SAHİH-İ MÜSLİM

CİHAD

 

33/6- ŞEHİTLERİN RUHLARININ CENNETTE VE ONLARIN RABLERI NEZDİNDE DİRİ OLUP, RIZIKLANDIKLARINI BEYAN BABI

 

4862-121/1- Bize Yahya b. Yahya ve Ebu Bekir b. Ebu Şeybe tahdis etti.

İkisi Ebu Muaviye'den rivayet etti. (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Cerir ve İsa b. Yunus haber verdi, birlikte ,6;meş'den rivayet ettiler. (H.) Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr de -Iafız ona ait olmak üzere- tahdis etti, bize Esbat ve Ebu Muaviye tahdis edip dedi ki: Bize ,6;meş, Abdullah b. Murre'den tahdis etti, o Mesruk'dan şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah'a -ki o b. Mesud'dur- bu: "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar rableri katında diridirler, rızıklanırlar" (Ali İmran, 169) ayeti hakkında soru sorduk. O şu cevabı verdi: Biz de buna dair soru sormuştuk (Allah Rasulü) şöyle buyurdu: "Onların ruhları yeşil kuşların kursaklarındadır. Onların da arşa asılı kandilleri vardır. O kuşlar cennette dilediği yerde gezip dolaşır, sonra tekrar gelip o kandillere sığınırlar. Rableri onlara bir defa muttali olarak canınız bir şeyarzu ediyor mu buyurdu. Onlar neyi arzu edebiliriz ki. Hem biz cennette istediğimiz yere gidip geliyoruz dediler. Allah onlara bunu üç defa tekrar etti. Kendileri bir dilekte bulunmadan bırakılmayacaklarını görünce: Rabbim, bizler ruhlarımızın tekrar cesetlerimize geri döndürülmesini istiyoruz ki, senin yolunda bir defa daha öldürülelim dediler. O da onların bir ihtiyaçlarının olmadığını görüp kendi hallerine bırakıldılar. "

 

 

Diğer tahric: Tirmizi, 3011; İbn Mace, 2801

 

AÇIKLAMA:          Senette: "Bana Yahya b. Yahya ... tahdis etti" diyerek hadisin senedini Mesruk'a kadar zikretti. Mesruk dedi ki: Abdullah'a bu: "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma ... " ayeti hakkında soru sorduk. .. Ruhları yeşil kuşların kursağındadır buyurdu."

 

El-Mazeri dedi ki: Burada "Abdullah" adının nispeti belirtilmeden zikredilmiştir. Ebu Ali el-Gassani dedi ki: İnsanlar arasından onun nesebini belirtip Abdullah b. Amr diyenler vardır. Hadisi Ebu Mesud ed-Dimeşki, İbn Mesud'un Müsnedi'inde zikretmiştir. Kadı Iyaz dedi ki: Müslim Sahihi'nin bazı nüshalarında da Abdullah b. Mesud olarak kaydedilmiştir.

Derim ki: Bizim diyarımızın bazı güvenilir nüshalarında da bu şekildedir. Ama çoğunluğunda nispeti belirtilmeden kaydedilmiştir. Hadisi, Halef el-Vasıti ve el-Humeydi ile başkaları İbn Mesud'un Müsnedi arasında zikretmişlerdir. Doğrusu da budur. Bu hadis-i şerif de: "Biz bu hususu sorduk da O -yani Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)- şöyle buyurdu ... " dediği için merfudur.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şehitler hakkında: "Ruhlan yeşil kuşların kursaklarındadır ... sonra tekrar o kandillere gelirler" buyruğu ile cennetin yaratılmış ve şu anda var olduğu beyan edilmektedir. Ehl-i sünnetin kanaati de budur. Adem'in kendisinden indirildiği ve ahirette müminlerin kendisinde nimetlerle mükafatlandırılacağı cennet de odur. Ehl-i sünnetin icmaı bu şekildedir. Mu'tezile ve yine bid'atçilerden bir kesim ve başkaları cennetin halen mevcut olmadığı, kıyamet gününde dirilişten sonra var edileceğini söylemişlerdir. Bunlar Adem'in çıkartıldığı cennetin başka bir cennet olduğunu söylerler. Fakat Kur'an ve Sünnetin Zahir buyrukları hak ehlinin kanaatine delildir.

Yine bu hadiste ölülerin kıyamet gününde sevap ve ikab ile karşılık görecekleri de isbat edilmektedir.

 

Kadı Iyaz dedi ki: Yine bu hadiste ruhların baki olduğu, fani olmayıp iyilik yapanın nimet gördüğü, kötülük yapanın da azaba uğratıldığı belirtilmektedir. Nitekim Kur'an-ı Kerim ve hadislerde de böyle belirtilmiştir. Ruhun fani olacağını söyleyen bid'atçilerden bir kesimin kanaatlerinin aksine ehl-i sünnetin kanaati budur.

 

Kadı Iyaz dedi ki: Burada hadiste "şehitlerin ruhları" denilirken Malik'in rivayet ettiği hadiste: "Müminin canı (neseme)" denilmektedir. Neseme ise hem beden hem ruhu ile birlikte insanın kendisi hakkında kullanıldığı gibi yalnızca ruh hakkında da kullanılır. İşte diğer hadiste geçen bu lafızdan kasıt bu tefsir (açıklama)da kastedilen de ruhtur. Çünkü bizler bedenin yok olup toprağın onu yediğini biliyoruz. Ayrıca hadiste: "ta ki yüce Allah kıyamet gününde onu kendi cesedine döndürünceye kadar" buyruğu da bunu gerektirmektedir.

 

Kadı lyaz dedi ki: Malik'in -yüce Allah'ın rahmeti ona- rivayet ettiği hadiste "müminin nesemesi (canı)" sözkonusu edilmesi ile birlikte burada "şehitler" buyurması yüce Allah'ın: "Onlar rableri yanında diridirler, rızıklanırlar" (Ali İmran, 169) buyruğu dolayısı ile niteliklerinin bu olduğundan dolayıdır. Nitekim bu hadiste de bunu böylece açıklamıştır. Onlardan başkalarına gelince İbn Ömer'in rivayet ettiği hadiste belirtildiği ve Firavun hanedanı hakkında: "Yerleri ateştir onların. Sabah ve akşam ona arz olunurlar" (Mümin, 46) buyruğunda belirtildiği gibi sabah ve akşam yerleri kendilerine gösterilir.

 

Kadı lyaz dedi ki: Maksat, azapsız olarak cennete giren müminlerin tamamıdır. Onlar hadisin genel ifadesinin delil oluşu itibari ile şimdiden cennete azapsız olarak girerler. Bir diğer görüşe göre ise müminlerin ruhları kab irlerinin düzlüklerindedir denilmiştir. Allah en iyi bilendir.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hadis-i şerifte: "yeşil kuşların kursaklarında" buyurması Müslim'den başka kaynaklarda "yeşil kuşlarla" bir başka hadiste de kuşların kursakları ile" denilmesi Muvatta'da: "Müminin canı şüphesiz bir kuştur" Katade’DEN gelen başka bir hadiste: "beyaz bir kuş suretinde" ifadeleri hakkında Kadı Iyaz şunları söylemektedir: Kelamcıların kimisi buna göre şöyle demiştir: Daha sahih gibi görünen kuş ya da kuş suretinde diyenlerin rivayetidir. Nitekim rivayet çoğunlukla böyle gelmiştir. Özellikle de "arşın altındaki kandillere gider" ifadesi ile birlikte ele alınırsa bunun böyle olduğu anlaşılır.

 

Kadılyaz (devamla) dedi ki: Bazıları bunu uzak görmekle birlikte diğerleri de bunu inkar etmemişlerdir. Hadiste inkar etmeyi gerektirecek bir husus da yoktur. Her iki durum arasında bir fark da bulunmamaktadır. Aksine kuş ya da kuşun kursağı rivayeti mana itibari ile daha sahihtir. Bu hususta da kıyas yapmanın ve akıl yürütmenin bir hükmü yoktur. Bunların hepsi mucize çeşitlerindendir. Şanı yüce Allah müminden ya da şehidden çıkan bir ruhu murad ederse kandiller içinde yahut kuşların kursaklarında ya da dilediği bir başka yerde koymak isterse bu olur ve uzak bir ihtimal olarak görülemez. Özellikle de ruhların da cisim olduğu görüşünü kabul edersek bu böyledir.

 

Kadı Iyaz dedi ki: Kendisine nimet verilen yahut da azap olunan bu ruhlar aslında kendisinde ruhun kaldığı cesedin bir parçasıdır. Acı çeken, azap gören lezzet ve nimet duyan da odur. "Rabbim beni döndürün" diyen de odur, cennet ağaçları arasında dolaşan da odur. Bu parçanın bir kuş suretine sokulması yahut da bir kuşun kursağına konulması arşın altındaki kandillerde ve aziz ve celil Allah'ın bundan başka dilediği herhangi bir yerde bulundurulması da imkansız değildir.

 

Kadı Iyaz dedi ki: İnsanlar ruhun mahiyeti hakkında hemen hemen sayılması imkansız farklı görüş ayrılıkları içindedir. Meani ve kelamcı batın ilmine sahip kimselerden pek çok kişi şöyle demektedir: Ruhun hakikati bilinemez. Onu nitelendirmek de doğru değildir. Bu, kulların ilmini bilemeyecekleri hususlardandır. Bunlar yüce Allah'ın: "De ki: ruh rabbimin emrindendir" (İsra, 85) buyruğunu delil göstermişlerdir. Filozoflar ise aşırıya kaçarak ruh yoktur demişlerdir.

 

Tabiplerin çoğunluğu da der ki: Ruh, bedende sirayet eden latif bir buhardır. Üstadlarımızın pek çoğu da ruh hayatın kendisidir derken başkaları ruh, beden ile iç içe girmiş latif cisimlerdir. Ruhun hayatı dolayısı ile beden de hayat bulur. Şanı Yüce Allah ruhun ayrılması sırasında bedenin ölümü şeklinde sünnetini icra buyurmuştur.

 

Ruhun bedenin bir parçası olduğu da söylenmiştir. Bundan dolayı çıkmak kabz edilmek ve gırtlağa gelip dayanmak ile nitelendirilmiştir. Bu nitelikler ise manevi varlıkların değil cisimlerin niteliğidir. İmamlanmızın mütekaddimunlarından kimisi de ruh vücudun içinde insan suretine göre şekillenmiş latif bir cisimdir demişlerdir. Yine bazı üstadlarımız ve onlardan başkaları da ruh, giren ve çıkan nefestir demişlerdir. Başkaları da kan olduğunu söylemişlerdir. Kadı İyaz'ın nakletlikleri bunlardır.

 

Mezhep alimlerimizin kanaatine göre en sahih olan ruhun beden içerisinde her yere sızmış latif cisimlerden ibaret olduğudur. Bu cisimler bedenden ayrıldımı ölür.

Kadı lyaz dedi ki: Nefis ve ruh hakkında da ihtilaf etmişlerdir. Her ikisinin aynı anlamda olduğu söylendiği gibi aynı şeyin iki ayrı ismi olduğu da söylenmiştir. Nefsin alınan ve verilen nefes olduğu da söylendiği gibi kan olduğu, hayatın kendisi olduğu da söylenmiştir. Allah en iyi bilendir.

 

Kadı lyaz dedi ki: Tenasuhu {ruhların başka bedenlere geçmesi} ve ruhların intikali ile müreffeh ve güzel suretler içerisinde nimet görüp, çirkin ve zorlu işlerde çalıştıran suretlerde de azap gördüğünü söyleyen bazı inkarcı kimseler bu hadisimizi delil diye ileri sürmüş ve işte sevap ve ikab budur diye iddia etmişlerdir. Bu ise apaçık bir sapıklık ve şeriatlerin getirdiği haşr, neşr, cennet ve cehennem gibi gerçekleri kabul etmemektir. Bundan dolayı hadisi şerifte: "Ta ki Allah onu dirilteceği gün cesedine geri döndürünceye kadar" buyurulmaktadır. Bu da bütün yaratılmışlarıngetirileceği gün demektir. Allah en iyi bilendir.

"Yüce Allah onlara: Canınız bir şey çekiyor mu ... " buyuracak. Bu onların ileri derecede ikrama mazhar olup nimetlendirileceklerini ifade etmektedir. Çünkü yüce Allah zaten onlara hiçbir insanın hatırından geçirmediği nimetleri vermiş olacaktır. Sonra da daha fazlasını istemelerini teşvik etmektedir. Kendileri ise kendilerine verdiklerinden daha fazla bir şey olmadıklarını göreceklerdir. Mutlaka bir şeyler istemenin zorunlu olduğunu görecekleri vakit de ondan ruhlarını cihad etmek ve canlarını yüce Allah yolunda feda edip, onun yolunda öldürülmek zevkini almak için tekrar cesetlerine döndürmesini isteyeceklerdir. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

34/7- CİHADIN VE RİBATIN FAZİLETİ BABI