SAHİH-İ MÜSLİM

CİHAD VE SİYER

 

48/50- GAZAYA KATILAN KADINLARA RADH VERİLİR, TAM PAY VERİLMEZ VE SAVAŞ ESNASINDA ÇOCUKLARIN ÖLDÜRÜLMESİNİN YASAK OLDUĞU BABI

 

4661-137/1- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb tahdis etti, bize Süleyman -yani b. Bilad- Cafer b. Muhammed'den tahdis etti, o babasından, o Yezid b. Hürmüz'den rivayet ettiğine göre Necde İbn Abbas'a beş husus hakkında soru sormak üzere bir mektup yazdı. İbn Abbas, dedi ki: Eğer ben ilmi gizlemiş olmayacak olsaydım sana yazmayacaktım. Necde kendisine şunu yazmıştı: İmdi bana haber ver: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kadınlarla gazaya çıkar mıydı? Onlara (ganimetten) bir pay verir miydi? Küçük çocukları öldürür müydü? Yetimin yetimliği ne zaman sona erer ve humus (beşte bir) kime aittir?

 

İbn Abbas ona şunları yazdı: Sen bana mektup yazarak Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kadınlarla gazaya çıkarmıydı diye sordun. O onlarla gazaya çıkardı. Kadınlar da yaralıları tedavi eder ve ganimetten de onlara (bir paya ulaşmayan) bir miktar (radh) verilirdi. Tam bir pay ise onlara verilmezdi. Şüphesiz Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çocukları öldürmezdi. O halde sen de çocukları sakın öldürme. Yine bana yazdığın mektupta yetimin yetimliği ne zaman sona erer diye soruyorsun. Ömrüm hakkı için erkeğin sakalı biter ama bununla birlikte kendisi için bir şeyler alamayacak kadar zayıf ve ondan bir şeyler veremeyecek kadar zayıf olabilir. Eğer kendisi için insanların aldıklarının iyisinden alabilecek olursa böylelikle onun yetimliği de gitmiş olur. Yine bana yazdığın mektubunda humsun (beşte birin) kime ait olduğunu soruyorsun. Bizler şüphesiz: o bizimdir diyorduk ama kavmimiz bizim aleyhimizde bunu kabul etmedi. 

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 2727, 2728, 2982 -muhtasar-; TIrmizi, 1556;

 

 

 

4662-138/2- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim ikisi Hatim b. İsmail'den tahdis etti. O Cafer b. Muhammed'den, o babasından o Yezid b. Hürmüz'den rivayet ettiğine göre Necde İbn Abbas'a bir takım hususlar hakkında soru sormak üzere bir mektup yazdı deyip Süleyman b. Bilal'in hadisinin aynısını rivayet etti. Ancak Hatim'in hadisinde şunlar da yer almaktadır: ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çocukları şüphesiz öldürmezdi. O halde Hızır'ın öldürdüğü çocuk hakkında bildiği bilgiyi bilmediğini sürece sen de çocukları öldürme.

 

İshak Hatim'den rivayet ettiği hadisinde: "Mümini ayırd edersin, kafiri öldürür, mümini bırakırsın" ibaresini ekledi. 

 

 

AÇIKLAMA:          "İbn Abbas, dedi ki: Eğer ilmi gizlemiş olmayacak olsaydım ona yazmazdım." Kastettiği Haricilerden olan Harulalı Necde'dir. Yani İbn Abbas bid'ati sebebi ile Necde'den hoşlanmıyordu. Onun bid'ati ise okun hedefini delip çıkması gibi dinden çıkan haricilerden olması idi. Ama ilme dair ona soru sorunca onu gizleme imkanını bulamadı. Mecburen ona cevap verdi ve:

 

Eğer ilmi gizlemiş olmayacak olsaydım ona mektup yazmayacaktım. Yani ona mektup yazmayacak olsaydım ilmi gizleyip ilmi gizleyen kimsenin tehdidini hak etmeyecek olsaydım ona yazmayacaktım.

 

"Kadınlarla gazaya çıkar onlar da yaralıları tedavi eder ve onlara ganimetten bir paya ulaşmayan bir miktar verilirdi. Tam bir pay ise onlara verilmezdi." Buradan kadınların gazalarda bulunmasının, yaralıları da -bundan önceki babta geçtiği gibi- sözkonusu olduğu anlaşılmaktadır.

 

"Bir paya ulaşmayan bir miktar." Yani onlara bu kadar bir şey verilir ve buna radh denilir. Buradan da kadının tam bir- paya ulaşmayan bir miktarı (radhı) hak etmekle birlikte tam bir pay hak etmediği hükmü anlaşılmaktadır. Nitekim Ebu Hanife, Sevri, Leys, Şafii ve pek çok kimse böyle demiştir. Evzai ise eğer savaşıyor yahut yaralıları tedavi ediyorsa o da bir payı hak eder demiştir. Malik ise ona radh verilmez. Fakat bu iki görüş sahih ve açık hadis ile red olunur.

 

Bundan sonraki (4663) hadiste: "Kadın ve kölelerin savaşta hazır bulunmaları halinde bilinen bir paylarının olup olmadığını sordum. Şüphesiz onların, gazilerin aldıkları ganimetlerden bir paya ulaşmayan bir miktar dışında bilinen bir payları yoktu." Burada da köleye de bir miktar (radh) verileceği ama tam bir pay verilmeyeceği hükmü anlaşılmaktadır. Şafii, Ebu Hanife ve ilim adamlarının büyük çoğunluğu böyle demiştir. Malik ise kadın hakkındaki görüşünde olduğu gibi ona radh verilmez demiştir. Hasen, İbn Sirin, Nehai ve Hakem ise eğer savaşırsa ona pay verilir demişlerdir.

 

"RasuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çocukları öldürmezdi. Sen de çocukları öldürme." Hadiste savaş ehli kimselerin çocuklarının öldürülmesi nehy edilmektedir. Bu ise eğer savaşmıyorlarsa haramdır. Kadınlar da böyledir. Ama savaşırlarsa öldürülmeleri caiz olur.

 

"Bima yazdığın mektupta yetimin yetimliğinin ne zaman sona erdiğini de sordun ... " Yani yetimliğin hükmü ne zaman sona erer ve yetim ne zaman kendi malında bağımsız olarak tasarrufta bulunabilir. Yetimliğin kendisi ise büluğ ile sona erer. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in de: "Büluğdan sonra yetimlik yoktur" dediği sabittir.

 

işte bu hususta Şafii, Malik ve ilim adamlarının büyük çoğunluğunun yetimlik hükmünün sadece büluğ ile ve yaşın ilerlemesi ile ortadan kalkmayacağı, aksine onun dini ve malı hakkındaki tasarruflarında reşid olduğunun görülmesinin zorunlu olduğu şeklindeki görüşlerinin lehine bir delil bulunmaktadır.

 

Ebu Hanife ise şöyle demektedir: Yetim yirmibeş yaşına ulaşacak olursa artık çocuklar ile ilgili hüküm onun üzerinden kalkar ve o reşid olur. Kendi malında tasarrufta bulunabilir. Malının ona teslim edilmesi gerekir. isterse onu sağlam bir şekilde kullanamayacak olsun. Yaşı büyük bir kimsenin ise sonradan savurganlığı ortaya çıkacak olursa Malik ve ilim adamlarının çoğunluğunun kanaatine göre hacr altına alınması icap eder. Ebu Hanife hacr edilmez demiştir. ibnu'l-Kassar ve başkaları ise sahih olan birincisidir demişlerdir. Sanki bu bir icma gibidir.

 

"Bana yazdığın mektubunda humsun kime ait olduğunu da sordun.

 

Şüphesiz biz o bize aittir diyorduk ama kavmimiz bunu kabul etmedi." Kastedilen ise yüce Allah'ın akrabalara ayırmış olduğu ganimetin beşte birinin beşte biridir. İlim adamları hakkında ihtilaf etmişlerdir. Şafii, İbn Abbas'ın, dediği gibi demiştir. Bu görüşe göre fey ve ganimetin beşte birinin beşte biri akrabalara aittir. Şafii'ye ve çoğunluğa göre bunlar Haşimoğulları ile Muttaliboğulları'dır.

 

"Kavmimiz ise bunu bize vermeyi kabul etmedi." Yani bunun muayyen olarak harcanması gerektiği görüşünü paylaşmadı. Aksine onlar bu beşte biri çeşitli menfaat ve maslahatlara harcamayı uygun gördüler. "Kavmimiz" den kasıt ise Umeyyeoğullarından olan yöneticilerdir. Ebu Davud Süneni'ndeki bir rivayetinde Necde'nin İbn Abbas'a bu hususlara dair soru sormasının İbn Zubeyr fitnesi döneminde olduğunu açıkça ifade etmiştir. İbn Zubeyr fitnesi ise hicretin altmıştan sonraki yıllarında olmuştu. Şafii ise -yüce Allah'ın rahmeti ona- İbn Abbas'ın kavmimiz bize bunu vermeyi kabul etmedi sözleri ile ashabı kiramdan sonraki dönemi kastetmiş olma ihtimali mümkündür. Bunlar ise Yezid b. Muaviye ve sonrasıdır. Allah en iyi bilendir.

 

"Hızır'ın öldürdüğü çocuk hakkında bildiğini bilmediğin sürece çocukları öldürme." Yani çocukları öldürmek helal değildir. Ve senin Hızır kıssasını ve onun bir çocuğu öldürmesini delil göstererek böyle bir iş yapman helal olmaz. Çünkü Hızır onu ancak yüce Allah'ın kendisine o muayyen kişi hakkında verdiği emir üzerine o çocuğu öldürmüştür. Nitekim kıssanın sonlarında:

 

"Ben bunu kendiliğimden yapmadım" (Kehf, 82) buyurmaktadır. Eğer sen de herhangi bir çocuğun bu durumda olduğunu bilecek olursan o taktirde onu öldür. Bilindiği gibi onun böyle bir şeyi bilmesi sözkonusu değildir. O halde onun çocuk öldürmesi de caiz olmaz.

 

"Mü'mini ayırd edersin kafiri öldürür mümini bırakırsın." Yani Hızır {aleyhisselam)'ın o çocuk şayet büluğa ermiş olsaydı kafir olacağını bilmesi ve yüce Allah'ın da bunu bildirmesi gibi sen de büluğa kadar yaşayacak bir kimsenin mümin olacağını ve yine yaşayacak olursa kafir olacağını bilirsen onun kafir olarak büluğa ereceğini bildiğin kimseleri öldür. Bilindiği üzere ise sen böyle bir şeyi bilemezsin. O halde hiçbir çocuğu öldürme.

 

 

 

 

4663-139/3- Bize İbn Ebu Ömer de tahdis etti, bize Süfyan, İsmail b.

Ümeyye’DEN tahdis etti, o Said el-Makburi’DEN o Yezid b. Hürmüz’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Necde b. Amir el-Haruri, İbn Abbas'a şu hususları sormak üzere bir mektup yazdı: Ganimet paylaşımına hazır bulunan köle ve kadına pay verilir mi, çocuklarla öldürülmesi, yetimin yetimliğinin ne zaman sona erdiği ve zevil kurba {denilen akrabalar)ın kimler olduğunu sordu.

(İbn Abbas) Yezid'e: Ona yaz. Eğer bir ahmaklık yapmayacak olsaydı ona yazmazdım, dedi. (ve şöyle devam etti). Yaz: Sen bana mektup yazarak ganimet paylaşımında hazır bulunan kadın ve köle hakkında onlara herhangi bir pay verilir mi diye yazdın. Şüphesiz her ikisinin de (böyle) bir hakları yoktur. Ancak onlara bir paya ulaşmayan bir miktar (radh) verilir. Yine bana yazdığın mektubunda çocukların öldürülmesini soruyorsun. Şüphesiz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları öldürmedi, sen de onları sakın öldürme. Ancak onlar hakkında Musa'nın arkadaşının öldürdüğü çocuk hakkında bildiği bilgiyi bilirsen müstesna. Yine bana yazdığın mektubunda yetime ne zamandan itibaren yetim denilmeyeceğini soruyorsun. Şüphesiz yetim büluğa ermeyip onun reşitliği görülmedikçe üzerinden yetim adı kalkmaz. Bana yazdığın mektubunda akrabaların kimler olduğunu da sordun. Bizler onların kendimiz olduğunu söyledik ama kavmimiz bizim bu, dediğimizi kabul etmedi. 

 

 

AÇIKLAMA:          "Şayet bir ahmaklık yapmayacak olsaydı ona yazmazdım." Uhmuka (ahmaklık) hemze ve mim harfleri ötrelidir. Ahmakların işlerinden bir iş yaparak onların görüşleri gibi bir görüşe sahip olacağından korkmasaydım demektir.

 

Diğer rivayette (4665) "Allah'a yemin olsun eğer (mektup yazmak sureti ile) onu içine düşeceği bir pislikten alıkoymayacak olsaydım ona yazmazdım" şeklindeki ifadesi de bunun gibidir. Burada pislikten kasıt çirkin iştir. Çirkin görülen her bir şeye pislik (netin) habis, rics, kazir ve kazure denilir.

 

"Billuğa erinceye ve onun reşitliği görününceye kadar yetimlik adı üzerinden kalkmaz" yani daha önce geçtiği gibi yetimlik hükmü kalkmaz. İsimle kastettiği hükümdür.

 

 

 

 

4664- .. ./4- Bunu bize Abdurrahman b. Bişr el-Abdi de tahdis etti, bize Süfyan tahdis etti, bize İsmail b. Umeyye, Said b. Ebu Said’DEN tahdis etti, o Yezid b. Hürmüz'den şöyle dediğini rivayet etti: Necde İbn Abbas'a mektup yazdı deyip hadisi aynen rivayet etti.

Bize bunu İshak b. Muhammed b. Süfyan tahdis etti, bana Abdurrahman b. Bişr tahdis etti, bize Süfyan bu hadisi uzun uzadıya tahdis etti.

 

 

 

4665-140/5- Bize İshak b. İbrahim tahdis etti, bize Vehb b. Cerir b. Hazim haber verdi, bana babam tahdis edip, dedi ki: Ben Kays'ı, Yezid b. Hurmuz'den tahdis ederken dinledim. (H.) Bana Muhammed b. Hatim de -lafız ona ait olmak üzere- tahdis edip, dedi ki: Bize Behz tahdis etti, bize Cerir b. Hazim tahdis etti, bana Kays b. Sa'd b. Yezid b. Hurmuz'den tahdis edip, dedi ki: Necde b. Amir, İbn Abbas'a mektup yazdı. (Yezid), dedi ki:

Onun mektubunu okuduğu ve cevabını yazdığı zaman İbn Abbas'ı gördüm. İbn Abbas, dedi ki: Allah'a yemin ederim ki eğer onu içine düşeceği bir pislikten geri çevirmeyecek olsaydım ona. mektup yazarak onu sevindirmezdim. (Yezid), dedi ki: Ona şunları yazdı: Sen, yüce Allah'ın sözünü ettiği akrabaların payını ve onların kim olduklarını sordun. Bizler Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in akrabalarının biz olduğu görüşünde idik. Ama kavmimiz bize bu payı vermeyi kabul etmedi. Yetimin yetimliğinin ne zaman sona erdiğini de sordun. Şüphesiz yetim büluğa erip reşidliği görülecek ve malı ona teslim edilecek olursa artık onun yetimliği sona ermiş olur. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müşriklerin çocuklarından kimseyi öldürüyor muydu diye soruyorsun. Şüphesiz Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlardan kimseyi öldürmezdi. O halde sen de onlardan kimseyi öldürme. Ancak Hızır'ın o çocuğu öldürdüğü zaman çocuğun halini bildiği gibi sen de onların halini biliyorsan müstesna. Kadın ve köle hakkında savaşta hazır bulunmaları halinde bilinen paylarının olup olmadığını da sordun. Hiç şüphesiz onların bilinen bir payları yoktu. Ancak gazilerin aldıkları ganimetlerden onlara (bir paya varmayan) bir miktar (radh) verilirdi.

 

 

AÇIKLAMA:          "Onu sevindirmezdim." Yani onu memnun etmezdim. Nitekim "en amellahu aynek: Allah gözünü aydın etsin ve herhangi bir hususta kötü bir hal ile karşılaşmayasın" demektir.

 

"Savaşta bulunacak olurlarsa" burada behz (savaş) sıkıntı ve zorluk demektir. Maksat savaştır.

 

 

 

 

4666-141/6- Bana Ebu Kureyb de tahdis etti, bize Ebu Üsame tahdis etti, bize laide tahdis etti, bize Süleyman el-A'meş, el-Muhtar b, Sayfi’DEN tahdis etti, o Yezid b, Hurmuz'den şöyle dediğini rivayet etti: Necde İbn Abbas'a mektup yazdı deyip hadisin bir kısmını zikretti ama olayı hadislerini zikrettiğimiz kimselerin tamamı ile anlattıklan gibi tamamen anlatmadı.

 

 

 

4667-14217- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Abdurrahim b. Süleyman Hişam'dan tahdis etti, o Sirin kızı Hafsa'dan, o Um Atiyye elEnsariye’den şöyle dediğini rivayet etti: ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte yedi gazaya katıldım. Geride onların eşyalarını bekliyor, onlara yemek yapıyor, yaralılan tedavi ediyor, hastalara bakıyordum.

 

Diğer tahric: İbn Mace, 2856;

 

 

 

4668- .. ./8- Bunu bize Amr en-Nakid de tahdis etti, bize Yezid b. Harun tahdis etti, bize Hişam b. Hassan bu isnad ile buna yakın olarak tahdis etti.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

49/51- NEBİ (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'İN GAZALARININ SAYISI