SAHİH-İ MÜSLİM |
YEMİN |
8 - باب
صحبة
المماليك،
وكفارة من لطم
عبده
13- KÖLELERLE GEÇİNME VE
KÖLESİNE TOKAT ATANIN KEFFARETİ BABI
29 - (1657) حدثني
أبو كامل فضيل
بن حسين
الجحدري.
حدثنا أبو
عوانة عن
فراس، عن
ذكوان أبي
صالح، عن زاذان
أبي عمر. قال
: أتيت
ابن عمر، وقد
أعتق مملوكا.
قال: فأخذ من الأرض
عودا أو شيئا.
فقال: ما فيه
من الإجر ما
يسوى هذا. إلا
أني سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقول (من لطم
مملوكه أو
ضربه فكفارته
أن يعتقه(.
4274-2911-
Bana Ebu Kamil, Fudayl b. Husayn el-Cahderi tahdis etti, bize Ebu Avane
Firas’DAN tahdis etti, o Zekvan Ebu Salih'den, o Zazan Ebu Ömer'den şöyle
dediğini rivayet etti: Bir köleyi azad etmiş iken İbn Ömer'in yanına gittim,
Yerden bir çubuk ya da bir şey aldı ve: Bunda bunun kadarı dışında ecir namına
bir şey yoktur. Ancak ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: "Her
kim kölesine tokat atar yahut onu döverse onun kefareti ona hürriyetini
vermesidir" buyururken dinledim.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 5168
30 - (1657) وحدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار (واللفظ
لابن المثنى).
قالا: حدثنا
محمد بن جعفر.
حدثنا شعبة عن
فراس. قال:
سمعت ذكوان
يحدث عن
زاذان؛ أن
ابن عمر دعا
بغلام له.
فرأى بظهره
أثرا. فقال له:
أوجعتك؟ قال:
لا. قال: فأنت
عتيق.
قال:
ثم أخذ شيئا
من الأرض
فقال: ما لي
فيه من الأجر
ما يزن هذا.
إني سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يقول (من ضرب
غلاما له، حدا
لم يأته، أو
لطمه، فإن
كفارته أن
يعتقه(.
4275-30/2-
Bana Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar -lafız İbn Müsenna'ya ait olmak
üzere- tahdis edip, dediler ki ... Zazan'ın İbn Ömer'den rivayet ettiğine göre
o bir kölesini çağırdı. Sırtında bir iz görünce ona: Senin canını acıttım mı,
dedi. Kölesi hayır, dedi. İbn Ömer: Haydi sen hürsün, dedi.
(Za'zan, dedi ki): Sonra
yerden bir şey alıp: Ecirden benim için bunun ağırlığı kadar dahi bir şey yok.
Çünkü ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: "Her kim bir köleye
yapmadığı bir şeyin haddi (cezası) olarak vurur yahut ona tokat atacak olursa,
şüphesiz onun kefareti ona hürriyetini vermesidir" buyururken dinledim.
AÇIKLAMA: (4274)
"her kim kölesine tokat atar yahut onu döverse onun kefareti ona
hürriyetini vermesidir." İlim adamları der ki: Bu hadis-i şerifte kölelere
karşı yumuşak davranarak onlarla iyi bir şekilde geçinip, onlara eziyet
etmekten uzak kalınması gereği sözkonusu edilmektedir. Bundan sonraki
hadislerde de böyledir. Müslümanlar bu sebep dolayısı ile köleye hürriyetini
vermenin vacip olmadığı üzerinde icma etmiş olmakla birlikte bu davranışının
günahına kefaret olması ümidi ile mendub görülmüştür. Hadisten kişinin yaptığı
zulmü ortadan kaldıracak ameller yapmak da sözkonusu edilmektedir. İlim
adamlarının bu durumda köleyi hürriyetine kavuşturmanın vacip olmadığına,
bundan sonra gelecek olan Suveyd b. Mukarrir'in rivayet ettiği şu hadisi delil
göstermişlerdir: Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlardan birisi
hizmetçilerine bir tokat attığı zaman o cariyelerine hürriyetini vermelerini
emir buyurmuş, onlar: Bizim ondan başka hizmetimizi görecek kimsemiz yok
deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O halde onu
hizmetlerinde kullansınlar. Ne zaman ona ihtiyaçları kalmaz ise onu serbest
bıraksınlar" buyurdu.
Kadı Iyaz, dedi ki: İlim
adamlarının icma ile belirttikleri üzere efendinin kölesine bu kabilden yaptığı
herhangi bir iş dolayısı ile köleyi azad etmek icap etmez. Fakat gerektirid bir
sebep olmaksızın yara bere bırakacak şekilde dövmek, ateşle yakmak, kölenin bir
organını kesmek ya da onu işlemez hale getirmek gibi bundan daha ağır ve müsli
niteliğini taşıyan bir iş yapması halinde hükmün ne olacağı hususunda farklı
kanaatlere sahiptirler. Malik ve Maliki mezhebine mensup İlim adamları ile
Leys'in kanaatine göre bu sebep dolayısı ile kölenin efendisi aleyhine
hürriyete kavuşacağı, bununla birlikte kölenin vela hakkının efendisine ait
olacağı ama bu yaptığı iş dolayısı ile de devlet yetkilisinin onu
cezalandıracağı kanaatindedirler. Diğer ilim adamları ise efendisinin aleyhine
kölesi hürriyetini elde etmiş olmaz demişlerdir. Maliki mezhebi alimleri
cariyenin başını yahut da kölenin sakalını traş etmesi halinde farklı görüşlere
sahiptirler. Malik bu hususta, kölesinin hayalarını burup kısırlaştırdığı için
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hürriyetine kavuşturduğuna dair Abdullah
b. Amr b. el-As'ın rivayet ettiği hadisi delil göstermiştir.
(4275) Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Her kim kölesine yapmadığı bir işin
haddini (cezasını) vursa, yahut ona tokat atsa onun kefareti onu hürriyetine
kavuşturmasıdır" şeklindeki bu rivayet ilk rivayette kastedilen herhangi
bir günah ve suç olmaksızın onu te'dib etmek ve ona bir şeyler öğretmek maksadı
dışında bir sebeple dövmek şeklindeki ilk rivayete mebnidir.
"İbn Ömer bir
köleyi hürriyetine kavuşturduktan sonra yerden bir çubuk ya da herhangi bir
şeyaldı. .. Ona hürriyetini vermesidir." İbn Ömer'in bu hadiste söylediği
sözlerinin anlamı şudur: Böyle bir köleyi hürriyetine kavuşturmakta teberru
olmak üzere hürriyetine kavuşturulan kölenin ecri yoktur. Bunu hürriyetine
kavuşturmak onu dövmenin bir kefaretidir. Bir diğer görüşe göre buradaki (4274)
istisna munkatıdır. Bunun munkatı olmayıp muttasıl olduğu ve: Benim bu köleye
hürriyetini vermemin tek sebebi Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
şöyle buyurduğunu işitmemden başkası değildir anlamındadır da denilmiştir.
(1657) - وحدثناه
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا وكيع. ح
وحدثني محمد
ابن المثنى.
حدثنا
عبدالرحمن.
كلاهما عن
سفيان، عن
فراس. بإسناد
شعبة وأبي
عوانة. أما
حديث ابن مهدي
فذكر فيه (حدا
لم يأته). وفي حديث
وكيع (من لطم
عبده) ولم
يذكر الحد.
4276-
.. ./3- Bize bunu Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Veki' tahdis etti,
(H.) Bana Muhammed b. el-Müsenna da tahdis etti, bize Abdurrahman tahdis etti,
(Veki' ile) ikisi Süfyan'dan, o Firas'dan, Şu'be ve Ebu Avane'nin isnadı ile
tahdis etti. İbn Mehdi'nin hadisi rivayetinde: "Yapmadığı bir (işin)
haddini (cezasını)" ibaresini zikretmiş, Veki'nin hadisinde "kuluna
tokat atan" ibaresi yer almakla birlikte haddi sözkonusu etmemiştir.
31 - (1658) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا عبدالله
بن نمير. ح
وحدثنا ابن
نمير (واللفظ
له). حدثنا أبي.
حدثنا سفيان
عن سلمة بن
كهيل، عن معاوية
بن سويد. قال
: لطمت
مولى لنا
فهربت. ثم جئت
قبيل الظهر
فصليت خلف
أبي. فدعاه
ودعاني. ثم
قال: امتثل
منه. فعفا. ثم
قال: كنا، بني
مقرن، على عهد
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. ليس لنا
إلا خادم
واحدة. فلطمها
أحدنا. فبلغ
ذلك النبي صلى
الله عليه
وسلم فقال (أعتقوها)
قالوا: ليس
لهم خادم
غيرها. قال
(فليستخدموها.
