SAHİH-İ MÜSLİM

MEĞAZİ

 

2- AZIKLARIN AZALMASI HALİNDE ONLARI KARIŞTIRMANIN VE AZIK HUSUSUNDA YARDIMCI OLMANIN MÜSTEHAB OLDUĞU BABI

 

4493-1911- Bana Ahmed b. Yusuf el-Ezdi tahdis etti, bize Nadr -yani b. Muhammed el-Yemami- tahdis etti, bize İkrime -b. Ammar- tahdis etti, bize İyas b. Seleme babasından şöyle dediğini tahdis etti: Bir gazada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte çıkmıştık. Zorluk (ve darlık) ile karşılaştık. Öyle ki develerimizin bazısını dahi kesmek istedik. Bunun üzerine Allah'ın Nebisi {Sallallahu aleyhi ve Selleml'in verdiği emir ile azıklarımızı topladık. Onun için bir deri örtü yaydık. Herkesin azığı o örtü üzerinde toplandı. Onun ne kadar olduğunu tahmin etmek üzere uzandım. Ben de onu bir keçinin çöktüğü yer kadar tahmin ettim. Biz ise bindörtyüz kişi idik. Hepimiz doyuncaya kadar yedik. Sonra torbalarımızı doldurduk. Sonra Allah'ın Nebi'si (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Abdest almak için birazcık su var mı" buyurdu. Bir adam içinde az miktar su bulunan bir matarasını getirdi. Onu bir kaba boşalttı. Hepimiz ondan alabildiğine çok su kullanarak -bindörtyüz kişi olduğumuz halde- abdest aldık.

 

(Seleme), dedi ki: Bundan sonra sekiz kişi daha geldi ve: Abdest suyu var mı, dediler. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Abdest suyu bitti" buyurdu.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Bir gazada Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte ÇıkmIŞtık. .. Abdest suyu bitti buyurdu." Burada "cehd" cim harfi fethalı olarak zorluk ve meşakket demektir.

 

"Azıklarımızı" anlamındaki "mezavidena" lafzı bazı nüshalarda ya da çoğunda bu şekilde kaydedilmiş olup bir kısmında "ezvadena" diye, bir kısmında da te harfi fethalı olarak: "tezvadena" ve te harfi kesreli olarak "tizvadena" şeklindedir. (Hepsinin anlamı aynıdır).

 

"Nıt'" denilen deri örtünün daha önce kaydedilmiş çeşitli söyleyişleri vardır. Bunların en fasihleri ise nun harfi kesreli ve te harfi fethalı söyleyiştir.

 

"Keçinin çöktüğü yer kadar" yani keçinin çöktüğü yer kadar yahut çökmüş haldeki durumu kadar anlamındadır. Kadı Iyaz, dedi ki: (Rabda: çöktüğü yer) lafzı re harfi fethalı olarak rivayet edilmiştir. İbn Dureyd bunu kesreli olarak "ribda" rivayet etmiştir. 

 

"Torbalarımızı doldurduk" ibaresindeki (torbalar anlamındaki) lafzın re harfi ötreli: "curub" ve sakin "curb" diye söylenir. Tekili ise meşhur söyleyişe göre cim harfi kesreli "cirab"in çoğuludur. Fethalı da (cerb şeklinde) da söylenir.

 

"Abdest suyu" yani kendisi ile abdest alınacak su (vedu') meşhur söyleyişe göre vav harfi fethalıdır ötreli de nakledilmiştir. Taharet kitabında buna dair açıklama geçmişti.

 

Bu hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in açık iki mucizesi bulunmaktadır. Bunlar yemeği ve suyu bu açık ve besbelli şekilde çoğaltmak mucizeleridir.

 

Mazen buradaki mucizenin tahkiki ile ilgili olarak şunları söylemektedir: O yemekten bir miktar yenildikçe yahut biraz içildikçe yüce Allah onun yerini tutacak bir başka miktarı yaratırdı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in de mucizeleri iki türlüdür. Bu türün biri Kur'an-ı Kerim'dir. Bu da tevatür yolu ile nakledilmiştir. İkincisi ise yemeği, içeceği çoğaltmak ve benzeri mucizelerdir. Bu mucizeler ile ilgili olarak iki yol izlemek mümkündür: Birincisi bizim bu mucizelerin manevi tevatür yolu ile nakledildiğini söylememizdir. Hatem et-Tai'nin cömertliğinin, Ahnef b. Kays'ın hilm ve tahammülkarlığının mütevatiren nakledildiği gibi. Bu husus ile ilgili olarak muayyen bir olay mütevatir olarak nakledilmemektedir. Ama her birisi ile alakalı gelen ahad rivayetler o kadar çok ki bunların toplamı bu iki şahsın cömertlik ve tahammülkarhklarını tevatür ifade edecek şekilde dile getirmiş olmaktadırlar. İşte Kur'an'dan başka mucizeleri ile Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in olağanüstü gösterdiği olaylar da böylece mütevatir olarak gelmiştir.

 

İkinci yol şudur: Bir sahabi böyle hayret verici bir olay rivayet edip de diğer sahabilerle birlikte bu olayda hazır bulunduğunu söyleyip, onlar da onun bu rivayet ve iddiasını işittikleri halde yahut onun bu söylediği kendilerine ulaşmakla birlikte bunu inkar etmiyor iseler bu onun söylediğinin doğruluğunu ilim olarak bilmeyi gerektirecek tarzda bir doğrulanması olur. Allah en iyi bilendir.

 

Bu hadis-i şerif ile azıklarda yardımlaşıp azalması halinde onu toplayıp bir araya getirmenin müstehap olduğu, böyle bir durumda arkadaşların birbirleri ile birlikte yemelerinin caiz olduğu, bunun riba (faiz) ile hiçbir ilişkisinin bulunmadığı, aksine bunun bir kimsenin kendisine ait olan bir şeyi başkasına mübah kılması türünden olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü böyle bir durumda onların her biri arkadaşlarına kendi yemeğinden yemelerini mübah kılmış olmaktadır. İnsanın kendi payından daha çok yahut daha az ya da onun kadar yediği muhakkak olarak bilinse dahi bunda bir sakınca yoktur. Bununla birlikte başkasını kendisine tercih edip az yemesi müstehap olur. Özellikle de yemek bir parça az ise. Allah en iyi bilendir

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

1/3- İSLAM DAVETİNİN KENDİLERİNE ULAŞTIĞI KAFİRLERE ÖNCEDEN BASKIN YAPILACAĞI BİLDİRİLMEKSİZİN BASKIN YAPMANIN CAİZ OLDUĞU BABI