SAHİH-İ MÜSLİM |
KURBAN |
3 - باب:
استحباب
الضحية،
وذبحها
مباشرة بلا
توكيل،
والتسمية
والتكبير.
3- KURBAN KESMENİN VE VEKALET
VERMEDEN KURBANLIĞI DOĞRUDAN KESMENİN, BESMELE VE TEKBİRİN MÜSTEHAP OLDUĞU BABI
17 - (1966) حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
أبو عوانة عن
قتادة، عن
أنس، قال:
ضحى
النبي صلى
الله عليه
وسلم بكبشين
أملحين
أقرنين. ذبحهما
بيده وسمى
وكبر. ووضع
رجله على
صفاحهما.
5060-17/1- Bize Kuteybe
b. Said tahdis etti, bize Ebu Avzme, Katade'den tahdis etti, o Enes’DEN şöyle
dediğini rivayet etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) boynuzlu, beyaz
renkli iki koç kurban etti. Her ikisini de kendi elL ile kesti. Besmele çekti,
tekbir getirdi. Ayağını da boyunlarının üzerine koydu.
Diğer tahric: Buhari,
5565; Tirmizi, 1494; Nesai, 399
18 - (1966) حدثنا
يحيى بن يحيى.
أخبرنا وكيع
عن شعبة، عن قتادة،
عن أنس. قال:
ضحى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بكبشين
أملحين
أقرنين. قال:
ورأيته
يذبحهما بيده.
ورأيته واضعا
قدمه على
صفاحهما. قال:
وسمى وكبر.
5061-18/2- Bize Yahya b.
Yahya tahdis etti, Bize Veki', Şu'be'den haber verdi, o Katade'den, o Enes’DEN
şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beyaz
renkli boynuzlu iki koç kurban etti. (Enes devamla) dedi ki: Ben Onun o iki
koçu kendi eli ile kestiğini gördüğüm gibi ayağını boyunlarının üzerine koymuş
olduğunu da gördüm. (Enes): Ayrıca besmele çekti ve tekbir getirdi dedi.
Diğer tahric: Buhari,
5558; Nesai, 4427, 4428, 4429; İbn Mace, 3120, 3155
(1966) - وحدثنا
يحيى بن حبيب.
حدثنا خالد
(يعني ابن الحارث).
حدثنا شعبة.
أخبرني قتادة.
قال: سمعت أنسا
يقول: ضحى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. بمثله.
قال
قلت: آنت
سمعته من أنس؟
قال: نعم.
5062- .. ./3- Bize Yahya
b. Habib de tahdis etti, bize Halid -yani b. elHaris- tahdis etti, bize Şu'be
tahdis etti, bana Katade haber verip dedi ki: Ben Enes'i: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kurban kesti deyip aynısını rivayet ederken
dinledim.
(Şu'be) dedi ki: Ben: Bunu
bizzat sen mi Enes'den dinledin dedim. O (Katade): Evet dedi.
2 م - (1966)
حدثنا محمد بن
المثنى. حدثنا
ابن أبي عدي
عن سعيد، عن
قتادة، عن
أنس، عن النبي
صلى الله عليه
وسلم. بمثله.
غير أنه قال:
ويقول (باسم
الله، والله
أكبر(.
5063- .. ./4- Bize
Muhammed b. el-Müsenna datahdis etti, bize İbn Ebu Adiyy Said’DEN tahdis etti,
o Katade’DEN o Enes'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den rivayet etti.
Ancak o rivayetinde dedi ki: Bu arada (Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
"bismillahi vallahu ekber" buyuruyordu dedi.
Diğer tahric: Nesai,
4430
19 - (1967) حدثنا
هارون بن
معروف. حدثنا
عبدالله بن
وهب. قال: قال
حيوة: أخبرني
أبو صخر عن
يزيد بن قسيط،
عن عروة بن
الزبير، عن
عائشة؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم أمر بكبش
أقرن، يطأ في
سواد، ويبرك
في سواد،
وينظر في سواد.
فأتي به. فقال
لها (يا عائشة!
هلمي المدية).
ثم قال:
(اشحذيها
بحجر) ففعلت.
ثم أخذها،
وأخذ الكبش فأضجعه.
ثم ذبحه. ثم
قال (باسم
الله. اللهم! تقبل
من محمد وآل
محمد. ومن أمة
محمد) ثم ضحى
به.
5064-19/5- Bize Harun b.
Maruf da tahdis etti, bize Abdulvehhab tahdis edip dedi ki: Hayve dedi ki: Bana
Ebu Sahr, Yezid b. Kusayd'dan haber verdi, o Urve b. ez-Zubeyr'den, o Aişe'den
rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) boynuzlu, siyah
içinde basan, siyah içinde çöken, siyah içinde bakan bir koç emir buyurdu. Onu
kurban kesmek üzere Ona getirildi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ona: "Ey Aişe! Bana bıçağı getir" buyurdu. Sonra: "Bir taş ile
onu bile" buyurdu. Aişe Onun dediğini yaptıktan sonra bıçağı Aişe’DEN
aldı, koçu da tutup yatırdıktan sonra: "B ismillah, Allah'ım, Muhammed'den,
Muhammed'in alinden ve Muhammed'in ümmetinden kabul buyur" dedikten sonra
onu kurban etti.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 2792
AÇIKLAMA: (5060)
"Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beyaz, renkli ve boynuzlu iki koç
kurban etti ... ayakları ile boyunlarının üzerine bastı."
ibnu'l- Arabi ve
başkaları dedi ki: Emlah, halis beyaz renkli demektir.
