SAHİH-İ MÜSLİM |
İMARE |
8 - باب
وجوب طاعة
الأمراء في
غير معصية،
وتحريمها في
المعصية
8/61- MASİYET DIŞINDAKİ HUSUSLARDA
UMERAYA İTAAT ETMENİN VACİB OLUP MASİYETTE HARAM OLDUĞU BABI
31 - (1834) حدثني
زهير بن حرب
وهارون بن
عبدالله.
قالا: حدثنا
حجاج بن محمد.
قال:
قال
ابن جريح: نزل:
{يا أيها
الذين آمنوا
أطيعوا الله
وأطيعوا
الرسول وأولي
الأمر منكم} [4
/النساء /59] في عبدالله
بن حذافة بن
قيس بن عدي
السهمي. بعثه
النبي صلى
الله عليه
وسلم في سرية.
أخبرنيه يعلى
ابن مسلم عن
سعيد بن جبير،
عن ابن عباس.
4723-31/1- Bana Zuheyr
b. Harb ve Harun b. Abdullah da tahdis edip, dedi ki: Bize Haccac b. Muhammed
tahdis edip, dedi ki: İbn Cureyc, dedi ki: Abdullah b. Huzafe b. Kays b. Adiy
es-Sem'i hakkında "ey iman edenler! Allah'a itaat edin Rasule de itaat
edin ve sizden olan emir sahiplerine de" buyruğu nazil oldu. Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu bir seriyye başında göndermişti. Bunu Ya'la
b. Müslim, Said b. Cübeyr'den o İbn Abbas'dan haber verdi.
Diğer tahric: Buhari,
4584; Ebu Davud, 2624; Tirmizi, 1762; Nesai, 4205
AÇIKLAMA: Bütün ilim
adamları masiyet olmayan hususlarda emir sahiplerine itaat etmenin vacip,
masiyet hususunda ise haram olduğu üzerinde icma etmişlerdir. Bu hususta Kadı
Iyaz ve başkaları icma bulunduğunu nakletmişlerdir.
"Abdullah b. Huzafe
hakkında: "Allah'a itaat edin, Rasule de itaat edin ve sizden olan emir
sahiplerine de" buyruğu nazil oldu" kendisi o seriyyenin (askeri
birliğin) komutanı idi. İlim adamları der ki: Ulul emr (emir sahipleri) nden
kasıt, yüce Allah'ın kendilerine itaat edilmesini vacip kıldığı yöneticiler ve
amirler (kumandanlar) dır. Müfessir, fukaha ve başkalarından oluşan selef ve
halefin büyük çoğunluğunun görüşü budur. Bunların ilim adamları oldukları, hem
ilim adamları hem amirlerin oldukları da söylenmiştir. özel olarak sadece
ashabı kiramdır diyenlerin bu görüşleri ise bir hatadır.
32 - (1835) حدثنا
يحيى بن يحيى.
أخبرنا
المغيرة بن
عبدالرحمن
الحزامي عن
أبي الزناد،
عن الأعرج، عن
أبي هريرة،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال (من
أطاعني فقد
أطاع الله ومن
عصاني فقد عصى
الله. ومن يطع
الأمير فقد
أطاعني. ومن
يعص الأمير
فقد عصاني).
4724-32/2- Bize Yahya b.
Yahya tahdis etti, bize Muğire b. Abdurrahman el-Hizami, Ebu Zinad'dan haber
verdi, o A'rec'den, o Ebu Hureyre'den o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den:
"Bana itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Bana isyan eden Allah'a isyan
etmiş olur. Emire itaat eden bana itaat etmiş olur. Emire karşı gelen bana da
karşı gelmiş olur" buyurduğunu rivayet etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Bana
itaat eden Allah'a. itaat etmiş olur ... " Masiyet hakkında da aynı şeyi
söylemiş bulunmaktadır. Çünkü yüce Allah Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
itaati emretmiş, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de emire itaat
edilmesini emir buyurmuştur. Böylelikle itaat (müteselsilen) gerekli olmuştur.
(1835) - وحدثنيه
زهير بن حرب.
حدثنا ابن
عيينة عن أبي الزناد،
بهذا
الإسناد، ولم
يذكر (ومن يعص
الأمير فقد
عصاني).
4725- .. ./3- Bunu bana
Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize İbn Uyeyne Ebu Zinad'dan bu isnad ile
tahdis etmekle birlikte "emire karşı gelen bana da karşı gelmış olur"
ibaresini zikretti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
33 - (1835) وحدثني
حرملة بن
يحيى. أخبرنا
ابن وهب.
أخبرني يونس
عن ابن شهاب.
أخبره قال:
حدثنا أبو
سلمة بن
عبدالرحمن عن
أبي هريرة،
عن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم؛ أنه قال
(من أطاعني
فقد أطاع
الله. ومن
عصاني فقد عصى
الله. ومن
أطاع أميري
فقد أطاعني.
