|
SAHİH-İ MÜSLİM |
CİHAD VE SİYER |
30 - باب غزوة
بدر
30/32- BEDİR GAZASI BABI
83 - (1779) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا عفان.
حدثنا حماد بن
سلمة عن ثابت،
عن أنس؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم شاور،
حين بلغه
إقبال أبي
سفيان. قال:
فتكلم أبو بكر
فأعرض عنه. ثم
تكلم عمر
فأعرض عنه.
فقام سعد ابن
عبادة فقال:
إيانا تريد؟
يا رسول الله!
والذي نفسي
بيده! لو
أمرتنا أن
نخيضها البحر
لأخضناها. ولو
أمرتنا أن نضرب
أكبادها إلى
برك الغماد
لفعلنا. قال:
فندب رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
الناس.
فانطلقوا حتى
نزلوا بدرا.
ووردت عليهم
روايا قريش.
وفيهم غلام
أسود لبني
الحجاج.
فأخذوه. فكان
أصحاب رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يسألونه عن
أبي سفيان
وأصحابه؟
فيقول: ما لي
علمك بأبي
سفيان. ولكن
هذا أبو جهل
وعتبة وشيبة
وأمية بن خلف.
فإذا قال ذلك،
ضربوه. فقال:
نعم. أنا أخبركم.
هذا أبو
سفيان. فإذا
تركوه فسألوه
فقال: ما لي
بأبي سفيان
علم. ولكن هذا
أبو جهل وعتبة
وشيبة وأمية
بن خلف في
الناس. فإذا
قال هذا أيضا
ضربوه. ورسول
الله صلى الله
عليه وسلم
قائم يصلي.
فلما رأى ذلك
انصرف. وقال: (والذي
نفسي بيده!
لتضربوه إذا
صدقكم.
وتتركوه إذا
كذبكم(.
قال:
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
(هذا مصرع
فلان) قال:
ويضع يده على
الأرض، ها هنا
وها هنا. قال:
فما أماط أحدهم
عن موضع يد
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم.
4597-83/1- Bize Ebu
Bekir b. Ebi Şeybe tahdis ett, bize Affan tahdis etti, bize Hammad b. Seleme,
Sabit'ten tahdis etti, o Enes (r.a.)'den rivayet ettiğine göre Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Süfyan'ın döndüğü haberi kendisine ulaşınca
istişare etti. Ebu Bekr konuştu. Ondan yüz çevirdi. Sonra Ömer konuştu, ondan
da yüz çevirdi. Bu sefer Sa'd b. Ubade ayağa kalkarak: Bizi mi kastediyorsun ey
Allah'ın Rasulü! Nefsim elinde olana yemin ederim ki, eğer bize onları
(atlarımızı) denize sürmemizi emretsen hiç şüphesiz onları süreriz. Eğer bize onları,
zorlanacak olsalar dahi Berk elGimad'a sürmemizi emretsen onu da yaparız, dedi.
Bunun üzerine Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) insanları (yola koyulmaya) çağırdı. Yola
koyuldular. Sonunda Bedir'de konakladılar. Kureyşlilerin sulayıcıları yanlarından
geçti. Aralarında el-Haccacoğullarına ait siyah bir köle de vardı. Onu
yakaladılar. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı ona Ebu Süfyan
ve arkadaşları hakkında soru soruyorlar, o: Ebu Süfyan hakkında bir şey
bilmiyorum. Ama işte Ebu Cehil, Utbe, Şeybe ve Umeyye b. Halef (aralarındadır)
diyordu. Bunları söyledi mi onu dövüyorlardı. Sonra: Tamam, ben size haber
vereyim. İşte bu Ebu Süfyan (buradadır), dedi. Bu sefer onu bırakıp ona yine
sordular. Tekrar: Ben Ebu Süfyan hakkında bir şey bilmiyorum. Fakat işte Ebu
Cehil, Utbe, Şeybe ve Umeyye b. Halef insanlar arasındadır, dedi. Bunu
söyleyince onu tekrar dövmeye koyuldular. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'de ayakta namaz kılıyordu. Bu hali görünce namazı bitirdi ve: "Nefsim
elinde olana yemin ederim ki size doğru söyleyince onu dövüyorsunuz. Size yalan
söyledimi de onu bırakıyorsunuz" buyurdu.
Sonra Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İşte bu filanın ölüp yıkılacağı
yerdir" buyurdu. (Enes), dedi ki: Bu arada elini de yere koyuyordu. İşte
burada burada, dedi. Onların hiçbiri Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in elini koyduğu yerden başka bir yerde yıkamadı.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Süfyan'ın geldiği haberini alınca ashabı ile
istişare etti. .. Onları denize sürmemizi emretsen şüphesiz süreriz." İlim
adamları der ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensar'ı sınamak
istemişti. Çünkü onlar ile kendisi ile birlikte savaşmak ve düşmanın peşinden gitmek
üzere çıkmaları şartı ile bey'at etmemişti. Onlar ile kendisini, kendisine
saldırmak isteyenlere karşı koruyacakları na dair bey'at etmişti. Ebu Süfyan'ın
kervanı için Medine'nin dışına çıkmak gereği ortaya çıkınca onların buna
muvafakat ettiklerini öğrenmek istedi. Onlar da bu defasında ve başkasında tam
bir muvafakat ile en güzel bir şekilde cevap verdiler.
Hadiste arkadaşlarla
görüş ve bilgi sahibi kimselerle istişare edip, danışmak gereği
anlaşılmaktadır.
"Onları
sürmemizi" derken kastettikleri atlarıdır.
"Berk
el-Gimad" deki "Berk" kelimesi be harfi fethalı re harfi
sakindir.
Hadis kitaplarında ve
muhaddislerin rivayetlerinde bilinen ve meşhur olan budur. Kadı lyaz da
muhaddislerin rivayetlerinden bunu böylece nakletmiş ve şunları söylemiştir:
Bazı dil bilginleri doğrusunun be harfinin kesreli (birk şeklinde) okunacağıdır
demişlerdir. Nitekim Buhari de Ebu Zer'in üstadları da bunu böylece
kaydetmişlerdir. Kadı lyaz da Müslim Şerhi'nde bunu bu şekilde zikretmiştir.
Yine Kadı lyaz el-Meşarik'de: Ravilerin çoğunluğu bunu fethalı olarak rivayet
etmişlerdir demiş ve sözlerini şöyle sürdürmüştür: Asili, Müstemli ve Ebu
Muhammed el-Ham evi ise bunu kesreli olarak kaydetmişlerdir.
Derim ki: Dil
bilginlerinden bir topluluk ise bunu sadece kesreli olarak zikretmişlerdir. Ama
hepsi de ittifakla re harfinin sakin olduğunu kabul etmişlerdir. Bundan tek
istisna Kadı lyaz'ın el-Asili'den bunu hem sakin hem fethalı olarak zaptettiğine
dair nakildir. Bu ise garip ve zayıftır.
"el-Gimad" ise
kesreli bir gayn iledir. Ötreli olarak da söylenir ve bunlar iki meşhur
söyleyiş olmakla birlikte kesreli söyleyiş daha fasihtir. Muhaddislerin
rivayetlerinde meşhur olan da budur. Ama ötreli söyleyiş lügat kitaplarında
meşhurdur. el-Meşarik ve el-Metali' sahibi de her iki şekli İbn Dureyb'den
nakletmişlerdir. Kadı lyaz da şerhinde şunları söylemektedir: Biz bunu her iki
Sahih'de ve Buhari ve Müslim'de kesreli olarak zaptettik. Ama İbn Dureyd bu harfin
ötreli ve kesreli okunacağını nakletmektedir. el-Hazimı ise el-Mu'telif
ve'I-Muhtelif fi Esmai'l-Emakin adlı eserinde gayn harfi kesrelidir, ötreli
okunacağı da söylenir demiştir. İbnu'l-Furat ise çoğu yerde bunu ötreli
zaptetmiştir. Ama benim üstadlardan çoğunlukla işittiğim kesreli söyleyiştir.
Burası ise Mekke'nin arka tarafında sahil cihetinde beş gecelik bir mesafedeki
bir yerdir. Bunların iki belde oldukları da söylenir. el-Hazimi'nin
söyledikleri bunlardır.
Kadı Iyaz ve başkaları,
dedi ki: Burası Hecer'in uzaklarında bir yer adıdır.
İbrahim el-Harbi, dedi
ki: Berkü'l-Gimad ve Seafatu'l-Hecer uzak olan yerler hakkında kinaye olmak
üzere kullanılır.
"Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de ayakta namaz kılıyordu. Bu hali görünce
namazdan aynıd!..." Burada insarafe: ayrıldı tabiri namazından selam ile
ayrıldı demektir. Bundan namaz esnasında herhangi bir husus ortaya çıkacak
olursa, namazı çabuk kılmanın müstehap olduğu hükmü anlaşılmaktadır.
Nüshalarda 'bnu
döversiniz onu bırakırsınız" anlamındaki fiiller bu şekilde nunsuz olarak
kaydedilmiştir. Bu da bir söyleyiştir. Defalarca daha önce açıklanmıştı. Yani
kastettiğim nasb edici ve cezm edici olmaksızın nun harfinin
hazfedilebileceğidir.
Hadisten ayrıca şu
hükümler de anlaşılmaktadır:
1. Ahdi bulunmayan
kafiri -esir dahi olsa- dövmek caizdir.
2. Burada nübüvvet
alametlerinden iki mucize vardır. Biri ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in onların azılı zorbalarının ölecekleri yerleri haber vermesi ve
hiçkimsenin gösterdiği yerden başka bir yerde ölüp yıkılmaması, ikincisi ise
dövdükleri kölenin ona ilişmedikleri zaman doğru söylediği, onu dövdükleri
zaman yalan söylediğini haber vermesi ve gerçekte de böyle olmasıdır. Yüce
Allah en iyi bilendir.
"Onlardan hiçbir
kimse uzaklaşmadı." Yani gösterdiği yerden uzakta ölmedi.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: