SAHİH-İ MÜSLİM

Kasame, Muharib, Kısas ve Diyet

 

2- MUHARİPLERLE MÜRTEDLERİN HÜKMÜ BABI

 

4329-9/1- Bize Yahya b. Yahya et-Temimi ve Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti. Her ikisi -lafız Yahya'ya ait olmak üzere- Huşeym’DEN rivayet edip, dedi ki: Bize Huşeym, Abdulaziz b. Suhayb ve Humeyd'den haber verdi. Onlar Enes b. Malik'den rivayet ettiklerine göre Uraynalılardan bazı kimseler Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına Medine'ye geldiler. Medine'nin havası onlara ağır geldi. Bu sebeple Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara:

"Dilerseniz zekat develerinin bulunduğu yere çıkıp gidin, onların sütlerinden ve sidiklerinden için" buyurdu. Onlar da bunu yaptılar. Sağlıklarına kavuştular. Sonra çobanlara hücum edip onları öldürdüler, İslam’DAN irtidat ettiler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in develerini de önlerine katıp götürdüler.

 

Bu yaptıkları Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ulaşınca onların izinden takipçiler gönderdi, yakalayıp getirildiler. El ve ayaklarını kestirip gözlerini oydurdu ve ölünceye kadar onları Harre denilen yerde bıraktı.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

4330-10/2- Bize Ebu Cafer, Muhammed b. es-Sabbah ve Ebu Bekr b.

Ebu Şeybe -lafız Ebu Bekir'e ait olmak üzere- tahdis edip, dedi ki: Bize İbn Uleyye, Haccac b. Ebu Osman'dan tahdis etti, bana Ebu Kilabe'nin azadlısı Ebu Reca Ebu Kilabe'den tahdis etti, bana Enes'in tahdis ettiğine göre Ukl'den bir topluluk (tam olarak) sekiz kişi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna gelip, İslam üzere ona beyat ettiler. Ama oranın (Medine'nin) havası onlara ağır geldi ve bedenleri hastalandI. Bu halden Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e şikayet etmeleri üzerine onlara: "Develeri ile birlikte giden çobanımızla beraber neden siz de çıkıp gitmiyorsunuz. Onların sütlerinden ve sidiklerinden içersiniz" buyurunca onlar da peki deyip çıktılar. Develerin sidiklerinden, sütlerinden içtiler, sağlıklarına kavuştular. Çobanı öldürdüler, develeri önlerine katıp götürdüler. Bu yaptıkları Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ulaşınca O da arkalarından takipçi gönderdi. Onlara yetişiidi ve onlar geri getirilince verdiği emir ile elleri ayakları kesildi. Gözlerine kızdırılmış demirlerle mil çekildi, sonra da ölünceye kadar güneşte terk edildiler.

İbnu's-Sabbah rivayetinde: Develeri kovaladılar, dedi. ve ayrıca: "Gözlerine kızgın demirler çekildi" dedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 233, 3018, 4193 -uzunca-, 4610 -buna yakın-, 6802, 6803, 6804, 6805, 6899 -uzunca-: Ebu Davud, 4364, 4365, 4366; Nesai, 4036 -4039

 

 

 

4331-11/3- Bize Harun b. Abdullah da tahdis etti, bize Süleyman b. Harb tahdis etti, bize Hammad b. Zeyd, Eyyub'dan tahdis etti, o Ebu Kilabe'nin azadlısı Ebu Reca'dan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Kilabe, dedi ki: Bize Enes b. Malik tahdis edip, dedi ki: Ukl ya da Urayna'dan bir topluluk Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna geldiler. Medine havası onlara ağır gelince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in emri ile onlara sağmal bazı develer tahsis edildi. Kendilerine de o deve leri n sidiklerinden ve sütlerinden içmelerini emir buyurdu ve hadisi Haccac b. Ebu Osman'ın rivayet ettiği manada rivayet etti. O, dedi ki: Gözlerine de kızgın demirlerle mil çekildi ve Harre'ye atıldılar. Su istedikleri halde kimse onlara su vermedi.

 

 

 

4332-12/4- Bize Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti, bize Muaz b.

Muaz tahdis etti. (H.) Bize Ahmed b. Osman en-Nevfell de tahdis etti, bize Ezher es-Semmam tahdis etti, (Muaz ile birlikte), dediler ki: Bize İbn Avn tahdis etti, bize Ebu Kilabe'nin azadlısı Ebu Reca, Ebu Kilabe'den şöyle dediğini tahdis etti: Ömer b. Abdulaziz'in arkasında oturuyordum. İnsanlara: Kasame hakkında ne dersiniz, dedi. Anbese, dedi ki: Bize Enes b. Malik şöyle ve şöyle tahdis etti, dedi. Ben de: Enes de bana şunu tahdis etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna bir topluluk geldi. Böyle deyip hadisi Eyyub'un ve Haccac'ın hadisine yakın olarak rivayet etti. Ebu Kilabe, dedi ki: Ben rivayetimi bitirdikten sonra Ambese: Subhanallah, dedi. Ebu Kilabe, dedi ki:

Yoksa ey Ambese beni itham mı ediyorsun?, dedim. O, hayır. Enes b. Malik bize bu şekilde tahdis etti ey Şam ahalisi. Aranızda bu -ya da bunun gibileribulunduğu sürece siz hayır içinde kalmaya devam edeceksiniz, dedi.

 

 

 

4333- .. ./5- Bize el-Hasan b. Ebu Şuayb el-Harrani de tahdis etti, bize Miskin -ki o b. Bukeyl el-Harrani'dir- tahdis etti, bize Evzai haber verdi (H.) Bize Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimi de tahdis etti, bize Muhammed b. Yusuf Evzai'den haber verdi, o Yahya b. Ebu Kesir'den, o Ebu Kilabe'den, o Enes b. Malik’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna Ukl'den sekiz kişilik bir grup geldi deyip, hadisi öncekilerin hadisine yakın olarak rivayet etti ve hadisi rivayetinde: (kanlarının kesilmesi için) onları dağlamadı ibaresini ekledi.

 

 

 

4334-13/6- Bize Harun b. Abdullah da tahdis etti, bize Malik b. İsmail tahdis etti, bize Zuheyr tahdis etti, bize Simak b. Harb, Muaviye b. Kurra'dan tahdis etti, o Enes'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına Urayna'dan bir grup gelip Müslüman oldular ve ona beyat ettiler. O sırada Medine'de bir samın kendisi olan mum (bir çeşit göğüs iltihabı) denilen bir hastalık da baş göstermişti. Sonra da hadisi öncekilerin hadisine yakın olarak zikretti ve şunları da ekledi: Yanında Ensar’DAN yirmiye yakın genç vardı. Bu gençleri onların üzerine gönderdi. Onlar ile birlikte ayrıca izlerini takip edecek bir de izci gönderdi.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

4335- .. ./7- Bize Heddad b. Halid tahdis etti, bize Hemmam tahdis etti, bize Katade, Enes'den tahdis etti. (H.) Bize İbnu'l-Müsenna da tahdis etti bize Abdu'l-A'la tahdis etti, bize Said, Katade'den tahdis etti, o Enes'den rivayet etti, Hemmam'ın hadisinde şu ifadeler de vardır: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna Uraynalılardan birkaç kişi geldi. Said'in hadisi rivayetinde: Ukl ve Urayna’DAN deyip, hadisi öncekilerin hadisine yakın olarak rivayet etti.

 

Diğer tahric: Buhari, 4192, 572 -buna yakın-, 3064 -buna yakın-, 4090 -buna yakın-; Nesai, 304 -buna yakın-

 

 

 

4336-14/8- Bana el-Fadl b. Sehl el-A'rec de tahdis etti, bize Yahya b. Gaylan tahdis etti, bize Yezid b. Zuray' Süleyman et-Teymi'den tahdis etti, o Enes'den şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in gözlerini oymasının sebebi, onların da çobanların gözlerini oymalarıdır.

 

 

Diğer tahric: Tirmizi, 73; Nesai, 4054

 

AÇIKLAMA:          Bu babta Uraniler ile ilgili hadis-i şerif yer almaktadır. Bu hadiste belirtildiği üzere "onlar Medine'ye geldiler, Müslüman oldular, Medine'nin ağır havasından rahatsız olup bedenleti hastalandı, bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de kendilerine zekat develerinin yanına çıkıp gitmelerini emir buyurunca onlar da çıkıp gittiler. Sağlıklarına kavuşunca da çobanı öldürdüler, İslam’DAN irtidat ettiler, sağmal develeri önlerine katıp sürdüler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) arkalarından onları takip edecek birilerini gönderdi. Ellerini, ayaklarını kestirdi. Gözlerini oydu ve Harre'de onları kendi hallerine bıraktı. Kendilerine su verilmesini istedikleri halde onlara su verilmedi ve ölene kadar bu halleri ile terk edildiler."

 

Bu hadis-i şerif muharipleri cezalandırmakta asli bir dayanaktır. Aynı zamanda bu yüce Allah'ın: ''Allah'a ve Rasulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde fesad çıkarmaya çalışanların cezası ancak öldürülmeleri yahut asılmaları yahut ellerinin ve ayakların ın çaprazlama kesilmesi yahut yerden sürülmeleridir" (Maide, 33) buyruğuna da uygundur.

 

İlim adamları bu ayet-i kerime ile ne kastedildiği hususunda farklı görüşlere sahiptir. İmam Malik bu muhayyerlik ifade eder. İmam, sözü edilen hususlardan birisini seçmekte muhayyer bırakılmıştır. Ancak muharib denilen kişi öldürmüşse kesin olarak öldürülmesi gerekir demiştir.

 

Ebu Hanife ve Maliki Ebu Musab ise -öldürmüş olsalar dahi- imam muhayyerdir demişlerdir. Şafii ve diğerleri ise bu çeşitli kısımlara göre uygulanacak cezayı ifade eder. Eğer öldürmüş olmakla birlikte mal almamışlarsa öldürülürler. Eğer öldürmüşler ve mal almışlarsa öldürülüp asılırlar. Eğer mal almış olmakla birlikte öldürmemişlerse elleri ve ayakları çaprazlama kesilir. Eğer yolda korku salmışlar ve hiçbir şeyalmamış ve öldürmemişlerse ta'zir edilmek üzere takip edilirler (yakalanırlar). İşte bize göre yerden sürülmelerinin anlamı budur, demişlerdir.

 

Mezhep alimlerimiz der ki: Çünkü burada sözü edilen fiillerin zararları farklı farklıdır. O halde bu fiillerin cezaları da farklı olacaktır. Burada muhayyerlik sözkonusu değildir. Diğer taraftan çölde, ovada da muharebe hükümleri sabit olur. Şehirde sabit olur mu, bu hususta da görüş ayrılığı vardır. Ebu Hanife sabit olmaz demiştir. Malik ve Şafii sabit olur demiştir.

 

Kadı Iyaz, dedi ki: İlim adamları Uraynilerle ilgili bu hadisin anlamı hususunda farklı kanaatlere sahiptirler. Selefden bazılarının söylediklerine göre bu hem hadlerin inmesinden hem de muharebe ile ilgili (yukarıda sözü geçen) ayetin inmesinden hem de müsle yapmanın yasaklanışından önce idi. Bu sebeple bu hadis mensuhtur. Hadisin mensuh olmadığı ve muharebe ile ilgili ayetin haklarında indiği Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in onlara bu uygulamayı kısas olmak üzere uyguladığı da söylenmiştir. Çünkü onlar da çobanlara aynısını yapmışlardı. Bunu Müslim hadisin bazı rivayet yollarında zikrettiği gibi İbn İsak, Musa b. Ukbe, siyer bilginleri ve Tirmizi de rivayet etmiş, kimileri de: Müslenin yasak oluşu haram değil tenzihi bir yasaktır demişlerdir.

 

Hadisteki (4331) "su istiyorlar onlara kimse su vermiyordu" ifadesine gelince. Bunda Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bunu emrettiği ya da onlara su verilmesini yasakladığına dair bir açıklık yoktur. Kadı Iyaz, dedi ki: Müslümanların icmaı ile öldürülmesi gereken bir kimse eğer su isterse kasten ondan su alıkonularak iki ayrı azap ile cezalandırılmaz.

 

Derim ki: Bu sahih hadiste onların çobanları öldürdükleri ve İslam’DAN irtidat ettikleri zikredilmektedir. Böyle bir durumda onların su ihtiyaçlarının karşılanması ve başka hususlar ile alakalı herhangi bir hürmet ve saygınlıkları kalmamış olur. Mezhep alimlerimiz der ki: Taharet almak için ihtiyaç duyacağı kadar suyu bulunan bir kimsenin susuzluktan öleceğinden korktuğu bir mürtede o suyu içirip kendisinin teyemmüm alması caiz olmaz. Ama bu kişi şayet bir zımmi yahut bir hayvan ise ona suyu içirmesi icap eder ve bu durumda o su ile abdest alması caiz olmaz. Allah en iyi bilendir.

 

"Urayne" ayn harfi ötreli re harfi fethalı sonu nun ve yuvarlak te ile bilinen bir kabile adıdır.

 

(4329) "Medine'ye geldiler ve Medine'nin havası onlara ağır geldi." Yani diğer rivayette açıklandığı gibi Medine havası onlara ağır geldi, onlara uygun gelmedi. Hastalandıkları için de Medine'den hoşlanmadılar. Dilcilerin, dediklerine göre (buradaki havanın onlara ağır gelmesi anlamındaki fiill "ceva"den türetilmiştir. Bu da bir karın hastalığının adıdır.

 

"Dilerseniz zekat develerinin bulunduğu yere çıkın, onların sütlerinden ve sidiklerinden için buyurdu. Onlar da bunu yaptılar ve sağlıklarına kavuştular." Bu hadisten bu develerin zekat develeri olduğu anlaşılmaktadır. Müslim'den başka kaynaklardaki rivayetlerde bunun Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ait sağmal develer olduğu belirtilmektedir. Her ikisi de doğrudur. Çünkü develerin bir kısmı zekat develeri idi. Bir kısmı da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ait idi.

 

Malik ve Ahmed'in mezhebine mensup kimseler bu hadisi, eti yenen hayvanların sidiğinin ve tersinin temiz olduğuna delil göstermişlerdir. Bizim mezhebimize mensup ilim adamları ile bunların necis olduğunu söyleyen diğerleri ise buna şöyle cevap vermişlerdir: Onların sidikleri içmeleri tedavi maksa'lı idi. Bu ise şarap ve sarhoşluk vericiler dışında bütün necis şeylerle caizdir. Eğer onlara zekat develerinin sütünü içmeye nasıl izin verdi diye sorulacak olursa bunun da cevabı şudur: Bu develerin sütleri ihtiyacı bulunan Müslümanların hakkıdır. Bunlar da o sırada onlar arasında idiler.

 

"Sonra çobanlara hücum edip onları öldürdüler." Buradaki çobanlar anlamındaki "ruat" lafzı güvenilir bazı asıl nüshalarda sonu hemzeli olarak "ruah" şeklinde yazılmıştır. Bunlar iki ayrı söyleyiştir. Nitekim (sonunda ye harfi olmaksızın tekil olarak) tadin (hakin) ve çoğul olarak "kudat" denilir. Diğer söyleyiş ise "rain" ve re harfi kesreli olarak "ria" denilir. Sahib ve sihab gibi.

 

"Gözlerini oydu" Nüshaların bir çoğunda bu şekilde lam harfi ile semele: oydu şeklindedir. Bazılarında ise mim ve re harfi ile ve şeddesiz olarak semera şeklindedir. Buhari'de bazı yerlerde ise biz bu lafzı mim harfi şeddeli olarak "semmerat" diye zaptetmiş bulunuyoruz. Semelenin anlamı çıkardı ve içinde olanı yok etti şeklindedir. Re harfi ile semera ise kızdırılmış çiviler ile onlara mil çekti anlamındadır. Her ikisinin de aynı anlamda oldukları da söylenmiştir.

 

(4331) "Likah" (sağmal deve) lam harfi kesreli (likha) ve fethalı (lakha) olmak üzere iki türlü söylenir. Bu da sütü sağılan deve demektir.

 

(4333) "Ve onları dağlamadı" sözlükte hasb (dağlamak) kanının kesilmesi için damarın ateş ile dağlanması anlamındadır.

 

"Medine'de birsam denilen mum hastalığı görülmüştü. Mum ve birsam bir çeşit akli dengenin bozulması demektir. Aynı zamanda bu başta ve göğüste bir şişkinlik (iltihap) hakkında da kullanılır. Arapçalaştırılmış bir kelime olup, bu kelimenin aslı süryanicedir.

 

"Onlarla birlikte izlerini takip edecek bir izci de gönderdi." Kaif, izleri takip eden ve benzeri (izlerden anlayan) kimseye denilir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

3- TAŞ VE BENZERİ KESKİN VE SİVRİ ŞEYLER İLE AĞIR ŞEYLERLE ÖLDÜRME HALİNDE KISASIN SABİT OLDUĞU VE KADINA KARŞILIK ERKEĞİN ÖLDÜRÜLMESİ BABI