SAHİH-İ MÜSLİM

Kasame, Muharib, Kısas ve Diyet

 

11- CENİN'İN DİYETİ VE HATA YOLU İLE ÖLDÜRME VE KASTA BENZER ÖLDÜRME HALİNDE DİYETİN, CENİNİN AKİLESİ TARAFINDAN ÖDENMESİ GEREKTİĞİ BABI

 

4365-34/1- Bize Yahya b. Yahya tahdis edip, dedi ki: Malik'e İbn Şihab'dan rivayetini okudum. O Ebu Seleme'den, o Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Huzeyl'den iki kadının biri diğerine (taş) attı. O da ceninini düşürdü. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de cenin hakkında bir gurre yani bir köle ya da bir cariye hükmünü verdi.

 

Diğer tahric: Buhari, 5756, 6904; Nesai, 4833

 

 

 

4366-35/2- Bize Kuteybe b. Said de tahdis etti, bize Leys İbn Şihab’DAN tahdis etti, o İbnu'l-Müseyyeb'den, o Ebu Hureyre’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Lihyanoğullarından bir kadının, ölü olarak düşen cenini hakkında bir gurre yani bir köle yahut bir cariye hükmünü verdi. Sonra aleyhine gurre hükmü verilen kadın vefat etti. Bu sefer Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O kadının mirasının oğullarına ve kocasına düştüğüne; diyetin de onun katili olan kadının asabesi tarafından ödeneceğine hüküm verdi.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 6740, 6909; Ebu Davud, 4577; Tirmizi, 2111; Nesai, 4832; [Hadisn son cümlesi, şarih merhum Nevel'nin ilgili açıklamaları göz önünde bulundurularak bu şekilde tercüme edilmiştir. -Çeviren-]

 

AÇIKLAMA:          (4365) "Huzey'den iki kadından biri diğerine (taş) attı ... " Bir diğer rivayette ise (4370) onu hamile iken bir çadır direği ile vurduğu ve o kadını öldürdüğü" kaydedilmektedir ..

 

"Bir gurre yani bir köle yahut cariye" Biz bunu hadis ve fıkıhta üstadlarımızdan tenvin ile "bigurretin" diye zaptettik. İlim adamlarının büyük çoğunluğu da kendi kitaplarında ve bu musanneflerinde de şerhlerinde de böylece zaptetmişlerdir.

 

Kadı Iyaz da, dedi ki: Burada "gurre" lafzı tenvinlidir, ondan sonra gelen de "köle yahut cariye lafızları" ondan bedeldir. Kadı Iyaz, dedi ki: Bazıları bunu izafet ile rivayet etmişlerdir. Ama birincisi daha kolayaçıklanabilir ve kıyasa daha uygundur.

 

El-Metali sahibi her iki şekli de sözkonusu ettikten sonra doğrusu tenvinli rivayettir demiştir. Biz de deriz ki: Bunu destekleyen ve buna açıklık getiren hususlardan birisi de Buhari'nin Sahihi'nde Diyetler Kitabı'nın Kadının Cenini'nin Diyeti Babı'nda, el-Muğire b. Şu'be'den şöyle dediği şeklindeki rivayetidir: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir köle yahut bir cariye olmak üzere gurre ile hüküm verdi. Böylelikle bu hadis-i şerifte gurreyi bir köle ya da bir cariye olarak açıklamış olmaktadır. ilim adamları der ki: Burada "ev: yahut" şüphe için değil taksim (kısımlara ayırmak) içindir. Gurreden maksat da bir köle yahut bir cariyedir demektir. Gurre onların her birisinin adıdır. Cevheri, dedi ki: Sanki -bir boyun (köle) azad etti, dedikleri gibi "gurre" lafzı ile bedenin tamamını ifade etmiş gibidir. Çünkü gurrenin asıl anlamı yüzün beyazlığıdır. Ondan dolayı Ebu Amr gurreden maksat köle ve cariyenin özellikle beyaz olanlarıdır demiştir. Ayrıca o siyahi köle kabul edilmez demiştir. Çünkü şayet Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gurre ile köle ve cariyenin şahıslarından ayrı fazladan bir anlam kastetmemiş olsaydı bunu ayrıca sözkonusu etmez ve sadece "bir köle yahut bir cariye" demekle yetinirdi. Ebu Amr'ın bu kanaati ise fukahanın ittifakla kabul ettiği kanaate aykırıdır. Çünkü onların kanaatine göre siyah köle ve cariye de makbuldür. Beyaz olması muayyen değildir. Onlara göre muteber olan bu köle ve cariyenin değerinin annenin diyetinin onda biri yahut da babanın diyetinin yirmide biri olmasıdır. Dil bilginleri der ki: Gurre Araplara göre bir şeyin en nefis olanıdır. Burada ise insan hakkında kullanılmıştır. Çünkü yüce Allah insanı Ahsen-i takvimde (en mükemmel ölçü ve güzellikte) yaratmıştır.