ومن عصى أميري
فقد عصاني(.
4726-33/4- Bana Harmele
b. Yahya da tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihab’DAN
haber verdi (İbn Şihab) ona haber vererek, dedi ki: Bize Ebu Seleme b.
Abdurrahman, Ebu Hureyre'den tahdis etti, o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'den: "Bana itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Bana isyan eden
Allah'a isyan etmiş olur. Benim emirime itaat eden bana itaat etmiş olur, benim
emirime karşı gelen bana karşı gelmiş olur" buyurmuştur. 361
Diğer tahric: Buhari,
7137
(1835) - وحدثني
محمد بن حاتم.
حدثنا مكي بن
إبراهيم. حدثنا
ابن جريج عن
زياد، عن ابن
شهاب؛ أن أبا
سلمة بن
عبدالرحمن
أخبره؛ أنه
سمع أبا هريرة
يقول: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. بمثله. سواء.
4727 - .. ./5- Bana
Muhammed b. Hatim de tahdis etti, bize Mekki b. İbrahim tahdis etti, bize İbn
Cureyc Ziyad'dan tahdis etti, o İbn Şihfib'dan rivayet ettiğine göre Ebu Seleme
b. Abdurrahman kendisine Ebu Hureyre'yi şöyle derken dinlediğini haber verdi:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu deyip hadisi aynen rivayet
etti.
Diğer tahric: Nesai,
4204;
2 م - (1835)
وحدثني أبو
كامل الجحدري.
حدثنا أبة
عوانة عن يعلى
بن عطاء، عن
أبي علقمة.
قال: حدثني
أبو هريرة، من
فيه إلى في.
قال: سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. ح
وحدثني
عبيدالله بن
معاذ. حدثنا
أبي. ح وحدثنا
محمد بن بشار.
حدثنا محمد بن
جعفر. قالا:
حدثنا شعبة عن
يعلى بن عطاء.
سمع أبا
علقمة. سمع
أبا هريرة عن النبي
صلى الله عليه
وسلم. نحو
حديثهم.
4728- .. ./6- Bana Ebu
Kamil el-Cahderi de tahdis etti, bize Ebu Avane, Ya'la b. Ata'tan tahdis etti,
o Ebu Alkame'den şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hureyre bana ağzından ağzıma
olmak üzere tahdis edip, dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i
dinledim. (H). Bana Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti.
(H.) Bize Muhammed b. Beşşar da tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer tahdis
etti, (Muazia birlikte) ikisi, dedi ki: Bize Şu'be, Ya'la b. Ata’DAN tahdis
ettiğine göre o Ebu Alkame'yi dinledi. Ebu Hureyre de Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'den onların hadislerine yakın olarak buyurduğunu rivayet etti.
Diğer tahric: Nesai,
5524
3 م - (1835)
وحدثنا محمد
بن رافع.
حدثنا
عبدالرزاق. حدثنا
معمر عن همام
بن منبه، عن
أبي هريرة، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم. بمثل
حديثهم.
4729- .. ./7- Bize
Muhammed b. Rafi'de tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize Ma'mer, Hemmam
b. Münebbih'den tahdis etti, o Ebu Hureyre'den, o Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'den öncekilerin hadisini aynen rivayet etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
34 - (1835) وحدثني
أبو الطاهر.
أخبرنا ابن
وهب عن حيوة؛
أن أبا يونس،
مولى أبي
هريرة حدثه.
قال: سمعت أبا
هريرة يقول عن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. بذلك.
وقال (من أطاع
الأمير) ولم
يقل (أميري).
وكذلك في حديث
همام عن أبي
هريرة.
4730-34/8- Bana
Ebu't-Tahir de tahdis etti, bize İbn Vehb'in Hayve'den haber verdiğine göre Ebu
Hureyre'nin azadlısı Ebu Yunus kendisine tahdis edip, dedi ki: Ebu Hureyre'yi
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bunu rivayet ederken dinledim.
Ayrıca: "Emire itaat eden" dedi. ama "emirime" demedi.
Hemmam'ın Ebu Hureyre'den rivayet ettiği hadiste de böyledir.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
35 - (1836) وحدثنا
سعيد بن
منصور. وقتيبة
بن سعيد.
كلاهما عن
يعقوب. قال
سعيد: حدثنا
يعقوب بن
عبدالرحمن عن
أبي حازم، عن
أبي صالح
السمان، عن
أبي هريرة.
قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم (عليك
السمع
والطاعة في
عسرك ويسرك.
ومنشطك
ومكرهك. وأثرة
عليك(.
4731-35/9- Bize Said b.
Mansur ve Kuteybe b. Said de tahdis etti, ikisi Yakub'dan rivayet etti. Said,
dedi ki: Bize Yakub b. Abdurrahman Ebu Hazim'den tahdis etti, o Ebu Salih
es-Semmam'dan, o Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Zorluk halinde de kolaylık halinde de
hoşuna giden hususlarda da gitmeyen hususlarda da başkalarının sana tercih
edilmesi halinde de dinleyip itaat etmek senin görevindir" buyurdu.
Diğer tahric: Nesai,
4166
AÇIKLAMA: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Zorluk halinde de kolaylık halinde de ...
dinleyip itaat etmek görevindir. " İlim adamları der ki: Bu nefislerin
hoşuna gitmeyip ağır gelen hususlarda da böyle olmayan hususlarda da masiyet
olmaması halinde yöneticilere itaatin vacip olması demektir. Eğer masiyete
itaat sözkonusu ise o taktirde dinleyip itaat etmek yükümlülüğü yoktur. Nitekim
diğer hadislerde bu husus açıkça ifade edilmiştir. O halde yöneticilere itaatin
vücubunu ortaya koyan bu mutlak hadisler masiyette dinleyip itaat etmenin
sözkonusu olmadığını açıkça ifade eden diğer hadislere uygun bir şekilde
hamledilerek anlaşılır.
"Esere: başkalarını
tercih etmek" hemze ve se harfleri fethalı söylenir.
Hemze ötreli se sakin
(üsre) hemze kesreli se sakin (isre) olmak üzere üç söyleyişi vardır. Bunları
el-Meşarik'de ve başka yerlerde nakletmiş bulunmaktadır. Bu ise dünya işlerinde
başkalarının size tercih edilmesi ve özel olarak tekellerine alınmasıdır. Yani
umera dünyalığı kendi tekellerine alıp onların elindeki haklarınızı size
ulaştırmasalar dahi dinleyip itaat ediniz.
Bütün durumlarda
dinleyip itaat etmeye teşvik hakkındaki bu hadislerin bu emri ihtiva
etmelerinin sebebi Müslümanların sözbirliğinin sağlanmasıdır. Çünkü ihtilaf
onların din ve dünya hallerinin bozuluşuna bir sebeptir.
36 - (1837) وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وعبدالله بن
براد الأشعري
وأبو كريب.
قالوا: حدثنا
ابن إدريس عن
شعبة، عن أبي
عمران، عن
عبدالله بن
الصامت، عن
أبي ذر. قال:
إن
خليلي أوصاني
أن أسمع
وأطيع. وإن
كان عبدا مجدع
الأطراف.
4732-36/10- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe, Abdullah b. Berrad el-Eşari ve Ebu Kureyb de tahdis edip,
dedi ki: Bize İbn İdris Şu'be’den tahdis etti, o Ebu İmran'dan, o Abdullah
es-Samit'den, o Ebu Zer'den: "Benim can dostum bana kol ve bacakları kesik
bir köleye dahi olsa dinleyip itaat etmemi tavsiye buyurdu" dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Benim
can dostum ... tavsiye etti." Kol ve bacakları kesik köle ile kastedilen
en değersiz olan bir köledir. Yani bana emiri dinleyip itaat etmemi neseb
itibari ile aşağılık dahi olsa hatta kol ve bacakları kesik siyah bir köle dahi
olsa ona itaat etmek kap eder. İmamlardan herhangi bir kimsenin yahut da sahip
olduğu güç ile ve ona uyanlar ile birlikte galip gelerek ülkeyi ele geçirmesi
halinde kölenin emirliği düşünüise dahi başkasını seçip tercih etmek imkanı
varken baştan itibaren ona velayet akdinde bulunulması caiz değildir. Aksine
hür olmak bu akit için bir şarttır.
(1837) - وحدثنا
محمد بن بشار.
حدثنا محمد بن
جعفر. ح وحدثنا
إسحاق. أخبرنا
النضر بن
شميل. جميعا
عن شعبة، عن
أبي عمران،
بهذا الإسناد.
وقالا في الحديث:
عبدا حبشيا
مجدع الأطراف.
4733-..../11- Bize
Muhammed b. Beşşar da tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer tahdis etti. (H.)
Bize İshak da tahdis etti, bize en-Nadr b. Şumeyl haber verdi, hepsi Şu'be'den,
o Ebu İmran’DAN bu isnad ile rivayet etti. Ama ikisi (Muhammed ile Ebu İmran)
hadiste: KoL ve bacakları kesik Habeşli bir köle, dediler.
2 م - (1837)
وحدثناه
عبيدالله بن
معاذ. حدثنا
أبي. حدثنا شعبة
عن أبي عمران،
بهذا
الإسناد، كما
قال ابن
إدريس: عبدا
مجدع الأطراف.
4734- .. ./12- Bunu bize
Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be, Ebu
İmran'dan bu isnad ile İbn İdris'in, dediği gibi "kol ve bacakları kesik
bir köle" dedi.
37 - (1838) حدثنا
محمد بن
المثنى. حدثنا
محمد بن جعفر.
حدثنا شعبة عن
يحيى بن حصين.
قال: سمعت
جدتي تحدث؛
أنها
سمعت النبي
صلى الله عليه
وسلم يخطب في
حجة الوداع.
وهو يقول (لو
استعمل عليكم
عبد يقودكم
بكتاب الله،
فاسمعوا له
وأطيعوا(.
4735-37/13- Bize
Muhammed b. el-Müsenna tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize
Şube, Yahya b. Husayn'dan şöyle dediğini tahdis etti: Ninemi Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'i Veda haccında hutbe verirken şöyle buyurduğunu dinlediğini
tahdis ederken dinledim: "BOşınıza sizi Allah'ın kitabı gereğince yöneten
bir köle dahi amir tayin edilecek olursa onu dinleyip itaat ediniz. "
Diğer tahric: Nesai,
4203; İbn Mace, 2861;
(1838) - وحدثناه
ابن بشار.
حدثنا محمد بن
جعفر وعبدالرحمن
بن مهدي عن
شعبة، بهذا
الإسناد. وقال
(عبدا حبشيا(.
4736- .. ./14- Bunu bize
İbn Beşşfu da tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer ve Abdurrahman b. Mehdi,
Şu'be’DEN bu isnad ile tahdis etti ve: "Habeşli bir köle" dedi.
2 م - (1838)
وحدثنا أبو
بكر بن أبي
شيبة. حدثنا
وكيع بن الجراح
عن شعبة، بهذا
الإسناد. وقال
(عبدا حبشيا مجدعا(.
4737- .. ./15- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Veki' b. el-Cerrah Şu'be’DEN bu isnad
ile tahdis etti ve: "Kol ve bacaklan kesik Habeşli bir köle" dedi.
3 م - (1838)
وحدثنا
عبدالرحمن بن
بشر. حدثنا
بهز. حدثنا
شعبة، بهذا
الإسناد. ولم
يذكر (حبشيا
مجدعا) وزاد:
أنها سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بمنى، أو
بعرفات.
4738- .. ./16- Bize
Abdurrahman b. Bişr de tahdis etti, bize Behz tahdis etti, bize Şu'be bu isnad
ile tahdis etti ve: "Kol ve bacaklan kesik Habeşli" ibabresini zikretmemekle
birlikte: O Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i Mina yahut Arafat'da
dinledi diye eklemiştir.
4 م - (1838)
وحدثني سلمة
بن شبيب.
حدثنا الحسن
بن أعين.
حدثنا معقل عن
زيد بن أبي
أنيسة، عن يحيى
بن حصين، عن
جدته أم
الحصين. قال:
سمعتها تقول:
(حججت
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم حجة الوداع.
قالت: فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قولا
كثيرا. ثم
سمعته يقول
(إن أمر عليكم
عبد مجدع
(حسبتها قالت)
أسود، يقودكم
بكتاب الله.
فاسمعوا له
وأطيعوا(.
4739- ... /17- Bana
Seleme b. Şebir de tahdis etti, bize el-Hasan b. A'yen tahdis etti, bize
Ma'kil, Zeyd b. Uneyse'den tahdis etti, o Yahya b. Husayn’DAN o ninesi Um
el-Husayn’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Onu şöyle derken dinledim:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Veda haccında haccettim.
(Ninesi), dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) pek çok şeyler söyledi.
Sonra onu: "Eğer başınıza el ve ayaklan kesik bir köle amir tayin edilse
-zannederim o- siyah da, dedi. - sizi Allah'ın kitabı gereğince yönettiği
sürece onu dinleyip itaat ediniz" buyururken dinledim.
38 - (1839) حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
ليث عن
عبيدالله، عن
نافع، عن ابن
عمر،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم؛ أنه قال
(على المرء
المسلم السمع
والطاعة. فيما
أحب وكره. إلا
أن يؤمر
بمعصية. فإن
أمر بمعصية،
فلا سمع ولا طاعة(.
4740-38/18- Bize Kuteybe
b. Said tahdis etti, bize Leys, UbeyduIlah'dan tahdis etti, o Nafi'den, o İbn
Ömer'den o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet
etti: "Müslüman kimsenin sevdiği ve hoşlanmadığı hususlarda dinleyip itaat
etmek görevidir. Ona masiyet ile emredilmesi müstesnadır. Şayet ona masiyet ile
emredilecek olursa dinlemek de itaat etmek de yoktur. "
Diğer tahric: Tirmizi,
1707; İbn Mace, 2864
(1839) - وحدثناه
زهير بن حرب
ومحمد بن
المثنى. قالا:
حدثنا يحيى
(وهو القطان). ح
وحدثنا ابن
نمير. حدثنا
أبي. كلاهما
عن عبيدالله،
بهذا
الإسناد، مثله.
4741- .. ./19- Bunu bize
Zuheyr b. Harb ve Muhammed b. el-Müsenna da tahdis edip, dediler ki: Bize Yahya
-ki o b. el-Kattan'dır- tahdis etti. (H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize
babam tahdis etti. İkisi Ubeydullah'dan bu isnad ile aynısını rivayet etti.
Diğer tahric: Zuheyr
b. Harb'ın hadisini Buhari, 2955, 7144; Ebu Davud, 2626; İbn Numeyr'in hadisini
yalnız Müslim rivayet etmiştir
39 - (1840) حدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار (واللفظ
لابن المثنى).
قالا: حدثنا
محمد بن جعفر.
حدثنا شعبة عن
زبيد، عن سعد
بن عبيدة، عن
أبي
عبدالرحمن،
عن علي؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بعث جيشا
وأمر عليهم
رجلا. فأوقد
نارا. وقال:
ادخلوها. فأراد
الناس أن
يدخلوها. وقال
الآخرون: إنا
قد فررنا
منها. فذكر
ذلك لرسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فقال، للذين
أرادوا أن يدخلوها
(لو دخلتموها
لم تزالوا
فيها إلى يوم
القيامة) وقال
للآخرين قولا
حسنا. وقال (لا
طاعة في معصية
الله. إنما
الطاعة في
المعروف(.
4742-39/20- Bize
Muhammed b. el-Müsenna ve Muhammed b. Beşşar -lafız İbnu'l Müsenna'ya ait olmak
üzere- tahdis edip, dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Zübeyd'den
tahdis etti, o Sa'd b, Ubeyde'den o Ebu Abdurrahman'dan, o Ali (radıyallahu
anh)'dan rivayet ettiğine göre ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir
ordu gönderip başlarına bir adamı komutan tayin etti. O bir ateş yaktı ve:
İçine girin, dedi. Bazı kimseler içine girmek istediler. Diğerleri ise: Biz
esasen ondan kaçtık, dediler. Sonra bu husus ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e söylenince içine girmek isteyen kimselere: "Eğer içine girmiş
olsaydınız kıyamet gününe kadar içinde kalmaya devam edecektiniz" buyurdu.
Diğerlerine de güzel sözler söyledi ve: ':4ziz ve celil Allah'a isyan hususunda
itaat yoktur. İtaat ancak maruftadır" buyurdu.
AÇIKLAMA: "Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir ordu gönderdi. .. itaat ancak
maruftadır." Bu da masiyet olan bir hususta itaat olmayacağını, itaatin
ancak maruf hususlarda olacağını ifade eden diğer hadislere uygundur. Bu
komutanın yaptığı bu işten onları sınamayı kastettiği söylenmiştir. Mizahi
seven birisi olduğu da söylenmiştir. Denildiğine göre bu kişi Abdullah b.
Huzafe es-Semhi imiş. Ancak bu zayıf bir kanaattir. Çünkü bundan sonraki
rivayette:
Ensardan bir adam olduğu
belirtilmektedir. Böylelikle bu ondan başka birisi olduğuna delildir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Eğer içine girmiş olsaydınız kıyamet gününe kadar
içinde kalmaya devam ederdiniz. " Bu Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in vahiy ile bildiği hususlardan birisidir. Burada kıyamet günü
kaydının sözkonusu edilmesi eğer içine girmiş olsalardı içinden çıkmayacaklardı
mutlak rivayete kayıt getirmektedir.
40 - (1840) وحدثنا
محمد بن
عبدالله بن
نمير وزهير بن
حرب وأبو سعيد
الأشج.
وتقاربوا في
اللفظ. قالوا:
حدثنا وكيع.
حدثنا الأعمش
عن سعد بن
عبيدة، عن أبي
عبدالرحمن،
عن علي، قال:
بعث
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم سرية.
واستعمل
عليهم رجلا من
الأنصار.
وأمرهم أن
يسمعوا له
ويطيعوا.
فأغضبوه في
شيء. فقال:
اجمعوا لي حطبا.
فجمعوا له. ثم
قال: أوقدوا
نارا.
فأوقدوا. ثم قال:
ألم يأمركم
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم أن
تسمعوا لي
وتطيعوا؟
قالوا: بلى.
قال:
فادخلوها.
قال: فنظر
بعضهم إلى
بعض. فقالوا:
إنما فررنا
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم من
النار. فكانوا
كذلك. وسكن
غضبه. وطفئت النار.
فلما رجعوا
ذكروا ذلك
للنبي صلى
الله عليه
وسلم. فقال (لو
دخلوها ما خرجوا
منها. إنما
الطاعة في
المعروف(.
4743-40/21- Bize
Muhammed b. Abdillah b. Numeyr, Züheyr b. Harb ve Ebu Said el-Eşecc -lafızları
birbirine yakın olmak üzere- de tahdis edip, dedi ki: Bize Veki' tahdis etti, bize
A'meş, Sa'd b. Ubeyde'den tahdis etti, o Ebu Abdurrahman'dan, o Ali
(radıyallahu anh)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulutlah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bir seriyye gönderdi ve başlarına Ensar’DAN bir adamı komutan
tayin edip kendilerine onu dinleyip itaat etmelerini emir buyurdu. Bir hususta
onu kızdırdılar. Bunun üzerine o: Benim için odun toplayın, dedi. Onlar da onun
için odun topladılar. Sonra: Bir ateş yakın, dedi. Onlar da yakt!. Arkasından:
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) size beni dinleyip bana itaat etmenizi
emir buyurmadı mı, dedi. Onlar: Buyurdu, dediler. Komutanları: O halde içine
girin, dedi. Biri diğerine baktı ve: Biz Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e ateşten kaçıp gittik, dediler. Onlar bu halde iken kızgınlığı geçti,
ateş de söndü. Geri döndüklerinde bu hususu Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e zikredince O: "Eğer içine girmiş olsalardı içinden
çıkmayacaklardı. İtaat ancak maruftadır" buyurdu.
(1840) - وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا وكيع
وأبو معاوية
عن الأعمش،
بهذا
الإسناد،
نحوه.
4744- .. ./22- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize ve Veki' ve Ebu Muaviye, A'meş'den bu
isnad ile ve buna yakın olarak hadisi rivayet etti.
41 - (1709) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا
عبدالله بن إدريس
عن يحيى بن
سعيد
وعبيدالله بن
عمر، عن عبادة
بن الوليد بن
عبادة، عن أبيه،
عن جده. قال:
بايعنا
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم على السمع
والطاعة. في
العسر واليسر.
والمنشط
والمكره. وعلى
أثرة علينا.
وعلى أن لا
ننازع الأمر
أهله. وعلى أن
نقول بالحق
أينما كنا. لا
نخاف في الله
لومة لائم.
4745-41/23- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Abdullah b. İdris, Yahya b. Said ve
Ubeyd b. Ömer'den tahdis etti. O Ubade b. el-Velid b. Ubade'den, o babasından,
o dedesinden şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ile zorluk halinde kolaylık halinde, hoşumuza giden ve gitmeyen
hususlarda, başkalarının bize tercih edilmesi halinde ve iş hususunda emir
sahipleri ile çekişmemek, nerede olursak olalım Allah uğrunda hiçbir kınayanın
kınamasından korkmaksızın nerede olursak olalım hakkı söylemek üzere
beyatleştik.
Diğer tahric: Buhari,
7199, 7200; Nesai, 4160, 4161, 4162, 4163, 4164, 4165; İbn Mace, 2866
(1709) - وحدثناه
ابن نمير.
حدثنا
عبدالله (يعني
ابن إدريس).
حدثنا ابن
عجلان
وعبيدالله بن
عمر ويحيى بن
سعيد عن عبادة
بن الوليد، في
هذا الإسناد،
مثله.
4746- .. ./24- Bunu bize
İbn Numeyr de tahdis etti, bize Abdullah -yani b. İdris- tahdis etti, bize İbn
Aclan ve Ubeydullah b. Ömer ile Yahya b. Said, Ubade b. el-Velid’DEN bu isnad
ile aynısını tahdis etti.
2 م - (1709)
وحدثنا ابن
أبي عمر.
حدثنا
عبدالعزيز
(يعني
الدراوردي) عن
يزيد (وهو ابن
الهاد)، عن
عبادة بن
الصامت، عن
أبيه. حدثني
أبي قال:
بايعنا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
بمثل حديث ابن
إدريس.
4747-,../25- Bize İbn
Ebu Ömer de tahdis etti, bize Abdulaziz -yani ed-Deraverdı- Yezid -ki o b.
el-Had'dır-den tahdis etti, o Ubade b. el-Velid b. Ubade b. es-Samit'den o
babasından şöyle dediğini rivayet etti: Babam bana tahdis edip: Biz Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e beyat ettik deyip İbn İdris'in hadisi ile aynen
rivayet etti.
42 - (1709) حدثنا
أحمد بن
عبدالرحمن بن
وهب بن مسلم.
حدثنا عمي،
عبدالله بن
وهب. حدثنا
عمرو بن
الحارث. حدثني
بكير عن بسر
ابن سعيد، عن
جنادة بن أبي أمية
قال: دخلنا
على عبادة بن
الصامت وهو
مريض. فقلنا:
حدثنا، أصلحك
الله، بحديث
ينفع الله به،
سمعته من رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فقال:
دعانا
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فبايعناه.
فكان فيما أخذ
علينا، أن
بايعنا على
السمع والطاعة،
في منشطنا
ومكرهنا،
وعسرنا ويسرنا،
وأثرة علينا.
وأن لا ننازع
الأمر أهله.
قال (إلا أن
تروا كفرا بواحا
عندكم من الله
فيه برهان(.
4748-42/26- Bize Ahmed
b. Abdurrahman b. Vehb b. Müslim tahdis etti, bize amcam Abdullah b. Vehb
tahdis etti, bize Amr b. el-Haris tahdis etti, bize Bukeyr, Busr b. Said'den
tahdis etti, o Cünade b. Ebu Uneyye'den şöyle dediğini rivayet etti: Hasta
olduğu bir sırada Ubeyde b. es-Samit'in huzuruna girdik. Biz: Allah halini
düzeltsin. Bize Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den dinlemiş olduğun
ve kendisi ile Allah'ın (bizleri) yararlandıracağı bir hadis naklet, dedik. O,
dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizi çağırdı. Biz de O'na
beyat ettik. Bizden aldığı sözler arasında hoşumuza giden ve gitmeyen hallerde
kolaylık ve zorluk halimizde ve başkalarının bize tercih edilmesi halinde bile
dinleyip itaat etmek ve iş hususunda ehli olanlarla çekişmemek üzere beyat
ettik. O: "Sizde hakkında Allah'tan kesin bir delil bulunan apaçık bir
küfür görmeniz hali müstesna" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
7055
AÇIKLAMA: "Elinizde
hakkında Allah'tan kesin bir delil bulunan apaçık bir küfür görmeniz hali
müstesna." Bu ibare ravilerin bir çoğu tarafından bu şekilde
nakledilmiştir. Nüshaların bir çoğunda "bevahan: apaçık" lafzı vav
iledir. Bazılarında ise "berahan" şeklindedir. Her ikisi de apaçık
bir küfür anlamındadır. Burada küfürden kasıt ise masiyetlerdir. Hakkında sizde
(elinizde) apaçık kesin bir delil bulunmasının anlamı da bunun böyle olduğunu
yüce Allah'ın dininde bilmeniz demektir.
Hadisin anlamına
gelince, yöneticilerle yönetme yetkileri hususunda çekişmeyin. Onlara itiraz
etmeyin. Ancak onların İslam'ın temel kaidelerinden bildiğiniz kesin ve münker
bir iş yaptıklarını görmeniz hali müstesnadır. Bunu görecek olursanız bu
yaptıklarına karşı çıkın ve nerede olursanız olun hakkı söyleyin. Onlara karşı
huruc (ayaklanmak) ve onlarla savaşmak ise fasık ve zalim olsalar dahi
Müslümanların icmaı ile haramdır. Sözünü ettiğim bu anlamda pek çok hadis-i
şerif birbirini pekiştirmektedir. Ehl-i sünnet de fasıklık sebebi ile
yöneticinin görevinden azlolmayacağı üzerinde icma etmişlerdir. Fıkıh
kitaplarında bizim mezhep alimlerimizden bazılarının azı olacağı şeklinde
zikredilen görüş aynı zamanda Mutezile’DEN de nakledilmiş olup, söyleyenin bir
hatasıdır ve icma'ya aykırıdır.
İlim adamları der ki:
Bundan dolayı halifenin görevinden azlolmayıp ona karşı çıkmanın (hurucun)
haram olması ise bunun neticesinde ortaya çıkacak olan çeşitli fitneler,
kanların dökülmesi, araların bozulmasıdır. Böylelikle onun azledilmesindeki
kötülük kalmasındaki kötülükten daha büyük olur.
Kadı Iyaz, dedi ki: İlim
adamlarının icma ettiklerine göre kafir ile yapılan imamet akdi gerçekleşmez.
Aynı şekilde sonradan kafir olursa azlolacağı hükmü üzerinde de icma
etmişlerdir. namazları ikame etmeyi ve namaza çağırmayı terk edecek olsa yine
hüküm böyledir. İlim adamlarının çoğunluğuna göre bid'atin hükmü de böyledir.
Bazı Basralı ilim adamları bid'at ehli olan kimseye imamet akdi yapılırsa
geçerli olur ve bu akdi devam eder. Çünkü tevilde bulunan bir kişidir demişlerdir.
Kadı Iyaz, dedi ki: Eğer
sonradan kafir olup şeriatı değiştirse yahut da sonradan bid'at sahibi olsa
velayet hükmünün dışına çıkar ve itaat yükümlülüğü de kalkar. Müslümanların da
ona karşı kıyam edip onu görevinden alaşağı etmeleri imkanları varsa adaletli
bir imam nasb ve tayin etmeleri icap eder. Eğer bu ancak bir kesimin
yapabileceği bir iş ise onların kafir olanı görevinden almak için kıyam
etmeleri vaciptir. Fakat bid'atçi kimse için ancak ona güç yetirmelerinin
mümkün olduğunu zannetmeleri halinde icap eder. Şayet kesinlikle buna
güçlerinin yetmeyeceğini görürlerse kıyam etmek icap etmez. Bu durumda Müslüman
bir kimse onun topraklarından başka yerlere hicret etsin, dinini yaşamak için
kaçsın.
(Kadı Iyaz devamla),
dedi ki: Fasık olan bir kimseye baştan beri halifelik akdi gerçekleşmez. Eğer
halife sonradan fasık olursa bazıları fitne ve savaş gerekmesi hali dışında onu
hal etmek (görevinden almak) icap eder demişlerdir.
Ehli sünnete mensup
fukaha, muhaddisin ve kelamcıların büyük çoğunluğu ise fasıklık, zulüm,
hakların askıya alınması sebebi ile azlolmaz ve görevden alınmaz. Bundan dolayı
ona karşı huruc etmek de caiz değildir. Aksine ona öğüt vermek ve korkutmak
gerekir. Çünkü bu husustaki hadislerden bu anlaşılmçıktadır.
Kadı Iyaz, dedi ki: Ebu
Bekir b. Mücahid bu hususta icma olduğunu iddia etmiştir. Ama bazıları onun bu
kanaatini Hasan, İbn Zubeyr ve Medinelilerin Umeyyeoğullarına karşı kıyam
etmelerini tabiinden ve ilk nesilden büyük bir topluluğun İbnu'l Eş'as ile
birlikte Haccac'a karşı kıyam etmelerini delil göstererek reddetmişlerdir. Bu
görüşün sahibi kişi "işin ehli ile çekişmemek" buyruğunu adil imamlar
hakkında yorumlamıştır. Cumhurun delili ise Haccac'a karşı kıyam edenlerin bu
kıyamlarının yalnızca fasıklığından ötürü olmadığını aksine şeriatin bir takım
hususlarını değiştirmiş olması ve küfür olan bazı hususları izhar etmiş
olmasıdır. Kadı Iyaz, dedi ki: Bu husustaki görüş ayrılığı ilk zamanlarda idi.
Sonrada onlara karşı hurucun (ayaklanmanın) yasaklığı üzerinde icma gerçekleşmiştir.
"Dinleyip itaat
etmek üzere beyat ettik" burada bey'atleşmekten kasıt ahitleşmektir.
"Bey: Alışveriş" den alınmıştır. Çünkü alışveriş yapanların her biri
karşısındakine elini uzatır. Bu beyatte bu şekilde diğerinin avucunu eline
almakla olur. Buna beyat denilmesinin yüce Allah'ın kendilerine vaad etmiş
olduğu pek büyük mükafattan ötürü bu ismin verildiği de söylenmiştir. Çünkü
yüce Allah: "Muhakkak Allah müminlerden kendilerine cennet vermek
karşılığında canlarını ve mallarını satın almıştır." (Tevbe, 111)
buyurmaktadır.
(4745) "nerede
olursak olalım Allah uğrunda kınayanın kınamasından korkmayıp hakkı
söyleyeceğimize ... " Yani her zaman ve her yerde küçüklere de büyüklere
de iyiliği emredip kötülükten alıkoyacağımıza, bu hususta hiçbir kimsenin hatır
ve gönlünü saymayacağımıza, ondan korkmayıp bu hususta imamlara (yöneticilere)
iltifat etmeyeceğimize (söz verip beyat ettik) demektir.
İşte burada iyiliği
emredip münkerden alıkoyma görevinin yerine getirilmesi gereği anlaşılmaktadır.
İlim adamları bunun farz-ı kifaye olduğu üzerinde icma etmişlerdir. Eğer bu işi
yapmaktan dolayı canına, malına ya da başkasına zarar geleceğinden korkacak
olursa eli ile ve dili ile karşı çıkmak yükümlülüğü kalkar, kalbi ile bundan
hoşlanmayıp tiksinmesi icap eder. Hem bizim hem büyük çoğunluğun kanaati budur.
Kadı İyaz burada
bazılarından bu durumda da başka hallerde de kayıtsız ve şartsız olarak münkere
karşı çıkılacağı kanaatinde olduğunu nakletmektedir. İyiliğin emredilip
kötülükten alıkonulması ile ilgili yeterli geniş açıklamalar İman Kitabı'nda
geçmiş bulunmaktadır.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
9/62- İMAM BİR
KALKANDIR, ONUN ARKASINDAN SAVAŞILIR VE ONUNLA KORUNULUR (HADİSİ) BABI