SAHİH-İ MÜSLİM |
Kasame, Muharib, Kısas ve Diyet |
10- ÖLDÜRME İKRARININ
SAHİH OLDUĞU VE MAKTÜLÜN VELİSİNE KISAS YAPMA İMKANININ VERİLMESİ ONDAN DA AF
ETMESİNİ İSTEMENİN MÜSTEHAP OLDUĞU BABI
4363-32/1- Bize Ubeydullah
b. Muaz el-Anberi de tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Ebu Yunus, Simak
b. Harb'den tahdis ettiğine göre Alkame b. Vail kendisine tahdis etti, babası
da kendisine tahdis edip, dedi ki: Ben Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
oturmakta iken bir adam bir başkasını deriden örülmüş bir ip ile arkasından
çekerek geliverdi ve: Ey Allah'ın Rasulü! Bu kardeşimi öldürdü, dedi.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona:
"Onu öldürdün
mü?" diye sordu. (O adam): Eğer o itiraf etmez ise ben de ona karşı
delilimi ortaya koyarım, dedi.- Adam: Evet, onu öldürdüm, dedi. Allah Rasulü:
"Onu nasıl öldürdün" dedi. O: Onunla birlikte bir ağaçta yaprak
silkelerken bana sövdü, beni kızdırdı. Ben de baltayı başının yan tarafına
vurdum ve onu öldürdüm, dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona:
"Peki kendini kurtarmak için buna ödeyeceğin bir şeyin var mı"
buyurdu. O: Benim elbisemden ve baltamdan başka mal namına bir şeyim yok, dedi.
Allah Rasulü: "Sence senin kavmin seni satın alır mı (senin adına diyet öder
mi)" Adam: Ben kavmim nazarında buna değmeyecek birisiyim, dedi. Ona ipini
attı ve: "Seni adamınla başbaşa bırakıyorum" buyurdu. Adam da onu
alıp gitti. Adam arkasını dönünce Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Eğer onu öldürürse o da onun gibi olur" buyurdu. Bu sefer adam geri
döndü ve: Ey Allah'ın Rasulü! Senin: "Onu öldürürse o da onun gibi
olur" buyurduğun bana ulaştı. Halbuki ben onu senin emrinle aldım, dedi.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen bunun hem senin günahını
hem senin arkadaşının (öldürülen kardeşinin) günahını yüklenmesini istemez
misin" buyurdu. Adam, dedi ki: Ey Allah'ın Nebisi! -muhtemelen 0- elbette,
dedi. Allah Rasulü de:
"Şüphesiz ki o da
bunun gibidir" buyurdu. Bu sefer adam onun ipini attı ve onu serbest bıraktı.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 4499, 4500, 4501; Nesai, 4737-4743, 5430
4364-33/2- Bana Muhammed
b. Hatim de tahdis etti, bize Said b. Süleyman tahdis etti, bize Huşeym tahdis
etti, bize İsmail b. Salim, Alkame b. Vail’DEN haber verdi, o babasından şöyle
dediğini rivayet etti: Rasulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir adamı
öldürmüş bir adam getirildi. Maktulün velisine ona kısas uygulaması imkanını
verdi. Boynundaki bir ipten tasma ile onu çekip alıp gitti. Adam arkasını dönüp
gidince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Öldüren de öldürülen de
ateştedir" buyurdu. Bunun üzerine bir adam o adama gitti ve ona Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in söylediğini söyleyince onu serbest
bırakıverdi.
İsmail b. Salim, dedi
ki: Ben bunu Habib b. Ebu Sabit'e zikrettim de o:
Bana İbn Eşva'ın tahdis
ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ondan katili affetmesini
istedi. O kabul etmedi, dedi.
AÇIKLAMA: (4363)
"Bir adam bir diğerini örülmüş deriden yapılmış bir iple sürükleyerek geldi
... Baltayla onun başının yan tarafına vurdum ve onu öldürdüm."
"Ağaçtan yaprak
silkiyorduk." Yaprak silkmek; ağaca bir asa ile vurup
yaprağını düşürmek ve
hayvanlara yedirmek üzere bir araya toplamaktır.
Bu hadisten
anlaşıldığına göre:
1. Suç işleyen canilere
sert davranılır.
2. Bağlanarak veliyyül
emrin huzuruna getirilir.
3. Davalıya davaya karşı
vereceği cevabı sorulur. Çünkü belki ikrar eder, bu durumda davacı da hakim de
şahitleri huzura çağırıp, onların adaletli kimseler olduklarına dair
tanıklıklar için ayrıca yorulmalarına gerek kalmaz. Çünkü ikrar ile hüküm
vermek kesinlikle hüküm vermektir. Beyyineye bağlı olarak hüküm vermek ise zan
ile hüküm vermektir.
4. Hakim ve başkaları
maktulün velisinin caniyi affetmesini isterler.
5. Davanın hakime
ulaşmasından sonra affetmek caizdir.
6. Kasten öldürme de
diyet almak caizdir. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadisin
devamında: "Sende kendin için ödeyecek bir şeyler var mı" diye
sormuştur.
7. Kasten öldürmek
ikrarı kabul edilir.
