SAHİH-İ MÜSLİM

CİHAD VE SİYER

 

30/32- BEDİR GAZASI BABI

 

4597-83/1- Bize Ebu Bekir b. Ebi Şeybe tahdis ett, bize Affan tahdis etti, bize Hammad b. Seleme, Sabit'ten tahdis etti, o Enes (r.a.)'den rivayet ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Süfyan'ın döndüğü haberi kendisine ulaşınca istişare etti. Ebu Bekr konuştu. Ondan yüz çevirdi. Sonra Ömer konuştu, ondan da yüz çevirdi. Bu sefer Sa'd b. Ubade ayağa kalkarak: Bizi mi kastediyorsun ey Allah'ın Rasulü! Nefsim elinde olana yemin ederim ki, eğer bize onları (atlarımızı) denize sürmemizi emretsen hiç şüphesiz onları süreriz. Eğer bize onları, zorlanacak olsalar dahi Berk elGimad'a sürmemizi emretsen onu da yaparız, dedi.

 

Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) insanları (yola koyulmaya) çağırdı. Yola koyuldular. Sonunda Bedir'de konakladılar. Kureyşlilerin sulayıcıları yanlarından geçti. Aralarında el-Haccacoğullarına ait siyah bir köle de vardı. Onu yakaladılar. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı ona Ebu Süfyan ve arkadaşları hakkında soru soruyorlar, o: Ebu Süfyan hakkında bir şey bilmiyorum. Ama işte Ebu Cehil, Utbe, Şeybe ve Umeyye b. Halef (aralarındadır) diyordu. Bunları söyledi mi onu dövüyorlardı. Sonra: Tamam, ben size haber vereyim. İşte bu Ebu Süfyan (buradadır), dedi. Bu sefer onu bırakıp ona yine sordular. Tekrar: Ben Ebu Süfyan hakkında bir şey bilmiyorum. Fakat işte Ebu Cehil, Utbe, Şeybe ve Umeyye b. Halef insanlar arasındadır, dedi. Bunu söyleyince onu tekrar dövmeye koyuldular. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de ayakta namaz kılıyordu. Bu hali görünce namazı bitirdi ve: "Nefsim elinde olana yemin ederim ki size doğru söyleyince onu dövüyorsunuz. Size yalan söyledimi de onu bırakıyorsunuz" buyurdu.

 

Sonra Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İşte bu filanın ölüp yıkılacağı yerdir" buyurdu. (Enes), dedi ki: Bu arada elini de yere koyuyordu. İşte burada burada, dedi. Onların hiçbiri Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in elini koyduğu yerden başka bir yerde yıkamadı.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Süfyan'ın geldiği haberini alınca ashabı ile istişare etti. .. Onları denize sürmemizi emretsen şüphesiz süreriz." İlim adamları der ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensar'ı sınamak istemişti. Çünkü onlar ile kendisi ile birlikte savaşmak ve düşmanın peşinden gitmek üzere çıkmaları şartı ile bey'at etmemişti. Onlar ile kendisini, kendisine saldırmak isteyenlere karşı koruyacakları na dair bey'at etmişti. Ebu Süfyan'ın kervanı için Medine'nin dışına çıkmak gereği ortaya çıkınca onların buna muvafakat ettiklerini öğrenmek istedi. Onlar da bu defasında ve başkasında tam bir muvafakat ile en güzel bir şekilde cevap verdiler.

 

Hadiste arkadaşlarla görüş ve bilgi sahibi kimselerle istişare edip, danışmak gereği anlaşılmaktadır.

 

"Onları sürmemizi" derken kastettikleri atlarıdır.

 

"Berk el-Gimad" deki "Berk" kelimesi be harfi fethalı re harfi sakindir.

 

Hadis kitaplarında ve muhaddislerin rivayetlerinde bilinen ve meşhur olan budur. Kadı lyaz da muhaddislerin rivayetlerinden bunu böylece nakletmiş ve şunları söylemiştir: Bazı dil bilginleri doğrusunun be harfinin kesreli (birk şeklinde) okunacağıdır demişlerdir. Nitekim Buhari de Ebu Zer'in üstadları da bunu böylece kaydetmişlerdir. Kadı lyaz da Müslim Şerhi'nde bunu bu şekilde zikretmiştir. Yine Kadı lyaz el-Meşarik'de: Ravilerin çoğunluğu bunu fethalı olarak rivayet etmişlerdir demiş ve sözlerini şöyle sürdürmüştür: Asili, Müstemli ve Ebu Muhammed el-Ham evi ise bunu kesreli olarak kaydetmişlerdir.

 

Derim ki: Dil bilginlerinden bir topluluk ise bunu sadece kesreli olarak zikretmişlerdir. Ama hepsi de ittifakla re harfinin sakin olduğunu kabul etmişlerdir. Bundan tek istisna Kadı lyaz'ın el-Asili'den bunu hem sakin hem fethalı olarak zaptettiğine dair nakildir. Bu ise garip ve zayıftır.

 

"el-Gimad" ise kesreli bir gayn iledir. Ötreli olarak da söylenir ve bunlar iki meşhur söyleyiş olmakla birlikte kesreli söyleyiş daha fasihtir. Muhaddislerin rivayetlerinde meşhur olan da budur. Ama ötreli söyleyiş lügat kitaplarında meşhurdur. el-Meşarik ve el-Metali' sahibi de her iki şekli İbn Dureyb'den nakletmişlerdir. Kadı lyaz da şerhinde şunları söylemektedir: Biz bunu her iki Sahih'de ve Buhari ve Müslim'de kesreli olarak zaptettik. Ama İbn Dureyd bu harfin ötreli ve kesreli okunacağını nakletmektedir. el-Hazimı ise el-Mu'telif ve'I-Muhtelif fi Esmai'l-Emakin adlı eserinde gayn harfi kesrelidir, ötreli okunacağı da söylenir demiştir. İbnu'l-Furat ise çoğu yerde bunu ötreli zaptetmiştir. Ama benim üstadlardan çoğunlukla işittiğim kesreli söyleyiştir. Burası ise Mekke'nin arka tarafında sahil cihetinde beş gecelik bir mesafedeki bir yerdir. Bunların iki belde oldukları da söylenir. el-Hazimi'nin söyledikleri bunlardır.

 

Kadı Iyaz ve başkaları, dedi ki: Burası Hecer'in uzaklarında bir yer adıdır.

 

İbrahim el-Harbi, dedi ki: Berkü'l-Gimad ve Seafatu'l-Hecer uzak olan yerler hakkında kinaye olmak üzere kullanılır.

 

"Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de ayakta namaz kılıyordu. Bu hali görünce namazdan aynıd!..." Burada insarafe: ayrıldı tabiri namazından selam ile ayrıldı demektir. Bundan namaz esnasında herhangi bir husus ortaya çıkacak olursa, namazı çabuk kılmanın müstehap olduğu hükmü anlaşılmaktadır.

 

Nüshalarda 'bnu döversiniz onu bırakırsınız" anlamındaki fiiller bu şekilde nunsuz olarak kaydedilmiştir. Bu da bir söyleyiştir. Defalarca daha önce açıklanmıştı. Yani kastettiğim nasb edici ve cezm edici olmaksızın nun harfinin hazfedilebileceğidir.

 

 

Hadisten ayrıca şu hükümler de anlaşılmaktadır:

 

1. Ahdi bulunmayan kafiri -esir dahi olsa- dövmek caizdir.

 

2. Burada nübüvvet alametlerinden iki mucize vardır. Biri ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in onların azılı zorbalarının ölecekleri yerleri haber vermesi ve hiçkimsenin gösterdiği yerden başka bir yerde ölüp yıkılmaması, ikincisi ise dövdükleri kölenin ona ilişmedikleri zaman doğru söylediği, onu dövdükleri zaman yalan söylediğini haber vermesi ve gerçekte de böyle olmasıdır. Yüce Allah en iyi bilendir.

 

"Onlardan hiçbir kimse uzaklaşmadı." Yani gösterdiği yerden uzakta ölmedi.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

31/33- MEKKE'NİN FETHİ BABI