SAHİH-İ MÜSLİM |
İMARE |
2/55- HALİFENİN
KENDİSİNDEN SONRAKİ HALİFEYİ GÖSTERMESİ (İSTİHLAF) VE BUNU YAPMAMAK BABI
4690-11/1- Bize Ebu Kureyb Muhammed b. el-Ala tahdis etti, bize Ebu
Üsame, Hişam b. Urve'den tahdis etti, o babasından, o İbn Ömer'den şöyle
dediğini rivayet etti: Babam yaralandığı zaman yanında idim. Ondan övgü ile söz
ettiler ve Allah sana hayırlı mükafatlar versin, dediler. O: (Ben bu halimle)
ümid eden ve korkan birisiyim, dedi. Etrafındakiler: Kendinden sonraki halifeyi
göster, dediler. O: Ben sizin işinizi (sorumluluğunuzu) hem hayatta iken hem
ölü iken mi yükleneyim. Bundan bana düşen payın lehimde ve aleyhimde olmaksızın
başa baş çıkmasını çok arzu ederim. Eğer benden sonraki halifeyi söylersem
benden daha hayırlı olan -yani Ebu Bekir- kendisinden sonraki halifeyi
göstermişti. Ve eğer sizi bu halinizle bırakırsam benden daha hayırlı olan
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sizi olduğunuz halde bırakmıştı, dedi.
Abdullah, dedi ki: Ben
onun Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i zikredince kendisinden sonra
halife olması için kimseyi söylemeyeceğini anladım.
Diğer tahric: Buhari,
7217
4691-12/2- Bize İshak b.
İbrahim tahdis etti, İshakve Abd bize Abdurrezzak haber verdi, dedi. Diğer
ikisi tahdis etti, dedi. Bize Ma'mer, Zührı'den haber verdi, bana Salim, İbn
Ömer’DEN şöyle dediğini haber verdi: Hafsa'nın huzuruna girdim. O: Babanın
kendisinden sonraki halifeyi söylemediğini biliyor musun, dedi. Ben: O zaten
böyle bir iş yapacak değildir, dedim. Hafsa: Şüphesiz ki o (bunu) yapacak,
dedi.
(İbn Ömer), dedi ki: Ben
bu hususta onunla konuşacağıma yemin ettim.
Ertesi gün sabahı
edinceye kadar sustum, onunla konuşmadım. Yeminim sebebi ile sanki bir dağ
taşıyormuşum gibi idim. Nihayet geri dönüp huzurunagirdim. Bana insanların
durumuna dair soru sordu. Ben de ona haber verdim. Sonra ona: İnsanların bir
söz söylediklerini işittim. Ben de onu sana söyleyeceğime dair yemin ettim.
Senin senden sonra halife olacak kimsenin adını vermeyeceğini ileri sürüyorlar.
Halbuki senin bir deve yahut bir koyun çobanın olup sonra sana onları kendi
hallerine bırakıp gelecek olursa senin kanaatine göre onları gerektiği
korumamış olur. İnsanların yönetimi ise bundan çok daha çetindir, dedim.
Sözümü uygun buldu. Bir
süre başını indirdi, sonra onu bana kaldırarak şunları söyledi: Şüphesiz aziz
ve celil Allah kendi dinini korur. Ve muhakkak eğer ben benden sonra halife
olacak kimsenin adını söylesem şüphesiz Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) kendisinden sonra kimseyi halife tayin etmedi. Ve eğer ben benden
sonraki halifeyi tespit edecek olursam şüphesiz ki Ebu Bekir (radıyallahu anh)
kendisinden sonraki halifeyi tespit etmişti.
(İbn Ömer), dedi ki:
Allah'a yemin ederim ki o Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Ebu
Bekir'i sözkonusu edince onun Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
kimseyi denk tutmayacağını ve onun kendisinden sonraki halifeyi
belirlemeyeceğini anladım.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 2939; Tırmizi, 2226
AÇIKLAMA: (4690)
"Hem ümitvarım hem korkuyorum." Ümidim de var korkum da var. Yani
insanlar iki kısımdır. Bir kısmı ümit eder bir kısmı korkar. Yani bende
bulunanlardan herhangi bir şeyelde edeceğini umar, yahut benden korkar. Bunun
ben yüce Allah nezdinde bulunanları ümit ederim, onun azabından korkarım. Bu
sebeple sizin bana getirdiklerinize önem vermiyorum demek istediği de
söylenmiştir. Bununla halifeliğin kastedildiğini de söyleyenler vardır. Yani
insanlar halifelik hususunda iki kısımdır. Kimisionu ümit eder ben böyle
birisini onU umduğu için öne geçirmeyi arzu etmem. Kimisi de ondan hoşlanmaz.
Böyle birisinin de ondan aciz kalacağından korkarım.
"Eğer benden
sonraki halifeyi tespit edersem benden daha hayırlı olan kendisinden sonraki
halifeyi tespit etmiştir ... " Bundan çıkan anlam şudur: Müslümanlar
halifenin ölümün yaklaştığı haller ile karşı karşıya kalması halinde ve bundan
önce kendisinden sonraki halifeyi tespit etmesi de caizdir, bunu yapmayarak
terk etmesi de caizdir. Eğer yapmayacak olursa bu hususta Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e uymuş olur. Aksi taktirde Ebu Bekir'e uymuş olur. Yine
onların icmaı ile bu şekilde halife tayin etmekle hilafet akdi gerçekleşir.
Aynı zamanda şayet halife kendisinden sonraki halifeyi tespit etmeyecek olursa
hal ve akd ehlinin bir kimse ile halifelik akdini yapması ile de gerçekleşir.
Bu hususta yine
halifenin işi Ömer (radıyallahu anh)'ın altı kişi görevlendirdiği gibi bir
cemaat arasında istişare ile tespit edilmek sureti ile neticelendirilmesini
istemesi de caizdir. Müslümanların bir halife tayin etmelerinin vacip olduğu
üzerinde de icma etmişlerdir.
Bunun vacip oluşu ise
akıl ile değil şeriat iledir. El-Asam'dan böyle bir şeyin vacip olmadığı ile
ondan başkalarından akıl ile vacip fakat ile şeriat ile değildir diye
nakledilen her iki görüş de batıldır. Asam'a karşı kendisinden önceki icma
delil gösterilir. Ashab-ı kiramın sakife gününde istişare ettikleri süre ile
Ömer (radıyallahu anh)'ın vefatından sonra istişare ile geçirilen günlerde
halifesiz kalmış olmalarının lehe delil olması sözkonusu değildir. Çünkü onlar
halife tayin etmeyi terk etmiş değillerdi. Aksine kiminle halifelik akdini
yapacakları hususunda düşünerek ÇalıŞıP uğraşıyorlardı.
Diğer görüş sahibinin
kanaatinin bozukluğu da açıkça ortadadır. Çünkü akıl ne bir şeyi vacip ne güzel
ne de çirkin görür. Bu bizatihi değil adete göre ortaya çıkar.
Bu hadiste Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in herhangi bir kimsenin halifeliğini nass ile
tespit ve tayin etmemiş olduğuna da delil vardır. Bu ehli sünnetin ve
başkalarının icma ettikleri bir husustur. Kadı Iyaz, dedi ki: Bu hususta
Abdulvahid'in kız kardeşinin oğlu Bekir muhalefet etmiş ve Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Ebu Bekir'in halifeliğini nass ile tayin
ettiğini ileri sürmüştür.
İbn Ravendi ise: Abbas'ı
nass ile tayin etmiştir derken şia ve Rafiziler Ali'yi nass ile tayin ettiğini
söylerler.
Bütün bunlar batıl
iddialar ve iftiraya kalkışmak kadar bir cesaret, ayrıca fiilen bilinen bir
hususa karşı hakkı bile bile ve sıkılmadan inkar etmektir. Çünkü ashabı kiram
(r.a.) Ebu Bekir'i seçmek ve onun Ömer (radıyallahu anh) hakkındaki ah dini
(kendisinden sonraki halife olma tavsiyesini) yerine getirmek hususunda icma
ettikleri gibi Ömer (radıyallahu anh)'ın istişare ile tespit edilmesi
şeklindeki tavsiyesini de yerine getirmek hususunda icma etmiş ve bunların
herhangi biri hakkında hiçbir kimse muhalefet etmemiştir. Ayrıca ne Ali, ne
Abbas ne de Ebu Bekir herhangi bir zamanda kendisine bu hususta bir vasiyette
bulunduğunu iddia etmiş değildir. Ali ve Abbas da eğer olmuş olsaydı böyle bir
vasiyeti sözkonusu, etmenin önünde herhangi bir engel bulunmaksızın bütün bu
hususlar üzerinde ittifak etmişlerdir. Her kim, bunlardan herhangi birisi
lehine bir vasiyet bulunduğunu ileri sürecek olursa, hiç şüphesizümmetin bir
hata üzerinde birleştiğini ve bu hatayı sürdürmeye devam ettiğini iddia etmiş
olur. Ashabı kiramın bütün bu hallerde batıl üzerinde birbirleri anlaşıp
ittifak etmelerini söylemek kıble ehlinden olan bir kimse için nasıl helal
olabilir? Eğer böyle bir şeyolmuş olsaydı mutlaka nakledilirdi. Çünkü bu önemli
işlerdendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
3/56- EMİRLİK İSTEMENİN
VE ONU ŞİDDETLE ARZULAMANIN YASAK OLDUĞU BABI