SAHİH-İ MÜSLİM |
CİHAD VE SİYER |
24 - باب
رد المهاجرين
إلى الأنصار
منائحهم من الشجر
والثمر حين
استغنوا عنها
بالفتوح
24/26- MUHACİRLERİN ENSAR'A
KENDİLERİNE BAĞIŞLAMIŞ OLDUKLARI AĞAÇ VE MEYVELERE FETİHTEN SONRA İHTİYAÇLARI
KALMAYINCA GERİ VERMELERİ BABI
70 - (1771) وحدثني
أبو الطاهر
وحرملة. قالا:
أخبرنا ابن وهب.
أخبرني يونس
عن ابن شهاب،
عن أنس بن
مالك. قال:
لما
قدم
المهاجرون،
من مكة،
المدينة
قدموا وليس
بأيديهم شيء.
وكان الأنصار
أهل الأرض
والعقار.
فقاسمهم
الأنصار على
أن أعطوهم
أنصاف ثمار
أموالهم، كل
عام. ويكفونهم
العمل
والمؤونة.
وكانت أم أنس
ابن مالك، وهي
تدعى أم سليم،
وكانت أم
عبدالله بن
أبي طلحة،
وكان أخا لأنس
لأمه، وكانت
أعطت أم أنس رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
عذاقا لها.
فأعطاها رسول
الله صلى الله
عليه وسلم أم
أيمن،
مولاته، أم
أسامة بن زيد.
قال
ابن شهاب:
فأخبرني أنس
بن مالك؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم لما فرغ
من قتال أهل خيبر.
وانصرف إلى
المدينة. رد
المهاجرون
إلى الأنصار
منائحهم التي
كانوا منحوهم
من ثمارهم. قال:
فرد رسول الله
صلى الله عليه
وسلم إلى أمي
عذاقها. وأعطى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم أم أيمن مكانهن
من حائطه.
قال
ابن شهاب:
وكان من شأن
أم أيمن، أم
أسامة بن زيد؛
أنها كانت
وصيفة
لعبدالله بن
عبدالمطلب.
وكانت من
الحبشة. فلما
ولدت آمنة
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، بعد ما
توفي أبوه،
فكانت أم أيمن
تحضنه، حتى
كبر رسول الله
صلى الله عليه
وسلم.
فأعتقها. ثم
أنكحها زيد بن
حارثة. ثم
توفيت بعد ما
توفي رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
بخمسة أشهر.
4578-70/1- Bana
Ebu't-Tahir ve Harmele de tahdis edip, dedi ki: Bize İbn Vehb haber verdi, bana
Yunus, İbn Şihab'dan haber verdi, o Enes b. Malik’DEN şöyle dediğini rivayet
etti: Muhacirler Mekke'den Medine'ye geldiklerinde ellerinde hiçbir şey
bulunmadan Medine'ye gelmişlerdi. Ensar ise arazi ve akar sahibi kimselerdi.
Bunun üzerine Ensar Muhacirlerle -çalışma ve bakım işlerini kendileri üstlenmek
şam ile- her yıl mallarının mahsullerinin yarısını onlarla bölüştü. Enes b.
Malik'in annesi de -ki Um Süleym diye bilinir ve kendisi Abdullah b. Ebu
Talha'nın annesi idi, o da Enes'in anne bir kardeşi idi.- Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem}'e kendisine ait birkaç hurma ağacını vermişti.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de onları azadlısı Üsame b. Zeyd'in
annesi Um Eymen'e vermişti.
İbn Şihab, dedi ki: Enes
b. Malik'in bana haber verdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Hayberlilerle savaşmayı bitirip Medine'ye döndüğünde Muhacirler ensara daha
önce bağışlamış oldukları mahsullerini geri verdiler. (Enes), dedi ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de anneme hurma ağacını geri verdi,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Um Eymen'e onların yerine kendi
bahçesinden (ağaçlar) verdi.
İbn Şihab, dedi ki:
Üsame b. Zeyd'in annesi Um Eymen'in bir hususiyeti de Abdullah b.
Abdulmuttalib'in hizmetçisi olmasıydı. Kendisi Habeşlilerden'di. Amine
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i babasının vefatından sonra doğurunca
Um Eymen de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) büyüyünceye kadar ona
dadılık yaptı. Bu sebeple Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu
hürriyetine kavuşturdu, sonra onu Zeyd b. Harise ile nikahladı. Sonra
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in vefatından beş ay sonra vefat etti.
AÇIKLAMA: "Muhacirler
Mekke'den Medine'ye geldiklerinde ellerinde hiçbir şey olmadan gelmişlerdi...
Muhacirler de Ensar'a kendi mahsullerinden bağışlamış oldukları bağışlarını
geri verdiler."
