SAHİH-İ MÜSLİM

Kasame, Muharib, Kısas ve Diyet

 

9- KAN, IRZ VE MALLARIN AĞIR BİR ŞEKİLDE HARAM KILINDIKLARI BABI

 

4359-29/1- Bize Ebu Bekir b. Ebi Şeybe ve Yahya b. Habib el-Harisi -lafızları birbirlerine yakın olmak üzere- tahdis etti, dedi ki: Bize Abdülvehhab es-Sekafi, Eyyub'dan tahdis etti, o İbn Sirin'den, o İbn Ebi Bekre'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle dediğini rivayet etti: ''Şüphesiz ki o zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü şekline dönüş gelmiş bulunuyor. Yıl oniki aydır. Bunların dördü haram aydır. Üçü ise -Zilkade, Zilhicce ve Muharrem- arka arkaya gelir. Bir diğeri ise Cumade ile Şa'ban arasındaki Mudar'(lılar)ın ayı olan Receb ayıdır.

 

Sonra: "Bu hangi aydır?" buyurdu. Biz: Allah ve Resulü daha iyi bilir, dedik. Sonra sustu. Öyle ki bu aya isminden başka bir isim vereceğini sandık. O: "Zülhicce değil mi" buyurdu. Biz: Evet, öyledir, dedik. O: "Peki bu hangi şehirdir" buyurdu. Biz: Allah ve Resulü en iyi bilir, dedik. O bu şehire isminden başka bir isim verecektir zannına kapılıncaya kadar sustu ve: "Bu (haram) belde değil mi" buyurdu. Biz: Evet, öyledir, dedik.

 

Sonra: "Bu hangi gündür" buyurdu. Biz: Allah ve Resulü daha iyi bilir, dedik. Bugüne isminden başka bir isim verecektir diye zannedinceye kadar sustu sonra: "Nahr günü değil mi" buyurdu. Biz: Evet ey Allah'ın Resulü, dedik. O: "Şüphesiz kanlarınız ve mallarınız -Muhammed, dedi ki zannederim şunları da söyledi- ve ırzlarınız şu ayınızda şu beldenizde bugününüzün haram kılındığı gibi size haramdır. Yakında Rabbinizin huzuruna çıkacaksınız. Size amellerinizi soracaktır. Sakın benden sonra biri diğerinizin boynunu vuran kafirler -yahut dalalete düşmüş kimseler- olarak dönmeyin. Dikkat edin hazır bulunan bulunmayana tebliğ etsin. Çünkü belki kendisine tebliğ olunan kişi onu (ilk olarak) bizzat işitmiş olan bazı kimselerden daha iyi belleyebilir" buyurduktan sonra: "Haydi söyleyin, tebliğ ettim mi" buyurdu.

 

İbn Habib rivayetinde: "Ve Mudar{lılar) 'ın Receb'i" dedi. Ebu Bekr'in rivayetinde de:"Benden sonra ... sakın dönmeyin" diye zikretti.

 

Diğer tahric: Buhari, 67 -muhtasar-, 105 -muhtasar-, 1741, 3197 -muhtasar-, 4406,4662 -muhtasar-, 5550, 7078, 7447

 

 

 

4360-30/2- Bize Nasr b. Ali el-Cahdami tahdis etti, bize Yezid b. Zurey' tahdis etti, bize Abdullah b. Avn, Muhammed b. Sirin'den tahdis etti, o Abdurrahman b. Ebu Bekre'den, o babasından şöyle dediğini rivayet etti: O gün gelince {Allah Rasülü} devesinin üzerine oturdu ve bir kişi o devenin yularını tuttu. O: "Bugün hangi gündür biliyor musunuz" buyurdu. Onlar:

Allah ve Rasulü en iyi bilir, dediler. Öyle ki biz ona asıl adından başka bir isim vereceğini sandık. Sonra: "Nahr günü değil mi" buyurdu. Biz, evet ey Allah'ın Rasulü, o gündür, dedik.

O: "Bu hangi aydır" buyurdu. Biz: Allah ve Rasulü en iyi bilir, dedik.

O: "Zülhicce değil mi" buyurdu. Biz: Evet ey Allah'ın Rasulü, Zülhicce'dir, dedik.

O: "Bu hangi şehirdir" buyurdu. Biz: Allah ve Rasulü en iyi bilir, dedik. Öyle ki ona kendi adından başka bir isim vereceğini sandık. Sonra: "Bu (haram) belde değil mi" buyurdu. Biz: Haram beldedir ey Allah'ın Rasulü, dedik.

 

Bu sefer: "Şüphesiz kanlarınız, mallarınız, ırzlarınız bu gününüzün, bu ayında, bu şehrinizde haram olduğu gibi haramdır. O halde hazır bulunan bulunmayana tebliğ etsin" buyurdu.

{Ebu Bekre} dedi ki: Sonra beyazı siyahından daha çok iki koçun yanına gitti, onları kesti. Sonra az miktardaki koyun etini alıp onu aramızda paylaştırdı. 

 

 

 

4361- .. ./3- Bize Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti, bize Hammad b. Mes'ade, İbn Avn'dan şöyle dediğini tahdis etti: Muhammed, dedi ki: Abdurrahman b. Ebu Bekre babasının şöyle dediğini nakletti: O gün gelince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir devenin üzerine oturdu. Bir adam da o devenin yularını tutuyordu. Sonra Yezid b. Zurey'in hadisine yakın olarak hadisi zikretti.

 

 

 

4362-31/4- Bana Muhammed b, Hatim b. Meymun tahdis etti, bize Yahya b. Said tahdis etti, bize Kurra b. Halid tahdis etti, bize Muhammed b. Sirin, Abdurrahman b. Ebu Bekre'den ve bence Abdurrahman b. Ebu Bekre'den daha üstün bir diğer adamdan tahdis etti. (H.) Bize Muhammed b. Amr b. Cebele ve Ahmed b. Hiraş da tahdis edip, dedi ki: Bize Ebu Amir, Abdulmelik b. Amr tahdis etti, bize Kurra, Yahya b. Said'in isnadı ile tahdis etti ve bu adamın adını Humeyd b. Abdurrahman olarak verdi- o Ebu Bekre’DEN şöyle dediğini rivayet etti: RasuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Nahr günü hutbe verip: Bu hangi gündür buyurdu. Sonra hadisi İbn Avn'ın hadisi gibi naklettiler. Ancak o rivayetinde: "lrzlarınız" ibaresini de sonra iki koça yöneldi ve sonrasını da zikretmedi. Ama hadiste: "Rabbinizin huzuruna çıkacağı güne kadar bu ayınızda, bu şehrinizde, bu gününüzün haram kılındığı gibi (haram kıldı), tebliğ ettim mi" buyurdu. Onlar, evet, dedi. Allah Rasulü: ''Allah'ım şahit ol" buyurdu.

 

 

AÇIKLAMA:          (4359) "RasuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Şüphesiz zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü ilk haline dönüp gelmiş bulunuyor. .. ve Cumade ile Şaban arasındaki Mudarlıların ayı olan Receb ayı. "

 

Zülkade kaf harfi fethalı, Zülhicce ha harfi kesrelidir. Meşhur olan söyleyiş budur. Az kullanılan bir söyleyişe göre ise Zülki'de ve Zülhacce de denilebilir. Müslümanlar dört haram ayın bu hadiste adı geçen aylar olduğu üzerinde icma etmişlerdir. Fakat bu haram ayların nasıl sayılacağı hususu ile ilgili müstehap olan adab hakkında ihtilaf etmişlerdir. Kufeliler ile edebiyat bilginlerinden bir kesim el-Muharram, Recep, Zülkade ve Zülhicce şeklinde sayılacaklarını ve böylelikle her dört ayın da aynı senenin ayları olarak sözkonusu edileceğini söylemişlerdir. Medine ve Basra alimleri ile ilim adamlarının büyük çoğunluğu bunlar Zülkade, Zülhicce, Muharrem ve Recep, üçü arka arkaya ve biri de tek başına olmak üzere sayılır demişlerdir. Sahih hadislerin zikrettiği doğru şekil işte budur. Bu hadislerden birisi de açıklamakta olduğumuz hadistir. Esasen bu şekilde ayların zikredilmesi üzerinde bütün taifelerden insanlar mutabakat halindedirler.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'in: "Cumade ile Şaban arasındaki Mudarlıların Receb'i"buyruğuna gelince; bu ayı bu şekilde kayıtlı olarak olarak sözkonusu etmesi onu açıklamak ve onun ile ilgili karışıklığı gidermekten işi ileriye götürmek içindir. İlim adamları derler ki: Mudarlılar ile Rabialılar arasında Recep ayı hakkında ihtilaf vardı. Çünkü Mudarlılar şu anda bilinen bu ayı Recep olarak kabul ederlerdi ki bu da Cumade ile Şaban arasındaki aydır. Rabialılar ise bunu Ramazan ayı olarak kabul ederlerdi. Bundan dolayı Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu ayı Mudarlılara izafe etmiştir. Bir diğer görüşe göre onlar bu ayı başkalarından daha ileri derecede tazim ediyorlardı. Bir diğer açıklamaya göre Araplar Recep ve Şaban aylarına "recebeyn: iki recep" adını verirlerdi. Bir diğer açıklamaya göre ise Cumade ve Recep aylarına Cumadeyn: iki cumade adını verirler ve Şaban'a de Recep derlerdi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Şüphesiz ki zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü ilk haline göre dönmüştür" buyruğu ile ilgili olarak ilim adamları der ki: Bu, şu demektir: Onlar cahiliye döneminde haram ayları haram kabul etmek hususunda İbrahim (as) dinine bağlı idiler. Peşpeşe üç ay savaşsız kalmak onlara ağır geliyordu. Bundan dolayı savaşmaya gerek gördükleri zaman Muharrem ayının haramlığını ondan sonraki aya yani Safer ayına ertelerlerdi. Sonra da diğer bir senede onu bir başka aya ertelerlerdi. Böylelikle onu ardı arkasına gelen senelerde bu uygulamayı sürdürürlerdi. Nihayet iş onlar için çıkılmaz bir hal aldı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hacc ettiği seneki haccı da onların bu haram kılmalarına denk düştü ve böylelikle şeriatin hükmü ile mutabakat oldu. Çünkü onlar o sene sözünü ettiğimiz hesaba uygunluğu sebebi ile Zülhicce ayını haram kılmışlardı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de dönüşün, şanı yüce Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günde verdiği hükme denk düştüğünü haber verdi.

 

Ebu Ubeyd, dedi ki: Onlar (haram aylarında) erteleme uyguluyorlardı.

 

Yüce Allah'ın hakkında: "Muhakkak haram ayları ertelemek ancak küfürde bir artıştır" (Tevbe, 37) buyruğu bunu anlatmaktadır. Çünkü bazan Muharrem ayında savaşma gereğini duyarlar. Böylelikle o ayın haramlığını Safer'e erteliyodar sonra bir sonraki sene Safer'i geciktiriyodardı. İşte o sene Muharrem'in asıl yerine dönüş vaktine denk gelmişti.

 

Kadı Iyaz bu hadisin anlamı hususunda pek açık olmayan bir kısmı da kabul olunamayan daha başka açıklama şekilleri de sözkonusu etmiş bulunmaktadır.

 

"Sonra bu hangi aydır buyurdu ... tebliğ ettim mi?" Burada sözkonusu edilen soru sormak, ashabın susması ve açıklama ile maksat işin önemine dikkat çekmek ve hazır bulunanlara bunu söyletmek, bu ayın, bu beldenin ve bu günün mertebesinin büyüklüğüne dikkat çekmektir.

 

Ashab-ı kiramın "Allah ve Resulü daha iyi bilir" buyurmaları onların güzel edeblerinin bir neticesidir. Ayrıca onlar, kendilerinin bildikleri cevabın onun için gizli saklı bir şeyolmadığını da biliyorlardı. Böylelikle onlar, bildiklerinin haber olarak kendilerine söylenmesinin mutlak olarak kastedilen bir şeyolmadığını anlamışlardı.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Şüphesiz sizin kanlarınız, mallarınız, ırzlarınız ... gibi haramdır." Bütün bunlardan maksat da malların, kanların ve namusların ne kadar ileri derecede haram kılındıklarını vurgulayarak açıklamak ve bunların çiğnenmesinden sakındırmaktır.

 

"Benden sonra biri diğerinizin boynunu vuran dalalete düşmüşler olarak gerisin geri dönmeyin." Bu hadis daha önce kitabın baş taraflarında İman Kitabı'nda açıklanmış, irabı sözkonusu edilmiş ve masiyetler sebebi ile tekfir eden kimselerin lehine bunda bir delil olmadığı da aksine maksadın nimetlerin küfranı (nankörlük) olduğu yahut da bunun herhangi bir şüphe ve tereddüt olmaksızın müslümanlarla savaşmanın helal olduğunu kabul eden kimseler hakkında yorumlandığını belirtmiş idik.

 

"Hazır bulunan burada olmayana tebliğ etsin" buyruğundan ilmin tebliğ edilmesinin vacip olduğu anlaşılmaktadır. Bu da farz-ı kifayedir. Bundan dolayı ilmin yayılacağı yerlerde tebliğ edilmesi gerekir.

 

"Belki kendisine tebliğ olunan bazı kimseler onu bizzat duyan bazı kimselerden onu daha iyi belleyebilir." İlim adamları fazilet sahibi kimselerin ve diğerlerinin kendilerince bir ilmi ve bir fıkhı bulunmayan şeyhlerden (hadis üstadlarından) tahdis ettiğini iyice belleyen birisi olması şartı ile rivayette bulunmanın caiz olduğuna delil göstermişlerdir.

 

(4360) "Devesi üzerine oturdu ve bir kişi de devesinin yularını tuttu."

 

Devesinin yularını tutmasının sebebi hareket etmek sureti ile sırtındakini rahatsız etmemesi ve onu tedirgin etmemesi içindi. Bu hadiste minber ve buna benzer yüksek bir yerden -cuma, bayram ve diğer hutbeler arasında fark olmaksızın- yüksek bir yerde hutbe okumanın müstehap olduğuna delildir. Bunun hikmeti ise hutbe okunan yer ne kadar yüksek olursa diğer insanlara işittirilmesi, onların onu görmeleri ve sözünün kendilerini etkilemesi daha ileri derecede olmasından dolayıdır.

 

"Çoğunluğu beyaz ve siyah renkli iki koça yöneldi. Onları kesti. Sonra da bir parça koyun eti alıp onu aramızda paylaştırdı." Emlah, beyazı daha çok olmak üzere siyah ve beyaz renkli demektir.

 

"Cuzeya: Azıcık (et)" cim harfi ötreli, ze harfi fethalı olup bazıları ise cim harfi fethalı, ze harfi kesreli diye rivayet etmişlerdir. Her ikisi de doğrudur. Muhaddislerin rivayetinde meşhur olan birinci şekildir. Cevheri ve diğer dil bilginleri de bunu böylece zaptetmişlerdir. Bu ise koyun etinden bir parça demektir. Cim harfi kesreli olarak ciz'a'nın küçültme ismidir. Bu da bir şeyden az miktar demektir. İkinci şekil ise İbn Faris'in el-Mücmel'deki zaptı olup, bu bir koyun eti parçası demektir. Sanki mefule anlamında faile veznindedir. Madfura (örülmüş) anlamında "dafira: örgü" gibi.

 

Kadı Iyaz, dedi ki: Darakutni, dedi ki: Rivayetteki: "Sonra ... yöneldi" hadisin sonuna kadar kısmı ile denildiğine göre İbn Avn'ın bir yanılmasıdır. Bunu İbn Sirin, Enes’DEN rivayet etmiş, sonra İbn Avn bunu bu hadiste burada derc etmiş. Böylelikle İbn Sirin bunu Abdurrahman b. Ebu Bekre'den, o babasından, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye rivayet etmiş oldu.

 

Kadı Iyaz, dedi ki: Buhari bu hadisi İbn Avn’DAN rivayet etmiş olmakla birlikte onda bu sözleri zikretmemiştir. Muhtemelen bu kısmı kasten terk etmiştir. Ayrıca bunu Müslim'in kitabında bu babta Eyyub ve Kurra İbn Sirin'den diye rivayet etmişler ve bu rivayetlerinde bu fazlalığı zikretmemişlerdir. Kadı Iyaz, dedi ki: Doğruya daha yakın görünen bu fazlalığın kurban bayramı günü hutbesi ile ilgili bir başka hadiste yer aldığıdır. Ravi bu ibarede yanılarak bunu veda haccı hutbesine katılmış bir ifade olarak zikretti. Yahut da bunlar iki ayrı hadis olup bunların birini diğerine kattı. Müslim ise bunu Dahaya Kitabı'nda Eyyub ve Hişam'ın İbn Sirin'den, o Enes'den diye rivayet ettiği şu hadisten sonra zikretmiştir: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaz kıldıktan sonra hutbe verdi ve namazdan önce kurban kesenlere yeniden kurbanlarını kesmelerini emir buyurdu. Sonra da hadisin sonunda: Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) siyah renkleri beyazlarından daha çok olan iki koça yöneldi, onları kesti. İnsanlar da bir miktar koyun etinin bulunduğu yere gidip onu kendi aralarında paylaştırdılar." İşte doğrusu budur ve açıklanması zor olan bu hususu da ortadan kaldırmaktadır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

10- ÖLDÜRME İKRARININ SAHİH OLDUĞU VE MAKTÜLÜN VELİSİNE KISAS YAPMA İMKANININ VERİLMESİ ONDAN DA AF ETMESİNİ İSTEMENİN MÜSTEHAP OLDUĞU BABI