 

Sahih'in dışındaki kaynaklarda yer alan bazı rivayetlerde bir köle yahut bir cariye yahut bir at yahut bir katırdan ibaret bir gurre rivayeti ise batıl bir rivayettir. Bununla birlikte seleften bazıları bunu delil almıştır. Tavus, Ata ve Mücahid’DEN gurrinin bir köle, bir cariye ya da bir at olduğu görüşü nakledilmiştir. Davud ise: Kendisine gurre denilebilen her bir şey geçerlidir demiştir. ilim adamlarının ittifak ettiklerine göre ceninin diyeti cenin ister erkek ister dişi olsun gurredir. İlim adamları der ki: Bunun böyle olmasının sebebi bazen (cinsiyetinin) belli olmaması ve bunun neticesinde anlaşmazlığın çok olmasıdır. Bundan dolayı şeriat bunu anlaşmazlığı ortadan kaldıracak bir esas ile tespit etmiştir. Ceninin hilkati de organları ister tamam olsun, ister eksik bulunsun, isterse de bir insan suretinin şekillendiği bir çiğnem et olsun fark etmez. Bütün bu hallerde icma ile gurre gerekir. Ayrıca gurre şer'i miras paylarına göre onun mirasçılarına verilir. Bu kendisinden miras alınan ama kendisi miras almayan bir kişiliktir. Bunun bir kısmı hür, bir kısmı köle kişi dışında bir benzeri bilinmemektedir. Böyle birisi bize göre miras almayan bir köledir. Peki ondan miras alınır mı? Bu hususta iki görüş vardır. Daha sahih olanına göre ondan miras alınır. Bizim de büyük toplulukların kabul ettiği kanaat de budur. Kadı Iyaz kimi ilim adamından ceninin annenin organlarından bir organ gibi olduğunu, böylelikle ceninin diyetinin özel olarak annesine verileceğini söylediğini nakletmektedir.

 

Şunu bilelim ki, bütün bu açıklamalarda maksat, ceninin ölü olarak düşmesi şartına bağlıdır. Eğer canlı olarak düşer sonra ölürse o taktirde büyük bir şahsın tam diyeti gerekir. Eğer erkek ise yüz deve, dişi ise elli deve diyet verilir. Bu hususta icma vardır. Bütün bu hallerde kasıt ile hata arasında da fark yoktur. Gurre verilmesinin icap ettiği hallerde gurreyi cani değil akile öder. Şafii, Ebu Hanife ve diğer Kufelilerin -Allah onlardan razı olsun- görüşü budur. Malik ve Basralı alimler ise cani tarafından ödenmesi gerekir demişlerdir. Şafii ve diğerleri de caniye kefaret gerekir demiştir. Bazıları ona kefaret yoktur demiştir. Bu da Malik ve Ebu Hanife'nin -Allah ikisinden de razı olsungörüşüdür. Allah en iyi bilendir.

 

(4366) "Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ölü olarak düşen Lihyanoğullarından bir kadının cenini hakkında bir gurre ile yani bir köle yahut bir cariye ile hüküm verdi. .. " İlim adamları der ki: Buradaki sözler asıl maksattan farklı bir anlamın yanlış olarak anlaşılmasına sebep olabilir. Doğru anlamı şudur: Ölen kadın kendisine karşı cinayet işlenen ceninin annesidir. Cinayeti işleyen kadın değildir. Zaten bunu bundan sonraki hadiste: "Hem o kadını hem de karnındakini öldürdü" ifadesi açıklamış olmaktadır. Bu durumda "hakkında gurre hükmünü verdi" sözünden maksat lehine gurre hükmünü verdiği kadındır. Böylelikle onun lehine hüküm verdi ifadesini "ala" ile zikretmiş olmaktadır. Hadisteki "diyetin de asabesi tarafından ödeneceğine hüküm verdi" ifadesinden maksat ise öldüren kadının asabesidir.

 

 

 

 

4367-36/3- Bana Ebu't-Tahir de tahdis etti, bize İbn Vehb tahdis etti (H.) Bize Harmele b. Yahya et-Tucibi de tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus İbn Şihab’DAN haber verdi, o İbnu'l-Müseyyeb ve Ebu Seleme b. Abdurrahman’DAN rivayet ettiğine göre Ebu Hureyre, dedi ki: Huzeyl’DEN iki kadın birbiri ile kavga etti, onlardan biri diğerine bir taş atarak onu ve karnındakini öldürdü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e dava ettiler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de o kadının diyetinin bir gurre yani bir köle yahut bir cariye olduğuna hüküm verdiği gibi kadının diyetinin onun (öldüren kadının) akilesi üzerine (onlar tarafından ödeneceğine) hüküm verdi. (Öldürülen) kadını onun çocuğunu ve onlarla birlikte olanları da mirasçı yaptı. Hamel b. en-Nabiğa el-Hüzeli ise: Ey Allah'ın Rasulü! Ben bir şey içmemiş, yememiş, konuşmamış, ağlamamış birisinin cezasını nasıl ödeyeyim? Böyle birisinin cezası olmaz hederdir deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu ancak kahinlerin kardeşlerindendir" buyurdu. O seci'li konuştuğu için Allah Rasulü böyle, dedi. 

 

Diğer tahric: Buhari, 6910 -muhtasar-; Ebu Davud, 4576; Nesai, 4833

 

 

 

4368- .. ./4- Bize Abd b. Humeyd tahdis etti ... Ebu Hureyre, dedi ki: İki kadın birbiri ile vuruştu deyip, hadisi olayı ile zikretti ama "onun çocuğunu ve onunla birlikte olanları ona mirasçı yaptı" ibaresini zikretmedi fakat: birisi: diyetini nasıl öderiz, dedi. ama Hamel b. Malik ismini vermedi.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

4369-37/5- Bize İshak b. İbrahim el-Hanzali tahdis etti... Muğire b.

Şu'be, dedi ki: Bir kadın hamile olduğu halde kumasına bir çadır direği ile vurdu ve onu öldürdü. (Muğire), dedi ki: İki kadından birisi Lihyan'lı idi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öldürülen kadının diyetini öldüren kadının asabesine yükledi. Ayrıca karnındaki karşılığında da bir gurreye hüküm verdi. Öldüren kadının asabesinden bir adam: Bizler yemek yememiş, bir şey içmemiş, doğarken ağlamamış birisinin diyetini mi ödeyeceğiz? Bunun gibi olanların (diyeti) heder edilir deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bedevilerin seci'leri gibi seci' mi bu" buyurdu. (Muğire), dedi ki: Ve onları diyet ödemekle yükümlü tuttu. 

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 4568, 4569; Tirmizi, 1411 -muhtasar-; Nesai, , 4836-4841, 4842 -mürsel olarak-; İbn Mace, 2633

 

 

 

4370-38/6- Bana Muhammed b. Rafi'de tahdis etti. .. Muğire b. Şu'be'den rivayete göre bir kadın kumasını bir çadır direği ile öldürdü. Bu hususta Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelindi. O da onun (katil kadının) akilesinin diyet ödeyeceği hükmünü verdi. Ölen kadın hamile idi. Cenini hakkında da bir gurre verilmesi hükmünü verdi. (Katil) kadının asabesinden birisi: Yememiş, içmemiş, doğarken bağırmamış birisinin diyetini mi ödeyeceğiz? Böyle birisi hederdir deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bedevilerin söylediği sed" gibi bir sed" mi" buyurdu.

 

 

 

4371- .. ./7- Bana Muhammed b. Hatim ve Muhammed b. Beşştır tahdis edip, dedi ki: Bize Abdurrahman b. Mehdi, Süfyan'dan tahdis etti, o Mansur'dan bu isnad ile Cerir'in ve Mufaddal'ın hadisleri ile aynı manada rivayet etti. 

 

 

 

4372- .. ./8- Bana Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip, dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer Şu'be'den tahdis etti, o Mansur’DAN onların hadisi isnadı ile ve zikrettikleri kıssası ile rivayet etti. Ancak bu rivayette: Kadın düşük yaptı. Bu husus Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e dava edilince hakkında gurre verilmesi hükmünü verdi ve bunu ödemeyi (katil) kadının velilerine yükle di ifadeleri yer almakla birlikte hadiste kadının diyetini sözkonusu etmedi.

 

 

 

4373-39/9- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, Ebu Kureyb ve İshakb. İbrahim -lafız Ebu Bekr'e ait olmak üzere- tahdis etti. İshak bize Veki', Hişam b. Urve’DEN haber verdi derken diğer ikisi tahdis etti, dedi. (Hişa!!l) babasından, o Misver b. Mahreme'den şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. Hattab insanlarla kadının cenini hakkında istişare etti. Muğire b. Şu'be bunun üzerine: Ben Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in onun hakkında bir gurre yani bir köle yahut bir cariye hükmünü verdiğine tanık oldum, dedi. (Misver), dedi ki: Bunun üzerine Ömer: Seninle birlikte şahitlik edecek birisini bana getir, dedi. (Misver): Bunun üzerine Muhammed b. Mesleme onun lehine şahitlik etti, dedi.

 

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 4570; İbn Mace, 2640

 

AÇIKLAMA:          (4367) "Onlardan biri diğerine bir taş atıp onu karnındaki ile birlikte öldürdü ... " Diğer rivayette (4369) "bir çadırın direği ile ona vurdu" denilmektedir. Buradaki taş ve direk çoğunlukla öldürme kastı ile kullanılmayan küçük taş ve küçük direk hakkında yorumlanır. BÖylelikle bu akile üzerine diyet ödemenin vacip olduğu şibhuant (kasta benzer) bir öldürme olur. Böyle bir öldürme de cinayeti işleyenin kendisine kısas da diyet de kap etmez. Şafii ve büyük çoğunluğun görüşü budur.

 

(4367) "Bunun üzerine Hamel b. Nabiğa el-Hüzeli, dedi ki: ... Bu ancak kahinlerin kardeşlerindendir buyurdu. Söylediği seci"den ötürü böyle, dedi." Burada Hamel b. en-Nabiğa diyerek onu dedesine nisbet etmiştir. Çünkü o Hamel b. Malik b. en-Nabiğa'dır. Hamel isminde ha ve mim harfleri fethalıdır.

 

"Böylesinin kanı hederdir" sözü Buhari ve Müslim'in Sahihleri ile daha başka kaynaklarda iki şekilde rivayet edilmiştir. Birincisi ye harfi ötreli ve lam harfi şeddeli olarak "yutallu" diye rivayet edilmiştir ki heder edilir, hükümsüz kabul edilir ve tazminatı ödenmez demek olur. İkincisi ise be harfi fethalı ve lam şeddesiz olarak "batıl olmak anlamındaki mutlan" den mazi mı olarak "batala: batıl olur" diye rivayet edilmiştir. Bu da aynı şekilde hükümsüzdür anlamındadır. Ama bizim diyarımızın nüshalarının çoğunluğunda ye harfi iledir. Kadı Iyaz'ın da naklettiğine göre Müslim'in Sahihi'nin ravilerinin çoğunluğu bunu be harfi ile (batala) diye rivayet etmişlerdir. Dil bilginleri der ki: Tı harfi ötreli olarak tulle demuhu ifadesi he der olur demektir. Etallehu elhakim ise onu heder etti anlamındadır. Bazıları ise lazım (geçişsiz) olarak tı harfinin fethalı söylenerek "talla demuhu" denilmesini caiz görmüşlerdir. Ama çoğunluk bunu kabul etmemektedir.

 

"Bu ancak kahinlerin kardeşlerindendir, 9uyurdu. Seci"li konuştuğu için böyle buyurdu." Diğer rivayette (4369) "Bedevilerin seci"leri gibi bir seci" mi" buyurmaktadır. İlim adamları der ki: Onun bu seci"li konuşmasını iki bakımdan yermiş olmaktadır. Birincisi bu seci'li konuşması ile şeriatın hükmüne itiraz etmiş ve onu çürütmeye kalkışmıştır. İkincisi ise bu şekilde konuşmak için kendisini zorlamıştır. İşte bu iki türlü seci' yerilmiş seci'lerdir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bazı zamanlarda söylediği seci'li sözlere gelince -ki bunlar hadiste meşhurdur- bu kabilden değildir. Çünkü O bu seci'li sözleri ile ne şeriatın hükmüne itiraz etmiştir, ne de bunları söylemek için kendisini zorlamıştır. Dolayısı ile bunda yasak sözkonusu değildir. Aksine böyle bir söz söylemek güzeldir. Bu yaptığımız yorumu destekleyen hususlardallabirisi de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "bedevilerin seci' gibi" buyruğu ile bazı seci'li konuşmaların yerilmiş olduğuna işaret etmesidir. Allah en iyi bilendir.

 

(4367) "Huzey!’DEN iki kadın" bir rivayette ise (4369) "Lihyanoğullarından bir kadın" denilmektedir. Meşhur olan "Lihyan" isminde lam harfinin kesreli söyleyişidir. Fethalı olarak (lahyan) diye de rivayet edilmiştir. Lihyan, Huzeylilerin bir koludur.

 

"Bir kadın kumasına vurdu." Dil bilginleri der ki: Erkeğin iki zevcesinden her biri diğerinin kumasıdır. Ona bu ismin (dara: zarar verici) veriliş sebebi ise adeten aralarında karşılıklı zararın ortaya çıkması ve her birinin diğeri sebebi ile zarar görmesi dolayısıyladır.

"Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öldüren kadının asabesini öldürülen kadının diyetini ödemekle yükümlü tuttu." İşte bu fukahanın söylediği hata yolu ile öldürme diyeti akileye düşer. Bu da ancak katilin -oğulları ve babaları dışında- asabelerine özel olarak düşer şeklindeki görüşlerine bir delildir.

 

(4373) "Ömer b. el-Hattab (r.a.) insanlarla kadının düşürdüğü cenin hakkında istişare etti." Müslim'in bütün nüshalarında (cenin anlamındaki) "mılas" lafzında mim harfi kesreli lam harfi şeddeli son harfi de sad'dır. Bu da kadının cenini demektir. Ama sözlükte bilinen kullanım kesreli bir hemze başa getirilerek "imlasulmerre" kullanımıdır. Dil bilginleri der ki: emlasat ezlagat ehvelet ve ahdaat fiillerinin hepsi aynı anlamdadır. Bu da kadının cenini vaktinden önce bırakmasını anlatır. Elden kayan her bir şey hakkında mim harfi fethalı lam harfi kesreli olarak melisa denilir. Mastarı ise lam harfi fethalı olarak "melasan" diye gelir. Emlasa da söylenir. İki ayrı söyleyiş olur.

 

El-Humeydi bu hadisi el-Cem Beyne's-Sahihayn adlı eserinde zikredip şunları söylemiştir: Dilde bilinen hemzeli olarak "imlas" kullanımıdır. Kadı Iyaz, dedi ki: Bir şeyin elden kaçmasını anlatmak için "melesa'ş-şey'u" kullanımı görülmüştür. Eğer bununla cenin kastedilecek olursa Milas kullanılabilir.

 

"Bize Veki' Hişam b. Urve'den tahdis etti. .. Kadının düşürdüğü cenin hakkında istişare etti." Bu hadis de Darakutni'nin Müslim'e istidrakte bulunduğu hadislerdendir. O, dedi ki: Veki' bu hadiste yanılmış ve Hişam'ın arkadaşları ona muhalefet ederek hadisin senedinde Misver'i zikretmemişlerdir. Doğrusu da budur. Müslim de Veki'nin hadisinden başkasını zikretmemiş bulunuyor. Buhari ise ona muhalif rivayet edenlerin hadisini zikretmiştir. Doğrusu budur. Darakutni'nin, dediği budur. Ama Buhari'de Hişam'dan, o babasından, o Muğire'den rivayet ettiğine göre Ömer (radıyallahu anh) kadının düşük yapması hakkında sordu şeklindedir. Ama hadisin muttasıl olabilmesi için Misver'in ve Urve'nin zikredilmesi mutlaka gerekir. Çünkü Urve Ömer b. el-Hattab'a (radıyallahu anh) yetişmemiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

1/12- HIRSIZLIĞIN HADDİ VE NİSABI BABI