SAHİH-İ MÜSLİM |
CİHAD VE SİYER |
48 - باب
النساء
الغازيات
يرضخ لهن ولا يسهم.
والنهي عن قتل
صبيان أهل
الحرب
48/50- GAZAYA KATILAN
KADINLARA RADH VERİLİR, TAM PAY VERİLMEZ VE SAVAŞ ESNASINDA ÇOCUKLARIN
ÖLDÜRÜLMESİNİN YASAK OLDUĞU BABI
137 - (1812) حدثنا
عبدالله بن
مسلمة بن
قعنب. حدثنا
سليمان (يعني
ابن بلال) عن
جعفر بن محمد،
عن أبيه، عن يزيد
بن هرمز؛
أن
نجدة كتب إلى
ابن عباس
يسأله عن خمس
خلال. فقال
ابن عباس:
لولا أن أكتم
علما ما كتبت
إليه. كتب
إليه نجدة:
أما بعد. فأخبرني
هل كان رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يغزو
بالنساء؟ وهل
كان يضرب لهن
بسهم؟ وهل كان
يقتل
الصبيان؟
ومتى ينقضي
يتم اليتيم؟
وعن الخمس لمن
هو؟
فكتب إليه
العباس: كتبت
تسألني هل كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يغزو
بالنساء؟ وقد كان
يغزو بهن
فيداوين
الجرحى ويحذين
من الغنيمة.
وأما بسهم،
فلم يضرب لهن.
وإن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم لم يكن
يقتل الصبيان.
فلا تقتل
الصبيان.
وكتبت تسألني
متى: متى ينقضي
يتم اليتيم؟
فلعمري إن
الرجل لتنبت
لحيته وإنه
لضعيف الأخذ
لنفسه. ضعيف
العطاء منها.
فإذا أخذ
لنفسه من صالح
ما يأخذ الناس،
فقد ذهب عنه
اليتم، وكتبت
تسألني عن
الخمس لمن هو؟
وإنا كنا
لنقول: هو لنا.
فأبى علينا قومنا
ذاك.
4661-137/1-
Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb tahdis etti, bize Süleyman -yani b. Bilad-
Cafer b. Muhammed'den tahdis etti, o babasından, o Yezid b. Hürmüz'den rivayet
ettiğine göre Necde İbn Abbas'a beş husus hakkında soru sormak üzere bir mektup
yazdı. İbn Abbas, dedi ki: Eğer ben ilmi gizlemiş olmayacak olsaydım sana
yazmayacaktım. Necde kendisine şunu yazmıştı: İmdi bana haber ver: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kadınlarla gazaya çıkar mıydı? Onlara
(ganimetten) bir pay verir miydi? Küçük çocukları öldürür müydü? Yetimin
yetimliği ne zaman sona erer ve humus (beşte bir) kime aittir?
İbn Abbas ona şunları
yazdı: Sen bana mektup yazarak Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
kadınlarla gazaya çıkarmıydı diye sordun. O onlarla gazaya çıkardı. Kadınlar da
yaralıları tedavi eder ve ganimetten de onlara (bir paya ulaşmayan) bir miktar
(radh) verilirdi. Tam bir pay ise onlara verilmezdi. Şüphesiz Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) çocukları öldürmezdi. O halde sen de çocukları
sakın öldürme. Yine bana yazdığın mektupta yetimin yetimliği ne zaman sona erer
diye soruyorsun. Ömrüm hakkı için erkeğin sakalı biter ama bununla birlikte
kendisi için bir şeyler alamayacak kadar zayıf ve ondan bir şeyler veremeyecek
kadar zayıf olabilir. Eğer kendisi için insanların aldıklarının iyisinden
alabilecek olursa böylelikle onun yetimliği de gitmiş olur. Yine bana yazdığın
mektubunda humsun (beşte birin) kime ait olduğunu soruyorsun. Bizler şüphesiz:
o bizimdir diyorduk ama kavmimiz bizim aleyhimizde bunu kabul etmedi.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 2727, 2728, 2982 -muhtasar-; TIrmizi, 1556;
138 - (1812) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وإسحاق بن
إبراهيم.
كلاهما عن
حاتم بن
إسماعيل، عن
جعفر بن محمد،
عن أبيه، عن
يزيد بن هرمز؛
أن نجدة كتب
إلى ابن عباس
يسأله عن
خلال. بمثل
حديث سليمان
بنت بلال. غير
أن في حديث
حاتم: وإن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم لم يكن
يقتل الصبيان.
فلا تقتل
الصبيان. إلا
أن تكون تعلم
ما علم الخضر
من الصبي الذي
قتل.
وزاد
إسحاق في
حديثه عن
حاتم: وتميز
المؤمن. فتقل
الكافر وتدع
المؤمن.
4662-138/2-
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim ikisi Hatim b. İsmail'den tahdis
etti. O Cafer b. Muhammed'den, o babasından o Yezid b. Hürmüz'den rivayet
ettiğine göre Necde İbn Abbas'a bir takım hususlar hakkında soru sormak üzere
bir mektup yazdı deyip Süleyman b. Bilal'in hadisinin aynısını rivayet etti.
Ancak Hatim'in hadisinde şunlar da yer almaktadır: ResuluIlah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) çocukları şüphesiz öldürmezdi. O halde Hızır'ın öldürdüğü
çocuk hakkında bildiği bilgiyi bilmediğini sürece sen de çocukları öldürme.
İshak Hatim'den rivayet
ettiği hadisinde: "Mümini ayırd edersin, kafiri öldürür, mümini
bırakırsın" ibaresini ekledi.
AÇIKLAMA: "İbn
Abbas, dedi ki: Eğer ilmi gizlemiş olmayacak olsaydım ona yazmazdım."
Kastettiği Haricilerden olan Harulalı Necde'dir. Yani İbn Abbas bid'ati sebebi
ile Necde'den hoşlanmıyordu. Onun bid'ati ise okun hedefini delip çıkması gibi
dinden çıkan haricilerden olması idi. Ama ilme dair ona soru sorunca onu
gizleme imkanını bulamadı. Mecburen ona cevap verdi ve:
Eğer ilmi gizlemiş
olmayacak olsaydım ona mektup yazmayacaktım. Yani ona mektup yazmayacak
olsaydım ilmi gizleyip ilmi gizleyen kimsenin tehdidini hak etmeyecek olsaydım
ona yazmayacaktım.
"Kadınlarla gazaya
çıkar onlar da yaralıları tedavi eder ve onlara ganimetten bir paya ulaşmayan
bir miktar verilirdi. Tam bir pay ise onlara verilmezdi." Buradan
kadınların gazalarda bulunmasının, yaralıları da -bundan önceki babta geçtiği
gibi- sözkonusu olduğu anlaşılmaktadır.
"Bir paya ulaşmayan
bir miktar." Yani onlara bu kadar bir şey verilir ve buna radh denilir.
Buradan da kadının tam bir- paya ulaşmayan bir miktarı (radhı) hak etmekle
birlikte tam bir pay hak etmediği hükmü anlaşılmaktadır. Nitekim Ebu Hanife,
Sevri, Leys, Şafii ve pek çok kimse böyle demiştir. Evzai ise eğer savaşıyor
yahut yaralıları tedavi ediyorsa o da bir payı hak eder demiştir. Malik ise ona
radh verilmez. Fakat bu iki görüş sahih ve açık hadis ile red olunur.
Bundan sonraki (4663)
hadiste: "Kadın ve kölelerin savaşta hazır bulunmaları halinde bilinen bir
paylarının olup olmadığını sordum. Şüphesiz onların, gazilerin aldıkları
ganimetlerden bir paya ulaşmayan bir miktar dışında bilinen bir payları
yoktu." Burada da köleye de bir miktar (radh) verileceği ama tam bir pay
verilmeyeceği hükmü anlaşılmaktadır. Şafii, Ebu Hanife ve ilim adamlarının
büyük çoğunluğu böyle demiştir. Malik ise kadın hakkındaki görüşünde olduğu
gibi ona radh verilmez demiştir. Hasen, İbn Sirin, Nehai ve Hakem ise eğer
savaşırsa ona pay verilir demişlerdir.
"RasuluIlah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) çocukları öldürmezdi. Sen de çocukları öldürme."
Hadiste savaş ehli kimselerin çocuklarının öldürülmesi nehy edilmektedir. Bu
ise eğer savaşmıyorlarsa haramdır. Kadınlar da böyledir. Ama savaşırlarsa
öldürülmeleri caiz olur.
"Bima yazdığın mektupta
yetimin yetimliğinin ne zaman sona erdiğini de sordun ... " Yani
yetimliğin hükmü ne zaman sona erer ve yetim ne zaman kendi malında bağımsız
olarak tasarrufta bulunabilir. Yetimliğin kendisi ise büluğ ile sona erer. Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in de: "Büluğdan sonra yetimlik yoktur"
dediği sabittir.
işte bu hususta Şafii,
Malik ve ilim adamlarının büyük çoğunluğunun yetimlik hükmünün sadece büluğ ile
ve yaşın ilerlemesi ile ortadan kalkmayacağı, aksine onun dini ve malı
hakkındaki tasarruflarında reşid olduğunun görülmesinin zorunlu olduğu
şeklindeki görüşlerinin lehine bir delil bulunmaktadır.
Ebu Hanife ise şöyle
demektedir: Yetim yirmibeş yaşına ulaşacak olursa artık çocuklar ile ilgili
hüküm onun üzerinden kalkar ve o reşid olur. Kendi malında tasarrufta
bulunabilir. Malının ona teslim edilmesi gerekir. isterse onu sağlam bir
şekilde kullanamayacak olsun. Yaşı büyük bir kimsenin ise sonradan savurganlığı
ortaya çıkacak olursa Malik ve ilim adamlarının çoğunluğunun kanaatine göre hacr
altına alınması icap eder. Ebu Hanife hacr edilmez demiştir. ibnu'l-Kassar ve
başkaları ise sahih olan birincisidir demişlerdir. Sanki bu bir icma gibidir.
"Bana yazdığın
mektubunda humsun kime ait olduğunu da sordun.
Şüphesiz biz o bize
aittir diyorduk ama kavmimiz bunu kabul etmedi." Kastedilen ise yüce
Allah'ın akrabalara ayırmış olduğu ganimetin beşte birinin beşte biridir. İlim
adamları hakkında ihtilaf etmişlerdir. Şafii, İbn Abbas'ın, dediği gibi
demiştir. Bu görüşe göre fey ve ganimetin beşte birinin beşte biri akrabalara
aittir. Şafii'ye ve çoğunluğa göre bunlar Haşimoğulları ile
Muttaliboğulları'dır.
"Kavmimiz ise bunu
bize vermeyi kabul etmedi." Yani bunun muayyen olarak harcanması gerektiği
görüşünü paylaşmadı. Aksine onlar bu beşte biri çeşitli menfaat ve maslahatlara
harcamayı uygun gördüler. "Kavmimiz" den kasıt ise Umeyyeoğullarından
olan yöneticilerdir. Ebu Davud Süneni'ndeki bir rivayetinde Necde'nin İbn
Abbas'a bu hususlara dair soru sormasının İbn Zubeyr fitnesi döneminde olduğunu
açıkça ifade etmiştir. İbn Zubeyr fitnesi ise hicretin altmıştan sonraki
yıllarında olmuştu. Şafii ise -yüce Allah'ın rahmeti ona- İbn Abbas'ın kavmimiz
bize bunu vermeyi kabul etmedi sözleri ile ashabı kiramdan sonraki dönemi
kastetmiş olma ihtimali mümkündür. Bunlar ise Yezid b. Muaviye ve sonrasıdır.
Allah en iyi bilendir.
"Hızır'ın öldürdüğü
çocuk hakkında bildiğini bilmediğin sürece çocukları öldürme." Yani
çocukları öldürmek helal değildir. Ve senin Hızır kıssasını ve onun bir çocuğu
öldürmesini delil göstererek böyle bir iş yapman helal olmaz. Çünkü Hızır onu
ancak yüce Allah'ın kendisine o muayyen kişi hakkında verdiği emir üzerine o
çocuğu öldürmüştür. Nitekim kıssanın sonlarında:
"Ben bunu
kendiliğimden yapmadım" (Kehf, 82) buyurmaktadır. Eğer sen de herhangi bir
çocuğun bu durumda olduğunu bilecek olursan o taktirde onu öldür. Bilindiği
gibi onun böyle bir şeyi bilmesi sözkonusu değildir. O halde onun çocuk
öldürmesi de caiz olmaz.
"Mü'mini ayırd
edersin kafiri öldürür mümini bırakırsın." Yani Hızır {aleyhisselam)'ın o
çocuk şayet büluğa ermiş olsaydı kafir olacağını bilmesi ve yüce Allah'ın da
bunu bildirmesi gibi sen de büluğa kadar yaşayacak bir kimsenin mümin olacağını
ve yine yaşayacak olursa kafir olacağını bilirsen onun kafir olarak büluğa
ereceğini bildiğin kimseleri öldür. Bilindiği üzere ise sen böyle bir şeyi
bilemezsin. O halde hiçbir çocuğu öldürme.
139 - (1812) وحدثنا
ابن أبي عمر.
حدثنا سفيان
عن إسماعيل بن
أمية، عن سعيد
المقبري، عن
يزيد بن هرمز.
قال:
كتب
نجدة بن عامر
الحروري إلى
ابن عباس
يسأله عن
العبد
والمرأة
يحضران المغنم،
هل يقسم لهما؟
وعن قتل
الولدان؟ وعن
اليتيم متى
ينقطع عنه
اليتم؟ وعن
ذوي القربى،
من هم؟ فقال
ليزيد: اكتب
إليه. فلولا
أن يقع في أحموقة
ما كتبت إليه.
اكتب: إنك
كتبت تسألني
عن المرأة
والعبد
يحضران
المغنم، هل
يقسم لهما
شيء؟ وإنه ليس
لهما شيء. إلا
أن يحذيا. وكتبت
تسألني عن قتل
الولدان؟ وإن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم لم
يقتلهم. وأنت
في تقتلهم. إلا
أن تعلم منهم
ما علم صاحب
موسى من
الغلام الذي
قتله. وكتبت
تسألني عن
اليتيم، متى
ينقطع عنه اسم
اليتم؟ وإنه
لا ينقطع عنه
اسم اليتم حتى
يبلغ ويؤنس
منه رشد.
وكتبت تسألني
عن ذوي
القربى، من
هم؟ وإنا
زعمنا أنا هم.
فأبى ذلك
علينا قومنا.
4663-139/3-
Bize İbn Ebu Ömer de tahdis etti, bize Süfyan, İsmail b. Ümeyye’DEN tahdis
etti, o Said el-Makburi’DEN o Yezid b. Hürmüz’DEN şöyle dediğini rivayet etti:
Necde b. Amir el-Haruri, İbn Abbas'a şu hususları sormak üzere bir mektup
yazdı: Ganimet paylaşımına hazır bulunan köle ve kadına pay verilir mi,
çocuklarla öldürülmesi, yetimin yetimliğinin ne zaman sona erdiği ve zevil
kurba {denilen akrabalar)ın kimler olduğunu sordu.
(İbn Abbas) Yezid'e: Ona
yaz. Eğer bir ahmaklık yapmayacak olsaydı ona yazmazdım, dedi. (ve şöyle devam
etti). Yaz: Sen bana mektup yazarak ganimet paylaşımında hazır bulunan kadın ve
köle hakkında onlara herhangi bir pay verilir mi diye yazdın. Şüphesiz her
ikisinin de (böyle) bir hakları yoktur. Ancak onlara bir paya ulaşmayan bir
miktar (radh) verilir. Yine bana yazdığın mektubunda çocukların öldürülmesini
soruyorsun. Şüphesiz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları öldürmedi,
sen de onları sakın öldürme. Ancak onlar hakkında Musa'nın arkadaşının
öldürdüğü çocuk hakkında bildiği bilgiyi bilirsen müstesna. Yine bana yazdığın
mektubunda yetime ne zamandan itibaren yetim denilmeyeceğini soruyorsun.
Şüphesiz yetim büluğa ermeyip onun reşitliği görülmedikçe üzerinden yetim adı
kalkmaz. Bana yazdığın mektubunda akrabaların kimler olduğunu da sordun. Bizler
onların kendimiz olduğunu söyledik ama kavmimiz bizim bu, dediğimizi kabul
etmedi.
AÇIKLAMA: "Şayet
bir ahmaklık yapmayacak olsaydı ona yazmazdım." Uhmuka (ahmaklık) hemze ve
mim harfleri ötrelidir. Ahmakların işlerinden bir iş yaparak onların görüşleri
gibi bir görüşe sahip olacağından korkmasaydım demektir.
Diğer rivayette (4665)
"Allah'a yemin olsun eğer (mektup yazmak sureti ile) onu içine düşeceği
bir pislikten alıkoymayacak olsaydım ona yazmazdım" şeklindeki ifadesi de
bunun gibidir. Burada pislikten kasıt çirkin iştir. Çirkin görülen her bir şeye
pislik (netin) habis, rics, kazir ve kazure denilir.
"Billuğa erinceye
ve onun reşitliği görününceye kadar yetimlik adı üzerinden kalkmaz" yani
daha önce geçtiği gibi yetimlik hükmü kalkmaz. İsimle kastettiği hükümdür.
(1812) - وحدثناه
عبدالرحمن بن
بشر العبدي.
حدثنا سفيان.
حدثنا
إسماعيل بن
أمية عن سعيد
ابن أبي سعيد،
عن يزيد بن
هرمز. قال: كتب
نجدة إلى ابن
عباس. وساق
الحديث بمثله.
قال
أبو إسحاق:
حدثني
عبدالرحمن بن
بشر. حدثنا
سفيان، بهذا
الحديث،
بطوله.
4664-
.. ./4- Bunu bize Abdurrahman b. Bişr el-Abdi de tahdis etti, bize Süfyan
tahdis etti, bize İsmail b. Umeyye, Said b. Ebu Said’DEN tahdis etti, o Yezid
b. Hürmüz'den şöyle dediğini rivayet etti: Necde İbn Abbas'a mektup yazdı deyip
hadisi aynen rivayet etti.
Bize bunu İshak b.
Muhammed b. Süfyan tahdis etti, bana Abdurrahman b. Bişr tahdis etti, bize
Süfyan bu hadisi uzun uzadıya tahdis etti.
140 - (1812) حدثنا
إسحاق بن
إبراهيم.
أخبرنا وهب بن
جرير بن حازم.
حدثني أبي.
قال: سمعت
قيسا يحدث عن
يزيد بن هرمز.
ح وحدثني محمد
بن حاتم
(واللفظ له).
قال: حدثنا
بهز. حدثنا
جرير بن حازم.
حدثني قيس بن
سعد عن يزيد
بن هرمز. قال:
كتب
نجدة بن عامر
إلى ابن عباس.
قال: فشهدت
ابن عباس حين
قرأ كتابه
وحين كتب
جوابه. وقال
ابن عباس:
والله! لولا
أن أرده عن
نتن يقع فيه
ما كتبت إليه.
ولا
نعمة عين.
قال: فكتب
إليه: إنك
سألت عن سهم
ذي القربى
الذي ذكر
الله، من هم؟
وإنا كنا نرى
أن قرابة رسول
الله صلى الله
عليه وسلم هم
نحن. فأبى ذلك
علينا قومنا.
وسألت عن
اليتيم، متى
ينقضي يتمه؟
وإنه إذا بلغ
النكاح وأونس
منه رشد ودفع
إليه ماله،
فقد انقضى
يتمه. وسألت:
هل كان رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقتل من صبيان
المشركين
أحدا؟ فإن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم لم يكن
يقتل منهم
أحدا. وأنت،
فلا تقتل منهم
أحدا. إلا أن
تكون تعلم
منهم ما علم
الخضر حين
قتله. وسألت
عن المرأة
والعبد، هل
كان لهما سهم
معلوم، إذا
حضروا البأس؟
فإنهم لم يكن
لهم سهم
معلوم. إلا أن
يحذيا من
غنائم القوم.
4665-140/5-
Bize İshak b. İbrahim tahdis etti, bize Vehb b. Cerir b. Hazim haber verdi,
bana babam tahdis edip, dedi ki: Ben Kays'ı, Yezid b. Hurmuz'den tahdis ederken
dinledim. (H.) Bana Muhammed b. Hatim de -lafız ona ait olmak üzere- tahdis
edip, dedi ki: Bize Behz tahdis etti, bize Cerir b. Hazim tahdis etti, bana
Kays b. Sa'd b. Yezid b. Hurmuz'den tahdis edip, dedi ki: Necde b. Amir, İbn
Abbas'a mektup yazdı. (Yezid), dedi ki:
Onun mektubunu okuduğu
ve cevabını yazdığı zaman İbn Abbas'ı gördüm. İbn Abbas, dedi ki: Allah'a yemin
ederim ki eğer onu içine düşeceği bir pislikten geri çevirmeyecek olsaydım ona.
mektup yazarak onu sevindirmezdim. (Yezid), dedi ki: Ona şunları yazdı: Sen,
yüce Allah'ın sözünü ettiği akrabaların payını ve onların kim olduklarını
sordun. Bizler Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in akrabalarının biz
olduğu görüşünde idik. Ama kavmimiz bize bu payı vermeyi kabul etmedi. Yetimin
yetimliğinin ne zaman sona erdiğini de sordun. Şüphesiz yetim büluğa erip
reşidliği görülecek ve malı ona teslim edilecek olursa artık onun yetimliği
sona ermiş olur. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müşriklerin
çocuklarından kimseyi öldürüyor muydu diye soruyorsun. Şüphesiz Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlardan kimseyi öldürmezdi. O halde sen de
onlardan kimseyi öldürme. Ancak Hızır'ın o çocuğu öldürdüğü zaman çocuğun
halini bildiği gibi sen de onların halini biliyorsan müstesna. Kadın ve köle
hakkında savaşta hazır bulunmaları halinde bilinen paylarının olup olmadığını
da sordun. Hiç şüphesiz onların bilinen bir payları yoktu. Ancak gazilerin
aldıkları ganimetlerden onlara (bir paya varmayan) bir miktar (radh) verilirdi.
AÇIKLAMA: "Onu
sevindirmezdim." Yani onu memnun etmezdim. Nitekim "en amellahu
aynek: Allah gözünü aydın etsin ve herhangi bir hususta kötü bir hal ile
karşılaşmayasın" demektir.
"Savaşta bulunacak
olurlarsa" burada behz (savaş) sıkıntı ve zorluk demektir. Maksat
savaştır.
141 - (1812) وحدثنا
أبو كريب.
حدثنا أبو
أسامة. حدثنا
زائدة. حدثنا
سليمان
الأعمش عن
المختار بن
صيفي، عن يزيد
بن هرمز. قال:
كتب نجدة إلى
ابن عباس.
فذكر بعض الحديث
ولم يتم
القصة. كإتمام
من ذكرنا
حديثهم.
4666-141/6-
Bana Ebu Kureyb de tahdis etti, bize Ebu Üsame tahdis etti, bize laide tahdis
etti, bize Süleyman el-A'meş, el-Muhtar b, Sayfi’DEN tahdis etti, o Yezid b,
Hurmuz'den şöyle dediğini rivayet etti: Necde İbn Abbas'a mektup yazdı deyip
hadisin bir kısmını zikretti ama olayı hadislerini zikrettiğimiz kimselerin
tamamı ile anlattıklan gibi tamamen anlatmadı.
142 - (1812) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا عبدالرحيم
بن سليمان عن
هشام، عن حفصة
بنت سيرين، عن
أم عطية
الأنصارية.
قالت : غزوت
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم سبع غزوات،
أخلفهم في
رحالهم. فأصنع
لهم الطعام،
وأداوي
الجرحى،
وأقوم على
المرضى.
4667-14217-
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Abdurrahim b. Süleyman Hişam'dan
tahdis etti, o Sirin kızı Hafsa'dan, o Um Atiyye elEnsariye’den şöyle dediğini
rivayet etti: ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte yedi gazaya
katıldım. Geride onların eşyalarını bekliyor, onlara yemek yapıyor, yaralılan
tedavi ediyor, hastalara bakıyordum.
Diğer tahric: İbn
Mace, 2856;
(1812) - وحدثنا
عمرو الناقد.
حدثنا يزيد بن
هارون. حدثنا
هشام بن حسان،
بهذا
الإسناد،
نحوه.
4668-
.. ./8- Bunu bize Amr en-Nakid de tahdis etti, bize Yezid b. Harun tahdis etti,
bize Hişam b. Hassan bu isnad ile buna yakın olarak tahdis etti.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
49/51- NEBİ
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'İN GAZALARININ SAYISI