SAHİH-İ MÜSLİM |
GİYİM VE SÜSLENME |
[ ... / 1 ERKEKLER İÇİN
İPEK VE DAHA BAŞKA ŞEYLERİ GİYMENİN HARAM KILINDIĞI BABI]
5368-6/1- Bize Yahya b.
Yahya tahdis edip dedi ki: Malik'e Nafi'den rivayetini okudum. O İbn Ömer'den
rivayet ettiğine göre Ömer b. el-Hattab (r.a.) mescidin kapısında ipekten
çizgili bir elbiseyi satılırken görmüş, bunun üzerine: Ey Allah'ın Rasulü! Bu
elbiseyi satın alsan da Cuma gününde insanlara ve huzuruna geldikleri vakit
heyetlere karşı giyinsen deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Bunu ancak ahirette herhangi bir payı olmayan kimse (ler) giyer"
buyurdu. Daha sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e aynı kumaştan
elbiseler gelince Ömer'e de onlardan bir tane verdi. Bunun üzerine Ömer: Ey
Allah'ın Rasulü! Onu bana giyeyim diye verdin, halbuki utaridin hullesi
(elbisesi) hakkında o söylediğin sözleri söylemiştin deyince Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben onu sana sen giyesin diye
vermedim" buyurdu. Bunun üzerine Ömer de Mekke'de müşrik olan bir
kardeşine giyinsin diye verdi.
Diğer tahric: Buhari,
886, 2612; Ebu Davud, 1076; Nesai, 1381
AÇIKLAMA: "İpekten
çizgili bir elbise gördü." Siyera (ipek çizgili) kesreli sin ile
sonrasında fethalı ye sonra da elif'i memdude iledir. Burada (raviler)
"hulle: elbise" lafzını "siyera" lafzı sıfat olmak üzere
tenvinli ve ayrıca izafet olarak da tenvinsiz de zaptetmişlerdir. Bunlar iki
meşhur görüşdür. Ama muhakkikler ve Arap dilini çok iyi bilenler izafet şeklini
tercih ederler. Sibeveyh: Fiale vezni sıfat olarak gelmez demiştir.
Muhaddislerin çoğunluğu ise (hulle: elbise) tenvinli olarak okl!rlar. Hattabi
dedi ki: "Hulletun siyera" terkibi Arapların:
"Nakatun aşra: On
aylık gebe dişi deve" tabirine benzer. Dediler ki: Siyera ipek karışımı çizgili
elbiselerdir. Ayrıca bunların çizgileri de ipektendir. Nitekim Ebu Davud'un
Süneni'ndeki hadiste bunu böylece açıklamıştır. Halil, Asmai ve başkaları da
bunu böylece demişlerdir. Onlar: Çizgileri örtülere benzetilmiş gibidir
demişlerdir. İbn Şihab ise bunlar ipek ile çizgilendirilmiş elbiselerdir diye
açıklarken çeşitli renkli elbiseler olduğu da söylenmiştir. Ayrıca bu ipekten
yapılan nakıştır da demiştir. Bunun katıksız ipek olduğu da söylenmiştir.
Müslim diğer rivayette
"istebrak (denilen ipek)den bir elbise" başka bir rivayette
"kalın yahut ince ipekten" bir diğer rivayette de "sündüs
(denilen) den bir elbise" demiştir. İşte bu lafızlar bu elbisenin halis
ipek olduğunu açıklamaktadır. Bu husustaki rivayetleri bir arada telif etmek
için bu hadiste yapılabilecek doğru biricik açıklama budur. Çünkü haram olan da
budur.
İpek ve başkaların
karışımından olan kumaş (ve elbise) ise ağırlığı itibari ile ipek daha fazla
olmadıkça haram olmaz. Allah en iyi bilendir.
Dil bilginleri der ki:
Hulle ancak iki parça elbise olur. Çoğunlukla da (belden aşağısını örten) izar
ile (belden yukarısını örten) ridadan ibaret olur.
Ömer (radıyallahu
anh)'ın bu hulle (elbise) hakkındaki hadisi ipeğin erkeklere haram, kadınlara
mübah olduğuna, onu hediye etmenin de mübah, parasının da mübah olduğuna delil
olduğu gibi Müslüman bir kimsenin müşrik birisine elbise ve daha başka şeyleri
hediye vermesinin caiz olduğu, Cuma ve bayram günlerinde ve heyetlerle ve
benzeri kimselerle karşılaşılacağı zaman en güzel elbiseleri giymenin müstehap
olduğu, fazileti daha az olan kimsenin daha faziletli olana uyan kimsenin
uyduğu kimseye, hatırlamaması mümkün olan ve kendisi için maslahat bulunan
ihtiyaç duyduğu hususları teklif etmesinin müstehap olduğu, kafir dahi olsalar
akraba ve tanıdıkları gözetmenin (sıla yapmanın) sözkonusu olduğu, mescidin
kapısı yanında da alışverişin caiz olduğu hükümleri anlaşılmaktadır.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Bunu ancak ahirette bir payı olmayan kimse (ler)
giyer" ahirette herhangi bir payı olmayan kimse giyer demektir. Herhangi
bir değeri ve saygınlığı olmayan denildiği gibi dini olmayan diye de
açıklanmıştır. Birincisi kafirler hakkında kabul edilir. Son iki açıklama şekli
ise müslümanı da kafiri de kapsar. Allah en iyi bilendir.
"Ömer de onu
Mekke'de bulunan müşrik bir kardeşine giysin diye verdi." Bunu Buhari ve
Müslim böyle rivayet etmiştir. Buhari'deki (Libas / Giyim) Kitabı'nda Ömer o
elbiseyi Mekke halkından bir kardeşine Müslüman olmadan önce gönderdi" denilmektedir.
Bu ise kardeşinin bundan sonra Müslüman olduğuna delildir. Ebu Avane
el-İsferayidi'nin Müsned'indeki rivayette ise: "Ömer onu Mekke halkından
müşrik olan anne bir kardeşine giysin diye verdi" denilmektedir. Bütün
bunlar ise kafir olan akrabayı gözetmenin, onlara iyilik yapmanın caiz
olduğuna, kafirlere hediye göndermenin caiz olduğuna delildir. Aynı zamanda
ipek elbiseleri kafirlere hediye etmenin caiz olduğu hükmü de anlaşılmaktadır.
Çünkü muayyen olarak onların (erkeklerin) giymeleri sözkonusu olmayabilir. Bir
kimse bunun kafir erkekler hakkında ipek giymenin caiz olduğuna delil olduğu
kanaatini hatırına getirebilirse de bu batıl bir vehimdir. Çünkü hadiste onu
sadece kafire hediye vermekten ibarettir. Hadiste onun giyilmesine izin
verildiği gibi bir mana yoktur. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunun gibi
elbiseleri Ömer'e, Ali'ye ve Usame'ye (r.a.)'da göndermiştir. Fakat bu onlar
tarafından giyilmelerinin mübah olmasını gerektirmez. Aksine bunu giymenin
dışında bir yolla onlardan yararlanılması için verdiğini açıkça ifade etmiştir.
Muhakkiklerin ve çoğunluğun kabul ettikleri doğru görüş kafirlerin şeriatin
fer'i hükümleri ile muhatap olduklarıdır. Dolayısı ile ipek Müslümanlara haram
olduğu gibi kafirlere de haramdır.
5369- .. ./2- Bize İbn
Numeyr de tahdis etti, bize babam tahdis etti. (H.) Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe
de tahdis etti, bize Ebu Usame tahdis etti. (H.) Bize Muhammed b. Ebu Bekr
el-Mukaddemi de tahdis etti, bize Yahya b. Said tahdis etti, hepsi
Ubeydullah'dan rivayet etti. (H.) Bana Suveyd b. Said de tahdis etti, bize Hafs
b. Meysere, Musa b. Ukbe'den tahdis etti. İkisi Nafi'den rivayet etti, o İbn
Ömer'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den Malik'in hadisine yakın
olarak rivayet etti.
Diğer tahric: İbn
Numeyr'in hadisini Nesai, 5310; Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ile Muhammed b. Ebu Bekr
el-Mukaddemi'nin ve Suveyd b. Said'in hadislerini tek başına Müslim rivayet
etmiştir
5370-7/3- Bize Şeyban b.
Ferruh da tahdis etti, bize Cerir b. Hazim tahdis etti, bize Nafi', İbn Ömer’DEN
şöyle dediğini tahdis etti: Ömer (radıyallahu anh) Utarid et-Temimi'yi ipekten
çizgili bir elbiseyi satışa arz ederken gördü. Utarid de hükümdarların yanına
gider gelir ve onların bir takım ihsanlarına da mazhar olurdu. Ömer: Ey
Allah'ın Rasulü! Ben Utarid'i pazarda ipek çizgili bir elbiseyi satışa arz
ederken gördüm. Sen de onu satın alıp da huzuruna geldikleri taktirde Arap
heyetlerinin önünde giysen dedi. Zannederim: Bir de Cuma gününde giysen dedi.
Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "İpeği dünyada
ancak ahirette herhangi bir payı olmayan kimse(ler) giyer" buyurdu.
Bundan sonra ise
Rasillullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e O ipek çizgili elbiseler getirildi.
Bunun üzerine Ömer'e bir elbise (hulle), Usame b. Zeyd'e de bir hulle
gönderdiği gibi Ali b. Ebu Talib'e de bir hulle gönderdi ve: "Onu
(etrafındaki) hanımlarının arasında baş Örtüsü olarak böl" buyurdu.
Sonra Ömer kendisine
verilen elbiseyi taşıyarak geldi ve: Ey Allah'ın Rasulü! Bunu bana gönderdin.
Halbuki dün Utarid'in elbisesi hakkında o söylediğim sözleri de söylemiştin
dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de:
"Şüphesiz ben onu
sana giyinesin diye göndermedim. Ama ben onu sana ondan yararlanman için
gönderdim" buyurdu. Usame ise elbisesini giyinip dolaşb. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona öyle bir baklı ki Usame bu yaptığını
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in uygun bulmadığını anladı ve: Ey
Allah'ın Rasulü! Bana neden (öyle) bakıyorsun? Bunu bana sen göndermiştin
deyince Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben onu sana giyinesin
diye göndermedim. Onu sana (etrafındaki) hanımlarının arasında baş örtüleri
olarak bölüp pallaştırman için gönderdim" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Ömer,
Utarid et-Temimi'nin pazarda bir elbiseyi satmak üzere arz ettiğini
gördü." Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Hanımlarının
arasında başörtüleri olarak paylaştırman için gönderdim. " Humur
(başörtüsü anlamındaki) "himar"in çoğuludur. Bu da kadının başı
üzerine konulan örtüye denilir.
Bu hadiste, kadınların
ipek giymelerinin caiz olduğuna delil vardır. Günümüzde bunun caiz olduğu
üzerinde icma vardır. Seleften bazıları arasında bu hususta önceleri bir görüş
ayrılığının bulunduğunu sonradan bunun ortadan kalklığını daha önce açıklamış
idik.
5371-8/4- Bana
Ebu't-Tahir ve Harmele b. Yahya -lafız Harmele'ye ait olmak üzere- tahdis edip
dedi ki: Bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihab'dan haber verdi, bana
Salim b. Abdullah'ın tahdis ettiğine göre Abdullah b. Ömer dedi ki: Ömer b.
el-Hattab kalın ipekten bir elbisenin pazarda sablmakta olduğunu görünce onu
alıp Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e getirdi ve: Ey Allah'ın Rasulü!
Bunu satın al da bayram için ve heyetlere karşı güzel bir elbise olmak üzere
giyin dedi. ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu ancak herhangi
bir payı olmayan kimsenin giyineceği bir elbisedir" buyurdu. (Abdullah)
dedi ki: Ömer Allah'ın dilediği kadar bir süre kaldıktan sonra Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ona dibac (denilen çözgüsü de atkısı da ipek
olan bir elbise) gönderdi. Ömer de bu elbiseyi alıp onu ResuluIlah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e getirdi ve: Ey Allah'ın Rasulü! "bu ancak herhangi bir
payı olmayan bir kimsenin giyeceğidir" yahut "bunu ancak herhangi bir
payı olmayan kimse giyer" buyurdun, sonra da bana bunu gönderdin dedi.
Bunun üzerine ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onu satarsın ve
onunla bir ihtiyacını giderirsin" buyurdu.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 1077 -buna yakın-, 4041; Nesai, 1559;
5372- .. ./5- Bize Harun
b. Ma'ruf da tahdis etti, bize İbn Vehb tahdis etti, bana Amr b. el-Haris, İbn
Şihab'dan bu isnad ile aynısını rivayet etti.
5373-9/6- Bana Zuheyr b.
Harb tahdis etti... İbn Ömer'den rivayete göre Ömer (radıyallahu anh) Utarid
ailesinden bir adamın üzerinde dibac (denilen çözgüsü ve atkısı da) ipekten
yahut ince ipekten bir kaftan görünce ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e: Onu satın alsan demişti. Bunun üzerine O: "Bunu ancak herhangi
bir payı olmayan kimse (ler) giyer" buyurdu. Sonra ResuluIlah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e ipekten çizgili bir elbise hediye edildi. O da bunu bana
gönderdi. Ben: Daha önce senin bunun (gibisi) hakkında o söylediklerini işitmiş
iken şimdi de bunu bana gönderiyorsun dedim. O: "Onu ben sana ancak ondan
yararlanman için gönderdim" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
2104 -muhtasar-
5374- .. ./7 - Bana İbn
Numeyr de tahdis etti, bize Ravh tahdis etti, bize Şu'be tahdis etti, bize Ebu
Bekr Hafs, Salim b. Abdullah b. Ömer'den tahdis etti, o babasından rivayet
ettiğine göre Ömer b. el-Hattab (r.a.) Utarid ailesinden bir adamın üzerinde
... gördü deyip Yahya b. Said'in hadisini aynı şekilde rivayet etti. Ancak o
rivayetinde: "Onu ben sana ancak ondan yararlanman için gönderdim. Onu ben
sana giyinesin diye göndermedim" buyurmuştur.
5375- .. ./8- Bana
Muhammed b. el-Müsenna tahdis etti, bize Abdussamed tahdis edip dedi ki: Babamı
tahdis ederken dinledim: Bana Yahya b. Ebu İshak tahdis edip dedi ki: Salim b.
Abdullah bana istebrak hakkında bir şeyler söyledi. Ben: O dibac türünün kalın
ve sert olanıdır dedim. Bunun üzerine o da şunları söyledi: Abdullah b. Ömer'i
şöyle derken dinledim:
Ömer bir adam üzerinde
istebrakdan bir elbise gördü. Onu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e getirdi
deyip öncekilerin hadisine yakın olarak zikretti. Ancak o dedi ki: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben onu sana onunla {bedeli ile} bir mal
sahibi olasın diye gönderdim" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
6081; Nesai, 5315 -muhtasar-
AÇIKLAMA: (5374)
RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Onu ben sana ancak ondan
yararlanman için gönderdim" yani onu satıp onun bedeli ile yararlanasın
diye gönderdim. Nitekim bu hususu bundan önceki (5370) rivayette ve bundan
sonra gelecek olan İbnu'l-Müsenna'nın rivayet ettiği hadiste (5387) bunu açıkça
ifade etmiş bulunmaktadır.
(5375) "Bana Yahya
b. Ebu İshak tahdis edip dedi ki: ... Ben Abdullah b. Ömer'i şöyle derken
dinledim deyip hadisin geri kalanını zikrettim. Hadis Müslim'in bütün
nüshalarında bu şekildedir. Buhari ve Nesai'nin kitaplarında ise şöyledir:
"Sillim bana istebrak nedir dedi, ben: kalın olan dibac (denilen çözgüsü
ve atkısı ipek olan)dır dedi." Müslim'in rivayetinin manası da bu olmakla
birlikte muhtasardır. Bunun da anlamı şudur: Salim bana istebrak hakkında o
nedir dedi, ben: O kalın alandır dedim. Buna göre Müslim'in rivayeti sahih olup
ona herhangi bir tenkit yöneltilemez. Kadı Iyaz ise bunun hatalı olduğuna
işaret etmiş ve doğrusunun Buhari'nin rivayeti olduğunu belirtmiş olmakla
birlikte rivayeti yanlış değildir aksine açıkladığımız gibi sahih bir
rivayettir.
5376-10/9- Bize Yahya b.
Yahya tahdis etti, bize Halid b. Abdillah, Abdülmelik'ten haber verdi, o Ebu
Bekir'in kızı Esma'nın azadlısı Abdullah'tan -ki Ata'nın oğlunun dayısı idi-
şöyle dediğini rivayet etti: Esma beni Abdullah b. Ömer'in yanına göndererek
şunları söyledi: Bana ulaştığına göre sen üç şeyi haram görüyormuşsun: Elbisede
alem'i (enlice ipek parça eklemeyi), Arguvan eğer yastığını ve Receb ayını
tamamen oruç tutmayı.
Abdullah bana şu cevabı
verdi: Sözünü ettiğin recep ayı hakkında derim ki peki ya ebediyen (sene
boyunca) oruç tutana ne demeli? Elbisede alem (enlice ipek çizgi)e gelince ben
Ömer b. el-Hattab'ı şöyle derken dinledim:
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'i: "İpeği ancak bir payı olmayan kimse giyer"
buyururken dinledim. Bu sebeple alemin de o türden olacağından korktum. Arguvan
eğer yastığına gelince işte bu Abdullah'ın eğer yastığıdır. Bir de onun arguvan
rengi olduğunu gördüm. Bunun üzerine Esma'nın yanına döndüm ve ona (durumu)
haber verince o: İşte bu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in cübbesidir
deyip bana Kisra'nın giydiği türden taylasandan bir cübbe çıkarıp gösterdi.
Vaka tarafından dibac'dan bir yaması olduğu gibi öndeki iki kenarı da dibac ile
çevrilmiş idi. Esma dedi ki: İşte bu vefat edinceye kadar Aişe (radıyallahu
anha)'nın yanında idi. O vefat edince onu ben aldım. Bunu Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) giyiniyordu. Biz de bunu hastalar için -onunla şifa taleb
edilmek üzere yıkıyoruz- dedi.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 4054 -muhtasar-; Tirmizi, 2817 -muhtasar olarak buna yakın-; İbn Mace,
2819 -muhtasar olarak buna yakın-; 3594 -muhtasar-
AÇIKLAMA: "Arguvan
eğer yastığı" eğer yastığı ile ilgili açıklama ve kelimenin zaptı daha
önce (5356 numaralı hadisin şerhinde) geçti. Arguvan kelimesi ise hemze ve cim
harfleri ötreli (urcuva)dır. Hadis rivayetlerinde garibul hadis ile lugat
kitaplarında ve başka kaynaklarda bilinen doğru şekil budur. Kadı Iyaz da
el-Meşarik'de bunu böylece açıklamış olmakla birlikte Kadı Iyaz'in Müslim
şerhinde iki yerde hemze fethalı cim ötreli (arcuvan şeklinde) zaptetmiş
bulunmaktadır. Ama bu Kadı Iyaz’DAN değil de müstensihlerden kaynaklanan açık
bir yanlışlıktır. Çünkü o, el-Meşarik adlı eserinde hemzenin ötreli okunacağını
açıkça ifade etmiştir.
Dil bilginleri ve
başkalarının dediklerine göre urcuvan oldukça kırmızı bir boyadır. Ebu Ubeyd ve
cumhur böyle açıklamışlardır. El-Ferra ise kırmızılık demektir derken İbn Faris
kırmızı her renktir demiştir. Kırmızı yün olduğu da söylenmiştir. Cevheri dedi
ki: Bu olabildiği kadar güzel kırmızı renkli çiçeği olan bir ağaçtır. Ayrıca bu
Arapçalaştırılmış bir kelimedir diye eklemektedir. Başkaları ise bunun Arapça
bir kelime olduğunu söylemişler ve yine dilciler müzekker ve müennesinin aynı
olduğunu ifade etmişlerdir. Mesela (lafzan müzekker olan) sevb: elbise, kumaş
hakkında da (lafzan müennes olan "katife: kadife") hakkında da
urcuvan kelimesi ayrıca müenneslik alameti almaksızın kullanılır. Bazen bunu
sıfat olarak söyledikleri de olur. Bununla birlikte urcuvan kelimesi çoğunlukla
kendisinden sonraki kelimeye muzaf olarak kullanılır. Diğer taraftan dil bilginleri
bu kelimeyi re, cim ve vav harflerinde zikretmişlerdir. Doğrusu da budur. Bu
sebeple Kadı Iyaz'ın bu kelimeyi el-Meşarik adlı eserinde hemze, ra ve cim
babında zikretmesine de İbnu'l- Esir'in bunu ra, cim ve nun babında
zikretmesine de aldanmamak gerekir. Allah en iyi bilendir.
"Esma, İbn Ömer'e
şu haberi gönderdi: Bana ulaştığına göre sen üç şeyin haram olduğunu
söylüyormuşsun ... Onunla şifa istenirdi."
İbn Ömer'in Recep ayını
oruç tutmak hakkındaki cevabı Esma'ya ulaşan onu haram gördüğü şeklindeki
kanaatini kabul etmediği ve aksine kendisinin receb ayının tamamını oruçla
geçirdiği gibi senenin tamamını (ebed orucu) oruçla geçirdiğini de haber
vermektedir. Ebed’DEN (senenin tamamı) kasıt ise iki bayramın birinci günleri
ile teşrik günleridir. Onun ve babası Ömer b. el-Hattab'ın, Aişe, Ebu Talha ve
ümmetin seleflerinden daha başkalarının görüşü bu idi. Şafii ve ondan başka
ilim adamlarının kanaatine göre senenin tamamını oruç tutmak mekruh değildir.
Mesele her iki hususta varid olmuş hadislerin şerhi ile birlikte Oruç
Kitabı'nda daha önce geçti.
Esma (radıyallahu
anha)'nın İbn Ömer hakkında sözünü ettiği anemi (yani ipekli çizgi şeklindeki
deseni, eki) hoş görmediğine dair sorusuna gelince İbn Ömer bunu haram kabul
ettiğini itiraf etmemiştir. Aksine o ipeği n genel olarak yasaklanmasının
kapsamı içerisine girebileceği korkusu ile ondan vera yolu ile çekindiği ni
haber vermektedir.
Eğer yastığı ile ilgili
Esma'ya ulaşan kanaatini de kabul etmeyerek işte bu benim eğer yastığımdır ve o
da arcuvan (kırmızı) renklidir. Kasıt bunun kırmızı renkli olduğu ve ipekten
değil de yün yahut başka kumaştan olduğudur. Daha önce eğer yastığının ipekten
de yünden de yapılabileceği açıklanmış ve yasaklayıcı mahiyette varid olmuş
hadislerin özellikle ipekten olanlar hakkında sözkonusu olduğu belirtilmiş idi.
Esma (radıyallahu
anha)'nın Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kenarları ipek ile çevrilmiş
cübbesini çıkarmasına gelince, bununla da bunun haram kılınmamış olduğunu
açıklamaktır. Nitekim Şafii ve başkaları tarafından da kabul edilen hüküm bu
şekildedir. Elbise, cübbe, sarık ve benzerlerinin eğer kenarları ipek ile
çevrili ise dört parmaktan fazla olmadığı sürece caizdir. Şayet eni dört
parmağı aşarsa Ömer (radıyallahu anh)'ın bundan sonra zikredilecek hadisi
dolayısı ile haramdır.
Hadisteki "cubbete
tayalisatin: Taylasandan bir cübbe" lafzı cübbenin tayalisaya izafesi ile
söylenir. Tayalisa ise meşhur olan okuyuşa göre "Taylasan" ın
çoğuludur. Dil bilginlerinin büyük çoğunluğu bu lafızda lam harfinin fetha
dışında okunuşu caiz değildir demişler ve lam harfinin kesreli okunuşunu
(taylisan) avamın bir tashifi olarak saymışlardır. Kadı Iyaz el-Meşarik adlı
eserinde sin ve ye harfinde "sac"i açıklarken şunları zikretmektedir:
Taylasan lam harfi fethalı da ötreli de kesreli de söylenir. (Taylasan,
taylusan ve taylisan şekillerinde) Fakat bu hem garib hem zayıf bir görüştür.
"Kisrevaniyye"
kaf harfi kesreli de fethalı da (kesrevaniye şeklinde) söylenir. Sin harfi ise
sakin ye harfi de fethalıdır. Kadı Iyaz ravilerin çoğunluğunun bunu kaf harfi
kesreli olarak rivayet ettiklerini nakletmektedir. Bu ise Farsların hükümdarı
ve Irak'ın Maliki Kisra'ya bir nisbettir. Kisra kelimesi ise kaf harfi kesreli
de fethalı da (Kesra) söylenir. Kadı Iyaz dedi ki: el-Herevi bunu Müslim'de de
rivayet etmiş ve "husrevaniye" demiştir.
Bu hadis-i şerifte,
salihlerin eserleri ve elbiseleri ile teberrük etmenin müstehap olduğuna delil
vardır. Ayrıca yasaklanan ipekten kastın ise kabksız ipek olduğu ya da
çoğunluğukla ipek kumaş hakkında olduğu ve bundan maksat onun bütün
parçalarının haram kılınmasının olmadığı, bu yönüyle de içki ve altından farklı
olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bu ikisinin bütün bölümleri haramdır.
"Libne: Yama"
lam harfi kesreli, be harfi sakindir. Kadı Iyaz da diğer şarihler de bu
kelimeyi böylece zaptettikleri gibi lugat ve garibul hadis kitaplarında da: bu
kelime bu şekildedir. Bu ise gömleğin yaka kısmındaki yama demektir. Hepsinin
ibareleri budur. Allah en iyi bilendir.
"Öndeki iki kenarı
çevrili idi." Bütün nüshalarda bu şekilde "ve ferceyhe
mekhufeyni" diye kaydedilmiştir. Bu iki kelime hazfedilmiş bir fiil ile
nasbedilmiştir. Yani ben iki kenarının çevrilmiş olduğunu gördüm demektir.
Çevrilmiş (mekruf) ise kenar kısımlarına ek yapılmış (diye) demektir. Bu da
elbisenin kenarlarına eklenip dikildikten sonra üzerine çevrilerek tekrar
dikilir. Bu ise hem elbisenin etek kısmında hem ön kenarlarında hem de
kollarında yapılır. Buradan da cübbenin ve önü açık elbiselerin giyilmesinin
caiz olduğuna ve bunda bir mekruhluk bulunmadığına delil vardır. Allah en iyi
bilendir .
5377-11/10- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Ubeyd b. Said, Şu'be’DEN tahdis etti, o
Halife b. Sa'd Ebu Zübyan’DAN şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah b.
ez-Zubeyr'i hutbe verdiğinde şunları söylerken dinledim: Dikkatli olun.
Kadınlarınıza ipek giydirmeyin. Çünkü ben Ömer b. el-Hattab'ı şöyle derken
dinledim: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İpek giymeyin. Çünkü
onu dünyada giyen ahirette onu giymeyecektir" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
5834; Nesai, 5320
AÇIKLAMA: "Ebu
Zübyan" künyesinde zel harfi ötreli de kesreli de (Ebu Zibyan şeklinde)
söylenir.
"Abdullah b.
ez-Zubeyr'i hutbe verirken şöyle derken dinledim: Kadınlarınıza ipek
giydirmeyin ... Rasulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: "İpek giymeyin
... " buyururken dinledim." Bu Abdullah b. ez-Zubeyr'in görüşüdür.
Ama ondan sonra ilim adamları -daha önce belirtildiği gibi- ipeği n kadınlara
mübah olduğu üzerinde icma etmişlerdir. Onun delil gösterdiği bu hadis şu iki
gerekçe dolayısı ile erkeklerin giymesi hakkında varid olmuştur:
ı. Evvela burada hitab
erkekleredir. Hem bizim hem usül muhakkiklerinin görüşüne göre mutlak hitab
esnasında kadınlar erkeklere hitabın kapsamına girmezler.
2. Müslim'in bundan önce
zikrettiği ve bundan sonra zikredeceği sahih hadisler, ipeğin kadınlara mübah
olduğu hususunda gayet açıktır. Rasulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Ali
ve Usame {radıyallahu anhuma)'ya ipeği yanlarındaki hanımlara giydirmelerini
emretmeleri ile birlikte meşhur hadiste RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in ipek ve altın hakkında söylediği: "Şüphesiz bunların ikisi
ümmetimin erkeklerine haram, kadınlarına helaldir" buyruğu da kadınlara mübah
olduğu hususunda gayet açıktır.
5378-12/11- Bize Ahmed
b. Abdullah b. Yunus tahdis etti, bize Zuheyr tahdis etti, bize Asım b.
el-Ahvel, Ebu Osman’DAN şöyle dediğini tahdis etti: Bizler Azerbeycan'da iken
Ömer bize şu mektubu yazdı: Ey Utbe b. Ferkad! Şüphesiz bu (askerlere
verdiklerin) ne senin çalışıp kazandığın maldan, ne senin babanın çalışıp
kazandığı maldan ne de annenin çalışıp kazandığı maldandır. Bu sebeple
Müslümanları, sen kendi kaldığın yerde ne yiyerek doyuyorsan onları da
kaldıkları yerlerinde aynı şekilde doyur. Refaha kaçmaktan, müşriklerin
kılıklarına bürünmekten ve ipek giyinmekten de sakının. Çünkü Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ipek giyme yi yasakladı ve: ''Ancak şöyle
müstesna" buyurup Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) orta ve şehadet
parmaklarını kaldırıp onları bitiştirerek bize gösterdi.
Zuheyr dedi ki: Asım
dedi ki: Bu kitapta (mektupta) vardır. (Ravi Ahmed b. Abdullah) dedi ki: Zuheyr
de bu arada iki parmağını kaldırdı.
Diğer tahric: Buhari,
5828, 5829, 5830 -muhtasar olarak buna yakın-; Ebu Davud, 4042 -muhtasar-;
Nesai, 5327 -muhtasar-; İbn Mace, 2820 -bu anlamda muhtasar olarak-, 3593 -bu
anlamda muhtasar olarak-
5379-13/12- Bana Zuheyr
b. Harb tahdis etti, bize Cerir b. Abdulhamid tahdis etti. (H.) Bize İbn Numeyr
de tahdis etti, bize Hafs b. Riyaz tahdis etti, ikisi Asım'dan bu isnad ile
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den ipek hakkında aynısını rivayet etti.
5380-..../13- Bize İbn
Ebi Şeybe -ki o Osmandır- iel İshak b. İbrahim el-Hanzali ikisi -lafız İshak'a
ait olmak üzere- Cerir'den tahdis etti. Bize Cerir Süleyman et-Teymi'den haber
verdi, o Ebu Osman'dan şöyle dediğini rivayet etti. Utbe b. Ferkad ile birlikte
idik. Bize Ömer (r.a.)'ın mektubu geldi. Buna göre Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"İpeği ahirette
ondan kendisine ait hiçbir şeyolmayandan başkası giyinmez. Bunun gibisi
müstesna." Ebu Osman bu arada baş parmaktan sonra gelen iki parmağı
(şehadet parmağı ile orta parmak) gösterdi. Ben de taylasanları görünceye kadar
onların taylasanların ilikleri olduğu kanaatini taşıdım.
5381- .. ./14- Bize
Muhammed b. Abdulala tahdis etti, bize el-Mu'temir babasından tahdis etti, bize
Ebu Osman tahdis edip dedi ki: Utbe b. Ferkad ile birlikte idik deyip hadisi
Cerir'in hadisi ile aynı şekilde zikretti.
AÇIKLAMA: (5378)
"Ebu Osman dedi ki: Ömer (radıyallahu anh) biz Azerbeycan'da iken . bize
mektup yazdı ve: Ey Utbe b. Ferkad ... " dedi.
Bu hadis, Darakumi'nin
Buhari ve Müslim hakkında istidrakte bulunduğu hadislerdendir. O şunları
söylemiştir:
Bu hadisi Ebu Osman
Ömer'den bizzat dinlememiştir. Aksine Ömer'in yazdığı mektupdan diye haber
vermiştir. Böyle bir istidrak geçersizdir. Çünkü muhaddislerin büyük
çoğunluğunun fukaha ve usül alimlerinin muhakkiklerinin kabul ettikleri doğru
kanaat, mektup ile am el etmenin de bunu mektubu yazandan rivayet etmenin de
caiz olduğunu kabul etmişlerdir. Mektupta ister:
Ben bunu benden rivayet
etmen için sana izin verdim yahut bunu benden rivayet etmen için sana icazet
verdim demesi ile hiçbir şey dememesi arasında da bir fark yoktur.
Buhari, Müslim, diğer
muhaddisler ve kitap tasnif etmiş olanlar eserlerinde çokça mukatebe
(yazışmaları) delil göstermişlerdir. Onlardan rivayet eden ve onlardan
öncekiler ise: Filan kişi bana şun'ı yazdı yahut da filan kişi bana yazıp dedi
ki: Bize filan tahdis etti, ya da bana mükatebe (yazışma yolu ile) haber verdi
der. İşte bundan maksat da şu anda üzerinde durmakta olduğumuz husustur. Bu ise
onlar tarafından gereğince amel olunan ve icazet anlamını hissettirdiğinden
ötürü muttasıl rivayetler arasında sayılan bir rivayettir. Hatta Semani ek
olarak: Bu icazetten daha da güçlüdür demektedir. Bu mesele hakkındaki
delilleri ise Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Amirlerine (vali ve
benzeri kamu görevi verdiği kimselere) vekillerine ve emirlerine mektup yazıp
onların da mektuplarda yazılanların gereğini yerine getirdiklerine dair meşhur
ve sahih hadislerdir. Aynı şekilde halifeler de böyle yapmışlardır. İşte Ömer
(radıyallahu anh)'ın bu mektubu da bu türdendir. O ashab-ı kiramdan pek çok
kimsenin de bulunduğu göndermiş olduğu bir orduya mektup yazmıştır. Bu da hem
onun hem de onun yanında bulunan Medine'deki ashab ile orduda bulunan ashabın
mektupta yazılı olanlar gereğince amel olunup, uygulama yapılacağına dair bir
ittifaklarının bulunduğuna delildir. Allah en iyi bilendir.
Ebu Osman'ın: "Ömer
bize mektup yazdı" sözüne gelince, işte mükatebe yolu ile rivayet eden
kimsenin: Filan bana yazdı, o da bize filan kişi bize tahdis etti yahut filan
kişi bize yazışma yolu ile haber verdi yahut da onun mektubunda ya da bana
yazdığı mektubunda bana haber verdi ve benzeri tabirler kullanması gerekir.
Böyle bir durumda bize tahdis etti ve bize haber verdi lafzını mutlak olarak
zikretmesi caiz değildir. Sahih olan bu olmakla birlikte hadis ehlinin
metekaddimunlarından ve büyüklerinden bir kesim ise böyle demeyi de caiz
görmüşlerdir. Mansur, Leys ve başkaları bunu caiz görenler arasındadır. Allah
en iyi bilendir.
"Biz Azerbeycan'da
iken" Azerbeycan bilinen ve Irak'ın ötesinde bulunan bir bölge adıdır. Bu
kelimenin iki meşhur zaptı vardır. Bunların daha meşhur ve daha fasih olup
çoğunluğun kabul ettiği söyleyiş medsiz olarak hemzenin fethalı zel harfinin
sakin re harfinin fethalı be harfinin kesreli (Ezrebiycan) söyleyişidir.
El-Metali sahibi ve başkaları: Meşhur olan budur demişlerdir. İkinci söyleyiş
ise hemze med ile zel ve re fethalı be harfi kesreli (Azerebiycan)
söyleyişidir. Meşarik ve Metali sahibi ise bir topluluğun bu ikinci şekilde be
harfini fethalı okuduklarını (Azerebeycan diye) nakletmekte ise de meşhur olan
be harfinin kesreli söylenişidir.
"Ömer bize mektup
yazdı: Ey Utbe b. Ferkad ... Müşriklerin kılıklarından ve ipek giyinmekten
sakının ... "
Buradaki "bize
mektup yazdı" ifadesi ordu komutanına yazdı demek olup bu da Utbe b.
Ferkad'dır. O da orduya bunu okusun diye ona yazmıştı. Nitekim o da o mektubu
bize okudu.
"Ked" yorulmak
ve meşakkat demektir. Burada kastedilen ise sende bulunan bir mal senin ne
kazancındır ne de ÇalıŞıP yorularak elde ettiğindir, ne onu elde etmek ve
kazanmak için zorluk ve meşakkatle karşılaştın ne babanın ve annenin çalıŞıp
kazandığı ve onlardan miras aldığın bir şeydir. Aksine o Müslümanların malıdır.
O halde onları da ona ortak etmelisin. Onları dışarıda tutarak ondan kendine
özel bir şey almamalısın. Aksine bulundukları yerlerinde dahi onların
karınlarını bizzat sen türü, miktarı ve niteliği itibari ile nasıl doyuyarsan
öylece doyurmalısın. Onların erzakını onlara geciktirme ve erzaklarını senden
isteme ihtiyacında onları bırakma. Aksine erzaklarını onlara, onlar kendi
kaldıkları yerde bulundukları yerde istemeksizin ulaştır.
"Refaha
meyletmekten ve acemlerin kılıklarından ... sakın" Ömer (radıyallahu
anh)'ın maksadı ise onları nisbeten refahtan uzak bir geçime ve bu hususta
metanetle direnmeye, bu hususta Arapların yolunu muhafaza etmeye teşvik
etmektir. Bu hadiste Ebu Avane el-İsferayini'nin ve başkalarının rivayetinde
sahih bir isnad ile bir fazlalık da yer almaktadır: "imdi sizler izar ve rida
giyinin. Ökçeli ayakkabıları ve şalvarları bir kenara bırakın. Babanız
ismail'in elbisesi gibi giyinmeye bakın. Ayrıca refaha meyletmekten ve
acemlerin kılıklarına bürünmekten de sakının. Güneşte kalmaya bakın. Çünkü o
Arapların hamamıdır. Mead b. Adnan gibi (ve onun alışkanlığını sürdüren Araplar
gibi) rahat ve refah içinde değil de zorlu hayat yaşamayı (geçimi) tercih edin.
Kalın ve yumuşak olmayan elbiseler giyinin. Develere yeterince merada
otlamalarına imkan verin. (Savaşta) öne çıkın ve hedeflere ok atın."
5382-14/15- Bize
Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar -lafız İbnu'l-Müsenna'ya ait olmak üzere-
tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Katade’den
şöyle dediğini tahdis etti: Ebu Osman en-Nehdi'yi şöyle derken dinledim: Bize
-Biz Azerbeycan'da Utbe b. Ferkad ile birlikte iken -yahut Şam'da bulunuyorken-
Ömer (radıyallahu anh)'ın şu mektubu geldi: imdi! Şüphesiz Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ipeği şöyle olmanız müstesna -iki parmak-
yasakladı.
Ebu Osman dedi ki: Onun
(bu sözleri ile) alemleri (çizgi halindeki ipekleri) kastettiğini anlamakta
gecikmedik.
5383- .. ./16- Bize Ebu
Gassan el-Mismai ve Muhammed b. el-Müsenna da tahdis edip dedi ki: Bize Muaz
-ki o b. Hişam'dır- tahdis etti, bana babam Katade'den bu isnad ile aynısını
tahdis etmekle birlikte Ebu Osman'ın sözünü zikretmedi.
AÇIKLAMA: "Onun
alemleri (çizgi şeklindeki ipekleri) kastettiğini anlamakta gecikmedik." Buradaki
(anlamakta gecikmedik anlamındaki) aktemna lafzını ayn harfi ve şeddeli ve
fethalı te’DEN sonra sakin bir mim sonra da bir nun ile zaptettik. Yani onun
alemleri kastettiğini anlamakta gecikmedik. Nitekim geç kalmak ve gecikmek
halinde "atteme" fiili kullanılır. Birisini geç bırakmayı anlatmak
için: "Attemtuhu" denilir. Selman el-farisı (r.a.) ile ilgili hadiste
şu kadar şu kadar vadiye hurma ağacı dikti. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
kendisine ağaçları uzatıyor, o ise dikiyordu. Onlardan hiçbiri gecikmedi. Yani
mahsul vermekte gecikmedi demektir. (Aynı mı kullanılmıştır). Bizim bu lafzın
bu şekilde zaptedildiğine dair yaptığımız açıklama ile ona dair şerhimiz doğru
olan şekil olup, aynı zamanda şarihlerin ve garibul hadis alimlerinin çoğunluğunun
açıkça ifade ettikleri şekildir. Kadı Iyaz ise bu hususta bazılarından bazı
değişiklikler ve itirazlar nakletmekte ise de tutarsızlığı dolayısı ile ayrıca
onu sözkonusu etmeye gerek yoktur.
5384-15/17- Bize
Ubeydullah b. Ömer el-Kavariri, Ebu Gassan elMismai, Zuheyr b. Harb, İshak b.
İbrahim, Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis etti. İshak, bize Muk b.
Hişam haber verdi derken diğerleri tahdis etti dedi. (Muk b. Hişam dedi ki):
Bana babam Katade'den tahdis etti, o Amir eş-Şa'bi'den, o Suveyd b. Gafele'den
rivayet ettiğine göre Ömer b. el-Hattab (radıyallahu anh) el-Cabie'de hutbe
verip dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iki yahut üç ya da dört
parmak kadar bir yer dışında ipek giymeyi yasakladı.
Diğer tahric: Tirmizi,
1721;
5385- .. ./18- Bize
Muhammed b. Abdullah er-Ruzzi de tahdis etti, bize. Abdulvehhab b. Ata,
Said'den haber verdi, o Katade'den bu isnad ile aynısını rivayet etti.
AÇIKLAMA: (5384)
"Katade, Şa'bi'den, o Suveyd b. Gafele'den rivayet ettiğine göre Ömer b.
el-Hattab (radıyallahu anh) el-Cabie'de hutbe verip dedi ki: ... "
Bu hadis, Darakutni'nin
Müslim'e istidrakte bulunduğu hadislerdendir.
O: Bunu Şa'bi'den merfu
olarak Katade'den başka rivayet eden yoktur. Katade ise tedlis yapan bir
ravidir. Şu'be ise bu hadisi Ebu Sefer'den, o Şa'bi'den Ömer'in mevkuf bir sözü
olarak rivayet etmiştir. Beyan ve Davud b. Ebu Hind de bunu Şa'bi'den, o
Suveyd'den, o Ömer'den yine ona (Ömer'e) mevkuf olarak rivayet etmiştir.
Nitekim Şu'be de el-Hakem'den, o Hayseme'den, o Suveyd’DEN diye rivayet
etmiştir. İbn Abdulala da bunu Suveyd'den diye rivayet ettiği gibi Ebu Huseyn,
İbrahim'den, o Suveyd'den diye nakletmiştir. Darakutni'nin sözleri bunlardır.
Bu rivayette bu
fazlalığı gerçekten Müslim tek başına rivayet etmiş, Buhari bunu
zikretmemiştir. Daha önce de biz sika bir ravi eğer çoğunluğun mevkuf olarak
zikretikleri bir rivayeti tek başına merfu olarak rivayet ederse, onun
rivayetine göre hüküm verileceğini ve hadisin fukahanın usül alimlerinin ve
muhakkik muhaddislerin kabul ettikleri sahih kanaate göre merfu olduğuna
hükmedileceğini belirtmiş idik. İşte bu da o türdendir. Allah en iyi bilendir.
Bu rivayette eni dört
parmağı aşmamak şartı ile elbisede ipekten alem (uzunlamasına şerit)in mübah
olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Bizim de cumhurun da kabul ettiği kanaat budur.
Malik’DEN bunu mübah görmediğine dair bir rivayet nakledilmekle birlikte onun
mezhebine mensup kimi ilim adamından dört parmak miktarını sözkonusu etmeden bu
şekilde alemin (ipek şeridin) mübah olduğuna dair bir rivayet nakledilmiştir.
Hatta büyük olsa dahi caizdir demiştir. Ancak bu iki görüş bu açık hadis ile
reddolunur. Allah en iyi bilendit
(5385) "Bize
Muhammed b. Abdullah er-Ruzzi tahdis etti" Er-Ruzzi nisbeti re harfi
ötreli ve ondan sonra şeddeli ze iledir.
5386-16/19- Bize
Muhammed b. Abdullah b. Numeyr, İshak b. İbrahim el-Hanzali, Yahya b. Habib ve
Haccac b. eş-Şair -lafız İbn Habib'e ait olmak üzere- de tahdis etti. İshak:
Bize Ravh b. Ubade haber verdi derken diğerleri tahdis etti dedi. (Ravh) dedi
ki: Bize İbn Cureyc tahdis etti, bana Ebu'zZubeyr'in haber verdiğine göre o
Cabir b. Abdullah (radıyallahu anh)'ı şöyle derken dinlemiştir: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir gün kendisine hediye edilmiş dibac'dan bir
kaftan giyinmişti. Sonra fazla geçmeden onu çıkardı ve Ömer b. el-Hattab'a
gönderdi. Bunun üzerine Ona: Ey Allah'ın Rasulü! Bunu ne kadar çabuk çıkardın
denilince O: "Cebrai! (aleyhisselam) bana bunu nehyetti" buyurdu. Bu
sefer Ömer ağlayarak geldi ve: Ey Allah'ın Rasulü! Sen bir şeyden hoşlanmadın
ve onu bana verdin. Benim kusurum ne dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Ben onu giyinmen için sana vermedim ki. Onu sana ancak satman
için verdim" buyurdu. Ömer de onu iki bin dirheme sattı.
Diğer tahric: Nesai,
5318
5387-17/20- Bize
Muhammed b. el-Müsenna tahdis etti, bize Abdurrahman -yani b. Mehdi- tahdis
etti. Bize Şu'be, Ebu Avn'dan şöyle dediğini tahdis etti: Ben Ebu Salih'i, Ali
(r.a.)'dan tahdis ederken dinledim. (Ali) dedi ki: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e siyera (denilen ipekli) bir hulle hediye edildi. O da onu
bana gönderdi. Ben de onu giyindim. Yüzünden kızdığını anladım. Bunun üzerine:
"Ben onu sana giyinmen için göndermedim. Onu sana ancak kadınlar arasında
baş örtüsü olarak bölmen için gönderdim" buyurdu.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 4043; Nesai, 5313;
5388- .. ./21- Bunu bize
Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti. (H.) Bize Muhammed
b. Beşşar da tahdis etti, bize Muhammed -yani b. Cafer- tahdis edip dedi ki:
Bize Şu'be, Ebu Avn'dan bu isnad ile Muaz'ın hadisinde rivayetle tahdis etti: O
da bana verdiği emir üzerine ben de onu hanımlarımın (himayemdeki hanımların)
arasında paylaştırdım demiştir. Muhammed b. Cafer'in hadisi rivayetinde ise:
"Onu hanımlarım arasında paylaştırdım ifadesi olmakla birlikte "bana
verdiği emir üzerine" ifadesini zikretmemiştir.
5389-18/22- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe, Ebu Kureyb ve Zuheyr b. Harb -lafız Zuheyr'e ait olmak
üzere- de tahdis etti. Ebu Kureyb bize Veki, Mis'ar’dan haber verdi derken
diğer ikisi tahdis etti dedi. (Mis'ar) Ebu Amr es-Sekafi'den, o Ebu Salih
el-Hanefi'den, o Ali (radıyallahu anh)'dan rivayet ettiğine göre Dume'nin
Ukeydiri (Dume reisi olan Ukeydir) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ipek
bir elbise hediye etti. O da onu Ali'ye verip: "Onu Fatımalar arasında
başörtüler olarak paylaştır" buyurdu.
Ebu Bekr ve Ebu Kureyb:
"Kadınlar arasında" dediler.
AÇIKLAMA: "Dume"
dal harfi ötreli ve (devme şeklinde) fethalı olmak üzere meşhur iki söyleyişi
vardır. İbn Dureyd ötreli söyleyişten başkasının caiz olmadığını muhaddislerin
bunu fethalı okuduklarını ve bu hususta yanıldıklarını iddia etmekte ise de
durum dediği gibi değildir. Aksine bunlar meşhur iki söyleyiştir. el-Cevheri
dedi ki: Hadis alimleri bunu ötreli söylerken dil bilginleri fethalı söylerler.
Yine ona "duma" da denilir. Burası Ad zamanından kalma bir kalesi
olan bir şehirdir. HurMalikların ve ekinlerin bulunduğu bir arazideki bir
düzlüktedir. Su taşıyarak ekinlerini sularlar. Etrafındaki pınarlar azdır.
Çoğunlukla da arpa ekerler. Medine'den yaklaşık onüç merhale uzaklıktadır.
Dimaşk’DEN ise on merhale Kufe’DEN de yine on merhale kadar uzaktadır. Allah en
iyi bilendir.
"Ukeydir" ismi
de hemze ötreli, kaf fethalı söylenir. Ukeydir b. Abdulmelik el-Kindi diye
bilinir.
Hatib Bağdadi
"el-Mübhemat" adlı eserinde şunları söylemektedir:
Önce hristiyan idi sonra
İslam'a girdi. Ama hristiyan olarak öldüğü de söylenmiştir. İbn Mende ve Ebu
Nuaym el-Asbahani ise Marifetu's-Sahabe adlı eserlerinde burada adı geçen
Ukeydir'in müslüman olduğu ve Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir
süyera (ipekli) hulle hediye ettiği belirtilmektedir. İbnu'l-Esir de
Marifetu's-Sahabe (Üstül Gabe) adlı eserinde şunları söylemektedir: Hediye
gönderdiği ve barış yaptığı doğrudur. Müslüman olduğu ise yanlıştır. Çünkü
siyer bilginleri arasında müslüman olmadığında görüş ayrılığı bulunmamaktadır.
Müslüman olduğunu söyleyen de fahiş bir hata işlemiş olur. Ukeydir hristiyan
idi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onunla barış yapınca kalesine dönüp
kalesinde kalmaya devam etti. Sonra Ebu Bekir es-Sıddik (radıyallahu anh)
zamanında Halid b. el-Velid onu muhasara etti ve müşrik ve nasrani olduğu halde
onu öldürdü. Öldürmesinin sebebi ise yapmış olduğu ahdini bozmasıdır. (İbnu'l-
Esir devamla) dedi ki: el-Belazuri'nin zikrettiğine göre o Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna gelmiş [ve müslüman olup] Dume'ye
geri dönmüştür. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edince Ukeydir
irtidad etmiştir. Daha sonra Halid, Irak'dan Şam'a gittiği sırada onu
öldürmüştür. Bu görüşe göre de yine onun ashab arasında sayılmaması gerekir.
İbnu'l- Esir'in ifadeleri bunlardır.
"Dume'nin Ukeydir'i
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ipek bir elbise hediye etti ...
" Başörtüleri anlamındaki "humur"in mim harfi ötreli olup
"himar: başörtüsü"nün çoğulu olduğunu daha önce açıklamıştık.
"Favatın:
Fatımalar" ile ilgili olarak el-Herevi, el-Ezherı ve cumhurun dediklerine
göre bunlar Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kızı Fatıma, Ali b. Ebi
Talib (radıyallahu anh)'ın annesi olan ve Haşimi anne ve babadan doğmuş ilk
Fatıma olan Esed kızı Fatıma ve Hamza b. Abdulmuttalib'in kızı Fatıma'dır.
Hafız Abdulgani b. Said ile İbn Abdilberr kendi isnadları ile zikrettiklerine
göre Ali (radıyallahu anh) o ipeği dört Fatıma arasında paylaştırmıştır. Sonra
bu üçünü zikretmektedir. Kadı Iyaz dedi ki: Muhtemelen dördüncü Fatıma Akil b.
Ebu Talib'in hanımı Şeybe b. Rabia'nın kızı Fatıma'dır. Çünkü o da sıhri olarak
Ali (radıyallahu anh)'ın yakınıdır ve bu yolla onun akrabası olmaktadır.
Kendisi Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bey'at etmiş kadınlardan
olup Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Huneyn'de bulunmuştur.
Takvalı olduğunu gösteren ganimetler ile ilgili meşhur bir kıssası da vardır.
Allah en iyi bilendir.
Kadı Iyaz dedi ki: Ali
(radıyallahu anh)'ın annesi Esed kızı Fatıma'nın bu fatımalardan birisi
olduğuna dair bu söylenenler doğrudur ve aynı zamanda birden çok kişinin
söylediği gibi hicret ettiği kanaatinin de doğruluğunu ortaya koymaktadır. Bu
ise onun hicretten önce öldüğünü ileri sürenlerin görüşüne aykırıdır.
Bu hadis-i şeriften
kafirin hediyesini kabul etmenin caiz olduğu anlaşılmaktadır. Bu husustaki
farklı hadislerin birbirleri ile nasıl cem ve telif edileceği daha önce işaret
edilmişti. Ayrıca bu hadiste, erkeklere ipek hediye etmenin ve onların da bu
hediyeyi kabul etmelerinin caiz olduğu gibi kadınların ipek giymelerinin caiz
olduğu hükmü de anlaşılmaktadır.
5390-19/23- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Gunder, Şu'be'den tahdis etti, o Abdulmelik
b. Meysere'den, o Zeyd b. Vehb'den, o Ali b. Ebu Talib (radıyallahu anh)'dan
şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana
ipekli bir elbise verdi. Ben de onu giyinip çıkınca Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in yüzünden kızdığını anladım. Bunun üzerine onu (himayem
alhndaki) kadınlarımın arasında paylaştırdım.
Diğer tahric: Buhari,
2614, 5366, 5840
5391-20/24- Bize Şeyban
b. Ferruh ve Ebu Kamil de -lafız Ebu Kamil'e ait olmak üzere- tahdis edip dedi
ki: Bize Ebu Avane, Abdurrahman b. elAsam'dan tahdis etti, o Enes b. Malik
(r.a.)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Ömer'e sündüs (kalın ipekten bir elbise) gönderdi. Ömer: Hakkında o
söylediğin sözleri buyurmuşken onu bana gönderdin öyle mi dedi. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben onu sana sen giyinesin diye
göndermedim. Onu sana bedeli ile yararlanman için gönderdim" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
5392-21/25- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe ve Zuheyr b. Harb tahdis edip dedi ki: Bize İsmail-ki o b.
Uleyye'dir- Abdulaziz b. Suhayb'den tahdis etti, o Enes'den şöyle dediğini
rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dünyada ipek
giyinen ahirette onu giymeyecektir" buyurdu.
Diğer tahric: İbn
Mace, 3588
5393-22/26- Bana İbrahim
b. Musa er-Razı de tahdis etti, bize Şuayb b. İshak ed-Dimaşki, Evzai'den haber
verdi, bana Şeddad Ebu Ammar tahdis etti, bana Ebu Umame'nin tahdis ettiğine
göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dünyada ipek giyinen bir
kimse ahirette onu giymeyecektir" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
5394-23/27- Bize Kuteybe
b. Said de tahdis etti, bize Leys, Yezid b. Ebu Habib'den tahdis etti, o
Ebu'l-Hayr'den, o Ukbe b. Amir'den şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ipekten arkadan yırtmaçlı bir kaftan hediye
edildi. O da onu giyindi ve onunla namaz kıldı. Sonra namazı bırakıp onu ondan
hoşlanmamışçasına hızlıca çıkardı sonra: "Bu takva sahiplerine
yakışmaz" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
375, 5801; Nesai, 769
5395- .. ./28- Bunu bize
Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti, bize Dahhak -yani Ebu Asım- tahdis etti,
bize Abdulhamid b. Cafer tahdis etti, bana Yezid b. Ebu Habib bu isnad ile
tahdis etti.
AÇIKLAMA: (5394)
"Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e arkadan yırtmaçlı ipek bir
kaftan hediye edildi..." Burada "ferruc: arkadan yırtmaçlı
kaban" fe harfi fethalı, şeddeli re ötrelidir. Kelimenin zaptında sahih ve
meşhur olan şekil budur. Cumhur başka İÜrlüsünü de zikretmemiştir. Bununla
birlikte fe harfinin ötreli okunacağı (furruc) de nakledilmiştir. Kadı lyaz ise
şerhinde ve el-Meşarik adlı eserinde re harfinin şeddeli ve şeddesiz
okunacağını söylemiş ise de şeddesiz okuyuş garib ve zayıftır.
İlim adamlarının
dediklerine göre bu arkadan yırtmacı olan bir kaftandır.
Bu hadiste sözü geçen
böyle bir elbiseyi giyinmek ipeğin erkeğe haram kılınmasından önce idi. Belki
de onu üzerinden çıkarttığı vakit yasak ve haramın ilk vaktini teşkil etmişti.
Bundan dolayı Müslim'in birkaç satır önce zikrettiği Cabir (radıyallahu anh)'ın
da rivayet ettiği ipek bir kaftan ile namaz kıldıktan sonra onu çıkartıp: "Cebrai!
bana bunu nehy etti" diye buyurmuştur. Böylelikle bu ipeğin erkeklere
haram kılındığı ilk vakit olur. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
3/2- KAŞINTI YAHUT
BENZERİ BİR RAHATSIZLIĞI OLAN ERKEK İÇİN İPEK GİYMENİN MÜBAH OLDUĞU