SAHİH-İ MÜSLİM

CİHAD VE SİYER

 

24/26- MUHACİRLERİN ENSAR'A KENDİLERİNE BAĞIŞLAMIŞ OLDUKLARI AĞAÇ VE MEYVELERE FETİHTEN SONRA İHTİYAÇLARI KALMAYINCA GERİ VERMELERİ BABI

 

4578-70/1- Bana Ebu't-Tahir ve Harmele de tahdis edip, dedi ki: Bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihab'dan haber verdi, o Enes b. Malik’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Muhacirler Mekke'den Medine'ye geldiklerinde ellerinde hiçbir şey bulunmadan Medine'ye gelmişlerdi. Ensar ise arazi ve akar sahibi kimselerdi. Bunun üzerine Ensar Muhacirlerle -çalışma ve bakım işlerini kendileri üstlenmek şam ile- her yıl mallarının mahsullerinin yarısını onlarla bölüştü. Enes b. Malik'in annesi de -ki Um Süleym diye bilinir ve kendisi Abdullah b. Ebu Talha'nın annesi idi, o da Enes'in anne bir kardeşi idi.- Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'e kendisine ait birkaç hurma ağacını vermişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de onları azadlısı Üsame b. Zeyd'in annesi Um Eymen'e vermişti.

İbn Şihab, dedi ki: Enes b. Malik'in bana haber verdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayberlilerle savaşmayı bitirip Medine'ye döndüğünde Muhacirler ensara daha önce bağışlamış oldukları mahsullerini geri verdiler. (Enes), dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de anneme hurma ağacını geri verdi, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Um Eymen'e onların yerine kendi bahçesinden (ağaçlar) verdi.

İbn Şihab, dedi ki: Üsame b. Zeyd'in annesi Um Eymen'in bir hususiyeti de Abdullah b. Abdulmuttalib'in hizmetçisi olmasıydı. Kendisi Habeşlilerden'di. Amine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i babasının vefatından sonra doğurunca Um Eymen de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) büyüyünceye kadar ona dadılık yaptı. Bu sebeple Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu hürriyetine kavuşturdu, sonra onu Zeyd b. Harise ile nikahladı. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in vefatından beş ay sonra vefat etti.

 

 

AÇIKLAMA:          "Muhacirler Mekke'den Medine'ye geldiklerinde ellerinde hiçbir şey olmadan gelmişlerdi... Muhacirler de Ensar'a kendi mahsullerinden bağışlamış oldukları bağışlarını geri verdiler."

 

İlim adamları der ki: Muhacirler Medine'ye gelince Ensar, ağaçlarının bir kısmını onlara mahsullerini bağışlayarak kendilerine tercih etti. Aralarından kimisi bunu katıksız bir bağış olarak kabul etti. Kimisi de ağaçlar için ve arazide çalışmayı şart koşup, mahsullerin yarısını alacağını söyledi. Katıksız bir bağış olarak onu kabul etmekten hoşlanmadı. Bu ise onların üstün bir şahsiyete sahip olmaları ve başkalarının sırtından geçinmekten hoşlanmayışları dolayısı ile idi. Böyle bir şartla çalışmak ise müsakat akdi ve müsakat anlamında bir akit idi. Hayber'i fethettikleri zaman Muhacirler Hayber'den kendilerine düşen paylarla o bağışlara muhtaç kalmadılar. Bu sebeple o bağışları Ensar'a geri verdiler.

 

İşte bu hadiste Ensar'ın Muhacirleri kollayıp gözetlemek ve onları kendilerine tercih etmek sureti ile ve İslamı sevdikleri müslümanlara ikramda bulundukları, güzel ahlakları ve tertemiz ruhları nefisleri sebebi ile açık ve üstün bir faziletleri ortaya çıkmaktadır. Nitekim yüce Allah da bu hususta tanıklıkta bulunarak: "Onlardan evvel Medine'yi yurt edinip imana sahip olanlar ise kendilerine hicret edenleri severler ... " (Haşr, 9) buyruğu ile tanıklık etmiş bulunmaktadır.

 

"Ensar arazi ve akar sahibi kimselerdi." Burada akardan kastı hurma bahçeleri idi. Zeccac, dedi ki: Akar, kökü bulunan her şeye denilir. özel olarak hurma ağaçlarına akar denileceği de söylenmiştir.

 

"Enes'in annesi Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e kendisine ait bir kaç hurma ağacını vermişti." Burada geçen "izak" azk'ın çoğuludur. Azk ise bir hurma ağacı demektir. "Kilab" kelimesinin (köpek anlamındaki) kelbin çoğulu biar (kuyularlın da "bir"in çoğulu olması gibi.

 

"Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de onları Um Eymen'e verdi." Bu da bizim daha önce ilim adamlarından naklettiğimiz: Ensar'ın bütün verdikleri müsakat akdi esası ile verilmemişti. Aksine bu verdikleri arasında bağış ve sadece gözetmek maksadı ile verilenleri vardı. İşte bunlar da o türden verilenlerdendir. Bu da Ensar'ın bu ağaçları Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bizzat kendisinin, aile halkının, misafirinin yemesi ve bundan istediği kimselere vermesi için dilediği şekilde kullanmak üzere o ağaçların mahsullerini verdiği şeklinde yorumlanır. Bundan dolayı Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu ağaçları Um Eymen'e vermişti. Şayet yalnızca kendisinin ondan yararlanması mübah kılınmış olsaydı O da bunu kendisinden başkasına mübah kıIamazdı. Çünkü sadece kendisine mübah kılınmış olanı başkasına mübah kılması caiz değildir. Halbuki kendisine bir şeyin aslı mübah kılınmış olursa onda dilediği gibi tasarruf edebilir.

 

"Muhikirler ensara daha önce kendilerine bağışlamış oldukları mahsullerini geri verdiler." Bu da onlara mahsullerin bağışlanmış olduğunun delilidir. Yani mahsuller onlara mübah kılınmıştı. Yoksa ağaçların asılları kendilerine mülk verilmemişti. Eğer ağaçların asılları kendilerine hibe edilmiş olsaydı dönüp hibelerini geri almazlardı. Çünkü kabzedilmesinden sonra hibeden dönüş caiz değildir. Bu ancak sözünü ettiğimiz şekilde bir mübah kılmak işlemi idi. Mübah kılma işleminde ise ne zaman isterse geri dönmesi caizdir. Bununla birlikte Hayber'in fethedilmesi sureti ile Muhacirlerin halinde genişlik görülünceye ve onlara ihtiyaçları kalmayıncaya kadar geri dönmediler. Bu durum ortaya çıkınca Muhacirler onları ensara geri verdiler, ensar da onları kabul etti. Hadis-i şerifte de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in onlara bunu söylediği rivayet edilmiştir.

 

"İbn Şihab, dedi ki: Durumu şuydu ... O habeşlilerdendi." Bu İbn Şihab'ın Üsame b. Zeyd'in annesi Um Eymen'in habeşli olduğunun açıkça bir ifadesidir. Nitekim Vakidi ve başkaları da böyle demişlerdir. Bunun Um Eymen'in fil ashabından olan habeşlilerin esirlerinden olduğunu söyleyen bazı tarih çilerin verdiği bilgi desteklemektedir. Onun Habeşli olmadığı, habeşli olanın bir başka kadın olduğu da söylenmiştir. Üsame'nin annesi olan Um Eyme'nin adı -Bereke'dir. Kendisinin Ubeyd el-Habeşi’DEN olma oğlu Eymen adı ile künyelenmiştir. Eymen de sahabe olup Hayber günü şehid düşmüştür. Bunu Şafii ve başkaları ifade etmiştir. Daha önce Um Eymen'in durumları ile ilgili bazı bilgiler Kaifler babında geçmiş bulunmaktadır.

 

 

 

 

4579-71/2- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, Hamid b. Ömer el-Bekravi ve Muhammed b. Abdula'la el-Kaysi hepsi el-Mu'temir'den -lafız İbn Ebu Şeybe'ye ait olmak üzere- tahdis etti. Bize Mu'temir b. Süleyman et-Teymi babasından tahdis etti, o Enes’DEN rivayet ettiğine göre bir adam -Hamid ve İbn Abdu'l-A'la ise: Adam, dedi.- Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e kendi arazisindeki bir kaç hurma ağacını tahsis ederdi. Nihayet Kurayza ve Nadir'i fethetmek ona nasip olunca, bundan sonra adamın daha önce kendisine verdiğini geri vermeye başladı.

Enes, dedi ki: Benim aile halkım da bana Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gidip kendi ailesinin daha önce ona verdiklerini ya da bir kısmını istemek üzere beni gönderdiler. Allah'ın nebisi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise onları Um Eymen'e vermişti. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gittim o da bana onları verdi. Bu sefer Um Eymen gelerek elbiseyi boynuma doladı ve: Allah'a yemin olsun ki onları bana (Allah Rasulü) vermişken biz onları sana vermeyeceğiz, dedi. Bunun üzerine Allah'ın Nebisi: "Ey Um Eymen! Onu bırak sana şunları şunları vereceğim" buyurdukça o: Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan hakkı için hayır diyordu. Bu sefer Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine on mislini yahut da on misline yakınınİ verinceye kadar sana şu kadar vereceğim deyip durdu.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 3128 -muhtasar-, 4030 -muhtasar-, 4120

 

AÇIKLAMA:          Um Eymen kıssasında onun Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kendisine on mislini teklif edinceye kadar yapılan bağışları geri vermek istemediği bildirilmektedir. Böyle davranmasının sebebi verilen bu ağaçların ebedi olarak hibe verilip, asıllarının da mülkiyet olarak bağışlandığını zannetmiş olması idi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise bunları geri isterken onun gönlünü etmek istemişti. Bundan dolayı razı oluncaya kadar ona vereceği karşılığı artırıp durdu. Bütün bunları Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kendisi bağış olarak ve üzerindeki dadılık ve terbiye hakkı sebebi ile ona ikram olmak üzere vadetmişti.

 

"Allah'a yemin olsun ki onları sana vermeyeceğiz." Bütün nüshalarda "onları sana vermeyeceğiz" anlamındaki kaf harfinden sonra elif vardır ve bu doğrudur. Böylelikle kaf harfinin fethasını işba ile (üzerinde basa basa) söylemiş böylelikle ondan elife dönüşmüş gibidir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

25/27- GANİMET YİYECEGİNDEN YEMENİN CAİZ OLDUĞU BABI