SAHİH-İ MÜSLİM |
TIB |
28/13- KUST DİYE DE
BİLİNEN UD-i HİNDİ İLE TEDAVİ BABI
5726-86/1- Bize Yahya b. Yahya et-Temımı, Ebu Bekr b. Ebu Şeybe,
Amr en-Nakid, Zuheyr b. Harb ve İbn Ebu Ömer -lafız Zuheyr'e ait olmak üzere-
tahdis etti. Yahya, bize Süfyan b. Uyeyne Zührı'den haber verdi derken
diğerleri tahdis etti dedi. Zühri Ubeydullah b. Abdullah'tan, o Ukkaşe b.
Mihsan'ın kız kardeşi Mihsan kızı Um Kays'dan şöyle dediğini rivayet etti: Bir
oğlumla birlikte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem}'in huzuruna girdim. Henüz yemek yemeye başlamamıştı. Derken çocuk Onun
üzerine bevletti. Bir su getirilmesini isteyip onun üzerine serpti.
(Um Kays) dedi ki: Yine
bir oğlumla Onun huzuruna girdim. Boğazı ağrıdığı için de parmağımı boğazına
sokarak onu tedavi etmiştim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Çocuklarınızı neden bu şekilde parmaklarınızı boğazına sokarak tedavi
ediyorsunuz ki. Ben size bu Ud-i Hindiyi tavsiye ederim. Onda yedi türlü şifa
vardır. Bunlardan birisi de zatülcenb'dir. Boğaz ağrısına karşı burundan alınır
ve zatülcenb'den dolayı da ağza akıtılır. "
Diğer tahric:
"Boğaz ağrısından dolay!. .. " hadisini de Buhari, 5693,
5713,5715,5718; Ebu Davud, 3877; İbn Mace, 3462
5727-87/2- Bana Harmele
b. Yahya da tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus b. Yezid'in
haber verdiğine göre İbn Şihab kendisine haber verip dedi ki: Bana Ubeydullah
b. Utbe b. Mesud'un haber verdiğine göre Esed b. Huzeyneoğullarından birisi
olan Ukkaşe b. Mihsan'ın kızkardeşi ve Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e bey'at etmiş olan ilk muhacir kadınlardan olan Mihsan kızı Um Kays'ın
kendisine şunu haber verdiğini söyledi:
Um Kays bir oğlu ile
birlikte Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girmişti. Oğlu
henüz yemek yemeye başlamamıştı. Boğazı ağrıdığı için de parmağını boğazına
sokarak onu tedavi etmişti. -Yunus dedi ki: Boğazına parmağını sokarak tedavi
etmesi (alaka) boğazını sıkması demektir. Çünkü o çocuğun boğazının
ağrımasından korkmuştu- dedi ki: Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Bu şekilde parmağınızı sokarak çocuklarınızın boğazını neden
sıkıyorsunuz ki? Ben size bu Ud-i Hindiyi tavsiye ediyorum. -Bununla kustu
kastediyordu- Çünkü onda yedi türlü şifa vardır, birisi de zatülcenb
(hastalığına şifa olması)dır" buyurdu.
Ubeydullah dedi ki:
Ayrıca bana o oğlunun Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kucağında
küçük abdestini bozduğunu ve Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in de bir
su getirilmesini isteyerek onun sidiği üzerine o suyu serptiğini ve orasını
yıkamadığını da haber verdi.
AÇIKLAMA: (5726)
"Boğaz ağrısından dolayı parmağımı boğazına sokarak tedavi ettiğim bir
oğlumla huzuruna girdim ... "
Hadisteki
"parmağımı boğazına sokarak onu tedavi ettim" anlamındaki ibarede Müslim'in
sahihinin bütün nüshalarında "aleyhi" lafzı kullanılmıştır.
Buhari'nin Sahihi'nde de Ma'mer'den ve başkalarından gelen rivayette de aynı
şekilde buradaki gibidir. Süfyan b. Uyeyne’DEN gelen rivayette ise lam yerine
nun ile "anhu" diye kullanılmıştır. İşte dil bilginleri nezdinde
bilinen kullanım şekli budur. Hattabi dedi ki: Muhaddisler bunu
"aleyhi" ile rivayet etmekle birlikte doğrusu "anhu" ile
kullanılmasıdır. Başkası da bunu böyle söyledikleri gibi kimisi de bu iki şekli
iki ayrı söyleyiş olarak nakletmişlerdir. Bu da parmağımla onun küçük dili
tarafındaki ağnyı tedavi ettim demektir. Hadiste geçen "eluzre" ile
ilgili olarak da ilim adamları şunları söylemektedir:
Kelime ötreli ayn harfi
iledir. Bu ise kandan dolayı harekete geçen boğazdaki bir ağndır. Bunu tedavi
etmek amacıyla yapılan uygulamayı anlatmak için de "azere" fiili
kullanılır. Bu şekilde tedavi yapılmış kimseye de "ma'zur" denilir.
Bir diğer açıklamaya göre bu boğaz ile burun arasındaki boşlukta meydana gelen
bir yaradır. Çoğunlukla uzre yıldızının doğuşu esnasında çocukiarda görülen bir
hastalıklır. Uzre takım yıldızı ise eşşira el abur diye bilinen yıldızın albnda
beş gezegendir. Bunlara elazara adı verilir. Ve yaz mevsiminin ortalarında
doğar. Bu uzre denilen hastalığı da tedavi etmekte kadınların izlemeyi adet
edindikleri usül de şöyledir: Kadın bir bez parçası alarak onu ileri derecede
büker ve bu bez parçasını çocuğun burnuna sokar. Orayı dürter ve oradan siyah
bir kan akar. Bazı hallerde ise burayı yaralayabilir. İşte bu yaralamaya da
"degr ve gadr" denilir. Buna göre "çocuklarınızın boğazını
sıkarak" ifadesi kadının parmağı ile çocuğun boğazına sokup o yeri yukarı
doğru kaldırıp bastırması demek olur.
"el-Alak: boğaz
ağnsı" ayn harfi fethalı söylenir. Diğer rivayette (5727) ise "el
a'l-ak" şeklinde geçmektedir. Dil bilginleri nezdinde daha meşhur olan
budur. Hatta aralarından kimisi doğrunun bu olduğu ve alak demenin caiz
olmadığını dahi söylemiştir. Dil bilginleri der ki: A'l-ak mastardır. Ondan bu
hastalığı giderdim anlamındadır. El-aluk ise afet ve musibet demektir. A'l-ak
da küçük çocuğun boğazındaki ağnyı tedavi etmek anlamındadır. İbnu'l- Esir dedi
ki: Bununla birlikte el-Alak'ın o kökten gelen isim olması da mümkündür.
Zatülcenb ise bilinen bir hastalıklır. Ud-i Hindiye de ilk harfi kaf son harfi
b olmak üzere kust da denilir, ilk harfi kehf son harfi te olmak üzere küst de
denilir. Bunlar meşhur iki söyleyiştir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "alarne: neden" lafzı bütün nüshalarda bu
şekilde sonu haüsekt diye bilinen he iledir. Burada konuşma dilinde sabit
olarak zikredilmiştir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
29/14- ÇÖREK OTU
İLE TEDAVİ BABI