فإذا استغنوا
عنها. فليخلوا
سبيلها).
4277-31/4-
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Abdullah b. Numeyr tahdis etti
(H.) Bize İbn Numeyr -lafız ona ait olmak üzere- de tahdis etti, bize babam
tahdis etti, bize Süfyan, Seleme b. Kuheyl'den tahdis etti, o Muaviye b.
sureyb'den şöyle dediğini rivayet etti: Bir kölemize bir tokat atıp kaçtım.
Sonra öğleden az önce geldim ve babamın arkasında namaz kıldım. Babam onu da
beni de çağırdıktan sonra (kölemize) ona aynısını vur, dedi. Ama o affetti.
Sonra o, dedi ki: Biz Mukarrinoğullarının Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) döneminde sadece bir kadın hizmetçimiz (cariyemiz) vardı. Bizden birisi
ona bir tokat attı. Bunun haberi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ulaşınca:
"Ona hürriyetini verin" buyurdu. Onlar: Kendilerinin ondan başka
kendilerine hizmet edecek birisinin olmadığını söylediler. Allah Rasulü de:
"O halde onu hizmetlerinde çalıştırsınlar, ona ihtiyaçları kalmadığı zaman
da onu serbest bıraksınlar" buyurdu.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 5166, 5167; Tirmizi, 1542
AÇIKLAMA: "Bir
kölemize bir tokat atıp kaçtım ... sonra: Ona da aynısını vur, dedi., o da
affetti." Buradaki "aynısını vur" sözünün anlamının kısas olmak
üzere onu cezalandır olduğu söylendiği gibi o sana nasıl vurduysa sen de ona
aynı şekilde vur anlamında olduğu da söylenmiştir. Buradaki uygulama kendisine
vurulan kölenin gönlünü hoş etmek şeklinde yorumlanmıştır. Yoksa tokat atmak ve
benzeri hallerde kısas gerekmemektedir. Bu durumda ancak bir tazir (hafif bir
ceza) gerekir. Fakat o bu hususta müsamahakar davranarak bundan dolayı kısas
uygulama imkanını ona tanımıştır.
Buradan kölelere yumuşak
davranmak ve alçakgönüllü muamele teşvik edilmektedir.
"Bize hizmet edecek
başka bir kimse yoktu." Bütün nüshalarda hizmet eden kişi anlamındaki
"hadim" kelimesinin sonunda yuvarlak te yoktur. Bu lafız erkek
hakkında kullanıldığı gibi cariye (dişi) hakkında da kullanılır. Yuvarlak te
ile "hadimetun" ancak çok az kullanılan şaz bir söyleyiştir. Ben bunu
Tehzibul Esma ve'l-lugat adlı eserimde açıklamış bulunmaktayım.
32 - (1658) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
ومحمد بن
عبدالله بن
نمير (واللفظ
لأبي بكر).
قالا: حدثنا
ابن إدريس عن
حصين، عن هلال
بن يساف. قال
: عجل
شيخ فلطم
خادما له.
فقال له سويد
بن مقرن: عجز
عليك إلا حر
وجهها. لقد
رأيتني سابع
سبعة من بني
مقرن. ما لنا
خادم إلا
واحدة. لطمها
أصغرنا.
فأمرنا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم أن
نعتقها.
4278-32/5-
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, Muhammed b. Abdullah b.
Numeyr -lafız Ebu
Bekir'e ait olmak üzere- tahdis edip, dedi ki: Bize İbn İdris, Husayn'dan
tahdis etti, o Hilal b. Yesaf'dan şöyle dediğini rivayet etti:
Bir yaşlı acele ederek
bir hizmetçisine bir tokat vurdu. Süveyd b. Mukarrin bunun üzerine ona: Sen
yüzünün hassas yerinden başka vuracak bir yer bulamadın mı? Andolsun ben
kendimi Mukarrinoğullarından yedi kişinin yedincisi olarak görmüşümdür. Bizim
sadece bir hizmetçimiz vardı. En küçüğümüz ona bir tokat vurunca Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize o cariyeye hürriyetini vermemizi emir
buyurdu, dedi.