İlim adamları der ki:
Muhacirler Medine'ye gelince Ensar, ağaçlarının bir kısmını onlara mahsullerini
bağışlayarak kendilerine tercih etti. Aralarından kimisi bunu katıksız bir
bağış olarak kabul etti. Kimisi de ağaçlar için ve arazide çalışmayı şart
koşup, mahsullerin yarısını alacağını söyledi. Katıksız bir bağış olarak onu
kabul etmekten hoşlanmadı. Bu ise onların üstün bir şahsiyete sahip olmaları ve
başkalarının sırtından geçinmekten hoşlanmayışları dolayısı ile idi. Böyle bir
şartla çalışmak ise müsakat akdi ve müsakat anlamında bir akit idi. Hayber'i
fethettikleri zaman Muhacirler Hayber'den kendilerine düşen paylarla o
bağışlara muhtaç kalmadılar. Bu sebeple o bağışları Ensar'a geri verdiler.
İşte bu hadiste Ensar'ın
Muhacirleri kollayıp gözetlemek ve onları kendilerine tercih etmek sureti ile
ve İslamı sevdikleri müslümanlara ikramda bulundukları, güzel ahlakları ve
tertemiz ruhları nefisleri sebebi ile açık ve üstün bir faziletleri ortaya
çıkmaktadır. Nitekim yüce Allah da bu hususta tanıklıkta bulunarak:
"Onlardan evvel Medine'yi yurt edinip imana sahip olanlar ise kendilerine
hicret edenleri severler ... " (Haşr, 9) buyruğu ile tanıklık etmiş
bulunmaktadır.
"Ensar arazi ve
akar sahibi kimselerdi." Burada akardan kastı hurma bahçeleri idi. Zeccac,
dedi ki: Akar, kökü bulunan her şeye denilir. özel olarak hurma ağaçlarına akar
denileceği de söylenmiştir.
"Enes'in annesi
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e kendisine ait bir kaç hurma ağacını
vermişti." Burada geçen "izak" azk'ın çoğuludur. Azk ise bir
hurma ağacı demektir. "Kilab" kelimesinin (köpek anlamındaki) kelbin
çoğulu biar (kuyularlın da "bir"in çoğulu olması gibi.
"Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de onları Um Eymen'e verdi." Bu da bizim
daha önce ilim adamlarından naklettiğimiz: Ensar'ın bütün verdikleri müsakat
akdi esası ile verilmemişti. Aksine bu verdikleri arasında bağış ve sadece
gözetmek maksadı ile verilenleri vardı. İşte bunlar da o türden
verilenlerdendir. Bu da Ensar'ın bu ağaçları Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e bizzat kendisinin, aile halkının, misafirinin yemesi ve bundan
istediği kimselere vermesi için dilediği şekilde kullanmak üzere o ağaçların
mahsullerini verdiği şeklinde yorumlanır. Bundan dolayı Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bu ağaçları Um Eymen'e vermişti. Şayet yalnızca kendisinin
ondan yararlanması mübah kılınmış olsaydı O da bunu kendisinden başkasına mübah
kıIamazdı. Çünkü sadece kendisine mübah kılınmış olanı başkasına mübah kılması
caiz değildir. Halbuki kendisine bir şeyin aslı mübah kılınmış olursa onda
dilediği gibi tasarruf edebilir.
"Muhikirler ensara
daha önce kendilerine bağışlamış oldukları mahsullerini geri verdiler." Bu
da onlara mahsullerin bağışlanmış olduğunun delilidir. Yani mahsuller onlara
mübah kılınmıştı. Yoksa ağaçların asılları kendilerine mülk verilmemişti. Eğer
ağaçların asılları kendilerine hibe edilmiş olsaydı dönüp hibelerini geri
almazlardı. Çünkü kabzedilmesinden sonra hibeden dönüş caiz değildir. Bu ancak
sözünü ettiğimiz şekilde bir mübah kılmak işlemi idi. Mübah kılma işleminde ise
ne zaman isterse geri dönmesi caizdir. Bununla birlikte Hayber'in fethedilmesi
sureti ile Muhacirlerin halinde genişlik görülünceye ve onlara ihtiyaçları
kalmayıncaya kadar geri dönmediler. Bu durum ortaya çıkınca Muhacirler onları
ensara geri verdiler, ensar da onları kabul etti. Hadis-i şerifte de Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in onlara bunu söylediği rivayet edilmiştir.
"İbn Şihab, dedi
ki: Durumu şuydu ... O habeşlilerdendi." Bu İbn Şihab'ın Üsame b. Zeyd'in
annesi Um Eymen'in habeşli olduğunun açıkça bir ifadesidir. Nitekim Vakidi ve
başkaları da böyle demişlerdir. Bunun Um Eymen'in fil ashabından olan
habeşlilerin esirlerinden olduğunu söyleyen bazı tarih çilerin verdiği bilgi
desteklemektedir. Onun Habeşli olmadığı, habeşli olanın bir başka kadın olduğu
da söylenmiştir. Üsame'nin annesi olan Um Eyme'nin adı -Bereke'dir. Kendisinin
Ubeyd el-Habeşi’DEN olma oğlu Eymen adı ile künyelenmiştir. Eymen de sahabe
olup Hayber günü şehid düşmüştür. Bunu Şafii ve başkaları ifade etmiştir. Daha
önce Um Eymen'in durumları ile ilgili bazı bilgiler Kaifler babında geçmiş
bulunmaktadır.
71 - (1771) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وحامد بن عمر
البكراوي
ومحمد بن
عبدالأعلى
القيسي. كلهم
عن المعتمر
(واللفظ لابن
أبي شيبة).
حدثنا معتمر
بن سليمان
التيمي عن
أبيه، عن أنس؛
أن
رجلا (وقال
حامد وابن
عبدالأعلى: أن
الرجل) كان
يجعل للنبي
صلى الله عليه
وسلم النخلات
من أرضه. حتى
فتحت عليه
قريظة
والنضير،
فجعل، بعد
ذلك، يرد عليه
ما كان أعطاه.
قال
أنس: وإن أهلي
أمروني أن آتي
النبي صلى الله
عليه وسلم
فأسأله ما كان
أهله أعطوه أو
بعضه. وكان
نبي الله صلى
الله عليه
وسلم قد أعطاه
أم أيمن.
فأتيت النبي
صلى الله عليه
وسلم
فأعطانيهن.
فجاءت أم أيمن
فجعلت الثوب
في عنقي
وقالت: والله!
لا نعطيكاهن
وقد أعطانيهن. فقال نبي
الله صلى الله
عليه وسلم (يا
أم أيمن! اتركيه
ولك كذا وكذا)
وتقول: كلا.
والذي لا إله
إلا هو! فجعل
يقول كذا حتى
أعطاها عشرة
أمثاله، أو
قريبا من عشرة
أمثاله.
4579-71/2- Bize Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe, Hamid b. Ömer el-Bekravi ve Muhammed b. Abdula'la el-Kaysi hepsi
el-Mu'temir'den -lafız İbn Ebu Şeybe'ye ait olmak üzere- tahdis etti. Bize
Mu'temir b. Süleyman et-Teymi babasından tahdis etti, o Enes’DEN rivayet
ettiğine göre bir adam -Hamid ve İbn Abdu'l-A'la ise: Adam, dedi.- Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e kendi arazisindeki bir kaç hurma ağacını tahsis
ederdi. Nihayet Kurayza ve Nadir'i fethetmek ona nasip olunca, bundan sonra
adamın daha önce kendisine verdiğini geri vermeye başladı.
Enes, dedi ki: Benim
aile halkım da bana Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gidip kendi ailesinin
daha önce ona verdiklerini ya da bir kısmını istemek üzere beni gönderdiler.
Allah'ın nebisi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise onları Um Eymen'e vermişti.
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gittim o da bana onları verdi. Bu sefer Um
Eymen gelerek elbiseyi boynuma doladı ve: Allah'a yemin olsun ki onları bana
(Allah Rasulü) vermişken biz onları sana vermeyeceğiz, dedi. Bunun üzerine
Allah'ın Nebisi: "Ey Um Eymen! Onu bırak sana şunları şunları
vereceğim" buyurdukça o: Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan hakkı için
hayır diyordu. Bu sefer Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine on
mislini yahut da on misline yakınınİ verinceye kadar sana şu kadar vereceğim
deyip durdu.
Diğer tahric: Buhari,
3128 -muhtasar-, 4030 -muhtasar-, 4120
AÇIKLAMA: Um Eymen
kıssasında onun Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kendisine on
mislini teklif edinceye kadar yapılan bağışları geri vermek istemediği
bildirilmektedir. Böyle davranmasının sebebi verilen bu ağaçların ebedi olarak
hibe verilip, asıllarının da mülkiyet olarak bağışlandığını zannetmiş olması
idi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise bunları geri isterken onun gönlünü
etmek istemişti. Bundan dolayı razı oluncaya kadar ona vereceği karşılığı
artırıp durdu. Bütün bunları Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
kendisi bağış olarak ve üzerindeki dadılık ve terbiye hakkı sebebi ile ona
ikram olmak üzere vadetmişti.
"Allah'a yemin
olsun ki onları sana vermeyeceğiz." Bütün nüshalarda "onları sana
vermeyeceğiz" anlamındaki kaf harfinden sonra elif vardır ve bu doğrudur.
Böylelikle kaf harfinin fethasını işba ile (üzerinde basa basa) söylemiş
böylelikle ondan elife dönüşmüş gibidir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
25/27- GANİMET
YİYECEGİNDEN YEMENİN CAİZ OLDUĞU BABI