SAHİH-İ MÜSLİM |
CİHAD VE SİYER |
36 - باب غزوة
الأحزاب
36/38- AHZAB GAZVESİ
BABI
99 - (1788) حدثنا
زهير بن حرب
وإسحاق بن
إبراهيم.
جميعا عن
جرير. قال
زهير: حدثنا
جرير عن
الأعمش، عن إبراهيم
التيمي، عن
أبيه، قال:
كنا
عند حذيفة.
فقال رجل: لو
أدركت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
قاتلت معه
وأبليت. فقال
حذيفة: أنت
كنت تفعل ذلك؟
لقد رأيتنا مع
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم ليلة
الأحزاب. وأخذتنا
ريح شديدة
وقر. فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم (ألا رجل
يأتيني بخبر
القوم، جعله الله
معي يوم
القيامة؟)
فسكتنا. فلم يجبه
منا أحد. ثم
قال (ألا برجل
يأتينا بخبر
القوم، جعله
الله معي يوم
القيامة؟)
فسكتنا. فلم يجبه
منا أحد. ثم
قال (ألا برجل
يأتينا بخبر
القوم، جعله
الله معي يوم
القيامة؟)
فسكتنا. فلم
يجبه منا أحد.
فقال (قم. يا
حذيفة! فأتنا
بخبر القوم)
فلم أجد بدا،
إذ دعاني باسمي،
أن أقوم. قال
(اذهب. فأتني
بخبر القوم.
ولا
تذعرهم علي)
فلما وليت من
عنده جعلت كأنما
أمشي في حمام.
حتى أتيتهم.
فرأيت أبا
سفيان يصلى
ظهره بالنار.
فوضعت سهما في
كبد القوس. فأردت
أن أرميه.
فذكرت قول
رسول الله
(ولا تذعرهم
علي) ولو
رميته لأصبته.
فرجعت وأنا أمشي
في مثل
الحمام. فلما
أتيته
فأخبرته بخبر
القوم،
وفرغت، قررت.
فألبسني رسول
الله صلى الله
عليه وسلم من
فضل عباءة
كانت عليه
يصلي فيها.
فلم أزل نائما
حتى أصبحت.
فلما أصبحت
قال (قم. يا
نومان!).
4616-9911-
Bize Zuheyr b. Harb ve İshak b. İbrahim birlikte Cerir'den tahdis etti. Zuheyr,
dedi ki: Bize Cerir, A'meş'den tahdis etti, o İbrahim etTeymi'den, o babasından
şöyle dediğini rivayet etti: Huzeyfe'nin yanında idik. Bir adam: Eğer
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yetişmiş olsaydım onunla birlikte savaşır
ve gerçekten iyi bir sınav verirdim, dedi. Huzeyfe: Bunu sen mi yapacaktın,
dedi. (Ve sözlerini şöyle sürdürdü). Andalsun kendimizi Ahzab gecesinde
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte görmüştüm. Oldukça
şiddetli bir rüzgar ve soğuğa yakalanmıştık. Derken Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Bunların haberlerini bana getirecek bir adam yok mu?
Allah kıyamet gününde onu benimle birlikte bulunduracak" buyurdu. Biz
sustuk. Bizden kimse ona cevap vermedi. Sonra: "Bize bunların haberini
getirecek bir adam yok mu? Allah kıyamet gününde onu benimle birlikte
bulunduracak" buyurdu. Biz yine sustuk. Bizden kimse ona cevap vermedi.
Sonra bir daha:
"Bunların
haberlerini bize getirecek bir adam yok mu? Allah kıyamet gününde onu benimle
birlikte bulunduracak" buyurdu. Yine sustuk. Bizden kimse ona cevap
vermedi. Bu sefer: "Kalk ey Huzeyfe. Bunların haberlerini bize getir"
buyurdu. Adımı söyleyerek beni çağırdığı için kalkmaktan başka yapacak bir
şeyim yoktu. "Git bana onların haberini getir ve sakın onları benim
aleyhime kışkırtacak bir iş yapma" buyurdu. Onun yanından dönüp gidince
onların yanına varıncaya kadar bir hamamın içindeymişim gibi yürümeye başladım.
Ebu Süfyan'ın ateş ile sırtını ısıttığını gördüm. Yayın ortasına bir ok yerleştirip
ona atmak istedim. Ama Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Onları aleyhime
kışkırtacak bir iş yapma" buyruğunu hatırladım. Eğer ona ok atsaydım
kesinlikle isabet ettirirdim. Sonra tıpkı bir hamamın içindeymişim gibi
yürüyerek döndüm. Yanına geldiğimde O'na kavmin haberini verdim ve işimi
bitirince yine üşümeye başladım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
üzerinde iken namaz kıldığı bir abanın artan bir kısmı ile beni örttü. Sabaha
kadar uyuyakaldım. Sabah olunca "kalk ey uykucu" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Huzeyfe'nin
yanında idik. Bir adam: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yetişseydim
... , ded!." ve Huzeyfe (radıyallahu anh) da ona söylediklerini söyledi.
Bunun anlamı şudur: Huzeyfe o adamdan şayet Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e yetişmiş olsaydı ona yardımcı olmakta oldukça ileri gideceğini ve
ashabı kiram (r.a.)'dan daha fazlasını yapacağını söylediğini anlamıştı.
Huzeyfe de ona Ahzab gecesinde başından geçen olayı haber verdi. Böylelikle
onun ashabın yaptığından daha fazlasını yapacağı şeklindeki kanaatinden
vazgeçmesi gerektiğini anlatmak istedi.
"Git bana onların
haberini getir ve onları aleyhime kışkırlacak bir iş yapma. " Yani
aleyhime onları korkutma, onları aleyhime harekete geçirme. Onları ürkütme
anlamında olduğu da söylenmiştir. Birinci anlama yakındır. Maksat onları
kendine karşı harekete geçirecek bir iş yapma. Çünkü onlar seni yakalayacak
olurlarsa bu bana bir zarar olur. Çünkü sen benim elçim ve benim arkadaşımsın.
"Onun yanından
ayrılıp gidince onların yanına varıncaya kadar bir hamamdaymışım gibi yürümeye
başladım." Yani diğer insanların hissettiği soğuktan ve onların farkettiği
o şiddetli rüzgardan kendisi hiçbir şey hissetmedi. Aksine Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in emrine icabet etmesi, onu gönderdiği göreve gitmesi ve
onun kendisine dua etmesinin bereketi ile Allah bütün bunlardan yana ona afiyet
verdi. Soğuğu hissetmemesi sureti ile bu afiyet ile lütuflu hali Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına geri dönünceye kadar devam etti.
Karargaha geri dönüp onun yanına gelince, bu sefer diğer insanların hissettiği
soğuğu hissetmeye başladı. İşte bu da Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in mucizelerinden birisidir. Hammam lafzı Arapçadır. Müzekkerdir.
"Hamim" den türemiştir. Hamim de sıcak su demektir.
"Ebu Süfyan'ın
sırtını ısıtmakta olduğunu gördüm," Yani sırtını ateşe yaklaştırmak sureti
ile ısıtıyordu.
"Kebidu'l-kavs:
yayın ortası" yayın tutulduğu yer demektir. Her şeyin kebidi (ciğeri) onun
ortası demektir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) üzerinde iken namaz kıldığı bir abanın artan kısmını üzerime
örttü." Aba med ile söylenir. Sonuna ye harfi getirilerek abaye de
denilir. Her ikisi de bilinen meşhur iki söyleyiştir. Buradan;
1. Yünlü elbisede namaz
kılmanın caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır.
Bu sözüne itibar edilen
kimselerin icmaı ile caizdir. Yün üzerinde namaz kılmak ile yün giyinerek
kılmak arasında da bir fark yoktur. Bu hususta bir kerahet sözkonusu değildir.
Bizim (Şafii) mezhebi alimlerimizden el-Abdevi ile Şia yün üzerinde namaz
kılmak caiz değildir ama yün giyinerek kılmak caizdir demişlerdir. Maliki ise
tenzihen mekruhtur demiştir
"Sabahı edinceye
kadar uyudum. Sabah olunca kalk ey uykucu buyurdu." Nevman nun harfi
fethalı vav harfi sakin (uykucu) çokça uyuyan demektir. Bu da çoğunlukla burada
kullanıldığı gibi nida halinde kullanılır.
Sabahı etmek, fecrin
doğması demektir.
2. Bu hadisten, imamın
ve ordu komutanının düşmanın haberlerini öğrenmek maksadıyla casus ve gözcüler
göndermesi gerektiği anlaşılmaktadır. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: