SAHİH-İ MÜSLİM

CİHAD VE SİYER

 

2/4- GÖNDERİLECEK ORDULARIN BAŞINA İMAM'IN KOMUTANLAR TAYİN ETMESİ, ONLARLA GAZA ADABI VE DİĞER HUSUSLARA DAİR TAVSİYELERDE BULUNMASI BABI

 

4496-2/1- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Veki' b. el-Cerrah, Süfyan'dan tahdis etti. (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Yahya b. Adem haber verdi, bize Süfyan tahdis edip bunu bize imla yolu ile yazdırdı, dedi.

 

 

 

4497-3/ ... Bana -lafız kendisine ait olmak üzere- Abdullah b. Haşim de tahdis etti, bana Abdurrahman -yani b. Mehdi- tah di s etti, bize Süfyan, Alkame b. Mersed'den tahdis etti, o Süleyman b. Bureyde'den, o babasından şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir orduya yahut bir seriyyeye bir komutan tayin ettiği vakit ona hem kendisi hakkında özel olarak Allah'a karşı takvalı olmayı, beraberindeki müslümanlar hakkında da hayırlı olanı yapmayı tavsiye eder sonra şöyle buyururdu: "Allah'ın adı ile Allah yolunda gazaya çıkın. Allah'ı inkar eden kafirlerle savaşın. Gazaya çıkın, ganimetten çalmayın, ahdi bozmayın, müsle yapmayın, küçük bir çocuğu öldürmeyin. Müşriklerden düşmanınla karşılaştığın zaman onları üç haslete -yahut üç hususa- çağır. Hangilerini kabul ederlerse sen de onlardan kabul et ve onlara ilişme. Sonra oriları İslam'a davet et. Eğer çağrım kabul ederlerse sen de onların bu kabullerini kabul et ve onlara dokunma. Sonra onları kendi yurtlarından Muhacirlerin yurduna geçmeye çağır ve eğer bunu yapacak olurlarsa Muhacirlerin lehine olanların kendilerinin de lehine, Muhacirlerin aleyhine olanların kendilerinin de aleyhine olacağını onlara haber ver. Eğer kendi yurtlarından Muhacirlerin yurduna geçmeyi kabul etmezlerse o zaman kendilerine bu durumda müslüman bedeviler gibi olacaklarını bildir. Müminlerin hakkında geçerli olan Allah'ın hükmü onların hakkında da geçerli olacaktır. Dolayısı ile ganimetten de fey'den de herhangi bir payları olmayacaktır. Müslümanlarla birlikte cihad etmeleri müstesna. Eğer kabul etmeyecek olurlarsa o zaman onlardan cizye vermelerini iste. Senin bu isteğini kabul ederlerse sen de onlardan bunu kabul et ve onlara ilişme. Eğer bunu kabul etmeyecek olurlarsa o taktirde Allah'tan yardım dileyip onlarla savaş. Bir kale halkını kuşatacak olup da senden kendilerine Allah'ın himayesini ve nebisinin himayesini vermelerini isterlerse, sen onlara ne Allah'ın himayisini ne Nebisinin himayesini ver. Ama sen onlara kendi himayeni ve arkadaşlarının himayesini ver. Çünkü sizin kendi himayenizi ve arkadaşlarınızın himayelerini bozup ihlal etmeniz Allah'ın himayesini ve Rasulünün himayesini bozup ihlal etmenizden daha kolaydır. Eğer bir kale halkını muhasara edip senden kendilerinin Allah'ın hükmü üzere inmelerini sağlamanı isteyecek olurlarsa sen onların Allah'ın hükmü üzere inmelerini kabul etme. Ama onları kendi hükmün üzere indir. Çünkü sen onlar hakkında Allah'ın hükmünü isabet ettirip ettirmeyeceğini bilemezsin. "

 

Abdurrahman bunu ya da buna yakın olarak ifade etti. İshak ise hadisinin sonunda Yahya b. Adem'den şöyle dediğini ekledi: Ben bu hadisi Mukatil b. Hayyan'a zikrettim. Yahya, dedi ki: Yani Alkame bu sözleri İbn Hayyan'a söyledi. O da, dedi ki: Bana Müslim b. Haysam, en-Nu man b. Mukarrim'den tahdis etti, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den hadisi buna yakın olarak rivayet etti.