"Adam onu alıp
gitti. Arkasını dönüp gidince ... sonra adam onun ipini atıp onu serbest
bıraktı." Diğer rivayette de: "Onu alıp gitti, arkasını dönünce
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) katil de maktul de ateştedir"
buyurdu.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Eğer onu öldürürse o da onun gibidir" buyruğu
ile ilgili sağlıklı yorum şudur: Bunların birinin diğerine bir lütuf ve bir
minnetinin bulunmaması bakımından o da onun gibi olur. Çünkü (onu öldürmekle)
ondaki hakkını tamamen almış olur. Halbuki onu affederse durum böyle olmaz. O
taktirde lütuf ve minnet sahibi olur, ahirette de pek büyük bir mükafat,
dünyada da güzel övgü alır. Bir diğer açıklamaya göre haram olmak ve mübah
olmak bakımından farklı olsalar bile katil olması bakımından onun gibidir.
Çünkü her ikisi de öfkelerine itaat etmek ve hevalarına uymak bakımından
birbirine eşit olurlar. Özellikle de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
kendisinden affetmesini istemişken bu böyledir.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in doğru olarak söylediği bu lafızlar ile bu şekilde söylemesi doğru
bir maksadı hissettirmek ve ona dikkat çekmek içindir. O da şudur: Veli belki
önceki kararından vazgeçip affedebilir. Affetmek ise veli için de maktul için
de dinleri bakımından bir maslahattır. Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "O senin de senin arkadaşının (maktulünün) de günahını alır"
buyurmaktadır.
8. Canının maslahatına
da riayet edilir ki o da onu ölümden kurtarmaktır. Af etmek bir maslahat olduğu
için buna tariz (denilen üstü kapalı bir ifade) ile ulaşmış oldu.
Mezhep alimlerimizden
ed-Damri ve başkaları ve diğer mezhep alimleri de müftü eğer üstü kapalı
ifadede fetva soran için bir maslahat görecek olursa maksadın kendisi ile gerçekleşeceği
bir tariz ile üstü kapalı ifadeler kullanması. müstehaptır. Bununla birlikte bu
söylediklerinde de doğru söylemelidir. Bu ilim adamları der ki: Buna örnek bir
kimsenin kendisine katil hakkında onun tevbesi olur mu diye so rup , müftüye
bir karine ile eğer tevbesinin olacağına dair fetva vermesi halinde bir kötülük
doğuracaksa -bu da saldırganın artık bundan sonra bir çıkış yolu bulabileceği
düşüncesi ile öldürmeyi hafife almasıdır- o taktirde durum bu iken müftü: İbn
Abbas’DAN katilin tevbesi yoktur, dediği rivayet edilmiştir diye cevap verir. O
İbn Abbas’DAN böyle bir sözün sahih olarak rivayet edildiğini söylerken -müftü
bu kanaatte olmasa dahi ve bu meselede İbn Abbas ile aynı görüşü paylaşmasa
dahi- bu sözünde doğrudur. Fakat soru soran kişi onun bu sözünden onun da İbn
Abbas'la aynı kanaatte olduğunu anlar ve bu onun bu işten vazgeçmesine sebep
olur. İşte bu ve buna benzer mesela oruçlu iken gıybet yapmak orucu bozar mı
diye soran kimseye hadis-i şerifte gıybetin oruçlunun orucunu bozacağı rivayet
edilmiştir demesi de bunun gibidir.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) 'in: "Katil de maktul de ateştedir" buyruğundpn
maksat bu ikisi değildir. Çünkü veli Nebi'nin emri ile onu öldürmek için
almıştı. Aksine maksat bu ikisinden başkalarıdır. O da iki müslüman asabiyet
(kavmiyet) ve bunun gibi çarpışmalarda olduğu gibi haram olan bir çarpışmada
kılıçları ile karşı karşıya gelecek olurlarsa öldüren de öldürülen de
ateştedir. Bundan kasıt ise az önce sözünü ettiğimiz şekilde tariz (üstü kapalı)
anlatımdır. Böyle demesinin sebebi de az önce yaptığımız açıklamadaki gibidir.
Çünkü veli bu sözden kendisinin de bu kapsama gireceği anlamını çıkartır.
Bundan dolayı onu öldürmekten vazgeçti, böylelikle de maksat hasıl oldu. Allah
en iyi bilendir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Onun hem senin günahını hem arkadaşının (öldürülen
kardeşinin) günahını almasını istemez misin" buyruğunun anlamının şöyle
olduğu söylenmiştir: Yani o öldürülenin canının çıkmasına sebep olmakla maktulün
günahını ve kardeşinin can acısını tattırdığı için velinin günahını
yüklenecektir. Belki de şanı yüce Allah bu hususu özel olarak o adam hakkında
vahiy ile bildirmiş olabilir. Ayrıca bunun şu anlama gelme ihtimali de vardır:
Senin onu affetmen, senin de günahının düşmesine, öldürülen kardeşinin de
günahının düşmesine sebep olabilir. Kastedilen ise bu katil ile ilgisi
bulunmayan daha önce her ikisinin işledikleri bir takım masiyetlerin günahıdır.
Bu durumda buradaki "yebuü" fiili günahlarının düşmesi anlamına
gelir. Mecaz olarak bunun hakkında bu lafız kullanılmış olur.
Kadı Iyaz, dedi ki: Bu
hadis-i şerifte ayrıca kısas sebebi ile öldürülmenin katil ile Allah arasındaki
günahlarına kefaret olsa bile katilin günahlarının tümüne kefaret olmadığını
göstermektedir. Nitekim bir başka hadiste de böyle belirtilmiştir. Kendisi ile
Allah arasındaki günaha kefarettir ama maktulün hakkı kalmaya devam eder. Allah
en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: