği şeklindeki görüşlerinin batıl olduğunun kesin delili açıklanmış olmaktadır.

 

(5752) "Hasta olanı sağlıklı olanın yanına getirmez" getirmez fiilinin öznesi hazfedilmiştir. Yani hasta develeri getirmez. ilim adamları der ki: Numrid hasta develerin sahibi olan kimse demektir. Musıh ise sağlıklı develerin sahibine denilir. Buna göre hadisin anlamı da şu olur: Hasta develerin sahibi olan bir kimse develerini sağlıklı develere sahip olan kimsenin develerinin yanına getirmez. Çünkü bunun -hastalığın tabiatı gereği değil de- yüce Allah'ın kendisine göre adeti (ilahi sünneti) uyguladığı fiili ve kaderi ile onlara hastalık isabet edebilir, böylelikle bu develerin hastalanması sonucunda sahipleri zarar görebilir. Hatta bazen hastalığın tabiatı gereği bulaşmanın gerçekleştiğine inanmak ve bunun sonucunda kafır olmak sebebi ile bundan da daha büyük bir zarar ortaya çıkabilir. Allah en iyi bilendir.

"Ebu Hureyre bu iki hadisi birlikte tahdis ediyordu." Burada "tilteyhima:

 

Her iki hadisi" kelimesi bütün nüshalarda te ve ye ile birlikte olmak üzere zamir o iki kelimeye yahut da iki olaya ya da iki meseleye ve benzeri bir şeye ait olur.

 

(5758) "Ebu'z-Zubeyr dedi ki: Bunlar renkten renge giren gul(yabani} lerdir." Diyarımızdaki bütün nüshalarda bu şekilde: Ebu'z-Zubeyr dedi ki: şeklindedir. Kadı Iyaz da cumhurdan bunu böylece nakletmiş ve şunları söylemiştir: Müslim'in Sahihi'nin ravilerinden birisi olan Taberi'nin rivayetinde ise "Ebu Hureyre dedi ki" şeklindedir. Doğrusu da odur demiştir.

 

"Onun safer hakkında karındaki kurtlardır" demesine gelince. Bu da diyarımızdaki bütün nüshalarda: Devab: Canlılar, kurtlar" şeklindedir. Kadı Iyaz da bunu cumhurun rivayetinden böylece nakletmiş ve şöyle demiştir:

 

Ama el-Üzri rivayetinde zel ve te harfi ile "zevat" şeklindedir. Bunun da açıklanabilir bir tarafı olmakla birlikte sahih ve bilinen birincisidir. Kadı Iyaz dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Hastalığın bulaşması yoktur" buyruğu hakkında ihtilaf etmişlerdir. Bunun böyle bir şeyin söylenmesi ya da inanılmasının nehy edilmesi anlamında olduğu söylendiği gibi haber vermek anlamında yani tabiab gereği böyle bir bulaşıcılık meydana gelmez manasında haberdir diye de söylenmiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

34/19- UGURSUZ BULMAK, HAYRA YORMAK VE KENDİSİNDE UĞURSUZLUK BULUNAN ŞEY BABI