SAHİH-İ MÜSLİM |
LUKATA |
3/4- ZİYAFET
(MİSAFİRLİK) VE BENZERİ HUSUSLAR BABI
4488-14/1- Bize Kuteybe
b. Said tahdis etti, bize Leys, Said b. Ebu Said’den tahdis etti, o Ebu Şureyh
el-Adevı’den şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) konuşup şöyle buyurduğunda kulaklarım (sözünü) işitti. Gözlerim (onu)
gördü: ''Allah'a ve Ahiret gününe iman eden bir kimse misafirine caizesini
ikram etsin." Ashab: Caizesi nedir ey Allah'ın Rasulü deyince O: "Bir
günü ve bir gecesidir. Misafirlik de üç gündür. Bundan sonrası ise onun için
bir sadakadır" buyurdu. Ayrıca: ''Allah'a ve Ahiret gününe iman eden ya
hayır söylesin yahut sussun" buyurdu.
4489-15/2- Bize Ebu
Kureyb Muhammed b. el-Ala tahdis etti, bize Veki' tahdis etti, bize Abdülhamid
b. Cafer, Said b. Ebu Said el-Makburi’DEN tahdis etti, o Ebu Şureyh
el-Huzai’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Misafirlik üç gündür. Caizesi bir gün ve bir gecedir. Müslüman
bir kimseye kardeşinin yanında onu günaha sokacak hale getirinceye kadar
kalması da helal değildir" buyurdu. Ashab: Ey Allah'ın Rasulü onu nasıl
günaha sokar, dediler. O: "Yanında ona ikram edecek bir şeyi bulunmadığı
halde onun nezdinde oturup kalmasıdır" buyurdu.
4490-16/3 -Bunu bize
Muhammed b el-Müsenna da tahdis etti, bize Ebu Bekr -yani el-Hanefi- tahdis
etti, bize Abdülhamid b Cafer tahdis etti, bize Said el-Makburi'nin tahdis
ettiğine göre o Ebu Şureyh el-Huzai'yi şöyle derken dinledi: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu söylediği zaman kulaklarım işitti, gözlerim
gördü, kalbim de onu belledi. Sonra da Leys'in hadisini aynen zikretti ve
ayrıca bu rivayetinde: "Herhangi birinizin kardeşinin yanında onu günaha
sokuncaya kadar oturup kalması helal değildir" diye Veki'in hadisindekinin
aynısını zikretti.
4491-17/4- Bize Kuteybe
b. Said tahdis etti, bize Leys tahdis etti. (H.) Bize Muhammed b. Rumh da
tahdis etti, bize Leys, Yezid b. Ebu Habib'den haber verdi, o Ebu'l-Hayr'den, o
Ukbe b. Amir'den şöyle dediğini rivayet etti: Biz: Ey Allah'ın Rasulü! Sen bizi
gönderiyorsun. Biz de bir kavmin yanında konakladığımız halde onlar bizi
ağırlamıyorlar. Kanaatin nedir, dedik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'de bize: "Siz bir kavmin bulunduğu yere konaklayıp da onlar da
size misafir için gerekenin verilmesini emredecek olurlarsa onu kabul edin.
Bunuyapmazlarsa siz de onlardan misafirlere verilmesi gereken misafir hakkını
alın" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
2461, 6137; Ebu Davud, 3752; Tirmizi, 1579; İbn Mace, 3676
AÇIKLAMA: (4488)
"Allah'a ve Ahiret gününe iman eden ... o onun için bir sadakadır. "
Ayrıca: ''Allah'a ve ahiret gününe iman eden ya hayır söylesin yahut
sussun" buyurdu. Başka bir rivayette (4489) "Misafirlik üç gündür.
Caizesi bir gün ve bir gecedir... yanından ona ikram edecek bir şeyi olmadığı
halde onun yanında oturup kalmasıdır. " Bir diğer rivayette (4491)
"Bir kavmin yakınında konaklarsanız ... onlardan misafirin hakkını alınız.
"
Bu hadisler misafirliği
emretmek, buna gereken ihtimamı göstermek ve bunun büyük yerini göstermek
bakımından birbirini desteklemekte, güçlendirmektedir. Müslümanlar misafirlik
hakkı ve bunun İslam'ın müekked emirlerinden olduğu üzerinde icma etmişlerdir.
