SAHİH-İ MÜSLİM

İMARE

 

3/56- EMİRLİK İSTEMENİN VE ONU ŞİDDETLE ARZULAMANIN YASAK OLDUĞU BABI

 

4692-13/1- Bize Şeyban b. Ferruh tahdis etti, bize Cerir b. Hazim tahdis etti, bize el-Hasan tahdis etti, bize Abdurrahman b. Semura tahdis edip, dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Ey Abdurrahman b. Semura! Emirlik isteme. Çünkü sen onu istediğin için sana verilecek olursa onunla baş başa bırakılırsın. Eğer onu istemediğin halde sana verilirse ona karşı sana yardım olunur" buyurdu.

 

 

 

4693- .. ./2- Bize Yahya b. Yahya da tahdis etti, bize Halid b. Abdullah, Yunus'dan haber verdi. (H.) Bana Ali b. Hucr es-Said de tahdis etti, bize Huşeym, Yunus, Mansur ve Humeyd'den tahdis etti. (H.) Bize Ebu Kamil el-Cahderi de tahdis etti, bize Hammad b. Zeyd, Simak b. Atiye, Yunus b. Ubeyd ve Hişam b. Hassan'dan tahdis etti, hepsi el-Hasan’DAN o Abdurrahman b. Semura'dan o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den Cerir b. Hazim'in hadisi ile aynen rivayet etti.

 

 

AÇIKLAMA:          Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Emirlik isteme. Çünkü o sana istediğin için verilecekolursa onunla baş başa bırakılırsın" buyruğu pek çok nüshada ya da çoğunluğunda hemzeli olarak "ukilte" bazısında ise "vukilte" şeklindedir. Kadı Iyaz, dedi ki: Bu kelime nüshaların çoğunluğunda hemze iledir. Ama doğrusu vav iledir. Sen onu istemeden sana verilmesi halinin aksine talib olduğun için sana verilecek olursa, ona teslim edilirsin (onunla baş başa bırakılırsın). Ve sana yardım olunmaz demektir.

 

 

 

 

4694-14/3- Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Muhammed b. el-Ala da tahdis edip, dedi ki: Bize Ebu Üsame, Bureyd b. Abdullah'tan tahdis etti, o Ebu Burde'den, o Ebu Musa’DAN şöyle dediğini rivayet etti: Amcaoğullarından iki adam ile birlikte Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girdim. O c iki adamdan birisi: Ey Allah'ın Rasulü! Aziz ve Celil Allah'ın senin yönetimine vermiş olduğu bazı işlerin başına emir tayin et, dedi. Diğeri de bunun gibi söyleyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bizler -Allah'a yemin ederim ki- bu işin başma onu isteyen bir kimseyi de bunu şiddetle arzu eden bir kimseyi de getirmeyiz" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 7149

 

AÇIKLAMA:          "Muhakkak bizler -Allah'a yemin olsun ki- ... görevlendirmeyiz." Şiddetle arzu etti anlamındaki "harasa" fiili re harfi fethalı ve kesreli (harisa) olarak da söylenmekle birlikte fethalı söyleyiş daha fasihtir. Kur'an-ı Kerim de bu şekilde zikredilmektedir. Nitekim yüce Allah: "Oldukça arzu etsen dahi insanların çoğu iman edecek değillerdir. " (Yusuf, 103) buyurmaktadır.

 

ilim adamları der ki: Yönetim işlerinin başına getirilmeyi istenen kimselere görevin verilmeyişindeki hikmet, bu durumda onun görevi ile baş başa bırakılması ve bundan önceki Abdurrahman b. Semura hadisinde açıkça ifade edildiği gibi ona yardım olunmamasıdır. Ona yardım olunmazsa kendisi o işin ehli olmaz. Ehil olmayan da görev başına getirilmez. Ayrıca böyle bir durumda görev isteyen ve bunu şiddetle arzu eden zan altında bulunur. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

 

4695-15/4- Bize Ubeydullah b. Said ve Muhammed b. Hatim -lafız İbn Hatim'e ait olmak üzere- tahdis etti, dedi ki: Bize Yahya b. Said el-Kattan tahdis etti, bize Kurra b. Halid tahdis etti, bize Humeyd b. Hilal tahdis etti. Bana Ebu Burde tahdis edip, dedi ki: Ebu Musa, dedi ki: beraberimde Eşarilerden iki adam olduğu halde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna geldim. Onlardan biri sağımda diğeri solumda idi. Her ikisi de görev istedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de misvak kullanıyordu. Bunun üzerine: "Ey Ebu Musa -ya da: Abdullah b. Kays- ne diyorsun" buyurdu.

 

Ben: Seni hak ile gönderene yemin ederim ki 'içlerindeki niyetten beni haberdar etmediler. Ben de onların görev isteyeceklerini fark etmedim, dedim. (Ebu Musa), dedi ki: Ve ben yükselmiş dudağı altındaki misvakini hala görür gibiyim. Şöyle buyurdu: "Bizler işimizin başına onu isteyeni asla görevlendirmeyiz -yahut görevlendirmeyiz- ama sen ey Ebu Musa -ya da Abdullah b. Kays- git" buyurdu. Onu Yemen'e gönderdi. Sonra arkasından Muaz b. Cebel'i gönderdi. Muaz onun yanına vardığı zaman in deyip ona bir minder uzattı. Bu arada yanında bağlı bir adam bulunduğunu görünce bu ne, dedi.

 

Ebu Musa: Bu önceleri bir Yahudi idi. Müslüman oldu. Sonra tekrar dinine o kötü dine dönüp Yahudi oldu, dedi. Muaz o öldürülmedikçe asla oturmam (çünkü) Allah'ın ve Rasulünün hükmü budur, dedi. Bu sefer Ebu Musa: Otur, tamam, dedi. Muaz: Öldürülmedikçe oturmam. Allah'ın ve Rasulünün hükmü budur diye üç defa tekrarladı.

 

Bunun üzerine verdiği bir emir ile öldürüldü. Sonra geceleyin namaza kalkmayı müzakere ettiler. Onlardan biri yani Muaz: Bana gelince hem uyurum hem kalkar namaz kılarım. Ve kalkıp namaz- kılmamda neyi ümit ediyorsam uyku halim de de onu ümit ederim, dedi.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 6923, 2261,7156, 7157; Ebu Davud, 3579, 4354; Nesai, 4 -muhtasar-

 

AÇIKLAMA:          "Ve ona bir minder uzattı." Bundan bu ve benzeri hareketlerle misafire ikram anlaşılmaktadır.

 

İslama girmiş Yahudi hakkındaki: "Sonra irtidat etti. Muaz: O öldürülmedikçe oturmam, dedi. Bunun üzerine verdiği emir ile öldürüldü" şeklindeki ifadelerden şu hükümler anlaşılmaktadır: Mürtedin öldürülmesi vaciptir. İlim adamları mürtedin öldürüleceğini icma ile kabul etmişlerse de onun tevbe etmesinin istenmesi hususunda vacip mi yoksa müstehap mı bunun süresi ne kadardır ve tevbesinin kabul edilip edilmemesi hususunda ayrıca bütün bu hususlarda kadın da erkek gibi midir değil midir ihtilaf etmişlerdir. 

 

Malik, Şafii, Ahmed ve selef ve halefin büyük çoğupluğu tevbe etmesi istenir demişlerdir. Maliki mezhebinden İbnu'l Kassar bu hususta ashabı kiramın icma ettiğini nakletmektedir.

 

Tavus, Hasan, Maliki mezhebinden Macişun, Ebu Yusuf, Zahiri mezhebi alimleri ise tevbe etmesi istenmez. Eğer tevbe ederse yüce Allah nezdinde tevbesinin kendisine faydası olur ama öldürülme hükmü kalkmaz demişlerdir. Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dinini değiştireni öldürün" buyurmuştur.

 

Ata ise şöyle demektedir: Eğer Müslüman olarak doğmuşsa tevbe etmesi istenmez. Şayet kafir olarak doğduktan sonra Müslüman olmuş sonra irtidat etmişse tevbe etmesi istenir. Tevbe etmesinin istenmesinin vacip mi müstehap mı olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Şafii ve mezhebine mensup ilim adamlarına göre daha sahih olan görüş tevbe etmesini istemenin vacip olduğu ve bunun derhal isteneceği şeklindedir. Süresinin üç gün olduğu şeklinde de bir görüşü vardır. Malik, Ebu Hanife, Ahmed ve İshak da böyle demiştir. Yine Ali’DEN bir ay süre ile ondan tevbe isteneceği rivayeti nakledilmiştir.

 

Cumhur, dedi ki: Tevbe etmemesi halinde kadın da erkek gibi öldürülür.

 

Köleleştirilmesi caiz olmaz. Şafii, Malik ve büyük çoğunluğun kanaati budur. Ebu Hanife ile bir grubun kanaatine göre ise kadın hapsedilir, öldürülmez. Hasan ve Katade’DEN gelen rivayete göre ise köleleştirilir. Bu görüş Ali (radıyallahu anh)'dan da rivayet edilmiştir.

 

Kadı Iyaz, dedi ki: Bu hadisten anlaşıldığına göre bölge emirleri (valileri) öldürmek ve buna benzer hadleri uygulamak hakkına sahiptirler. Bu aynı zamanda Malik, Şafii, Ebu Hanife ve bütün ilim adamlarının kanaatidir. Kufeliler ise: Böyle hadleri ancak bölgelerdeki fakihler uygular. O bölgenin amili uygulamaz demişlerdir. (Kadı Iyaz devamla), dedi ki: Ancak yargı hususunda eğer velayetleri (yetkileri) mutlak olup, herhangi bir hüküm türüne özel değilse ilim adamlarının cumhuruna göre hakimler hadleri uygularlar ve bütün hususlara (davalara) bakarlar. Ancak ordu ve askerlerin sayıları haracın toplanması gibi devletin kamusal işleri ile alakalı özel hususlar müstesnadır. Ebu Hanife ise hadlerin uygulanmasında böyle bir yetki yoktur demektedir.

 

"Bana gelince hem uyurum kalkarım ve namaza kalkışımda neyi ümit edersem uykumda da onu ümit ederim" yani ben kalkmak niyeti ile ve içimden ibadet etmek ve nefsimi itaate hazırlamak sOreti ile kesin bir karar vererek uyurum. İşte kalkışımda yani namaz kılışımda ümit ettiğim gibi bunda da ecir alacağımı ümit ederim .

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

4/57- BİR ZORUNLULUK OLMADAN EMİR OLMANIN MEKRUH OLDUĞU BABI