SAHİH-İ MÜSLİM |
HUDUD |
5/16- KENDİSİ ALEYHİNE
ZİNA ETTİĞİNİ iTİRAF EDEN KİMSE BABI
4396-16/1- Bana Abdulmelik b. Şuayb b. Leys b. Sa'd da tahdis etti,
bana babam dedemden şöyle dediğini tahdis etti: Bana Ukayl, İbn Şihab'dan
tahdis etti, o Ebu Seleme b. Abdurrahman b. Avf ve Said b. elMüseyyeb'den, Ebu
Hureyre'nin şöyle dediğini rivayet etti: Müslümanlardan bir adam Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) mescitte iken yanına gelip ona seslendi ve: Ey
Allah'ın Rasulü! Gerçekten ben zina ettim, dedi. Resulullah yüzünü ondan başka
tarafa çevirdi. Adam bu sefer onun yüzünün bulunduğu tarafa döndü ve ona: Ey
Allah'ın Rasulü! Gerçekten ben zina ettim, dedi. Resulullah yüzünü ondan başka
tarafa çevirdi. Nihayet aynı sözleri ona dört defa tekrar etti. Adam kendi
aleyhine bu şekilde dört defa şahitlik edince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) onu çağırıp: "Sende bir delilik var mı" buyurdu. Adam: Hayır,
dedi. Allah Rasulü: "Sen muhsan oldun mu" buyurdu. Adam: Evet deyince
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunu götürüp recm edin"
buyurdu.
İbn Şihab, dedi ki:
Cabir b. Abdullah'ı bizzat dinleyen bir kişinin bana haber verdiğine göre o:
Onu recm eden kimseler arasında idim. Onu namazgahda recm ettik. Taşların
keskinlikleri ona isabet edince kaçtı, sonra Harre'de ona yetiştik ve onu recm
ettik diyordu.
Bunu Leys de aynı
şekilde Abdurrahman b. Halid b. Misafir'den o İbn Şihab'dan bu isnad ile aynı
şekilde rivayet etti.
Diğer tahric:
Abdulmelik b. Şuayb b. Leys b. Sa'd'ın hadisini Buhari, 6815, 7167; Leys'in
Abdurrahman b. Halid b. Misafir'den onun İbn Şihab'dan rivayetini Buhari, 6825
4397- ..
./2- Bunu bana Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimi de tahdis etti, bize
Ebu'l-Yeman tahdis etti, bize Şuayb, Hadesan’DEN yine isnad ile haber verdi.
Her ikisinin hadisi rivayetlerinde: İbn Şihab, dedi ki: Bana Cabir b.
Abdullah'tan dinlemiş olan haber verdi deyip Ukayl'in zikrettiği gibi o da
hadisi zikretti.
Diğer tahric: Buhari,
5271
4398- .. ./3- Bana
Ebu't-Tahir ve Harmele b. Yahya da tahdis edip, dedi ki: Bize İbn Vehb haber
verdi, bana b. Yunus haber verdi. (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti,
bize Abdurrezzak haber verdi, bize Ma'mer ve İbn Cureyc haber verdi, hepsi
Hadesan'den, o Ebu Seleme'den, o Cabir b. Abdullah'tan, o Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'den, Ukayl'in Hadesan'den onun Said'den, onun Ebu Seleme'den,
onun Ebu Hureyre'den rivayetine yakın olarak rivayet etti.
Diğer tahric: Buhari,
5270, 6814, 6820; Ebu Davud, 4430; Tirmizi, 1429; Nesai, 1955;
AÇIKLAMA: (4396)
Zina ettiğini itiraf eden kimse hakkındaki: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ondan yüzünü başka tarafa çevirdi. .. onu götürüp recm edin"
hadisini Ebu Hanife, sair Kufeli ilim adamları, Ahmed ve onlara muvafakat
edenler zina ikrarı dört defa ikrar edilmedikçe sabit olmaz ve bundan dolayı
ikrarda bulunan kişi recm edilmez şeklindeki görüşlerine delil göstermişlerdir.
Malik, Şafii ve diğerlerine göre ise zina yalnızca bir defa ikrar ile sabit
olur ve ikrarda bulunan kişi recm edilir. Onlar Rasulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in (4410) "ey Uneys, bu adamın karısının yanına git, eğer
itiraf ederse onu recm et" buyurup belli bir sayıyı şart koşmamış olmasını
delil gösterirler. Ayrıca Gamid'li kadının hadisinde de onun dört defa ikrarda
bulunduğu sözkonusu edilmemiştir. İbn Ebu Leyla ve ondan başka bir takım ilim
adamları ise dört ayrı mecliste dört defa ikrarda bulunmasını şart
koşmuşlardır.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Sende delilik var mı" diye sorması onun
durumundan emin olmak içindir. Çünkü çoğunlukla görülen bir kimse tevbe ederek
günahının düşmesine yol bulabiliyorken kendisine sorulmaksızın öldürülmesini
gerektirecek bir ikrar üzerinde ısrar etmez. Diğer rivayette (4407)
"kavmine onun durumunu sorduğu, onların da biz onda bir hastalık olduğunu
bilmiyoruz, dedikleri kaydedilmektedir. Bu ise onun durumunu kesin olarak
bilmekte ve müslümanın kanının korunması hususunda işi iyice tahkik etmenin bir
ifadesidir. Ayrıca bunda delinin yapacağı ikrarın batıl olduğuna ve deliye
hadlerin gerekmediğine de işaret vardır. Bütün bu hususlar üzerinde icma
edilmiş hususlardır.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Sen muhsan oldun mu" sorusunda imamın ihsan ve
benzeri recmi gerektiren şartlara dair soru soracağına delil vardır. Bunlar
ister ikrar ile sabit olsun ister beyyine ile sabit olsun fark etmez. Ayrıca
bir kimsenin yaptığı ikrar ile sorumlu tutulacağına da delildir.
"Nihayet bu
ikrarını ona dört defa tekrar edince" bu ifadede zina ikrarında bulunan
kimseye bu ikrarından vazgeçip, bundan geri dönmesinin herhangi bir görüş
ayrılığı bulunmaksızın kabul edileceğine de işaret vardır.
"Bunu götürün recm
edin" bunda imamın haddi uygulayacak kimselere vekalet vermesinin caiz
olduğu hükmü anlaşılmaktadır. İlim adamları der ki: Haddi ancak imam yahut da
bu işi imamın havale ettiği kimse uygulayabilir. Yine bundan recm etmenin
yeterli olup, recm ile birlikte celdenin sözkonusu olmadığına da delil vardır.
Bu husustaki görüş ayrılığı daha önce geçti.
"Onu namazgahta
recm ettik." Buhari ve daha başka ilim adamları der ki: Bu ifadede
cenazelerin ve bayram namazlarının kılındığı namazgah eğer mescit olarak
vakfedilmemiş ise onun hakkında mescit hükmünün sabit olmayacağına delil
vardır. Çünkü eğer mescit hükmünü taşımış olsaydı onda recm yapmaktan ve kanın
bulaşmasından orada ölmüş leşinin bulunmasından uzak tutulurdu. Derler ki:
Namazgahtan burada kastedilen cenazelerin namazının kılındığı namazgahtır.
Bundan dolayı diğer rivayette de: "Bakiul gardabda ... " denilmiştir.
Burası ise Medine'de cenazelerin (namazının) kılındığı yerdi.
Mezhep alimlerimizden
Darimı de bayram ve başka münasebetler için ayrılmış olan namazgah eğer mescit
değilse onun hakkında mescit hükümleri sabit olur mu? Bu hususta iki görüş
vardır. Daha sahih olanına göre böyle bir yerin de mescit hükmünü taşıyacağıdır
demiştir. Allah en iyi bilendir.
"Taşların
keskinliği ona değince kaçtı." Yani taşlar keskin tarafları ile ona isabet
edince kaçtı.
"Biz de Harre'de
ona yetiştik ve onu recm ettik." İlim adamları muhsan bir kimsenin zina
ettiğini ikrar etmesi üzerine recm edilmeye başladıktan sonra kaçacak olursa
bırakılır mı yoksa haddin ona uygulanması için arkasından gidilir mi hususunda
ihtilaf etmişlerdir. Şafii, Ahmed ve başkaları bırakılır, arkasından gidilmez
ama bundan sonra ona bu söylenir. İkrarından vazgeçerse ilişilmez, ikrarını
tekrar ederse recm edilir.
Bir rivayete göre Malik
ve başkaları ise: Arkasından gidilir ve recm edilir demiştir. Şafii ve ona
muvafakat edenler ise Ebu Davud'da yer alan şu rivayeti delil göstermiştir:
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben onun durumunu görünceye kadar siz
de neden onu bırakmadınız" buyurdu. Bir diğer rivayette de: "Neden
onu bırakmadınız, belki o tevbe eder, Allah da tevbesini kabul ederdi. "
Diğerleri ise Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kaçtıktan sonra onu öldürmüş olmalarına rağmen
ondan dolayı günahkar olduklarını söylememiş olmasını delil gösterirler. Şafii
ve ona muvafakat edenler ise buna o (kaçmakla birlikte) ikrarından döndüğünü
açıkça söylememiştir. İkrarı ise sabit olmuştu. Dolayısı ile açıkça ikrarından
döndüğünü ifade etmedikçe o bırakılmazdı diye cevap vermiş ve şöyle
demişlerdir: Kaçması halinde arkasından gidilmez dememizin sebebi belki de bu
kaçışı ile ikrarından dönmek istemiştir ama bizler sadece kaçması sebebi ile
recm edilme cezası düşmüştür demiyoruz. Allah en iyi bilendir.
4399-17/4- Bana Ebu
Kamil, Fudayl b. Husayn el-Cahderi de tahdis etti, bize Ebu Avane, Simak b.
Harb'den tahdis etti, o Cabir b. Semura'dan şöyle dediğini rivayet etti: Ben, Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e getirildiği zaman Maiz b. Malik'i gördüm. Kısa
boylu adaleli bir adamdı. Üzerinde rida yoktu. Kendisi aleyhine dört defa zina
ettiğine dair şahitlik etti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona:
"Sen belki de" dedi. o: Allah'a yemin ederim hayır. O değersiz kişi
zina etmiştir, dedi. (Cabir), dedi ki: Bunun üzerine onu recm etti. Sonra hutbe
verip: "Dikkat edin! Biz Allah yolunda gazaya çıktığımız her seferinde
onlardan birisi geri kalıp tekenin dişisine yaklaşmak isterken çıkardığı ses
gibi bir ses çıkartarak onlardan birisi (o kadınlardan birine) bir şeyler mi
verecek. Ama Allah'a yemin ederim ki eğer bana onlardan birisine karşı imkan
verecek olursa andolsun bundan dolayı oldukça ibretli bir şekilde onu cezalandırırım"
buyurdu.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 4422
4400-18/5- Bize Muhammed
b. el-Müsenna ve İbn Beşşar -lafız İbnü'l-Müsenna olmak üzere- da tahdis edip
dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Simak b. Harb'den
tahdis edip, dedi ki: Cabir b. Semura'yı şöyle derken dinledim: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e kısa boylu, dağınık saçlı, adaleli, üzerinde
bir peştemal bulunan bir adam getirildi. Adam zina etmişti. Onu iki defa geri
çevirdikten sonra verdiği emir ile recm edildi. Sonra Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Bizler Allah yolunda gazaya çıktığımız her seferinde
sizden biriniz geride kalıp da tekenin meleyişi gibi meler ve o kadınlardan
birisine bir şeyler verir. Şüphesiz Allah onlardan herhangi birisine karşı bana
imkan verecek olursa mutlaka onu başkalarına ibret kılarım" -yahut ibretli
bir şekilde onu cezalandınnm- buyurdu.
(Ravi), dedi ki: Bunu
Said b. Cübeyr'e tahdis ettim, o: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu
dört defa geri çevirdi, dedi.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 4423
4401- .. ./6- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Şebabe tahdis etti, (H). Bize İshak b.
İbrahim de tahdis etti, bize Ebu Amir el-Akadi haber verdi, ikisi Şu'be'den, o
Simak'den, o Cabir b. Semura'dan, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den Ebu
Cafer'in hadisine yakın olarak rivayet etti. Şebabe onun: Onu iki defa geri
çevirdi sözüne muvafakat etti. Ebu Amir'in hadisinde ise: Onu iki ya da üç defa
geri çevirdi demektedir.
4402-19/7- Bize Kuteybe
b. Said ve Ebu Kamil el-Cahderi -lafız Kuteybe'ye ait olmak üzere- tahdis edip,
dedi ki: Bize Ebu Avane, Simak'den tahdis etti, o Said b. Cübeyr'den, o İbn
Abbas'dan rivayet ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Maiz b.
Malik'e: "Senin hakkında bana ulaşan gerçek midir" buyurdu. Maiz:
Benim hakkımda sana ne ulaştı ki, dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Bana senin Filanoğullarının cariyesi üzerine düştüğün haberi
ulaştı" buyurdu. Maa: Evet, dedi. (İbn Abbas), dedi ki: Dört defa şabitlik
ettikten sonra verdiği emir üzerine rean edildi.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 4422; Tınnizi. 1427
AÇIKLAMA: (4399)
"Kısa boylu adaleti bir adam" yani eti sıkı, güçlü yapılı demektir.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Belki de sen .. "
demesi üzerine o: Hayır vallahi o değersiz herif zina etti, dedi." Bu
ifadelerin anlamı ona zina ikrarından vazgeçmeyi ve kendisine gerekçe olarak
dayanılacak bir şüpheyi ileri sürüp mazeret göstermesini telkin ebnektir.
Nitekim diğer rivayette de:
"Belki sen (onu)
öpmüş yahut elinle yakalamış olabilirsin" demiştir. İşte bu rivayette
kısaltmak, dikkat çekmek ve sözün delaleti ile yetinmek sureti ile
"belki" demekle yetinIniştir. Durum ise sözün geri kaianının hazf
edilmesinden ibarettir. Yani belki sen öpmüş olabilirsin ya da buna benzer bir
ifade kullanmış demektir .
Burada zina, hırsızlık
ve buna benzer Yüce Allah'ın hadlerinden herhangi birisini gerektiren bir iş
iŞediğini ikrar eden kimseye telkinde bulunmanın müstehap olduğu ve bu
ikranndan dönmesinin kabul edileceği hükmü anlaşılmaktadır. Çünkü hadler,
kolaylık göstermek ve mümkün mertebe onları gerektirici sebepleri uzaklaştırmak
ilkesine dayalıdn-. oysa insanların hakları ile Yüce Allah'ın zekat, keffaret
ve daha başka mali hakları böyle değildir. Onlar ile ilgili telkinde bulunmak
caiz değildir. Bunlardan dönecek olsa bile dönüşü kabul edilmez. Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den de raşid ha6felerden ve onlardan sonra
gelenlerden de hadlerin ikrar edilmesinden dönmek için telkinde bulunulduğuna
dair rivayetler gelmiş ve ilim adamları da bu hususta itfifak etmişlerdir.
"O hem zina
etti" sözü o aşağılık, o uzak olasıca, o değersiz kişi demektir.
Adi kişi diye de
açıIdanmıştır. Bedbaht kişi diye de açıklanımştır. Hepsi birbirine yakındır.
Kastetfiği ise kendi nefsidir. Böyle diyerek özellikle de bu hayasızca İşİ
yaptığı için kendisini küçültmüş ve ayıplamıştır. Bunun hem kendisi hakkında
hem de çirkin görülen herhangi bir husus ile ilgili haber vermesi hakkında
kullanılan kinayeli bir söz olduğu da söylenmişir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Biz Allah yolunda savaşa çıktığımız her bir
seferinde ... onlardan biri" ifadesi bazı nüshalalda {erkekler için
kullanılan: ahadihun: onlardan biri" yerine (kadınlar için kullanılan)
ihdahunne: O kadınlardan biri şeklindedir. Tekenin çıkardığı ses ise cima
ederken çıkardığı ses anlamındadır. "Küsbe" ise süt ve başka
şeylerden az miktarda olana denilir.
(4400) "Kısa boylu,
dağınık saçlı adaleli bir adam getirildi." Dil bilginlerinin, dediklerine
göre adale, sert ve sıkı her bir sıkı etin adıdır.
"Mutlaka onu
ibretlik kılanm. " Yani ona vereceğim ceza sebebi ile -onların da bu
hayasızca işten uzak durmaları için- kendisinden sonra gelenler için bir öğüt
ve bir ibret kılarım demektir.
(4402) Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) 'in Maize: "Senin hakkında bana ulaşan gerçek midir. ..
sonra recm edilmesini emretti." Bu rivayette bu şekildedir. Diğer
rivayetlerde meşhur olan ise onun Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelerek:
Beni temizle, dediği şeklindedir. İlim adamları der ki: Rivayetler arasında bir
çelişki yoktur. Böylelikle önce Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu çağırmadan getirilmiştir. Nitekim
Müslim’DEN başka kaynaklarda onun kavminin kendisini Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e gönderdiği ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in onu gönderen
kişiye:
"Ey Hezzal!, Onu
elbisenle örtmüş olsaydın senin için daha hayırlı olurdu" dediği rivayet
edilmektedir. Maiz de Hezzal'in yanında bulunuyordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) onunla birlikte huzurda bulunanlar meydana gelen olayları ona
zikrettikten sonra: "Senin hakkında bana ulaşanlar doğru mudur" diye
sözü geçen konuşmalar cereyan etti.
4403-20/8- Bana Muhammed
b. el-Müsenna da tahdis etti ... Ebu Said'den rivayete göre Maiz b. Malik
denilen Eslem'den bir adam Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelip:
Ben bir hayasızlık işledim. Cezasını bana uygula, dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) onu defalarca geri çevirdi. (Ebu Said), dedi ki: Sonra kavmine
(durumunu) sordu. Onlar: Biz onda olumsuz bir şey olduğunu bilmiyoruz. Ancak o
bir iş işledi ve bundan kendisine bunun haddi uygulanmadıkça hiçbir şeyin
kurtaramayacağı kanaatindedir, dediler. Sonra Maiz Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
geri geldi, O da bize onu recmetmemizi emir buyurdu. Bunun üzerine biz de onu
alıp Baki-ul Garkad'a götürdük. Onu ne bağladık, ne de ona bir çukur kazdık.
Kendisine kemik, kurumuş çamur ve kırık çömlek parçaları attık. Derken o
hızlıca koşmaya başladı. Biz de arkasından koştuk. Nihayet Harre'nin kıyısına
varınca karşımıza dikilip durdu. Biz de ona Harre taşlarını attık ve sonunda
sesi çıkmaz oldu. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O akşam kalkıp
hutbe verip: "Bizler Allah yolunda gazaya çıktığımız her seferinde geriye
aile halkımız arasında bir adam kalıp da tekenin melemesi gibi meleyen bir adam
mı kalacak? Böyle bir işi yapan bir adam bana getirilecek olursa onu mutlaka
ibretli bir şekilde cezalandırmam boynumun borcu olsun" buyurdu. (Ebu
Said), dedi ki: Onun için ne mağfiret diledi ne de onun hakkında ağır bir söz
söyledi.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 4431
AÇIKLAMA: "Onu
ne bağladık ne de ona bir çukur açtık." Müslim'in Sahih'indeki diğer bir
rivayette ise "dördüncü defasında onun için bir çukur kazıldı, sonra
verdiği emir ile recmedildi" denilmektedir. Bundan sonra gelecek olan
Gamid'li kadın ile ilgili hadiste (4407) "sonra onun için emir verdi ve
ona göğsüne kadar bir çukur kazıldı, insanlara verdiği emir üzere de onu recmettiler"
denilmektedir.
Buradaki "biz onu
bağlamadık" sözüne gelince fukahaya göre hüküm böyledir. Recm edilecek
erkek ve kadın için çukur kazmak ile ilgili olarak ilim adamlarının çeşitli
görüşleri vardır. Malik, Ebu Hanife ve Ahmed -kendilerinden gelen meşhur rivayete
göre- hiçbiri için çukur kazılmaz demişlerdir. Katade, Ebu Sevr, Ebu Yusuf ve
bir rivayete göre Ebu Hanife onlara çukur kazılır demişlerdir. Bazı Maliki
alimleri ise beyyineye dayalı olarak recm edilen kimse için çukur kazılır,
ikrar ile recm edilene kazılmaz demişlerdir. Bizim (Şafii) mezhebimiz alimleri
ise erkek için çukur kazılmaz, zinası ister beyyine ile ister ikrar ile sabit
olsun demişlerdir. Kadın ile ilgili olarak ise mezhep alimlerimizin üç görüşü
vardır. Bir görüşe göre kendisi için tesettüre daha uygun olması maksadı ile
göğsüne kadar çukur kazılması müstehaptır. İkinci görüşe göre ne müstehaptır ne
de mekruhtur. Bu hususta tercih imama aittir. Üçüncü görüş ve daha sahih olan
görüşe göre eğer zina ettiği beyyine ile sabit olursa müstehap olur, ikrar ile
sabit olUISa olmaz. Böylelikle ikranndan dönecek olursa kaçma imkanını
bulabilsin.
Erkek ve kadın için
çukur kazttır diyenler Gamid'li kadın için çukur kazıldığı. gıbi bir rivayetle
Maiz için de çukur kazılmış olduğunu delil gösterirler. Bunlar Maiz ile ilgili
onun için çukur kazılmadığına dair diğer rivayete de kasıt ya büyük bir
çukurdur yahut da buna benzer çukur ile ilgili daha başka bir özelliktir diye
cevap vermişlerdir.
Çukur kazıimaz diyenler
ise "biz onu ne bağladık ne de onun için çukur kazdık" rivayelini
delil göstermişlerdir. Bu görüş zayıfur. Çünkü Gamid'li kadın ile ilgili hadisi
ve Maiz için çukur kazıldığına dair rivayeti bir kenara bırakmaktadır. Bu
hususta muhayyerlik sözkonusudur diyenlerin görüşü de açddır. Erkek ile kadın
arasında ayının gözetenler ise Maiz için çukur kazıldığını sözkonusu eden
rivayeti bunun caiz olduğunu beyan olarak yorumlarlar. Bu da zayıf bir
yonımdur. Çukur kazmayı öngönneyenlerin gösterdikleri delillerden birisi de
bundan sonra zikredilecek iki yahudi (kadın ve erkek) ile ilgili hadis ve bu
hadisteki: "erkek kadının üzerine eğilmeye (ve böylelikle onu korumaya)
koyuldu" ifadesidir. Eğer her ikisi için çukur kazılmış olsaydı bu şekilde
kadın üzerine eğilemezdi diye açıklamışlardır. Aynı şekilde bunlar Maiz ile
ilgili hadiste: "taşların keskin tarafı ona değince kaçb" ifadesini
de delil göstermişlerdir. Bu ifade ise ortada çukur bulunmadığı. hususunda
açıktır. Allah en iyi bilendir.
"Biz de ona kemik, kurumuş
çamur ve kırık çömlek parçaları attık." Bu recmin laş, kurumuş çamur,
çömlek parçaları, ahşap ve bundan başka öldürme sonucunu verecek diğer
hususlarla gerçekleşeceği ve bunun için yalnız taşın muayyen ohnadığı
şeklindeki ilim adamlarının ittifalda kabul ettikleri görüşün lehine bir
delildir. Daha önce RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (4392)
"sonm taşla recm edilmek" buyruğunun şarı: koşmak için söylenmediğini
de açıklamış idik.
Dil bilginleri der ki:
Hazer: Kmk çömlek parçalandır.
"Biz de ona Hane
taşlarını attık.. " Yani oranın büyük taşlarını attık. (Büyük taşlar
anlamındaki celamidin) tekili cebned ve cülmüd diye gelir.
"Susuncaya"
kadar" rivayetlerde meşhur olan ifade "sekete: sustu"
şeklindedir. Kadı iyaz, dedi ki: BaZıIan bunu nun harfi ile "sekene:
sakinleşinceye kadar" diye rivayet etınişlerdir. Doğrusu birincisidir. Her
ikisi de ölünceye kadar anlamındadır.
"Onun için ne
mağfiret diledi ne de ona ağır söz söyledi." Ağır söz söylemeyişi haddin
onun için bir keffaret ve masiyetinden onu temizleyid oluşundan dolayıdır. Onun
için mağfiret dilemeyişi ise başkasının buna aldanarak Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in mağfiret dileyeceğine bel bağlayıp zinaya düşmemesi
içindir .
4404-21/9- Bana Muhammed
b. Hatim tahdis etti, bize bize Behz tahdis etti, bize Yezid b. Zurey' tahdis
etti, bize Davud bu isnad ile aynı manada tahdis etti ve hadiste şunları
söyledi: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
4405- .. ./10- Bize
sureye b. Yunus da tahdis etti, bize Yahya b. Zekeriyya b. Ebu zaide tahdis
etti. (H.) Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Muaviye b. Hişam
tahdis etti, bize Süfyan tahdis etti, ikisi Davud’DAN bu isnad ile bu hadisin
bazısını rivayet etti. Şu kadar var ki Süfyan'ın hadisinde: Üç defa zina
ettiğini itiraf etti demektedir.
4406-22/11- Bize
Muhammed b. el-A'la el-Hemdani de tahdis etti, bize Yahya b. Ya'la -ki o b.
el-Haris el-Muhayyim'dir- Ğaylan'dan -ki o b. Cami el-Muharribi'dir- tahdis
etti, o Alkame b. Mersed'den, o Süleyman b. Bureyde'den, o babasından şöyle
dediğini rivayet etti: Maiz b. Malik Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
gelerek: Ey Allah'ın Resulü! Beni temizle dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): ''Ne oluyur sana? Git Allah'tan mağfiret dile ve O'na tevbe et''
buyurdu.
Fazla uzaklaşmadan geri
döndü. Sonra gelip: Ey Allah'ın Resulü! Beni temizle, dedi. ResululIah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de: "Ne oluyor sana? Dön Allah'tan mağfiret
dile ve ona tevbe et" buyurdu. Yine fazla uzaklaşmadan geri döndü sonra
gelip: Ey Allah'ın Resulü! Beni temizle, dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'de öncekinin aynısınısöyledi. Nihayet dördüncüsünde ResululIah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Seni neden temizleyeyim?"
buyurdu. O: Zinadan diye cevap verdi. Bu sefer ResululIah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Bunda bir delilik var mı" buyurdu. Ona: Onun bir deli
olmadığı bildirilince bu sefer: "Yoksa içki mi içti" buyurdu. Bunun
üzerine bir adam kalkıp onun ağzını kokladı ise de ondan içki kokusu almadı. Bu
sefer ResululIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Zina mı ettin"
buyurdu. Adam: Evet deyince verdiği emir üzerine recm edildi. İnsanlar onun
hakkında iki gruba ayrıldı. Kimisi: O helak oldu, günahı onu çepeçevre kuşattı,
dedi. Bir diğer grup ise: Maiz'in tevbesinden daha faziletli bir tevbe yoktur.
Çünkü o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e geldi, elini onun eline koyduktan
sonra beni taşlarla öldür, dedi., dediler. Onlar bu şekilde iki yahut üç gün
kaldılar. Sonra onlar oturmakta iken ResululIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
gelip selam verdi, arkasından oturdu ve: "Mdiz b. Malik'e mağfiret
dileyin" buyurdu. Onlar da: Allah Maiz b. Malik'e mağfiret buyursun,
dediler. Bu sefer ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O öyle bir
tevbe etti ki eğer bir ümmet arasında pay edilirse hepsine yeter" buyurdu.
(Bureyde devamla), dedi
ki: Sonra Ezd'den Gamid'den bir kadın ona geldi ve: Ey Allah'ın Resulü! Beni
temizle, dedi. ResululIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ne oluyor sana?
Git Allah'tan mağfiret dile, ona tevbe et" buyurdu. Kadın: Gördüğüm kadarı
ile Maiz b. Malik'i geri çevirdiğin gibi beni de geri çevirmek istiyorsun,
dedi. Bu sefer ResululIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Ne demek
istiyorsun" buyurunca kadın: Zinadan hamile olduğunu söyledi. ResululIah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen mi" buyurdu. Kadın evet deyince
ona: "Kamındakini doğuruncaya kadar (bekle)" buyurdu. (Bureyde), dedi
ki: Doğumunu yapıncaya kadar Ensar’DAN bir adam onun bakımını üzerine aldı.
Sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelip: Gamid'li kadın doğum yaptı
deyince Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O zaman biz çocuğunu
kendisini süt emzirecek kimse olmaksızın küçük bırakıp onu recm etmeyelim"
buyurdu. Bunun üzerine Ensar'dan bir adam ayağa kalkarak: Ey Allah'ın Nebisi!
Onun süt emmesini ben üzerime alıyorum, dedi. (Bureyde) bunun üzerine onu recm
etti, dedi.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 4433
4407-23/12- Bize Ebu
Bekir b. Ebi Şeybe de tahdis etti, bize Abdullah b. Numeyr tahdis etti. (H.)
Bize Muhammed b. Abdillah b. Numeyr de tahdis etti, -her ikisi hadisin lafzında
bir birine yakın lafızlar kullandı- Bize babam tahdis etti, bize Buşeyr b.
el-Muhacir tahdis etti, bize Abdullah b. Bureyde babasından tahdis ettiğine
göre Eslemli Maiz b. Malik Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelip: Ey
Allah'ın Resulü! Ben kendi mefsime zulmettim ve zina ettim. Ve gerçekten ben
senin beni temizlemeni istiyorum, dedi. Allah Resulü onu geri çevirdi. Ertesi
güm yine yanına geldi ve: Ey Allah'ın Resulü! Gerçekten ben zina ettim, dedi.
İkinci defa onu geri çevirdi. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
kavmine birisini göndererek: ''Onun aklında menfi bir şey biliyor ve onun
olumsuz herhangi bir halini gördünüz mü'' diye sordu.
Onlar. Bizim bildiğimize
göre o ancak aklı tastamam birisidir. Yine bizim gördüğümüz kadan ile o bizim
salihlerimizdendir, dediler. Ona üçüncü defa gelince yine onlara birisini
gönderdi ve dummunu sordurunca kendisine: Onda da aklında da bir olumsuzluk
olmadığını haber verdiler. Dördüncü defasında ise onun için bir çukur kaz(dır)dıktan
sonra verdiği emir ile recm edildi.
(Bureyde devamla), dedi
ki: Sonra Gamid'li o kadın gelerek: Ey Allah'ın Rasulü! Ben zina ettim
gerçekten. Artık beni temizle, dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
onu da geri çevirdi. Ertesi gün kadın: Ey Allah'ın Rasulü! Beni neden geri
çevirdin. Galiba sen Mfuz'i geri çevirdiğin gibi beni de geri çevireceksin.
Allah'a yemin ederim ki şüphesiz ben hamileyim, dedi. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Madem başkasını kabul etmiyorsun, o halde doğumunu
yapıncaya kadar git" buyurdu. Kadın doğumunu yapınca bir bez içerisinde
bebeği getirip geldi. İşte bunu doğurdum, dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "O halde onu sütten kesinceye kadar git onu emzir"
buyurdu. Kadın çocuğu sütten kesince elinde bir ekmek parçası bulunduğu halde
küçükçocuğu getirdi ve: işte ey Allah'ın Nebisi! Ben bunu sütten kestim ve
artık o yemek yemeye başladı deyince küçük çocuğu Müslümanlardan birisine
teslim etti. Sonra kadın için emir vererek göğsüne kadar çukur kazıldı ve
insanlara verdiği emir üzerine onu recm ettiler. Halid b. Velid bir taş ile
gelip onun başına attı ve kan Halid'in yüzüne sıçrayınca ona ağır sözler
söyledi. Allah'ın Nebi'si (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona söylediği ağır
sözleri işitince "yavaş ol ey Halid! Nefsim elinde olana yemin ederim ki
öyle bir tevbe etti ki zulmeden bir vergici böyle bir tevbe etse ona dahi
mağfiret olunur" buyurdu. Sonra onun ile ilgili emir verdi, onun cenaze
namazını kıldı ve defnedildi.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 4442
4408-24/13- Bana Ebu
Gassan, Malik b. Abdulvahid el-Mismai tahdis etti, bize Muaz -yani b. Hişam -
tahdis etti, bana babam Yahya b. Ebu Kesir’DEN tahdis etti, bana Ebu Kilabe'nin
tahdis ettiğine göre Ebu'l-Mühelleb kendisine İmran b. Husayn'dan şunu tahdis
etti: Cuheyne'den bir kadın Allah'ın Nebi'sine zinadan hamile olduğu hali ile
geldi ve: Ey Allah'ın Nebi'si! Haddi gerektiren bir iş yaptım. O haddi bana
uygula, dedi. Allah'ın Nebi'si (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O kadının velisini
çağırdı ve: "Bu kadına iyi muamele et, doğurduktan sonra onu bana
getir" buyurdu. O da emri yerine getirdi. Sonra Allah'ın Nebi'sinin
verdiği emir ile kadının elbiseleri üzerine bağlandı, sonra verdiği emir ile
kadın recm edildi. Sonra da onun cenaze namazını kıldı. Hz. Ömer ona: Ey
Allah'ın Nebi'si! Bu kadın zina etmişken onun namazını mı kıldıracaksın deyince
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Andolsun öyle bir tevbe etti ki
eğer Medine halkından yetmiş kişi arasında pay laştı rı Isa hepsine yetecekti.
Hem sen yüce Allah için cömertçe kendisini feda etmesinden daha üstün bir tevbe
bilir misin" buyurdu.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 4440, 4441; Tirmizi, 1435; Nesai, 1956;
4409- .. ./14- Bunu bize
Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Affan b. Müslim tahdis etti, bize
Eban b. el-Attar tahdis etti, bize Yahya b. Ebu Kesir bu isnad ile aynısını
tahdis etti.
AÇIKLAMA: (4406)
"Maiz b. Malik Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelip ... Ey Allah'ın
Rasulü! Beni temizle, dedi. ... " Bunun aynısı Gamid'li kadın ile ilgili
hadiste de: "Kadın: Beni temizle, dedi. ... geri dön, Allah'tan mağfiret
dile ve ona tevbe et buyurdu" Bu haddin haddi bulunan masiyetin günahına
kefaret olduğuna delildir. Nitekim bu husus Ubade b. es-Sam it (radıyallahu
anh)'ın rivayet ettiği bir hadiste açıkça ifade edilmiştir. O da Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Her kim bunlardan bir şey (bir günah)
işleyip de dünya hayatında onun karşılığında cezalandırılırsa o onun için bir
kefaret olur" buyruğudur. Bu hususta bir görüş ayrılığı olduğunu
bilmiyoruz.
Bu hadis-i şerif tevbe
ile büyük masiyetlerinin günahının düştüğüne de delildir. Bu da Müslümanların
icmaı ile kabul edilmiştir. özel olarak katilin tevbesi hakkında İbn Abbas'ın
daha önce kaydettiğimiz kanaati bundan istisnadır. Allah en iyi bilendir.
Şayet neden Maiz ve
Gamid'li kadın maksatları olan günahın kalkması sonucunu gerçekleştirmekle
birlikte niçin tevbe ile yetinmediler, aksine günahlarını ikrar edip durdular
ve recm edilmeyi tercih ettiler denilecek olursa buna cevap şudur: Hadlerin
uygulanması ile günahlardan arınmak ve günahın kalkması her durumda kesinlikle
bilinecek bir husustur. Özellikle de had, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
emri ile uygulanmışsa.
Tevbenin ise nasuh bir
tevbe olmamasından ve tevbenin şartlarından herhangi birisinin yerine
getirilmemesinden korkulur. Bu durumda masiyet ve onun günahı sürekli üzerinde
kalmaya devam eder. Bu sebeple o ihtimalin sözkonusu olmayacağı kesinlikle
bilinecek bir yolla günahtan temizlenmenin gerçekleşmesini istemiştir. Allah en
iyi bilendir. Ayrıca biz Hasan-ı Basri'den onun: Veyh: Ne oluyor, sözünün bir
şefkat ve merhamet sözü olduğunu söylediğini rivayet etmekteyiz. Allah en iyi
bilendir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Seni neden temizleyeyim" buyurunca o: Zinadan
cevabını verdi." Bu bütün nüshalarda "fime: neden" şeklinde fe
ve ye harfi iledir ve doğrudur. Çünkü burada sebeplilik ifade eder. Yani hangi
sebeple seni temizleyeyim demektir.
Bu hadisin isnadında ...
"bize Muhammed b. el-Ala el-Hemdani tahdis edip, dedi ki. .. -ki o b.
Cami' el-Muharibi'dir ... " Senet nüshalarda bu şekilde Yahya b. Ya'la'dan
o Gaylan'dan" diye kaydedilmiştir. Kadı Iyaz, dedi ki: Doğru olan ise
ed-Dimaşki nüshasındaki: Yahya b. Ya'la'dan, o babasından, o Gaylan’DAN
şeklidir. Böylelikle isnadında "babasından" lafzını ziyade
eylemiştir. Nitekim Süneni'nde Ebu Davud ve Nesai de onu Yahya b. Ya'la
babasından o Gaylan’DAN diye rivayet etmiştir ki doğrusu da budur. Abdulgani bu
isnattan düşenKişiye Ebulala b. Mahan nüshasında dikkat çekmiş ve yine Ebu
Davud'un Süneni'nin Zekat Kitabı'nda: Bize Osman b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize
Yahya b. Ya'la tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Gaylan, Cafer’DEN
tahdis etti, o Mücahid'den, o İbn Abbas’DAN şöyle dediğini rivayet etti:
"O altın ve gümüşü yığıp biriktirenler yok mu ... " (Tevbe, 34) ayeti
nazil olunca ... " demektedir. İşte bu senet de geçen bu açıklamaların
doğruluğuna tanıklık etmektedir. Buhari de Tarihi'nde, dedi ki: Yahya b. Ya'la
babasından ve Zaide b. Kudame'den hadis dinlemiştir. Kadı Iyaz'ın ifadeleri
burada sona ermektedir ve bu onun da, dediği gibi doğrudur. Üstelik hiçbir
kimse burada adı. geçen Yahya b. Ya'la'nın Gaylan'dan hadis dinlemiş olduğunu
zikretmemiş, aksine hepsi: Babasından ve Zaide'den hadis dinlemiştir
demişlerdir.
"İçki mi içti
buyurdu, bir adam kalkıp onun ağzını kokladı, ondan içki kokusu almadı."
Bizim mezhebimizin sahih ve meşhur görüşü sarhoşun ikrarının sahih olduğu ve
leh ve aleyhinde söylediklerinin geçerli olacağı şeklindedir. İçki içmesine
dair soru sorması bize göre eğer sarhoş olsaydı ona had uygulamayacaktı
şeklinde açıklanır.
Maliki mezhebi alimleri
ile Hicazlıların çoğunluğu kendisinden içki kokusu alınana -içki içtiğine dair
aleyhine beyyine olmasa ve kendisi bunu ikrar etmese dahi- ona had uygulanır.
Şafii, Ebu Hanife ve diğerlerinin görüşüne göre ise sadece koku almakla ona had
uygulanmaz. Aksine içtiğine dair bir beyyine ya da onun ikrarı mutlaka
gereklidir. Ayrıca bu hadiste Maliki mezhebi alimlerinin lehine bir delalet
bulunmamaktadır.
"Gamid'den bir
kadın geldi." Gamid, Cüheyne'nin bir koludur.
"Ona karnındakini
doğuruncaya kadar git buyurdu." Bu hadiste doğum yapıncaya kadar hamile
kadına recm cezasının uygulanmayacağı hükmü vardır. Hamileliği ister zinadan
olsun, ister başka yoldan olsun fark etmez. Bu icma ile kabul edilmiş-bir
hükümdür. Bundan maksat ise cenininin öldürülmemesidir. Aynı şekilde ona
uygulanması gereken had celde cezası olsa ve hamile ise yine doğumunu yapıncaya
kadar icma ile ona bu ceza uygulanmaz. Burada kadının muhsan olması halinde
zina ettiği taktirde erkeğin recm edildiği gibi recm edileceği hükmü de vardır.
Buradaki bu hadis, bu kadının muhsan olduğu şeklinde yorumlanır. Çünkü sahih
hadisler ve icma muhsan olanın dışında kimsenin recm edilmeyeceği üzerinde
mutabakat halindedir. Bundan çıkartılan diğer bir hüküm de şudur: Hamile olduğu
halde kendisine kısas uygulanması gereken bir kadına doğum yapıncaya kadar
kısas uygulanmaz. Bu da icma ile kabul olunmuş bir husustur. Diğer taraftan zina
etmiş hamile bir kadın doğumunu yapıp çocuğuna ilk sütünü içirinceye ve
başkasının sütü ile ona ihtiyacının olmadığı ortaya çıkıncaya kadar recm
edilmez ve ona kısas uygulanmaz. Bu hadisten anlaşılan bir diğer hüküm ise
hamilelik bilinen bir husustur ve gereğince hüküm verilir. Bu da bizim
mezhebimizin sahih olan görüşüdür.
"Ensardan bir adam
doğum yapıncaya kadar onun bakımını üstlendi."
Yani onun ihtiyaçlarını
ve onun faydasına olan gereklerini karşıladı. Burada sözkonusu edilen tazminat
anlamındaki kefil olmak değildir. Çünkü böyle bir işlem yüce Allah'a ait olan
hadler hakkında caiz değildir.
"Kadın doğum
yapınca Gamid'li kadın doğum yaph denildi ... Sonra onu recm etti." Diğer
rivayette (4407) "kadın doğumunu yapınca bir beze sarılı olduğu halde bebeği
getirdi ... Sonra Onun verdiği emir üzerine onu recm ettiler." Bu iki
rivayetin farklılığı açıkça ortadadır. Çünkü ikinci rivayet kadının recm
edilmesinin çocuğun sütten kesilip ekmek yiyecek hale gelmesinden sonra olduğu
hakkında gayet açıktır. Birinci rivayetin zahirine göre ise onu doğumun
akabinde recm etmiştir. O halde birincisini tevil edip ikincisine uygun bir
şekilde yorumlamak gerekmektedir. Çünkü her ikisinde aynı hadise sözkonusu
edilmiştir. Her iki rivayet de sahihtir ama bu iki rivayetin ikincisi teviline
imkan olmayacak kadar sarih ve açıktır. Birinci rivayet ise sarih değildir. O
halde birincisinin tevili kaçınılmazdır. Bu durumda birinci rivayetteki
"Ensar’DAN bir adam kalkıp ona süt emzirmeyi ben üzerime alıyorum"
sözünü ancak çocuğUn sütten kesilmesinden sonra söylenmiş olmalıdır. Süt
emzirmek ile de çocuğun bakımı ve terbiyesidir. Mecazi olarak ona süt emzirmek
demiştir.
Bilelim ki Şafii, Ahmed
ve İshak'ın görüşü ile Maliki mezhebinin meşhur görüşüne göre kadın çocuğuna
süt verecek birisini buluncaya kadar recm edilmez. Eğer bulamayacak olursa
kendisi çocuğunu sütten kesinceye kadar ona süt verir sonra recm edilir. Ebu
Hanife ve kendisinden gelen bir rivayete göre Malik ise: Doğum yaptığı taktirde
recm edilir ve süt emzirecek bir kadının bulunması beklenmez demişlerdir.
Kadının bakımını
üstlenen Ensar’DAN olan bu zat ise bu işinde bir maslahat gözetmiştir. O da
kadının haddin uygulanması sureti ile temizlenmesini çabuk istemesi hususunda
ona yardımcı olmak ve ona şefkat göstermektir. Çünkü o kadının bu işin
çabuklaştırılması hususundaki ileri derecedeki arzusunu görmüş idi.
Dil bilginleri der ki:
Fitam: Çocuğun ihtiyacı kalmadığından ötürü süt emzirmeyi sona erdirmek
demektir.
(4407) "MAdem kabul
etmiyorsun o halde doğum yapıncaya kadar git" yani mAdem sen kendi halini
saklayıp tevbe etmeyi ve söylediğinden dön.. meyi kabul etmiyorsun o halde
doğumunu yapıncaya kadar git. Bundan sonra sana recm cezası uygulanacakhr. Bu
lafza dair geniş açıklama daha önce geçti.
"Kan Halid'in yüzüne
sıçradı." Üzerine saçıldı ve döküldü demektir. "Eğer haksızca vergi
alan bir kişi böyle bir tevbeyi yapmış olsaydı ona mağfiret olunurdu. "
Bundan anlaşıldığına göre meks (zulmen vergi almak) en çirkin masiyetlerden ve
helak edici günahlardandır. Buna sebep ise insanların haklarını ondan çokça
isteyecek olmaları ve onlara çokça zulmetmiş olmasıdır. Ayrıca bu işi defalarca
tekrarlaması ve insanların haklarını çiğnemesidir. Mallarını haksızca alması ve
onları hak olmayan yerlerde harcamasıdır.
Bundan anlaşıldığına
göre zina eden kimsenin tevbesi ondan zina haddini düşürmez. Hırsızlık ve içki
içme haddinin hükmü de budur. Hem bizim mezhebimizin hem Maliki mezhebinin bu
husustaki iki görüşünün sahih olanı bu görüştür. İkincisi ise bunun düşeceği
şeklindedir.
Ele geçirilmesinden
sonra muharibin (yol kesicinin) tevbesi ise mezhebimizde görüş ayrılığı
bulunmaksızın muhariblik haddini düşürür. İbn Abbas ve diğerlerine göre ise
düşürmez.
"Sonra onun
hakkında emir verdi ve namazını kıldı, sonra defnedildi." ikinci rivayette
(4408) "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in emri üzerine recm edildi
sonra cenaze namazını kıl(dır)dı. Ömer ona: Ey Allah'ın Nebisi. Zina etmiş
olduğu halde onun namazını mı kılacaksın, dedi." İkinci rivayet Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in cenaze namazını kıldığı hususunda açık bir
rivayettir. Birinci rivayet ile ilgili olarak da Kadı Iyaz, dedi ki: Sahih-i
Müslim'in ravilerinin büyük çoğunluğuna göre "fesalla aleyha: Namazını
kıldı" de, sad ve lam harfi fethalıdır. Ama Taberi de bu sad harfi ötreli
(fesulliye aleyha: namazı kılındı) şeklindedir. Bu İbn Ebu Şeybe ve Ebu
Davud'un rivayetinde de bu şekildedir. Ebu Davud'daki bir rivayette ise:
"Sonra onlara onun namazını kılmalarını emir buyurdu" denilmektedir.
Kadı Iyaz, dedi ki: Müslim, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Maiz'in
cenaze namazını kıldığını zikretmemekle birlikte Buhari bunu zikretmiştir.
Bununla birlikte ilim adamları recm olunan bir kişinin namazının kılınması
hususunda ihtilaf etmişlerdir. Malik ve Ahmed diğer insanlar bir tarafa imamın
ve fazilet ehli kimselerin namazını kılmasını mekruh görmüşlerdir. Onun
namazını imam (halife) ile fazilet ehli dışındakiler namazını kılarlar. Şafii
ve diğerleri ise: İmam da fazilet ehli de başkaları da onun namazını kılar demişlerdir.
Şafii ile Malik arasındaki görüş ayrılığı imam ile fazilet ehlinin kılması ile
ilgilidir. Başkalarının kılması hususunda ise namazını kılacakları üzerinde
ittifak etmişlerdir. ilim adamlarının büyük çoğunluğu da böyle demişlerdir.
Onlar: Fasıkların, hadlerin uygulanması sebebi ile ve muharebe (yol kesicilik)
haddi ile öldürülenlerin ve başkalarının namazı kılınır.
Hadesan ise recm
edilerek öldürülen ve kendisini öldüren (intihar eden) kimsenin namazını hiç
kimse kılmaz demişlerdir. Katade ise: Zina mahsulü çocuğun da namazı kılınmaz
demiştir.
Cumhur bu hadisi delil
göstermiştir.
Bu hadiste ayrıca
Şafii'nin şu görüşünün lehine delalet vardır: İmam ve fazilet ehli kimseler
başkaları nasıl namazını kılıyorlarsa onlar da recm edilenin namazını kılarlar.
Maliki mezhebi alimleri ise buna iki şekilde cevap vermektedirler: Evvela onlar
namaz kılmak ile ilgili rivayeti zayıf kabul etmişlerdir. Çünkü ravilerin
çoğunluğu bunu sözkonusu etmemişlerdir. İkincisi ise Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in namaz kılınmasını emrettiği yahut da dua ettiği ve dildeki anlamı
gereği buna salat (namaz) denildiği şeklinde yorumlamışlardır. Ama bu iki cevap
da tutarsızdır. Birincisinin tutarsızlığı sözkonusu bu fazlalık Sahih'de
sabittir. Sikanın fazlalığı ise kabul edilir. İkincisine gelince böyle bir
tevil (yorum) kabul edilemez. Çünkü ancak şer'i deliller birbirleri ile
çatışması halinde tevil cihetine gidilir. Burada ise böyle bir şey sözkonusu
değildir. O halde bunu zahirine göre anlamak gerekmektedir. Allah en iyi
bilendir.
(4408) Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Gamid'li kadının velisine (onun bakımını
üstlenen kimseye) "ona iyi davran, doğumunu yaptıktan sonra da onu bana
getir" buyurmasından dasözü geçen ihsanın (iyi davranmanın) iki sebebi
vardır: Birincisi o kadının akrabalarının kıskançlıklarının ve kendilerinin
utanılacak bir hale düşmelerinin kendilerini ona eziyet edecek bir noktaya
iteceğinden korkmasıdır. Bu sebeple onları böyle bir işe kalkışmaktan
sakındırmak için ona iyi davranmayı tavsiye buyurmuştur. İkincisi ise ona iyi
davranmayı tevbe ettiğinden ötürü ona merhamet olmak üzere emir buyurmuştur.
Ona iyi davranılmasını özellikle istemesinin sebebi ise insanların içinde böyle
bir kadından nefret edip ona rahatsız edici sözler işittirmek ve benzeri
davranışlar sözkonusu olduğundan dolayı oha iyilikte bulunulmasını özellikle
istemiş ve bütün bu hususları yasaklamış oldu.
"Verdiği emir
üzerine elbiseleri üzerine bağlandı sonra da emiri ile recm edildi."
Nüshaların çoğunluğunda "feşukket" bazılarında ise kaf yerine dal
harfi ile "feşudded" şeklindedir. Bu da birincisi ile aynı anlamda
(bağlandı) dır. Buradan kadının üzerindeki elbiselerin iyice toplanıp
bağlanmasının ve böylelikle yatıp doğrulurken ve sürekli hareket ederken avretinin
açılma masının sağlanmasının müstehap olduğu hükmü anlaşılmaktadır. İlim
adamları da kadının ancak oturarak recm edileceğini ittifakla kabul
etmişlerdir. Erkek ise onların çoğunluğunun kanaatine göre ayakta recm edilir.
Malik oturarak recm edilir derken başkası ise imam ikisinden birisini tercih
etmekte serbesttir demişlerdir.
Bazı rivayetlerde
"emir vermesi üzerine recm edildi" denilirken diğer bazısında (4407)
insanlara verdiği emir üzerine onlar da onu recm ettiler" denilmektedir.
Maiz ile ilgili hadiste de: "Bize onu recm etmemizi emir buyurdu"
denilmektedir. Bu ve bütün benzerlerinde Şafii ve Malik'in mezhebine ve onlara
muvafakat edenlerin görüşlerine bir delalet bulunmaktadır. Buna göre imamın
recmde hazır bulunması gerekli değildir. Aynı şekilde bu suç şahitlerle de
sabit olursa hazır bulunması gerekmez.
Ebu Hanife ve Ahmed ise
imam mutlak olarak hazır bulunur. Eğer beyyine ile sabit olmuşsa şahitler de
aynı şekilde hazır olurlar. Eğer recm ikrar ile sabit olmuşsa imam başlar,
şahitlerle sabit olmuşsa şahitler başlar demişlerdir.
Şafii'nin delili Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in recm edilenlerden hiçbir kimsenin recminde
hazır bulunmadığıdır. Allah en iyi bilendir.
4410-25/15- Bize Kuteybe
b. Said tahdis etti, bize Leys tahdis etti. (H.) Bunu bize Muhammed b. Rumh da
tahdis etti, bize Leys, İbn Şihab'dan haber verdi, o Ubeydullah b. Abdullah b.
Utbe b. Mesud'dan, o Ebu Hureyre ve Zeyd b. Halid el-Cüheni'den şöyle
dedikferini rivayet etti: Bedevilerden bir adam Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e gelerek: Ey Allah'ın Rasulü! Sana Allah adına and veriyorum. Mutlaka
Allah'ın kitabına göre bana hüküm ver, dedi. Ondan daha ince bilgili diğer
hasım da: Evet, aramızda Allah'ın kitabı gereğince hükmet ve bana da izin ver,
dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Söyle"
buyurdu., dedi ki: Benim oğlum bunun yanında işçi olarak çalışıyordu. Onun
kansı ile zina etti. Bana oğlumun cezasının recm olduğu haberi verilince ben de
yüz koyun ve bir cariye verip oğlumu ondan kurtardım. Sonra ilim ehline sordum.
Bana: Oğlumun cezasının yüz celde ve bir sene sürgün olduğunu buna karşılık bu
adamın karısının cezasının recm olduğunu bana bildirdiler.
Bunun üzerine Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Nefsim Elinde Olan'a yemin
ederim ki ikinizin arasında Allah'ın kitabı ile hüküm vereceğim. Cariye ve
koyun (sana) geri verilecektir. Oğlunun cezası ise yüz celde ve bir sene
sürgündür. Şimdi ey Uneys. Bu adamın kansının yanına git eğer itiraf ederse onu
recm et."
Sahabe, dedi ki: O da o
kadının yanına gitti. Kadın itiraf etti. Bunun üzerine Rasillullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in verdiği emir ile recm edildi.
