SAHİH-İ MÜSLİM |
CİHAD |
33 - باب
بيان أن أرواح
الشهداء في
الجنة. وأنهم
أحياء عند
ربهم يرزقون
33/6- ŞEHİTLERİN
RUHLARININ CENNETTE VE ONLARIN RABLERI NEZDİNDE DİRİ OLUP, RIZIKLANDIKLARINI
BEYAN BABI
121 - (1887) حدثنا
يحيى بن يحيى
وأبو بكر بن
أبي شيبة.
كلاهما عن أبي
معاوية. ح
وحدثنا إسحاق
بن إبراهيم.
أخبرنا جرير
وعيسى بن
يونس. جميعا
عن الأعمش. ح
وحدثنا محمد
بن عبدالله بن
نمير (واللفظ
له). حدثنا
أسباط وأبو
معاوية. قالا:
حدثنا الأعمش
عن عبدالله بن
مرة، عن
مسروق. قال:
سألنا
عبدالله (هو
ابن مسعود) عن
هذه الآية:
{ولا تحسبن
الذين قتلوا
في سبيل الله
أمواتا بل
أحياء عند
ربهم يرزقون} [3
/آل عمران /169] قال:
أما إنا سألنا
عن ذلك. فقال
(أرواحهم في
جوف طير خضر.
لها قناديل
معلقة بالعرش.
تسرح من الجنة
حيث شاءت. ثم
تأوي إلى تلك
القناديل.
فاطلع إليهم
ربهم اطلاعة.
فقال: هل
تشتهون شيئا؟
قالوا: أي شيء
نشتهي؟ ونحن نسرح
من الجنة حيث
شئنا. ففعل
ذلك بهم ثلاث
مرات. فلما
رأوا أنهم لن
يتركوا من أن
يسألوا، قالوا:
يا رب! نريد أن
ترد أرواحنا
في أجسادنا حتى
نقتل في سبيلك
مرة أخرى.
فلما رأى أن
ليس لهم حاجة
تركوا(.
4862-121/1- Bize Yahya
b. Yahya ve Ebu Bekir b. Ebu Şeybe tahdis etti.
İkisi Ebu Muaviye'den
rivayet etti. (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Cerir ve İsa b.
Yunus haber verdi, birlikte ,6;meş'den rivayet ettiler. (H.) Bize Muhammed b.
Abdullah b. Numeyr de -Iafız ona ait olmak üzere- tahdis etti, bize Esbat ve
Ebu Muaviye tahdis edip dedi ki: Bize ,6;meş, Abdullah b. Murre'den tahdis
etti, o Mesruk'dan şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah'a -ki o b. Mesud'dur-
bu: "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar rableri
katında diridirler, rızıklanırlar" (Ali İmran, 169) ayeti hakkında soru
sorduk. O şu cevabı verdi: Biz de buna dair soru sormuştuk (Allah Rasulü) şöyle
buyurdu: "Onların ruhları yeşil kuşların kursaklarındadır. Onların da arşa
asılı kandilleri vardır. O kuşlar cennette dilediği yerde gezip dolaşır, sonra
tekrar gelip o kandillere sığınırlar. Rableri onlara bir defa muttali olarak
canınız bir şeyarzu ediyor mu buyurdu. Onlar neyi arzu edebiliriz ki. Hem biz
cennette istediğimiz yere gidip geliyoruz dediler. Allah onlara bunu üç defa
tekrar etti. Kendileri bir dilekte bulunmadan bırakılmayacaklarını görünce:
Rabbim, bizler ruhlarımızın tekrar cesetlerimize geri döndürülmesini istiyoruz
ki, senin yolunda bir defa daha öldürülelim dediler. O da onların bir
ihtiyaçlarının olmadığını görüp kendi hallerine bırakıldılar. "
Diğer tahric: Tirmizi,
3011; İbn Mace, 2801
AÇIKLAMA: Senette:
"Bana Yahya b. Yahya ... tahdis etti" diyerek hadisin senedini Mesruk'a
kadar zikretti. Mesruk dedi ki: Abdullah'a bu: "Allah yolunda
öldürülenleri sakın ölüler sanma ... " ayeti hakkında soru sorduk. ..
Ruhları yeşil kuşların kursağındadır buyurdu."
El-Mazeri dedi ki:
Burada "Abdullah" adının nispeti belirtilmeden zikredilmiştir. Ebu
Ali el-Gassani dedi ki: İnsanlar arasından onun nesebini belirtip Abdullah b.
Amr diyenler vardır. Hadisi Ebu Mesud ed-Dimeşki, İbn Mesud'un Müsnedi'inde
zikretmiştir. Kadı Iyaz dedi ki: Müslim Sahihi'nin bazı nüshalarında da
Abdullah b. Mesud olarak kaydedilmiştir.
Derim ki: Bizim
diyarımızın bazı güvenilir nüshalarında da bu şekildedir. Ama çoğunluğunda
nispeti belirtilmeden kaydedilmiştir. Hadisi, Halef el-Vasıti ve el-Humeydi ile
başkaları İbn Mesud'un Müsnedi arasında zikretmişlerdir. Doğrusu da budur. Bu
hadis-i şerif de: "Biz bu hususu sorduk da O -yani Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)- şöyle buyurdu ... " dediği için merfudur.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in şehitler hakkında: "Ruhlan yeşil kuşların kursaklarındadır
... sonra tekrar o kandillere gelirler" buyruğu ile cennetin yaratılmış ve
şu anda var olduğu beyan edilmektedir. Ehl-i sünnetin kanaati de budur. Adem'in
kendisinden indirildiği ve ahirette müminlerin kendisinde nimetlerle mükafatlandırılacağı
cennet de odur. Ehl-i sünnetin icmaı bu şekildedir. Mu'tezile ve yine
bid'atçilerden bir kesim ve başkaları cennetin halen mevcut olmadığı, kıyamet
gününde dirilişten sonra var edileceğini söylemişlerdir. Bunlar Adem'in
çıkartıldığı cennetin başka bir cennet olduğunu söylerler. Fakat Kur'an ve
Sünnetin Zahir buyrukları hak ehlinin kanaatine delildir.
Yine bu hadiste ölülerin
kıyamet gününde sevap ve ikab ile karşılık görecekleri de isbat edilmektedir.
Kadı Iyaz dedi ki: Yine
bu hadiste ruhların baki olduğu, fani olmayıp iyilik yapanın nimet gördüğü,
kötülük yapanın da azaba uğratıldığı belirtilmektedir. Nitekim Kur'an-ı Kerim
ve hadislerde de böyle belirtilmiştir. Ruhun fani olacağını söyleyen
bid'atçilerden bir kesimin kanaatlerinin aksine ehl-i sünnetin kanaati budur.
Kadı Iyaz dedi ki:
Burada hadiste "şehitlerin ruhları" denilirken Malik'in rivayet
ettiği hadiste: "Müminin canı (neseme)" denilmektedir. Neseme ise hem
beden hem ruhu ile birlikte insanın kendisi hakkında kullanıldığı gibi yalnızca
ruh hakkında da kullanılır. İşte diğer hadiste geçen bu lafızdan kasıt bu
tefsir (açıklama)da kastedilen de ruhtur. Çünkü bizler bedenin yok olup
toprağın onu yediğini biliyoruz. Ayrıca hadiste: "ta ki yüce Allah kıyamet
gününde onu kendi cesedine döndürünceye kadar" buyruğu da bunu
gerektirmektedir.
Kadı lyaz dedi ki:
Malik'in -yüce Allah'ın rahmeti ona- rivayet ettiği hadiste "müminin
nesemesi (canı)" sözkonusu edilmesi ile birlikte burada
"şehitler" buyurması yüce Allah'ın: "Onlar rableri yanında diridirler,
rızıklanırlar" (Ali İmran, 169) buyruğu dolayısı ile niteliklerinin bu
olduğundan dolayıdır. Nitekim bu hadiste de bunu böylece açıklamıştır. Onlardan
başkalarına gelince İbn Ömer'in rivayet ettiği hadiste belirtildiği ve Firavun
hanedanı hakkında: "Yerleri ateştir onların. Sabah ve akşam ona arz
olunurlar" (Mümin, 46) buyruğunda belirtildiği gibi sabah ve akşam yerleri
kendilerine gösterilir.
Kadı lyaz dedi ki:
Maksat, azapsız olarak cennete giren müminlerin tamamıdır. Onlar hadisin genel
ifadesinin delil oluşu itibari ile şimdiden cennete azapsız olarak girerler.
Bir diğer görüşe göre ise müminlerin ruhları kab irlerinin düzlüklerindedir
denilmiştir. Allah en iyi bilendir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in hadis-i şerifte: "yeşil kuşların kursaklarında"
buyurması Müslim'den başka kaynaklarda "yeşil kuşlarla" bir başka
hadiste de kuşların kursakları ile" denilmesi Muvatta'da: "Müminin
canı şüphesiz bir kuştur" Katade’DEN gelen başka bir hadiste: "beyaz
bir kuş suretinde" ifadeleri hakkında Kadı Iyaz şunları söylemektedir:
Kelamcıların kimisi buna göre şöyle demiştir: Daha sahih gibi görünen kuş ya da
kuş suretinde diyenlerin rivayetidir. Nitekim rivayet çoğunlukla böyle
gelmiştir. Özellikle de "arşın altındaki kandillere gider" ifadesi ile
birlikte ele alınırsa bunun böyle olduğu anlaşılır.
Kadılyaz (devamla) dedi
ki: Bazıları bunu uzak görmekle birlikte diğerleri de bunu inkar etmemişlerdir.
Hadiste inkar etmeyi gerektirecek bir husus da yoktur. Her iki durum arasında
bir fark da bulunmamaktadır. Aksine kuş ya da kuşun kursağı rivayeti mana
itibari ile daha sahihtir. Bu hususta da kıyas yapmanın ve akıl yürütmenin bir
hükmü yoktur. Bunların hepsi mucize çeşitlerindendir. Şanı yüce Allah müminden
ya da şehidden çıkan bir ruhu murad ederse kandiller içinde yahut kuşların
kursaklarında ya da dilediği bir başka yerde koymak isterse bu olur ve uzak bir
ihtimal olarak görülemez. Özellikle de ruhların da cisim olduğu görüşünü kabul
edersek bu böyledir.
Kadı Iyaz dedi ki:
Kendisine nimet verilen yahut da azap olunan bu ruhlar aslında kendisinde ruhun
kaldığı cesedin bir parçasıdır. Acı çeken, azap gören lezzet ve nimet duyan da
odur. "Rabbim beni döndürün" diyen de odur, cennet ağaçları arasında
dolaşan da odur. Bu parçanın bir kuş suretine sokulması yahut da bir kuşun
kursağına konulması arşın altındaki kandillerde ve aziz ve celil Allah'ın
bundan başka dilediği herhangi bir yerde bulundurulması da imkansız değildir.
Kadı Iyaz dedi ki:
İnsanlar ruhun mahiyeti hakkında hemen hemen sayılması imkansız farklı görüş
ayrılıkları içindedir. Meani ve kelamcı batın ilmine sahip kimselerden pek çok
kişi şöyle demektedir: Ruhun hakikati bilinemez. Onu nitelendirmek de doğru
değildir. Bu, kulların ilmini bilemeyecekleri hususlardandır. Bunlar yüce Allah'ın:
"De ki: ruh rabbimin emrindendir" (İsra, 85) buyruğunu delil
göstermişlerdir. Filozoflar ise aşırıya kaçarak ruh yoktur demişlerdir.
Tabiplerin çoğunluğu da
der ki: Ruh, bedende sirayet eden latif bir buhardır. Üstadlarımızın pek çoğu
da ruh hayatın kendisidir derken başkaları ruh, beden ile iç içe girmiş latif
cisimlerdir. Ruhun hayatı dolayısı ile beden de hayat bulur. Şanı Yüce Allah
ruhun ayrılması sırasında bedenin ölümü şeklinde sünnetini icra buyurmuştur.
Ruhun bedenin bir
parçası olduğu da söylenmiştir. Bundan dolayı çıkmak kabz edilmek ve gırtlağa
gelip dayanmak ile nitelendirilmiştir. Bu nitelikler ise manevi varlıkların
değil cisimlerin niteliğidir. İmamlanmızın mütekaddimunlarından kimisi de ruh
vücudun içinde insan suretine göre şekillenmiş latif bir cisimdir demişlerdir.
Yine bazı üstadlarımız ve onlardan başkaları da ruh, giren ve çıkan nefestir
demişlerdir. Başkaları da kan olduğunu söylemişlerdir. Kadı İyaz'ın
nakletlikleri bunlardır.
Mezhep alimlerimizin
kanaatine göre en sahih olan ruhun beden içerisinde her yere sızmış latif
cisimlerden ibaret olduğudur. Bu cisimler bedenden ayrıldımı ölür.
Kadı lyaz dedi ki: Nefis
ve ruh hakkında da ihtilaf etmişlerdir. Her ikisinin aynı anlamda olduğu
söylendiği gibi aynı şeyin iki ayrı ismi olduğu da söylenmiştir. Nefsin alınan
ve verilen nefes olduğu da söylendiği gibi kan olduğu, hayatın kendisi olduğu
da söylenmiştir. Allah en iyi bilendir.
Kadı lyaz dedi ki:
Tenasuhu {ruhların başka bedenlere geçmesi} ve ruhların intikali ile müreffeh
ve güzel suretler içerisinde nimet görüp, çirkin ve zorlu işlerde çalıştıran
suretlerde de azap gördüğünü söyleyen bazı inkarcı kimseler bu hadisimizi delil
diye ileri sürmüş ve işte sevap ve ikab budur diye iddia etmişlerdir. Bu ise
apaçık bir sapıklık ve şeriatlerin getirdiği haşr, neşr, cennet ve cehennem
gibi gerçekleri kabul etmemektir. Bundan dolayı hadisi şerifte: "Ta ki
Allah onu dirilteceği gün cesedine geri döndürünceye kadar"
buyurulmaktadır. Bu da bütün yaratılmışlarıngetirileceği gün demektir. Allah en
iyi bilendir.
"Yüce Allah onlara:
Canınız bir şey çekiyor mu ... " buyuracak. Bu onların ileri derecede
ikrama mazhar olup nimetlendirileceklerini ifade etmektedir. Çünkü yüce Allah
zaten onlara hiçbir insanın hatırından geçirmediği nimetleri vermiş olacaktır.
Sonra da daha fazlasını istemelerini teşvik etmektedir. Kendileri ise
kendilerine verdiklerinden daha fazla bir şey olmadıklarını göreceklerdir.
Mutlaka bir şeyler istemenin zorunlu olduğunu görecekleri vakit de ondan
ruhlarını cihad etmek ve canlarını yüce Allah yolunda feda edip, onun yolunda
öldürülmek zevkini almak için tekrar cesetlerine döndürmesini isteyeceklerdir.
Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
34/7- CİHADIN VE RİBATIN
FAZİLETİ BABI