SAHİH-İ MÜSLİM |
İÇECEKLER |
15- ZEMZEMDEN AYAKTA
İÇMEK HAKKINDA BİR BAB
5248-117/1- Bize Ebu Kamil el-Cahderi de tahdis etti, bize Ebu
Avane, Asım’DAN tahdis etti, o Şa'bi'den, o İbn Abbas'dan: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e içmesi için zemzem suyundan verdim. O da ayakta
olduğu halde içti dedi.
Diğer tahric: Buhari,
1637,5617; Tirmizi, 1882; Nesai, 2964, 2965; İbn Mace, 3422
5249- 118/2- Bize
Muhammed b. Abdullah b. Numeyr de tahdis etti, bize Süfyan, Asım'dan tahdis
etti. O Şa'bi'den, o İbn Abbas'dan rivayet ettiğine göre Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), zemzem kuyusundan çekilmiş bir kovadan ayakta olduğu halde
içti.
5250-119/3- Bize Sureye
b. Yunus da tahdis etti, bize Huşeym tahdis etti, bize Asım el-Ahver haber
verdi. (H) Bana Yakub ed-Devraki ve İsmail b. Salim de tahdis etti -İsmail bize
Huşeyn haber verdi derken Yakub tahdis etti dedi- bize Asım el-Ahver ve Muğ'ire
Şa'bi'den tahdis etti, o İbn Abbas'dan rivayet ettiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayakta olduğu halde zemzem suyundan içti.
5251-121/4- Bana
Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be, Asım’DAN
tahdis ettiğine göre o Şa'bi'yi dinledi. Şa'bi de İbn Abbas (radıyallahu anh)ı:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e içmesi için zemzem suyu verdim, O da
ayakta olduğu halde içti. O Beyt'in yanında iken su istemişti dedi.
5252- .. ./5- Bunu bize
Muhammed b. Beşşar da tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer haber verdi. (H.)
Bana Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti, bize Vehb b. Cerir tahdis etti,
ikisi Şu'be’DEN bu isnad ile rivayet etti. İkisinin hadisinde: "Ona bir
kova getirdim" ibaresi de vardır.
AÇIKLAMA: (5242) Bu
babta Katade'nin Enes (radıyallahu anh)'dan rivayet ettiği Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in ayakta iken (bir şeyler) içmekten men ettiğine dair hadisi
yer almaktadır. Bir rivayette de (5243) "Ayakta (bir şeyler) içmeyi
nehyetti ... yahut daha kötüdür dedi." Bir rivayette (5245) Katade Ebu İsa
elUsvari'den ... ayakta (bir şeyler) içmeyi men etti. Yine bir başka rivayette
(5246) ayakta (bir şeyler) içmeyi nehyetti. Başka bir rivayette (5247) Amr b.
Hamza'nın şöyle dediğini kaydetmektedir: ... sizden bir kimse sakın ayakta (bir
şey) içmesin. Kim unutursa kussun" İbn Abbas'dan gelen rivayete göre
(5248) o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e zemzem suyundan ikram
ettim, O da ayakta olduğu halde içti. Diğer rivayette (5250) Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ayakta olduğu halde zemzemden içtiği
zikredilmektedir. Buhari'nin Sahihi'ndeki rivayete göre de Ali (radıyallahu
anh) ayakta su içmiş ve: Ben, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i benim
şu yaptığımı gördüğünüz fiilin aynısını yaparken gördüm demiştir.
Şunu bilelim ki bu
hadislerin ihtiva ettiği anlam bazı ilim adamları için müşkil görülmüştür. Öyle
ki bunlarla ilgili olarak bahl bir takım görüşler dahi ileri sürmüşlerdir.
Hatta daha da ileriye giderek bazı hadislerin zayıf olduğunu söylemek
cesaretini göstermiş ve bunlar hakkında bizim zikretmek gibi bir maksadımız
olmayan bahl iddialarda bulunmuştur. Ayrıca bu gibi batıl ve yanlış sözleri
sünnetlerin açıklaması sadedinde yaygınlaştırmanın da açıklanabilir bir tarafı
yoktur. Aksine biz doğru olanı zikredeceğiz. Diğer taraftan bu doğruya aykırı
olan açıklamalara da aldanmaktan sakındırmaya işaret olunacaktır. Şüphesiz bu
hadislerde -yüce Allah'a hamd olsun- bir müşkil taraf (açıklanması zor)
bulunmamaktadır, bunların zayıf olması da sözkonusu değildir. Aksine hepsi
sahihtir ve bunlar hakkında doğru yaklaşım da bu hadislerde geçen yasağın
tenzihen mekruh olarak yorumlanacağıdır.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in ayakta su içmesine gelince, bu caiz olduğunu beyan
içindir. Buna göre ne bir müşkil ne de bir tearuz sözkonusudur. Bizim sözünü ettiğimiz
bu açıklamanın zorunlu olarak kabul edilmesi gerekir. Bu hususta nesih olduğunu
ileri süren ya da başka iddialarda bulunan bir kimse de şüphesiz pek fahiş bir
hataya düşmüştür. Diğer taraftan (hadislerin varid oldukları) tarih sabit olsa
bile hadislerin cemi (birlikte ele alınıp yorumlanması) mümkün iken nesh yoluna
nasıl gidilebilir ki? Kaldı ki bu tarihi belirlemeye imkan da yoktur. Allah en
iyi bilendir.
