SAHİH-İ MÜSLİM |
ADAK - YEMİN |
15- KÖLEYE YEDİĞİNDEN
YEDİRMEK, GİYİNDİĞİNDEN GİYDİRMEK VE GÜCÜNÜN YETMEYECEĞİ ŞEYLERİ ONDAN
İSTEMEMEK BABI
4289-38/1- Bize Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe tahdis etti bize Veki' tahdis etti, bize A'meş, el-Ma'rur b.
Süveyd'den şöyle dediğini tahdis etti: Rebeze'de Ebu Zerr'e uğradık. Üzerinde
çizgili bir elbise vardı. Kölesi üzerinde de aynısı vardı. Biz: Ey Ebu Zer!
Şayet ikisini bir araya getirseydin bir takım olurdu, dedik. O: Benimle
kardeşlerimden bir adam arasında bir sözlü tartışma olmuştu. Annesi Arap
değildi. Bu sebeple ben de onu annesi sebebi ile ayıpladım. O da beni Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e şikayet etti. Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ile karşılaştığım zaman: "Ey Ebu Zer! Şüphesiz ki sen kendisinde
cahiliye bulunan birisisin" buyurdu.
Ben: Ey Allah'ın Resulü!
Adamlara söven kimsenin babasına da annesine de sövülür, dedim. O: "Ey Ebu
Zer! Sen kendisinde cahiliye bulunan bir kişisin. Onlar sizin kardeşlerinizdir.
Allah onları hizmetinize vermiştir. Bu sebeple siz de onlara yediğinizden
yedirin, giydiğinizden giydirin, Altından kalkamayacakları işleri onlara
yüklemeyin. Şayet yükleyecek olursanız siz de onlara yardım edin" buyurdu,
Diğer tahric: Buhari,
30, 2545,6050; Ebu Davud, 5157, 5158; Tirmizi, 1946; İbn Mace, 3290 -muhtasar-
AÇIKLAMA: "Onların
ikisini bir araya getirsen bir takım olurdu" böyle demesinin sebebi takım
(hulle)nin Araplara göre (altlı ve üstlü) iki elbiseden meydana gelmesi
dolayısıyladır. Tek bir elbiseye bu isim verilmez.
Ebu Zer (radıyallahu
anh)'ın hadisinde: "Benimle kardeşlerimden bir adam arasında sözlü bir
anlaşmazlık olmuştu ... Sen kendisinde cahiliye bulunan . bir kişisin"
hadisinde geçen "kardeşlerimden bir adam" sözü Müslümanlardan bir
adam demektir. Göründüğü kadarı ile bu kişi bir köle idi. Kardeşlerimden
demesinin sebebi ise Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kendisine (4291)
"Bunlar din kardeşlerinizdir, sizin hizmetçilerinizdir. Kimin kardeşi
elinin altında bulunursa ... " buyurmuş olmasıdır.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Kendisinde cahiliye olan birisisin" yani böyle
bir ifade kullanmak cahiliye ahlakındandır. Bu sebeple sende de onların
ahlakından bir huy bulunmaktadır.
Oysa Müslüman bir
kimsede onların ahlakından hiçbir iz olmamalıdır.
Buna göre hadiste
başkasını ayıplamak, baba ve anneler dolayısı ile küçük görmek yasaklanmakta ve
böyle bir tutumun cahiliye ahlakından olduğu ortaya konulmaktadır.
"Ben: Ey Allah'ın
Rasulü! İnsanlara sövenin, babasına da anasına da sövülür ... , dedim."
Ebu Zer'in bu sözlerinin anlamı, o kimsenin annesine ağır söz söylemesi
hususundaki mazeretini ortaya koymaktır. Yani o bana sövdü. Bir kimse birisine
söverse, sövdüğü o kişi de döner onun annesine de babasına da söver.
Ancak Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) onun bu mazeretini kabul etmeyip, bu cahiliye ahlakındandır,
kendisine sövülen kimseye ancak sövenin kendisine sövdüğü kadarı ile sövmesi
mübahtır, babasına da annesine de dil uzatamaz, diye cevap verdi.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah onları sizin
emriniz altında koydu. Bu sebeple yediğinizden onları yedirin ... " Burada
"onlar sizin kardeşlerinizdir"deki zamir kölelere aittir. Onlara
efendinin yediklerinden yedirmek ve onun giydiklerinden giydirmek emri ise
vücub ifade eden bir emir olarak değil de müstehaplık ifade eden bir emir
olarak anİaşılmıştır. Bu Müslümanların icmaı ile böyle kabul edilmiştir.
Ebu Zer'in kölesine
kendisinin giydiği gibi giydirmesi ise müstehabı uygulamaktır. Ama efendiye
düşen görev, şehirlere ve şahıslara göre kölesinin giyimini ve nafakasını maruf
ölçüler içerisinde karşılamasıdır. O kölesinin bu ihtiyaçlarını karşılarken
nafakasının ve elbisesinin efendininki ile aynı türden olması daha aşağı ya da
daha yukarı olması arasında bir fark yoktur. Öyle ki şayet efendi emsalinin
alışageldiklerinin dışına çıkacak şekilde kendisine yaptığı harcamaları kısacak
olursa -bunu ister zahidliğinden dolayı yapsın, ister cimriliğinden dolayı
yapsın- kölesi için bu şekilde kısması ve kendisini buna mecbur edip bunu uygun
görmeye onu zorlaması -onun rızası olmaksızın- caiz olmaz. İlim adamları ayrıca
gücünün yetmediği işleri yapmakla onu yükümlü tutmasının caiz olmadığını icma
ile kabul etmişlerdir. Şayet böyle bir şey yapacak olursa ona bizzat kendisi ya
da başkası aracılığı ile yardım etmelidir.
4290-39/2- Bunu bize
Ahmed b. Yunus da tahdis etti, bize Zuheyr tahdis etti (H.) Bize Ebu Kureyb de
tahdis etti, bize Ebu Muaviye tahdis etti (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis
etti, bize İsa b. Yunus haber verdi, hepsi A'meş'den bu isnad ile rivayet etti.
Zuheyr'in ve Ebu Muaviye'nin hadisinde "sen kendisinde cahiliye bulunan
birisisin" sözünden sonra şU ilaveyi yapmıştır: (Ebu Zer), dedi ki: Ben:
Şu andaki kibirli halimden dolayı mı, dedim, O: "Evet" buyurdu.
Ebu Muaviye'nin
rivayetinde ise: "Evet, şu anda üzerinde bulunduğun kibirli halin dolayısı
ile" buyurdu. İsa'nın hadisi rivayetinde: "Eğer ona altından
kalkamayacağı bir iş yüklerse onu satsın." Zuheyr'in rivayetinde: "O
işte ona yardım etsin" şeklindedir. Ebu Muaviye'nin hadisinde ise: 'bnu
satsın" ibaresi de 'bna yardım etsin" ibaresi de yoktur. Onun
rivayeti "ve altından kalkamayacağı işi ondan istemesin" sözünde sona
ermektedir.
4291-40/3- Bize Muhammed
b. el-Müsenna ve İbn Beşşar -lafız İbnu'l-Müsenna'ya ait olmak üzere- tahdis
edip, dediler ki: ... el-Ma'rur b. Suveyd, dedi ki: Ebu Zer'i gördüm. Üzerinde
bir hulle (altlı üstlü bir takım elbise) vardı. Kölesi üzerinde de aynısı
vardı. Ona bunun sebebini sordum. (Ma'rur), dedi ki: Ebu Zer, Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hayatta iken bir adama söverek annesinden ötürü
onu ayıpladığını sözkonusu etti. Sonra o adam Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e giderek bunu ona söyleyince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "Şüphesiz
ki sen, kendisirıde cahiliye olan bir kimsesin. (Bu köleleriniz) din
kardeşleriniz ve size hizmet edenlerinizdir. Allah onları emrinizin altına
vermiştir. Her kimin kardeşi elinin altında ise yediğinden ona yedirsin,
giydiğinden ona giydirsin. Altından kalkamayacakları işleri yapmakla onları
yükümlü tutmayın. Eğer onlara böyle bir yükümlülük verecek olursanız o işte
kendilerine yardım edin" buyurdu.
AÇIKLAMA: (4290)
"Eğer ona üstesinden gelemeyeceği bir iş yüklerse onu satsın" bir
rivayette de 'b işte ona yardım etsin" denilmektedir. İşte bu ikinci
rivayet diğer rivayetlere uygun doğru rivayettir.
Kendisine sövülen bu
adamın müezzin Bilal (radıyallahu anh) olduğu söylenmiştir.
4292-41/4- Bana
Ebu't-Tahir, Ahmed b. Amr b. Serh de tahdis etti. Bize İbn Vehb haber verdi,
bize Amr b. el-Haris'in haber verdiğine göre Bukeyl b. el-Eşecc kendisine
Fatıma'nın azadlısı Aclan'dan tahdis etti, o Ebu Hureyre'den, o Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den: "Yemeğini ve giyeceğini vermek kölenin
hakkıdır. Ayrıca ondan ancak gücünün yetebileceği işleri yapması istenir"
buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in "yiyeceğini ve giyeceğini vermek kölenin
hakkıdır ... " buyruğu Ebu Zer'in rivayet ettiği hadise uygundur. Bunu da
daha önce şerh ettik.
"Kisve"
giyecek, kef harfi kesreli de söylenir, ötreli "küsve" de söylenir.
Bunlar iki söyleyiş
olmakla birlikte kesreli daha fasihtir. Kur'an-ı Kerim'de de böyle
kullanılmıştır. Yiyecek ve giyecek ile kölenin ihtiyaç duyacağı diğer şeylere
de dikkat çekmiş olmaktadır.
4293-42/5- Bize
el-Ka'nebi de tahdis etti, bize Davud b. Kays, Musa b.
Yesar’DAN tahdis etti, o
Ebu Hureyre’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Sizden birinize hizmetçisi yemeğini pişirip sonra da "onun
hararetini ve dumanını çektiği halde ona getirecek olursa onu kendisi ile
birlikte oturtsun ve yesin. Şayet yemek yetmeyecek kadar az ise o yemekten onun
eline bir ya da iki lokma koyuversin" buyurdu. Davud, dedi ki: (hadisteki
ukleten ev ukleteyeni) bir lokma yahut iki lokma demektir.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 3846
AÇIKLAMA: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Sizden birinize hizmetçisi yemeğini
pişirip ... onun eline o yemekten bir yahut iki lokma koyuversin." Davud,
dedi ki: Yani bir lokma yahut iki lokma, dedi." Ukle hemze ötreli olarak
Davud'un açıkladığı gibi lokma demektir. Az miktardaki yemeğe "meşfu"
denilmesi ise az olması neticesini doğuracak kadar şifa {denilen dudaklar}ın
onu yemek için çoğalmasından dolayıdır.
"Yetmeyecek kadar
az" da onu yemek üzere toplanıp, bir araya gelmiş olanlara oranla az
demektir.
Bu hadis-i şerifte üstün
ahlak ve yemekte başkalarını gözetmek, özellikle o yemeği pişiren yahut
taşıyana karşı böyle davranmak teşvik edilmektedir. Çünkü onu yapan yahut
taşıyan onun hararetine ve dumanına katlanmış, canı onu çekmiş, onun kokusunu
almıştır. Bütün bunlar müstehap olarak değerlendirilmiştir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: