SAHİH-İ MÜSLİM

DAVALAR

 

4- (EBU SUFYAN'IN HANIMI) HİND'İN MESELESİ BABI

 

4452-7/1- Bize Ali b. Hucr es-Sa'dı tahdis etti, bize Ali b. Müzhir, Hişam b. Urve'den tahdis etti, o babasından, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Süfyan'ın zevcesi Utbe kızı Hind Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna girdi ve: Ey Allah'ın Resulü! Ebu Süfyan cimri bir adamdır. Bana ve çocuklarıma yetecek kadar nafaka vermiyor. Ancak onun bilgisi olmadan malından bir şeyler alıyorum. Bundan dolayı benim için bir vebal var mı, dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sana ve çocuklarına yetecek kadarını maruf bir şekilde onun malından al" buyurdu. 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

4453- .. ./2- Bunu bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr ve Ebu Kureyb de tahdis etti. İkisi Abdullah b. Numeyr'den, o Veki'den rivayet etti (H). Bize Yahya b. Yahya da tahdis etti, bize Abdulaziz b. Muhammed haber verdi. (H.) Bize Muhammed b. Rafi'de tahdis etti, bize İbn Ebu Fudeyk tahdis etti, bize Dahhak -yani b. Osman- haber verdi, hepsi Hişam'dan bu isnad ile rivayet etti.

 

 

Diğer tahric: Muhammed b. Abdullah b. Numeyr ile Ebu Kureyb'in Abdullah b. Numeyr'den rivayet ettiği hadis ile Yahya b. Yahya'nın ve Muhammed b. Rafi'nin rivayet ettikleri hadisi Müslim tek başına rivayet etmiştir; Muhammed b. Abdullah b. Numeyr ve Ebu Kureyb'in Veki'den rivayetini Nesai, 5435; İbn Mace, 2293

 

AÇIKLAMA:          "Ey Allah'ın Resulü! Ebu Süfyan cimri bir adamdır ... Sana ve oğullarına yetecek kadarını maruf bir şekilde onun malından al.

 

 

Bu hadisten çeşitli hükümler anlaşılmaktadır:

 

1. Zevcenin nafakasını karşılamak vaciptir.

2. Küçük ve fakir çocukların nafakasını karşılamak vaciptir.

3. Nafaka miktar olarak müdler ile değil yeterlilikle miktarı tespit edilir.

 

Mezhep alimlerimizin görüşüne göre yakın kimsenin nafakası bu hadisin zahirinden anlaşıldığı gibi yeterli olmak ile miktan tespit edilmiştir. Zevcenin nafaka miktan ise müdler ile tespit edilmiştir. Varlıklı olan kimse günlük iki müd, eli dar için günlük bir müd, orta halli için bir buçuk müddür. Ama bu hadis bizim mezhep alimlerimizin kanaatini reddetmektedir.

 

4. Fetva ve hüküm vermek halinde yabancı kadının konuşmasını dinlemek -konuşmaya benzer şeylerin hükmü de böyledir- caizdir.

 

5. Fetva sormak, şikayette bulunmak ve benzeri sebepler için bir kimseyi hoşuna gitmeyecek şekilde sözkonusu etmek caizdir.

 

6. Başkası üzerinde bir hakkı olup da onu almaktan aciz ise izni olmaksızın hakkettiği kadarı ile malından alması caizdir. Bizim mezhebimiz bu şekildedir. Ama Ebu Hanife ve Malik (Allah ikisinden de razı olsun) bunu kabul etmezler.

 

7. Fetvayı mutlak olarak vermek caizdir. Bu durumda maksat fetva verenin söylediğinin sabit olmasına bağlı olarak verilmesi şeklindedir. Müftinin ayrıca eğer bu sabit olursa hüküm şöyle şöyle olur demesine ihtiyaç yoktur. Aksine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in mutlak olarak söylediği gibi fetvayı mutlak olarak vermesi caizdir. Eğer bunu da söylerse bir sakıncası yoktur.

 

8. Babalarının malından çocukların bakımı ve masraflarının karşılanması hususunda kadın da müdahildir.

 

Mezhep alimlerimiz der ki: Baba, küçük çocuğunun nafakasını vermeyecek olursa yahut hazır bulunmuyarsa, hakim, annesine babanın malından almak yahut babanın adına borçlanmak ve böylelikle küçük çocuğun nafakasını karşılamaya izin verir. Ancak bunun için ehliyetli olması şarttır. Hakimin izni olmaksızın onun malından kendiliğinden alabilir mi? Bu hususta Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Ebu Süfyan'ın hanımına söyledikleri bir fetva mıydı yoksa bir mahkeme hükmü mü idi hususunda mezhep alimlerimizin iki farklı kanaatine bağlı olarak iki görüşü bulunmaktadır. Daha sahih olanına göre ise onun bu söylediğinin fetva olduğu ve bunun da benzer durumda olan her bir kadın hakkında geçerli olup caiz olduğudur. İkinci görüşe göre ise bu bir mahkeme hükmü idi. Dolayısı ile ondan başkası için (aynı işi yapmak) ancak hakimin izin vermesi ile caiz olur. Allah en iyi bilendir.

 

9. Şer'i bir sınırlandırmanın bulunmadığı hususlarda örf dayanak alınır. 10. Evli kadının bu hususta kocasının kendisine izin vermesi yahut da buna razı olduğunu bilmesi şartı ile ihtiyacıni görmek üzere evinden çıkması caizdir.

 

Mezhep alimlerimizden ve başkalarından pek çok kimse de bunu hazır olmayan hakkında mahkeme hükmünün caiz olduğuna bunu delil göstermişlerdir. Bu mesele hakkında ise ilim adamlarının değişik görüşleri bulunmaktadır. Ebu Hanife ve diğer Kufeli fukaha hiçbir husus ile ilgili olarak aleyhine hüküm veremez demişlerdir. Şafii ve cumhur ise insanların hakları ile ilgili hususlarda aleyhine hüküm verebilir fakat yüce Allah'ın hadleri hususunda hüküm veremez demişlerdir.

 

Bununla birlikte bU: hadisin bu mesele için delil gösterilmesi sahih değildir. Çünkü bu mesele Mekke'de olmuş, Ebü Süfyan da Mekke'de hazır bulunuyordu. Hazır olmayan aleyhine hüküm vermenin şartı ise o şehirde bulunmaması yahut da ona güç yetiremeyecek ya da güç yetirmesine imkanı olmayacak şekilde gizli saklı bulunmasıdır. Bu şart ise Ebu Süfyan'da bulunmuyordu. O halde buradaki hüküm hazır olmayan hakkında verilen bir hüküm olmayıp, aksine daha önce belirttiğimiz gibi bir fetva idi. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

 

4454-8/3- Bize Abd b. Humeyd de tahdis etti, bize Abdurrezzak haber verdi, bize Ma'mer, Zühri’DEN haber verdi, o Urve'den, o Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Hind Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelip: Ey Allah'ın Resulü! Allah'a yemin ederim ki senin hane halkından daha çok Allah'ın zelil etmesini sevdiğim bir başka hane ehli yeryüzünde yoktu. Şimdi ise senin hane halkından çok Allah'ın Aziz kılmasını sevdiğim yeryüzünde başka bir hane ehli bulunmuyor, dedi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Nefsim elinde olana yemin ederim ki (bu) yine de (daha da ileriye gidecektir)" buyurdu. Daha sonra Hind: Ey Allah'ın Rasulü! Şüphesiz Ebu Süfyan eli sıkı birisidir. Onun izni olmaksızın onun malından onun çocuklarına harcamamda benim için bir vebal var mı?, dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Maruf bir şekilde onlara harcamanda senin için bir vebal yoktur" buyurdu.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 3533;

 

 

 

4455-9/4- Bize Zuheyr b. Harb tahdis etti, bize Yakub b. İbrahim tahdis etti, bize Zühri'nin kardeşinin oğlu, amcasından tahdis etti, bana Urve b. ezZubeyr'in haber verdiğine göre Aişe, dedi ki: Utbe b. Rabia'nın kızı Hind gelip: Ey Allah'ın Rasulü! Allah'a yemin ederim ki senin hane halkından daha çok zelil olmalarını sevdiğim yeryüzünde başka bir hane halkı yoktu. Bugün ise senin hane halkından daha çok aziz olmasını sevdiğim yeryüzünde başka bir hane halkı artık kalmadı, dedi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Nefsim elinde olana yemin ederim ki (bu) daha da (ileriye gidecektir)" buyurdu. Daha sonra Hind: Ey Allah'ın Rasulü! Ebu Süfyan eli çok sıkı birisidir. Ona ait olan maldan çocuklarımıza yedirmemde benim için bir vebal var mı, dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Maruf ile olması şartı ile hayır" buyurdu.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          (4454) "Hind Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelip ... nefsim elinde olana yemin olsun ki (bu) yine de (artacaktır)." Diğer rivayette (4455) "Bugün ise yeryüzünde ... yoktur." Kadı Iyfu, dedi ki: Hind burada haba (çadır) halkı ile kastettiği bizzat Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kendisidir. Onu tazim etmek maksadı ile hane halkı diyerek kinayeli bir lafız kullanmıştır. Bununla kendi ehli beytini kastetmiş olma ihtimali de vardır. Haba ile de kişinin meskeni ve evi de kastedilir.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Nefsim elinde olana yemin ederim ki yine de" sözü şu demektir: Senin bu sevgin daha da artacak, iman kalbinde iyice yer edecek, Allah'a ve Rasulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sevgin artacak, ona olan nefretinden dönüşü n gittikçe güçlenecektir demektir.

 

"Eydan: Yine de" lafzı dönmek demek olup mazi ve muzari filleri: Adayeidu diye gelir.

Son rivayetteki: "Ebu Süfyan eli çok sıkı birisidir" sözü cimri ve bahil demektir. Bu lafız iki farklı şekilde zaptedilmiş olup bunları Kadı Iyaz nakletmiştir. Birincisi mim harfi fethalı ve sin harfi şeddesiz "mesik" şeklinde ikincisi mim harfi şin harfi şeddeli "missik" şeklindedir. Bu ikincisi muhaddislerin rivayetinde daha meşhurdur. Birincisi de dil bilginleri nezdinde daha sahihtir. Her ikisi de mübalağa kipidir. Allah en iyi bilendir.

 

"Onun malından çocuklarımıza yedirmemde benim için bir vebal var mı?" dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: Maruf ile olması şartı ile hayır buyurdu." İbare bütün nüshalarda bu şekildedir ve doğrudur. Yani:

 

Önce bir vebal yoktur, dedikten sonra maruf olması dışında diye ikinci bir cümle kurmuştur. Yani ancak maruf olanı harca yahut da ancak maruf olanı infak etmemen şartı ile vebal yoktur demektir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

5- GEREKSİZ YERE ÇOKÇA SORU SORMANIN YASAK OLUŞU, YERİNE GETİRİLMESİ GEREKEN BİR HAKKI YAHUD DA HAK ETMEDİĞİNİ İSTEMEK DEMEK OLAN ENGELLEMENİN VE VER, DEMENİN YASAK OLUŞU