SAHİH-İ MÜSLİM

İÇECEKLER

 

1 - باب: تحريم الخمر، وبيان أنها تكون من عصير العنب ومن التمر والبسر والزبيب، وغيرها مما يسكر.

1- HAMR'IN (ŞARAB'IN) HARAM KILINDIĞI VE ŞARABIN ÜZÜM, KURU HURMA, TAZE HURMANIN SIKILMASINDAN, KURU ÜZÜMDEN VE BUNDAN BAŞKA SARHOŞLUK VEREN DİĞER ŞEYLERDEN YAPILDIĞININ BEYANI BABI

 

1 - (1979) حدثنا يحيى بن يحيى التميمي. أخبرنا حجاج بن محمد عن ابن جريج. حدثني ابن شهاب عن علي بن حسين بن علي، عن أبيه، حسين بن علي، عن علي بن أبي طالب قال:

 أصبت شارفا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم في مغنم، يوم بدر. وأعطاني رسول الله صلى الله عليه وسلم شارفا أخرى. فأنختها يوما عند باب رجل من الأنصار. وأنا أريد أن أحمل عليهما إذخرا لأبيعه، ومعي صائغ من بني قينقاع، فأستعين به على وليمة فاطمة. وحمزة بن عبدالمطلب يشرب في ذلك البيت. معه قينة تغنيه. فقالت: ألا يا حمز للشرف النواء. فثار إليهما حمزة بالسيف. فجب أسنمتهما وبقر خواصرهما. ثم أخذ من أكبادهما. قلت لابن شهاب: ومن السنام؟ قال: قد جب أسنمتهما فذهب بها. قال ابن شهاب: قال علي: فنظرت إلى منظر أفظعني. فأتيت نبي الله صلى الله عليه وسلم وعنده زيد بن حارثة. فأخبرته الخبر. فخرج ومعه زيد. وانطلقت معه. فدخل على حمزة فتغيظ عليه. فرفع حمزة بصره. فقال: هل أنتم إلا عبيد آبائي؟ فرجع رسول الله صلى الله عليه وسلم يقهقر حتى خرج عنهم.

 

5099-1/1- Bize Yahya b. Yahya et-Temimi tahdis etti, bize Haccac b. Muhammed, İbn Cüreyc'den haber verdi, bana İbn Şihab, Ali b. Hüseyn b. Ali'den tahdis etti, o babasından, o Ali b. Ebu Talib (radıyallahu anh)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Bedir günü ganimetler arasında Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte iken bana yaşlıca bir dişi deve düştü. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de bana bir diğer yaşlı deve daha verdi. Ben bu iki deveyi bir gün Ensar’DAN bir adamın kapısının yanında çöktürmüştüm. Beraberimde Kaynukaoğullarından bir kuyumcu da bulunduğu halde o develere satmak maksadıyla izhir otu yüklemek istiyordu. Böylelikle onun Fatıma (radıyallahu anha) ile düğünümüzün yemeği için bir katkı sağlamasını istiyordum. Hamza b. Abdulmuttalib de o evde içki içiyordu. Beraberinde ona şarkı söyleyen bir cariye de vardı. Bu cariye: Ey Hamza! Şu semiz mi semiz develere kalkıp bir baksana dedi. Bunun üzerine Hamza derhal kılıçla yanlarına kalkıp gitti. Hörgüçlerini kesti, böğürlerini yardıktan sonra da ciğerlerinden bir miktar aldı.

 

(İbn Cureyc) dedi ki: İbn Şihab'a: Hörgüçlerden de mi (aldı) dedim. O: Hörgüçlerini kesip alıp götürdü dedi. İbn Şihfib dedi ki: Ali dedi ki: Ben gerçekten beni düşüren bir manzara ile karşılaştım. Derhal Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gittim. Huzurunda Zeyd b. Harise de vardı. Ona durumu haber verince beraberinde Zeyd ile birlikte çıktı. Ben de onunla birlikte gittim. Hamza'nın yanına girip ona kızdı. Hamza başını ona doğru kaldırıp baktı ve: Sizler benim babalarımın kölelerinden başka nesiniz ki dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de bunun üzerine gerisin geri döndü ve nihayet yanlarından çıkıp gitti.

 

 

(1979) - وحدثنا عبد بن حميد. أخبرني عبدالرزاق. أخبرني ابن جريج، بهذا الإسناد، مثله.

 

5100- .. ./2- Bunu bize Abd b. Humeyd de tahdis etti, bana Abdurrezzak

haber verdi, bana İbn Cureyc bu isnad ile aynısını rivayet etti. 64

 

 

2 - (1979) وحدثني أبو بكر بن إسحاق. أخبرنا سعيد بن كثير بن عفير، أبو عثمان المصري. حدثنا عبدالله بن وهب. حدثني يونس بن يزيد عن ابن شهاب. أخبرني علي بن حسين بن علي؛ أن حسين بن علي أخبره؛ أن عليا قال:

 كانت لي شارف من نصيبي من المغنم، يوم بدر. وكان رسول الله صلى الله عليه وسلم أعطاني شارفا من الخمس يومئذ. فلما أردت أن أبتني بفاطمة، بنت رسول الله صلى الله عليه وسلم، واعدت رجلا صواغا من بني قينقاع يرتحل معي. فنأتي بإذخر أردت أن أبيعه من الصواغين. فأستعين به في وليمة عرسي. فبينا أنا أجمع لشارفي متاعا من الأقتاب والغرائر والحبال. وشارفاي مناخان إلى جنب حجرة رجل من الأنصار. وجمعت حين جمعت ما جمعت. فإذا شارفاي قد اجتبت أسنمتهما، وبقرت خواصرهما، وأخذ من أكبادهما. فلم أملك عيني حين رأيت ذلك المنظر منهما. قلت: من فعل هذا؟ قالوا: فعله حمزة بن عبدالمطلب. وهو في هذا البيت في شرب من الأنصار. غنته قينة وأصحابه. فقالت في غنائها: ألا يا حمز للشرف النواء. فقام حمزة بالسيف. فاجتب أسنمتهما، وبقر خواصرهما. فأخذ من أكبادهما. قال علي: فانطلقت حتى أدخل على رسول الله صلى الله عليه وسلم وعنده زيد بن حارثة. قال فعرف رسول الله صلى الله عليه وسلم في وجهي الذي لقيت. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (مالك؟) قلت: يا رسول الله! والله! ما رأيت كاليوم قط. عدا حمزة على ناقتي فاجتب أسنمتهما وبقر خواصرهما. وها هو ذا في بيت معه شرب. قال فدعا رسول الله صلى الله عليه وسلم بردائه فارتداه. ثم انطلق يمشي. واتبعته أنا وزيد بن حارثة. حتى جاء الباب الذي فيه حمزة. فاستأذن. فأذنوا له. فإذا هم شرب. فطفق رسول الله صلى الله عليه وسلم يلوم حمزة فيما فعل. فإذا حمزة محمرة عيناه. فنظر حمزة إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم. ثم صعد النظر إلى ركبتيه. ثم صعد النظر فنظر إلى سرته. ثم صعد النظر فنظر إلى وجهه. فقال حمزة: وهل أنتم إلا عبيد لأبي؟ فعرف رسول الله صلى الله عليه وسلم أنه ثمل. فنكص رسول الله صلى الله عليه وسلم على عقبيه القهقرى. وخرج وخرجنا معه.

 

5101-2/3- Bana Ebu Bekir b. İshak da tahdis etti....Bana Yunus b. Yazid, İbn Şihab'dan tahdis etti, bana Ali b. Hüseyn b. Ali'nin haber verdiğine göre, Hüseyn b. Ali de kendisine şunu haber vermiştir: Ali (r.a.) dedi ki: Bedir günü ganimetlerden payıma düşen bir semiz devem vardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de bana o günkü (beytülmal'e ait) beşte birden bir semiz deve daha vermişti. Ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kızı Fatima ile evlenmek isteyince Kaynuka oğullarından kuyumcu bir adam iel de benimle gelmesi için sözleşmiştim. Böylelikle izhir otu getirecektik. Ben de onu kuyumculara salıp onun bedeli ile vereceğim düğünümün yemeğine katkıda bulunsun istemiştim. Ben o iki devem için semer, çuval ve iplerden oluşan gerekli eşyalarımı toplamak için uğraşırken develerim de Ensar’DAN bir adamın bir odasının yanı başında çökmüş vaziyette idi. Toplayacaklarımı topladığım zaman bir de ne göreyim. Develerimin hörgüçleri kesilmiş, böğürleri deşilmiş, ciğerlerinin bir kısmı alınmıştı. Onların bu halini görünce gözlerime sahip olamadım. Bunu kim yaptı dedim. Oradakiler: Bunu Abdulmuttalib oğlu Hamza yaptı. İşte O şu evde Ensar’DAN bir kaç kişi ile birlikte içki içiyor. Bir şarkıcı cariye ona ve arkadaşlarına şarkı söyleyip şarkısında: Ey Hamza! Şu semiz mi semiz develere kalkıp bir baksana, dedi. Bunun üzerine Hamza da kılıcı ile kalkıp üzerlerine yürüdü. Hörgüçlerini kesti, böğürlerini yardı, ciğerlerinin bir kısmını aldı dediler.

 

Ali dedi ki: Bunun üzerine ben de gittim ve nihayet Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna vardım. Yanında Zeyd b. Harise de vardı. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüzümden ne ile karşılaşmış olduğumu anladı. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Neyin var" buyurdu. Ben: Ey Allah'ın Rasulü! Allah'a yemin olsun ki bugün gibisini hiç görmedim. Hamza benim develerimin üzerine saldırıp onların hörgüçlerini kesti, böğürlerini yardı. Şimdi de o bir evde beraberinde içki arkadaşları ile birlikte bulunuyor dedim. (Ali (radıyallahu anh) devamla) dedi ki: Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kaftanının getirilmesini istedi. Onu giyindi. Sonra kalkıp gitti. Ben ve Zeyd b. Harise de arkasından gittik. Nihayet Hamza'nın bulunduğu evin kapısına geldi. İzin istedi, Ona izin verdiler. Onların içkili olduklarını gördü. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yaptıklarından ötürü Hamza'yı kınamaya koyulunca Hamza'nın gözlerinin kızarmış olduğunu gördü. Hamza Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir baktı. Sonra Onun dizlerine doğru bakışını yükseltti. Sonra bakışını daha da yukarıya kaldırdı, göbeğine baktı. Sonra yine daha yukarıya başını kaldırdı, yüzüne baktı. Sonra da Hamza: Siz babamın kölelerinden başka nesiniz ki dedi.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) böylelikle onun sarhoş olduğunu anladı. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de hemen arkasını döndü, dışarı Çıktı biz de Onunla birlikte Çıktık.

 

 

(1979) - وحدثنيه محمد بن عبدالله بن قهزاذ. حدثني عبدالله بن عثمان عن عبدالله بن المبارك، عن يونس، عن الزهري، بهذا الإسناد، مثله.

 

Bunu bana Muhammed b. Abdullah b. Kuzaz da tahdis etti, bana Abdullah b. Osman, Abdullah b. el-Mübarek’DEN tahdis etti, o Yunus'dan, o Zühri’DEN bu isnad ile aynısını rivayet etti.

 

 

AÇIKLAMA:          (5099) "Bana semiz bir dişi deve isabet etmişti." Şarif, semiz dişi deve demektir. Çoğulu şuruf ve şurf diye gelir.

 

"Beraberinde Kaynukaoğullarından bir kuyumcu da bulunduğu halde satmak maksadı ile onlara izhir yükleyip taşıtmak istiyordum ... " Kaynuka ismi nun harfi ötreli ve kesreli (kaynika şeklinde) ve fethalı (kaynaka şeklinde) söylenir. Bunlar Medine yahudilerinden bir taifedir. Bulundukları yerin kastedilmesi halinde munsarif kullanılabilir. Kabile ya da taifenin kastedilmesi halinde de gayri munsarif olabilir.

 

Hadisten düğün için düğün yemeği yapmanın meşru olduğu anlaşılmaktadır. Çokça malı olan ile hiç malı olmayan arasında da bir fark yoktur. Mesele daha önce Nikah Kitabı'nda geçmiş bulunmaktadır. Yine bu hadisten çeşitli işlerde ve kazanç elde etmek hususlarında yahudi kimsenin yardımını almanın caiz olduğu "anlaşıldığı gibi kazanç elde etmek maksadıyla ot toplayıp satmanın caiz olduğu bunun kişinin mertliğini eksiltmeyeceği, aynı şekilde kuyumculara yakılacak şeyleri satmanın onlarla ticari muamelelerde bulunmanın caiz olduğu hükümleri de anlaşılmaktadır.

 

"Kayne" kaf harfi fethalı olarak şarkıcı cariye demektir.

 

"Ey Hamza! Şu semiz mi semiz develere kalkıp bir baksana." eş-Şurf ile eş-şuruf "şarif" demek olup semiz deve anlamındadır. "Niva" de naviyenin çoğulu olup şişman semiz develer demektir. Semiz anlamında belirttiğimiz üzere nun harfi kesreli ve medli olarak "niva'" söyleyişi Buhari ve Müslim'in Sahihlerinde olsun başka kaynaklarda olsun rivayetlerde meşhur ve doğru olan söyleyiştir. Bazı nüshalarda ise ye harfi ile "en-neva" diye geçmekte ise de bu bir tahriftir. Hattabi dedi ki: Bunu İbn Cerir, şin ve re harfleri fethalı olarak "veşşerafin neva" diye rivayet etmiştir. Bunu uzak olmak diye de açıklamıştır. Hattabi'nin dediğine göre muhakkiklerin çoğunluğu da bunu böylece rivayet etmiştir. Ayrıca bunun rivayet ve açıklaması ile yanlış olduğunu da ifade etmiştir.

 

Müslim’DEN başka kaynaklarda bu şiirin tamamı şu şekilde gelmiştir:

 

"Ey Hamza! Şu semiz mi semiz develere bir baksana Avluda bağlı bulunuyorlar, işte şurada

Sapla onların boğazlarına derhal bıçağını Boyansınlar kızıla haydi akıt kanlarını

Lezzetli taraflarından içki mezeleri çabuk gelsin sayende İster ince dilimlenip pişirilsin isterse de kebap olsun. "

 

"Her iki devenin de hörgücünü kesti." . Diğer rivayette (5101) "cebbe" yerine "ictebbe" şeklindedir. Buhari'nin bir rivayetinde de bu "ecebbe"dir. Ama bu lugatte garib bir söyleyiştir. Kesti anlamındadır.

 

"Böğürlerini de yard!." Hamza (radıyallahu anh)'ın içki içip iki devenin hörgüçlerini kesip böğürlerini yarması, etlerinden yemesi ve yaptığı diğer bu işleri sebebi ile hiçbirisinde onun için günah yoktur. Asıl içki içip sarhoş olmak o zaman mübahtı. Çünkü onun bu yaptıkları içkinin haram kılınmasından önce idi. Bazıları sarhoş olmanın her zaman haram olduğu şeklinde söylediği bu sözlerin herhangi bir anlamı yoktur, batıldır, aslı astarı bulunmamaktadır. Kesinlikle böyle bir şey bilinmiyor. Geri kalan diğer işleri ise Hamza mükellef olmadığı bir halde işlemiştir. Bundan dolayı bir ihtiyacı dolayısı ile bir ilaç içip o ilaç sebebi ile aklı başından giden yahut da sirke sandığı bir şeyi içip şarap olduğu ortaya çıkan, yahut da bir içki içmeye zorlandığı için içip sarhoş olan kimsenin durumunda olduğu gibi onun için de bir vebal yoktur. Çünkü o sarhoşluk halinde mükellef değildir ve bu durumda iken yaptıklarından ötürü onun için bir günah olmadığında da görüş ayrılığı yoktur. Telef ettiği şeylerin tazminatının ise onun malından ödenmesi gerekir. Ali (radıyallahu anh)'ın telef ettiklerinin değerini öğrendikten sonra bundan onu ibra etmiş olması yahut da daha sonra Hamza'nın bu telef ettiklerinin bedelini ona ödemiş olması ya da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in nezdindeki saygınlığı ve değeri dolayısı ile onun büyük hakkı, ona sevgisi ve akrabalığı dolayısı ile onun adına ödemiş olması ihtimalleri vardır.

 

Ömer b. Şeybe'nin kitabında Ebu Bekr b. Ayyaş'ın rivayeti ile belirtildiği . üzere Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hamza'ya o iki dişi devenin tazminatını ödetmiştir.

İlim adamlarının icma ile kabul ettiklerine göre sarhoşun telef ettiği malların -deli gibi- tazminatını ödemesi gerekir. Çünkü tazminat ödemek için mükellef olmak şartı aranmaz. Bundan dolayı şanı yüce Allah kitabında hata yolu ile öldürmede diyet ve kefareti farZ kılmıştır. Burada sözü edilen kesilen hörgüç eğer daha önceden kesilmemiş ise müslümanların icmaı ile haramdır. Çünkü canlı bir hayvandan ayrılıp kesilen bir şey ölüdür. Bu hususta Sünen kitaplarında meşhur bir hadis vardır. Bununla birlikte önce onları kesmiş olması ihtimali de vardır. Az önce kaydettiğimiz şiir de buna delil teşkil etmektedir. Eğer onları kesmiş ise etleri ilim adamlarının ittifakı ile helaldir. Ancak ikrime, İshak ve Davud’dan nakledilen hırsız, gasıp ya da saldırgan bir kimsenin kestikleri helal olmaz şeklindeki görüşleri bundan müstesnadır. Ama cumhurun kabul ettiği ve doğru olan kanaat helal olduğudur.

 

Şayet önceden onları kesmemiş ise ve onların hörgüçlerinden yediği de sabit olmuşsa bu mübah bir sarhoşluk halinde yediği bir şey demektir ve az önce geçtiği gibi bundan dolayı onun için günah sözkonusu değildir. Allah en iyi bilendir.

 

"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gerisin geri döndü. Diğer rivayette (5101) "gerisin geriye topukları üzerine dönüp gitti" denilmektedir. Dil bilginlerinin ve başka bilginlerin çoğunluğu "el-kahkara: Senin yanında yüzü sana dönük olduğu halde gerisin geri gitmek" demektir. Ebu Amr ise hızlıca geri dönmek diye açıklamışlır. Buna göre bunun anlamı hızlıca Çıkıp gitti demek olur. Ama birinci anlam bilinen meşhur anlamdır. Bu şekilde yüzü ona dönük olduğu halde gitmesi ise sarhoşluğun etkisi allında bulunduğundan ötürü arkasını dönecek olursa hoşlanmayacağı bir işi Hamza (r.a.)'ın yapabilme ihtimalinden korktuğundan dolayıdır.

 

(5101) "Onu kuyumculara satmak istedim." Müslim'in bütün nüshalarında bu şekildedir. Buhari'nin bablarından birisinde ise yine bu şekildedir (yani satmak fiili "min" harfi cerri ile kullanılmıştır). İşte bunda fukahanın ona bir elbise sattım, onu evlendirdim, ona bir cariye hibe ettim vb. tabirler de bu harfi cerri kullanmalarının doğru olduğuna bir delil vardır. Ama fasih olan buradan "min" harfi cerrinin hazfedilmesidir. Çünkü fiil bizatihi geçişlidir. Fakat bu kullanımlarda "min"in kullanılması da sahihtir. Arapların dilinde bu çokça görülen bir şeydir. Ben Tehzibu'l-lugat adlı eserimde, mim ve nun'un birlikte kullanıldığı bölümde bir çok benzerini bir arada zikrettim. Bu durumda ehfaş ile ona muvafakat ederek vacip (bağlayıcı) hususlarda fazladan getirilmesini kabul edenlerin kanaatine göre "min" ZfÜd olur.

 

"İki dişi devem çökmüş bulunuyor." Nüshaların bir çoğunda bu şekilde "munahani: çökmüş bulunuyor" şeklindedir. Bazılarında ise te harfi fazlası ile "münahatani" şeklindedir. Buhari nüshalarında'da bu şekilde bir ihtilaf vardır. Her ikisi de sahihtir. Mana itibari ile müennes lafız itibari ile müzekker getirilmiştir.

 

"Ben develerim için semer, çuval ve ip gibi gerekli eşyaları toplarken ... hörgüçlerinin kesilmiş olduğunu gördüm." Diyarımızdaki nüshaların bazısında bu şekildedir. Kadı Iyaz da kendi bölgelerindeki nüshaların bir çoğunda Ensar'dan olan adamın söylediği sözün akabindeki "vecematü: topladım" lafzı bizim diyarımızın nüshalarının bir çoğunda kaydedilmemiştir. Diğer taraftan bazı nüshalarda da "hine cematu: topladığım zaman" yerine "hatta cematu: toplayıncaya kadar" şeklindedir.

 

"Bir de ne göreyim! Hörgüçleri kesilmiş bulunuyor." Nüshaların bir çoğunda (iki devem anlamındaki lafız) şarifeyye" şeklinde bazılarında ise "şarifaye" şeklindedir. Doğrusu da budur. Ya da "şarifetaye" demesidir. Ancak tekil lafzı ile sondaki ye harfi şeddesiz olarak "şarifi" diye okunması ve bununla semiz deve anlamındaki "şarif"in cinsinin (türünün) kastedilmesi hali müstesnadır. O taktirde iki semiz deve kapsamına girer. Allah en iyi bilendir.

 

"Develerimin bu halini görünce gözlerimi tutamadım." Onun bu şekilde üzülüp ağlamasının sebebi ise Fatıma (r.anha)'ya karşı ona hazırlayacağı çeyiz ve onun işine gereken ilgiyi göstermek hususlarında kusurlu davranacağından korkması dolayısıyladır. Aynı şekilde böylelikle Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e karşı da kusurlu olmuş olacaktı. Yoksa bunlar sıradan bir dünya malı olan sırf iki deve olduklarından dolayı üzülüp ağlamamıştı. Aksine açıkladığımızdan dolayı böyle üzülmüştü. Allah en iyi bilendir.

 

"İşte o Ensar’DAN içki içen bir topluluk ile birlikte bu evdedir." Şin harfi fethalı, re harfi sakin olarak "şerb" içki içen topluluk demektir.

 

"RasuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kaftanının getirilmesini istedi ve onu giyindi." Bütün nüshalarda bu şekilde "fertedahu: onu giyindi" diye kaydedilmiştir. İşte buradan rida (denilen kaftan) giyinmenin caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Buhari bunun için bir bab da açmıştır.

 

Ayrıca büyük bir zat, eğer evinden dışarı çıkacak olursa güzel elbiselerini giyinir ve evinde yalnız başında iken üzerindeki elbiseler ile yetinmez. Bu davranış ise mertçe davranışlardan ve sevilen adabdandır.

 

"Hamza'yı kınamaya başladı." (Başladı anlamındaki) "tafika" fiili fe harfi kesreli de söylenebilir (tafaka şeklinde) fethalı da söylenebilir. Bunu Kadı Iyaz ve başkaları da nakletmiştir. Meşhur olan ise kesreli söyleyiştir. Kur'an-ı Kerim'de de böyle kullanılmıştır. Nitekim yüce Allah: "Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı" (Sad, 33) buyruğunda böyle kullanılmıştır.

 

 

 

3 - (1980) حدثني أبو الربيع، سليمان بن داود العتكي. حدثنا حماد (يعني ابن زيد). أخبرنا ثابت عن أنس بن مالك. قال:

 كنت ساقي القوم، يوم حرمت الخمر، في بيت أبي طلحة. وما شرابهم إلا الفضيح: البسر والتمر. فإذا مناد ينادي. فقال: اخرج فانظر. فخرجت فإذا مناد ينادي: ألا إن الخمر قد حرمت. قال فجرت في سكك المدينة. فقال لي أبو طلحة: اخرج فاهرقها. فهرقتها. فقالوا (أو قال بعضهم): قتل فلان. قتل فلان. وهي في بطونهم. (قال فلا أدري هو من حديث أنس) فأنزل الله عز وجل: {ليس على الذين آمنوا وعملوا الصالحات جناح فيما طعموا إذا ما اتقوا وآمنوا وعملوا الصالحات} [5/ المائدة/ 93(.

 

5102-3/3- Bana Ebu Rabi' Süleyman b. Davud el-Ateki tahdis etti, bize Hammad -yani b. Zeyd- tahdis etti, bize Sabit, Enes b. Malik'den şöyle dediğini haber verdi: İçki haram kılındığı günü Ebu Talha'nın evinde içki içenlere sakilik yapan ben idim. O gün için içtikleri içki ise fadih denilen koruk hurma içkisi ile kuru hurma içkisi idi. Derken bir münadinin seslendiğini duyduk. (Ebu Talha): Çık da bir bak dedi. Ben dışarı çıktığımda bir münadinin: Şunu bilin ki şarap haram kılındı diye sesleniyordu. Bunun üzerine Medine sokaklarında şarap aktı. Ebu Talha da bana: Çık ve onu dök, dedi. Ben de onu döktüm. Bunun üzerine onlar -yahut birileri-: filan ve filan o (şarap) karınlarında olduğu halde öldürüldü dediler. (Ravi) dedi ki: Bu cümlenin Enes'in hadisinden olup olmadığını bilmiyorum- Bunun üzerine aziz ve celil Allah da: "İman edip salih am el işleyenlere takva sahibi olup iman edip salih amel işlemeleri şartı ile içtikleri şeyler hususunda onlara bir günah yoktur" (Maide, 93) buyruğunu indirdi.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 4620; Ebu Davud, 3673

 

AÇIKLAMA:          "O sırada onların içkileri ancak fadih denilen taze hurma ve kuru hurmadan yapılırdı." İbrahim el-Harbi dedi ki: Fadih taze hurmanın bölünerek üzerine su dökülmesi ve kaynayıncaya kadar bırakılmasıdır. Ebu Ubeyd de:

 

Ateş değdirilmeksizin bölünen taze hurmaya denilir demiştir. Eğer onunla birlikte kuru hurma varsa ona halid (karışım) denilir. Müslim'in zikrettiği bu hadislerde sarhoşluk veren bütün şıraların haram kılındıklan ve hepSine hamr. (içki, şarap) denileceği açıkça ifade edilmektedir. Bu hususta taze hurma ile kuru hurmanın nebizi, rutab (taze hurma), busr (koruk hurma), kuru üzüm, arpa, darı, bal ve başkaları arasında bir fark yoktur. Hepsi haram kılınmış olup bunların hepsine de "hamr" adı verilir. Bizim mezhebimiz budur. Malik, Ahmed, selef ve halefin büyük çoğunluğu da böyle demişlerdir.

 

Basralılardan bazı kimseler: Haram olan ancak sıkılmış üzüm suyu ile ıslatılmış çiğ kuru üzüm suyu (ndan yapılandır) demişlerdir. Bunların pişmiş ve çiğ olanına ve bunların dışındakilerden pişirilmiş olanına gelince, içilip sarhoşluk vermediği sürece helaldir demişlerdir.

 

Ebu Hanife de şöyle demektedir: Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvelerinin sıkılmış suları ancak haram olur. Buna göre üzümden yapılan şarabın azı da çoğu da haramdır. Ancak üçte ikisi gidinceye kadar pişirilmesi hali müstesnadır. Islablmış kuru hurma ve kuru üzüme gelince, bunlara üzüm şarabında gözönünde bulundurulduğu gibi herhangi bir sınırı gözönünde bulundurmaksızın az miktarda ateş değmiş olsa dahi pişirilmiş olanları helaldir. O dedi ki: Ama bunun çiğ olanı haramdır fakat onu içene had uygulanmaz. Bütün bunlar içip de sarhoş olmadığı taktirde sözkonusudur. Eğer sarhoşluk verecek olursa müslümanların icmaı ile haramdır.

 

Cumhur Kur'an ve sünneti delil göstermişlerdir. Kur'an'dan delili şanı yüce Allah'ın hamrın (şarabın) haram kıhnış illetinin Allah'ı anmaktan ve namazı alıkoymak olduğuna dikkat çekmiştir. Bu illet (gerekçe) ise sarhoşluk vericilerin hepsinde bulunmaktadır. O halde bu hükmün hepsi hakkında genelleştirilmesi de gereklidir.

 

Eğer: Bu husus sarhoşluk vermekle ortaya çıkar, bunun haram olduğu üzerinde de icma bulunmaktadır denilecek olursa biz de deriz ki: Sarhoşluk vermese dahi üzümden sıkılmış olan (şarab)'ın haram olduğunu icma ile kabul etmişlerdir. Şanı Yüce Allah da bunun haram kılınış illetini az önce geçdiği şekilde tespit etmiştir. Eğer onun dışındakiler de bu manada olursa o taktirde hükmün hepsi hakkında genelleştirilmesi gerekir. Bu durumda haram kıhş sarhoşluk veren tür ile alakah olur. Adeten türden gerçekleşen durumu da illet olarak göstermiştir.

 

El-Mazeri dedi ki: Bu şekildeki bir istidlal bu meselede delil gösterilen bütün hususlardan daha güçlüdür. Devamla şunları söyler: Ayrıca bizim delil göstermekte bir başka yolumuz da vardır. O da şudur: Üzüm şırasının sıkılması halinde içilecek olursa tatlı ve sarhoşluk vermiyorsa bu icma ile helaldir. Ama bu şıra sertleşip sarhoşluk verecek olursa icma ile haram olur. Bir insanın sirkeye dönüştürme eylemi olmadan kendiliğinden sirkeye dönüşürse yine helal olur. Bu durumda bizler bu hükümleri değiştirenin ne olduğuna ve niteliklerin değişmesi ve farklılaşması halinde hükümlerinin de değiştiğine bakarız. Böylelikle bu hükÜmlerin bu niteliklerle bir bağlantılarının olduğunu görürüz. İşte bu da bu hususun açık şekilde sözlü olarak ifade edilmesi yerine geçmektedir. O halde onların hepsini hüküm bakımından değerlendirmek ve sarhoşluk vermenin haram kılmanın illeti olduğuna hükmetmek gerekir. İşte bu da cumhurun mezhebi lehine delil getirmekte izlenen iki yoldan birisidir.

 

İkinci yol ise Müslirri'in ve başkalarının sözkonusu ettiği çok sayıdaki sahih hadislerdir. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Sarhoşluk veren her şey haramdır" buyruğu ile sarhoşluk veren her şey nehyedilmiştir (yasaklanmıştır) hadisi ile "sarhoşluk veren her bir şey hamr (içki)dir hadisi; İbn Ömer (radıyallahu anh)'ın Müslim'in burada içecekler kitabının sonunda zikrettiği Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Sarhoşluk veren her bir şey hamrdır ve sarhoşluk veren her bir şey haramdır" hadisi, bir başka rivayette "sarhoşluk veren her bir şey hamrdır ve her bir hamr da haramdır" hadisi ile namazdan alıkoyup sarhoşluk veren her bir şeyi yasaklandığına dair hadisi bunlara örnektir. Allah en iyi bilendir.

 

Enes'in rivayet ettiği hadise göre ashab bir tek kişinin haberine dayanarak içkilerini dökmüşlerdir. İşte buradan bir kişinin haberi (haber-i vahid) ile amel edileceği hükmü anlaşılmakta ve buna göre amelin onlar tarafından bilinen bir husus olduğu görülmektedir.

 

"Medine sokaklarında (şarap) aktı." Sikke: yol demektir. (Sikek onun çoğuludur) .

 

Bu hadislerden şarabın sirkeye dönüştürülmek ile temizlenmediği anlaşılmaktadır. Bizim ve cumhurun benimsediği görüş budur. Ebu Hanife ise bunu caiz kabul etmiştir. Yine bu hadislerde şarabı yanında alıkoymanın caiz olmadığı hükmü de anlaşılmaktadır. Cumhur bu hükmün üzerinde ittifak etmiştir.

 

 

 

4 - (1980) وحدثنا يحيى بن أيوب. حدثنا ابن علية. أخبرنا عبدالعزيز بن صهيب. قال: سألوا أنس بن مالك عن الفضيخ؟ فقال:

 ما كانت لنا خمر غير فضيخكم هذا الذي تسمونه الفضيخ. إني لقائم أسقيها أبا طلحة وأبا أيوب ورجالا من أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم في بيتنا. إذ جاء رجل فقال: هل بلغكم الخبر؟ قلنا: لا. قال: فإن الخمر قد حرمت. فقال: يا أنس! أرق هذه القلال. قال: فما راجعوها ولا  سألوا عنها، بعد خبر الرجل.

 

5103-4/5- Bize Yahya b. Eyyub da tahdis etti, bize İbn Uleyye tahdis etti, bize Abdulaziz b. Suhayb haber verip dedi ki: Enes b. Malik'e fadihe dair soru sordular. O şöyle dedi: Bizim sizin şu fadih adını verdiğiniz fadihinizden başka bir içkimiz yoktu. Ben bunu Ebu Talha'ya, Ebu Eyyub'a ve Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabından daha başka birkaç kişiye bizim evimizde ayakta içsinler diye ikram ederken bir adam geliverip o haber size ulaşh mı dedi. Biz hayır dedik. O: Şüphesiz haram kılındı dedi. (Ebu Talha) bunun üzerine: Ey Enes! Şu testileri döküver dedi. (Enes) dedi ki: O adamın verdiği haberden sonra bir daha ne ona (içmeye) döndüler ne de ona dair bir şey sordular.

 

Diğer tahric: Buhari, 4617;

 

 

5 - (1980) وحدثنا يحيى بن أيوب. حدثنا ابن علية. قال: وأخبرنا سليمان التيمي. حدثنا أنس بن مالك قال:

 إني لقائم على الحي، على عمومتي، أسقيهم من فضيخ لهم. وأنا أصغرهم سنا. فجاء رجل فقال: إنها قد حرمت الخمر. فقالوا: اكفئها. يا أنس! فكفأتها.

قال قلت لأنس: ما هو؟ قال: بسر ورطب. قال فقال أبو بكر بن أنس: كانت خمرهم يومئذ.

قال سليمان: وحدثني رجل عن أنس بن مالك أنه قال ذلك أيضا.

 

5104-5/6- Bize Yahya b. Eyyub da tahdis etti. Bize İbn Uleyye tahdis edip dedi ki: Bize Süleyman et-Teymi de haber verdi. Bize Enes b. Malik tahdis edip dedi ki: Ben ayakta birkaç adama amcalarıma fadihlerini içsinler diye takdim ediyordum. Yaşça aralarında en küçük olanları bendim. Bu esnada bir adam gelerek: Şüphesiz içki haram edildi dedi. Bunun üzerine Ey Enes onu dök dedi ben de onu döktüm.

(Süleyman) dedi ki: Enes'e: Onun mahiyeti ne idi dedim. O: Koruk ve taze hurma idi dedi.

 

Süleyman dedi ki: Ebu Bekir b. Enes dedi ki: O gün onların şarapları bu idi.

Süleyman dedi ki: Yine bana bir adam Enes b. Malik’DEN tahdis ettiğine göre Enes bunu söylemişti.

 

 

Diğer tahric: Buhar, 5583; Nesai, 5556

 

AÇIKLAMA:          "Ben de ayakta onlara ... ikram ediyordum. Yaşça en küçükleri bendim."

 

Buradan yaşça küçük olanın büyük olanlara hizmet etmesinin müstehap olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Bu fazilet itibari ile birbirlerine eşit ya da yakın olmaları halinde sözkonusudur.

 

 

 

6 - (1980) حدثنا محمد بن عبدالأعلى. حدثنا المعتمر عن أبيه. قال: قال أنس: كنت قائما على الحي أسقيهم. بمثل حديث ابن علية. غير أنه قال: فقال أبو بكر بن أنس: كان خمرهم يومئذ. وأنس شاهد. فلم ينكر أنس ذاك.

وقال ابن عبدالأعلى: حدثنا المعتمر عن أبيه. قال: حدثني بعض من كان معي؛ أنه سمع أنسا يقول: كان خمرهم يومئذ.

 

5105-617- Bize Muhammed b. el-Ala tahdis etti, bize el-Mu'temir babasından şöyle dediğini tahdis etti: Enes dedi ki: Ben adamların yanında ayakta durmuş onlara sakilik ediyordum deyip, İbn Uleyye'nin hadisini aynen rivayet etti ancak o şöyle dedi: Bunun üzerine Ebu Bekir b. Enes: O gün onların içkileri bu idi dedi. Enes de hazır bulunmakta birlikte Enes buna karşı çıkmadı.

 

İbn Abd el-A'la da dedi ki: Bize el-Mu'temir babasından şöyle dediğini tahdis etti: Bana benimle birlikte olanlardan birisinin tahdis ettiğine göre o Enes'i: O gün (bu) onların içkileri idi derken dinlemiştir.

 

 

7 - (1980) وحدثنا يحيى بن أيوب. حدثنا ابن علية. قال: وأخبرنا سعيد بن أبي عروبة عن قتادة، عن أنس بن مالك. قال:

 كنت أسقي أبا طلحة وأبا دجانة ومعاذ بن جبل، في رهط من الأنصار. فدخل علينا داخل فقال: حدث خبر. نزل تحريم الخمر. فكفأناها يومئذ. وإنها لخليط البسر والتمر. قال قتادة: وقال أنس بن مالك: لقد حرمت الخمر. وكانت عامة خمورهم، يومئذ، خليط البسر والتمر.

 

5106-7/8- Bize Yahya b. Eyyub da tahdis etti, bize ibn Uleyye tahdis edip dedi ki: Bize Said b. Ebu Arube de Katade'den haber verdi, o Enes b. Malik’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Talha, Ebu Dücane ve Muaz b. Cebel'e Ensardan birkaç kişi ile birlikte sakilik yapıyordum. Birisi bulunduğumuz yere gelip içeri girdi ve: Bir haber konusu oldu. içkinin haram olduğunu bildiren buyruk nazil oldu dedi. Biz de o gün şarabı döktük. O sırada şarap, koruk hurma ve kuru hurma karışımı idi.

Katade dedi ki: Ayrıca Enes b. Malik dedi ki: içki haram kılındığında o gün onların içkileri genel olarak koruk hurma ve kuru hurma karışımı idi.

 

Diğer tahric: Nesai, 5557

 

 

(1980) - وحدثنا أبو غسان المسمعي ومحمد بن المثنى وابن بشار. قالوا: أخبرنا معاذ بن هشام. حدثني أبي عن قتادة. عن أنس بن مالك. قال: إني لأسقي أبا طلحة وأبا دجانة وسهيل بن بيضاء من مزادة، فيها خليط بسر وتمر. بنحو حديث سعيد.

 

5107- .. ./9- Bize Ebu Gassan el-Mismai, Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis edip dedi ki: Bize Muaz b. Hişam haber verdi, bana babam Katade'den tahdis etti, o Enes b. Malik'den şöyle dediğini rivayet etti: Ben Ebu Talha, Ebu Dücane ve Suheyl b. Beyda'ya içinde koruk hurma ve kuru hurma karışımı bulunan bir kaptan (şarap) sunarken deyip Said'in hadisine yakın olarak rivayet etti.

 

Diğer tahric: Buhari, 5600

 

 

8 - (1981) وحدثني أبو الطاهر أحمد بن عمرو بن سرح. أخبرنا عبدالله بن وهب. أخبرني عمرو بن الحارث؛ أن قتادة بن دعامة حدثه؛ أنه سمع أنس بن مالك يقول : إن رسول الله صلى الله عليه وسلم نهى أن يخلط التمر والزهو ثم يشرب. وإن ذلك كان عامة خمورهم، يوم حرمت الخمر.

 

5108-8/10- Bana Ebu't-Tahir, Ahmed b. Amr b. Serh de tahdis etti, bize Abdullah b. Vehb haber verdi, bana Amr b. el-Haris'in haber verdiğine göre Katade b. Diame kendisine tahdis ettiği üzere Enes b. Malik'i şöyle derken dinlemiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kuru hurma ile zehvü (denilen ucundan kızarmaya başlamış koruk) hurmanın karıştırılarak sonra da içilmesini yasakladı. Şüphesiz bu, şarap haram kılındığı günü genel olarak onları içtikleri idi.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

9 - (1980) وحدثني أبو الطاهر. أخبرنا ابن وهب. أخبرني مالك بن أنس عن إسحاق بن عبدالله بن أبي طلحة، عن أنس بن مالك؛ أنه قال : كنت أسقي أبا عبيدة بن الجراح وأبا طلحة وأبي بن كعب، شرابا من فضيخ وتمر. فأتاهم آت فقال: إن الخمر قد حرمت. فقال أبو طلحة: يا أنس! قم إلى هذه الجرة فاكسرها. فقمت إلى مهراس لنا فضربتها بأسفله. حتى تكسرت.

 

5109-9/11- Bana Ebu't-Tahir de tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Malik b. Enes, İshak b. Abdullah b. Ebu Talha'dan haber verdi, o Enes b. Malik'den şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Ubeyde b. el-Cerrah, Ebu Talha ve Ubeyy b. Ka'b'a fadih (koruk hurma) ve kuru hurmadan bir şarap içiriyordum. Birisi onlara gelerek: Şüphesiz şarap haram kılındı dedi. Bunun üzerine Ebu Talha: Ey Enes! Kalk bu testiyi kırıver dedi. Ben de taştan oyma bir küpümüzü kalkıp aldım. Onun dibi ile kırılıncaya kadar ona vurdum. 

 

 

Diğer tahric: Buhari, 5582, 7253

 

AÇIKLAMA:          "Ben de taştan oyma küpümüzü kalkıp aldım, onun dibi ile kırılıncaya kadar ona vurdum." Mihras taştan oyulmuş (küp) demektir. Burada testinin kırılması onların içkinin telef edilmesi gerektiği gibi bu testilerin de kırılıp telef edilmesi gerektiğini düşündükleri şeklinde yorumlanır. Esasen bu vacip olmamakla birlikte onlar böyle bir kanaate kapıldıklarından ötürü testileri (küpleri) kırdılar. Bundan ötürü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların yaptıklarına tepki göstermeyerek hükmü bilmediklerinden ötürü onları mazur görmüştür. Bunların hükmü ise kırılmalarına gerek olmadan onları yıkamaktır. Günümüzde şarap kaplarında ve şarabın kullanıldığı bütün kaplarda da hüküm budur. İster testi gibi çömlek olsun ister cam, ister bakır, ister demir, ister ahşap ister deri olsun fark etmez. Bunların hepsi yıkamakla temizlenir. Onları kırmak da caiz değildir.

 

 

 

10 - (1982) حدثنا محمد بن المثنى. حدثنا أبو بكر (يعني الحنفي). حدثنا عبدالحميد ابن جعفر. حدثني أبي؛ أنه سمع أنس بن مالك يقول : لقد أنزل الله الآية التي حرم الله فيها الخمر، وما بالمدينة شراب يشرب إلا من تمر.

 

5110-10/12- Bize Muhammed b. el-Müsenna tahdis etti, bize Ebu Bekr -yani el-Hanefi- tahdis etti, bize Abdulhamid b. Cafer tahdis etti, bana babamın tahdis ettiğine göre o Enes b. Malik'i şöyle derken dinlemiştir: Allah, içkiyi haram kıldığı ayeti indirdiğinde Medinede o gün hurmadan yapılan dışında içilen bir içki yoktu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

2- ŞARABIN SİRKEYE DÖNÜŞTÜRÜLMESİNİN HARAM KILINDIĞI BABI