Diğer taraftan Şafii, Malik ve Ebu Hanife -yüce Allah'ın Rahmeti onlara- ve
cumhur bunun vacip değil sünnet olduğunu söylemişlerdir. Leys ve Ahmed ise bir
gün ve bir
Cumhur bu hadisleri ve
benzerlerini müstehaplık ve üstün ahlaki değerler diye yorumlamışlardır.
Misafirin hakkının müekked oluşu "cuma günü gusletmek büluğa ermiş herkes
üzerine vaciptir" hadisindeki gibidir. Yani bunun müstehaplığı müekkettir.
Hattabi (radıyallahu anh) ve başkaları ise bu hadisleri muztar (denilen çaresiz
kalmış kimse) hakkında yorumlamışlardır. Allah en iyi bilendir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Misafirine caizesini bir gün ve bir
Bütün bunlar ise misafir
eden kimsenin davet ve isteği olmadan üç günden fazla ikamet eden kişi hakkında
yorumlanır. Onun isteği olup daha fazla kalmasını ister ya da kalmasından
rahatsız olmayacağını bilecek yahut zannedecek olursa daha fazla kalmasında bir
sakınca yoktur. Çünkü bu yasak, onu günaha sokacak olmasından dolayıdır. Bu
anlam bu durumda sözkonusu değildir. Şayet misafir edenin durumu hakkında
şüpheye düşecek olursa fazla kalması mekruh olup, bundan dolayı vebale girer mi
girmez mi? Hadisin zahiri gereği onun izni olmadan fazla durması helal
değildir. Allah en iyi bilendir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: ''Allah'a ve ahiret gününe iman eden ya hayır söylesin
yahut sussun" buyruğu ile ilgili geniş açıklama daha önce iman Kitabı'nda
geçmiş bulunmaktadır. Burada bir kimsenin hayır ve şer ihtiva etmeyen sözleri
söylemeyip susması gerektiği açıkça ifade edilmektedir. Çünkü bu gibi sözler
onu ilgilendirmeyen şeylerden sayılır. Kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk
etmek ise kişirıin müslümanlığının güzelliğindendir. Ayrıca bazen mübah
konuşmalar harama doğru ilerleyebilir. Bu adeten görülen bir şeydir ve çokça
rastlanılır. Allah en iyi bilendir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Bir kavme misafir olup da size misafir için gerekli
olanı emredecek olursa ... " Leys b. Sa'd ve Ahmed bu hadisi zahirine göre
yorumlamışlardır. Cumhur ise bunu çeşitli şekillerde yorumlamıştır. Birinci
yoruma göre bu muztar denilen çaresiz kalmış kimseler hakkındadır. Bunları
misafir olarak ağırlamak vaciptir. Eğer böyle bir topluluk onları misafir edip
ağırlamayacak olurlarsa bunların da kendilerini ağırlamayanların malından
ihtiyaçları kadarını almak hakları vardır.
ikinci yoruma göre
maksat sizin dillerinizle onların şeref ve haysiyetlerinden almanız ve
insanlara onların ne kadar bayağı kimseler ne kadar cimri kimseler olduklarını
söyleyip, onları ayıplayıp yermek hakkınız vardır.
Üçüncü yoruma göre bu
hüküm İslam'ın ilk dönemlerinde idi. O zaman da başkalarını koruyup gözetlemek
vacip (farz) idi. İslam genişleyip (müslümanların imkanları da artınca bu hüküm
nesh oldu. Kadı Iyaz bu yorumu bu şekilde nakletmiştir. Ama bu zayıf yahut batd
bir yorumdur. Çünkü bu yorum sahibinin bu iddiası bilinen bir husus değildir.
Dördüncü yoruma göre bu,
kendilerinin bulundukları yerden geçecek müslümanların misafir olarak
ağırlanması, kendilerine şart koşulmuş zimmet ehlinin bulunduğu yerden geçen
kimseler hakkındadır. Bu da zayıf bir açıklamadır. Çünkü bu uygulama Ömer
(radıyallahu anh) zamanında ortaya çıkmıştı.
"Ebu Şureyh
el-Adevi" ikinci rivayette: "Ebu Şureyh el-Huzai" denilen zatIar
aynı kişidir. Ona aynı zamanda el-Adevi, el-Huzai ve el-Kabi de denilir.
Açıklaması daha önce geçmişti.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
4/1- MALIN FAZLASI
İLE YARDIM ETMENİN MÜSTEHAP OLDUĞU BABI