AÇIKLAMA: "Hilal
b. Yesaf" ye harfi fethalı ve kesreli (Yisaf diye) söylenebilir. Esaf da
söylenir.
"Yüzünün hassas
yerinden başka vuracak bir yer bulmadın mı?" Yani sen onun yüzünün en
hassas yerinden başka vuracak bir yer bulmaktan acze mi düştün? Buradaki
"hurrul vech" yüzün yanı ve teninin ince olan kısmı demektir. Her şey
için hurr onun en faziletlisi ve en üstünüdür. Bir açıklamaya göre bu sözleri
ile sen başka bir şey yapmaktan acze düştün demektir. Aciz oldu, acze düştü
anlamındaki "aceze" fiili fasih söyleyişe göre cim fethalıdır.
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de de: "Bu karga gibi olmaktan acze mi düştün"
(Maide, 31) buyruğunda bu şekilde kullanılmıştır. Kesreli olarak (acize)
kullanıldığı da söylenmiştir.
"Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize ona hürriyetini vermemizi emir
buyurdu." Bu onların hepsinin ona hürriyetinin verilmesine razı oldukları
ve bunu bağışladıkları şeklinde yorumlanır. Yoksa tokatı sadece onlardan birisi
vurmuştur. Onlar da o tokat vuranın günahına kefaret olmak üzere cariyenin
hürriyetine kavuşturulmasına müsamaha ettiler.
(1658) - حدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار. قالا:
حدثنا ابن أبي
عدي عن شعبة،
عن حصين، عن
هلال بن يساف.
قال: كنا نبيع البز
في دار سويد
بن مقرن، أخي
النعمان بن
مقرن. فخرجت
جارية. فقالت
لرجل منا
كلمة. فلطمها.
فغضب سويد.
فذكر نحو حديث
ابن إدريس.
4279-
.. ./6- Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip, dedi ki: Bize İbn
Ebu Adiyy, Şu'be'den tahdis etti, o Husayn'den, o Hilal b. Yesar'dan şöyle
dediğini rivayet etti: Bizler en-Nu'man b. Mukarrin'in kardeşi Suvayd b.
Mukarrir'in evinde bez satıyorduk. Bir cariye dışarı çıktı ve bizden bir adama
bir söz söyleyince o da ona bir tokat attı. Bu sefer Suveyd kızdı ve sonra
hadisi İbn İdris'in hadisine yakın olarak rivayet etti.
33 - (1658) وحدثنا
عبدالوارث بن
عبدالصمد.
حدثني أبي. حدثنا
شعبة. قال: قال
لي محمد بن
المنكدر: ما
اسمك؟ قلت:
شعبة. فقال
محمد: حدثني
أبو شعبة
العراقي عن
سويد بن مقرن؛
أن
جارية له
لطمها إنسان.
فقال له سويد:
أما علمت أن
الصورة
محرمة؟ فقال:
لقد رأيتني،
وإني لسابع
إخوة لي، مع
رسول الله صلى
الله عليه وسلم.
وما لنا خادم
غير واحد.
فعمد أحدنا
فلطمه. فأمرنا
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم أن نعتقه.
4280-3317-
Bize Abdulvaris b. Abdussamed de tahdis etti, bana babam tahdis etti, bize
Şu'be tahdis edip, dedi ki: Muhammed b. el-Münkedir bana: Adın ne, dedi., ben
Şu'be, dedim. Bu sefer Muhammed, dedi ki: Bana Ebu Şu'be el-Iraki'nin Suveyd b.
Mukarrin'den tahdis ettiğine göre kendisine ait bir cariyeye bir kişi bir tokat
attı. Bunun üzerine Suveyd ona: Sen suretin (surete / yüze vurmanın) haram
kılınmış olduğunu bilmiyor musun, dedi. (Devamla) şunları söyledi: Andolsun ben
kendimi Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte kardeşlerimin
yedincisi olarak görmüştüm. Yalnız bir hizmetçimiz vardı. Bizden bir kişi
kalkıp ona bir tokat atın ca Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize ona
hürriyetini vermemizi emir buyurdu.
AÇIKLAMA: "Suretin
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) haram kılındığını bilmiyor musun?" burada
başka bir hadisteki: "Sizden biriniz köleyi döverse yüze -saygıdan dolayı-
vurmaletan uzak dursun" hadisine bir işaret vardır. Çünkü insanın
güzellikleri, latif ve değerli organları yüzdedir. Yüzde bir çirkinlik yahut da
bir iz meydana gelecek olursa çirkinleşir.
(1658) - وحدثناه
إسحاق بن
إبراهيم
ومحمد بن
المثنى عن وهب
بن جرير.
أخبرنا شعبة.
قال: قال لي
محمد بن المنكدر:
ما اسمك؟ فذكر
بمثل حديث
عبدالصمد.
4281-
.. ./8- Bunu bize İshak b. İbrahim ve Muhammed b. el-Müsenna da Vehb b.
Cerir’DEN tahdis etti, bize Şu'be haber verip, dedi ki: Muhammed b. el-Munkedir
bana: Adın ne, dedi. sonra hadisi Abdussamed'in hadisi gibi rivayet etti.
34 - (1659) حدثنا
أبو كامل
الجحدري.
حدثنا
عبدالواحد
(يعني ابن
زياد). حدثنا
الأعمش عن
إبراهيم التيمي،
عن أبيه. قال:
قال
أبو مسعود
البدري: كنت
أضرب غلاما لي
بالسوط. فسمعت
صوتا من خلفي
(اعلم، أبا
مسعود!) فلم أفهم
الصوت من
الغضب. قال:
فلما دنا مني،
إذ هو رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فإذا هو يقول
(اعلم، أبا
مسعود! اعلم،
أبا مسعود!)
قال: فألقيت
السوط من يدي.
فقال (اعلم،
أبا مسعود! أن
الله أقدر
عليك منك على
هذا الغلام)
قال فقلت: لا
أضرب مملوكا بعده
أبدا.
4282-34/9-
Bize Ebu Kamil el-Cahderi tahdis etti, bize Abdulvahid -yani b. Ziyad- tahdis
etti, bize A'meş, İbrahim et-Teymi'den tahdis etti, o babasından şöyle dediğini
rivayet etti: Ebu Mesud el-Bedri, dedi ki: Kamçı ile bir kölemi dövüyordum.
Arkamdan: "Bil ki ey Ebu Mesud" diye bir ses işittim. Öfkemden
algdayamadım. Bana yaklaşınca bir de ne göreyim meğer O, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) imiş ve O bana: "Bil ki ey Mesud bil ki ey Ebu
Mesud" diyordu. (Ebu Mesud), dedi ki: Derhal kamçıyı elimden bıraktım. O:
"Bil ki ey Ebu Mesud, şüphesiz Şanı Yüce ve Mübarek Allah senin bu köleye güç
yetirdiğinden daha fazla senin üzerinde muktedirdir" buyurdu. Ben de bunun
üzerine: Bundan sonra ebediyen bir köleye vurmayacağım, dedim.
Diğer tahric: Tirmizi,
1948
AÇIKLAMA: Ebu Mesud
ile ilgili hadiste "kamçı ile kölesini dövdü ... " Bu hadis ile
köleye yumuşak davranmak ve öğüt vermek teşvik edilmekte, affedici olmaya,
öfkeyi yenmeye ve yüce Allah'ın kullarına hilm ve yumuşaklıkla muamele ettiği
gibi hilm ile muamele etmeye dikkat çekilmektedir.
(1659) - وحدثناه
إسحاق بن
إبراهيم.
أخبرنا جرير.
ح وحدثني زهير
ابن حرب.
حدثنا محمد بن
حميد (وهو
المعمري) عن سفيان.
ح وحدثني محمد
بن رافع.
حدثنا
عبدالرزاق.
أخبرنا سفيان.
ح وحدثنا أبو
بكر بن أبي
شيبة. حدثنا
عفان. حدثنا
أبو عوانة.
كلهم عن
الأعمش، بإسناد
عبدالواحد،
نحو حديثه.
غير أن في
حديث جرير:
فسقط من يدي
السوط، من هيبته.
4283-
.. ./10- Bunu bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Cerir haber verdi.
(H.) Bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize Muhammed b. Humeyd -ki o
el-Ma'meri'dir- Süfyan'dan tahdis etti. (H.) Bana Muhammed b. Rafi'de tahdis
etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize Süfyan haber verdi. (H.) Bize Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Affan tahdis etti, bize Ebu Avane tahdis
etti, hepsi A'meş'den Abdulvahid'in isnadı ile onun hadisine yakın olarak
rivayet etti. Ancak Cerir'in hadisinde: Onun heybetinden dolayı kamÇı elimden
düşüverdi demektedir.
AÇIKLAMA: "Bize
Muhammed b. Hamid el-Ma'meri tahdis etti." el-Ma'meri nisbetinde mim harfi
fethalı ayn harfi sakindir. Ona el-Ma'meri denilmesinin sebebi Ma'mer b. Raşid'e
gitmek üzere yolculuk yapmış olmasıdır. Çünkü o Ma'merin rivayet ettiği
hadisleri yakından takib ederdi.
35 - (1659) وحدثنا
أبو كريب محمد
بن العلاء.
حدثنا أبو معاوية.
حدثنا الأعمش
عن إبراهيم
التيمي، عن أبيه،
عن أبي مسعود
الأنصاري. قال
: كنت
أضرب غلاما
لي. فسمعت من
خلفي صوتا
(اعلم، أبا
مسعود! لله
أقدر عليك منك
عليه) فالتفت
فإذا هو رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فقلت: يا رسول
الله! هو حر
لوجه الله.
فقال (أما لو
لم تفعل،
للفحتك
النار، أو
لمستك النار).
4284-35/11-
Bize Ebu Kureyb Muhammed b. el-Ala da tahdis etti. Bize Ebu Muaviye tahdis
etti. .. Ebu Mesud el-Ensarı, dedi ki: Bir kölemi dövüyordum. Arkamdan:
"Bil ki ey Mesud şüphesiz Allah senin buna güç yetirdiğinden daha çok
muktedirdir"diyen bir ses işitince dönüp baktım. Onun Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) olduğunu görüverdim. Derhal: Ey Allah'ın Rasulü! Allah'ın
rızası için o hürdür. Allah Rasulü: "Eğer böyle yapmamış olsaydın
kesinlikle ateşin alevi seni yalardı -yahut mutlaka ateş sana dokunurdu-"
buyurdu.
AÇIKLAMA: "Ebu
Mesud'un rivayetine göre o bir kölesini dövmekte iken ... Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in himayesine sığınıyorum deyince onu
bıraktı." İlim adamları der ki: Muhtemelen Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in seslenişini duymadığı gibi aşırı öfkesinden ötürü ilk defadaki
sığınmasını da duymamıştır. Yahut da Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in himayesine sığınınca yakınında olduğundan ötürü kendisine geldi,
dikkat etti.
36 - (1659) وحدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار (واللفظ
لابن المثنى).
قالا: حدثنا
ابن أبي عدي
عن شعبة، عن
سليمان، عن
إبراهيم، عن
إبراهيم
التيمي، عن
أبيه، عن أبي
مسعود؛ أنه
كان يضرب
غلامه. فجعل
يقول: أعوذ
بالله. فجعل
يضربه. فقال:
أعوذ برسول
الله. فتركه.
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
(والله! لله
أقدر عليك منك
عليه) قال:
فأعتقه.
4285-36/12-
Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar -lafız İbnu'l-Müsenna'ya ait olmak
üzere- tahdis edip dediler ki: Bize İbn Adiy, Şu'be’den tahdis etti. O,
Süleyman'dan, o İbrahim et-Teymi'den, o babasından o Ebu Mesud’DAN rivayete
göre kölesini dövmekte iken kölesi:
Allah'a sığınırım,
demeye başladı. O da onu dövmeye devam etti. Derken:
Allah rasulüne
sığınırım, deyince onu bıraktı. Bunun üzerine Allah rasulü (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "Allah'a yemin ederim, Allah, senin gücünün buna yettiğinden daha
fazla sana muktedirdir" buyurdu. O da derhal onu hürriyetine
kavuşturdu.
(1659) - وحدثنيه
بشر بن خالد.
أخبرنا محمد
(يعني ابن جعفر)
عن شعبة، بهذا
الإسناد. ولم
يذكر قوله: أعوذ
بالله. أعوذ
برسول الله
صلى الله عليه
وسلم.
4286-
... /13- Bunu bana Bişr b. Halid de tahdis etti, bize Muhammed -yani b. Cafer-
Şu'be'den bu isnad ile tahdis etti, ama onun: Allah'a sığınınm, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in himayesine sığınırım sözlerini zikretmedi.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
14- KÖLESİNE ZİNA
İFTİRASINDA BULUNAN KİMSENİN BU İŞİNİN VEBALİNİN AĞIR OLDUĞU BABI