SAHİH-İ MÜSLİM

DAVALAR

 

DAVALAR  -  1/1- YEMİNİN DAVALIYA AİT OLDUĞU BABI

 

Zühri -Rahimehullah-, dedi ki: Kaza (hüküm vermek) aslında bir şeyi sağlam ve muhkem yapmak ve o işi bitirmek demektir. Kaza; bazen bir hükmü geçerli kılıp yürürlüğe koymak anlamına da gelir. Yüce Allah'ın: "Biz İsrailoğullarına şunu hükmettik. .. " (İsra, 4) buyruğu da buradan gelmektedir.

 

Hakime kadı denilmesi onun hükümleri yürürlüğe koyması ve onları sağlamlaştırması dolayısıyladır. Bazan "kada" fiili vacip kıldı anlamına da gelir. Bundan dolayı kadıya hükmü hükmün kendisi hakkında yerine getirmesi gereken kişiye vacip kıldığından dolayı da kadı ismi verilmiş olabilir. Zalimi zulümden alıkoyduğu için de hakime bu isim verilmiştir. Bir kimseyi alıkoymak, engellemek anlamında da "hakemtu: hükmettim" denilir. Hayvanın gemine "hakeme" denilmesi ise başını alıp gitmesine engel oluşundan dolayıdır. Hikmete bu ismin veriliş sebebi ise nefsi hevasından alıkoymasıdır.

 

 

 

 

1/1- YEMİNİN DAVALIYA AİT OLDUĞU BABI

 

4445-1/1- Bana Ebu't-Tahir, Ahmed b. Amr b. Serh tahdis etti, bize İbn Vehb, İbn Cureyc’DEN haber verdi, o İbn Ebu Muleyke'den, o İbn Abbas’DAN rivayet ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer insanlara iddia ettikleri verilecek olursa bir takım kimseler bazı adamların kanları ve malları ile ilgili iddialarda bulunurlar. Ama yemin davalıya aittir" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 4552, 2514, 2668; Ebu Davud, 3619; Tirmizi, 1342; Nesai, 5440; İbn Mace, 2321

 

 

 

4446-2/2- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Muhammed b. Bişr, Nafi' b. Ömer'den tahdis etti, o İbn Ebu Muleyke'den, o İbn Abbas'dan rivayet ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yeminin davalıya ait olduğuna hüküm verdi.

 

 

AÇIKLAMA:          (4445) "Eğer insanlara iddia ettikleri verilecek olursa ... " diğer rivayette (4446) "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yeminin davalıya ait olduğuna hüküm verdi" buyurulmaktadır. Bu hadisi Buhari ve Müslim Sahih'lerinde bu şekilde merfu olarak İbn Abbas'ın Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den rivayeti diye kaydetmiş bulunmaktadırlar. Sünen sahipleri ve başkaları da bu hadisi böylece zikretmişlerdir. Kadı Iyaz, dedi ki: el-Asimi, dedi ki: Bu hadis merfu olarak sahih değildir. Bu ancak İbn Abbas'ın kendi sözüdür. Nitekim Eyyub ve Nafi' el-Cumahi, İbn Ebu Muleyke'den, o İbn Abbas’DAN diye böylece rivayet etmişlerdir. Kadı Iyaz, dedi ki: Bunu Buhari ve Müslim de İbn Cureyc'in rivayetinden merfu olarak rivayet etmişlerdir. Kadı Iyaz'ın açıklamaları bunlardır.

 

Derim ki: Bu hadisi Ebu Davud ve Tirmizi kendi senetleri ile Nafi' b. Ömer el-Cumahi'den, o İbn Ebu Muleyke'den, o İbn Abbas'dan, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den merfu olarak rivayet etmiş, Tirmizi: Hasen, sahih bir hadistir demiştir. Diğer taraftan BeyhakI ve başkasının hasen ya da sahih bir isnadı ile fazlalığı bulunan bir rivayet olmak üzere İbn Abbas’DAN o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurdu diye rivayet edilmiştir: "[nsanlara iddia ettikleri verilecek olursa bir takım kimseler başkalarının kanlarını ve mallarını iddia edeceklerdir. Ama delil getirmek davacıya yemin de davalıya aittir. "

 

Bu hadis şeriat hükümlerinin temellerinden pek büyük bir kaidedir. Bu hadiste çeşitli hükümler yer almaktadır:

 

1. Bir kimsenin iddiaları mücerred iddiası ile kabul edilmez. Aksine bir beyyineye yahut davalının onu doğrulamaya ihtiyacı vardır, Eğer davalının yemin etmesini isterse buna da hakkı vardır.

 

2. Sırf iddia etti diye iddiasının verilmeyişindeki hikmeti de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) açıklamış bulunmaktadır. Çünkü sadece iddia etti diye ona istediği verilecek olursa bir takım kimseler başkalarının malları ve kanları hakkında iddiada bulunur ve onları kendilerine mübah görürler. Buna karşılık davalının ise malını ve kanını koruma imkanı da bulunmaz. Ama davacının ise beyyine (delil) ortaya koymakla her ikisini korumak imkanı vardır.

 

Bu hadis-i şerif, Şafii'nin ve ümmetin selefinin de halefinin de cumhurunun şu kanaatine delil ihtiva etmektedir: Yemin aleyhinde hak iddia olunan her bir kimseye tevcih edilir. Kendisi ile davalı arasında münasebet bulunması ile bulunmaması arasında da bir fark yoktur. Malik ve mezhebine mensup ilim adamlarının çoğunluğu ile Medine'nin yedi fukahası der ki: Yemin ancak kendisi ile arasında bir münasebetin bulunduğu kimselere teklif edilir. Böylelikle akılsız, sefih kimseler fazilet ehline bir günde defalarca yemin ettirmek sureti ile onları ayağa düşürmesin. İşte böyle bir kötülüğün önlenmesi için aralarında bir münasebetin bulunması şart koşulmuştur. Buradaki münasebet (hilta)nın açıklaması hususunda da ihtilaf etmişlerdir. Bunun onunla muamelelerde bulunması, karşılıklı borç alıp vermesi ve bunların bir yahut iki şahit ile yapılmasıdır denildiği gibi böyle bir ihtimalin bulunması yeterlidir de denilmiştir. Ayrıca böyle bir kimsenin böyle bir kişi hakkında iddiada bulunmasının makul görülmesidir, diye de açıklanmıştır. Bunların birbirleri ile benzer bir muamelede bulunmasının uygun görülmesidir diye de açıklanmıştır.

 

Cumhurun delili bu babtaki hadisdir. Kitapta, sünnette ve icmada böyle bir münasebetin (hilta) şart koşulmasının asli bir dayanağı bulunmamaktadır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

2- YEMİN VE ŞAHİT İLE HÜKÜM VERMEK BABI