SAHİH-İ MÜSLİM |
GİYİM VE SÜSLENME |
2/20- ALTIN VE GÜMÜŞ KAB
KULLANMANIN ERKEKLERE DE KADINLARA DA HARAM KILINDIĞI, ALTIN YÜZÜĞÜN VE İPEĞİN
ERKEKLERE HARAM KADINLARA MÜBAH OLDUĞU, DÖRT PARMAKTAN FAZLA OLMADIĞI SÜRECE
ERKEK İÇİN (İPEKTEN) YOLLU VE BENZERİ KULLANIMLARIN MÜBAH OLDUĞU BABI
5356-3/1- Bize Yahya b.
Yahya et-Temımı tahdis etti, bize Ebu Hayseme, Eş'as b. Ebu'ş-Şa'sa'dan haber
verdi. (H.) Bize Ahmed b. Abdullah b. Yunus da tahdis etti, bize Zuheyr tahdis
etti, bize Eş'as tahdis etti, bana Muaviye b. Süveyd b. Mukarrim tahdis edip
dedi ki: el-Bera b. Azib'in huzuruna girdim de onu şöyle derken dinledim:
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize yedi şeyi emretti ve yedi şeyi
yasakladı. Bize hastayı ziyaret etmeyi, cenazelerin arkasından gitmeyi,
aksırana (elhamdulillah demesi halinde) yerhamukallah demeyi (teşmitülatıs),
yeminin -yahut yemin edenin yemininin- gereğini yapmayı (ibrarul kasem),
mazluma yardım etmeyi, davete icabet etmeyi ve selamı yaygınlaştırmayı bize
emir buyurdu. Diğer taraftan altın yüzükleri -yahut altın yüzük kullanmayı-,
gümüş kaptan içmeyi, eğer yastıklarını, kassi denilen ipeği, kalın ipek ve
ibrişin giymeyi ise yasakladı.
Diğer tahric: Buhari,
1239, 2445 -muhtasar-, 5175, 5635, 5650 -buna yakın-, 5838, 5849 -muhtasar-,
5863, 6222, 6235, 6654; Tirmizi, 1760, 2809; Nesai, 1938, 3787, 5324; İbn Mace,
2115, 3589
5357- .. ./2- Bize Ebu
Rabi el-Ateki tahdis etti, bize Ebu Avane, Eş'as b. Süleym’DEN bu isnad ile
aynısını rivayet etti. Ancak: "Yeminin gereğini -yahut yemin edenin
yemininin gereğini- yerine getirmesini söz etmediği gibi o bu hadiste bunu
zikretmeyerek onun yerine: Kayıp ilanını yapmayı sözkonusu etmiştir.
5358- .. ./3- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Ali b. Mushir tahdis etti. (H.) Bize Osman
b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Cerir tahdis etti, (Ali ile birlikte) ikisi
Şeybtıni'den, o Eş'as b. Ebu'ş-Şa'sa'dan bu isnad ile Zuheyr'in hadisini aynen
rivayet etti ve şüphe etmeksizin yeminin gereğini yapmak demiş ve hadiste:
Gümüş kapta içmeyi (yasakladı). Çünkü kim dünyada o kaptan içerse ahirette
içmeyecektir ibaresini de ekledi.
5359- .. ./4- Bunu bize
Ebu Kureyb de tahdis etti, bize İbn İdris tahdis etti, bize Ebu İshak
eş-Şeybani ve Leys b. Ebu Süleym, Eş'as b. Ebu'ş-Şa'sa'dan öncekilerin isnadı
ile haber verdi. Ama o Cerir ve İbn Mushir'in ziyade ettikleri ibareleri
zikretmedi. (H.) Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis edip dedi
ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti. (H.) Bize Ubeydullah b. Muaz da tahdis
etti, bize babam tahdis etti. (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize
Ebu Amir el-Akadi haber verdi. (H.) Bize Abdurrahman p. Bişr de tahdis etti,
bana Behz tahdis etti, hepsi birlikte dedi ki: Bize Şu'be, Eş'as b. Süleym'den
-öncekilerin isnadı ile ve hadisleri ile aynı manada olmak üzere- tahdis etti
ancak: "Ve selamı yaygınlaştırmayı" sözü müstesnadır. O bunun yerine
"ve selamı almayı" ibaresini zikretmiş ve ayrıca: "Bize albn
yüzüğü -yahut albn halkayı- yasakladı" demiştir.
5360- .. ./5- Bize İshak
b. İbrahim de tahdis etti, bize Yahya b. Adem ve Abd b. Muhammed tahdis edip
dedi ki: bize Süfyan, Eş'as b. Ebu'ş-Şa'sa'dan öncekilerin isnadı ile tahdis
etti ve -şüphe etmeksizin-: selamı yaygınlaştırmayı ve altın yüzüğü dedi.
AÇIKLAMA: (5356)
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize yedi hususu emretti, yedi
hususu da nehyetti. .. " Bir rivayette (5357) "ve kayıbı ilan
etmeyi" ifadesini, yeminin gereğini yapmak yahut da yemin edenin yemininin
gereğini yapmak yerine zikretti. Bir diğer rivayette de (5359) "selamı
yaygınlaştırmak" yerine "selamı almayı" zikretti.
Hasta ziyareti icma ile
sünnettir. Tanıdığı kimse ile tanımadığı kimse olması, yakın ya da yabancı
olması arasında fark yoktur. İlim adamları ise bunların hangisinin daha müekked
ve daha faziletli olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir.
Cenazenin arkasından
gitmek de yine icma ile sünnettir. Bu hususta da tanıdığı kimse olması, yakını
olması ve böyle olmaması arasında fark yoktur. Buna dair açıklama da Cenazeler
bahsinde geçti.
Teşmitu'l-atıs ise
aksıran kimseye (elhamdulillah demesi halinde) yerhamukallah demektir. Bu sin
ile de şin ile de (tesmit ve teşmit şeklinde) söylenir. Her ikisi de meşhur iki
söyleyiştir. El-Ezheri dedi ki: el-leys dedi ki: Teşmit, yüce Allah'ı her bir
şey üzerine anmak demektir. Aksıran kimseye yerhamukallah demek de bunlardan
birisidir. Saleb dedi ki: Aksırana hidayet bulması ve doğru yola yönelmesi
kastı ile dua edildiği zaman semmette ve şemmete fiilleri kullanılır. Bunda
asılolan ise sin ile (semmette şeklinde) olmasıdır. Bu şin'e kalb edilmiştir.
El-Muhkem sahibi dedi
ki: Aksıranın teşmit edilmesi Allah sana semte (doğruya) hidayet versin
anlamındadır. Çünkü aksıran bir kimsede bir tedirginlik ve bir huzursuzluk
görülür. Ebu Ubeyd ve başkaları da şin ile (teşmit) iki söyleyişin üstün
olanıdır demişlerdir. İbnu'l-Enbari dedi ki: Bir kimseye hayır ile dua edildiği
zaman bundan dolayı "semmete ve şemmete" denilir. Hayır ile dua eden
herkes de müşemmit ve müsemmit olur.
Aksıranın teşmiti (yerhamukallah)
demek bir sünnettir. Bu kifaye yolu ile bir sünnettir. Hazır bulunanların bir
kısmı bunu yerine getirecek olursa bu husustaki emrin yerine getirilme emri
sünneti diğerlerinden düşer. Bunun şartı ise aksıranın elhamdulillah dediğinin
işitilmesidir. Nitekim bu hususu yüce Allah'ın izni ile ilgili babında bununla
alakalı diğer fer'i meselelerle birlikte açıklayacağız.
Yeminin gereğini yapmaya
(ibraru'-kasem)e gelince bu da müekked müstehap bir sünnettir. Ancak bunun
yerine getirilmesinde bir kötülük, bir zarar korkusu ya da buna benzer bir
durum sözkonusu değilse yerine getirilmesi mendub olur. Çünkü bu türden and
veren herkesin andını yerine getirmek sözkonusu olmaz. Nitekim sabit olduğu
üzere Ebu Bekir (radıyallahu anh) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
huzurunda rüya yorumlayınca Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de kendisine:
"Kısmen isabet ettin, kısmen hata ettin" buyurunca Ebu Bekir: Ey
Allah'ın Rasulü! Sana mutlaka bana bildirmen için and veriyorum deyince
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''And verme" buyurmuş ve ona
nerede isabet edip nerede hata ettiğini haber vermemiştir.
"Mazluma yardım
etmek"e gelince, bu da kifaye farzlarındandır ve bu da iyiliği emredip
kötülükten alıkoymak kapsamı içerisinde yer alır. Buradaki emir buna gücü yeten
ve bir zarar görmekten korkmayan kimseler hakkında sözkonusudur.
Davet edenin davetine
icabet etmekten kasıt ise düğün yemeği (velime) ve benzeri yemek davetidir.
Bunun diğer teferruatı ile ilgili açıklaması Nikah Kitabı'nın Velime Babı'nda
geçmiş bulunmaktadır.
Selamı yaygınlaştırmak
(ifşaü's-selam) ise onu yaymak ve çoğaltmak, Müslüman olan herkese onu bol bol
vermektir. Nitekim başka bir hadiste Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Tanıdığın ve tanımadığın herkese selam vermen" buyurmuştur. Bunun
açıklaması da İman Kitabı'nda "Selamı Yaygınlaştırın" hadisini
açıklarken geçmiş bulunmaktadır. Buna dair diğer teferruatlı bilgileri de yüce
Allah'ın izni ile ilgili babında vereceğiz.
Selamı almaya gelince,
icma ile farz-ı kifayedir. Eğer selam bir kişiye verilmişse o kişinin o selamı
alması farz-ı ayn olur. Bir topluluğa verilmiş ise hepsi hakkında farz-ı kifaye
olur. Onlardan biri selamı alırsa diğerlerinden vebal kalkar. Bunu da diğer
teferruatı ile birlikte yüce Allah'ın izni ile babında açıklayacağız.
Kayıp ilanı
(inşadu'd-dalle)ye gelince, bu da kaybolmuş bir şeyi bulan kimsenin onu
tanıtması demektir. Bu da emrolunmuş bir husustur. Buna dair etraflı
açıklamalar Lukata (Buluntu) Kitabı'nda geçti.
Altın yüzük de erkeğe
icma ile haramdır. Bir kısmı altın bir kısmı gümüş olması halinde de hüküm
budur. Hatta mezhep alimlerimiz şunu söylemişlerdir: Eğer yüzüğün dişi (kaşı)
altından ise yahut da az miktardaki altın suyu ile kaplanmış ise bu dahi ipek
ve altın hakkındaki "bunların ikisi ümmetimin erkeklerine haram,
kadınlarına helaldir" hadisindeki umumi ifade dolayısı ile haramdır.
ince ipek, kalın ipek,
atlas ve kassi denilen ipek türüne gelince, bunların hepsi erkeklere haramdır.
İster kibirlenmek kash ile giyilmiş olsun ister başka bir maksatla, hüküm
değişmez. Kaşıntı (uyuz gibi) sebebi ile giyinmesi hali müstesnadır. Bu
maksatla yolculukta da ikamet halinde de giyilmesi caiz olur. Kadınları için
ipek de ipeğin bütün türleri de mübah olduğu gibi altın yüzük ve altından olsun
gümüşten olsun diğer süs eşyalarını kullanmak mübahtır. Kadının evli olup
olmaması, genç ya da yaşlı olması, zengin ya da fakir olması arasında bir fark
yoktur.
Erkekler hakkında haram,
kadınlar hakkında mübah olduğunu sözkonusu ettiğimiz ipek ile alakalı hüküm
bizim de büyük çoğunluğun da kabul ettiği görüşdür. Kadı Iyaz bazılarının
erkekler için de kadınlar için de mübah olduğunu ibn ez-Zubeyr’DEN de her ikisi
için haram olduğunu söylediklerini nakletmektedir. Ama daha sonra icma kadınlar
için mübah, erkekler için haram olduğu şeklinde gerçekleşmiştir. Buna da haram
olduğunu açıkça ifade eden sahih hadislerle birlikte Müslim'in bundan sonra Ali
{r.a.)'ı hanımları ve Fatıma adlı akrabaları arasında onlar için başörtüsü
olarak kullanmak üzere bölmesi ile ilgili zikrettiği hadis ile birlikte buna
delil teşkil etmektedir. Çünkü böyle yapmasını ona, hadiste açıkça ifade
edildiği gibi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emir buyurmuştu. Allah en iyi
bilendir.
Çocuklara gelince;
mezhep alimlerimiz bayram günlerinde çocuklara süs eşyaları ve ipek giydirmek
caizdir demişlerdir. Çünkü onların mükelleflikleri yoktur. Bayram dışında
senenin geri kalan zamanlarında onlara bunları giydirmenin caiz olup olmadığı
hususunda da üç görüş vardır. Bunların daha sahih olanları caiz olduğudur.
ikincisi haram olduğu şeklindedir, üçüncüsü ise temyiz (aklın ermesi) yaşından
sonra haram olduğu şeklindedir.
"Gümüş kapta
içmeye" gelince, buna dair açıklama da bundan önceki babta geçmiş
bulunmaktadır.
"Eğer yastıkları:
el-meyasir" re’DEN önce peltek se harfi vardır. ilim adamlarının
dediklerine göre bu mim harfi kesreli olarak "mi'sera"ın çoğuludur.
Bu ise kadınların kocaları için yapıp eğerler üzerine koydukları bir yaygı (ve
yastık) türünden şeyler idi. Bunlar ise acemlerin bineklerinde kullandıkları
aksesuarlardan idi. Bu ise ipekten de yapılır. Yün ve başka kumaşlardan da
yapılır. Bunun eğerler üzerine yayılan ipek örtüler olduğu da söylendiği gibi
kalın ipekten yapılmış eğerler olduğu, ipekten yapılıp içine pamuk ya da yün
doldurulan küçük döşek gibi bir şeyolduğu da söylenir. Binid bunu, devenin
semeri üzerine kendi altına koyar.
Mi'sera (meyasirin
tekili) hemzelidir. Bu "el-visare"den gelen mim harfi kesreli olmak
üzere "mif'ale" vezninde bir kelimedir. Te harfi ötreli olarak "vesura"
vav harfi fethalı olarak "vesare" denilir. "Vesir" ise
alçak ve yumuşak demektir. Aslı "mivserah" olup vav önceki harf
kesreli olduğu için ye'ye kaIbedilmiştir "misera olmuştur." Nitekim
mizan, mikad ve miad kelimeleri de böyledir.
İlim adamları der ki:
Buna göre eğer mi'sera (denilen bu yaygı yahut yastık) çoğunlukla acemlerin
adetlerinde görüldüğü şekli ile ipekten yapılırsa haramdır. Çünkü o taktirde
ipek üzerine oturmak ve onu kullanmak olur. Eğer üzerine konulmuş olması yahut
eğer takımı ya da daha başka şekilde olması arasında fark olmamak üzere
erkeklere haramdır. Eğer ipekten başka bir şeyden yapılmışsa haram değildir.
Bizim mezhebimizin görüşüne göre o taktirde mekruh da olmaz. Çünkü kırmızı
elbise mekruh değildir. İster kırmızı olsun ister olmasın. Sahih hadislerle de
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kırmızı elbise (hülle) giydiği de
sabittir.
Kadı Iyaz kimi ilim
adamından uzaktan gören bunu ipek zannetmemesi için mekruh olduğunu söylediğini
nakletmektedir. Buhari'nin Sahihi'nde Yezid b. Ruman'dan gelen bir rivayete
göre mi'seradan kasıt yırtıcı hayvanların derileri (postları) dır. Bu ise batıl
bir görüş olup dil bilginlerinin hadis alimlerinin ve diğer ilim adamlarının
ittifakla kabul ettikleri meşhur açıklamaya aykırıdır. Allah en iyi bilendir.
El-Kassi'ye gelince, kaf
harfi fethalı, sin harfi şeddeli ve kesrelidir. Sözünü ettiğimiz şekilde kaf
harfinin fethalı olması sahih ve meşhur olandır. Bazı hadis alimleri bunu
kesreli söylerler. Ebu Ubeyd dedi ki: Hadis ehli bunu kesreli söylemekle
birlikte Mısırlılar bunu fethalı okurlar.
Açıklaması hususunda
ihtilaf etmişlerdir. Doğrusu Müslim'in yaklaşık bir defter kadar sonra
zikrettiği orta parmak ile onun yanındaki parmağa yüzük takma yasağı ile ilgili
hadiste sözünü ettiğidir. Hadis şöyledir: "Ali b. Ebu Talib (radıyallahu
anh)’DAN rivayete göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona kassi giymeyi ve
meyasir üzerine oturmayı yasaklamıştır." O dedi ki: el-Kassi ise Mısır ve
Şam'dan getirilen ve onlarda bunun gibi bir şey bulunan çizgili elbiselerdir.
Müslim'in rivayetinin
lafzı da bu şekildedir. Buhari'deki rivayette ise:
"İçinde turec
misali ipek vardır" denilmektedir. Dil bilginlerin ile garibul hadis
alimleri ise bunlar ipek yollu elbiselerdir. El-Kass denilen yerde imal
edilirler. Burası ise Mısır diyarında bir yer adı olup Kinnise yakın deniz
kıyısında bir kasabadır. Bunların ipek karışımı keten elbiseler olduğu da
söylendiği gibi ipek böceği ipeğinden yapılmış elbiselerdir diye de
açıklanmıştır. Bu ise ipeği n pek kaliteli olmayan bir çeşididir. İşte el-Kassi
denilen bu örtü (ve elbise) eğer ipeği keteninden daha fazla olursa hakkındaki
yasak haramlık ifade eder. Aksi taktirde tenzihen mekruhtur. İstebrak ise
ipeğin kalın olanına denilir. Deybacın çoğulu debabic gelir. Bu da Arapça
olmayan deyba ve deybacın Arapçalaştırılmış ismidir. İstebrak (denilen kalın
ipek) haramdır. Çünkü bunların her ikisi de ipekten yapılırlar. Allah en iyi
bilendir.
(5358) Ebu Bekir ve
Osman b. Ebu Şeybe'nin rivayet ettikleri hadiste: "Ayrıca hadiste: gümüş
kapta içmeyi de (yasakladı)" ibaresini eklemiştir. Burada
"ekledi" deki zamir Eş'as b. Ebu'ş-Şa'sa'dan rivayeti nakleden
eş-Şeybani'ye aittir.
5361-4/6- Bize Said b.
Amr b. Sehl b. İshak b. Muhammed b. el-Eş'as b. Kays tahdis edip dedi ki: Bize Süfyan
b. Uyeyne tahdis etti, ben onun bu hadisi Ebu Ferre'den rivayetle zikrettiğini
dinledim. Buna göre o Abdullah b. Ukeym'i şöyle derken dinlemiştir: Medain'de
Huzeyfe ile birlikte idik. Huzeyfe kendisine içecek getirilmesini isteyince bir
dihkan kendisine gümüşten bir kap içerisinde bir içecek getirdi. O da bunu
atıverdi ve: Ben size haber veriyorum ki buna bu kapta bana içecek vermemesini
emretmiştim. Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Altın ve
gümüş kaptan içmeyin. İnce ve kalın ipek giymeyin. Çünkü o dünyada onlarındır
ahirette kıyamet gününde de sizin olacaktır" buyurmuştur.
Diğer tahric: Nesai,
5316
5362- .. ./7- Bunu bize
İbn Ebu Ömer de tahdis etti, bize Süfyan, Ebu Ferve el-Cuheni'den şöyle
dediğini tahdis etti: Abdullah b. Ukeym'i şöyle derken dinledim: Medain'de
Huzeyfe'nin yanında idim deyip hadisi öncekine yakın olarak zikretti ama
hadiste "kıyamet gününde" lafzını zikretmedi.
5363- .. ./8- Bana
Abdulcebbar b. el-Ala da tahdis etti, bize Süfyan tahdis etti, bize İbn Ebu
Necih önce Mücahid'den, o İbn Ebu Leyla'dan, o Huzeyfe’DEN diye tahdis etti.
Sonra bize Yezid tahdis etti. O da bunu İbn Ebu Leyla’DAN o Huzeyfe’DEN diye
dinlediğini rivayet etti. Sonra bize Ebu Ferve tahdis edip dedi ki: İbn Ukeym'i
dinledim. Ben de İbn Ebu Leyla'nın bunu ancak İbn Ukeym'den dinleyip şöyle
dediğini sanıyorum: Medain'de Huzeyfe ile birlikte idik deyip hadisi ona yakın
olarak zikretti ve "kıyamet gününde" demedi.
Diğer tahric: İbn
Ukeym'in hadisinin kaynakları 5361'de gösterildi. İbn Ebu Leyla'nın hadisini
Buhari, 5426, 5632, 5633 -muhtasar-, 5831, 5837 -muhtasar-; Ebu Davud, 3723;
Tirmizi, 1878; Nesai, 5316; İbn Mace, 3590 -muhtasar-, 3414
5364- .. ./9- Bize
Ubeydullah b. Muaz el-Anberı de tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be,
el-Hakem’DEN tahdis ettiğine göre o Abdurrahman'ı -yani İbn Ebu Leyla'yı- şöyle
derken dinlemiştir: Huzeyfe'nin Medain'de içecek (su) istediğine tanık oldum.
Bir kişi ona gümüşten bir kap içinde (su) getirdi. Sonra hadisi İbn Ukeym'in
Huzeyfe'den rivayet ettiği manada zikretti.
5365- .. ./10- Bunu bize
Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Veki' tahdis etti. (H.) Bize İbnu'l-
Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis
etti. (H.) Bize Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti, bize İbn Ebu Adiy tahdis
etti. (H.) Bana Abdurrahman b. Bişr de tahdis etti, bize Behz tahdis etti,
hepsi Şu'be'den Muaz'ın hadisi ve isnadı ile aynı şekilde rivayet etti ama
onların hiçbiri -yalnız Muaz müstesna- Huzeyfe'ye tanık oldum demeyerek sadece:
Huzeyfe içecek (su) istedi dediler.
5366- .. ./11- Bize
İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Cerir, Mansur'dan haber verdi. (H.) Bize
Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti, bize İbn Ebu Adiyy, İbn Avn'dan tahdis
etti, ikisi Mücahid'den, o Abdurrahman b. Ebu Leyla'dan o Huzeyfe'den, o Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den az önce zikrettiğimiz hadisler ile aynı
manada rivayet etti,
5367-5/12- Bize Muhammed
b. Abdullah b. Numeyr tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Seyf tahdis
edip dedi ki: Mücahid'i şöyle derken dinledim: Abdurrahman b. Ebu Leyla'yı
şöyle derken dinledim: Huzeyfe içecek (su) istedi. Bir Mecusi gümüşten bir kap
içinde ona su getirince o şöyle dedi: Ben Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "İnce ipek de kalın ipek de giymeyin,
altın ve gümüş kaplarda içmeyin, yine onlardan yapılmış kaplardan yemeyin.
Çünkü bunlar dünyada onlaradır. "
AÇIKLAMA: (5361)
"Bir dihkan geldi." Dihkam meşhur olan söyleyişe göre dal harfi
kesrelidir. Ötreli (duhkan şeklinde) olduğu da nakledilmiştir. Bunu nakledenler
arasında el-Meşaik ve el-Metalik sahibi de vardır. Her iki söyleyişi ise Kadı
Iyaz Şerh'inde Ebu Ubeyde'den naklen zikretmiştir. Cevheri'nin Sihahı'nın
nüshalarında ya da bir kısmında bu fethalı olarak (dehkan) şeklinde
kaydedilmiştir. Bu ise garibdir. Dihkan acemilerin çiftçilerinin başına (ağa)
denilir. Köyün lideri ve başkanına denildiği de söylenmiştir. Bu da birincisi
ile aynı anlamdadır. Kelime Arapçalaştırılmış acemi (farsça) bir kelimedir. Sondaki
nun'un asli olup "reislik" anlamındaki "dehkana" den
alınmış olduğu söylendiği gibi "deheka"den alınmış ve fazladan olduğu
da söylenmiştir. Dehaka ise dolup taşmak demektir.
Cevheri bu kelimeyi
"dehkane" de zikretmiş olmakla birlikte şunları söylemektedir:
Buradaki nun harfini "tedehkane'r-raculü" tabirinden asli bir nun
kabul edecek olursak kelime munsarıf olur. Çünkü vezni "dehkan" olur.
Eğer bunu "dehk" kökünden kabul edersek munsarıf olmaz.
Kadı Iyaz dedi ki: Buna
mal toplamaktan ve kap kacağı onunla doldurmaktan ötürü bu adın verilmiş olma
ihtimali de vardır. Çünkü suyu kaba boşaltmayı anlatmak üzere
"dehaktü'l-mae ve edhaktuhü" denilir. "Deheka li dehkaten min
malihi" de malından bana bir miktar verdi, "edhektu'l-inae" de
kabı doldurdu m demek olur. Dediler ki: Bunun yemeğin yumuşak olması
anlamındaki "duhme" ile "dehkane"den gelme ihtimali de
vardır. Çünkü onlar bolluk içinde olduklarından ve geçimleri geniş olduğundan
ötürü yemeklerini yumuşak (güzel) yaparlardı. Maharetli ve akıllı oluşundan
ötürü ona bu ismin verildiği de söylenmiştir. Allah en iyi bilendir.
"Huzeyfe, gümüş
kapta kendisine içecek getirilince o gümüş kabı ona fırlattı. .. "
Bu hadisten şu hükümler
anlaşılmaktadır:
1. Gümüş kapta içmek
haram kılınmıştır.
2. Bir masiyet işleyen
bir kimse, özellikle daha önce aynı işi yapmaması söylenmişse ta'zir edilir
{azarlanır}. Dihkan'ın Huzeyfe ile başından geçen olayda olduğu gibi.
3. Emirin ta'ziri hak
eden bazı kimselere bizzat ta'zirde bulunup azarlamasında bir sakınca yoktur ..
4. Emir ve büyük bir zat
özü itibari ile doğru olan bir iş yapıp {başkaları} bunun açık sebebini
anlayamıyorlarsa deliline ve bu fiili yapmasının sebebine dikkat çekmesi
gerekir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Şüphesiz ki O dünyada onlara aittir, ahirette de
sizin olacaktır" yani kafirler dünyada bunu elde edebilirler. Ahirette ise
onların herhangi bir payları yoktur. Müslümanlara gelince, cennette ipek de
altın da onların olacaktır. Ayrıca hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği
ve hiçbir insanın hatırından geçirmediği şeyler de onlara verilecektir.
Hadis-i şerifte,
kafirler fer'i hükümlerle muhatap değildir diyen kimselerin lehine bir delil
yoktur. Çünkü hadiste bunun onlara mübah kılındığına dair açık ifade
bulunmamaktadır. Hadiste sadece adet olarak onların vakıaları hakkında haber
verilerek bunu dünyada onların kullandıkları bildirilmektedir. Müslümanlara
haram olduğu gibi kendilerine de haram olsa dahi.
''Ahirette kıyamet
gününde de sizin olacaktır" buyruğunda hem ahiret hem kıyamet gününün
birlikte söz konusu edilmesi yalnızca ölüm neticesinde bu ikram bakımından
ahiret hükmünde olacağının zannedilmemesi içindir. Böylelikle bunun ancak
kıyamet gününde ve ondan sonra da cennette ebediyen olmak üzere onlara
verileceğini beyan etmiş olmaktadır. Bununla birlikte bu ölümden itibaren
ahirette size verilecek ve cennette de ebediyen devam edecektir anlamının
kastedilme ihtimali de vardır.
(5367) Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ondan yapılmış kaplarda yemeyiniz"
buradaki sihaf kas'a {çömlek}'den küçük olup safha denilen kabın çoğuludur.
El-Cevheri dedi ki: el-Kisai dedi ki: Çömleklerin en büyüğü cefne (kazan) sonra
kas'a (çömlek, tencere) gelir. On kişiyi doyurur. Sonra beş kişiyi doyuran
sahfa gelir. Sonra da iki üç kişiyi doyuran mekile gelir. Sonra tek bir kişiyi
doyuran sahife (tabak) gelir .
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
[ ... / 1 ERKEKLER
İÇİN İPEK VE DAHA BAŞKA ŞEYLERİ GİYMENİN HARAM KILINDIĞI BABI]