SAHİH-İ MÜSLİM

CİHAD VE SİYER

 

22/24- AHDİ BOZANLARLA SAVAŞMANIN CAİZ OLDUĞU VE BİR KALE HALKINI ADALETLİ VE HÜKÜM VERMEYE EHLİYETLİ BİR HAKİMİN HÜKMÜNE GÖRE İNDİRMENİN CAİZ OLDUĞU BABI

 

4571-64/1- Bize -lafızları birbirine yakın olmak üzere- Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis etti. -Ebu Bekr: Bize Gunder, Şu'be'den tahdis etti, dedi. Diğer ikisi: Bize Muhammed b. Cafer, Şu'be'den tahdis etti, dedi.-. O Sa'd b. İbrahim'den şöyle dediğini rivayet etti: Umame b. Sehl b. Huneyf'i şöyle derken dinledim: Ebu Said el-Hudri'yi şöyle derken dinledim: Kurayzalılar Sa'd b. Muaz'ın hükmünü kabul ederek indi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de Sa'd'a haber gönderdi. Bir eşek üzerinde yanına geldi. Mescide yaklaştığı zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensar'a: "Efendiniz için -yahut en hayırlınız için- ayağa kalkm" buyurdu. Sonra: "Şüphesiz bunlar senin hükmünü kabul ederek indiler" buyurdu.

 

Sa'd: Savaşçıları öldürülsün, kadın ve çocukları esir alınsın, dedi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah'ın hükmü ile hüküm verdin" dedi. Belki de: "Melik'in hükmü ile hüküm verdin" buyurdu. İbnu'l-Müsenna ise rivayetinde: Belki de: "Melik'in hükmü ile hüküm verdin" ibaresini zikretmedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 3043, 3804, 4121, 6262; Ebu Davud, 5215, 5216

 

 

 

4572- ... /2- Bize Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize Abdurrahman b. Mehdi, Şu'be’den bu isnad ile tahdis etti ve hadisinde şöyle dedi: Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah'ın hükmü ile hükmettin" buyurdu. Bir defasında da: ''Andolsun melikin hükmü ile hükmettin" dedi.

 

 

 

4573-65/3- Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Muhammed b. el-Ala elHemdani ikisi İbn Numeyr'den tahdis etti. İbnu'l-Ala, dedi ki: Bize İbn Numeyr tahdis etti, bize Hişam babasından tahdis etti, o Aişe (radıyallahu anha)’DAN şöyle dediğini rivayet etti: Hendek günü Sa'd, Kureyşlilerden İbnu'l Arika adındaki bir adamın attığı bir ok ile kolundaki şah damarından yaralanmıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yakından onu ziyaret etmek için mescitte onun için bir çadır kurdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hendek'ten dönünce silahı bıraktı ve gusletti. Bu sefer Cebrail başından tozu silkeleyerek geldi ve: Silahı bıraktın mı yoksa? Allah'a yemin olsun biz henüz silahı bırakmadık. Onların üzerine çık git, dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Nereye?" buyurdu. Cebrail: Kurayzaoğullarına işaret etti. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlarla savaştı. Onlar da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hükmünü kabul ederek indiler. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haklarında hüküm verme işini Sa'd'a havale etti. O da: Ben onlar hakkında savaşçıların öldürülmesi, çocukların ve kadınların esir alınması, mallarınında paylaştırılması hükmünü veriyorum, dedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 463, 3901, 4117,4122; Ebu Davud, 3101; Nesai, 709;

 

 

 

4574-66/4- Bize Ebu Kureyb de tahdis etti, bize İbn Numeyr tahdis etti, bize Hişam tahdis edip, dedi ki: Babam, dedi ki: Bana Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Andolsun onlar hakkında Aziz ve Celil Allah'ın hükmü ile hükmettin" buyurdu.

 

 

AÇIKLAMA:          (4571) "Kurayzalılar Sa'd b. Muaz'ın hükmünü kabul ederek indi." Burada müslümanların işleri ve pek büyük ve önemli durumları hakkında hakem tayin edip, hükmüne başvurmanın caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır. İlim adamları bunun caiz olduğunu icma ile kabul etmişlerdir. Bu hususta hariciler dışında kimse muhalefet etmemiştir. Onlar Ali (r.a.)'ın tahkimini (hakem hükmüne başvurmayı kabul etmesini) reddetmişlerdir. Kendisi ise onlara karşı delil ortaya koymuştu.

 

Yine burada bir kasaba yahut bir kale halkı ile bu işte kendisine güvenilecek bu hususta hüküm verebilecek adaletli müslüman bir hakimin vereceği hükme göre barış yapmanın caiz olduğu da anlaşılmaktadır. Tayin edilen bu hakemin de müslümanların maslahatına uygun bir hüküm verme görevi vardır. Herhangi bir hüküm verecek olursa onun hükmü bağlayıcı olur. İmam için de kasaba veya kale ahalisi için de o hükümden dönmek caiz değildir. Ama hüküm vermeden önce hakem tayininden vazgeçebilirler. Allah en iyi bilendir.

 

"Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Sa'd'a haber gönderdi. O da bir eşek üzerinde yanına geldi. Mescide yaklaşınca ... " Kadı Iyaz, dedi ki: Kimi ilim adamı şöyle demiştir: "Mescide yaklaşınca" ibaresi Buhari ve Müslim'de Şu'be'nin rivayetinde bu şekildedir. Eğer Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in mescidini kastediyorsa bunun bir yanılma olduğu kanaatindeyim. Çünkü Sa'd b. Muaz mescidden gelmişti. Zira o ikinci rivayette bu husus açıklandığı gibi mescidin içinde bulunuyordyo Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de Sa'd'a haber gönderdiği zaman Kurayzaoğullarının bulunduğu yerde konaklamışt!. Oradan yanına gelmesi için Sa'd'a haber göndermişti. Eğer ravi bununla Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sınırlarını tayin etmiş olduğu ve orada kaldığı sürece içinde namaz kıldığı bir mescidi kastediyorsa bu bir yanılma değildir. Kadı Iyaz devamla, dedi ki: Sahih olan ise Müslim'in Sahihi'nde başka yerde gelen rivayetin şu şeklidir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelince yahut da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna çıkınca demektedir. İşte İbn Ebu Şeybe'nin kitabında ve Ebu Davud'un Süneni'nde böyle geçmektedir. O halde buradaki (nebevi mescidi ifade edecek şekilde elif lamlı olarak) "el-mescit" isminin ravinin lafzından tashif edilmiş olma ihtimali vardır. Allah en iyi bilendir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Efendiniz yahut en hayırlınız için ayağa kalkın" buyruğundan da şu hüküm anlaşılmaktadır: Fazilet ehline ikramda bulunulur ve geldikleri zaman onların önünde ayağa kalkarak karşılanıdar. Nitekim ilim adamlarının büyük çoğunluğu (bu gibi hallerde) ayağa kalkmanın müstehaplığına böylece delil göstermişlerdir. Kadı Iyaz, dedi ki: Bu yasaklanmış olan kıyam (ayağa kalkmak) türünden değildir. Çünkü yasak olan ancak kendisi oturduğu halde başkalarının huzurunda ayakta dikildi ği ve oturduğu süre boyunca ayakta kalmaya devam etmeleri hakkındadır.

 

Derim ki: Fazilet sahibi kimselerin gelişi dolayısı ile ayağa kalkmak müstehaptır. Bu hususta çeşitli hadisler gelmiştir. Bunu yasaklayan açık ve sahih herhangi bir hadis yoktur. Ben bütün bu hususlara dair rivayetleri ilim adamlarının bu konudaki sözleri ile birlikte bir cüzde derlemiş ve yasak olduğu zannedilen husus hakkında cevap vermiş bulunmaktayım. Allah en iyi bilendir.

 

Kadı Iyaz, dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Efendiniz için ayağa kalkın" buyruğu ile kastettiği kimseler hakkında ihtilaf etmişlerdir. Acaba bunlar özel olarak Ensar mı idi yoksa onlarla birlikte bulunan Muhikirler de dahil hazır bulunanların tamamı mı idi?

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Sa'd b. Muaz'a: "Bunlar senin hükmünü kabul ederek indiler" diğer rivayette ise (4573) "RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hükmünü kabul ederek indiler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de onlar hakkında hüküm vermeyi Sa'd'a havale etti" sözlerine gelince Kadı Iyaz, dedi ki: İki rivayetin arası şöylece cem ve telif edilir: Onlar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hükmünü kabul ederek indiler. Onun da hükmü Sa'd'a havale etmesine razı oldukları için ona nisbet edildi. (Kadı Iyaz devamla), dedi ki: Daha meşhur olan Evslilerin Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den onları affetmesini istemeleridir. Çünkü kendilerinin antlaşmalılan idiler. Bu sefer Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara: "Sizden bir adamın onlar hakkında hüküm vermesine razı olmaz mısınız?" dediler. Kastettiği ise Evslilerden bir kişinin hüküm vermesi idi. Böylelikle onların razı olmasını istemişti. Onlar da buna razı oldular. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de bunun üzerine hüküm verme işini Evsli Sa'd b. Muaz'a havale etti.

 

"Kadın ve çocuklarının esir edilmesi" burada geçen "zürriyet"in kadınlar ve çocuklar hakkında bir arada kullanıldığı daha önce geçmişti.

 

"Melik'in hükmü ile hükmettin" buyruğu ile alakalı olarak meşhur rivayet "el-Melik"in lam harfinin kesreli rivayet edildiğidir. O da şanı yüce Allah'ın kendisidir. Bunu da "andolsun sen onlar hakkında Allah'ın hükmü ile hükmettin" şeklindeki diğer rivayetler desteklemektedir.

 

Kadı lyaz, dedi ki: Biz bunu Müslim'in Sahihi'nde herhangi bir ihtilaf olmadan lam harfi kesreli olarak rivayet etmiş bulunuyoruz. Ama bazıları Buhari'nin Sahihi'nde hem lam harfi kesreli hem fethalı (el melek) şeklinde rivayet etmişlerdir. Eğer fethalı rivayet sahih ise bununla kastedilen Cebrail (aleyhisselam)'dır. Takdiri ise meleğin yüce Allah'tan getirdiği hüküm ile hükmettin şeklindedir.

 

"Kendisine İbnu'l-Arika denilen Kureyş'ten bir adam ona bir ok atmıştı."

 

Kadı Iyaz, dedi ki: Ebu Ubeyd, dedi ki: Arika bu adamın annesinin adıdır. İbnu'l-Kelbi, dedi ki: Bu adamın adı da Hibban b. Ebu Kays b. Alkame b. Abdimenfa b. el-Haris b. Munkiz b. Amr b. Muiz b. Amir b. Luey b. Galib'dir. Arika'nın adı ise Kilabe b. Sa'd b. Tehl b. Abdimenaf b. el-Haris 'dir. Ona elArika denilmesinin sebebi kokusunun hoş olması idi. Künyesi ise Um Fatıma idi. Allah en iyi bilendir.

 

"Kolundaki şah damarına ok atmıştı." İlim adamları der ki: Ekhal bilinen bir damardır. Halil, dedi ki: Eğer bu damar el kısmında kesilecek olursa kanı asla durmaz. İşte bu her bir organda belli bir isimle bilinen bir dalı bulunan bir can damarıdır.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun için mescitte bir çadır kurmuştu. " Buradan da mescitte uyumanın caiz olduğu, hastanın -yaralı olsa dahi mescidde kalmasının da caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır .

 

 

 

 

4575-67/5- Bize Ebu Kureyb tahdis etti, bize İbn Numeyr, Hişam'dan tahdis etti, bana babamın Aişe’DEN haber verdiğine göre Sa'd yarası kuruyup iyileşmek üzere iken şöyle dedi: Allah'ım! Sen de biliyorsun ki senin Rasulünü yalanlayıp onu (yurdundan) dışarı çıkarmış bir kavme karşı senin yolunda cihad etmekten daha çok hiçbir kimse ile cihad etmeyi arzu etmem. Eğer Kureyşliler ile savaşmak adına daha birşeyler kalmışsa beni hayatta bırak da senin yolunda onlarla cihad edeyim. Allah'ım ben gerçekten öyle düşünüyorum ki artık bizimle onlar arasındaki savaşı sona erdirdin. Eğer bizimle onlar arasında savaşı sona erdirdiysen bu yaramı yeniden aç ve onun sebebi ile ölümümü taktir buyur. Bunun neticesinde yarası gırtlağından işlemeye başladı. Mescitte onunla beraber Gifar oğullarının çadırı da bulunuyor iken ansızın kanın kendilerine doğru akmasından başka bir şeyonları ürkütmedi. Bunun üzerine: Ey çadırdakiler! Sizin tarafınızdan bize doğru bu gelen ne, dediler. Bir de baktılar ki Sa'd'ın yarasından kan fışkırıyor. O yara sebebi ile -yüce Allah'ın rahmeti ona- vefat etti.

 

 

 

4576-68/6- Bize Ali b. el-Huseyn b. Süleyman el-Kufi de tahdis etti, bize Abde, Hişam’DAN bu isnad ile hadisi buna yakın olarak rivayet etti ancak o rivayetinde şunları söyledi: O gece yarası tekrar açıldı ve ölünceye kadar yarasından akan kan durmadı. Hadiste ayrıca şunları da ilave etti: İşte bu (zaman) şairin şunları söylediği zamandı:

 

"Dikkat edin'ey Beni Mudz'ın Sa'd'ı. Kurayza ile Nadir ne yaptı? Ömrüne yemin olsun ki, Beni Mudz'ın Sa'd'ı Onların göçtükleri sabahı yalnız başına sabreden idi. Çömleğinizi içi boş olarak bıraktınız.

 

Halbuki bu kavmin çömleği kaynamış taşıyordu Cömert kerem"sahibi Ebu Hubab:

Durun Kaynuka gitmeyin demişti

 

Bunlar memleketlerinde ağır idiler. Meytan'daki kayaların ağır olduğu gibi. "

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          (4575) "Sa'd'ın yarası iyileşmek üzere kurumuş idi." Burada geçen "elkelm" yara demektir. Tehaccara: kurudu, demektir.

 

"Eğer bizimle onlar arasında savaşı sona erdirdiysen ... " Bu yasaklanmış olan ölüm, temenni türünden değildir. Çünkü yasak olan ölümü temenni etmek başına gelen bir zorluk ve sıkınlıdan dolayı olanıdır. Sa'd ise yarasının açılmasını şehid olmak isteği ile dilemişti.

 

"Yara boğazından açıldı." Güvenilir asıl nüshaların çoğunda bu şekilde boğaz anlamındaki "lebbe" lafzı iledir. Bazı asıl nüshalarda ise lam harfi kesreli ve lamdan sonra med harfi şeklindeki ya ile: "lit'' şeklindedir. Bu da boynun yan tarafı demektir. Bazılarında ise "gece" anlamındaki "leyle" diye kaydedilmiştir. Kadı Iyaz, dedi ki: İşte doğrusu budur. Nitekim bundan sonraki rivayetlerde ravilerin ittifakla kaydettikleri de böyledir.

 

"Onları ürkütmedi" yani ansızın o kanı gördüler ve beklemedikleri bir zamanda kan onların bulundukları tarafa aklı.

 

"Sa'd'ın yarasından kan akmakta olduğunu gördüler." "Yeğizzu: Akkar" fiili güvenilir birçok asıl nüshada bu şekildedir. Kadı lyaz bunu ravilerin büyük çoğunluğundan da böylece nakletmiştir. Bazı nüshalarda ise gayn harfi sakin, dal harfi ötreli "yağzü" şeklindedir. Her ikisi de sahihtir. Akar anlamındadır. Birinci şekil olan "yeğizu: Sürekli akar anlamındadır. Diğeri ise "akar" demektir. Nitekim diğer rivayette de: "Ölünceye kadar kanı akıp durdu" denilmektedir.

 

Şiirdeki "dikkat ey Sa'd! Beni Muaz'ın Sa'd'ı. Kurayza ile Nadir ne yaptı" beyiti nüshaların bir çoğunda bu şekildedir. Kadı Iyaz da birçoğundan bu şekilde nakletmiştir. Bazılarında ise "fema" yerine "lemma" şeklindedir demiş ve doğru olan siyer kaynaklarında bilinen de budur demiştir.

 

"Çömleğinizi içi boş olarak bıraklınız ... taşıyor." Bu yardımcı olacak kimsenin bulunmamasını anlatan bir temsildir. "Çömleğinizi bırakbnız" sözleri ile kastettiği antlaşmalıların azlığı sebebi ile Evs'lilerdir. Çünkü sizin antlaşmalılarınız Kurayzalılardır. İşte onlar öldürülmüş bulunuyorlar. "Halbuki o kavmin çömleği kaynamış taşıyor" sözleri ile de (diğer) antlaşmalıları olan Kaynukaoğulları hakkında şefaat etmek (Htimasta bulunmak) için çıkışlarına işaret etmektedir. Sonunda Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları karşılıksız serbest bıraktı ve Abdullah b. Ubeyy b. Selül'ün ricası ile onlara ilişmedi. İşte öbür beyitte sözü geçen Ebu Hubab da odur.

 

"Meytan" Muzeyneoğulları diyarında Hicaz topraklarında bir dağın adıdır. Ebu Ubeyd el Bekri ve bir topluluk ise mim harfi kesreli olarak "mitan" diye söylenir demişlerdir. Sahih ve meşhur olan da budur. Müslim'in bazı nüshalarında ise sonu re harfi ile "meytar" diye kaydedilmiştir. Kadı Iyaz, dedi ki: İbn Mahan'ın rivayetinde ise haytandır. Doğrusu ise birincisidir. Şair bu sözleri ile Sa'd'ı antlaşmalıları olan Kurayzaoğulları'nı bırakmaya teşvik etmekti. Onlar hakkında verdiği hüküm sebebi ile de onu kınamakta ve ona Abdullah b. Ubey'in yaptığını hatırlatmakta ve onu antlaşmalıları Kaynukaoğulları hakkındaki şeffati (iltiması) sebebi ile övmektedir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

23/25- GAZAYA ÇIKMAKTA ACELE ETMEK VE BİRBİRİ İLE ÇATIŞMA HALİNDEKİ İKİ HUSUSTAN DAHA ÖNEMLİ OLANINI ÖNCELEMEK BABI