Asmai ise az miktarda
siyahlık bulunan beyaz renklidir derken Ebu Hakim:
Beyazına kırmızının
çaldığı renktir demiştir. Bazıları da: Üzerinde kırmızılık bulunan siyah renkli
demektir demiştir. Kisai dedi ki: Beyaz ve siyah renkli olmakla birlikte beyazı
çok olandır, Hattabi dedi ki: Yünü arasında yer yer siyah tabakalar bulunan
beyaz renkli demektir. Davudi ise: Siyah ve beyaz olmak üzere tüyü değişene
denilir demiştir.
"Ekraneyn:
Boynuzlu" yani bu koçların her birisinin güzel iki boynuzu vardı demektir.
ilim adamları boynuzlu
koç müstehaptır demişlerdir.
Bu hadiste bir kimsenin
birkaç kurbanlığı kurban etmesinin caiz olduğu ve boynuzlu olanın müstehap olduğu
hükmü vardır. ilim adamları yaratılıştan boynuzu bulunmayan ve "ecem"
denilen hayvanı kurban etmenin caiz olduğunu icma ile kabul etmiş olmakla
birlikte boynuzu kırılmış olanın hükmü hakkında ihtilaf etmişlerdir. Şafii, Ebu
Hanife ve cumhur caiz kabul etmiş ve kanayıp kanamaması arasında bir fark
yoktur demişlerdir. Malik'de kanamakta ise mekruh görmüş ve bunu bir kusur
olarak değerlendirmiştir.
İlim adamları iyi ve
güzel kurbanlıkları ve daha mükemmel olanlarını seçmenin müstehap olduğunu
ittifakla kabul ettikleri gibi Bera'nın hadisinde sözü edilen dört kusurdan
birisinin bulunması halinde o hayvanın kurban edilemeyeceği üzerinde de icma
etmişlerdir. Sözkonusu bu kusurlar hastalık, oldukça zayıf olmak, bir gözü kör,
topallığı açıkça belli olacak şekilde topal olmaktır. Aynı şekilde bu manada ya
da daha çirkin olan kusurlar da bu hükümdedir. Kör olmak, bir ayağın kopuk
olması ve benzeri kusurlar gibi. Bera'nın bu hadisini Buhari ve Müslim
Sahihlerinde tahric etmemişlerdir. Ama bu sahih bir hadis olup bunu Ebu Davud,
Tirmizi, Nesai ve onların dışındaki Sünen sahipleri sahih ve hasen çeşitli
sebeplerle rivayet etmişlerdir. Ahmed b. Hanbel de: Bu ne kadar güzel bir
hadistir demiştir. Tirmizi de: Hasen sahih bir hadistir demiştir. Allah en iyi
bilendir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Beyaz renkli (iki koç)" ifadesi ise
kurbanlığın renginin güzel olmasının müstehap olduğu hükmünü ifade eder. Bu
hususta icma etmişlerdir. Mezhep alimlerimiz dedi ki: Renklerin en faziletlisi
beyaz sonra sarı sonra boz renkli alandır demişlerdir. Sonra da bir kısmı siyah
bir kısmı beyaz sonra da tamamen siyah alandır.
Diğer hadisteki (5064)
"siyah içinde basan, siyah içinde çöken, siyah içinde bakan"
ifadeleri de şu demektir: Karnı, ayakları ve gözlerinin etrafı siyah olan
demektir. Allah en iyi bilendir.
"Onları kendi eli
ile kesti." Buradan da kişinin kendi kurbanlığını bizzat kendisinin
kesmesinin ve onları kesmesini başkasına vekalet yolu ile vermemesinin müstehap
olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Bir mazeret sebebi ile vekalet vermesi ise
müstesnadır. Bu durumda ise kendisinin kurbanlığının kesilmesinde hazır
bulunması müstehaptır. Kurbanlığını kesmek üzere Müslüman birisine vekalet
vermesinin caiz olduğunda görüş ayrılığı yoktur. Eğer kitap ehli olan birisine
vekalet verirse tenzihen mekruh olur ve kurbanı geçerli olur. Vekalet verenin
kurban kesme işi de gerçekleşmiş olur. Hem bizim hem genel olarak ilim
adamlarının kabul ettiği kanaat budur. Ancak Malik’DEN gelen iki rivayetten
birisi bundan müstesnadır. O bunu caiz kabul etmemektedir. Bununla birlikte
küçük bir çocuğa ya da ay hali bir kadına vekalet vermesi de caizdir. Fakat
küçük çocuğa vekalet vermek mekruhtur. Ay hali kadına vekalet vermesinin
kerahati hususunda ise iki görüş vardır. Mezhep alimlerimizin dediklerine göre
ay hali olan bir kadına vekalet vermek çocuğa göre daha uygundur. çocuğa vermek
de kitap ehli olan birisine vekalet vermekten daha uygundur. Yine mezhep
alimlerimiz der ki: Vekalet veren kimse için daha faziletli olan Müslüman,
kesim ve kurbanlıklar hususunda fıkhi bilgisi yerinde olan birisine vekalet
vermesidir. Çünkü böyle bir kimse bunların şartlarını ve sünnetlerini daha iyi
bilir. Allah en iyi bilendir.
"Besmele
çekti" böylelikle kurban ve diğer hayvanların kesiminde besmele çekileceği
tespit edilmiş olmaktadır. Bunun üzerinde icma vardır. Ama bu şart mıdır yoksa
müstehap mıdır bu hususta görüş ayrılığı vardır ki açıklaması Av Kitabı'nda
geçti.
"Tekbir
getirdi." Burada da besmele çekmekle birlikte tekbir getirmenin müstehap
olduğu hükmü de anlaşılmaktadır. Bunun için bismillahi vallahu ekber der.
Ayağını boyunlarının
üzerine koydu. " Yani boyunlarının yan tarafı üzerine koydu. Böyle
yapmasının sebebi ise daha sağlam tutması ve kesilen hayvanın boynunu hareket
ettirmesine imkan tanımaması içindir. Çünkü başını hareket ettirirse kesme
işini tamamlamasına ya da kesene eziyet vermesine engel olur. Bu hadis, böyle
bir işi yasaklayan hadisten daha sahihtir.
"Bıçağı
getir." Mudye (bıçak) mim harfi ötreli ve kesreli (midye) ile fethalı
(meyde) diye söylenir. Bıçak demektir.
"Onu bir taş ile
bile." Onu keskinleştir demektir. Bu da daha önce geçen öldürmeyi ve
kesmeyi güzel yapmayı, bıçağı bilemeyi emreden hadise uygundur.
"Koçu alıp yatırdı.
.. Allah'ım ... buyurdu sonra onu kurban etti." Bu sözlerde takdim ve
tehir bulunmaktadır. Taktiri de şudur: Onu yatırıp bismillahi Allahumme
tekabbel bil Muhammedin ve Ali Muhammedin ve Ümmeti:
Allah'ın adı ile,
Allah'ım Muhammed'in aile halkından ve ümmetimden kabul buyur" diyerek onu
kurban etti şeklindedir. Burada "sonra" anlamındaki lafız herhangi
bir şüphe sözkonusu olmaksızın zikrettiğim şekilde yorumlanır.
Buradan da şu hükümler
anlaşılmaktadır: Kesim esnasında koyun türünü yatırmak müstehaptır. Koyun ne
ayakta ne çömelmiş olarak kesilir. Aksine yatırılarak kesilir çünkü bu onun
için daha şefkatli bir muameledir. Hadisler de böyle ifade etmiş, Müslümanlar
da bunun üzerinde icma etmiş, ilim adamları ile Müslümanların ameli
uygulamaları da koyun türünü yatırma şeklinin sol yanı üzerinde olacağı
hususunda ittifak halindedir. Çünkü böylesi bıçağı sağ eline almak ve sol eli
ile de başını tutmak bakımından kesen için daha bir kolaydır.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: ''Allah'ım Muhammed'den, Muhammed'in aile halkından ve Muhammed'in
ümmetinden kabul buyur" buyruğundan da şuna delil vardır. Kurban kesen bir
kimsenin kesim halinde iken besmele ve tekbir ile birlikte Allah'ım benden
kabul buyur demesi müstehaptır. Mezhep alimlerimiz dedi ki: Bununla birlikte:
Allahumme minke ve ileyke tekabbel minni: Allah'ım bu sendendir ve senin
içindir. Benden kabul buyur demesi de müstehaptır. Bu bize göre Hasan'a ve bir
topluluğa göre müstehap olmakla birlikte Ebu Hanife böyle demeyi mekruh
görmüştür. Malik de: Allahumme minke ve ileyke: Allah'ım bu sendendir ve senin
içindir demeyi mekruh görmüş ve bu bir bidattir demiştir.
Ayrıca bir erkeğin hem
kendi adına hem aile halkı adına kurban kesmesini caiz görenler ve sevapta
onunla ortak olduğunu söyleyenler de bu hadisi delil göstermişlerdir. Bu bizim
ve cumhurun kabul ettiği görüş olup Sevri, Ebu Hanife ve onun arkadaşları bunu
mekruh görmüşlerdir. Tahavi ise bu hadisin nesh edilmiş ya da tahsis edilmiş
olduğunu ileri sürmüştür. Ancak bu hususta ilim adamları hata ettiğini ifade
etmişlerdir. Çünkü nesh ve tahsis sadece bir iddia ile sabit olmaz.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
4- DİŞ, TIRNAK VE
DİĞER KEMİK TÜRLERİ DIŞINDA KAN AKITAN HER BİR ŞEY İLE KESMENİN CAİZ OLDUĞU
BABI