 

 

 

4498-4/2- Bana Haccac b. eş-Şair de tahdis etti, bana Abdüssamed b.

Abdulvaris tahdis etti, bana Şu'be tahdis etti, bana Alkame b. Mersed'in tahdis ettiğine göre Süleyman b. Bureyde kendisine babasından şöyle dediğini tahdis etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir komutan yahut bir seriyye (askeri birlik) gönderdiği zaman onu çağırır ve ona tavsiyede bulunurdu. Sonra da hadisi Süfyan'ın hadisi ile aynı manada rivayet etti.

 

 

 

4499-5/3- Bize İbrahim tahdis etti, bize Muhammed b. Abdülvehhab elFerra, Hüseyn b. el-Velid’DEN tahdis etti, o Şu'be’DEN bununla (bu isnad ve mana ile) rivayet etti.

 

 

AÇIKLAMA:          (4497) "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir ordu ya da bir seriyyeye bir komutan tayin ettiği zaman ... ve hiçbir çocuk öldürmeyin."

 

Seriyye, ordudan ayrılıp baskın yapan ve tekrar ordunun yanına geri dönen bir bölüğe denilir.

 

İbrahim b. el-Harbi, dedi ki: Seriyye dörtyüz ve ona yakın süvari birliğinin adıdır demiştir. İlim adamlarının, dediklerine göre buna seriyye adının veriliş sebebi, geceleyin yürüyüp yürüyüşünü gizlemesidir. Faile vezninde olmakla birlikte faile anlamındadır. Geceleyin giden kimse hakkında sera ve esra denilir.

 

"Gadretıneyin (ahdi bozmayın)" Veled, küçük çocuk demektir. Hadisin bu bölümünde üzerinde icma olunmuş bir takım hususlar vardır. Bunlar:

 

1. Gadrin (sözünde ve ahdinde durmamanın) haram kılındığı

2. Gulul (denilen özellikle ganimet hırzızlığı)nın haram kılındığı

3. Savaşmadıkları taktirde çocukların öldürülmesinin haram kılındığı

4. Müslenin mekruh olduğu

 

5. İmamın komutanlarına, ordularına, yüce Allah'a karşı takvalı olmayı, kendilerine tabi olanlara yumuşak davranmayı tavsiye edip, gazalarında gerek duyacakları hususları ve yerine getirmekle yükümlü olduğu görevleri onlara tanıtınası, onlar için neyin helal, neyin haram olduğunu, neyin mekruh, neyin müstehap olduğunu bildirmesi de müstehaptır.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Müşriklerden düşmanınla karşılaştığın vakit... sonra onları İslam'a davet et... Sonra onları kendi yurtlarından Muhacirlerin yurduna geçmeye çağır. " Buradaki "sonra onları İslama davet et" ifadesi Müslim'in bütün nüshalarında bu şekilde "sonra ... onları davet et" şeklindedir. Kadı Iyaz, dedi ki: Rivayetin doğru şekli "sonra" anlamındaki lafzı söylemeyerek "onları davet et" şeklindedir. Nitekim doğru şekli ile "sonra" lafzı zikredilmeksizin Ebu Ubeyd'in kitabında, Ebu Davud'un Süneni'nde ve başka kaynaklarda yer almış bulunmaktadır. Çünkü bu açıklama sözü geçen ve kendisine çağrılan üç husustur. Bu ise onlardan ayrı bir şey değildir. el-Mazerı ise burada "sonra" anlamındaki lafız Zaide değildir. Aksine sözün başlangıcı ve söze giriş için kullanılmıştır.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Sonra onları kendi yurtlarından Muhacirlerin yurduna geçmeye çağır ve kendilerine ... müslümanlarla birlikte cihad etmeleri hariç." Bu hadisin anlamı şudur: Müslüman olurlarsa Medine'ye hicret etmeleri onlar için sevilen (müstehap) bir husustur. Bunu yapacak olurlarsa fey'i, ganimeti ve başka hususları hak etmek bakımından kendilerinden önce hicret etmiş Muhacirler gibi olurlar. Aksi taktirde hicret etmeden gazaya çıkmadan çölde yaşayan diğer müslüman bedeviler gibi bedevi kabul edilirler, onlara İslam'ın hükümleri uygulanır, ganimet ve fey'de hakları olmaz. Ama zekattan eğer zekatı hak edecek niteliğe sahip iseler pay sahibi olurlar.

