SAHİH-İ MÜSLİM

GİYİM VE SÜSLENME

 

1/19- İÇMEK VE BAŞKA MAKSATLARDA GÜMÜŞ VE ALTIN KAPLARI KULLANMANIN ERKEKLERE DE KADINLARA DA HARAM KILINDIĞI BABI

 

5353-1/1- Bize Yahya b. Yahya tahdis edip dedi ki: Malik'e Nafi'den rivayetini okudum. O Zeyd b. Abdullah'tan, o Abdullah b. Abdurrahman b. Ebu Bekr es-Sıddik'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Om Seleme’DEN rivayet ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gümüş kapta içen bir kimse ancak kamına cehennem ateşini şinidatır" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 5634; İbn Mace, 3413

 

 

 

5354- .. ./2- Bunu bize Kuteybe b. Said ve Muhammed b. Rumh da Leys b. Sa'd'dan tahdis etti. (H.) Bunu bana Ali b. Hucr es-Sa'dİ de tahdis etti, bize İsmail-yani b. Uleyye- Eyyub'dan tahdis etti. (H) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize Muhammed b. Bişr tahdis etti. (H.) Bize Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti, bize Yahya b. Said tahdis etti. (H.) Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Velid b. Şuca'da tahdis edip dediler ki: Bize Ali b. Mushir, Ubeydullah'dan tahdis etti. (H) Bize Muhammed b. Ebu Bekr el-Mukaddemi de tahdis etti, bize Fudayl b. Süleyman tahdis etti, bize Musa b. Ukbe tahdis etti. (H) Bize Şeyban b. Ferruh da tahdis etti, bize Cerir -yani b. HfuimAbdurrahman b. es-Serrac'dan tahdis etti. Bunların hepsi Nafi'den, Malik b. Enes'in hadisinin aynısını onun Nafi'den isnadı ile rivayet etti. Ayrıca Ali b. Mushir'in Ubeydullah'dan hadisi rivayetinde: "Şüphesiz gümüş ve altın kaplarda yiyen yahut içen" ibaresini de ziyade eyledi. Fakat bunların hiçbirisinin hadisinde yemek ve altın -İbn Müshir'in hadisi müstesna- sözkonusu edilmemektedir.

 

 

 

5355-2/3- Bana Zeyd b. Yezid, Ebu Ma'n er-Rekkaşi de tahdis etti, bize Ebu Asım Osman -yani b. Murre'den- tahdis etti, bize Abdullah b. Abdurrahman teyzesi Um Seleme’DEN şöyle dediğini tahdis etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Altın yahut gümüş bir kaptan içen bir kimse kamına ancak cehennemden (ateş) şırıldatır" buyurdu.

 

 

AÇIKLAMA:          (5353) Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gümüş kaptan içen bir kimse ... şırıldatır." Bir diğer rivayette (5354) "Gümüş ve altın kaptan yiyen yahut içen" başka bir rivayette (5355) "kim altın yahut gümüş kaptan içerse ... " buyurmaktadır.

 

Hadis lugat, garib (ül hadis) alimleri ve başkaları "yucerciru: şırıIdatır" fiilindeki ikinci cim harfinin kesreli okunacağını ittifak ile kabul etmişlerdir. Fakat ilk rivayette "en-nar: ateş" deki re harfinin harekesi hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu rivayette hem nasb hem ref olarak nakilde bulunmuşlardır. Bu iki şekil de hem rivayette hem şarihlerin kitaplarında hem de Garib(ü'l-hadis) ve lugat bilginleri arasında meşhur iki şekildir. Nasb şekli ise el-Ezheri ve ondan başka diğer muhakkiklerin kesin olarak ifade ettikleri sahih ve meşhur şekildir. Zeccac, Hattabi ve çoğunluk da bunu tercih etmişlerdir. Ayrıca bu şekli üçüncü rivayetteki: "Kamına cehennem ateşini şırıldatır" rivayeti desteklemektedir. Ayrıca biz bunu Ebu Avane el-İsferayini'nin Müsnedi'nde ve el-Cadiyat'da Aişe (radıyallahu anha)'dan gelen rivayette: ''Ancak kamına ateş şırıldatır" diye rivayet etmiş bulunmaktadır. Diğer taraftan bu hadis asıl nüshalarda da "cehennem" sözkonusu edilmeksizin nasb ile "naran: ateş" diye kaydedilmiştir.

 

Hadisin manasına gelince, nasb ile rivayete göre özne içen kişi olup bu özne "şırıidatır" anlamındaki fiilde zamir olarak gizlidir. Yani bu kimse karnına ardı arkasına gelen yudumlarla aşağı indirir, bu sırada da onun şırıldama sesi işitilir. Şırıldama (cercera) ise boğazından geçiş esnasındaki sesine denilir.

 

Ref ile (en-nar lafzının ötreli okunmasına göre) ise o taktirde "ateş" lafzı özne olur. Bu da ateş onun karnında böyle bir ses çıkartır demektir. Çünkü cercera ses çıkartmak anlamındadır.

 

İçilen şeye "ateş" denilmesi ise sonunda oraya varmasından dolayıdır.

 

Nitekim yüce Allah: "Haksızlık ile yetimlerin mallarını yiyen kimseler ancak karınlarına ateş yemiş olurlar" (Nisa, 10) buyruğu da bunun gibidir.

 

"Cehennem" -Allah ondan ve her türlü beladan bize afiyet versin- hakkında el-Vahidi şunları söylemektedir: Yunus'un ve nahivcilerin çoğunlukla söylediklerine göre bu kelime acemi (Arapça olmayan) bir kelime olup, marife ve acemi bir kelime oluşundan dolayı munsarıf değildir. Ona bu ismin verilişi ise dibinin derin oluşundan dolayıdır. Nitekim bir kuyunun dibi derin ise "bi'run cehnamun" denilir. Bazı dil bilginleri ise bu kelime haşinlik, sertlik anlamındaki "el-cuhume"den türemiştir. Ona bu ismin veriliş sebebi azap hususundaki sertlik ve haşinliginden dolayıdır. Allah en iyi bilendir.

 

Kadı Iyaz dedi ki: Hadisten maksadın ne olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu acem olan ve olmayan bu şekilde yeyip içmeyi adet haline getirmiş kafir hükümdarların durumunu haber vermektedir denilmiştir. Nitekim başka bir hadiste: "bunlar dünyada onlaradır, ahirette de size ait olacaktır" buyurulmaktadır. Yani bunları dünyada onlar kullanırlar. Nitekim Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ipek elbise hakkında da: "Şüphesiz bunu ahirette bir payı olmayan kimseler giyinir" buyurmuştur.

 

Maksadın Müslümanlara bunu yasaklamak olduğu ve bu yasağı işleyen kimseler hakkında bu tehdidin gerekli olacağı da söylenmiştir. Bununla birlikte Allah, böyle bir kimseyi af da edebilir. Kadı Iyaz'ın açıklamaları bunlardır.

 

Doğrusu ise buradaki yasağın Müslüman ve kafirler arasından altın ya da gümüş kaplarını kullanan herkesi kapsadığıdır. Çünkü sahih olan kanaate göre kafirler de şeriatin fer'i hükümlerine muhataptır. Allah en iyi bilendir.

 

Ayrıca Müslümanlar, erkeğe de kadına da altın ve gümüş kaplarda yeyip içmenin haram kılındığı üzerinde icma etmişlerdir. Bu hususta ilim adamla- . rından hiçbir kimse muhalefet etmemişlerdir. Ancak mezhep alimlerimizden lrak'l-ı olanların Şafii'nin haram olmayıp mekruh olduğuna dair naklettikleri kadim bir görüşü bundan müstesnadır. Yine onlar Davud ez-Zahiri’DEN içmenin haram olduğu fakat yemenin ve diğer kullanım şekillerinin caiz olduğu şeklindeki kanaatini de nakletmiş bulunuyorlar. Bu iki nakil ise batıldır.

 

Davud'un görüşü hem yemeyi hem içmeyi birlikte yasaklamaya dair bu hadislerin açık ifadelerine karşı olduğu için ve ayrıca kendisinden önce gerçekleşmiş olan icma'ya aykırı olduğu için batıldır. Mezhep alimlerimiz dedi ki: Altın ya. da gümüş kapların yemek, içmek ve diğer maksatlar için kullanılmasının haram olduğu üzerinde icma gerçekleşmiştir. Bundan ancak Davud'dan nakledilen görüş ile Şafii'nin kadim görüşü müstesnadır. Fakat bu iki görüş de naslar ve icma ile reddolunur. Buna ise ancak icma ve muhalefet hususlarında Davud'un görüşüne itibar edilir diyenlerin kanaatlerine göre gerek duyulur. Aksi taktirde muhakkikler onun kıyas hakkındaki kanaati bu niteliğini ihlal ettiğinden ötürü onun görüşüne itibar edilmeyeceğini söylemişlerdir. Kıyas ise (bu gibi hususlarda) sözüne itibar edilen müçtehidin şartlarından birisidir.

 

Şafii'nin kadim görüşüne gelince, et-Takrib sahibi şunları söylemiştir:

 

Şafii'nin kadim görüşündeki sözlerinin bağlamı onun kapların kendisinden yapıldığı altın ve gümüşü n bizzat kendisinin haram olmadığını söylemek istediğine delildir. Bundan dolayı o kadınlara süs eşyasını kullanmayı haram görmemiştir. Bizim mezhep alimlerimizin mütekaddiminden olan et-Takrib sahibinin sözleri bunlardır. O Şafii'nin metinlerini nakletmekte mezhep alimlerimizin en sağlam ve güvenilir olanlarıdır. Diğer taraftan Şafii bu kadim görüşünden de vazgeçmiştir.

 

Mezhep alimlerimize göre de onların dışındaki diğer usül alimlerine göre de sahih kabul edilen kanaat şudur: Müçtehid bir görüş ortaya atlıktan sonra ondan vazgeçecek olursa, artık o eski görüş onun görüşü olarak kalmaz ve ona nisbet edilmez. İlim adamları der ki: Kadim (eski) görüşü Şafii'ye ait olarak ancak mecazen zikredilip nisbet edilir. Daha önce onun kabul ettiği kanaat budur diye kaydedilir. Yoksa bu onun hali hazırdaki görüşüdür diye nakledilmez.

Böylelikle yaptığımız bu açıklamalardan şu anlaşılmaktadır: Altın ve gümüş kaptan yemek, içmek, abdest almak bunlardan birisinden yapılmış bir kaşıkla yemek yemek ya da bunlardan birisinden yapılmış buhurdanlıktan koku sürünmek, bunlardan birisinden yapılmış kapta küçük abdest bozmak ve bütün kullanım şekillerinin haram olduğu üzerinde icma gerçekleşmiştir. Sürmedanlık, sürmedanlığın mili, koku kabı ve diğerleri de bu kabildendir. Kabın küçük büyük olması arasında fark olmadığı gibi haramlık hususunda erkek ve kadın arasında fark olmadığında da görüş ayrılığı yoktur. Erkek ve kadın arasında ayırım yalnızca süslenmek hususundadır. Çünkü erkeğim hanımı (cariye ise) efendisi için süslenmesi bir amaçtır.

 

Mezhep alimlerimiz der ki: Altın ve gümüşten yapılmış bir kavanozdan gül suyu kullanmak ve koku sürünmek de haramdır. Eğer altın ya da gümüş bir kapta bir yemek ile karşı karşıya kalırsa yemeği onların dışında bir başka kaba çıkartıp koyar ve o kaptan yer. Şayet bir başka kap yoksa mümkünse yemeği bir ekmeğin üzerine koyarak yer. Eğer gümüş bir kavanoz içinde bulunan yağdan sürülmek ile karşı karşıya kalırsa onu sol eline döksün sonra sol elinden sağ eline dökerek onu kullansın.

 

Mezhep alimlerimiz dedi ki: Dükkanları, evleri, meclisleri altın ve gümüş kaplarla süslemek de haramdır. Doğru olan budur. Bazı mezhep alimlerimiz bunu caiz görmüşlerse de diğerleri bu yanlıştır demişlerdir. Şafii ve mezhep alimlerimiz der ki: Altın veya gümüş bir kaptan abdest alıp yahut gusledecek olursa yaptığı bu fiil ile asi olur ama abdesti ve guslü sahihtir. Mezhebimizin kabul ettiği görüş budur. Malik, Ebu Hanife ve Davud dışında genel olarak bütün alimler böyle demiştir. Davud ise bunun sahih olmayacağını söylemiş ise de doğrusu sahih olduğudur. Aynı şekilde böyle bir kaptan yeyip yahut içecek olursa bu fiili ile günahkar olur fakat yenilen ve içilen şey haram olmaz. Bütün bunlar tercih yapabileceği durumda sözkonusudur. Şayet zaruret halinde bir kap kullanmaya mecbur olmakla birlikte altın ya da gümüşten başkasını bulamayacak olursa, böyle bir zaruret halinde o kabı kullanabileceğinde görüş ayrılığı yoktur. Mezhep alimlerimiz bunu açıkça ifade ederek tıpkı zaruret halinde meytenin (leşin) mübah olduğu gibidir. Yine mezhep alimlerimiz böyle bir kabı satacak olursa satış sahih olur. Çünkü onun maddesi temizdir. Mesela külçe haline getirilmek sureti ile ondan yararlanmak mümkündür demişlerdir.

 

Kullanmamak üzere bu gibi kaplan edinmeye gelince, Şafii'nin ve mezhep alimlerimizin bu hususta ihtilafı vardır. Ama sahih olan haram olduğudur. İkinci görüşe göre ise mekruhtur. Eğer bunun mekruh olduğunu kabul edersek böyle bir kabı yapan bir kimse ücret almayı da hak eder. Böyle bir kabı kıran kimseye bu kırmanın sebep olduğu değer eksikliğini karşılığını ödemesi gerekir. Aksi taktirde bunlar gerekmez.

 

Oldukça değerli camdan yapılmış kaplara gelince, icma ile haram değildir. Yakut, zümrüt, firuze ve buna benzer değerli taşlardan yapılmış kaplara gelince, mezhep alimlerimizin kabul ettikleri daha sahih olan görüşe göre bunları kullanmanın caiz olduğudur. Aralarından bunları kullanmayı haram görenler de vardır. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

2/20- ALTIN VE GÜMÜŞ KAB KULLANMANIN ERKEKLERE DE KADINLARA DA HARAM KILINDIĞI, ALTIN YÜZÜĞÜN VE İPEĞİN ERKEKLERE HARAM KADINLARA MÜBAH OLDUĞU, DÖRT PARMAKTAN FAZLA OLMADIĞI SÜRECE ERKEK İÇİN (İPEKTEN) YOLLU VE BENZERİ KULLANIMLARIN MÜBAH OLDUĞU BABI