SAHİH-İ MÜSLİM

CİHAD VE SİYER

 

36/38- AHZAB GAZVESİ BABI

 

4616-9911- Bize Zuheyr b. Harb ve İshak b. İbrahim birlikte Cerir'den tahdis etti. Zuheyr, dedi ki: Bize Cerir, A'meş'den tahdis etti, o İbrahim etTeymi'den, o babasından şöyle dediğini rivayet etti: Huzeyfe'nin yanında idik. Bir adam: Eğer Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yetişmiş olsaydım onunla birlikte savaşır ve gerçekten iyi bir sınav verirdim, dedi. Huzeyfe: Bunu sen mi yapacaktın, dedi. (Ve sözlerini şöyle sürdürdü). Andalsun kendimizi Ahzab gecesinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte görmüştüm. Oldukça şiddetli bir rüzgar ve soğuğa yakalanmıştık. Derken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunların haberlerini bana getirecek bir adam yok mu? Allah kıyamet gününde onu benimle birlikte bulunduracak" buyurdu. Biz sustuk. Bizden kimse ona cevap vermedi. Sonra: "Bize bunların haberini getirecek bir adam yok mu? Allah kıyamet gününde onu benimle birlikte bulunduracak" buyurdu. Biz yine sustuk. Bizden kimse ona cevap vermedi. Sonra bir daha:

"Bunların haberlerini bize getirecek bir adam yok mu? Allah kıyamet gününde onu benimle birlikte bulunduracak" buyurdu. Yine sustuk. Bizden kimse ona cevap vermedi. Bu sefer: "Kalk ey Huzeyfe. Bunların haberlerini bize getir" buyurdu. Adımı söyleyerek beni çağırdığı için kalkmaktan başka yapacak bir şeyim yoktu. "Git bana onların haberini getir ve sakın onları benim aleyhime kışkırtacak bir iş yapma" buyurdu. Onun yanından dönüp gidince onların yanına varıncaya kadar bir hamamın içindeymişim gibi yürümeye başladım. Ebu Süfyan'ın ateş ile sırtını ısıttığını gördüm. Yayın ortasına bir ok yerleştirip ona atmak istedim. Ama Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:

"Onları aleyhime kışkırtacak bir iş yapma" buyruğunu hatırladım. Eğer ona ok atsaydım kesinlikle isabet ettirirdim. Sonra tıpkı bir hamamın içindeymişim gibi yürüyerek döndüm. Yanına geldiğimde O'na kavmin haberini verdim ve işimi bitirince yine üşümeye başladım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzerinde iken namaz kıldığı bir abanın artan bir kısmı ile beni örttü. Sabaha kadar uyuyakaldım. Sabah olunca "kalk ey uykucu" buyurdu.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Huzeyfe'nin yanında idik. Bir adam: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yetişseydim ... , ded!." ve Huzeyfe (radıyallahu anh) da ona söylediklerini söyledi. Bunun anlamı şudur: Huzeyfe o adamdan şayet Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e yetişmiş olsaydı ona yardımcı olmakta oldukça ileri gideceğini ve ashabı kiram (r.a.)'dan daha fazlasını yapacağını söylediğini anlamıştı. Huzeyfe de ona Ahzab gecesinde başından geçen olayı haber verdi. Böylelikle onun ashabın yaptığından daha fazlasını yapacağı şeklindeki kanaatinden vazgeçmesi gerektiğini anlatmak istedi.

 

"Git bana onların haberini getir ve onları aleyhime kışkırlacak bir iş yapma. " Yani aleyhime onları korkutma, onları aleyhime harekete geçirme. Onları ürkütme anlamında olduğu da söylenmiştir. Birinci anlama yakındır. Maksat onları kendine karşı harekete geçirecek bir iş yapma. Çünkü onlar seni yakalayacak olurlarsa bu bana bir zarar olur. Çünkü sen benim elçim ve benim arkadaşımsın.

 

"Onun yanından ayrılıp gidince onların yanına varıncaya kadar bir hamamdaymışım gibi yürümeye başladım." Yani diğer insanların hissettiği soğuktan ve onların farkettiği o şiddetli rüzgardan kendisi hiçbir şey hissetmedi. Aksine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in emrine icabet etmesi, onu gönderdiği göreve gitmesi ve onun kendisine dua etmesinin bereketi ile Allah bütün bunlardan yana ona afiyet verdi. Soğuğu hissetmemesi sureti ile bu afiyet ile lütuflu hali Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına geri dönünceye kadar devam etti. Karargaha geri dönüp onun yanına gelince, bu sefer diğer insanların hissettiği soğuğu hissetmeye başladı. İşte bu da Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in mucizelerinden birisidir. Hammam lafzı Arapçadır. Müzekkerdir. "Hamim" den türemiştir. Hamim de sıcak su demektir.

 

"Ebu Süfyan'ın sırtını ısıtmakta olduğunu gördüm," Yani sırtını ateşe yaklaştırmak sureti ile ısıtıyordu.

 

"Kebidu'l-kavs: yayın ortası" yayın tutulduğu yer demektir. Her şeyin kebidi (ciğeri) onun ortası demektir.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzerinde iken namaz kıldığı bir abanın artan kısmını üzerime örttü." Aba med ile söylenir. Sonuna ye harfi getirilerek abaye de denilir. Her ikisi de bilinen meşhur iki söyleyiştir. Buradan;

 

1. Yünlü elbisede namaz kılmanın caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır.

Bu sözüne itibar edilen kimselerin icmaı ile caizdir. Yün üzerinde namaz kılmak ile yün giyinerek kılmak arasında da bir fark yoktur. Bu hususta bir kerahet sözkonusu değildir. Bizim (Şafii) mezhebi alimlerimizden el-Abdevi ile Şia yün üzerinde namaz kılmak caiz değildir ama yün giyinerek kılmak caizdir demişlerdir. Maliki ise tenzihen mekruhtur demiştir

 

"Sabahı edinceye kadar uyudum. Sabah olunca kalk ey uykucu buyurdu." Nevman nun harfi fethalı vav harfi sakin (uykucu) çokça uyuyan demektir. Bu da çoğunlukla burada kullanıldığı gibi nida halinde kullanılır.

 

Sabahı etmek, fe erin doğması demektir.

 

2. Bu hadisten, imamın ve ordu komutanının düşmanın haberlerini öğrenmek maksadıyla casus ve gözcüler göndermesi gerektiği anlaşılmaktadır. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

37/39- UHUD GAZVESİ BABI