Diğer tahric: Buhari,
2314, 2315 -muhtasar-, 2695, 2696, 2724, 4725, 6633, 6634, 6827, 6828, 6831,
6835, 6836, 6859, 6860, 7193, 7194, 7258, 7259, 7260, 7278, 7279, 6842, 6843;
Ebu Davud, 4445; TIrmizi, 1433, Nesai, 5425, 5426; İbn Mace, 2549;
4411- .. ./16- Bana
Ebu't-Tahir ve Harmele de tahdis edip, dedi ki: Bize İbn Vehb haber verdi, bana
Yunus haber verdi. (H.) Bana Amr en-Nakit de tahdis etti, bize Yakub b. İbrahim
b. Sa'd tahdis etti, bize babam Salih'den tahdis etti. (H.) Bize Abd b. Humeyd
de tahdis etti, bize Abdurrezzak, Ma'mer'den haber verdi, hepsi Hadesan'den bu
isnad ile buna yakın olarak hadisi rivayet etti.
AÇIKLAMA: "Sana
Allah adına and veriyorum. Mutlaka bana Allah'ın kitabı gereğince hükmet."
Burada "enşuduke (ant veriyorum) sesimi yükselterek senden istiyorum demektir.
"Allah'ın kitabı
gereğince" Allah'ın kitabının ihtiva ettiği hükme göre demektir. Burada
hakimin bazı kaba hasımların söyledikleri aramızda hak ile hükmet ve benzeri
sözlerine katlanmasının müstehap olduğu hükmü anlaşılmaktadır.
Ondan daha fakih olan
diğer hasım, dedi ki: İlim adamları der ki: Bununla göreceli olarak öbüründen
daha fakih (bilgili) olduğunu kastetmiş olabilir. Bu meselede ondan daha fakih
(daha bilgili) olduğunu da kastetmiş olma ihtimali vardır. Çünkü bu meseleyi
olduğu şekli ile anlatmıştı. Ayrıca konuşurken takındığı edeb ve izin istemesi
dolayısıyla da ayrıca yüce Allah'ın: ''Allah'ın ve Rasulü'nün huzurunda öne
geçmeyin" (Hucurat, I) buyruğundaki yasağa düşmekten çekindiği için ve
birinci hasmın "Allah adına sana and veriyorum ... " şeklindeki
hitabından -çünkü bu bedevilerin katılıklarından kaynaklanan bir ifade idi-
farklı bir şekilde hitab etmesi dolayısı ile böyle söylemiş olabilir.
"Benim oğlum bunun
yanında işçi idi." Yani ücretle çalışıyordu. İşçi anlamındaki
"asif"in çoğulu "usefa" diye gelir. Ecir ve ücera: İşçi,
işçiler; fakih ve fukaha gibi.
Rasülullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: ''Andolsun aranızda Allah'ın kitabı gereğince hüküm
vereceğim" buyruğunda Allah'ın hükmü ile hüküm vereceğini kastetmiş olma
ihtimali vardır. Bunun yüce Allah'ın: "Yahut Allah onlara bir çıkar yol
gösterinceye kadar" (Nisa, 15) buyruğuna işaret olduğu ve Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in daha önce Ubade b. es-Samit'in hadisinde geçtiği gibi
muhsan (evli) kimse hakkında çıkar yolu recm etmek diye tefsir ettiği
söylendiği gibi "yaşlı erkek ve yaşlı kadın zina ettikleri taktirde onları
recm ediniz" ayetine işaret olduğu da söylenmiştir. Bunun tilaveti nesh
olup hükmü baki kalmış buyruklardan olduğu da daha önce geçmiş bulunmaktadır. Buna
göre celde vurma cezasını da yüce Allah'ın: "Zina eden kadın ve zina eden
erkek. .. " (Nur, 2) ayetinden çıkarmış olmaktadır. Bundan maksadın
onların koyun ve cariye üzerine yaptıkları geçersiz sulhu bozmak olduğU da
söylenmiştir.
"İlim ehline sordum"
ifadesinden Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zamanında ondan başkasına
fetva sormanın caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) onun böyle yapmasına karşı çıkmamıştır. Yine bundan kendisinden daha
faziletli birisinin bulunması ile birlikte fazileti daha az olandan fetva
sormanın caiz olduğu da anlaşılmaktadır.
Rasülullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "cariye ve koyunlar geri verilmelidir" yani
onlar geri verilecektir. Onların sana geri verilmesi gerekir demektir. Bundan
da fasit sulh ün geri çevrileceği ve böyle bir sulhte mal almanın geri
verilmesi gereken bir batıl olduğu ve hadlerde fidye verip kurtulmanın
sözkonusu olmadığı da anlaşılmaktadır.
Rasülullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Senin oğlunun cezası yüz celde ve bir yıl
sürgündür" buyruğu şu şekilde yorumlanır: Oğul evli değildi ve zina
ettiğini itiraf etmişti. Yoksa babanın onun hakkındaki ikrarı kabul edilmez.
Yahut da verilen bu fetva: Eğer senin oğlun evli olmadığı halde zina etmişse onun
cezası yüz celde ve bir yıl sürgündür anlamında da olabilir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Ey Uneys! Bu adamın karısının yanına git ... "
Burada adı geçen Uneys meşhur bir sahabedir. Tam adı Uneys b. ed-Dehhak
el-Eslemi olup Şam'lı {Şam'da yerleşen} sahabeler arasında yer alır. İbn
Abdilberr, dedi ki: O Uneys b. Mersed'dir. Ama sahih ve meşhur olan
birincisidir. Kendisi Eslem'li idi. Kadın da aynı şeklide Eslem'li idi. Şunu da
bilelim ki Uneys'i göndermesi bizim mezhep alimlerimizden ve diğerlerinden olan
ilim adamlarına göre kadına durumu bu adamın oğlu ile zina ettiği şeklinde
itham etmiş olduğunu bildirmektir. Böylelikle kadına ondan zina iftirası (kasf)
haddi isteme imkanının bulunduğunu ona öğretmektir. Böylelikle ya bu haddin
uygulanmasını isteyebilir yahut onu af edebilirdi. Ancak zina ettiğini itiraf
etmesi halinde o taktirde o zata kasf cezasının uygulanması gerekmez. Aksine
kendisine zina haddini uygulamak gerekir ki o da recmdir. Çünkü kadın muhsan
idi. Bunun üzerine Uneys onun yanına gittiğinde kadın zina ettiğini itiraf
etti. Bundan dolayı Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de o kadının recm
edilmesini emir buyurdu ve recm edildi. Böyle bir tevilde bulunmak bir
zorunluluktur. Çünkü hadisin zahirine göre Uneys zina haddini uygulamak üzere
gönderilmişti. Halbuki asıl maksat bu değildir. Çünkü zina haddinin tecessüs ve
onun araştırılmasına ihtiyacı yoktur. Aksine zina eden kişi eğer zina ettiğini
ikrar edecek olursa daha önce geçtiği gibi ona bu ikrarından dönmesini telkin
etmek müstehaptır. İşte bu durumda sözünü ettiğimiz tevil kaçınılmaz olur.
Hakim'in meclisinde
belli bir kişi hakkında zina isnadında bulunulacak olursa hakimin o kimseye
kendisinin zina iftirası haddini uygulanmasını isteme hakkının bulunduğunu ona
bildirecek birisini göndermesi kap eder mi etmez mi hususunda mezhep
alimlerimiz farklı görüşlere sahiptir. Daha sahih olan böyle birisini
göndermenin vacip olduğudur.
Bu hadis-i şerifte
muhsan kimsenin recm edileceği ve recm ile birlikte ayrıca ona celde vurulmayacağı
hükmü anlaşılmaktadır ki bu husustaki görüş ayrılığına dair açıklamalar daha
önce geçti.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
6/17- ZİMMET EHLİ
OLAN YAHUDİLERİN ZİNA SEBEBİ İLE RECM EDİLMESİ BABI