Eğer, Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yapmış olduğu halde ayakta su içmek nasıl mekruh olabilir
diye sorulacak olursa cevap şudur: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
fiili eğer caiz olanı beyan etmek için ise onu yapmak mekruh olmaz. Nitekim
onun abdest alırken azalarını birer defa yıkayarak abdest aldığı sabit
olmuştur. Aynı şekilde deve üzerinde tavaf ettiği de sabit olmuştur. Oysa
abdest azalarının üçer defa yıkanması ve yürüyerek tavaf yapılmasının daha
mükemmel olduğu icma ile kabul edilmiştir. Bunun benzerleri sayılamayacak kadar
çoktur. O halde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir ya da birkaç defa bir
şeyin caiz oluşuna dikkat çekiyor ve bu değişik uygulamalar arasında daha
faziletli olana da devam ediyordu. İşte böylelikle o çoğunlukla abdest
azalarını üçer kere yıkayarak abdest almış ve çoğunlukla yürüyerek tavaf etmiş
çoğunlukla oturarak su içmiştir. Bu da gayet açıktır. İlime asgari düzeyde bir
intisabı olan bir kimse bu hususta hiçbir şekilde şüphe ve tereddüt etmez.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in (5247) "kim unutursa kussun" buyruğu da
müstehaplık ve mendubluk olarak yorumlanır. Dolayısı ile ayakta içen bir
kimsenin bu sahih ve sari h hadis sebebi ile o içtiğini kusması müstehaptır.
Çünkü emrin vücub olarak anlaşılmasına imkan bulunmazsa müstehaplığa
yorumlanır.
Kadı lyaz'ın: İlim ehli
arasında unutarak (ayakta) içen kimsenin o içtiğini kusmaya çalışması gibi bir
yükümlülükle muhatab olmadığı hususunda görüş ayrılığı yoktur sözlerine
gelince. O bu sözleri ile hadisin zayıf olduğuna işaret etmek istemiştir. Ancak
onun bu işaretine itibar edilmez. İlim ehli olanarın kusmayı vacip görmeyişleri
müstehap olmasına engel değildir. Eğer bir kimse müstehap olmayacağını ileri
sürecek olursa hiç şüphesiz o anlamsız bir şekilde kibire kapılmaktadır ve ona
da iltifat edilmez. Çünkü müstehap olmadığı üzerinde icma bulunduğunu neye
dayanarak ileri sürebilir ve bu şarih ve sahih sünnet nasıl bir takım
yanılgılar, dayanaksız iddialar ve anlamsız sözler sebebi ile bırakılabilir?
Şunu da bilelim ki
kusmaya çalışmak ayakta unutarak ya da kasten içen Kimse hakkında müstehaptır.
Hadis-i şerifte unutanın sözkonusu edilmesinden maksat da kasten bunu yapanın
böyle yapmayacağı anlamında değildir. Aksine unutarak bu şekilde içenin başkası
hakkında aynı durumun sözkonusu olduğuna öncelikle işaret etmektir. Çünkü
muhatap olmamakla birlikte umutan bir kimse böyle yapmakla emrolunmuşken
muhatap ve mükellef olan kasten bu işi yapanın böyle davranması öncelikle
sözkonusudur. Bu da çok açık ve hakkında şüphe olunmayan bir husustur.
Özellikle Şafii ve cumhurun görüşüne göre kasten öldüren kimseye de kefaretle
bulunması gerekir. Yüce Allah'ın: "Kim bir mümini hata olarak öldürecek
olursa (cezası) bir köleyi hürriyetine kavuşturmaktır ... " (Nisa, 92)
buyruğu ise kasten köleyi hürriyetine kavuşturmanın vücubuna engel değildir,
aksine bu hususta dikkat çekmek içindir. Allah en iyi bilendir.
Babtaki hadislerin
senetleri ve lafızları ile ilgili açıklamalara gelince;
(5242) Müslim dedi ki:
Bize Heddad b. Halid tahdis etti ... Enes (radıyallahu anh) dan rivayete göre
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu.
(5243) Bize Muhammed b.
Müsenna da tahdis etti ... O Enes'den rivayet etti.
Bu iki senetteki bütün
ravilerin tamamı Basralı'dır. Daha önce defalarca "Heddad"a Hudbe de
denildiği, bunlardan birisinin isim diğerinin lakab olduğu da ama hangisinin
isim hangisinin lakab olduğunda da görüş ayrılığı olduğu defalarca geçmiş
bulunmaktadır. Burada adı geçen Said de Said b. Ebu Arube'dir.
"Katade dedi ki:
Biz ... peki ya yemek dedik." Enes'e böyle dedik demektir. "O: Daha
şerli daha kötüdür dedi." Asıl nüshalarda (daha şerli anlamındaki lafız)
elif ile "eşer" diye kaydedilmiştir. Ama Arapçada bilinen kullanım
elifsiz olarak "şer" diye kullanılmasıdır. "Hay" de
böyledir. Nitekim yüce Allah: "O gün cennetlikler kalacaklan yer
bakımından daha hayırlıdır" (Furkan, 24) ve "Kimin yerinin daha şer
olduğunu bileceklerdir" (Meryem, 75) diye buyurmaktadır. Fakat burada bu
lafız bu şekilde (ahbes: daha kötü) lafzından hangisini kullandığı şeklinde
şüphe ile kaydedilmiştir. Çünkü o "daha şer yahut daha kötü"
demiştir. Şüphe eden Katade, Enes'in daha şer mi yoksa daha kötü mü dediğinde
tereddüt etmiştir. Ama bu rivayet ile Enes'den "eşer: daha şer"
dediği sabit değildir. Eğer bu lafız şüphesiz gelmiş ve Enes’DEN sabit olmuş
ise o elbetteki fasih bir araptır. O taktirde bu söylediği de bir lugat
(söyleyiş) olur. Kullanımı az olsa dahi. Nitekim nahivciler nezdinde bilinmeyen
ve onların kurallarına uymayan bununla birlikte de kullanımları sahih
hadislerde görülen benzerleri vardır. Dolayısı ile bu kullanım sabit olduğu
taktirde reddolunmaması aksine: Bu kullanımı az bir söyleyiştir denilmesi
gerekir. Bu gibi tabirlerin bulunması ve bunlar hakkındaki değerlendirmelerin
böyle olmasının sebebi de şudur: Nahivciler arap dilinin tamamını kesb olarak
kuşatmış değillerdir. Bundan dolayı onların bazıları bir diğerinin Araplardan
yaptığı bir nakli kabul etmemektedir. Bu da bilinen bir husustur. Allah en iyi
bilendir.
(5245) "Ebu İsa
el-Usvari" Usvari nisbetinde hemze ötrelidir. Kesreli söyleyiş de
(el-İsvari şeklinde) nakledilmiştir. Es-Semai ile el-Meşarik ve el-Metali adlı
eserlerin sahiplerinin zikrettikleri şekil ise yalnızca ötreli söyleyiştir. Ebu
Ali el-Gassani, es-Semani ve başkaları da: Adının ne olduğu bilinmemektedir
emişlerdir.
İmam Ahmed b. Hanbel
dedi ki: Biz kendisinden Katade'den başka bir kimsenin rivayette bulunduğunu
bilmiyoruz. Taberani de: O Basralı ve sika birisidir demiştir. O el-Esvar'a
mensuptur. Esvar ise farslılar hakkında kullanılan çoğul "esavire"nin
tekilidİr. Cevheri dedi ki: Ebu Ubeyd dedi ki: Bunlar süvariler demektir. Yine
Esavire aynı şekilde Basra'da eski bir zamandan beri yerleşmiş arap olmayan bir
kavimdir. Kufe'deki ehAmire gibi.
(5247) "Ebu Gatfan
el-Murri" adının ne olduğu bilinmemektedir.
(5250) Yine bu babta
"Süreye b. Yunus" adı da geçmektedir. Bunun (adının, Süreye adının)
birinci harfinin sin son harfinin cim olduğu daha önce defalarca belirtilmiş
idi.
(5251) "Beyt'in
yanında olduğu halde su istedi." Yani O Beyt'in yanında bulunuyorken
içecek bir şey istedi. Beyt'den kasıt da -yüce Allah'ın şerefini artırmasını
dilediğimiz- Kabe-i Müşerrefedir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: