SAHİH-İ MÜSLİM |
İÇECEKLER |
13/13 (30/13)- SİRKENİN
VE SİRKEYİ KATIK EDİNMENİN FAZİLETİ BABI
5318-164/1- Bana
Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimi tahdis etti ... Hişam b. Urve babasından, o
Aişe (radıyallahu anha)'dan rivayet ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Sirke ne güzel katıklardır -yahut katıktır-" buyurdu.
Diğer tahric: Tirmizi,
1840; İbn Mace, 3316;
5319-165/2- Bunu bize
Musa b. Kureyş b. Nafi et-Temımı de tahdis etti, bize Yahya b. Salih el-Vuhazi
tahdis etti, bize Süleyman b. Bilal bu isnad ile tahdis etti ve o şüphe
etmeksizin: "Ne güzel katıklardır" dedi.
5320-166/3- Bize Yahya
b. Yahya tahdis etti. .. Cabir b. Abdullah'tan rivayete göre Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) hanımlarından katık istedi. Onlar: Bizde sirkeden başka bir
şey yok deyince onun getirilmesini istedi. Onu katık yaparak yerken de
"sirke ne güzel katıklardır, sirke ne güzel katıklardır" buyuruyordu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: Bu babta
yer alan (ilk hadis) Aişe (radıyallahu anha)'nın rivayet ettiği (5318)
"Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: Sirke ne güzel katık -yahut
katıklar- buyurdu." Bir diğer rivayette ise (5319) şüphe ve tereddüd
olmaksızın "ne güzel katıklardır" diye rivayet edilmiştir. Cabir (radıyallahu
anh)’DAN gelen rivayete göre de (5320) "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
hanımlarından katık istedi, onlar: yanımızda sirkeden başka bir şey yok dediler
... Sirke ne güzel katıklardır diyordu." Sonra bu hadisi daha başka
rivayet yollarından bazı fazlalıklarla birlikte zikretmektedir.
Hadisten, sirkenin
fazileti ve sirkeye katık denileceği, onun üstün ve pek güzel bir katık olduğu
anlaşılmaktadır.
Dil bilginleri der ki:
Hemze kesreli olarak "idam" katık olarak yenilen şeye denilir. Fiili
"edeme ye'dimu" diye kullanılır. İdam'ın çoğulu hemze ve dal ötreli
olarak "udum" diye gelir. Dal harfi sakin olarak "udn" de
id an gibi tekildir.
Hadisten, yemek yerken
yemek yiyenleri ısındırmak üzere konuşmanın müstehap olduğu hükmü
anlaşılmaktadır.
Hadisin anlamına gelince:
Hattabi ve Kadı Iyaz dedi ki: Hadis, yemekte tek bir çeşit ile yetinmek ve
nefsin lezzetli yemeklerden alıkonulmasının övülmesi anlamındadır. İfade
sirkeyi katık yapınız taktirinde ya da sirke gibi hazırlanmasında külfet
bulunmayan ve az rastlanılır bir şey olmayan benzeri şeyleri katık yapınız.
Canınızın çekip arzu ettiklerini gerçekleştirmek için işi aşınya götürmeyin.
Çünkü böylesi dini bozar, bedeni hastalandırır. Hattabi ve ona uyanların
açıklamaları bunlardır. Fakat kesin olarak söylenmesi gereken doğru açıklama da
bunun bizzat sirkenin övülmesine dair olduğudur. Yemek yerken bir çeşit ile
yetinip canın çektiği şeyleri terk etmeye gelince, bu hüküm ise daha başka
kaidelerden öğrenilen bir hükümdür. Allah en iyi bilendir.
5321-167/4- Bana Yakub
b. İbrahim ed-Devraki de tahdis etti, bize İsmail-yani b. Uleyye- Müsenna b.
Said'den tahdis etti, bana Talha b. Nafi'in tahdis ettiğine göre Cabir b.
Abdullah'ı şöyle derken dinledi: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir
gün elimden tutup beni evine götürdü. Ona birkaç parça ekmek çıkarılınca
"katık yok mu" buyurdu. Onlar: Az bir sirkeden başka bir şey yok
dediler. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz sirke çok
güzel bir katıktır" buyurdu. Cabir dedi ki: Ben bunu Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'den işittiğimden bu yana sirkeyi seviyorum. Talha da: Ben de bunu
Cabir'den işittiğimden beri sirkeyi seviyorum dedi.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 3821 -muhtasar-; Nesai, 3805;
5322-168/5- Bize Nasr b.
Ali el-Cahdami tahdis etti. Bana babam tahdis etti, bize Müsenna b. Said, Talha
b. Nafi'den tahdis etti, bize Cabir b. Abdullah'ın tahdis ettiğine göre
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elinden tutup onu evine götürdü diye
hadisi İbn Uleyye'nin hadisi ile "sirke ne güzel bir katıktır" sözüne
kadar aynı şekilde rivayet etmekle birlikte ondan sonrasını zikretmedi.
5323-169/6- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti. .. Talha b. Nafi'dedi ki: Cabir b. Abdullah'ı
şöyle derken dinledim. Evinde oturuyordum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) yanımdan geçip bana işaret buyurdu. Ben de kalkıp yanına gittim.
Elimden tuttu. Hep birlikte yürüdük. Nihayet hanımlarından birisinin hücresine
geldi, içeri girdi. Sonra benim de içeri girmeme izin verdi. Ben de zevcesinin
bulunduğu yerde hicabın arkasına girdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Yiyecek bir şey var mı" buyurdu. Onlar evet dediler. Sonra
ona üç ekmek getirilip sofraya konuldu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bir ekmek alıp onu önüne koydu. Diğer bir ekmeği alıp benim önüme
bıraktı. Sonra üçüncüsünü alıp onu kırıp ikiye böldü. Yarısını kendisinin önüne
öbür yarısını benim önüme koyduktan sonra: "Katık var mı" diye sordu.
Onlar: Biraz sirkeden başka bir şey yok dediler. O: "Onu getirin, o ne
güzel katıklardır" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: Cabir
(radıyallahu anh)'ın (5321) "Ben bunu Allah'ın nebisinden (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) işittiğimden beri sirkeyi hep sevmişimdir" sözü Enes'in:
O zamandan beri kabağı hep seviyorum sözüne benzer. Buna dair açıklama da daha
önce geçmişti. İşte bu da bizim hadisin sirkenin kendisini övmek anlamında
olduğu şeklindeki açıklamamızı destekleyen hususlardır. Daha önce defalarca
belirttiğimiz gibi ravinin yaptığı te'vil (açıklama), eğer Zahire aykırı
değilse onu kesin olarak kabul etmek ve gereğince amel etmek gerekir. Fukaha ve
usül alimlerinin büyük çoğunluğu bu kanaattedir. İşte bu hadis de böyledir.
Hatta burada ravinin yaptığı te'vil lafzın Zahirinin ta kendisidir. Dolayısı
ile muayyen olarak onu kabul etmek gerekmektedir. Allah en iyi bilendir.
"Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) elimden tuttu ve ona birkaç parça ekmek çıkardı." Hadis
asıl nüshalarda bu şekilde: "ona birkaç parça ekmek çıkarttı"
şeklindedir. Bu doğrudur. Yani hizmetçi ya da onun durumundaki bir kimse ona
birkaç parça ekmek çıkardı demektir.
"Elimden
tuttu" ibaresinden de bir kimsenin birlikte yürüdüğü arkadaşının elini
tutmasının caiz olduğu anlaşılmaktadır.
(5323) "Hicabın
arkasında onun bulunduğu yere girdim" ifadesi ise yani hanımın
(zevcesinin) bulunduğu yere hicabın arkasına girdim demektir. Ancak burada onun
tenini gördüğüne dair bir ifade bulunmamaktadır.
"Üç ekmek getirildi
ve bunlar sofraya konuldu." Asıl nüshaların bir çoğunda fethalı nun ile
"nebiyyin: sofra" şeklindedir. Bunu ilim adamları ince hurma dal ve
çubuklarından yapılmış sofra diye açıklamışlardır. Kadı Iyaz da ravilerin
çoğundan yahut çoğunluğundan bunun fethalı be kesreli ve şeddeli te ile yine
şeddeli ye olmak üzere "bettiy" diye nakletmiştir. El-Beti ise deve
tüyünden yahut yünden yapılan bir örtüdür. Muhtemelen bu, üzerine bu
yiyeceklerin konulduğu bir mendil (yere yayılan bir örtü / sofra) olabilir.
Kadı Iyaz dedi ki: Bu kelimeyi bazıları ise ötreli be’DEN sonra gelen şeddeli
ve kesreli nun ile "bunnt" diye de rivayet etmişlerdir. Kadı
el-Kinani; doğrusu budur. Bu da ince hurma çubuklarından örülen bir tabaktır,
demiştir.
İsnadda (5319) Yahya b.
Salih el-Vuhazt vardır ki, vav harfi ötreli ha harfi şeddeli ve zı harfi ile,
Himyer’DEN bir kabile olan "Vuhaze"ye mensuptur. Çoğunluk (cumhur)
bunu böylece zaptetmişlerdir. Kadı Iyaz da kendi bölgesindeki üstadlarından
böylece nakletmiştir. Onun dediğine göre ise Ebu Velid el-Bad ise bu, vav harfi
fethalı olarak (el-Vehazi şeklinde) söylenir, demiştir.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'e üç ekmek getirildi. .. Yarısını da benim önüme koydu."
Buradan yemekte hazır bulunanlar arasında eşit paylaştırma yapmanın müstehap
olduğu, ekmek ve benzeri şeyleri de eşit olarak önlerine koymanın müstehap
olduğu, ekmekleri ve somunları kırmadan bütün olarak da koymakta bir sakınca
olmadığı anlaşılmaktadır.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: