SAHİH-İ MÜSLİM

İMARE

 

8/61- MASİYET DIŞINDAKİ HUSUSLARDA UMERAYA İTAAT ETMENİN VACİB OLUP MASİYETTE HARAM OLDUĞU BABI

 

4723-31/1- Bana Zuheyr b. Harb ve Harun b. Abdullah da tahdis edip, dedi ki: Bize Haccac b. Muhammed tahdis edip, dedi ki: İbn Cureyc, dedi ki: Abdullah b. Huzafe b. Kays b. Adiy es-Sem'i hakkında "ey iman edenler! Allah'a itaat edin Rasule de itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de" buyruğu nazil oldu. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu bir seriyye başında göndermişti. Bunu Ya'la b. Müslim, Said b. Cübeyr'den o İbn Abbas'dan haber verdi. 

 

 

Diğer tahric: Buhari, 4584; Ebu Davud, 2624; Tirmizi, 1762; Nesai, 4205

 

AÇIKLAMA:          Bütün ilim adamları masiyet olmayan hususlarda emir sahiplerine itaat etmenin vacip, masiyet hususunda ise haram olduğu üzerinde icma etmişlerdir. Bu hususta Kadı Iyaz ve başkaları icma bulunduğunu nakletmişlerdir.

 

"Abdullah b. Huzafe hakkında: "Allah'a itaat edin, Rasule de itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de" buyruğu nazil oldu" kendisi o seriyyenin (askeri birliğin) komutanı idi. İlim adamları der ki: Ulul emr (emir sahipleri) nden kasıt, yüce Allah'ın kendilerine itaat edilmesini vacip kıldığı yöneticiler ve amirler (kumandanlar) dır. Müfessir, fukaha ve başkalarından oluşan selef ve halefin büyük çoğunluğunun görüşü budur. Bunların ilim adamları oldukları, hem ilim adamları hem amirlerin oldukları da söylenmiştir. özel olarak sadece ashabı kiramdır diyenlerin bu görüşleri ise bir hatadır.

 

 

 

 

4724-32/2- Bize Yahya b. Yahya tahdis etti, bize Muğire b. Abdurrahman el-Hizami, Ebu Zinad'dan haber verdi, o A'rec'den, o Ebu Hureyre'den o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den: "Bana itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Bana isyan eden Allah'a isyan etmiş olur. Emire itaat eden bana itaat etmiş olur. Emire karşı gelen bana da karşı gelmiş olur" buyurduğunu rivayet etti.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Bana itaat eden Allah'a. itaat etmiş olur ... " Masiyet hakkında da aynı şeyi söylemiş bulunmaktadır. Çünkü yüce Allah Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e itaati emretmiş, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de emire itaat edilmesini emir buyurmuştur. Böylelikle itaat (müteselsilen) gerekli olmuştur.

 

 

 

4725- .. ./3- Bunu bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize İbn Uyeyne Ebu Zinad'dan bu isnad ile tahdis etmekle birlikte "emire karşı gelen bana da karşı gelmış olur" ibaresini zikretti.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

4726-33/4- Bana Harmele b. Yahya da tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihab’DAN haber verdi (İbn Şihab) ona haber vererek, dedi ki: Bize Ebu Seleme b. Abdurrahman, Ebu Hureyre'den tahdis etti, o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den: "Bana itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Bana isyan eden Allah'a isyan etmiş olur. Benim emirime itaat eden bana itaat etmiş olur, benim emirime karşı gelen bana karşı gelmiş olur" buyurmuştur. 361

 

Diğer tahric: Buhari, 7137

 

 

 

4727 - .. ./5- Bana Muhammed b. Hatim de tahdis etti, bize Mekki b. İbrahim tahdis etti, bize İbn Cureyc Ziyad'dan tahdis etti, o İbn Şihfib'dan rivayet ettiğine göre Ebu Seleme b. Abdurrahman kendisine Ebu Hureyre'yi şöyle derken dinlediğini haber verdi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu deyip hadisi aynen rivayet etti.

 

Diğer tahric: Nesai, 4204;

 

 

 

4728- .. ./6- Bana Ebu Kamil el-Cahderi de tahdis etti, bize Ebu Avane, Ya'la b. Ata'tan tahdis etti, o Ebu Alkame'den şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Hureyre bana ağzından ağzıma olmak üzere tahdis edip, dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i dinledim. (H). Bana Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti. (H.) Bize Muhammed b. Beşşar da tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, (Muazia birlikte) ikisi, dedi ki: Bize Şu'be, Ya'la b. Ata’DAN tahdis ettiğine göre o Ebu Alkame'yi dinledi. Ebu Hureyre de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den onların hadislerine yakın olarak buyurduğunu rivayet etti. 

 

Diğer tahric: Nesai, 5524

 

 

 

4729- .. ./7- Bize Muhammed b. Rafi'de tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'den tahdis etti, o Ebu Hureyre'den, o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den öncekilerin hadisini aynen rivayet etti.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

4730-34/8- Bana Ebu't-Tahir de tahdis etti, bize İbn Vehb'in Hayve'den haber verdiğine göre Ebu Hureyre'nin azadlısı Ebu Yunus kendisine tahdis edip, dedi ki: Ebu Hureyre'yi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bunu rivayet ederken dinledim. Ayrıca: "Emire itaat eden" dedi. ama "emirime" demedi. Hemmam'ın Ebu Hureyre'den rivayet ettiği hadiste de böyledir.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

4731-35/9- Bize Said b. Mansur ve Kuteybe b. Said de tahdis etti, ikisi Yakub'dan rivayet etti. Said, dedi ki: Bize Yakub b. Abdurrahman Ebu Hazim'den tahdis etti, o Ebu Salih es-Semmam'dan, o Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Zorluk halinde de kolaylık halinde de hoşuna giden hususlarda da gitmeyen hususlarda da başkalarının sana tercih edilmesi halinde de dinleyip itaat etmek senin görevindir" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Nesai, 4166

 

AÇIKLAMA:          Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Zorluk halinde de kolaylık halinde de ... dinleyip itaat etmek görevindir. " İlim adamları der ki: Bu nefislerin hoşuna gitmeyip ağır gelen hususlarda da böyle olmayan hususlarda da masiyet olmaması halinde yöneticilere itaatin vacip olması demektir. Eğer masiyete itaat sözkonusu ise o taktirde dinleyip itaat etmek yükümlülüğü yoktur. Nitekim diğer hadislerde bu husus açıkça ifade edilmiştir. O halde yöneticilere itaatin vücubunu ortaya koyan bu mutlak hadisler masiyette dinleyip itaat etmenin sözkonusu olmadığını açıkça ifade eden diğer hadislere uygun bir şekilde hamledilerek anlaşılır.

 

"Esere: başkalarını tercih etmek" hemze ve se harfleri fethalı söylenir.

Hemze ötreli se sakin (üsre) hemze kesreli se sakin (isre) olmak üzere üç söyleyişi vardır. Bunları el-Meşarik'de ve başka yerlerde nakletmiş bulunmaktadır. Bu ise dünya işlerinde başkalarının size tercih edilmesi ve özel olarak tekellerine alınmasıdır. Yani umera dünyalığı kendi tekellerine alıp onların elindeki haklarınızı size ulaştırmasalar dahi dinleyip itaat ediniz.

Bütün durumlarda dinleyip itaat etmeye teşvik hakkındaki bu hadislerin bu emri ihtiva etmelerinin sebebi Müslümanların sözbirliğinin sağlanmasıdır. Çünkü ihtilaf onların din ve dünya hallerinin bozuluşuna bir sebeptir.

 

 

 

 

4732-36/10- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, Abdullah b. Berrad el-Eşari ve Ebu Kureyb de tahdis edip, dedi ki: Bize İbn İdris Şu'be’den tahdis etti, o Ebu İmran'dan, o Abdullah es-Samit'den, o Ebu Zer'den: "Benim can dostum bana kol ve bacakları kesik bir köleye dahi olsa dinleyip itaat etmemi tavsiye buyurdu" dedi.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Benim can dostum ... tavsiye etti." Kol ve bacakları kesik köle ile kastedilen en değersiz olan bir köledir. Yani bana emiri dinleyip itaat etmemi neseb itibari ile aşağılık dahi olsa hatta kol ve bacakları kesik siyah bir köle dahi olsa ona itaat etmek kap eder. İmamlardan herhangi bir kimsenin yahut da sahip olduğu güç ile ve ona uyanlar ile birlikte galip gelerek ülkeyi ele geçirmesi halinde kölenin emirliği düşünüise dahi başkasını seçip tercih etmek imkanı varken baştan itibaren ona velayet akdinde bulunulması caiz değildir. Aksine hür olmak bu akit için bir şarttır.

 

 

 

 

4733-..../11- Bize Muhammed b. Beşşar da tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer tahdis etti. (H.) Bize İshak da tahdis etti, bize en-Nadr b. Şumeyl haber verdi, hepsi Şu'be'den, o Ebu İmran’DAN bu isnad ile rivayet etti. Ama ikisi (Muhammed ile Ebu İmran) hadiste: KoL ve bacakları kesik Habeşli bir köle, dediler.

 

 

 

4734- .. ./12- Bunu bize Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be, Ebu İmran'dan bu isnad ile İbn İdris'in, dediği gibi "kol ve bacakları kesik bir köle" dedi.

 

 

 

4735-37/13- Bize Muhammed b. el-Müsenna tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şube, Yahya b. Husayn'dan şöyle dediğini tahdis etti: Ninemi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i Veda haccında hutbe verirken şöyle buyurduğunu dinlediğini tahdis ederken dinledim: "BOşınıza sizi Allah'ın kitabı gereğince yöneten bir köle dahi amir tayin edilecek olursa onu dinleyip itaat ediniz. "

 

Diğer tahric: Nesai, 4203; İbn Mace, 2861;

 

 

 

4736- .. ./14- Bunu bize İbn Beşşfu da tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer ve Abdurrahman b. Mehdi, Şu'be’DEN bu isnad ile tahdis etti ve: "Habeşli bir köle" dedi.

 

 

 

4737- .. ./15- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Veki' b. el-Cerrah Şu'be’DEN bu isnad ile tahdis etti ve: "Kol ve bacaklan kesik Habeşli bir köle" dedi.

 

 

 

4738- .. ./16- Bize Abdurrahman b. Bişr de tahdis etti, bize Behz tahdis etti, bize Şu'be bu isnad ile tahdis etti ve: "Kol ve bacaklan kesik Habeşli" ibabresini zikretmemekle birlikte: O Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i Mina yahut Arafat'da dinledi diye eklemiştir.

 

 

 

4739- ... /17- Bana Seleme b. Şebir de tahdis etti, bize el-Hasan b. A'yen tahdis etti, bize Ma'kil, Zeyd b. Uneyse'den tahdis etti, o Yahya b. Husayn’DAN o ninesi Um el-Husayn’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Onu şöyle derken dinledim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Veda haccında haccettim. (Ninesi), dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) pek çok şeyler söyledi. Sonra onu: "Eğer başınıza el ve ayaklan kesik bir köle amir tayin edilse -zannederim o- siyah da, dedi. - sizi Allah'ın kitabı gereğince yönettiği sürece onu dinleyip itaat ediniz" buyururken dinledim.

 

 

 

4740-38/18- Bize Kuteybe b. Said tahdis etti, bize Leys, UbeyduIlah'dan tahdis etti, o Nafi'den, o İbn Ömer'den o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Müslüman kimsenin sevdiği ve hoşlanmadığı hususlarda dinleyip itaat etmek görevidir. Ona masiyet ile emredilmesi müstesnadır. Şayet ona masiyet ile emredilecek olursa dinlemek de itaat etmek de yoktur. "

 

Diğer tahric: Tirmizi, 1707; İbn Mace, 2864

 

 

 

4741- .. ./19- Bunu bize Zuheyr b. Harb ve Muhammed b. el-Müsenna da tahdis edip, dediler ki: Bize Yahya -ki o b. el-Kattan'dır- tahdis etti. (H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize babam tahdis etti. İkisi Ubeydullah'dan bu isnad ile aynısını rivayet etti.

 

Diğer tahric: Zuheyr b. Harb'ın hadisini Buhari, 2955, 7144; Ebu Davud, 2626; İbn Numeyr'in hadisini yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

4742-39/20- Bize Muhammed b. el-Müsenna ve Muhammed b. Beşşar -lafız İbnu'l Müsenna'ya ait olmak üzere- tahdis edip, dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Zübeyd'den tahdis etti, o Sa'd b, Ubeyde'den o Ebu Abdurrahman'dan, o Ali (radıyallahu anh)'dan rivayet ettiğine göre ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir ordu gönderip başlarına bir adamı komutan tayin etti. O bir ateş yaktı ve: İçine girin, dedi. Bazı kimseler içine girmek istediler. Diğerleri ise: Biz esasen ondan kaçtık, dediler. Sonra bu husus ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e söylenince içine girmek isteyen kimselere: "Eğer içine girmiş olsaydınız kıyamet gününe kadar içinde kalmaya devam edecektiniz" buyurdu. Diğerlerine de güzel sözler söyledi ve: ':4ziz ve celil Allah'a isyan hususunda itaat yoktur. İtaat ancak maruftadır" buyurdu.

 

 

AÇIKLAMA:          "Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir ordu gönderdi. .. itaat ancak maruftadır." Bu da masiyet olan bir hususta itaat olmayacağını, itaatin ancak maruf hususlarda olacağını ifade eden diğer hadislere uygundur. Bu komutanın yaptığı bu işten onları sınamayı kastettiği söylenmiştir. Mizahi seven birisi olduğu da söylenmiştir. Denildiğine göre bu kişi Abdullah b. Huzafe es-Semhi imiş. Ancak bu zayıf bir kanaattir. Çünkü bundan sonraki rivayette:

Ensardan bir adam olduğu belirtilmektedir. Böylelikle bu ondan başka birisi olduğuna delildir.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Eğer içine girmiş olsaydınız kıyamet gününe kadar içinde kalmaya devam ederdiniz. " Bu Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in vahiy ile bildiği hususlardan birisidir. Burada kıyamet günü kaydının sözkonusu edilmesi eğer içine girmiş olsalardı içinden çıkmayacaklardı mutlak rivayete kayıt getirmektedir.

 

 

 

4743-40/21- Bize Muhammed b. Abdillah b. Numeyr, Züheyr b. Harb ve Ebu Said el-Eşecc -lafızları birbirine yakın olmak üzere- de tahdis edip, dedi ki: Bize Veki' tahdis etti, bize A'meş, Sa'd b. Ubeyde'den tahdis etti, o Ebu Abdurrahman'dan, o Ali (radıyallahu anh)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Resulutlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir seriyye gönderdi ve başlarına Ensar’DAN bir adamı komutan tayin edip kendilerine onu dinleyip itaat etmelerini emir buyurdu. Bir hususta onu kızdırdılar. Bunun üzerine o: Benim için odun toplayın, dedi. Onlar da onun için odun topladılar. Sonra: Bir ateş yakın, dedi. Onlar da yakt!. Arkasından: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) size beni dinleyip bana itaat etmenizi emir buyurmadı mı, dedi. Onlar: Buyurdu, dediler. Komutanları: O halde içine girin, dedi. Biri diğerine baktı ve: Biz Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ateşten kaçıp gittik, dediler. Onlar bu halde iken kızgınlığı geçti, ateş de söndü. Geri döndüklerinde bu hususu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e zikredince O: "Eğer içine girmiş olsalardı içinden çıkmayacaklardı. İtaat ancak maruftadır" buyurdu.

 

 

 

4744- .. ./22- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize ve Veki' ve Ebu Muaviye, A'meş'den bu isnad ile ve buna yakın olarak hadisi rivayet etti.

 

 

 

4745-41/23- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Abdullah b. İdris, Yahya b. Said ve Ubeyd b. Ömer'den tahdis etti. O Ubade b. el-Velid b. Ubade'den, o babasından, o dedesinden şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile zorluk halinde kolaylık halinde, hoşumuza giden ve gitmeyen hususlarda, başkalarının bize tercih edilmesi halinde ve iş hususunda emir sahipleri ile çekişmemek, nerede olursak olalım Allah uğrunda hiçbir kınayanın kınamasından korkmaksızın nerede olursak olalım hakkı söylemek üzere beyatleştik.

 

Diğer tahric: Buhari, 7199, 7200; Nesai, 4160, 4161, 4162, 4163, 4164, 4165; İbn Mace, 2866

 

 

 

4746- .. ./24- Bunu bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize Abdullah -yani b. İdris- tahdis etti, bize İbn Aclan ve Ubeydullah b. Ömer ile Yahya b. Said, Ubade b. el-Velid’DEN bu isnad ile aynısını tahdis etti.

 

 

 

4747-,../25- Bize İbn Ebu Ömer de tahdis etti, bize Abdulaziz -yani ed-Deraverdı- Yezid -ki o b. el-Had'dır-den tahdis etti, o Ubade b. el-Velid b. Ubade b. es-Samit'den o babasından şöyle dediğini rivayet etti: Babam bana tahdis edip: Biz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e beyat ettik deyip İbn İdris'in hadisi ile aynen rivayet etti.

 

 

 

4748-42/26- Bize Ahmed b. Abdurrahman b. Vehb b. Müslim tahdis etti, bize amcam Abdullah b. Vehb tahdis etti, bize Amr b. el-Haris tahdis etti, bize Bukeyr, Busr b. Said'den tahdis etti, o Cünade b. Ebu Uneyye'den şöyle dediğini rivayet etti: Hasta olduğu bir sırada Ubeyde b. es-Samit'in huzuruna girdik. Biz: Allah halini düzeltsin. Bize Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den dinlemiş olduğun ve kendisi ile Allah'ın (bizleri) yararlandıracağı bir hadis naklet, dedik. O, dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizi çağırdı. Biz de O'na beyat ettik. Bizden aldığı sözler arasında hoşumuza giden ve gitmeyen hallerde kolaylık ve zorluk halimizde ve başkalarının bize tercih edilmesi halinde bile dinleyip itaat etmek ve iş hususunda ehli olanlarla çekişmemek üzere beyat ettik. O: "Sizde hakkında Allah'tan kesin bir delil bulunan apaçık bir küfür görmeniz hali müstesna" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 7055

 

AÇIKLAMA:          "Elinizde hakkında Allah'tan kesin bir delil bulunan apaçık bir küfür görmeniz hali müstesna." Bu ibare ravilerin bir çoğu tarafından bu şekilde nakledilmiştir. Nüshaların bir çoğunda "bevahan: apaçık" lafzı vav iledir. Bazılarında ise "berahan" şeklindedir. Her ikisi de apaçık bir küfür anlamındadır. Burada küfürden kasıt ise masiyetlerdir. Hakkında sizde (elinizde) apaçık kesin bir delil bulunmasının anlamı da bunun böyle olduğunu yüce Allah'ın dininde bilmeniz demektir.

 

Hadisin anlamına gelince, yöneticilerle yönetme yetkileri hususunda çekişmeyin. Onlara itiraz etmeyin. Ancak onların İslam'ın temel kaidelerinden bildiğiniz kesin ve münker bir iş yaptıklarını görmeniz hali müstesnadır. Bunu görecek olursanız bu yaptıklarına karşı çıkın ve nerede olursanız olun hakkı söyleyin. Onlara karşı huruc (ayaklanmak) ve onlarla savaşmak ise fasık ve zalim olsalar dahi Müslümanların icmaı ile haramdır. Sözünü ettiğim bu anlamda pek çok hadis-i şerif birbirini pekiştirmektedir. Ehl-i sünnet de fasıklık sebebi ile yöneticinin görevinden azlolmayacağı üzerinde icma etmişlerdir. Fıkıh kitaplarında bizim mezhep alimlerimizden bazılarının azı olacağı şeklinde zikredilen görüş aynı zamanda Mutezile’DEN de nakledilmiş olup, söyleyenin bir hatasıdır ve icma'ya aykırıdır.

 

İlim adamları der ki: Bundan dolayı halifenin görevinden azlolmayıp ona karşı çıkmanın (hurucun) haram olması ise bunun neticesinde ortaya çıkacak olan çeşitli fitneler, kanların dökülmesi, araların bozulmasıdır. Böylelikle onun azledilmesindeki kötülük kalmasındaki kötülükten daha büyük olur.

 

Kadı Iyaz, dedi ki: İlim adamlarının icma ettiklerine göre kafir ile yapılan imamet akdi gerçekleşmez. Aynı şekilde sonradan kafir olursa azlolacağı hükmü üzerinde de icma etmişlerdir. namazları ikame etmeyi ve namaza çağırmayı terk edecek olsa yine hüküm böyledir. İlim adamlarının çoğunluğuna göre bid'atin hükmü de böyledir. Bazı Basralı ilim adamları bid'at ehli olan kimseye imamet akdi yapılırsa geçerli olur ve bu akdi devam eder. Çünkü tevilde bulunan bir kişidir demişlerdir.

 

Kadı Iyaz, dedi ki: Eğer sonradan kafir olup şeriatı değiştirse yahut da sonradan bid'at sahibi olsa velayet hükmünün dışına çıkar ve itaat yükümlülüğü de kalkar. Müslümanların da ona karşı kıyam edip onu görevinden alaşağı etmeleri imkanları varsa adaletli bir imam nasb ve tayin etmeleri icap eder. Eğer bu ancak bir kesimin yapabileceği bir iş ise onların kafir olanı görevinden almak için kıyam etmeleri vaciptir. Fakat bid'atçi kimse için ancak ona güç yetirmelerinin mümkün olduğunu zannetmeleri halinde icap eder. Şayet kesinlikle buna güçlerinin yetmeyeceğini görürlerse kıyam etmek icap etmez. Bu durumda Müslüman bir kimse onun topraklarından başka yerlere hicret etsin, dinini yaşamak için kaçsın.

(Kadı Iyaz devamla), dedi ki: Fasık olan bir kimseye baştan beri halifelik akdi gerçekleşmez. Eğer halife sonradan fasık olursa bazıları fitne ve savaş gerekmesi hali dışında onu hal etmek (görevinden almak) icap eder demişlerdir.

 

Ehli sünnete mensup fukaha, muhaddisin ve kelamcıların büyük çoğunluğu ise fasıklık, zulüm, hakların askıya alınması sebebi ile azlolmaz ve görevden alınmaz. Bundan dolayı ona karşı huruc etmek de caiz değildir. Aksine ona öğüt vermek ve korkutmak gerekir. Çünkü bu husustaki hadislerden bu anlaşılmçıktadır.

 

Kadı Iyaz, dedi ki: Ebu Bekir b. Mücahid bu hususta icma olduğunu iddia etmiştir. Ama bazıları onun bu kanaatini Hasan, İbn Zubeyr ve Medinelilerin Umeyyeoğullarına karşı kıyam etmelerini tabiinden ve ilk nesilden büyük bir topluluğun İbnu'l Eş'as ile birlikte Haccac'a karşı kıyam etmelerini delil göstererek reddetmişlerdir. Bu görüşün sahibi kişi "işin ehli ile çekişmemek" buyruğunu adil imamlar hakkında yorumlamıştır. Cumhurun delili ise Haccac'a karşı kıyam edenlerin bu kıyamlarının yalnızca fasıklığından ötürü olmadığını aksine şeriatin bir takım hususlarını değiştirmiş olması ve küfür olan bazı hususları izhar etmiş olmasıdır. Kadı Iyaz, dedi ki: Bu husustaki görüş ayrılığı ilk zamanlarda idi. Sonrada onlara karşı hurucun (ayaklanmanın) yasaklığı üzerinde icma gerçekleşmiştir.

 

"Dinleyip itaat etmek üzere beyat ettik" burada bey'atleşmekten kasıt ahitleşmektir. "Bey: Alışveriş" den alınmıştır. Çünkü alışveriş yapanların her biri karşısındakine elini uzatır. Bu beyatte bu şekilde diğerinin avucunu eline almakla olur. Buna beyat denilmesinin yüce Allah'ın kendilerine vaad etmiş olduğu pek büyük mükafattan ötürü bu ismin verildiği de söylenmiştir. Çünkü yüce Allah: "Muhakkak Allah müminlerden kendilerine cennet vermek karşılığında canlarını ve mallarını satın almıştır." (Tevbe, 111) buyurmaktadır.

(4745) "nerede olursak olalım Allah uğrunda kınayanın kınamasından korkmayıp hakkı söyleyeceğimize ... " Yani her zaman ve her yerde küçüklere de büyüklere de iyiliği emredip kötülükten alıkoyacağımıza, bu hususta hiçbir kimsenin hatır ve gönlünü saymayacağımıza, ondan korkmayıp bu hususta imamlara (yöneticilere) iltifat etmeyeceğimize (söz verip beyat ettik) demektir.

 

İşte burada iyiliği emredip münkerden alıkoyma görevinin yerine getirilmesi gereği anlaşılmaktadır. İlim adamları bunun farz-ı kifaye olduğu üzerinde icma etmişlerdir. Eğer bu işi yapmaktan dolayı canına, malına ya da başkasına zarar geleceğinden korkacak olursa eli ile ve dili ile karşı çıkmak yükümlülüğü kalkar, kalbi ile bundan hoşlanmayıp tiksinmesi icap eder. Hem bizim hem büyük çoğunluğun kanaati budur.

 

Kadı İyaz burada bazılarından bu durumda da başka hallerde de kayıtsız ve şartsız olarak münkere karşı çıkılacağı kanaatinde olduğunu nakletmektedir. İyiliğin emredilip kötülükten alıkonulması ile ilgili yeterli geniş açıklamalar İman Kitabı'nda geçmiş bulunmaktadır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

9/62- İMAM BİR KALKANDIR, ONUN ARKASINDAN SAVAŞILIR VE ONUNLA KORUNULUR (HADİSİ) BABI