 

Şafii, dedi ki: Zekatlar yoksullara ve onlara benzer fey'de hakları bulunmayan kimselere harcanır. Fey' ise askerlere aittir. Fey' alan kimselere de zekattan pay verilmez, zekata ehil kimseler de fey’DEN bir şey verilmez. Bu görüşüne de bu hadisi delil göstermiştir.

 

Malik ve Ebu Hanife ise şöyle demektedir: Her iki tür mal da aynıdır.

 

Bunların her birini her iki türe harCamak caizdir. Ebu Ubeyd ise: Bu hadis mensuhtur. Bu hüküm İslam'ın ilk zamanlarında hicret etmeyen kimseler hakkında idi. Sonra bu hüküm yüce Allah'ın: "Akrabalar birbirlerine daha yakındırlar." (Enfal, 75) buyruğu ile nesh edilmiştir demektedir. Ancak Ebu Ubeyd'in bu, dediği kabul edilemez.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Eğer kabul etmezlerse onlardan cizye vermelerini iste ... "Bu da Malik'in, Evzai'nin ve onlara uygun kanaat belirtenlerin Arap olsun olmasın kitap ehli ya da mecusi ya da başka bir dinden olsun bütün kafirlerden cizye almanın caiz olduğunu kabul edenlerin gösterdikleri delillerden birisidir. Ebu Hanife ise: Cizye Arap müşrikleri ve mecusileri dışında bütün kafirlerden alınır demiştir. Şafii: Cizye ancak Arap olsun ya da olmasın kitap ehlinden ve mecusilerden kabul edilir demiştir. O bu hususta cizye ayetinin mefhumu ile "onlar hakkında kitap ehline uygulanan hükmü uygulayın" hadisini delil göstermektedir. Bu hadisi de cizye almaktan kasıt kitap ehli olanlardır diye tevil etmektedir. Çünkü müşterek isim kitap ehli hakkında da başkaları hakkında da kullanılabilir. Özellikle onların kastedildiği de ashab tarafından bilinen bir husustu.

 

Fukaha cizyenin miktarı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Şafii: Asgari miktarı yıllık zengin için bir dinar, fakir için de bir dinardır. Azamisi ise karşılıklı rıza ile tespit edilen miktardır.

 

Malik ise altın ile muamele yapan kimselere dört dinar, gümüş ile işlem yapanlara da kırk dirhemdir demiştir.

 

Ebu Hanife ve diğer Kufeli alimlerle Ahmed ise, zengin için kırksekiz dirhem, orta halli için yirmidört dirhem, fakir için oniki dirhemdir demiştir.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Bir kale halkını kuşatacak olursan ... " ilim adamları der ki: Burada zimmet (himaye) ahit anlamındadır. Ahdi bozmak hakkında "ehfera" fiili kullanılır. Emniyete ve himayeye almak hakkında ise "hafera" fiili kullanılır. ilim adamları der ki: Bu buyrukta sözü geçen yasak tenzihi bir yasaktır. Yani sen onlara Allah'ın himayesini verme. Çünkü onun kadru kıymetini, hakkını bilmeyenler onu bozabilir ve bazı bedeviler ile askerin çoğunluğu bunun saygınlığını çiğneyebilir.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Bir kale halkını muhasara edip de ... " buradaki yasak da aynı şekilde tenzihi ve ihtiyat için bir yasaktır.

 

Bu ifadelerde her bir müçtehid isabet etmez. Aksine isabet eden yalnızca bir kişidir. O da yüce Allah'ın hükmü o mesele hakkında nasılsa öylece ona muvafakat edendir, diyenlerin lehine bir delil bulunmaktadır.

 

Her bir müçtehid isabet eder diyenler de bununla, sen verdiğin hükümden farklı bir şekilde üzerime vahyin nazil olamayacağından emin olamazsın anlamı kastedilmiştir. Böyle bir mana ise Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in vefatından sonra sözkonusu olmaz.

 

"Müslim b. Haysan" deki "Haysan" ismi başında he ve ortasında sad iledir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

3/5- KOLAYLIĞIN EMROLUNUP, NEFRET ETTİRİP UZAKLAŞTIRMANIN TERK EDİLMESİ HAKKINDA BİR BAB