SAHİH-İ MÜSLİM

CİHAD VE SİYER

 

19/21- ESİRİ BAĞLAMAK, ONU HAPSETMEK VE ESİRİ KARŞILIKSIZ BIRAKMANIN CAİZ OLDUĞU BABI

 

4564-59/1- Bize Kuteybe b. Said tahdis etti, bize Leys, Said b. Ebu Said’DEN tahdis ettiğine göre o bir sefer Ebu Hureyre'yi şöyle derken dinlemiştir: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Necid tarafına bir süvari birliği göndermişti. Bu birlik, Sümame b. Usal denilen Yemamelilerin efendisi olan Hanifeoğullarından bir adam getirdi. O adamı mescidin direklerinden birisine bağladılar. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına çıkıp ona: "Ne haber ey Sümame?" buyurdu. O: Bende -ey Muhammed- hayır var. Eğer öldürürsen kan sahibi birisini öldürmüş olursun. Eğer iyilik yaparsan iyiliğe teşekkür eden birisine iyilik yapmış olursun. Şayet mal istiyorsan iste ondan sana istediğin verilecektir, dedi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu bıraktı. Nihayet ertesi günden sonraki gün gelince ona: "Ne haber ey Sümame" buyurdu. O da: Önce sana söylediğim gibi. Eğer nimet edip ihsanda bulunursan ona teşekkürle karşılık verene iyilik yapmış olursun. Ve eğer öldürürsen kan sahibi birisini öldürmüş olursun. Eğer mal istiyorsan dile ondan sana istediğin verilecektir, dedi. Yine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu bıraktı. Ertesi günü olunca Allah Rasulü: "Ne haber ey Sümame" buyurdu. Sümame: Önce sana söylediğim gibi Eğer iyilik yaparsan ona teşekkürle karşılık verecek birisine iyilik yapmış olacaksın. Eğer öldürürsen kan sahibi birisini öldürmüş olursun. Ve eğer mal istiyorsan iste ondan sana istediğin verilecektir, dedi. Bu sefer Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sümame'yi serbest bırakın" buyurdu. O da mescide yakın hurma ağaçlarının arasına gitti. Guslettikten sonra mescide girdi ve: Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, Muhammed'in onun kulu ve Resulü olduğuna şahitlik ederim. Ey Muhammed! Allah'a yemin ederim ki yerin üzerinde senin yüzünden daha çok nefret ettiğim bir yüz yoktu. Şimdi ise senin yüzün bütün yüzlerden daha çok sevdiğim bir yüz oldu. Allah'a yemin olsun ki senin dininden daha çok nefret ettiğim bir din yoktu. Şimdi senin dinin bütün dinlerden daha çok sevdiğim bir din oldu. Allah'a yemin ederim senin bu şehrinden daha çok nefret ettiğim bir şehir yoktu. Artık senin şehrin bütün şehirlerinden daha çok sevdiğim bir şehir oldu. Senin süvarilerin ben umre yapmak isterken beni yakaladı. Kanaatin nedir, dedi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona müjdeler verdi ve ona umre yapmasını emir buyurdu. Mekke'ye geldiği zaman bir adam ona: Dininden mi döndün, dedi. O: Hayır. Aksine ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Müslüman oldum. Hayır Allah'a yemin ederim ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu hususta izin vermedikçe Yemame’DEN size bir buğday tanesi dahi gelmeyecektir, dedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 462 -muhtasar-, 469, 2422, 2423 -muhtasar-, 4372 -muhtasar-; Ebu Davud, 2679; Nesai, 189

 

 

 

4565-60/2- Bize Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti, bize Ebu Bekr el-Hanefi tahdis etti, bana Abdülhamid b. Cafer tahdis etti, bana Said b. Ebu Said el-Makburi'nin tahdis ettiğine göre o Ebu Hureyre (radıyallahu anh)'ı şöyle derken dinledi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) süvarilerini Necid topraklarına doğru gönderdi. O atlılar da Yemamelilerin efendisi olan ve Sümame b. Üsal el-Hanefi denilen bir adam getirdi deyip hadisi Leys'in hadisi gibi rivayet etti. Ancak rivayetinde: "Eğer beni öldürürsen kanlı birisini öldürürsün, dedi." 

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Sümame b. Üsal denilen Hanife oğullarından bir adam geldi ve onu mescidin direklerinden birisine bağladılar." Buradan esiri bağlamanın, hapsetmenin ve mescide kafiri sokmanın caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Şafii'nin görüşüne göre de müslümanın izni ile girmesinin caiz olduğudur. Bu kafirin kitap ehlinden olması ile başka kafirlerden olması arasında bir fark yoktur.

 

Ömer b. Abdulaziz, Katade ve Malik ise caiz olmaz demişlerdir. Ebu Hanife ise: Kitap ehlinden ise caizdir, değilse olmaz demiştir. Bizim hepsine karşı delilimiz ise bu hadis-i şeriftir. Yüce Allah'ın: "Müşrikler ancak bir pisliktir. Bu sebeple mescid-i harama yaklaşmasınlar" (Tevbe, 28) buyruğuna gelince, bu, harem bölgesine ait özel bir hükümdür. Bizler de kafirin harem bölgesine sokulması caiz değildir diyoruz. Allah en iyi bilendir.

 

"Eğer öldürürsen kan sahibi birisini öldürürsün" ifadesinin anlamı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Kadı Iyaz Müslim Şerhi'nde de işarette bulunduğu üzere şu manada açıklamaktadır: Eğer öldürürsen kanı değerli, onu öldürenin onu öldürmesi sebebi ile rahatlayacağı bir kişiyi öldürmüş olursun. Böylelikle onu öldüren kişi de intikamını almış olur. Bu sözleri ile başkanlık mevkiinde bulunduğu ve üstün bir kişi olduğu için onu öldürenin böyle bir mertebeye yükseleceğini kastetmiştir. Onlar örflerinde bu manayı anladıkları için bu açıklayıcı ifadeleri sözkonusu etmemiştir. Başkalarının, dediklerine göre ise bu şu demektir: Eğer öldürürsen üzerinde kan borcu olan ve bundan dolayı aranıp üzerinde böyle bir hak bulunan bir kimseyi öldürmüş olursun. Dolayısı ile onu öldürmekten dolayı sana sitem sözkonusu olmaz.

 

Bazıları bunu Ebu Davud'un Süneni'nde ve başkalarında (za dem: kan sahibi) ibaresini zel harfi ile "za zem" diye rivayet etmişlerdir ki bu kavmi arasında saygın ve değerli birisi ile bir kimseye himaye verip bu hususta onunla akitlEşeccek olursa, onun gereğini yerine getirir demek olur. Kadı Iyaz, dedi ki: Bu rivayet, manayı ters yüz ettiğinden ötürü zayıftır. Çünkü saygınlığı (hürmeti) olan bir kimsenin öldürülmesi gerekmez.

 

Derim ki: Birinci açıklamanın anlamına göre bunu sahih kabul etmek de mümkündür. Yani sen onu öldürenin onu öldürmesi sebebi ile sevineceği değerli ve üstün bir adam öldürmüş olacaksın. Halbuki beni öldürecek kişi zayıf ve değersiz birisini öldürürse durum böyle olmaz. Çünkü öylesini öldürmekte bir fazilet yoktur ve bundan dolayı da onu öldüren kişi intikamını almış olmaz.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Sümameyi serbest bırakın" buyruğundan esirin. karşılıksız bırakılmasının caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır.

 

Bu hem bizim mezhebimizin hem cumhurun kabul ettiği bir kanaattir. "Mescide yakın hurmalıklara gitti ve gusletti." Mezhep alimlerimiz der ki: KMir Müslüman olmak isterse alelacele Müslüman olur ve gusledinceye kadar onu geciktirmez. Herhangi bir kimsenin onu geciktirmekte ona izin vermesi de helal değildir. Aksine önce müslüman olur sonra gusleder. Bizim mezhebimize göre eğer müşrik iken cünub olmuş ise o taktirde gusletmesi icap eder. Müşrik iken bu cünüplüktan dolayı gusledip etmemiş olması ise farketmez. Bazı mezhep alimlerimiz ise şöyle demiştir: Eğer müşrik iken gusletmiş ise bu ona yeter değilse vaciptir.

Kimi mezhep alimlerimiz ve bazı Maliki alimleri ise onun gusletmek yükümlülüğü yoktur. Müslüman olmak sebebi ile günahların düştüğü gibi cünubluğun hükmü de düşer demişlerdir. Ancak abdest alması gereği ile bunun zayıf olduğu söylenmiştir. Çünkü icma ile abdest alması gerekir. Müslüman olması sebebi ile hadesin etkisi kalkar denilemez. Bütün bu hükümler kafir iken cünub olması hali ile ilgilidir. Şayet hiçbir şekilde cünub olmamış sonra müslüman olmuşsa gusletmesi müstehaptır, vacip değildir. Hem bizim mezhebimizin hem Maliki mezhebinin hem de başkalarının görüşü budur. Ahmed ve başkaları ise: Gusletmesi gerekir demişlerdir.

 

"Mescide yakın hurmalıklara gitti" ifadesinde Buhari, Müslim ve başkalarında (hurmalık anlamındaki) "nahı" kelimesi noktalı hı iledir. Yani içinde su bulunan bir hurmalığa gidip oradaki sudan gusletti demektir. Kadı Iyaz, dedi ki: Bazıları şöyle demiştir: Bunun doğrusu kaynak olarak çıkan az miktardaki su anlamındaki "necl" dir. Bu lafzın akan su anlamında olduğu da söylenmiştir.

 

Derim ki: Hayır doğrusu birincisidir. Çünkü rivayetler sahih olarak bu şekilde gelmiş ve ancak bu şekilde rivayet edilmiştir. Bu da sahihtir, dolayısı ile onu bırakıp başkasını kabul etmek caiz olmaz.

 

"Ne haber ey Sümame" lafzını Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem} üç gün tekrar sormuştur. Bu ise kalpleri ısındırmak ve müslüman olması ümit edilen ve müslüman olmaları halinde onlara pek çok kimsenin uyması umulan eşraftan olan kimselere güzel bir muameledir.

 

"Ben umre yapmak isterken atlıların beni yakalad!..." Yani Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona müslüman olması sebebi ile elde ettiği pek büyük hayırlarla ve İslam'ın kendisinden öncekileri yıktığım söyleyerek onu müjdeledi. Ona umre yapmasını emretmesi ise müstehap olması dolayısıyladır. Çünkü umre her zaman müstehaptır. Özellikle de müslüman olduğu taktirde kendisine itaat olunan böyle üstün konumlu birisi olup Mekkelilere rağmen Mekke'ye gelip tavaf edip sayetmiş, müslüman olduğunu açıklamış ve bununla da onları öfkelendirmişse böyledir. Allah en iyi bilendir.

 

(4565) İbnü'l Müsenna'nın rivayet ettiği hadiste ise "ancak o: Eğer beni öldürürsen kan sahibi birisini öldürürsün" şeklindedir. Bu muhakkak nüshalarda bu şekilde "intaktulni" sonunda nu ve ya ile kaydedilmiştir. Bazılarında ise bu iki harf yer almamışlır. Ancak bu yanlışlır. Çünkü o taktirde lıpkı birincisi gibi olur. Bunun istisna olarak zikredilmesi doğru olmaz.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

20/22- YAHUDİLERİN HİCAZDAN SÜRÜLMESİ BABI